30 Mayıs 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

30 Mayıs 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

30 Mayıs 1937 <— — AKŞAM Bahife 7 mama Maden arama işi Bir çok yerlerde kıymetli madenler bulundu Petrol araştırması ümit verici | bir surette devam ediyor ve arama enstitüsü etin muhtelif yer- ı maden araştırmaları edilen neticeler hakkında İktisad vekili Celâi Bayar şu beyanalla bulunmuştur: — Kebandaki simli kurşun madeni için icabeden ihzari ameliyatı bit. | mek üzeredir. Madenin işletmeye ko- nulması hakkındaki ilk proje etüdle- | rine başlanmıştır. Önümüzdeki sene zarfında t ta, geçilecektir. Bolgar dağı altındaki simli Kurşup. | madeni ve mağaralarda tesbit edilen cevher yığınlarının tonaj hesabı işine €sas olan sondaj ve mesaha işleri bit- mek üzeredir. Bunların vereceği ra- kamlar madende-kurulacak izabeha- nenin tesisi ve İşletme şeraitini tayin edecektir. Yakında bu tesisatın ilk pro- jelerine başlanıyor. Gümüşanede evvelce işlenmiş olan simli ocakları açıldı. Münyene edildi. B rın kısmıküllisinin tüke- tilmiş olduğu anlaşıldı. Ancak bu mu- ayene sayesinde yeni, yakın olabilme- si muhtemel olan mıntakalara nüfuz edebilecek galeri ve tüneilerin açılma» si için makine tesisatı kuruldu. Son günlerde devlete intikal eden | "Turhal antimuan madeni" sahasında yapılacak taharri ve ihzar umeliya- ına başlamak üzere makine tesisatı- na geçilmiştir. Evvelce ecnebi bir şirket tarafından İşlenilmiş olan Kuvarshan bakır ma- deninin yeniden işletilmesi için icap eden makine ve tesisat tamamlanmış- tir. Bir ay sonra bize yüzde 98 tenörlü 2000-2500 ton saf bakır verecektir. Murgul bakır madeninin kati etüd- leri ve avan: projeleri bitmek üzere olup iki aya kadar işletme müessese- sine devredilecektir. Bu maden mem- leketimizin değil dünyanın en büyük ve en sayılı tesisatına malik olacak- tır. Guleman krom madeni, tedkikatı bitirilerek Eti banka devredilmiştir. 120 bin ton nakil kabiliyetinde, 18 metre uzunluğunda bir havai hat inşa edilmiştir. Dünyada bilinen krom ya taklarının en zenginidir. Senede asga- ri yüz bin ton istihsalât ve sevkiyat yapılacaktır. Türkiye krom istihsalâtında bütün. cihan itibarile birinci safı ihrazet- İnebolu. (Akşam) — İnebolu mektep başlanmıştır 1 okul! Yukatıki k ları öğretmeni ini bir lişemiz İsmet paşa, Karadeniz, Yeniyol, r. Mevcud krom servetlerimizin bu mevkii bize daima mur- ektir. nadeninde müte- addid sondajlar yapılmış muazzam İ birmahrukat serveti tesbit edilmiştir. Burası memleketin büyük bir sanayi merkezi olmak istidadındadır. Etüd- leri ve raporu bitmiş, işletmeye Kon- ması ve muhtelif endüstrilerin doğ- ması içini hazır beklemektedir. Sa- hanın sondaj yapılmış kısmındaki servet yüz milyon tondur, şimdilik daha ilerilere gidilmiyerek yalnız bu saha işlenecektir. Ereğli şirketine aid saha da bir ma- yıstan itibaren Eti bank tarafından işletmeye başlanmıştır. Ergani bakır madeni makinelerinin üç gün evvel ihalesini yaptık. 1938 senesi nihaye- tinde 7500-10000 ton saf bakır istih- saline başlıyacağız > Petrol araştırması Şarki Anadoluda ve Trakyada pet- rol aramalarına devam edilmektedir. Yapılan sondajlardan bir kısmı ümid- li neticeler vermektedir. Şarkta Bas- birin'deki sondajda 1300 metre derin- likte petrola müsaid addedilen kal- keri tabakalara tesadüf edilmiş, an- cak burada yalnız kurumuş petrol emaresine ras gelindiğinden sondaj makinesi daha şimale çekilerek ikinci bir deneme yapılmıştır. Buradaki sondajda 350 metre de- rinlikten kuvvetlice hava gazı fışkır- dığı gibi yüz metre kadar bir kalınlıkta sonda hep petrol kokan ve mesama- ti petrolle meşbu olan tabakaları kes- miştir. Kuyu hâlen 500 küsur metre derinliktedir. Bu #ondanın bin mef- re derinliğe indirilmesi kararlaştını- mışlır. Bundan başka cenup mıntakasının jeolojik bakımdan en müsaid olan Sa- haları sırasile sondalanacaktır. Trakya mıntakasına gelince şimdi- ye Kadar Kazılan altı kuyudan ikisin- de kuvvetli hava gazına tesadüf edil- miştir, Birinden de su İle karışık har ff miktarda petrol gelmiştir. Şimdi yedinci kuyunun Kazılmasına başlan- mıştır. Bu kuyunun neticesine göre Müref- tede sondajlara devam edilip edilmi- yeceği hususunda bir karar verilecek- tir. de dersler kesilmiş ve imtihanlara, Karaca, arada gösteriyor. | MAHEFMELERDE: mann Doktorun raporuna da itimad etmiyor Mu: mi beş yaşların- nık yüzlü, çelimsiz bir delikanlı, Beyaz gömleğinin yaka- larını iki tarafa kıvırarak göğsünü açmış, Sırtı ceketsiz, başı şapkasız, mahkemeye girerken dişlerini sıka- rak, gözlerini açarak yanındaki kadı- na hiddetli hiddetli bakıyor, bir şey- | ler mırıldanıyor. Kendisi ufak tefek bir şey amma, boyundan büyük iş- ler yapmış. Ayşe adındaki; kadını dövmek, sövmek ve ölümle tehdid suçlarından sulh ceza mahkemesine verilmiş. Davacısı Ayşe zayıf, koyu €s- mer çehreli, otuz beş yaşlarında bir kadın.. Mustafadan o kadar gözü yıl- mış ki, mahkemede davasını anlatır- ken bile korkak bakışlarla onu süzü- yor, dudakları titriyor: — Bay reis, diyor, bu delikanlı be- nim evime geldi. Odaya girer girmez birdenbire üzerime atılarak, «sen hâ- lâ benim olmıyacak ınısın?» diye gırt- lağıma sarıldı. Bir elile de kafama, gözüme vura vura beni fena halde dövdü. Her tarafım kanlar içinde ye- re yuvarlandım. Bundan sonrada «seni bir gün öldüreceğim > diye kü- für ederek savuşup gitti. Şimdi de câ- nımdan korkuyorum. Allah aşkına bay hâkim, me yaparsanız yapınız, beni bu hainin elinden kurtarınız. Reis, suçluya sordu: — Bak, Ayşenin söylediklerini din- ledin. Ne diyorsun buna karşı?. Bu iş- leri niçin yaptın?.. Mustafa dirseklerine geçirdiği kır- mızı lâstikleri yukarıya iterek göm- leğinin kollarını biraz daha sıvadık- tan sonra boynunu İleriye doğru uzattı. — Yalan bay reis. Ve lâkin yalanın böylesini de ilk defa işitiyorum. Bir de ben anlatayım da bakınız. Biz es- kiden bunlarla bir evde kiracı olarak oturmuştuk. © zamanlar bubana göz koymuş. Bir kaç defa anneme de, «teyzeciğim, senin oğlun ne kadar yakışıklı?» diye beni methetmiş. Ve lâkin ben böyle seylere tenezzül eden takımdan değilim, Kendisine dünya, ahret kız kardeşim gibi baktım, Son- yordum. Bayram gelmişti. Bayan Ay- şeye gideyim de bayramını tebrik edeyim, dedim, Kalktım, evine gittim. Tatlı tatlı bayramını tebrik ettim. İş- te mesele bundan ibarettir. - Sen, bir adamın böyle gırtlağını sıkıp döverek mi bayramını tebrik edersin?. — Yalan diyorum bay reis. Hepsi yalan, Ben ona elimi bile sürmedim. Evrak arasında Ayşenin muayene- sine ait rapor okundu. Raporda Ay- şenin vücudünde dövmekten müte- vellid ve ancak bir hafta tedavi ile iyileşebilecek şekilde yaralar bulun- duğu yazılı idi, Mustafa bu rapora da itiraz etti: — Bunun da esli yok bay rels. O lâportu yazan da yalan söylemiş... — Doktor niçin yalan söylesin? Onun sana düşmanlığı yok ya.. — Eceeh, bilinmez bay hâkim. İn- sanın dostu, düşmanı belli olmaz ki.. Vaka şahidi olarak davacı Ayşenin kocası Ahmed dinlendi. Ahmed de şunları anlatıyor: — Biz vaktile bu Mustafa ile birlik- te bir evde oturmuştuk. O zamanlar Mustafanın karıma karşı hiyanet bes- lediğini hissettim. O evden çıktık. Bir kaç gün sonra Mustafa bir yerde beni yakalıyarak, «sen Ayşeyi boşa, onunla ben evleneceğim. Eğer bunu yapmazsan seni de öldüreceğim, onu da» diye tehdid etti. Kendisine nasi- hat vererek başımdan savdım. Bu teh- didlerini bir kaç defa tekrarladı ise de ben yaşlı başlı, tecrübe görmüş bir adam olduğum için böyle çocukça şeylere ehemmiyet vermedim, Niha- yet bayram günü akşam üzeri eve döndüğüm zaman karım Ayşeyi oda- da kanlar içinde buldum. Karım bit- kin bir halde bana vakayı anlattı Derhal karakola haber verdim ve ar- zuhal yazıp mahkemeye verdik. O za- mandanberi Mustafa birer bâhane ile davayı uzatiyor.. Mustafa bu şahidin sözlerini de reddederek bunların yalan söyledikle- rihi ispat için bütün mahalle halkını şahid göstereceğini ileri sürdü, Mahi- kemenin çağırdığı şahitler gelmemiş» lerdi. Şahitlerin celbi için muhakeme, başka güne bırakıldı. Tefrika No. 109, “İttihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Yazan: Mustafa Ragıb Es-atlı Ziya Molla: Tebeddüllere rağmen suistimaller devam edecek, halk “nöbetleşe hırsızlık ediyorlarl. i diyecektir dedi B. Ziya Molla, dayanamadı ve kürsüye çıktı Fakat Mecliste kendi başına hare- ket ednlerden Lâzistan mebusu . B. Ziya Mulla (*) dayanamadı vesöz alarak hitabet kürsüsüne çıktı. Kabul ettiği münakaşayı, mizaci itibarile, lüzumunda mücadeleye gö- Kabineye girecek üç yeni nazırın in- tihabında bir mahzur var mı? yok mu? Sadrazam paşa bunu anlamak istiyor. Yoksa bu kararı dallandırmak, budaklandırmak istemiyor. Madam vaziyet böyledir ve buradaki müzake- Te bir istişare mahiyetindedir. O hak de uzun uzadıya mukaddeme serdine ihtiyaç yoktur. Doğrudan doğruya herkes hatırma geleni söylemelidir. İşte ben de hatırıma geleni söylüyo» rum. Sadrazam paşa bize, kabinesine alacağı yeni üç arkadaşından uzun uzadıya bahsetti. Ben de bu yeni na- zır namzedleri hakkında mülâhazala- rımı birer birer anlatmak isterim: rif nezaretinin harble pek o kadar alâkası olmadığından yapılacak şey, mevcudu muhafazadan ibarettir. Bu- nuda doktor Nazım bey yapabilir. Onun Maarif nezaretine geçmesine bir şey diyecek değilim. İsmail Canbulat beyin Dahiliyeye gelmesi kararı da pek münasiptir ve musiptir. Çünkü meclisi mebusan, memlekette birçok kanunsuz yapılan işlerden için için şikâyet ediyor. Can- bulat bey -tahmin edildiği gibi- ka nunşinas değilse de, kanunperest ol- duğu hakkında mebusan azasında bir kanaat hasıl olmuştur. Arzusunu tenfiz edemezse ve yahud kanunsuz bir hareket görürse; mevkiine sarıl- maz, derhal istifa eder, nitekim bunu şimdiye kadarki harekâtile isbat et- miştir. Gene öyle yapacaktır, göre- ceğiz. Demek ki, Canbulat beyi Dahi- Hiyeye getirmekle memlekette kanun dairesinde hareket etmeğe, onun ar- zusunu terviç etmeğe karar vermiş- lerdir. Binaenaleyh bu noktal nazara göre onun Dahiliye nezaretine tayini pek muvafıktır. B. Ziysnm buraya kadarki 'sözleri- ni dinliyenler, kürsüye çıkan bu me- busun, bazı ufak tefek tenkidlerine rağmen, sadrazamın tekliflerine ha- raretle taraftar olduğunu göstermek için söz aldığını, belki de Talât paşa tarafından mülhem bulunduğunu sa- mıyorlardı. Fakat Lâzistan mebusu, biraz durakladı ve mânidar bir tavır- la dedi ki; Şu ki, Kemal bey mukeddema iaşeyi ve esnaf cemiyetlerini idare etti. Fa- kat halk, Kemal beyin bu idaresinden hiç memhun olmadı, çok ıztırap duy“ du, çok şikâyet etti ve hâlâ da ediyor.. hattâ yalnız halk değil, Kemal beyin en samimi arkadaşları bile bu idare- (3) Bundan bir kaç'ay evvel avukat: lıkla meşgul iken vefat eden B. Ziya Molla, bilhassa İstanbul hemşerileri için çok tanınmış bir sima idi: Sabık şehre- mini operatör B. Emin zamanında, Ce. miyeti umumiyei belediyede âza iken, Şehremanetinin icraatına karşı hemen her celsede çok şiddetli tenkid ve hü- cumlarile ve sırasına göre kendisine mah- sus nüktelerile nazarı dikkati celbetmiş zeki bir zattı, Kara Kemalin iaşe nazırlığına şiddetle itiraz eden Lâzistan mebusu B. Ziya Molla nin doğru olmadığını, fakat memleket için lâzım olduğunu söylüyorlardı!” Bu ülkede Türkün mefahiri nedir? Ezcümle doktor Nazım bey bir gün bans tesadüf etti ve: «Sen Kemali dir.. Kemalin yaptığı işde bir mak- sadı mukaddes vardır! Gerçi bu İş ler zahirde çirkin görünüyorsa da ha kikatte o maksadı temine (çalışıyor. Memleketteki bütün menafii iktisg- diye ve ticariyeyi, gayri müslimler el- lerinde tutuyorlar. Şimdiye kadar harp ve darptan başka memleketin hiç bir menfaatinde müslümanların ve Türklerin alâkası yoktur. Kemal, müslümanları ticarete alıştıracak, ser- maye sahibi yapacaktır, Onun için Kemale itiraz etme! Çün- kü biz Kömali bu mukaddes mak- ad uğrunda öldürdük. Maksadımız bik yük gayeye vasıl olmaktır.> dedi. Evet ben de şimdi diyorum ki, herhangi bir Türke: «Bütün anasıra nisbeten bu Ülkede mefahir namına neyin Yar- dır?; diye sorsak, bize şöyle bir cevap verir; «Evet benim büyük babam Kı- rım muharebesinde şehid oldu. Ba- bam, Plevnede esir düştü, esaretten sonra kötürüm bir halde memleke- tine döndü. Benim bir kızım vardı, o- nu da bir asker mülâzime verdim, © da Yemende şehid oldu, şimdi iki şe- hid yavrusile bir dul kadın besliyo- rum..» der, Ve her aile aşağı, yukarı bu Kabil cevaplar verebilir. Yani şunu de- mek istiyorum ki, biz müslüman ve Türklerin bu memlekette kazançları bep bu. mefahirden ibarettir. Nihayet o fırsat hazırlandı, Kemal bey işin bak şına geldi. Ne kadar yapılabildiyse ya» pıldı. Fakat bunun da zamanı geçi, Artık ticarete alışan alıştı. Şimdi kır lı kırk yaracak bir zamana geldik. Za- hirde çirkin olduğunu Kemal beyin arkadaşlarının da kabul ettikleri bu işlerden var geçmeliyiz. Gerek haki- katle, gerek zahirde gayet dürüst bir muamele yapmak ihtiyacında ve meeburiyetindeyiz. (Arkası var) aza

Bu sayıdan diğer sayfalar: