8 Nisan 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

8 Nisan 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 AKŞAM Dışardan $ seyyah beklerken memleket içindeseyahatzevkini uyandırmalıyız Ele geçmez bir aldır Hindli fakir Ipi Geniş yurdumuzun tabii güzelliklerle dolu köşeleri pek çoktur. Bunları görmeliyiz Senelerdenberi uğraştığımız, başars maya çal lıştığımız. bir iş vardır: Mem- bütün memleketler artık eskisi kadar çok mikdarda seyyah tarafından xi- sizdir. Bunun için diğer memleketler seyyah azalması karşısında eğlence yerlerinin, plâjlarının, kaplcalarının görülmiye değer şehirlerinin eski ha- reketli hayatını muhafaza etmekiçin bazı tedbirler düşünmüşler, bilhassa yerliler ârâsında kendi hududları #çinde seyahatler tertib ederek hem paralarının memleket dışına çıkma- masını temin etmeğe, hem de birçok müessese ve şehirlerin iktisadi voazi- yetini korumaya muvaffak olmuşlar- dır “ Fransaya pek az seyyah geldiği se. nelerde memleket içinde tertib edilen cszib seyahatler sayesinde büyük sey- yah kafilelerine alışmış şehirler fazla sıkıntı çekmemişler, bilâkis bundan bir | çok faydalar elde edilmiştir. Seyahat zevki ! Halbuki biz bütün gayretimizi di- | şardan yabancı seyyah celbine sar- federken bunun yanında memleket içinde seyahat zevkini - uyandırmak, geniş yurdumuzun güzel köşelerini vatandaşlara tanıtmak işine fazla ehenimiyet vermiyoruz. Gerçi son zar manlarda bu yolda bazı ufak hareket- Ter başlamıştır. Fakat bunu esaslı bir mesele olarak ele almak icab eder, Bizde memleket içinde seyahat zev- ki henüz yoktur. Gerek tabi man- zara, gerek tarihi asar, gerekse kap- hca olarak © kadar güzel ve hariç- İeki emsaline faik şehirlerimiz vardir ki sadece medhini işitir, fakat ancak bir iş zarureti olmazsa gidip görmek arrusuna kapılmayız. İçimizde, tabii güzelliklerle dolu olan Antalyayı, bir istirahat şehri olan Yeşil Bursayı, güzel İzmiri, yeni Ankarayı, Karadeniz sahillerinin 88- vimli şehirlerini, sık ormanlı, serin sulu, sarp yamaçlı şark şehirlerimizi gezmiş olanlar ne kadar azdır. Memleket içinde seyahatler tertibi ve bundan elde edilecek faydalar et- rafında görüştüğümüz bazı alâkadar kimseler de bu fikrimizin çok yerinde olduğunu ve esasen bir müddetten- beri şehirlerimiz arasında böyle bir faaliyet uyandırmaya çalışıldığını kay- dettiler, Dahilde seyahat "Turing ve otomobil klübü umumi kâtibi B. Şükrü Âli diyor ki: «— Memleket içinde seyahatler ter- tib etmek meselesi çok mühimdir. Biz de son senelerde bunu temine çalışıyoruz, Geçen sene İzmir vilâyeti dahilinde ve Edirnede böyle birer se- yahat tertib edilmişti, bu sene de böyle seyahatler tertibi mutasavver- dir. Bu arada Adapazarı ve İzmite gidilecektir. Feştival münasebetile Anadolunun ber tarafından halkın İstanbula se- yahati İçin propaganda yaptık. Bu propagandalar yapılırken yalnız s€- yahat değil seyahatin kaç kuruş masrafla yapılacağı, gösterilecek ko- laytıklar da ilân edilecektir. Bu mü- nasebetle Anadoludan birçok kimse- lerin geleceği ümid ediliyor, YAĞ KÜPÜ Yazan Guy de Maupassant Kadıular Yağ küpünü tatlı dil- le teselli etti. Yemekten yemeğe görü- nen iki kadın papas başlar önlerinde sessiz duruyorlardı. İlk hiddet g:çince sofraya oturdu- Jar. Fakat az konuştular; düşünü- yorlardı. Kadınlar erken larına çıktılar, oturdular ve suba- müşatır anın çarelerini ümidile bay Follenvili de da- vet ettiler, Fakat o oyundan başka bir şey düşünmüyör, mütemadiyen: «Oyuna gelelim baylar, oyuna.» di- yordu. Ağzında lâf alamıyacaklarını an- Jayu oyunu bıraktılar, odalarına çıktılar. : Ertesi sabah, daha kuvvetli bir gencin isteği ile uyandılar. Hey- hat!... Hayvanlar ahırdaydi, arabacı me ydanda | yoktu. İşsizlikten araba- nın etrafında dönmeğe başladılar, Yemek pek hazin geçti. Yağ Kü- püne karşı da biraz soğuk datranı- yorlardı, Gidip gizlice Almanı bul Çeriren Selâmi İzzet Sedes madı, onlara bu sabah güzel bir sürpriz hazırlamadı diye Kıza için için kızıyorlardı. Hem bundan bâ- sit ne olabilirdi? Kim bilecek? AL man zabiti nihayet merhamete gel- diğini söyliyebilir, vaziyet kurtulur- du. Yağ Küpü için ne ehemmiyeti olurdu bunun? Fakat henüz kimse aklından çenleri söylemiyordu Öğleden sonra canları öyle sıkıldı, ge İki Kont bir gezme teklif etti. Mari- tolarına büründüler, çıktılar. Yal niz Kormide gitmedi. O ocak başm- da oturmağı tercih ediyordu. Kadın Papaslar da kilisedeydiler. Dört kadın önde yürüyor, üç erkek biraz geriden gidiyordu. Vaziyeti idrak eden Lu&zo bu mah- lâkun onları burada daha kaç gün &lekoyacağını sordu, Kont dalma Kibardı. Kadınlardan böyle bir fe- daktrlık istiyemiyeceklerini, kendisi- nin bu fedakârlığa katlanması Jâzım- geldiğini söyledi. Karre - Lamadon, Fran«zlar Diyep üstünden hücuma geçecek olurlarsa Almanlarla ancak — İstanbul için girişilen bu faaliyet güzeldir, fakat sadece yakın şehirler arasında değil, uzak vilâyetlere, mem- leketin bir ucundan, öbür ucuna se yühatler tertib edilmesi muvafık ol- maz mı? Ancak bu suretle memleketi tanıtmak gayesi temin edilebilir. Bu- mun için ne yapmak lâzımdır? — Bu şüphesiz geniş bir teşkilât işidir. Bundan başka Anadolunun birçok şehirlerinde fazla mikdarda gidecek seyyahın ikameti için kâfi mikdarda öteller ve istirahat yerleri olmadığından evvelâ işe bu cepheden girişmek icab « eder. Şimdi bu işlerle sadece Helkevleri meşgul olmaktadır, 'Tabiğdir ki ileride bu hususlar islah edildikten sonra dediğiniz seyahatler daha kolaylıkla mümkün ol: tır, İstanbul, Edime gibi yerlerde bizim teşkilâtımız bunlara delâlet ediyor, Halkevleri de bu meselede çok mües- sir olacak faydalı müesseselerdir. Nakil vasıtalarında kolaylık Bundan başka memleket içinde ya- pılacak seyahatlerde bilhassa nakil vasıtalarındâ kolaylıklar temin etmek Jâzımdır. Bunlar da seyahat arzusu- nü ârttıran sebebler arasında sayıla- bilir. Devlet demiryolları şimdiden grüp halinde seyahat edeceklere ten- zilâtlı tarifeler tatbik etmektedir. Bu kolaylıkların diğer nakil vasmtalarına da teşmili faydalı olur zannındayız.» (Devamı 8 inci sahtfede) burada çarpışacaklarını ileri sürdü, Bu söz iki erkeği endişeye düşürdü. Luazo: «Yaya kaçsaks dedi. Kont omuz silkti: «Bu karda kışta, karıla- rımızla beraber mi!... Hem on daki- ka son'n yakalanır, geri getirilir, hapsediliriz.» - Bu doğruydu. Sus- tular. Kadınlar tuvaletten bahsediyorlar- di. Birdenbire yolun ucunda Alman zabit göründü. Kadınların yanından geçerken iğildi, erkeklere aldırış etmedi, on- lar da şapkalarını çıkarmadılar. Yal- niz Luazo, çıkaracakmış gibi bir ha- reket yaptı. Yeğ Küpü kuluklarına kadar kı- zardı. Üç bayan da, zabit onları bu kadınla beraber gördü diye utandılar. Bunun üzerine zâbitten konuş- fular. Bayan Lamadon onu güzel buluyordu. Fransız olmadığına te- essüf ettiler. Ne mükemmel bir sü- vari zabiti olurdu. Bütün kadınları deli ederdi. Otele döndükten sonra ne yapa caklarnı bilemiyorlardı. Mânasız şey- ler Üzerine acı sözler bile söyledi. ler. Yemeği sessiz yedelir ve hemen odalarına çıktılar, Ertesi sabah yorgun yüzler ve $i- kıntıh yüreklerle aşağı indiler. Ka- dınlar Yağ Küpü İle pek konuşmu- yorlardı. Hindistanın şimal hudutlmde İngilizlere karşı isyanlar çıkaran bu adam kimdir? Londradan Paris - Solr gazetesine | yazılıyor | Pusulara çok müsalt olan Hindis- İ tanın sarp ve şimal hududlarında | vaziyet çok fenalaşmıştır. Bütün bu iğtişaşlara sebebiyet ve- ren fakir İpi namında biridir. Da- hA geçen salı günü bu fakirin adam- ları, şimal hududunda tertip ettikle- Tİ bir pusuda 23 İngilizi öldürmüş- İer, kırk kişiyi de yaralamışlardır, Hindistan hükümeti, bu havaliyi temizlemek için şimal hudullarına 7,000 kişilik bir kuvvet göndermeğe karar vermiştir, Hindistan İngiliz or- dusu kumandanı Sir Robert Cassel bizzat vaka yerine gidecek ve bare- kâtı idare edecektir. İngiliz genera- inin plânı, bu bavalide motörlü kuv- vetlere, asi kabilelerin harimine ka- dar sokulmasını temin edecek muh- telif yollar açmıştır. Bütün bu barskât, bir adama kar- Şi yapılmaktadır. Bu da yukarıda yazdığımız gibi fakir İpidir. Bütün bu kargaşalıkların, pusuların müret- tibi bu fakirdir, bu fakir şeytanın te kendisidir. Bu adamo vik ve faal, helkın efsanelerini ve batıl itikatlarmı © Kadar İyi istismar etmeği bilir ki, kendi taraftarlarını Kolayca kıyam ve ihtilâle seyketmiş- tir, 20 defa İngiliz askerlerinin eli- ne düşmesine ramak kalmış, yirmi- sinde de yakayı sıyırmıştır. İngiliz blokhavzlerindeki askerler: — Bu âdam şeytana benziyor, gö- rünmez bir adama karşı harp edili- yor. Bütün geceler, pusulara çok mü- salt, ve sarp şimal hududunda, yol- lardan geçmekte olan müfrezelere dağların tepesinden taş yığınları yağ- teş etmekte, veyahud mutaassıp ta- raflarmı gecikmiş karakol efradına seldirmakta olan bü fakirin kor- kunç hayaleti dolaşmktadır. Bu fakire dair akla hayret verici menkıbeler pek çoktur. Bir defa bir İngiliz mızıraklı suvari müfrezesi te- sadüfen Faki bir çetesine rastla- nıştır. Fakir de Çete arasında bulu- kibine başlamışlardır. Aralarında Fa- kirin bulunduğunu öğrenince bütün lerini onu Yakalamağa hasret- Bir uçurum kenarından dört taraf- tan ihata edilen Fakir İpi kendisini Uçurumdan aşağı almağa karar ver- miş ve bunu da yapmıştır. İngiliz a#- Yemekten sonra bay Follenvili ye- niden tavsit ettiler. Alman zabitine yalnız Yağ Küpünü alakoyup öteki- lerini bırakmasını rica edecekti Alman bunuda reddetti, Keyfi gelinceye kadar hepsini alakoyacaktı. Bunun üzerine bayan Yunzo pat lak verdi: —Burada ihtiyarlıyacak değiliz a... Mademki bu aşiftenin mesleği bu- dur, neye nazlansın? Ruan da önüne geleni evine kabul etmiş, hattâ ara- bacıları bile. Evet bayan, belediye- nin arabacısı da dostu. Şarabını bizden alır, biliyorum ben. Bugün bizi müşkülâttan kurtarmak için nazlaniyor... Alman zabitinin hak- ki var. Bak bize sataşıyor mul... Herkesin malı olanı istiyor. Evli ka- dınlara hürmet ediyor. Burada hâ- kilo. İstese askerlerini gönderir, bi- zi zorla odasına götürürdü. İki kadın ürperdi, Güzel be yan Lamadonun gözleri parlıyor- du ve sanki onu zabit zorla yakala. mış gibi sararmıştı. Biraz ötede münakaşa eden er- kekler yaklaştılar. Luszo bu kadını elimi ayağını bağlayıp düşmana tes- İm etmek fstiyordu. Fakat Kont diplomattı: #Onu kandırmalıyın dedi, Kumpas kurdular, Birbirlerine sokulmuşlar, yavaş ses- a Mk" mİ Ma aliye sen İİİ alim kerleri, bu ele aynca en nihay tirer: müşler i gün bu Fa- kir yüz çetenin başında en yakm İngiliz istihkâminin kuyusuna tecavüz etmiş T öldürmüştür, Ha bu yaman Fakir, kendisini ihata & den İngiliz askerlerine kendisini uçu- rumdan aşağı attığı zannını verdir- miş, sadece aşağıya kaymış, uçuru- mun yamacında bir ağacın dalına a sılmış, İngiliz askerleri çekilince tek- Tar yukarıya sağ salim çıkmıştır Bir gün Hodkhart nammdeki İn- giaiz istihkâmının istihbarat gabitleri Fakirin Kaje Khel mıntakasına yer- Mlerini ayaklandırmağa gittiğini ha- ber alınca, geçeceği yolkin kendisine pusu kurmuşlardır. Fakir İpi pusu- nun kurulduğunu öğrenince, kendisi gibi zayıf, çelimsiz ve kırması sakallı bir taraftan öne sürmüş, ve İngiliz- lerin eline esir düşmüştür, Esir dilsiz rolü oynamış, sorulan suallerden hiç birine cevap vermemiş. Civar aşiret imaz Fakirin vamharbi de bu münasebetle ve aşi- retlerin şehadetlerine güvenerek ken- disini idama mahküm etmiş, ertesi sabah da kurşuna dizdirmiştir. Fakir İpi bu hiylesi sayesinde kur- talmuş ve iki gün sonra İngiliz isti- kâmından 200 kilometre uzakta bir kabileyi ayaklandırmıştır. Fakirin bu muvaffakiyetli oyunları i isime © taraflarda büyük bir şöhret ve nüfuz tesis etmiş- tir. Efgan topraklarında da bir çok taraftarları bulunduğu zannedilmek- tedir. Fakirin bu kanlı Kargaşalıkta ön- ayak olması, on dört yaşında bir rekkasenin güzel gözlerinden ileri gelmiştir. İpinin yanımda bulunan bu rekkase Hintli bir müslüman tara- fından kaçırılmıştır. Hintli kızı m lüman oalrak onunla evlenmiştir. Fakat genç kızın ailesi, buna râzı ol mamışlar, kizm kaçmılmış olduğun- da israr ederek kendilerine İndesin- de ısrar etmişlerdir. İngiliz maka- matı bu talebi kabul ederek genç kı- zı ailesine iade etmişlerdir. Fakir İpi müslüman kocasının ve müstümanların tarafın iltizam et miş, bundan istifade ederek cihad İlân etmiş, met le müslümanlar bir- birine girmişlerdir. Bu genç Kız yü- zünden 17 İngiliz zabiti, 30 mecusi ve İpinin taraftarlarından bir çok ki- şi maktul düşmüşlerdir. le konuşuyorlardı. Herkes fikrini söylüyordu. Yalnız Kormide açıkta duruyor, bu mesele ile alikadar ol muyordu. Öyle dalmışlardı ki, Yağ Küpü- nün geldiğini farketmediler. Kont usulca: «Susunuz» dedi, Sustular. Başlarını kaldırdılar. Kendisine $ör geçirebilmeleri için onu yumuşatma- Jarı lâzımdı. Bunun için de güler yüz gösterdiler, Fakat sofraya oturur oturmaz se#- ler değişti. Fedakârlıktan söz açıl- dı, misaller zikvedildi. Yağ Küpü ko- nuşmuyordü. Bütün gün düşünmesine verdiler. Akşam yer ine oturdukları za“ men bay Follenvil geldi ve gene de di ki; — Alman bayan Russeden, fikri ni değiştirip değiştirmediğini sorü- yar. Yağ Küpü kısaca! — Hayır, değiştirmedim, dedi. Kont sözü Tanrıya intikal ettirdi Kadın papaslardan biri: — Öyle günahlar yardır ki, işlem diklerinin sebeplerine göre, nezdi il” hide sayap ol deği, Bu mevzu bir hayli uzadı cevaz e

Bu sayıdan diğer sayfalar: