28 Eylül 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

28 Eylül 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 183 Murat, Hisarın tepesinde pelteleşmiş bir yığın et halinde duruyordu. Şahin, Geliboludan yeni gelmişti.. Sancak yerine çıkınca, yerde Türk bayrağına sarılmış yatan birini gördü! Şahin, babasını görmeğe gelmişti. Fakat... Muradın başı dönüyordu. — Şevketlim, irade buyurun da donanma Akdenize çıksın. Başını kaldıran düşmanı manı gelmiştir. Sultan Beyazıdın gözleri dön- müştüz — Sen devlet işlerine karışma..! Diyerek, harem ağasına ses len« sindirmek za- — Murat sarhoş oldu... Onu bahçeye çıkarın da hava alsın. Ayılsın, Murat sendeliye: © padişahın yanından hiddetle çıkmıştı. Aradan bir ay geçmişti. Murat çok ezgin ve üzgün vir halde, geçmiş günlerin hatıraları nı düşünerek dolaşıyor, uzun müd- det bir yerde oturamıyordu. Kivelinin büyücüler peşinde koştuğunu da sezmişti, Murat on- dan nefret ediyor, fakat merha- zati onu kovmağa mâni oluyordu. «— Mademki beni seviyor. Be- nimle mesgul oluyor.. Varsın iste- diğini * Osm!» diyordu. Prensss Kiveliye büyücülerden bi «— O artık ebediyen senin ola- Ve senin olarak ölecek!» de- > miş Ru prensesi büyücünün bu sö- züne inanarak müteselli oluyor- du. Murat o günlerde, eski arl daşı, Rumelihisarı muhafızı Ham- za beyi görmeğe gitmişti. Hamza bey, Muradın kederle- rini gidermek için, kendisini bir kaç gün Hisarda alıkoymğa karar e — Muratçığım, buranın havası şamları balığa çıkarız. Dertlerini unutursun! Diyerek, Muradı kandırmıştı. Murat üç gündenberi, bisarın üstündeki muhafızlık odasında ya- tıyordu. Hisarın tepesinde yanya- oda vardı. Bu odalardan bi- risi Hamza beyindi. Diğerinde de Murat oturuyordu. Muradın odası Boğaza bakıyordu. Geniş pence- yesi yoktu. Ufak mazgallardan Boğaziçi iyordu. Hisarın ha- vâsı çok lâtifti. Murat burada yor. gunluğunu gidermiş ve dinlenme. ğe, rahatlaşmağa başlamıştı. İçini kemiren, beynini kurcalıyan bir üzüntüsü vardı: Düşman Çanak- kale önlerinde dolaştığı halde Türk donanması Istanbuldan ne- den ayrılamıyordu? Neden Türk 'denizcilerinin Akdenize çıkması. na müsaade edilmiyordu? Murat, Fatih devrindenberi az. akınlar mi yapmamıştı? Az mu- zafferiyetler mi kazanmıştı? Otranto kalesi önünde Vene- diklileri mağlüp ve perişan ettiği zaman, Papanın Romadan haykı- van sesini hâlâ işitiyor gibiydi: «Bu hezimetten sonra Türklerle Yüz sene harbedemeyiz!» Papanın sözlerini bütün Ayru- palılar da tastik ve teyit etmişler. ken, aradan on sene geçme. den, düşman gemilerinin Çanak- kale açıklarında dolaşması, Mura- dı haklı olarak sinirlendiren bir hadise değil miydi? Murat her şeyden evvel büyük bir vatanperver, ölümden yılmaz ve kanını toprağı uğurunda akıt- mağa ahtetmiş bir kahramandı. Padişahın ve devlet adamlarının amber ve afyon iptilâsını gördük- çe asabileşiyor, | hiddetleniyor, önüne gelene çatıyordu. Murat ruhan muztaripti.. Hasta Muradın ıztırabını Hamzadan başka kimse duymuyor ve * gör- müyordu. Murat bir akşam Hisarın sancak yerine çıkmıştı. Burada bir adam duracak kadar ufak bir saha var- demir * parmaklıkla çevrilmişti. Fatih İstanbulu za) #ettikten bir gün sonra, tarihe ka- rişan Bizans surlarını buradan dı.. Kenarı seyretmişti, Güneş Halicin müştü. Gökyüzünü kızıl bulutlar kap! mist. Murat, o güne kadar, Istanbulu derece yüksekten seyretme arkasına düş | Karşıda biribirine duran Çamlıca sırtlarına gölgeler düşüyor, Boğazın büyük ve coşkun bir nehir gibi akan ma- yaslanmış vi suları gittikçe morarıyordu. Murat, Hisarın en yüksek tepe- sinde sancak direğine dayanmış düşünüyordu: Bu hayatın sonu nereye varacaktı? Onun bütün ömrü denizlerde dövüşmekle geç- memiş miydi? Hayat, demek ki, mücadeleden, ıztıraptan başka bir şey değildi. Murat kadınlardan vefa gör. mediğinden de müşteki idi. Hiç bir kadın, onun kalbini doldur: mamıştı, Sevmiş ve sevilmişti. F: kat, çabuk sönen ateşler gibi. Bu sevgilerin hiç birisi uzun müddet devam etmemiş, onu tatmin ede- sabi, ateşli, hareketli . Uyuşuk, hareketsiz ve sönük kadınlardan hoşlanmaz: Onu ancak (Jüzetta) tatmin ede. bilmişti. (Jüzetta) yandıktan sonra, Mu- radın kalbindeki ateş te sönmeğe başlamıştı. Onu artık hiç bir ka- dın tatmin edemezdi. Murat memleket sevgisini dı ma kadın aşkının üstünde tutmuş- tu. Jüzettayı çok sevdiği halde, eğer donanma Akdenize çıksaydı, bu akına herkesten önce Murat koşacak.. Ve giderken, (üzet- ta) dan ayrılabilmek/ kudretini gösterecekti Murat azim ve irade sahibi bir erkekti, Fakat, şimdi hisarın tepe- sinde pelteleşmiş bir yığın et ha- alinde, ne kadar cansız, hareket- söz duruyordu! Muradın oğlu Şahin Gelibolu- dan gelmişti, Dört yıldır babasini görmemişti Hamza bey, Şahine: — Oğul, dedi, baban hava al mak için her akşam sancak yeri- ne çıkar ve güneş batınca sancağı kendisi indirir. Haydi, yavaşça | Zararın derecesi Memleket ha “Iki defa yanan bir kasaba Merzifon cumhuriyet devrinde yara- larını sardı, ileri gitmeğe başladı Merzifon (Samsun ve havalisi muhabirimizden) — Tavşan dağı bitişiklerinin doğuya kucak açan eteklerinde yerleşmiş olan Merzi fon, Amasya vilâyetinin yüzünü güldüren büyük ve eski bir kaza ir vakitler, pazarlarile, pana- yırlarile epeyce geniş bir illik hal- kını kendine çeken bu kasaba, iki man belini doğrultamamıştı, Bu- gün burada bir kımıldanış, bir sik , büyüklü bahçe lerin sayısından daha çok olan bağları, kasabayı her yandan çev- relemiş ve Merzifonlulara dün- yalıklarını veren birer gelir kay- nağı olmuştur. Gerçi Merzifon üzümleri, Ama3- ya üzümlerini önliyemezse de bu- Tanın pekmezleri, kümeleri ve bardalyaları her yanda çok istek- lidi Merzilonda saat kulesi Kasabayı künbetten Kolleje ka- dar düz bir yarışla ikiye ayıran bir cadde - Cumhuriyet caddesi - bugün bir çok şehirlerimizde bile eşi bulunamıyacak kadar geniş ve büyüktür... Yirmi sene evvel, ya- | reisinin bin güçlükle açtıkları bu cadde, bir çok evlerin, dükkânla- rın yıkılmasına sebep olduğu vuz bir kaymakamla bir belediye | epeyce dedikodu olmuştu. Bu yüz” dendir ki zavallı Hüseyin beye bir daha belediyenin reislik sam- 'dalyası nasip olmadı. O zaman ateşli bir infial ve teessür uyandıran bu cadde, şim- di Merzifonun başlıca süsü, gü- zelliği ve ihtişamıdır. Ona yeni ve hususi bir şeref daha katılıyor ki, kaidesi biten Gazi heykeli. Heykel bu güzel caddenin girim yerine konacaktır. Umarız ki yeni nesil, bu cad- deyi kendilerine kazandıranların. yaktile kazandıkları fena kanaati; anık vermek suz onlara saygılı retile siler... Merzifon belediyesi bir kasaba gelirinin biroz üstünde, fakat ken dileri için dar sayılan bir bütçe ile gevirilmektedir. Hasan bey adlı genç bir reis, değerli bir idare adamı olan kay» makam İbrahim Rüştü beyden aldığı arka ile belediye işlerini epeyce üstünletmiş... Bugünkü it- faiye teşkilât, mukavelesi iyi köke lere bağlanan elektrik işleri ve nihayet Gazi heykeli bu kaynaş- manın ve anlaşmanm yarattığı işlerdir. — Zübeyr oğlu Fuat Köyde yangın Çankırının bir köyünde 7 ev yandı Çankırı (Akşam) — Şehrimize 3 saatlik olan Absari köyünde ge- ce 9,30 da yangın çıkmıştır. Köylü yangını bastırmaya çalış- miş ise de muvaffak olamamıştır. Köyün tehlikede olduğunu hisse- dince şehre telefonla yangın ol- duğunu bildirerek imdat istemiş- lerdir. Gece yarısı itfaiyeye emir verilmiş otomobillerle itfaiye ya- rım saatte köye varmıştır. Yedi ev, bütün zahirelerile ya- nıp kül olmuştur. Köy muhakkak bir tehlikeden kurtulmuştur. Yangının hayvanlara saman ver- meğe gidilirken saman içine çıra ateşinin düşmesinden ileri geldi- ylenmektedir. Jandarma tah- kikata devam ediyor. Antalyada fırtına Antalya, 26 — Akşam burada şiddetli bir kasırga oldu. Müthiş dolu yağdı, Sağnakla nihayetlendi. malüm olmamakla yoktur. beraber, insanca 2: bilir ne kadar çok sevinecektir! Şahin dar merdivenlerden yuka- riya çıktı, Delikanlının, uzun yılların has- retile çarpan kalbi duracak gibiy- di., Seviniyordu., Babasının boy- Buna sarılacak, onu İstanbuldan alp Geliboluya götürecekti. Şahin Geliboluda büyük annesinin ya- nında oturuyordu. Hisarın tepesinden biraz evvel ecel rüzgârı mı esmişti?. Şahin kuleye çıkınca yerde Türk rılmış yatan birini Yere eğildi. Babasi midi, Alnından öptü. Fakat, deli- Izmir atletleri Türkiye birinciliklerine iştirak için Istanbula geldiler Türkiye atletizm birincilikleri ne iştirak etmek için Ege mınt: 81 atletizm şampiyonlarından on atlet, Bandırma tarikile İstanbu- la gelmişler ve lisanslarını da be- Kafileye İzmir atletizm heyeti reisi Hüseyin bey riyaset ediyor. İzmirden gelen atletler şunlar- dar: Altaydan: Talât, Niyazi, Hik- met, Altınordudan: Hüseyin Şükrü, Çavuş. K. 5. K. dan: Ibrahim Niyazi, Cemil, Şahap, Bahadir. Ergani istikraz tahvilâtına rağbet Burdur 27 (A.A) — Vilâyeti- miz namma gönderilen Ergani ikrazı dahili kuponları hararetle atılmaktadır. Halkımız birbirine satın almakta rekabet etmektedir. kanlının vücudu birden ürpermiş- #i. Dudakları bir buz parçasına değmiş gibiy: 'da vücudu gibi soğumuştu. Şahini — Baba..! Baba! Diye haykırdı ay yıldızlı bayrağı çekti. Murat reis hareketsiz: Ölmüştü..! Şahin, babasının pandı.. O akşam, hisar kuşları şen cıvıltılarla yuvalarına dönerken, Çanakkale fatihi İsmail reisin to- runu, dünyayı titreten (Marmara Kartalı) nin soğumuş cesedi önün- de ağlıyordu. —SON— Yüzünü örten üzerine ka- Murat reisin alnı Soma avcıları Soma civarında büyük bir bayram yaptılar Soma 22 (Hususi) — Soma Av- cılar klübü (243) davetli huzurile kazaya iki saat mesafedeki Za yet güzel bir mesire yeri olan Ak- çavlu deresinde avcılar bayramı- nı yaptı. (83) avcı, (347) keklik ve (21) tavşan vurdular. Klüp kiymetli tamamen. av etlerile ağırlamıştır. Gürbüz ve çevik avcılar ara- sındaki müsabakada kaza müd- Hami beyle, bele- diye ve Ziraat bankası idare he yasından Aksekili Nuri bey berabere kalmış ve diğer avcılar da biribirine yakın olmak üzere fazla miktarda av vurmuşlardır. Klübün intizamı takdire şayandır. Izmirde bir gazete davası Izmir 26 — Vur abalıya baş lıklı yazıdan ötürü dışarı mal göm deren iki tüccar tarafından İzmir Ticaret postası gazetesine karşı açılan davaya başlanıyor. Eski adliye vekili Mahmut Esat bey Izmir Ticaret postası gözetesini müdafaa edecektir. Kayseri civarında bulunan eski bir hayvan iskeleti Kayseri 25 (A.A.) — Fransa- nın Dijon üniversitesi jeeloji pre- fesörü M. Sapo ve İstanbul üni- versitesi jeoloji enstitüsü müdürü profesör Hâmit Nafiz bey Pınar- başı kazasının Halevik köyünde Herini ay evvel üçüncü devre ait bir hayvanın bulunduğu yerde jeoloij tetkikatı yapmak üzere şehrimize gelmiş ve beraberlerinde maarif müdürü Hüsnü bey bulunduğu hak de mahalline giderek i malar yapmışlardır. di araştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: