3 Aralık 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

3 Aralık 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3 Kânunuevvet 1937 AKŞAM Sahi 7 Üniversite gençliği bir en yaptı (Baş tarafı 1 nci sahifede) Saat on dörtte hep bir ağızdan söy- | lenen İstiklâl marşından sonra ta lebeden B. Aslan kürsüye çıktı ve ha- raretli bir nutuk söyledi. Hatip ex cümle: dedi. ki: — Anayasanın bundan üç gün er- vel, yani 29 ikinci teşrin 987 de'ilân İle meriyete girmesi lâzımken böyle yapılmadı. Arkadaşlar, bunu herke- &in bilmesi lâzımdır ki, Türk dünyası yalnız Türkiye cümhuriyeti değil, bö- Yünmez bir bütündür. Türkiye, hak- kını haklı olduğu zaman arar ve hak-. kını icab ederse zorlu almasını bilir.> Binlerce ağız son cümleyi tekrarlar dılar: — Hakkımızı almasını biliriz. B. Aslan sözlerini, mandater devle- ti protesto etmekle bitirdi ve gençlik hep birağızdan (Protesto ederiz) diye bağırdılar. Diğer söylevler Bundan sonra vine Üniversite tale- besinden B. Fahri kürsüye gelerek he- yecanlı bir nutuk söyledi. B. Fahri Bu nutkunda Hataylılara hitab eder- | ken mesud günlerinde karşılaştıkları arılardan dolayı müşterek teessürle- ri tebarüz ettirdi ve sözüne devamla dedi ki: — Hatayın istikiğline göz dikilmiş, Türkün istiklâline göz dikilir mi? (Dikilmez sesleri. Bütün dünya bi- “ Wir ki, Türk istediğini yapar, yapmış- | tir ve başımızda Atatürk, damarları- muzda Türk kanı oldulça daima ya- ; Hatay kurtulmuştur. Bunu Atatürk söylüyor. Yaşasın Atatürk...» (yaşan sın sesleri). Bundan sonra talebeden B. Necmi Ateşli bir nutuk söyledi. Gür bir ses- Ie kalbinin heyecanımı ifade etti ve Türkü munis görerek bu şekilde ha- reket etmenin ateşle oynamak oldu- ğunu süyliyerek sözlerini şöyle bi- tirdi: «— Şunu iyice bilmelidir ki, Hatay, Hatayhıların, Hatay Türklerin, Hatay Atatürk çocuklarınındır..» B. Necminin nutkunu talebeden B. | Reşadın sözleri takib etti. Bu genç te Hatayhların bayram yapacakları en Meşeli günlerinde müstemlekecilerin. Sözlerinden döndüklerini tebarüz et- Ürdi. Sonra gençlerden B. Lebit söz al- dı ve ezcümle şunları söyledi: — Büyük Türk milletinin gençii. Zİ... Türk olan ve'Türk Katacak olan. Hatayda Hataylılar bayram yapacak» lafı gün, koşarlarken göğüslerine Süngüler uzatıldı. Bir Türk milliyet» Çisi der ki: «Ne kadar uzakta olursa olsun bir Türke batırılan küçücük bir İğnenin bile acısını bütün Türkler du- Yarlar.» B. Lebi bundan sonra, istiklâlin Türke hakkolduğunu tebarüz ettirdi Ve «Hatay kurtulacaktır» diye bar ğrdı. Bütün gençler bu cümleyi hep bir ağızdan üç defa tekrarladılar, B. Lebit'in şiddetle alkışlanan bu Söylevinden sonra gençler birer birer kürsüye ee'srok ateşli nutuklar, milli şiirlerle Hataya olan bağlılıklarını ifa- de ettiler. Taksime hareket Nutuklardan sonra talebe büyük kafile halinde Taksime hareket etti, Yolda milli marşlar, şarkılar söyleni- yordu. Kafile Taksime vasıl olduğu zaman meydan iğne atılsa yere düş- mez bir hale gelmişti. Cümhuriyet | âbidesinin etrafi ellerinde bayrak, kalabalık gençlerle çevrilmiş, meydan rine tazim telgrafları çekilmesi ka- rarlaştırılarak mitinge nihayet ve- rildi. Osmanlı bankası yangın | tehlikesi geçirdi Osmanl bankasının, Karaköyde Bankalar caddesindeki merkezi dün bir yangın tehlikesi atlatmıştır. İ Bankanın taraçasında bir zift kaza» | wı yakılarak küçük bir inşaat işile uğ» raşılırken birdenbire Kazan parlamış İ ve etrafa sirayet tehlikesi göstermiş» tir. Derhal haberder edilen Beyoğlu itfaiye grupu yetişmiş ve ateşi olduğu | yerde söndürmüştür. Hırsız çırak Bir hamamda, çalışan Hasan adın- da biri dün hamamda ustasi bulun- madığı sırada çekmeceyi açarak 243 lira aşırmış fakat biraz sonra yaka- | lanmıştar. Suitanahmed iğinci sulhetza mah» kemesinde yapılan muhakemede Ha- san suçunu inkâr etmiş, şahidlerin çağrılması için muhakeme başka gü- ne bırakılmıştır, Yazan: Arif C. Denker ESRARENGİZ KERVAN Tefrika No. 24 Ahmed Abud gürültüden istifade ederek bohçasını ve para çıkınını alınca uzaklaştı ... — Dün geldi. Benimle konuştu. On» dan sonra galeriye çıkta. Elinde bam eşyası olduğunu, onları yerleştirmek için handa münasip bir oda arıyacağı» m söyledi Onu akşamüstü tekrar gördüm. Yanında kısa boylu bir adam şapka, gözlük, kıyafeti de bir arabacı kıyafeti öyle mi? Bu kıyafette bir ada- mın hana girmesi dikkat nazarın cel- |, betmedi mi? Hancı ürktü, korku ile Olgaya bak- taktan sonra dedi ki: — Doğrumu söylüyorsun. Şimdi Sen halırlatınca arkasındaki elbiseye dikkat etmeyişime ben de hayret edi- yorum. Fakat o adam uşağın refaka- tinde gelen bir tacir olabilirdi. Uzun bir seyahatten gelmiş olduğundan kı- yafetini henüz değiştirmemiş olabi- lirdi. — Olabilir, Onların handan çıktık- larını görmedin değil mi? Hancı başile bir «hayır!» yaptı. Olga: — O halde, dedi, git Ah-Singe ha- ber ver. Zannederim ki sen de bu cina- işareti Hancı ellerini uğuşturarak birmüd- det sustu. Ondan sonra iğilerek Kapı” ya doğru gitti. Kapının önünde tekrar başımı çevirerek: — Uşağın cesedini ne yapacağımıza dair Ah-Singden bir haber alır almaz onu kaldirtırım. cevabını verdi. Fakat, Olga sesini yükselterek: — Hayır; şimdi hemen kaldırtınalı- sın. Ölünün daha fazla odada kaldığı- nı İstemiyorum. Anladın mn?'dedi. — Pek âlâ, pek âlâ, öyle yaparız. Ölüyü şimdi Ah-Singin evine gönde- ririm. — Buradan kaldir da nereye gönde- rirsen gönderi Bunun üzerine Vassili kapıyt açtı ve hancıyr dışarıya çıkardı. Galeride ki halk dağılmıştı. Ahmed Abud, Olganın rovelverin- den çıkan kurşunların gürültüsü üze- rine galeride hasıl olan kajabalıktan ve kargaşalıktan istifade ederek boh- çasını ve para çıkınını arkasına vu- runca handan uzaklaştı. Han parasını her sabah peşin verdiğinden ne va- kit isterse hanı terkedebilirdi. Şimdi Hüseyin efendinin kulübesinde ihti- yar sarrafla karşi karşıya oturuyor ve çaldığı kâğıdlardan doğan karışık ve mühim vaziyeti onunla müzakere ediyordu. Ahmed Abud, işittiklerini ve gör- düklerini Hüseyin efendiye birer bi- rer anlattıktan sonra dedi ki: — Şimdi gidip e Almam bulmak, kendisinin ve ketvanının tehlikede olduklarını anlatmak ve Kaşgarda Hacı Mehmed İsaya da haber gönder- mek lâzım geliyor! O ana kadar hiç sesini çıkarmadan. a a kir vanı beraber arayıp buluruz. Sen yel- Türkmen gencinin ihtiyar sarraftan başka bir dostu yoktu. Onun yaptığı teklif pek muvafiktı. Şayedi Küngen nehrinin suları içinde kaybolduğu kar bul edildiği halde gene takib ediliyor. 8a o zaman yalnız yola çıkmamak da- ha doğruydu. Ahmed bunları düşündükten sonra Hüseyin efendiye: — O halde hemen yola çıkalım! de- di. Asyanın ortasında yaşıyan basit in- sanlar için yola çıkmak, yüzlerce kilo- metrelik yolu yaya, sila, araba İle katetmek büyük bir zevktir. Çünkü onların malları, mülkleri yoktur, ev kumşusuna rek ona emânet etti, İki arkadaş ka- rınlarını doyurdular. Tutacakları yo- lu müzakere ettiler. Şehirden çıkıncı- ya kadar ayrı yollardan gitmeğe ka- rar verdiler. Ahmed daha kısa yoldan giderek birinci büyük kanalın son f9- di. Ahmed, her nekadar kuvvetine güvenerek mücadele etti, kurtulmağa çalıştı ise de mütecavizlerin faik kuv- veti karşısında kısa bir zamanda mağ Yüb oldu. Kim olduklarını anlıyama- dığı bu adamlar, Ahmedi bir çulun içine sararak sımsıkı bağladılar, kal-

Bu sayıdan diğer sayfalar: