16 Kasım 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

16 Kasım 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

mağ Windsor Dü künün sed hati neden geri kaldı? | Dük ve Düşesin İskandinavya ve Rusyaya gidecekleri haberi doğru değil Amerika amele mahafilindeki husumet Dük ve Düşesten ziyade kendilerine refakat edecek büyük sermayedara karşı imiş Windsor Dükü lee etrafındaki de dikodular birbi- rini takip edip gidiyor. Paristen alınan son ha berlerde Dükün Amerikaya git mekten vazgeç- tiği bildirildik- ten sonra sabfk kralın pek karar- sız bir vaziyette kaldığı ve şimdi- lik Pariste otur- mak istediği söy- lenmektedir. Fransız zabi- tası Dükün mu- hafazası için bir takım tedbirler almağa mecbur olmuştur. Dük otelden . sökağâ çıktığı zaman s0- kağın her iki ba- şı zubıla taralın- dan tarassut al- tına alınmaktadır. Ne bir fotograf- çının, nede bir gazetecinin Düke yaklaşmasına müssade edilmiyor. Dükün amele hayatını tedkik etmek Üzere İskandinavyaya ve Rusyaya gi- deceği hakkında çıkan şayiaların asıl ve esası yoktur. Şimdilik Dük ve Dü- şes Paris civarında bir villâda otura- caklardır. Dükün Ami Windsor Dükü Almanyada bir madeni gezmeğe inerken düstrisi bu adamın kurduğu usulle çalışıyor. Charles Bedaux bir takım mütehassısların ellerine birer krono- metre vererek bir işçinin her işi ne kadar zamanda yapabileceğini hesab ettirmiştir. Bu suretle bir vasati el- de edilmiştir. Bu müddet zarfında daha az istihsal kabul edilmemekte, fazla istihsal yapanlara mükâfat verilmek edir, aya seyahatinden vâzgeçmesi Amerikada teessürü mu- cib olmuştur. Oradaki sosyalist - Ik derlerin, Bedausex'ya karşı bir hare- ket husule getirmek isterlerken ha kikatte Dükü gücendirmiş olmaktan aşka bir şey elde etmedikleri İleri sürülmektedir. Dükün Amerika $€- 7 i yıl başına doğru yapacağı ümid ediliyor. Seyahatten vaz geçilmedi Windsor Dükünün Amerikaya s8- yahatten vazgeçmesi hakkında Ner- yorktan Petit Parisien gazetesine $u malâmat veriliyor: Windsor Dükü Amerikaya yapaca- ği seyahatin pek iyi şerait içinde ce- reyan etmiyeceğini anladığı için şim- dilik bundan vazgeçmiştir. Amerika hükümeti eski kralın sanayi muhi- büz ez sinsi 6 çok iş görmek su- | retinde telâkki ederek bu usulün aleyhinde bulunmuşlur. Bu sebeble Charles Bedaux amele muhitinde sevilmemektedir. Dük, Amerikaya davet edildi Nev Yorktan Fransız gazetelerine gelen son habere göre Charles Bedaux Windsor Dükünün Amerika seyaha- tinde rehberlik vazifesini yapmaktan vazgeçmiştir. Bunun üzerine Ameri- ka amele birlikleri reisi Green, Düke bir telgraf çekmiş, kendisinin Ame- rika seyahatinin memnuniyetle kar- şılandığını, arzu ettiği zaman Ameri- kaya gelip tedkikat yapabileceğini, amele birliklerinin bu hususta elin- tinde tedkikat yapmak isteğini biraz | den gelen yardımı yapacağını bik soğukça karşılamıştır. Dük, ziyaret | dirmiştir. edilecek müesseseler hakkında Ame- eli rika Dahiliye Nezaretinden malümat Antalyada alay mahfili istemişti. Verilen cevapta yalnız bü- Antalya (Akşam) — Cumhuriyet yük nafia işlerinden bahsedilmiş ve buna davetname leffedilmemiştir. Dük ve Düşesin seyahat tarihleri karaMaşınca ve İngiltere sefirinin gereflerine büyük bir ziyafet verece- ği haber alınınca Amerika, Relsicum- hurunun ikametgâhı olan Beyaz ev- de nasıl bir yol tutulacağı görüşü dü. Düke sadece bir çay ziyafeti ve- rilmesi kararlaştırıldı. B. Roosevcitin zevcesi o tarihte konferanslar ver- mek Üzere seyahate çıkacağından çayda bulunmıyacaktı. Burada Windsor Dükünün seye hatini başka vakite bıraktığı, büsbü- tün bundan vazgeçmediği söyleni- yor. Bir müddet sonra daha müsait şerait altında Amerikaya gelmesi muhtemeldir, Filhakika misafirperverliğile meş- hur olan Amerikanın eski bir hü- kümdara iyi bir kabul göstermeme- si için bir sebeb yoktur. Esasen Amerikadaki işçi mahaflli- nin Windsor Düküne ve Düşese de dil, kendilerine Amerikada refakat edecek olan Charles Bedaux'ya karşı düşnemlık hisleri beslediği anlaşıl- maktadır. Charles Bedaux Fransada icğmuştur. Sonradan Amerika ta- eline geçmiş ve büyük servet sa- hibi olmuştur. Fransada Candö şa- tosundan başka Avrupada bir çok şasoları vardır, Con 15 sene zarında Amerika en- bayramında Alay gazinosu merasim- le açılmıştır. Komutan bu münase- betle bir nutuk irad ederek mahfi- lin inşasında hizmet ve yardımları dökunan zevata teşekkür ederek kurdeleyi kesmiş, Halkevi bandosu tarafından çalınan cumhuriyet mar- şından sonra genç subaylar tarafın- dan Harbiye marşı okunmuştur. Da- vetlilere Umonatalar ve pastalar ik- ram edildikten sonra merasime niha- yet verilmiştir. A Yeni sene için... En sağlam En Ucuz Hesap defterlerini AKŞAM mât- baasında bulacaksınız, Yevmiye defterleri Kasa defterleri Defteri kebirler Muavin defterler En iyi cins kânda basılmış ve İngiliz prese kartonu ile ciltlen- | miştir. Akşam matbaası Ölen: 24240 Böcekleri hart Bio bscelier atlet sayılabilirler ga böceği kendi aj ni taşımağa kadirdir. rine yumurtlayan y ağırlığının 170 x çan böcek ise 1900 mislini iaparaği muktedirdir. Bir İngiliz âllmi, gübre içinde yaşıyan bir böceğin kendi kuv- vetinin 1785 mislini kaldırmağa muk- tedir olduğunu tesbit etmiştir. Çekirgelerin kendi boylarının 50 mislinden 2000 misline kadar yükse- lerek sıçradıkları görülmüştür. Bik diğimiz pire İse iki buçuk metre irtitaa kadar sıçrıyabilmektedir. Saatte 610 kilometre sürat Kokmuş et ÜzE- mi Bir Alman pilotu yeni bir rekor yaptı Bavyera tay- yare fabrikaları baş pilotu dok- tor Wurster ge- çen gün tayya- re süratlerinde saatte 610,210 kilometre Uç mak suretile beynelmilel yeni bir rekor yap- mağa muvaffak olmuştur. Bu rekor bü- tün dünyada ve bilhassa Fransa- da büyük bir Pilot Wurster heyecan uyandırmıştır. Uçan tayyare Messersehmitt tipinde bir tayyare idi, Bu tayyarenin hava tazyikinin daha az olduğu 5000 metre irtifaa çıktık- tan sonra süratini 800 kilometreye ka- dar arttıracağı tahmin edilmektedir. Yapılan ilk tecrübe muvaffakıyetle neticlendikten sonra tayyarenin kons-, trüktörü olan Meserschmitt bu ka naati izhar etmiştir. Televiziyon Alli bu meseleye halledilmiş nazarile bakılıyor Bugünlerde Almanyanın Passau şehrinde büyük bir televiziyon sergi- si açıldı. Sergiden maksad resimli rad- yonun artık meydana çıkarılabilecek kadar tekâmül etmiş olduğunu gös” termektir. Sergi mahallinde bu iş için büyük bir televiziyon sahnesi kuruldu. Man- zaraları büyük bir hacimde göstermek Televiziyon manzaraları, bir resmin yahut sinema şeridi üzerindeki fotoğ- rafların ince çizgilere ayrılarak telsiz- le başka bir mahalle naklinden iba- rettir. Şimdiye kadar bu çizgilerin Serginin küşad merasiminde hazır bulunanlara Almanyanın muhtelif şehirlerinden muhtelif manzaralar ve radyo numaraları oy- nanmıştır. Davetliler ve seyirciler te- leviziyonda gördükleri büyük terâkki- yi alkışlamışlardır. Şimdi Almanyada ucuz televiziyon makineleri imaline başlanmak üzere- dir. Gelecek sene zarfında Almanya- da 16 milyon kişinin radyo - televizi- yon dinliyebileceği ve seyredebileceği tahmin edilmektedir, | bavulu omuzladı ve Vasiliyin arkasın- | dan znerdiveni çıkmağa başladı. Türk- İ men genci kadınların hangi odaya Sahife 7 (eg e ee ESRARENGİZ KERVAN) — Yazan! Arif C, Denker Tefrika No. 4 Kervancılar akşam yemeklerini pişiriyorlardı . İçeriden bağrışmalar, çağrışmalar geliyordu. Biraz sonra srabanın kapısı açıldı ve içinden orta boylu, ince yapılı iki kadın çıktı, Ahmed Abud, kalın atkı- lara bürülü olan bu kadınların ellerin- de birer deri çanta olduğu halde üst galeriye çıkan merdivene doğru ileri- lediklerini gördü. Avlu tarafından ko- şup gelen bir han uşağı ölü gözü gibi yanan bir kandil ile merdiveni aydın- latıyordu. Vasiliy, evvelâ arabadan bir bavul çıkardı, Onu yere bıraktıktan sonra içeride kalan yastıkları ve yorganları da kucağına doldurdu. Ahmed Abud yerleştirileceğini öğrenmek istiyordu. Derme çatma tahtalardan mamul olan oda kapılarının çoğu kapalıydı. Yalnız bir iki tanesi açıktı. Bu kapı- ların önüne gerilen kilimlerin arka- sından dışarıya hafif ışıklar aksedi- yordu, Hanın ortasındaki avlu sağ ta- rafa doğru uzanıp gidiyordu. Küme küme yanan ateşlerin etrafı denkler- le çevrilmişti. Kervancılar bu steşle- rin başında akşam yemeklerini pişi- riyorlardı. Alabildiğine geniş olan bu dört duvarın içi bağrışmalar, çağrış- malarla dolu idi, Ta uzaklarda bir kö- şede çalan davul zurnanın temposuna ayaklarını uyduran bir adamın, etra- fına toplanan kervan sahiplerini eğ- lendirmek için raksettiği görülüyordu. Önden giden uşak galerinin ilk kav- sini dönerken üzeri demir saçla kaplı bir kapının önünde durdu. Kapının koskoca asma kilidini anahtarla aç- tıktan sonra bir odadan içeriye girdi. Bu oda, etrafındaki tahta kerevetler hariç olmak üzere çırılçıplaktı. Fakat her odada bulunması mutad olan toz ve kirden © odada eser yoktu. Taş dö- şeli olan zemin ve duvarlar oldukça temizlenmişti. Duvarların badanasız ve bazı yerlerinden sıvaları dökülmüş olması o kadar çirkin bir manzara ar- zetmiyordu. 'Bu odadan ikinci ve fakat daha kü- çük bir odaya geçiliyordu. Topraktan mamul ve içine ateş konularak ısıtıl- ması kabil olan geniş bir Çin karyola- sı bu küçük odanın hemen dörtte bi- rini işgal ediyordu. İçeriye giren kadınlardan birisi yü- zündeki peçeyi kaldırarak geniş bir nefes aldıktan sonra merakla etrafına bakınmağa başladı. Ahmed Abudun anlıyamadığı bir lisanda bir şeyler söyledikten sonra büyük odadaki ke- revetlerden birisine oturdu. Diğer kadın bu aralık: — «Öbür arabalar daha gelmedi mi?» diye sordu. Kucağında getirdiği yaslıkları ve yorganları kerevetlerin üstüne koy- Tüseyin efendi şimdi üzerine bir halı örtülen kerevet- lerden birinin üzerinde duruyordu. Ahmed Abud odadan çıktıktan son- ra uzun müddet handa kalamıyacar ğını anladı, Çür'” hanci kervansara- yın kapısını kapamak üzereydi. Onun için hanı terk ile sokağa çıktı, Ahmed Abud karanlık ve tenha olan sokaklarda bir müddet yürüdükten sonra bir kapının önünde durdu. De- mir tokmağı kaldırarak yavaşça ka- By çaldı. Bir müddet sonra kapı açıl- e önüne çıkan uzun hırkalı ihtiyarca bir adam Ahmed Abudu şüp- heli bir tavırla karşıladı ve ancak ara- larında fısıldaşılan bir kaç kelimeden sonra genç Türkmeni içeriye aldı, Ev denilen bu kulübe tek bir oda- dan ibaretti, İhtiyarın yatağından başka eşya olarak küçük bir masa v8 bu masanın üzerinde tavana asılı bir petrol Jâmbası görülüyordu. Odanın ortasında bir de küçük bir mangal ya- nıyordu. Petrol lâmbası ev sahibinin hali ve vakti yerinde olduğuna delâlet ediyordu. Duvarda asılı duran kafes- lerin “içindeki kuşlar Ahmed Abuğd odadan içeriye girerken ürkerek çır- pınmağa başlamışlardı. İkisi de mangalın başına geçtikleri zaman ihtiyar adam Ahmed Abuda: — Söyle bakalım, ne var, ne yok? diye sordu. Ahmed Abud tabakasını çıkardı, bir sigara yaptı. Maşa ile mangaldan bir parça ateş alarak sigarasını yakti ve ondan sonra ihtiyara dedi ki: — Hüseyin efendi, ben Rusyaya geç- mek istiyorum. Onun için Rus parası- na ihtiyacım var. Bir İngiliz lirasına makla meşgul olan Vasiliy ona; mukabil kaç ruble verirsin? —Bilmiyorum, şimdi gidip tak em em al ei ğım.» cevabını verdi, Gitmek üzere iken ikinci kadın: —alHayır! Dur!» dedi. Ahmed Abud- la han uşağını göstererek: — Arabada kalan eşyayı evvelâ bun- larla beraber yukarıya taşı da ondan sonra git. Haydi çabuk ol! sözlerini güve etti. 5 Ahmed Abud omuzundaki bavulu yere indirdi ve kapıya doğru yürüdü. Kadınlarla bir münasebet tesis etme- ğe muvaffak olduğundan dolayı çok — Rusyaya mı geçmek istiyorsun? Neden? diye sordu. Türkmen genci sigarasının dumani nı savurarak cevap verdi: — Çünkü bahar geldi, İli nehri sa- — Avlanmak mı istiyorsun? Pek âlâ, vurduğun hayvanların derilerini bana sat, alırım. Onları Vierniydeki dostum İsmail Şakire teslim edebilir. sin, — Bu kolay! Yalnız sen bana bir memnundu. Bu esrarengiz kadınların | İngiliz sırasına mukabil kaç ruble ve- Ah-Single ne işleri olabileceğini dü- | zebileceğini söylemedin. şünüyor ve bu muammayı halletmek | (Hüseyin efendi biraz düşündü. On- meal dan sonra dedi ki: or — İngiliz lirasını nereden buldun? Sende bu kadar para bulunmaz! — Kalan son derileri iyi fiatlerle Urumçide sattım. Bu sayede elime epeyce. para geçti. Haydi söyle kaş ruble verirsin? Ahmed Abudla sarraf Hüseyin efen- di arasında başlıyan bu pazarlık uzun zaman devam etti, Ahmed evvelâ Tub- le istedikten sonra o rublelere muka- bil Çin parası istedi. Çinlilerin gümüş ve bakır paraları çok bol ve ucuz ol- .duğundan bu sarraflık pazarlığı neti- .cesinde Ahmed Abud iki İngiliz lira- sına mukabil Hüseyin efendiden bü- yük bir torba dolusu Çin parası aldı, Seyahat arabası çarçabuk boşaltıl- dı. Arkadan gelen iki yük arabası da keza. Onlardan çıkan halılar, minder» ler kerevetlerin üzerine serildi. Büyük ateş odayı ısıttı, Beraber getirilen ayaklı bir lâmba küçük bir masanın üstüne konuldu. Bu suretle odalar oturulabilecek bir hale sokulduktan sonra Vasiliy hanımlarının akşam ye- meği ile meşgul olmağa başladı. Ahmed Abudun odadan çıkmadan evvel en son olarak gözüne çarpan

Bu sayıdan diğer sayfalar: