16 Kasım 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

16 Kasım 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Brüksel konferansında henüz hiç bir netice yok Japonya Brükselde toplanan - Bü- yük Okyanus konferansına işlirâk et- mesi için kendisine yapılan #tnci mü- racaatı da reddetti. Cevabında dokuz devlet muahedesinin Çin tarafından Japon aleyhdarlığı terviç (edilerek ihlâl edildiğinden nefsini müdafaa maksadile askeri harekâtta bulundu- Gunu ve Uzak Şark ihtilâfının halli için kendisi ile Çinin baş başa kala- rak anlaşmalarından başka bir yol olmadığını bildirdi. Şimali Çinin Ja- ponlar tarafından işgal edilmiyen son eyaleti Şantung üzerine şimal Japon Ordusu harekete başlıyarak Çinin bu kısmının işgalini tamamlamaktadır. Diğer taraftan bütün ecnebi devletlerin Uzak Şarktaki iktisadi menfaatleri- nin ve başlıca müesseselerinin top- landığı büyük Şanghay şehrini nihayet zableden Cenub Japon ordusu Çinin Dayitahtı Nankine doğru süratle iler- lediği bir zamanda Japonya her han- gi suretle Amerika, İngiltere ve Fran- sayı işin içine karıştırmaktan imtina #imekle bu devletlerin konferans te- #ebbüsünü akamete mahküm etmiş- tir. Bu vaziyet karşısında konjeranı- daki Çin murahhası devletlerin Çin- le beraber Japonyaya harbelmesini İstemediğini Ove yegâne (dileği silâk ve paraca yardım yapı masından ibaret olduğunu söylemiş- tir. Fakat Japonyanın bunu da ken- disine karşı bir husumet sayması ve binaenaleyh harp sebebi telâkki et- mesi muhtemel olduğundan devletler Çinin bu son dileğini de isaf husu- sunda düştinmek mecburiyetinde bu- lunuyorlar. Konjeranstaki Fransız, İngiliz ve Amerika devlet adamları hukuku dü- sele ve mevcud taahhüdiere riayetin ehemmiyetini ve komünist aleydar- Uğı nams altında yapılan ittifaklarla İmevcud meselelerin halledilemiyeceğini söylemişlerdir. Cümlesi de Japonya- nın kendileri ile iş birliği yapacağın- dan halen ümidvar olduklarını ilâve etmişlerdir. Japonyanın ademi iştirâkine gös- terdiği esbabı mücibenin reddedilme- si için bu üç devlet — bir beyanname neşrini teklif etmişlerdir. Daima Ja- ponyanın mildafii bulunan İtalya bu- na muhalefet elmiş ve Uzak Şarkta büyük müstemleke İmparalorluğu bulunan Hollanda da ihtirazi kayıd- lar serdetmiştir. Beyannamede Jü- ponya ile Çinin yalnız başlarına birc- kılması harbi gayri mahdud bir sa- man için uzatacağı da tasrih edilmiş- Hr. Şimdi bu, beyannameye alâkadar devletlerin verecekleri cevap bekleni- | yor. Ahvalin nasıl inkişaf edeceği bun- | dan sonra anlaşılacaktır. Feyzullah Kazan Cree rik 18 inci asırda ortaya atılan iddia çok gülünç müdür ? va ise hastalıklı ve çürük olur... Genç- 18 inci asrın tanınmış doktorların dan İ. H, Cohensen bir eser yazdı ve bu eserinde genç kalmanın surını izah etti Doktorun bu izahı eski bir Romen ki- | tabesinde okuduğu sözlere istinad edi- yordu, Bu kitabede deniyordu ki: «Ger-| moppus yüz elli sene yaşadı, dinç ve gürbüz olarak yaşadı! Çünkü o etra- fına yalnız gençleri toplar, çocukları toplar, onlardan intişar eden havayı teneffüs ederdi...» İşte doktor İ. H. Cohensen bu söze dayanarak meseleyi şöyle izah etti: Sağlam ve temiz bir vücude giren ha- va sağlam ve temiz olarak çıkar; has- talıklı, çürük bir vücudden çıkan ha- J lerin havası içinde yaşıyanlar uzun ömürlü olurlar, gençlerin havasını te neftüs eden ihtiyarlar gençleşirler; çü kü genç hava insana yeniden hayat ve- rir. Doktor Cohensene göre: Vücud mü- temadiyen terler, kokular intişar eder, genç vücudlerin mesamatından sıhhi kokular çıkar. Genç vücüdlerin yanın- da yaşıyan ihtiyar vücudlerin mesa- matı bu sıhhi kokuları masseder...» Bu iddiaya belki de o zaman gülmüş- lerdir, Fakat bugün genç glandları ih- tiyarlara aşılamak, hormonoterapi metodu 18 inci asırda ortaya atılmış olan iddiaya istinad etmiyor mu?.. Bekârlık vergisi Polonya hükümeti, izdivaçların azal- ması üzerine icraata geçmiştir. Bekâr- lara yüzde on vergi tahakkuk ettiril- mektedir. Vergi 25 yaşındaki bekârlardan tah- sil edilecek, kırk yaşına kadar bekâr yaşıyanlardan kırkından sonra yüzde yirmi beş alınacaktır, Bu ayın sonunda Viyana fuarında musiki aletleri sergisi açılacak. Bu alet- ler arasında en dikkate şayanı olanı yeryüzünün en küçük kemanidir. Bu kemanı 26 yaşında bir genç ta- rafından yapılmıştır. Kemanın boyu 50 milimitredir. Bu küçük kemanın hiç bir şeyi eksik değildir. Eyvah|, İki arkadaş Konuşuyorlardı. Biri | bir kaç asrın ne ehemmiyeti var?.. gülerek dedi ki: — Adamın ağzında dört asır, beş asır... On bin sene evvel gibi sözlerden başka bir şey yok. Arkadaşı da güldü: — Elbette; jeoloji ile uğraşanlar için Antalya Halkevinin temsili Onlar için ha bir sene ha yüz sene, hepsi birdir. Ötekinin kaşları çatıldı; — Eyvah!... Ben de jeoloji ile uğra- şan birine bir sene vade ile yüz lira verdim. Antalya (Akşam) — Şehrimiz Halkevi temsil kolu tarafından Yanik Efe piyesi muvaffakıyetle temsil edilmiştir. Yukarıki klişe, temsilden bir sahneyi gösteriyor, | edilmiştir. ngilterenin meşhur fizik âlimi profesör Lov: “Aya seyahat hayal olmaktan çıkıyor,, diyor Televiziyonu bulan Ingiliz âlimi aya gitmek için yapılacak sefinenin plânlarını hazırladı. Şimdi İngilterenin en meşhur fen adam- larından biri olan profesör Low ge çenlerde (o «Seyyareler arası İn giliz cemiyeti» nin 'Teisliğine tayin Bu cemiyetin gayesi yıl- dızlara kadar sefine işletmek hayali- ni hakikatleştirmektir. Milletlerara- sı münakalâtından sonra şimdi sey- yareler arası münakalâtı! Bir gazeteci profesör Low'la mülâ- kat ederek istikbalde tahakkuk ef- mesi düşünülen meseleler hakkında fikirlerini sormuştur. Profsör demiş- tir ki: «Bugünkü zahiri bakikatlerin yarın reddolunmıyacağni ve bugün birer mânasız hayal manzaraları gibi gördüğümüz şeylerin yarın ta- hakkuk etmiyeceğini bize kim temin edebilir? Bundan seksen sene evvel maruf bir doktor insanların âzami 90 kilo- metre sürate tahammül edebileceği. ni ve ondan fazla süratte öleceğini iddin ediyordu. İngilterede ilk şimen- difer inşa edildiği zaman meşbur İngiliz siyasilerinden bir zat demir- yolu boyunca parmaklıklar inşasını teklif etmemiş miydi? Trenlerin sü- ratinden ineklerin ürkeceği, sütleri- nin kesileceği ve memleketin sütsüz kalacağı iddia edilmemiş miydi? Bundan yirmi üç sene evvel inşa ettiğim bir televiziyon âletile ortaya atıldığım zaman benimle alay edil- bir buçuk milyon İngiliz seyi bulamadım. Bugün ise arlık te levizyon'a geyet tabii bir şey nazari- le bakılıyor» Profesör Low yüz kadar Alet icad etmiştir. Gizli tutulan otuz kadar icadı İngiliz hükümeti tarafından s3- tan alınmıştır. Radyo ile serk ve idare edilen tor- piller ve tayyareler ve saire gibi mü- him icadlar da profesör Low'un eser- lerindendir. Profesör seyyürelere se- fine işletmek meselesi hakkında de- miştir ki: «— Seyyarelere sefine işletmek için lâzım olan şartlar kısmen temin edil- miştir. Sefinenin modelini en ince teferrüatına kadar düşünerek hazır- ladık. Plânlarımızı tamamile tatbik edebilmek için lâzım olan paraları ele geçirdiğimiz takdirde aya Söya- hat etmek bence mümkündür. Şimdiye kadar yapılan raket sefi- neleri fezaya doğru ancak bir kaç Kilometre katedebildi. Çünkü bu s€- fineler küçüktü ve içineaz ihrak maddesi alabiliyordu. Kamerde Ke- raya inmek üzere havalariacak olan bir raket sefinesi, ister barut, ister azut, İster benzin olsun, kendisine lâzım olan ihrak maddesini berabe- rinde taşıyabilmek için muazzam bir setine olmalıdır. Havadan mâlırum olan fezada per- vane işletmek mevzuu bahsolamaz. Beraber atınacak ihrak maddesi yo- Jun üçte ikisini katetmeğe kâfi gel- melidir. Mfütebaki yolu feza gemisi kendi hamlesinin enerjisile katede- cektir, İlk büyük modelin inşası ve İlk tecrübe seyahatleri için bir, bir bu- çuk milyon İngiliz lirası lâzımdır. Bu parayı bulmak şimdilik mev- cut olan müşkülâtın en büyüğü- dür. Yoksa esas meselenin halli na- tari olarak, hattâ yaptığımız model- de ameli olarak ta, ikmal edilmiş gibi bir şeydir. Vaktile Hidrojenin mayileştirilebileceğini da yalnız na- zari olarak biliyorduk, biltiil su ha- line getirilebilmesi sonradan kabil oldu. Ayni hal «feza sefinesiz için de vâ- kidir. İlk feza postasının bundan dört yüz sene sonra yola çıkacağını kati olarak söylersem bunu hayalperesit- liğime hamletmeyiniz, » Gazeteci, kamerde veya merih sey- letle alâkadar olacak bir kim- | lirası arıyor Aya gitmek üzere yapılması düşimülen gemi yaresind8 hayat olup olmadığını 80- Tunca profesör Low bu suale ne evet, ne de hayır diyebilmiş, yalnız sey- yarelerde bazı canlı mahlükların ya- şamakta olduklarına delâlet edecek emareler mevcut olduğunu söylemiş ve demiştir ki: «— Her halde aydaki insanlar bize benzemezler. İhtimal bunların göz- leri, kulakları yoktur. İhtimal ki his- leri bizden çok fazladır, belki biz onlara nisbetle daha geride kalmış mahlüklardanız! El ve ayak parmak- larımızda tırnaklar var. Bu itibarla o uzuvlarımız henüz bayvanların uzuvlarına benziyor. Bize hâs olan daha bir çok teferrüata bakılacak olursa arz üzerinde yaşıyan insanla- nn bir kaç asır sonra bugünkün- den büsbütün başka bir şekil almala- rı muhtemeldir, Süratle ilerliyen teknik te dünya manzarasının, insanların ve ahlâkın değişmesine sebep oluyor. Yakında yolcu tayyareleriniri 800 - 900 kilo- metre süratle giden muntazam se- ferlere başlaması mümkündür. Me- selâ insanlar bir İki saatte Afrika- nın ortasına vâsıl olmağa ve hatta tatilini geçirmek için oradan Lon- draya gelebilmeğe başlayınca başka türlü yaşamağa, başka türlü çiyin- meğe ve başka türlü haröket etmeğe mecbur olacaklardır. Bir kaç yüz söne sonra bu Seya- hatleri ve İenezzühleri' feza İçinde yapmak ta imkân dahiline girecek, bugün nasıl Parise gidiliyorsa © zâ- man da âyni kolaylıkla sarzdan ka- mere, zühreye ve merihe gidilebile- cektir. İstikbalde ilk feza sefihesini inşaya ve seyyarelerden birinde ka- raya İnmeğe muvaffak olacak ada- mın arz üzerinde müthiş bir nüfuzs malik olacağına ve aşağı yukarı ci- hana hükmedeceğine şüphe yoktur.» Profesör Low, yaşadığımız hayatın bir şua' sırrı olduğunu da iddia el- mektedir. Ne maddenin, ne de ener- jinin tahrip edilmesine ve tamamile birbirinden ayrılmasına imkân ol- maması yüzünden, ölümden sonra ki hayatada inanmaktadır. Profe- sör diyor ki; «— Meselâ elektrik istihsal ettik- ten sonra bununla hararet yaratıyo- Tuz. Fakat şualanarak etrafa da- ğilan hararet kaybolmuyor, bir devir yaparak gene enerji ambarın- da birikiyor ve burada tekrar elek- trik istihsaline yarıyor.» Profesör hayat şualarını tedkik ederken enteresan bir tecrübe yap- mış, fakat bu tecrübede yüz defa ayni neticeye vâsıl olduğu halde © neticenin izahını bir türlü bulama- mıştır. Profesör Low, iki kuarz bardağı- nın içine birer düzine sinek koymuş ve bu sineklerin büyümesini ve te- nasülünü tedkik etmiştir. Bu ted- kikatında sineklerin gayet normal bir tarzda inkişaf ettiğini görmüştür, Profesör, ayrı ayrı odalarda duran bu bardaklardan birisini bir kere pembe bir jelâtin madde ile örtmüş- tür. Aldığı netice profesörü hayre- te düşürmüştür. Çünkü yalnız je- Jâtinle örtülü olan kapta değil, ikin- ci kapta bulunan sineklerde de ay- ni inkıraz alâmetleri (ogörünmeğe başlamıştır. Profesör Low bu tecrübeyi, muh- teviyatında kurşun bulunan bardak- lar içinde tekrar etmiş, fakat ayni netice hasıl olmamıştır. Bunun üze- rine profesör kendi kendisine demiş ki: «Şu halde muhtelif sinek grupları arasında ültra kısa dalgalı hayat $uaları teati ediliyor. Bu şualar mütekabil tenasüle tesir icra ediyor. Fakat muhteviyatında kurşun olan cam, pembe jelâtin ve saire gibi ük traviyole şuaların geçmesine mâni olan maddeler, bu hayat şualarını inkitaa uğratıyor. Her halde s'nek- lerde mümkün olan şey insanlara da tatbik olunabilir» * Demek ki bundan sonra hoşumu- za gitmiyen insanların bize karşı meşrettikleri şuaların müziç tesira- tından kurtulmak istediğimiz zaman kurşun kaplı bir odaya kapanma- mız kâfi gelecek! Sinekler hakkında yapılan tecrübeyi Paristeki Pastör enstitüsü de tasdik etmiştir. O hal- de... Alman kitap sergisi Beyoğlunda Yüksekkaldırımda Teu- tonia Alman klübünde bu ayın yirmi sinden itibaren on gün devam etmek üzere «Alman kitabı» nami altında bir sergi açılacaktır. Bu sergiden mak- sad, ilmi, siyasi, edebi ve teknik sa- halarında Alman kitabinin zenginli- ği derecesi hakkında bir fikir vermek» tir, — e«Fitressini göklerimizin s6 lâmeli için harcamağı âdet hali- ne getirdiğimiz «Şeker artık «Havacılığa yardım günü adını vermek çok yerinde olur, «Kurban bayramına da ayni adı vermek, çok uygun olacağı gibi. aya gas arar imalini ğin az yy

Bu sayıdan diğer sayfalar: