26 Ağustos 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

26 Ağustos 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© değiştirmek olduğunu anlıyama: 25 Ağustos 1934 Yazan: SULEYMAN KÂNI « Terenme, iktihms hakkı mahfuzdur ge SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ Totrika No. 243 İngilterede Gladstonun Türk düşmanlığı vaziyete hâkim oluyor Misir meselesinde İngiltere Rus- yanın devleti aliyeye münferiden tahalkümüne mâni olacak yoldu hareket etti. Kırım muharebe: 'de de İngilizlerin Ruslara karşi Türklerle elele vermelerinde İn- giliz menfaatinin ne kadar büyük olduğunu izhar ve isbat eylemek için Urguhartın sarfettiği gayre- #in pek büyük tesiri oldu. İni ler nihayet Türklerle itifak ettiler, Bu neticeye bu gayretin semere: ve Urguharta İngilterenin Kırım seferine müdahalesinin. hakiki Smili bile denilebilir. 1856 Paris kongresinde Urgu- hartın siyaseti galebe etmiş gö- ründü. Ancak bu defa da Avrupa diplomatları meselenin esas ve rü- hu hıristiyanlarla müslümanlar arasınaaki münasebetlerin şekli” ni umuman ve cezri bir surette dılar. Dj Paris muahedesinden sonra da Türkleri felâketleri tacilden baf- ka şeye yaramıyan beynelmilel enirikalardan vareste ve rahat bırakmadılar. .i Osmanlı idaresindeki hiristiyan cemaatlerini metbularına sada- katle yapılacak lüzumlu ve ba- kikâ ıslahat ile medeniyetin fe- yizlerinden müsterihane hisseleri. ni almağa sevkedecek yerde bun” ları harici enrikaların birer aleti saydıla Esasen devleti ali Bin ihtiyaçlarına bir rulamıyan tanzimatın hıristiyan. larca telâkki ve kabul tarzında ve müteşebbislerinin beklediklerini verememesinde bu müdahale ve «ntrikaların tesiri de az olmamiş- tir, # Devleti aliyeyi bir hamlede “mahvedemiyeceğini anlıyan Çar. lık Rusyası Paris muahedesinden sonra Osmanlı devleti için siyast irtiaş ve ihtilâçlar içinde bir «yap- yak dökümü ve tedrici ölüm» siz- temini icat eylemişti. ' Hıristiyanlarla © müslümanlar daki zıddiyet ve ihtilâflari irükliyerek: idame ve teşdit et. mek, Avrupa efkârı umumiyesine arz ve neşredilen itilaf ve ıslahat #saslarının tatbikine el altından vaffak olabileceği bir siyasetti, Paris kongresi Türklerin kars gözleri için değil, Avrupa sulhü endişesile bu Rus sisteminin önü- ne geçmek istemişti. Fakat bun. dan sonra da şark hıristiyanları ecnebilerin daimi müdahalelerine ve muttarit vesayetlerine ihtiyaç- ları hissettirilmekte devam edi 4 Siyasi nazariye ile ameliye ara- sında bu esaslı tezat Osmanlı Rus muharebesini intaç eden bü- tün karışıklıklar. silsilesini tevlit eni asir evvel büyük Katerina nin yaptığı gibi bu defa da Rus- yanın uzattığı Bosna - Hersek ye- Avustüryanın Rus oltasına ta- etti, Avusturya iğ- mlayıncıya kadar Ruslar İstanbul kapılarına dayam- Kıbı aslan pençesi attık- tan sonra İngilterenin şiddetli mü- dahalesi olmasaydı bu defa has- #a' adamın» artık son günleri gi miş sayılabilirdi. Rusya mirası taksimde varisler arasında çıkacak ihtilâfın umumi bir harbe müncer olabilmesinden sakındı; tevakkuf etti. (Balkan bu halin küçük bir nümune- sini göstermiştir.) Berlin kongresi nazari olarak hiç bir meseleyi halletmedi;. bü- tün iddinlara, rekabetlere meyda- yesine ve şarkta ıslahat hareketi» ne riyaset etmeği manevi bir vazi- fe addeyliyordu. Ona göre (gerek panislâvizm ve gerek pancerma- nizm şarkta yeni: bir nizam teos süs ederken zaruri olarak vaki olacak siyasi ve içtimai tahavvi Iât arasında bulanık suda avlan- mak istiyeceklerdi; İngiltere haristiyanlık ile müslümanlık ara- Sindu emniyet münasebetleri « vü- cuda getirerek bunu mene çalışa- cak, Avrupayı umumi bir tutuşma ve iştialden koruyacaktı.) Onun bu fikri Urguhartin ik- das ettiği cereyandan mülhem ol. muşta. Fakat Bikonsfild bu tasavvuru: mun filiyatına geçemedi. Gladis- ton artık siyasi mevkie hâkim ok muştu. , Hıristiyanlık akidelerile ve ilâ: hiyatile dimağı meşbu olan bu devlet adamında müslümanlığı e erdi. ie Gladistonun tesir" nüfus Haz gitlerenin gark politikasi büsbü- tün maküs bir cephe tuttu ve Ça- rizmin islâmiyet aleyhinde adeta hasbi bir müttefiki oldu. i » Londrada (Sit) de Ruslara muhip parti Rus piyasasını ileti. #aden İstismar etmekten başka şey, müydr ve Bikonsfildin İn- düğü manevi vazifeyi idrakteni pek uzak bulunuyordu. Bu sirada Anglikan ve Rus - Ortodoks seleri arasında bir mularenet hu- sulü fikirleri de ortaya çıkarılmış, ingilterede Rus muhibbi parti bu fileri çıkaranlarla birleşmeği mus vafık bulmuştu. Bu iktisatçılarla ilâhiyatçılarin ifakı Foksun fikirlerini Pitin fi- kirlerine tamamile galebe ettirdi; Urguhart ile Bikonsfildin mütale- aları ve tasavvurları yerlerini Gla» istonun kinlerine ve hırslarma terkettiler, İngiltere islâm ve hristiyan arasında abitarat ve hayırhah bi mütevassıt» rolünü — bırakarak müslüman kuvvetlerini kırıp mah- vetmekten ibaret Çarlık sistemine meyletti. & Mithat paşanin tesis ettiği meş- Yutüyetin doğar doğmaz ölüver- mesi de İngilterede bu temayülü kuvvetlendirmeğe Gladistonun elinde iyi bir s kendi kendine müteharrik bir Av- rupa ittihadı husule gelmiş gibi oldu. (1) Buna rağmen Urguhart ve ar- kadaşları mağlüp ve ezilmiş Türke lerin dostu ve muhibbi kalmakta devam ettiler. Tuttuğu müslüman ve Türk mu- pliği siyasetinde Gladistonle mücadeleden çekinmiyen Urgu- bart Gladistonun bu galebesin- den bile meyus olmuyordu. Am k ihtiyarlık halile sıhhati eskisi bi faaliyet göstermesine ve uğ- raşmağa müsait olmadığından vaktini İsviçrede geçiriyordu. Osmanli payitahtında uğraş mak için fikir arkadaşlarından Constonu İstanbula göndermişti. Suavi siyasi faaliyete başladığı vakit ingilterede Türk muhipleri partisi işte bu düşkün ve sönük vaziyette bulunuyordu. iy (Arkasi var) “Akşam, ın edebi tejrikası: 73 PAT 1 Seviye o Kadaç korktu ki ilk hümlede onun fazla yemekten ge- len bir hazım buhranı geçirdiğini zannetti, Hemen etajerdeki ko- lonya şişesine yapişti. Suat Rahmi utanmışti, Genç ka (dı şakaklarına ve ensesine ko- İonya serperkeni — Bir şey yok, bir şey yok, te lâş etmeyin! diyordu. Fakat bütün neşesi kaçmıştı. Seviye onun manevi bir buhrari geçirdiğini anlamakta gecikme- di. Yavaş yayaş bir anne, bir hem- * gire gibi onu okşiyarak, konuşa" rak teskine çalışırken delikanli ihtiyaç duyduğu bu alâka ve şef- katten derin bir haz içinde gi leri yarı kapalı, hayallerile mü- cadele ediyordu. Seviye buhran ve endişe anla- rinda imdada yetişen, insanı ko- yuyan bir melâike gibi onun diz- leri dibinde delikanlınin #uhuna, düşüncelerine, hayallerine hülül etmeğe çalışıyordu. Hazin, tatlı, yarım bir sesle dedi ki — Kendinizi serbest birakiniz. Düşünmeyiniz Suat bey. Hele ye- mek üzerine ağır düşünceler doğ- ru değildir. Suat Rahmi müşkül zamanlarda candan bir dost sesi arıyan insan- lardaki yuruşaklık mırıldandı: * — Bir şey düşünmüyorum. Fa- Kat bilmem bir tuhaf oldum. 6 Seviye onu ürkütmeden söylet mek için israr etmedi, Fakat delikanlı şimdi âdeta Başını koyacak ve düşünecek bir Yer arar gibi yorgun, bakışlari “donmuş, hareketsiz, neşesiz bir taş gibi katılaşmıştı. Seviye susta. Dekikalar geçti; Bu defa Suat Rahmi deşilmek, #öyletilmek ihtiyacı duyuyordu. Bu muammalı davayı kendi ba- gına halledemiyecekmiş gibi ken dine yardımcı. arıyordu. Birdenbire de: Seviye hanım, sizinle görüş- üz zaman bana, arkadaş Olalım; beni bir. erkek arkadaşı Bız gibi görünüz demiştiniz. — Evet Suat bey. — Madem ki arkadaşiz. Sizinle kendime ait ber meseleyi müna- — O halde konuşalım, Bent üç gündenberi bizim şirketin müdü- rü oldum. ” — Tebrik ederim. Fakat niçin daha evvel haber vermediniz? Suat Rahmi bu suali bekliyor. muş gibi sevindi? — işte onu anlatacağım. Direk: tör bana artık işten çekilmek is- ini, yılbaşından evvel av. det etmemek üzere Manchestere gideceğini ve şirket işlerini ben den başkasına emniyet edemedi: ğini söyledi. O gidinciye kadar beraber çalışacağız. Belki bir bur guk, iki ay sonra gidecek. Fakat bütün işleri şimdiden bana bıralı. uv Suat Rahmi sustu. ” — Peki, bunda bir fevkalâdelik yok! — Buraya kadar olan meselede bir fevkalâdelik yok. Fakat bunun biraz da daha ev- elleri var. Genç kadin âdeta bu evvele ait noktalari 7 e gibi Bürhan Cahit — BN — Mis Lidya, — Evet... Bu genç kiz spora gok meraklı, iyi bir arkadaşlı ediyorduk, Ailesi ve sile dostlar da bana çok hürmet ediyor, her toplanışlarına beni davet ediyor- dardı. Seviye, bütün bunlardan haber: dar olduğunu anlatan bir ile başını sallıyordu. — Sonra, iki hafta evvel ga- liba, mis Lidya, bir gün benimle olan arkadaşlığından çok hoşlan- dığını söyledi. Sonra geçen haf- a bu hislerini daha ileri götürd Benimle evlenmek istediğini alâka — — Ben yle kararlari vermez» den evvel düşünmek lâzım gel diğini, ve buna sırf onu mesut etmek arzusile mecbur olduğumu söyledi kalmadı. Patronun işe ait olan teklifi araya girdi, — Bu iki teklif arasında mü- masebet mi buldunuz? — Hem pek çok, Çünkü mis Lidya bana bu izdivaçtan bahse derken babasının fikirlerini de hissettirmişti. — Yani kendisile evlenmekle şirketin başına geçmiye de mu- vaffak olacağınızı mı ihsas etti? — Zannederim. — Pekâlâ patron kendi teklifi Bi yaparken kızının fikrine temas etti mi? — Ben öyle hissettim. Yani de- mek istediler ki bu izdivaçla kem bir sile kurulmuş, hem de şirket girmiş olacaktır. Alnının buruştuğu görülüyordu. Nefesleri sıklaşmıştı, Fakat birdenbire başını kaldır. Şİ: — Suat bey, dedi, bir arkadaş gibi bana fikrinizi açtığınız için teşekkür ederim. Bu meselede sa- i olarak fir ter misiniz? — Şüphesiz! i — O halde, eğer sizce bir başı Xa sebep yoksa bu izdivacı red- detmeyiniz. Odaya taş gibi söktü, Nefesleri bile durmuş gibiydi. 7 Genç kadın bu son cümleyi mi- Tıldanır gibi söyledikten sonra da- marlarında kan kalmamış gibi koltuğa yığılıvermişti, Oda boşalmış gibiydi. iz İkisi de yeni bir hayal âlemi- ne dalmışlardı. Sükünet ne kadar devam etti. Farkında değillerdi, Ikisi de yüke» sek dozda bir uyutucu ilâç almış- lar gibi kendilerinden geçmişler. di öğrenmek is- ir sükünet Kalfa viski bardaklarını alma» ğa geldiği zaman gözlerini açtı lar. Seviye koltuğun şeklini alan vücudumu bu cendereden güçlük” le kurtardı, Kâbuslu bir uykudan uyanmış, gibiydi Suat Rahmi başımı avuçlarına almış, kendinden geçmişti. Genç kadın saate baktı. Gece yarısı olmuştu. Kalktı, Kuvvetli bir soğukkam Yılık — Geç olmuş arkadaş, dedi. Uykusuz. kalmayınız. Yarın kak kamazsınız. Bonnol. Ve bu akşam elini uzatmadan, gözgöze gelmekten korkar gibi bir gölge halinde koridora, atld

Bu sayıdan diğer sayfalar: