11 Kasım 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

11 Kasım 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

11 Teşrinisani 1932 Tetrika Na, 34 BARB Yazan: İskender Fahreddin AROS Nurullah bey metin ve mağrur bir erkekti. Fakat, Barbarosun sevgi çözülmi Şehir muhafızı, Barbarosun sevgilisine gönül veriyor! Ayşe, para mukabilinde hani- mina şarap getirmeyi vadetmişti. Akte © gün şarap içerek ken- dinden geçecekti. Ayşe saraydan çıktı.. Bir küçük desti şarap aldı.. Fakat, sarayın kapısındaki nöbet dan emir almışlardı, kaladılar. Ayşe nöbetçileri bir kaç para ile aldatacağını sanıyordu. O Ce- Zair sultanının gizli arzularını da bu suretle tatmin etmeğe ve suk tanın nöbetçilerini çok çabuk av- Tamağa alışmıştı. Cahil kadın dü- şünmüyordu ki, şimdi Cezair sul- #anının sarayı Türklerin eline geç- apıdaki Arap nöbetçi- lerin hepsi değişmişi Kapıda duran Türk akıncıların- dan iki nöbetçi, Ayşenin verdiği paraları yere çarparak zenci kadı- nı yakalamışlardı. Şehir muhafızı Endülüs müslü- manlarından genç, kuvvetli, fakat | çek çirkin bir adamdı. 'Nurulah bey, Barbaros kardeş- ere çok hizmet etmiş, emniyet ve itimatlarını kazanmıştı. Ayşez — Prenses hastadır. Bugün Biraz şarap içmesi lâzımdir. Diyerek, nöbetçinin elindeki şa: rap testisine sarıldı. Nurullah bey zencinin koluna vurdu: Çek elini oradan. Bize reisi: mizin emri vardır.. Akteye şarap veremeyiz. Ayşe korkarak geriye çekildi.. Mubhafızın yanından çıktı. O gün Akte sehir muhafızına ilki defa haber göndermiş: — Ölümüme sebep olacaksın! Şarap içersem kurtulacağım. Ya: in ölüreem, Hızır beye nasıl he- sap vereceksin? © Diyerek tehdit etmişti. Nurullah müşkül vaziyette kal maşta. Romalı kadıni memnun etmek | istemiyor değildi. Elinden gelirse ona hergün bir testi şarap gönde- yecekti. Fakat, ne yapsın ki, efen- disine çok sadıktı. Hızır beyin ken- disine emanet ettiği bir kada yan gözle bile bakmayı bir cinayet sa- yayordu. Nurullah bir gün evvel Akteyi sarayım bahçesinde görmüştü. Gü- zellikte eşi olmıyan bu kadının ne kadar uzun saçları, ne kadar tatli ve yakıcı bakışları vardı. Hızır bey gibi metin ve irade sa- hibi bir erkeğin bu kadın karşi- sinda nasıl ve ne çabuk yumuşayı- verdiğini şimdi anlamıştı. Nurullah kendi kendin — Bir avuç buz parçasınin gü- meş karşısında eriyip mahvolma- ması kabil mi? Diye söyleniyordu. Gönül, zencir korkar mı? 'Nurullah da ilerisini düşünme- den Akleye gönlünü kaptırmıştı! Şehir muhafı — İşte şimdi genç kadının gö- gine girecek fırsatı buldum. Diyordu. Üstüste geler haberlere dayana- miyan Nurullah bey, o akşam iyi ce süslenmiş ve şarap testisini ko- ve işkenceden ni görünce, üş ve (Akte) ye lunun altına alarak prensesin dai dizlerinin bağl resi “Akte, ele geçirilen şarabin böy- le manasız bir sebeple müsadere edilmesinden fena halde sinirlen- mişti, O, Nurullahtan ziyad Hızur beye kızıyordu. Akte çocuk ruhlu bir kadın de- Rildi. Hızır beyi delice sevdiğini birçok fedakârliklarla isbat et mişti. — Ben bir kadeh şarapla sev- gimi unutacak budalalardan deği- Him. Benden niçin bu şarabı esir- giyorlar? Diyerek, odasında aşağı yukari dolaşıyor, hiddetinden dişlerini * sıkıyordu. Hızır beyin sevgilisi, birdenbi- Fe, şehir muhafızının kendisini zi- yarete geldiğini görünce şaşırmıştı, Nurullah Cezairde kibir ve gu- yurile tanınmış, daima başı yuka- | mda gezen bir erkekti. Akte derhal kapıya koştu: — Hastalığımdan sizi haberdar etmediler mi? Şehir muhafızı Akteyi Jadız — Haberim var... Ve size, ça buk şifa bulmanız için ilâç getir- dim! Akte, şehir muhafızınin şarap getireceğini ummuyordu. Nurullah odadan içeriye girdi. Ayşe ayakta duruyordu. Şehir muhafızı evvelâ Ayşeyi dışarıya çıkardı. — Bu terbiyesiz mahlüku gö- züm görmesin... Dedi: Zenci kadın derhal hani selâm- mının bir göz işaretile odadan uzaklaştı, Nurullah, bi maksat ve ar- zularını yüzündeki derin çizgile- Tin altında saklıyan ve görünüşte insana büyük bir emniyet ve iti- mat telkin eden bir adamdı. Ak- teye — Arzu ettiğiniz ilâcı le getirdim! Diyerek şarap testisinin örtüsü- mü açtı. Ve Akte kendi şarap tes- Gsini tanıdı.. Telâşla testiye sa- rıldı.. Kokladı: — Şarap kokuyor. Nurullah gülümsedi — Sizi aldatmağa gelmedim... Testinin içindeki su değil, halis şaraptır. Dedi. Akte sevinç ve heyecan içinde titriyordu. Şaraplar bir yudum içti: — Ne kadar nefis... Ben şarap- siz yaşıyamam, Nurullah bey! Hı- zır gelinciye kadar beni şarapsız bırakmayınız! Şehir muhafızı bir iki adım da- ha ileriledi: — Hızır beye bunun hesabımi vereceğinizi söylemiştiniz! Sözü- nüzde duracaksınız, değil mi? Akte bir kadeh şarap doldurdu ve şehir muhafızına uzattı: — İçiniz... Ve korkmayınızl Nurullah titriyerek kadehi al dı. Ve genç kadının yüzüne baka- rak bir yudumda içti, “Arkasından Akte de kadehini doldurdu. — Hızır bey makul bir adam. dir, Hastalığımı duyarsa, bana şa- kendi eli rap verdiğiniz için, size teşekkür bile edecektir! Ve şen bir kahkahayla gülerek tekrar testiye sarıldı: — Haydi, birer kadeh daha içe- lim, Nurullah bey! — (Arkası var) İ bakıştan genç kızdaki merbutiyet Her akşam bir bikâye Bütün gün karanlık ve hava: siz küçük odada kalarak dava ev- yakını makinede kopye etmek, eğer genç avukata karşı hissetti. ği şiddetli merbutiyet olmasaydı, tahammül edilmez bir işkence teş- kil ederdi. Fakat genç kız bu müziç işlerle meşgul “olurken yandaki odada onun telefonla ko- muştuğunu, ayağa kalktığını du- rirdi. İhtimali ilk günlerde genç kiz üzerinde husule gelen tesir evu- katın şöhretine karşi duyduğu bir' takdirkârliktan ibaretti. Fakat ya- yaş yavaş bu his şiddetli bir aşka inkılâp etmişti, Avukat, o kadar şöhretine rağmen, hâlâ gençti. el adamdı. Öyle bir söz söy- leyişi vardı ki genç kızın kulağın- da «en müessir musiki parçaların. | 'dan ziyade zevk uyandırıyordu. Avukata karşı duyduğu bu in- cizap tesirile işlerine o kadar dik- kat ediyor, ufacık teferrünti bile © kadar gözden kaçırmıyordu ki bazı hataları bulup gösteriyordu. O zaman, avukatın dudaklarında bir tebessüm kendisi için en bü- yük mükâfat yerine geçiyordu. Sevincinden kalbi çarpıyordu. Avukat, genç kızın kendi karşı bir merbutiyeti olduğunu hissetmişti, Fakat bunun bu kadar derin bir aşk olabileceğini tah- minden uzakti. Her halde, hiç bir şeyin farkında değilmiş gibi davraniyordu. — Sevilmek, hoşa itmek kendisini pek © memnun. ediyordu. Genç kız, mahkemelere de git- mek, avukatın orada söyledikleri" ni dinlemek için çıldırıp duruyor, fakat işlerin çokluğu, yazıhane- 'de bulunmak mecburiyeti ona bu saadeti nasip etmiyordu. Avukat bir davayı kazanıp ta güler yüz“ le, neşeli tavırla avdet etti man, genç kız omun boynuna atıl. mamak için kendisini zor zapte- diyordu. Bir gün, avuk mahkemesinde mi çik- İh, Beyaz Rus artistlerinden biri kendisine hiyanet eden âşıkmi öldürmüştü. Bunun müdafaası kim bilir ne kadar parlak, ve müheyyiç olacaktı. Genç kız, artık dayan madı, Arkadaşlarından birine ca ederek yazıhanede onur yerine bıraktı, Kendisi adliyeye koştu. Salona girdiği zaman, müdafaa başladı. Genç kız ta ruhuna ka- dar sarsılarak bu sıcak, gale yanlı belâğat tufanını mest bir halde dinledi, bir aralık gözleri- ni açıp ta güzel Rus artistine bak- | tığı zaman, onda avukata kar- Şi sade teşekkür ve minnettarlık- tan başka şeyler de farkeder gibi oldu. Avukat müdafaasını bitir. dikten sonra, müttehime yaklaşa- yak elini sılkmış ve öpmüştü. Avukat yazıhaneye dönd zaman genç kızı mahzun buldu. Merak etti, Sordu: — Neniz var? Genç kız cevap verdi: ğlar gibi bir sesle — Bir şey yok. — Hayır, katiyen bir şey var. Elini hafifçe genç kızın omuzu- na koydu. Genç kız, başını iğdi, iğdi, yüzünü avukatın eline d. yadı. Israr etmemesini rica eder gibi yüzüne baktı. Avukat, bu hissinin bir aşk hissine inkılâp et- iş olduğunu anladı. Genç kız du 'daklarını avukatın eline hafifçe 'dani kaçtı. Fakat münasebet. leri hiç değişmedi. Genç kız bir şey saklamağa lüzum görmüyor. du. Avukat arada lâtife ediyor. du — Sizi tedavi etmeli,diyordu. İnanınız bana, nafile ü sunuz, zahmete değmez! Genç kız hayretlerle onun yü- züne bakıyordu. Avukatın bu ha- Wi onun aşkını daha ziyadeleşti- riyordu. Çünkü aşkından istifade ye kalkmaması ahlâkının temiz. liğini gösteriyordu. Şimdi aşkına bir de hürmet hissi inzimam et- mişti. Bütün hayatını böyle ge- girmeğe razıydı. Onun yanından ayrılmamak için her şeyi feda edebilirdi. Genç kız, avukatın yanina gir- mezden evvel bir delikanlı ile ta- maşmıştı. Delikanlıdan hoşlanıyor- du, o da kenditile evlenmek i #iyordu. Fakat şimdi artık o del Kanlınm sözleri sinirine dokunu- yordu. Delikanlıyı avukatı ile mu- kayese ediyor ve beğenmiyordu. Genç kız avukata karşı hissiyatın- | da biraz taşkınlık gösterecek ol- sa, avukst müçtenibane bir hare- ketle derhal ona hakikati hatır. atıyordu. Ekseriya sorardı: — Siz niçin evlenmiyorsunuz? Avukat genç kızı beklemek için Yazıhane etrafında. bile dolaşan delikanlmin aşkını Farketmişti. Bundan genç kıza da bahsetti ve sualini tekrarladı. — Niçin evlenmediğimi bilirsi- niz! Bunlari söylerken göz yaşları ni saklamak için başını iğdi. Avu- kat, alışkın bir hareketle elini genç kızın başıma koydu. Genç kız içinden düşünüyordu «Şimdi ihtimalki beni olşiya- cak, şimdi ibtimalki öpecekl». Fakat avukat nasihat veriyord — Hiç iyi etmiyorsunuz. İk bali düşünmüyorsunuz. Sizi se- ven bir genç varken onu ihmal etmeyiniz... Genç kız bunu bir türlü zihnine sığdıramıyordu. O bütün kalbile avukatına bağlı idi. Bir güzel müşteri gelse onlar içeride konu- şurken odasında kıskançlıktan kendisini yerdi. Böyle güzel bir ziyaretçi kadın da son zaman larda pek dadanmıştı Her za- uman, akşamları, saat © yediden biraz evvel geliyor, avukatla yak nız kalıyordu. Bir akşam tekrar yazıhaneye döndü. Avukatın ka- pısını kapalı buldu. Fakat sokak- tan odada aydınlık görünüyordu. O akşam genç kız odasında aci acı ağladı ve ağlarken zihminde bir plân hazırladı. Ertesi gün, yazihanede avuka- ta — Evleniyorum! dedi. Merakla cevap bekliyordu. — Sahi mi? Aferin! Çok iyi yaptınız. Hemen evlenecek misi- niz? — iki aya kadar, belki de da- ha erken... Bunları söylerken kalbi e yordu. Avukatın yanında hiç bir kiymeti olmadığını bir kere daha anlıyordu. Fakat avukat ona yak- laştı, ilk defa olarak saçlarını | uzun uzun okşadı. Kolunu boynu: "| na sardı | Bak ne mesut olacaksiniz! dedi Genç kız çekildi, sukutu haya- İstanbul £ 18-19 Tokatlıyan oteline den: Çay santi, 19-19,20 tayyare ile Ankaradan İstanbula bir yolculuk, 19,20-19,30 ajans haberleri, 19,30-20 vayen kitar takımı, muhtelif kire eserleri, 20-21.15 plâk ile musiki eps riyatı, 2I,15:21,30 ajana ve bora has erleri. 2130-22. orkestra muhteli ler, 22 radyo caz ve tango örken lükrey (364,5 m.) — 12 koro kons seri, 12,30 hafif orkestra konseri, 13,30 hafif musiki, 14,15 haberler, 14,40 hakif musiki, 17 köylü neşriyat takımı, 19 haberler, 10,15 de kisinin devamı, 20,20 Leh mu 21 popüler Rarmen müsin, (koro taz yafından), Tadya orkestrasiz İZ15 radyo orkestran , (Üertür ve valşlar), 23 haberler, 23120 plâk Varşova (1345 m.) — 18 dane mis 20 karık musiki, 20,45 muhte bahisler, 21 Leh musikisi senfonik kestra ve piyano, 21.45 haberler peşeli meşriyat, 23.15 konserli reklâm! lar, 23.30 plâk, (Leh danslar) Budapeşte (3505 m.) — 18 hafif salon musikisi, 19,10 mesel sözler, 1943) 20,43 hikâyeler, 21,20 koşu ha 21.30 eski ve yeni Macar yare 22,15 haberler, 2245 polis tan kumının konseri, 74 dana musiki. Viyana (507 m.) — 18 plâk. 19.05) İsviçre - Avusturya futbol maçının mes ticesi © (Viyana > stadında). 19,40 Zuckmayer (kendi eserlerinden), 20,10 haberler, 20.20 Viyana şarkıları ve hac * yalan, 21,05 Sehiler mesiyah, 205) konser, 23.30 haberler, 24 aksam kons serinin devamı, 24,15 dana musikisi, | 12 Teşrinisani pazartesi İstanbul : 18-18,30 fransızca ler, 18.30-19.20 plâk ile meşeli O murki, 19,20-19.30 ajan» haberleri, 19.30-20 Garp müsikii: Triyo, 20-20,30 Selim Sın bey tarafından konferana, 20,30 21,15 plak ile Macar havaları, 21,5 21:30 ajans ve borsa haberleri (tanga ve vale münabaka meticesinin 21,30 Bedriye Rasim hanımın yadya tango ve caz orkestaları Bükreş (365,5 m.) — düz neşriyatı, TB hafif yu bezler, 19,15 zadyo orkestra, 20,20 plâk, 21 künrtet oda müsikis, 2133 tagapni, 22.20 kabare muskini (elâk ile). 22,45 haberler, N Varyova (1345 m.) — 18 bayanl 18,30 pâk, (piyano, keman musikisi). 19:15 hafif musiki, 19,45 çocuk ney siya, 21 piyano ile hafif musik, 22 tagannili konyer, 2,15 dans dersi, 2405 dana musiki eğ Budapeşte (550.5 m.) — 18, konser, 19 almanca dem, 19.30 gine, rkestram, 21,15, filârmenik Yor. | 23,30 haberler. 23,50 lik, 24,20 çiğan orkestrası le uğramıştı. Artık hiç bir şey ümit edemezdi. j Maamafih, o gündenberi avı katın tavrı değişti. Genç kızla dan ha uzun uzunydaha samimi su- rette konuşuyordu. Bir akşam: — Kapıyı kapayınız, kimse gek mesin, dedi. Size mühim bir mek- tup yazdıracağım. Genç kız hayret etti. Böyle ka- pının kapanması ilk defa vuku buluyordu: Acaba avukat aşktan mı bahsedecekti? Avukat elini genç kızın başina koydu. Bu onun mutat hareketi idi. Fakat şimdi eli titrer gibi idi, — Artık nişanlısınız, benimle böyle samimi bir vaziyette bulun- maktan — korkmuyor musunuz? dedi. Genç kıza pek yaklaşmıştı. Ko- Junu uzattı, genç kızı kendine çe- kiyordu. Genç kız korkmadı. Fakat bir. denbire © güzel kadının ziyare- tini hatırladı. Şimdiye kadar ken- disinin aşkını reddeden ayukat neden birdenbire bu temayül gösteriyordu? Çünkü artık baş ka birile evleneceğini biliyor, ba şını derde sokmadan ondan isti fade edebileceğini görüyordu! Bu holkâmlik ve alçaklık manzarasi karşısında bütün aşkı ve hülya arı yıkıldı. Tere bir hareketle kendisini avukatım — kollarından, kurtardı. > Sokakta delikanli kendisini get ne bekliyordu, Mahvolan hülya 'dani sonra hakikat onu karşılıyor. du, Genç kız cesaret ve emniyetle bu hakikate doğru yürüdü. | Hihâyeci i

Bu sayıdan diğer sayfalar: