13 Ağustos 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

13 Ağustos 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4EŞAM Bahife 7 13 Ağustos 1937 Yeşil Bursada bir dolaşma Kuşkonmazcılık, çilekçilik ne kadar kâr verir rn er ftalilerin, elmaların, kaysıların yeni yeni cinsleri. - Şe “Türkiye için hangi tavuk cinsi elverişlidir ? - Bursalılar eşekleri istiskal etmiyor! 7 Bursanın meşhur bir Ziraat mekte- bi vardır.Daha Mudanyadan gelirken, yolun iki yanındaki muntazam fidan- hklarile, bağlarile, tarlalarile onu gör- memek mümkün değildir. Bir günümüzü de bu mektebe has- rettik, Müdür Fazıl Keyder'le asistan- lardan Besri Orhun bizi gezdirdiler. Burası eski, fakat eskiden de gayet sağlam esaslar Üzerine yapılmış bir müessesedir. Abdülhamid zamanında bir Ermeni müdürün hayli faydası do- kunmuş. Bursanın müsaid olan top- raklarında iyi ziraatçılık yapılnsasın- da Ziraat mektebi herhalde fevkalâde A&mil olmuştur. Nasıl havalinin bütün koyunları Me- rinos cinsine tahvil edilmek isteniyor- #a, tavukları da öylece başka bir nesle geçirilmek istenmektedir. Mektebin büyük kümesleri var. Burada tecrübe- ler yapılmış ve Şu neticeye varılmış- tır: Bursa ve havalisinde bildiğimiz yer- li tavuk ve horozların üretilmekte de- vam olunmasına lüzum yoktur. Çün- kü bunlar kârlı değildirler. Senede 150, haydi haydi 180 tane yumurtlarlar. Halbuki kuluçkaların altından artık mütemadiyen Legorn cinsi civcivler çi- karsa bu yeni nesil, senede 280-300 yu- murtlıyacak, iktisaden tavukçuluk mümkün olacaktır. Keza, eti için de Rodeland tavuğu elverişlidir. Üstelik bu hayvan da senede 230-250 yumurt Jar ki bizim yerlilerden iyidir. Ziraat mektebi bunları üretip ta mim etmekle meşguldür. Mektep, bü- nun gibi, diğer hayvan cinsleri Üze- rinde de Karacabey harasından da yardım görerek tecrübeler yapıyor. Fakat yalnız hayvan deği, nebat cinsleri üzerinde de... ö Meselâ, dünyanın her yerinden tür Ki türlü domates çeşidleri getirtilmiş, bunlar, bizim şeraltimizde 'dayanıklı- lık, verim miktarı nefaset cihetinden denenmektedir. > Yemişler hakkında keza, ayni Şey yapılmaktadır. Üneda cinsi bir şeftali var ki, hari- Ka... Erliberta şeftalisini yedik. Tadı- na doyum olmuyor. Bunlar piyasada 45 kuruşa satılabiliyor. Tabii ürerse ucuzlıyacak. Sonra, Şam kayısısı Bur- #a mektebinde iki misli hacimde ve daha nefis olarak üretilmektedir. yi na «Mektep kayısısı» diyorlar. Bir «Mektep elması» cinsi var. Mahsulden mahsule, yani yıl on fki ay dayanıyor. 460 gram ağırlığında muazzam elms- lar da yetiştiriliyor. Fakat bunlar sa- bitmez. İlmi tecrübeler için türlü cinsler var, Mektebin maksadı ticaret değil fen- nil tedkkikat, talebeye ve halka öğretme, aşı fidanları tohum ve saire verme ol- makla beraber, turfandacılıkla da meş- |£€ gul olmaktadır. Çilek etrafında elde edilen neticeler mühimdir. İstanbulda bizim bildiği- miz «Osmanlı çileği» bir dönümye 40- B0 kilo vermektedir. Bu tarlalar iki de- #a mahsul verirler. Azami 100 kilo alı- nebilir, Halbuki, lezzeti İstanbul çile- Einden hiç de fena olmıyan, hele ko Kusu pek nefis olan Yediveren çileği -ki L Frenk çileği denilen cins, değildir- dö- nümde senevi 1500 kilo kadar veriyor. Aradaki farkın azameti meydandadır. On misli, ne, piyasaya satılmakta, hattâ turfandayken 200 kuruşa bile gitmek- tedir. i Mektepte Kuşkonmaz Üzerinde de çalışılıyor. kiyede gitikçe revaç Bu nebat, Türkiyede ra sevketmektedir. Geziyoruz: Müessese tarafından vaktile ve gim- di dikilmiş korular, fidelikler, çiçek- likler... Herşey, herşey mükemmel... Bir yerde bir tek intizamsızlık göze çarpmıyor... Muntazam bir park orta- sında her işi tıkırında bir nazariye ve tatbikat müessesesi... insan Türkiyenin köşe bucağında böyle tesisat görünce cidden itihar ediyor. » ” Ayni gün zarfında, Bursa civarın- ân bir de aygır deposu gezdik. Bura- sı idarel hususiyeye aid. Karacabey harasının bir küçük şubesi, yavrusu tarzinda. Baytar bay Mehmed Ali, bi- xe lütfen izahat verdi. Burada damız- ık eşekler de var: 'Tâ cenub memle- ketlerinden hudud aşırı getirilmiş. İs- tanbul eşekleri istiskal ederken, Bur- sa bu hayvanlara cidden rabet ediyor! Yürük Çelebi Bursa Ziraat mektebinin bir fideliği, Bursaya hâs nazenin kavaklarla bududlanmış bir halde... Salzburg festivali Mozartın meşhur piyanosu son defa çalınacak Avusturyada Solzburg şehri festi- vali bu sene emsalsiz bir rağbet görü- yor. Meşhur musiki üstadlarından Bruno Welter, Toscanini ve saire kon- serler veriyorlar. Bilhassa 'Toscaninin bizmat idare ettiği konserler, çok bü- yük rağbet görüyor. Fakat bütün bu konserler, 21 ağustosta verilecek tem- sil yanında hiç mesabesinde kalırlar. 21 Ağustosta verilecek temsilde meşhur Mozartın, bütün besteleri için kullan- mış olduğu piyaonun nağmeleri ilk ve son defa olarak dinlenecektir. Bu piyano, meşhur piyano fabrikatörü Viyanalı Anton Walterin yaptığı meş- hur dört piyanodan biridir, Lâymut | bestekâr Mozartın piyanosuna ölü- münden beri hiç bir el değmemiştir. Bu piyano Salsbourgts tesis edilen | Mozarteum müzesinde teşhir ediliyor. | Avusturya hükümetinin karar ve mu- vafakatile bu piyano, Salzbourg hükü-| met dairesinde hazırlanan şeref salo- nuna nakl ve vazedilmiştir. İşte 21 ağustosta, Mozartin piya | nosu sor defa olarak çalınacak ve din- lenecektir. Bu konser de yalnız Mo- tar, Davet kartları bizzat Salzbourg vali- si tarafından gönderilmektedir. Kon- serde Avusturya cumhurreisi, Başve- kili, bütün nazırlar, Vindsor Dükü ve 1 f li Dİ “ Amerikalı seyyahler, bu konserde bu- Yunmağı bir şeref ve haysiyet mesele- si addediyorlar. İşte bundan dolayı Nev-York bankerlerinden biri bir da- vetiye almak için 2,000 dolar vermeği teklif etmiştir. Bursada festival! Eylülün onunda başlıyarak üç gün sürecek Bursa (Akşam) — Bursa festivali için hazırlıklara başlanmıştır. Bursa, festival şehirlerinde aranan bir çok vasi ve şartları taşıdığı için (Bursa festivali) nin hususi bir rağbet göre- ceği umulmaktadır. Bu işiçin bir komite ayrılmıştır. Komitede Sanat okulu direktörü B. Salih Şevket, Turing klüp Bursa mü- messili doktor B. Mehmed Ali, beledi- yeden B. Salim ve B. Tayyar Akkeskin, Partiden B. Saim Altıok, ressam B. Kenan, gazeteci Rıza bulunmaktadır. Vali B. Şefik Soyer, toplantıları husu- si bir itina ile takib etmektedir. Şimdiye kadar tesbit edilen esaslar Ta göre; festival üç gün sürecek; dağ, su ve deniz günlerinden ibaret olacak» tır. Bursa festivali eylülün onuncu cuma gününden başlıyacak, pazar günü bitecektir. : Bu suretle Bursanın kurtuluş ta- rihi olan 11 eylül bayramı; festiyalin siklet merkezini teşkil eden su günü- ne raslıyacağı için, fevkalâde parlak ve neşeli geçecektir. Hazırlık komitesi, festival eğlence- lerini tesbit etmek ve bilhassa yerli ve tipik numaralarla zengin bir prog- ram vücude getirmeğe çalışmaktadır. Tetrika No. 177, “Htihad ve Terakki,, nin son devirlerinde | Suikasdlar ve entrikalar Yazan: Mustafa Ragıb Es-atlı mammes İttihad ve Terakki reislerinin kaçtıkları nasıl Balta limanı açıklarında o san- | dal içinde bulunan Seyfi ve Sa- lâhaddin beyler, Cemal paşaya veda etmeğe vakit bulmadan oldukları yer- de kalmışlardı: Motörün uzaklaşma- ani uzaktan takip ediyorlardı. Motö- rün ışığı gittikçe sönüyor, ufalıyordu.. Motör Büyükdere açıklarında de- mirledi ve Ruslardan alınmış Alman bandırasını taşıyan bir torpidoya ya- naştı. Talât, Enver, Cemal paşalarla Bahaeddin Şakir, doktor Nâzım, AZ- İ mi ve Bedri beyler torpidoya geçtiler. Burâda Bronzart paşa, paşslarla di- ğerlerini istikbal etti ve hemen veda ederek Enver paşanın eniştesi ile mo- töre atladı Artık torpido hareket etmiş ve Bo- gaza doğru yol almıştı. Gecenin bu ıssız saatinde boğa- zın mütevekkil ve yarının ne gibi hâ- diseler getireceğinden gafil sahilleri önünden geçip giden Alman bandıra- 4 Rus torpidesu, Türkiyenin dünkü dmamdarlarını meinleketten ahıp gö- türüyordu. On senelik mütemadi bir cidalden vedört senelik kanlı bir harpten sonra «İttihad ve Terakki» Hderleri, memleketi bir yarıgın enka- zı halinde bırakarak dışardan veya içerden gelecek mesuliyet ve intikam darbesinden nefislerini, hayatlarını kurtarmak için memleketten kaçıp gi- diyorlardı! Daha on beş gün evvele gelinceye kadar Türkiyenin mukad- deratına hâkim, her İstediklerini yap» mağa, yaptırmağa muktedir «İttihad ve Terakkisnin bu kuvvetli bağları, bir taraftan harici dâşmanlarile cenk- Yeşirlerken, diğer taraftan biribirlerin- den gelecek darbelere karşı koymak, biribirlerini ezip hâkim olmak için ak- la, hayale gelmiyen entrikalar içinde yuvarlanan bu rakipler, şimdi karan- meçhul yeni bir maceraya atılmak Üüze- Te tekrar anlaşmışlar, kaderin, hüdise- lerin seyri karşısında mukadderatları- nı birleştirmişlerdi! Bu akibet, müş- terek bir siyasetin, hep birlikte yapı- hp neticelerinden birlikte mesul ol- dukları müşterek bir mesuliyetin za- ruri bir rabıtası idi! * ” Gece saat bir buçuk.. Arnavudköyü rıbtımında sahil parmaklıklarına daya- nan bir baş; için için kendinden geç- miş hıçkırarak ağlıyor. Boğazın serin sularını yalıyan hafif bir rüzgâr esi- yor ve gecenin serinliğini kuvvetlendi- riyordu. Elindeki sopasını mütevekkil ve miskin bir tonla yere vurarak iler- yen mahalle bekçisi, kendinden geç- miş, hıçkırıklar içinde boğulacak de- recede ağlıyan bu meçhul hasretzede- nin yanına yaklaşrak sordu: — Ne ağlıyorsun beyim? Bir der- din mi, bir hastan mı var? Yoksa gur- bebette bir sevdiğin mi var? Bir saatten fazla kendinden geçen bu zat bekçinin şu ikazı üzerine ken- dini toplıyarak cevap verdi; — Yok birşey baba, biraz hastayım Ve sonra sahilden uzaklaşarak evi- nin yolunu tuttu, Bu zat, Talât paşa- ya veda ettikten sonra motörün karan- lıklar içinde gidişini dalgın, muztarip nazarlarla takip eden ve nihayet da- yanamıyarak ağlamağa başlıyan Ta- lât paşanın eski dostu İhsan Namık beydi, İhsan Namık bey, çok parlak ideal ve hayallerle inkılâp sahasına atılan «İttihad ve Terakkisitin ve o- nun liderlerinin feci akibetlerine ağ- Jamışta! Hükümet nasıl haber aldı? İstanbul halkı, derin uykusu için- de memleketin dünkü hâkimlerinin, zi- mamdarlarının vatan hududlarını aşa» rak böyle apansız kaçıp gitmelerinden haberi yoktu. Büyükdere önünde tor- pidoya yolcularını bırakıp dönen mo- tör, Tophane rıhtımına yanaşmış ve | iki yolcu çıkarmıştı. Bu İki şaltan bi- ri Enver paşanın eniştesi, diğeri Al- man generali Bronzart paşa idi. İs- tanbul muhafızı Fevzi paşanın yeni vazifesine başladığı günden il teşkil ettiği hususi istihbarat teşi tı, gecenin hiç de müsaid olmıyan bu saatinde Enver paşanın eniştesi ile Alman generalinin bir motörden çık- haber alındı? masini çök manidar bulmuşlar ve paşaların Kkaçtıkllarına (hük- mederek bugünlerde dairesinden ay- rılmıyan İstanbul muhafızı Fevzi pa- şayı haberdar etmişlerdi. İşte hükü- metin en salâhiyetli inzibat âmiri, «İttihad ve Terakki, liderlerinin fi- rarlarından bu suretle ilk defa haber- dar olmuştu. Diğer taraftan Boğaz sahillerinde bir iki saatten beri devam eden bu fi- rar hâdisesi bu suretle cereyan eder- ken Enver püşunun eski dostları ve <İttihad ve Terakki» içinde istinad et- tiği zümrenin belli başlı mümessille. ri olan Hüserv Sami, Enver paşanın eski yaveri Mümtaz, Sabancalı Baki ve Hakkı beyler, Sabancalı kardesle- ri Şişlide Cabi caddesindeki evin- de birleşmişler, vaziyeti münakaşa ediyorlardı, Paşaların kaçıp gidecek- lerinden haberdar olmakla beraber, memleketi ne zaman terkedeceklerin- den haberleri olmıyan bü arkadaşlar, yarınki hâdiselerin ne-şekilde inkişaf edebileceğini tahmine çalışırlarken s0 kak kapısının önünde bir otomobil durdu ve kapı açılınca içeri bir zat girdi. Yüzü heyecandan sapsarı bir hale gelmiş bu zat Enver paşanın eniştesi idi: Yorgun bir halde koltuk- lardan birine otururken: — Gittiler! dedi, Enver paşahın sabık yaveri Mümtaz bey bu müphem sözden vazih bir mâ- na anlıyamadı, telâşla sordu; — Kim gitti. Enver paşanın eniştesi izahat veri- yordu: — Hepsi gittiler: Paşa, (Enver pa- şayı kasdediyor) Talât, Cemal paşa- lar, Bedri, Azmi, doktor Nâzım, Ba- hık bir istikbale, sonu nereye varacağı | Da*dün Şakir. Sonra kendini toplyarak gülüm- semeğe başladı ve sözüne devam et- ti: — Hepsini bir motöre aldık, Cemal paşa Balta limanı önünde motöre yetişti. Fakat bu çok gülünç oldu: Cemel paşa, Talât paşayı motörde gör meden binmek istemiyordu. Alman neferleri aldırmadılar; Cemal paşayı sandaldan motöre çektiler. Dedi ve sonra nasıl kaçtıklarını anlattı, Bundan sohra Enver paşanın İzzet paşaya yazdığı mektubun postaya ve- rilmek üzere paşa tarafından kendi- sine verildiğini söyledi (1) Salonu derin bir süküt kapladı. Enver paşanın bu eski taraftarları, paşaların firarından sonra memlekete te yapacak akisleri düşünüp tahlil ediyorlardı. » 2 teşrinisani $34 (1918) cumartesi: İstanbul muhafızlığında, polis mü- dürlüğünde hümmeali bir faaliyet var: sabahın alâcâ karanlığında, otomobil ler mütemadiyen polis müdürliğile muhafızlık rasında, Kurüçeşme ve Boyacıköyüne mütemadiyen gidip geliyorlar. Her tarafta paşaların kaç- tıkları söyleniyor! Bu firar nasıl ol muştu? Firariler, şehrin hangi sühi- Jinden ne suretle, nasıl uzaklaşmışlar- dı? Firar plânının tertibinde kimlerin rolleri vardı? Bunu bilen yoktu. An- cak sabahın saat yedisine doğru şu hakikat tahakuk etti: Firarller, Al manların Ruslardan aldıkları torpido ile kaçmışlardı. Halbuki bu torpido, daha bir gün evvel Türkiyeden ayrıla- cak olan Alman zabitan ve efradından mühim bir kısmı İle hareket etmek üzere hazırlıklarını yapmıştı. Torpido, Almanları Odesaya bıraktıktan sonra tekrar dönecekti, (Arkası var) (1) Enver paşa bu mektubunda hülâse- ten şunu yazıyordu: «Mütareke dolayısile vatanımın alacığı ül zamanlarda burada faydalı bir iş eceğimi anladım. Zaten medun ©l- duğumdan faydalı bir surette çalışacağını ümid ettiğim Kafkasyaya gidiyorum. Va- tanımda kalarak dinime, milletime, padi- şahıma hizmet edemiyeceğimden çok mü- teessirim, Fakat Kafkasyada istikiâlleri için çalışan mahküm unsurlara yardım ete mek ümidi teessürümü biraz tadil ediyor. İleride hizmet edebilmek imkâni hami ol- dukça tekrar vatanıma dönüp çalışmayı tercih edeceğime; © ie ini

Bu sayıdan diğer sayfalar: