14 Nisan 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

14 Nisan 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14 Nisan 1937 AKŞAM ve münekkidler ne düşünüyorlar? Hâmidin Türk edebiyatındaki mevkii ve edebi kıymeti nedir? Onun bize bıraktığı eserler gelecek nsillere kalacak mıdır?! Abdülhak Hâmid öldü. Onu bugün ebedi medfenine bırakıyoruz. Fakat bu ölen Hâmidin fani vücududur. Hâmid bize bir çök eserler bıraktı ve âmit bunların içinde gizlidir. o eserlerine ebediyen yaşamak i sindirmişse ölmiyecektirde, işünüyoruz? Onun edebi r? Gelecek nesiller Hâ- ık mıdırlar? Hiç şüphe- Ki bu suallerin en doğru cevabını < zaman verecektir. Fakat için- unduğumuz devirde Hâmid aki düşünceleri de tesbit et- deden hâli kalnıyacağı için le meşgul olanlara bu sual- leri surinayı muvafık buldum Dün Hâmidin eserlerini verdiği devri yaşamış olan ediblerimizi bul- mak mümkün olmadı. En genç edebi Hâmid hakındaki fikirlerini mayı da mahzurlu gördüm, Çün- lar henüz gençtirler, İçlerinde i okumamış olanlar da vardır. in çocukluklarında Hâmidin beslenmiş olduklarını tah- » onu daha yakından tedkik et- nı bulmuş olduklarını im yaşea ne pek genç, ne pek ihtiyar olan edebiyetcılaria gö ştüm. İlk tesadüf ettiğimi en başa Hâmidin ölümünden sonra söyle- necek sözlerle ölmeden evvel söylen- miş sözler arasında hiç bir fark yok- tur. Hâmid bizde mısra edebiyatının en mükemmellerini meydana getir- miştir. Onun musraa verdiği büyük kuvveti, tam bir manzume halinde tekemmül ettirmek, onu takib eden ve edecek olan nesillerin vazifesidir. Hâmidin talisizliği teceddüd edebi- yalımızda hiç bir örneğe tesadüf , lisanda, e, düşün- cede, duyguda her yeniliği bizzat mağa mecbur olmasıdır. Eğer Hâmidin eline geçen şu malzemesi tamamile ham bir halde olmasaydı muhakkak ki bugün ölen Hâmidden daha kudretli bir deha için ağlıya- caktık — Fikrinizce gelecek nesiller Hâ- midi okuyacaklar mıdır? Hâmidin güzel mısraları daima okunacaktır. Fakat tam bir şiiri... edemer Romancı Peyamı Safanın — Hâmid en büyük romantik şa- irimizdir. Fakat bize getirdiği şey yalnız bu romantizmden ibaret değil- dir, Garb manasile edebiyâtın hemen bütün telâkileridir. Hâmidden evvel 'Türk edebiyatı hemen hemen maz mun aramaktan ibarot, iptidai ve dar bir sembolizm içinde idi. Hâmid Türk edebiyatını kalbden kafaya doğ- ru tekâmül ettiren ilk şair olmuştur. Türk edebiyatı metafizik, felsefi sinin de bize naklettikleri şey Avru- pa romantizmidir. Yarınki nesiller Hâmidi okuyacak- lar mı? Onlar alelâde okuyucu ola- rak değil, Türk edebiyatını gönülle- rinde etüd eden insanlar olarak Hâ- midi tanımıya elbette mecburdurlar, Himid «dâhi mi idi> meselesine gelince dehânın tek kudret diyapa- zZonunda kalan bir ölçüsü yoktur. Beynelmilel mikyasta Hâmidin dâhi olmadığı belki rahatça söylenebilir Fakat yerli ölçülerimiz içinde o el- Hâmidin istirahat için oturduğu koltuk bette bir dâhi veya hiç şüphesiz bü- Şair Necip Fazıl ne diyor? — Hâmid tanzimattan bugüne ka- dar gelen edebiyatın en büyük ada- mıdır. Birçok bedii müntehaplerini, ana membalarını kaybetmiş birede- biyatın sahte örneklerinden kendisi- ni tam birorijinalite, estetik idrak- le ayırmıştır. Onun içindir ki ken- disine «dâhi; damgası vurulmuş, tam tahlili yapılmasına lüzum görülme- den büyüklüğü kabul edilmiştir. Bana kalırsa Hâmid tanzimat son- i rası edebiyatının olmakal beraber bütün bir tefekkür sistemi ve dünya görüşile intikal ettiği cemiyetin ana edebiyatını kur- muş bir adam değlidir. Fakat bir çok eserlerindeki ideolojisile, meta- fizik arayışlarile sanatkürm düşün- mesi lâzımgeldiğini tesbit eden ilk şairdir, Gelecek nesillerin, nesil halinde Hâmid okuyacağını ummuyorum. Ferd halinde her şeyi umabilirim. Bir şey yapmak azminde olan her Türk sanatkâr Hâmidi okumak mecbu- riyetindedir. Şüküfe Nihalin düşünceleri Hâmid için bir şitrimde: «Yedi kat gök dar gelir çırparken kanadını; Yıldırım, rüzgâr, güneş, şimşek bilir adını!» lüğü onun bir kâinat kadar hudut- suz, engin ve ulu olmasındağdır. Kâinat her an değişen vasıflarile bi- xi şaşırtır, sevindirir, korkutur. Gü- neşleri karanlıklar, sükünları kasır- galar; baharları kışlar takip eder. Kâinatın erişemediğimiz şâhikaları, inemediğimiz uçurumları vardır. İş- te Hâmid budur. Biz Hâmdi tanımıya uğraştık; an- Jamıya çalıştık. Gönlümüz ona kar- şi hayret ve hürmetle doludur. Bu- günkü gençlik onu tanımak ve sevmekte mütereddit gibi. Zaten ezeli kanundur. Birçok kıy- metler sonradan anlaşılmıştır. Her büyük varlık gibi, Hâmid de kendisi- ne nasip olan şeref tacını . eminim yıllar, belki asırlar sonra - bugün- künden daha kıymetli olarak giye- cektir, Münekkid Nurullah Ata diyor ki.. — Hâmldi bir şair olarak &ey- mem. Yani hiç bir zaman onun bir kitabını açıp şiir ihtiyacımı tatmin etmek istediğim olmadı. Hatırımda birçok mısraları vardır. Fakat bun- leri gülerekten okurum, Amma bu- nun bir ehemmiyeti yok. Hâmid hiç şüphesiz ki büyük şairdi. Yani bü- yük bir cereyan yarattı. Bugün man- zum, mensur yazı yazan herkes onun bir taraftan telmizidir. Bugün- kü edebiyatımızda ne varsa, birbi“ en büyük adamı ! Hâmidin çalışma odası ve Üzerinde yazı yazdığı masa le Hâmidin eserinde bilkuvve mev- cuttur. Eserlerinin okunacağını zannetmi- yorum. Fakat onunla edebiyat tarih- çileri meşgul olacaktır. Zaten ede- bıyat tarihçileri onun eserini tedkik etmezlerse Fikreti de, Haşimi de, Nâ- rile en uzlaşmaz gibi gözüken şeyler bi.) diğimiz hükümdür Şevkef Hf “Ittihzd ve Terakki, nin son devirlerinde Hâmid hakkında bugün edebiyatçılar Suikasdlar ve entrikalar U...... Tetrika No: 70, Sahife 7 Yazan: Mustafa Ragıb Ahmed Riza beyin tenkitleri üzerine Enver paşanın yüzü kıpkırmızı kesildi... İşte bugünlerde çıkan mühim bir hâdise karşısında Enver paşa ken- disini memlekette her zamandan da- ha kuvvetli bir vaziyette hissediyor, artık muarızlarının kendisini kolay kolay devirmeğe, eleyhinde bir entri- ka çevirmeğe cesaret edemiyecekleri- ne kanaat getiriyordu: Bu hâdise, ma- roşal Makenzenin kumandası altın- daki Alman, Avusturya, Türk ordu- larının Romanyayı baştanbaşa istilâ etmeleri idi, 1915 senesinde Sırbista- nın istilâsından sonra şimdi de Ro- manyanın kısa bir zamanda mütte- fik ordular tarafından çiğnenmesi, Al man ile müttefikleri için cidden mu- vaffakıyetli bir netice idi, Hükümet, bittabi bu muvaffakıyetinden derhal istifade etti ve halkın maneviyatını, harbin zaruret ve müşkülâtına karşı mukavemetini arttırmak için Roman- yanın istilâsını «zaferi nihaisnin bir başlangıcı olmak üzere bütün leketta ilân etti. Şimdi Enver paşa mevkiinden daha çok emindi Ordumuzun -Alman ve Avustur- yalılarla beraber- kazandığı bu zale- Tİ -herkesten daha fazla- Enver paşa benimsiyor, bu zafer karşısında mem- leketteki nüfuz ve itibarinin bir kat daha arttığına emin bulunuyordu. Artık o, kendi şahsi aleyhine ruarız ve rakiplerinden bir tehlike gelmiye- ceğini tahmin ettiğinden eskisi gibi «ittihad ve Terakki» dahilindeki en- trikaları tarassud etmeğe ve gözlerini Talât beyin ve arkadaşlarının el altın- dan yürüttükleri faaliyete çevirmeğe Yüzum görmüyordu. Hattâ Enver pa- şa, Romanyanın istilâsı üzerine o ka- dar kendine güveniyordu ki, bu zaferi | küçük düşürecek olanlara, ordunun vaziyetini, kendi icraatını tenkid €- denlere karşı büyük bir şiddetle mu- kabele etmekten çekinmiyordu. Har- biye nazırı, bu tarihlerde bütün mu- halif ve muarızlarını amansız ve in safsız bir şekilde ezmekten çekinmi- yeceğini gösteriyordu. Bu ruhi vazi- yet içinde kalan Enver paşanın ufak, tefek dedikodulara ehemmiyet ver- mediği, ve kendini korumak hususun- da - bu son askeri muvaf/akıyetinin verdiği neşe ile- derin bir gaflete dal- dığı bütün tavır ve hareketlerile an- laşılıyordu. Enver paşanın bu tarihlerde en res- mi maahfilde bile muhalif ve muarız- larma açıkçasına meydan okuduğu- nu Meclisi âyanda geçen bir hâdise is- bat ediyor: Meclisi mebusanda © alkışlarla karşılanan bir nutuktan sonra.. nın nasıl istilâ edildiğini Bükreşin su- kutunu resmen tebliğ eden bir nutuk söyledi. Enver paşanın bu nutku bü- tün mebuslar tarafından alkışlarla tasvip edildi ve Harbiye nazırı ile ar- kadaşları, memnun, müfttehir bir va öyette Meclisi mebusandan çıktılar, Enver paşa şimdi ayni nutku Meclisi Ayanda da tekrar edecekti. Enver paşa, yanında bütün kabine azası olduğu halde âyan meclisine girdi ve hemen kürsüye çıkarak şu mealde bir nutuk söyledi: — Ordumuz şanlı müttefiklerile be- raber, Romanya cephesinde birçok muharebler yaptıktan sonra nihayet Bükreş önüne vasıl oldu ve bir gün ev- vel de Bükreş şehri önündeki muha- ğını, kumandan ve zebitanımızın ha- yatlarını istihkar edercesine çalıştık- larını, ordudaki bu yüksek şevk ve neşe ile «nihal zafere» pek yakında e ğimizi temin etti ve cepheler- İ do can veren şehidlerimizi “hürmetle andı Herkes tasvip ediyordu fakat. Başkumandan vekilinin bu sevinç veren sözleri âyan meclisinde hemen hemen umumi bir tasvip hareketile güze çarpıyordu. Bilhassa meclisin asker szasının fevkalâde memnun ve neşeli olduğu -görülüyordu. Enver paşa, kürsiden indikten son- ra ön sıranın başında oturan Ahmed Riza bey, masayı tıkırdatlı ve relsien söz istedi, Başla âyan reisi Rifat bey olduğu halde herkes, harbin bidaye- tinden beri hiç bir fırsatı kaçırmıya- rak hükümetin icraatını meclis kür- süsünden şiddetle tenkid eden eski Meclisi mebusan reisinin bu seferki söz alışile, bu yeni zafer karşısında or- duyu, hükümeli medhedeceğini san- dılar. Bu itibarla Ahmed Riza beyin Söyliyeceği sözleri dinlemeğe başladı- lar, Ahmed Riza bey, oturduğu yerden ayağa kulkarak söze başladı: — Harbiye nazırı paşa hazretleri- nin ordumuz hakkındaki sitayişkâra- ne beyanatı ve ihraz edilen muvaf- fakıyetine sid izahatı şayanı mem- nuniyet ve şükrandır. Ecdadından mevrus olan hamaset ve fedakârlığı her vesile ile izhar etmiş olan Osman- li ordusu, bu muharebede de bittabi kendisinden beklenilen fedakârlığı, kahramanlığı ve cengâverliği göster- miştir. Hepimiz, ordunun mümtaz ku- mandanlarına ve cesur, fedakâr Zar bitan ve efradına karşı hüsnü mem- nuniyet ve minnettari duymağı bir ve- cibe biliriz; Ahmed Riza beyin sözlerine mu- kaddeme ittihaz ettiği bu cümleler, hükümet erkânı, bilhassa Enver paşa üzerinde çok iyi bir tesir bırakmıştı. Bir müddetten beri muhalefetile ta- nılan bu zatın ağzından orduyu modh- edici böyle kelimelerin çıkınası, ayrı bir kıymeti haizdi. Fakat Ahmed Riza beyin maksadı; orduyu, hükümeti medhetmekten Ziyade, Harbiye nazi- rının nutku vesilesile yeni bir tenkid mevzuu çıkarmak istediği görüldü. Ahmed Riza bey sözlerine devam ede- rek dedi ki; — Ancak benim aldığım haberlere ye görülen vakalara göre ordumuz sefalet içindedir, açtır! Kışın ve ka- rın şedaidi içinde efrad çıplak, yalın- ayak harb etmektedir!... Bu noktaj nazardan bu kadar mahrumiyetler içinde çırpman bir ordunun göster- diği fedakârlık ve istihsal ettiği mu- vaffakıyet de sırf Türk ordusana hâs besalet ve kahramanlığa canlı bir de- ildir. Bunun sebebi, icap eden tedbir- lerin alınmaması ve menzil teşkilâtı. nın en fena şekilde idare edilmesidir. O derecedeki askerlerimiz, istirahat leri üzerine Enver paşa, dayanamadı, ani bir hareketle yerinden kalktı, Ah- med Riza beye doğru bir adım attı, Eski Meclisi mebusan reisine hücum etmeğe ve «İttihad ve Terakkisnin bu eski liderini tokatlamağa hazırlandığı görülüyordu. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: