15 Ocak 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

15 Ocak 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yeryüzünün en eski köyü, Dağıstan- da, Samur nehri ağzındaki » Kureyşi köyüdür. Köy, Kafkas dağlarının yüksek tepesi Şahdağının eteklerin- dedir. Bu dağın yüksekliği 4.250 met- redir. 60 kilometre ötede Gaspiyen de- nizi vardır, Bu mağda oturanlar, 6 ıncı ve 8 in- ci asır arasında sekiz köy kurdular. Bu dağ halkı daha o zamanlardan maden işlemesini, silâh yapmasını bi- Jiyordu... Rusların söylediğine göre bu köyler yeryüzünün en eski köyleri imiş. İddia- larına göre de, bu köyler tik yapıldık- ları şekli muhafaza ediyorlarmış. Res- me dikkat ederseniz bunun pek de doğru olmadığını anlarsınız. Bu tip köyler, Anadolunun birçok yerlerinde vardır, Yuva Bu gördüğünüz resmin ne olduğu- nu söylemezsek dünyada bilemezsi- niz, Serlevhayı okuyunca belki yuva dersiniz amma, bunun yuya olduğuna gene de inanmazsınız. Yuvadır. Amma ne yuvası?.. Bunu da anlamak kabil değildir. Bu gördü- ğünüz şeyler güvercin yuvasıdır, Mi- sırda güvercinlere uzun sırıklardan yuvalar yaparlar, üstlerini kiremit toprağile sıvarlar, delikler açarlar. güvercinler bu deliklerden girip ban- nurlar, Nobel mükâfatı nedir? İsveçli kimyager Alfred - Bernard Nobel 1896 da öldü. Vasiyetnamesini aştılar, her sene beşeriyele hizmeti dokunan beş kişiye mükâfat yerilme- sini yazıyordu. Bunun içinde 31 bu- çuk milyon kuron bırakmıştar. Bu beş mükâfat şunlardır: Fizik - şimi; tıp, fiziyoloji, edebiyat; sulh. Tlk mükâfatı İsveç akademisi, ikin- ci ve üçüncüyü: Stokholm. Caroline enstitüsü, dördüncüyü Stokholm aka- demisi, beşinciyi de beş kişilik bir ha» kem heyeti verir. Yabancı SEA Çocuklara yollarda yürümek, çivili geçidler- den yaya ve otamobil* ile geçme usulleri öğre- Liliyar, Geçen gün beni kolumda ihtiyar bir kadınla gördünüzse, sakın büyük an- nemdi sanmayınız. Bu kadın beni yol- da çevirdi: — Oğlum, dedi, ben köyden geliyo- rum, bana İstanbulda şoförler önüne geleni çiğner dediler, Koluna girdim, kadını karşı kaldır" rıma geçirdim. Gideceğim zaman ko- lumdan tuttu; — Öteberi almak istiyorum, am- ma bana: dükkâncılar müşterilerini aldatır, beş kuruşluk malı yirmi ku- ruşa satar dediler. ! İçi rahat elsin diye dükkâna bera ber gittik, O alacaklarını aldi, Çıktık, Bu sefer artık işim bitmişti, Gide- cektim. Baktım çenesini okşuyor. An» ladım, gene bir isteyeceği vardı. Tüne- le binecekti. Amma yalnız binmesine imkân yoktu. 'Tünele de bindik. Ben artık karar vermiştim. Bir köşe başında, usulca» cık sıvışacaktım... dö Nefes nefese arkamdan koştu: — Beni arıyorsun değil mi?.. Benim Deve yarışı Dere, bilhassa Hecin develeri çok hızlı koşan hayvanlardır. Bu yarış lar da çok eğlenceli oluyormuş. An- cak şayanı dikkat bir hâdise meydana çıktı: Çölde çok hızlı koşan develer, iklim değiştirince hızdan kestliyorlar, çölde koştukları kadar hızlı koşamı- yorlar. Soldan sağa; 1 - Hayvan 2 - Berü- ber doğan 3 - Bir isim 4 - Geceleri do- gar 5 - Büyük çıngırak 6 - Mektup. Yukardan #şağı: 1 - Bayağı 7» Fransızca bir harf 8 - Hastaya verilen 9 - Zarar 10 - Güzel kokulu ot, Birinciye: 10, ikinciye: 5, üçüncüye: 3, dördüncüye: 2, beşinelye: 1 lira, 75 karli. mize de muhtelif hediyeler verilecektir. karşıma kötü yüzlü bir herif çıktı... Her geçenden korkuyordu. Ve ne olur beni bu gece evinde misefir et. dedi, Otelde yatamıyacaktı, ödü patlı- yordu. Bir hafta bende misafir kaldı. Hafta sonunda onu istasyona götürdüm. Ap tık trene binecek, köyüne gidecekti. Düşünüyordum: — Bakalım benden daha ne isteye- cek?, Gayet basit birşey istedi: — Haydi, sen do geli dedi. Bu sefer peki diyemezdim: — İşte bu olmaz, olamaz! dedim. O yalvarıyordu. Gözleri yaşarıyor- du: «Korkuyorum, ne olursun sen de gel; diyordu. — Gelememi.. : Etrafımda fısıltılar duydum: <Am- ma da merhamefsiz insan, ne olur sanki kadına yardım etse, dediğini yapsa» diyorlar. İlâve ediyorlar: — Bugünkü gençlik merhametsiz, ihtiyarları saymıyor! Nasıl beğendiniz mi?, Havalarda.. Mont Blancnın havai hatti Alpdağ- larını fethetti, Bugüne kadar Alpdağ- larının kuş uçmaz, kervan geçmez boz- Tukları artık vagonlarla aşılıyor. Gördüğünüz hava yolu vagonunda, yirmi beş yolcu vardır. Vagonda ra- hat rahat oturmuşlar, 2684 metre yüksekliklerden yeryüzünü keyifli ke- yidi seyrediyorlar, OYUN ve MUSiKİI Oyun, çocuk için çalışmak kadar elzemdir. Her çocuk mutlaka oyunu sevmelidir ve oynamalıdır. Oynamıyan ç0- cuk uyuşuk insan olur. Fakat oyun zevkinden başka bir de musiki zevki vardır. Resimde gördüğünüz küçük kız, bebeğini yıkayıp süsledikten sonra, viyolonsel çalan 6. yaşındaki iskemleye çıkmış kardeşine orkestra şefliği yapıyor. Muallimler, tahtaperde arkasından, öbür | tarafta oynuyan çocukları görüyorlar, bu su- retle onların huylarını iyi öğrenmiş oluyorlar, hazırlanıyormuş gibi çalıştırılır, e li 1 ğ Beden terbiyesi çok ehemmiyet verilen bir derstir, her çocuk olimpiyad müsabakalarına IHTİYAR KADIN KORKUYOR! ilkokullarda neler okutuyorlar? ' ii b ç p N İ Kristof Kolomb, Amerikayı keşfet- tiği zamsin, Amerikada henüz teker- lek icad edilmemişti diyorlar. O gün bugündür, Amerika bu geriliğin acı- sını çıkardı ve her yere daha çabuk ulaşmak için herşeye tekerlek yaptı. Bugün tekerlek yapmuyan yegâne diyar da Kanarya adalarıdır. Mader'de arabalar tekerlekli değil, kızaklıdır ve at koşmazlar, öküz koşarlar. Maderin yolları çok düzgün değil- dir, parkeler iğri büğrüdür, buna rağ- men kızaklı arabalar ağır ağır kayıp gider. Müsademe, kaza hiç olmaz, Be- lediye kızakların sayısını tahdid et- miştir. Mader'de hoş bir nakil vasıtası da omuzda taşınan hamanktır, Bilhassa seyyahler bu vasıtayı tercih ederler, çünkü Iki kişinin omuzunda, hiç sar- sılmadan, arabanın çıkamıyacağı yer- leri dolaşabilirler. Kışın ayrı zevki, ayrı eğlenceleri var- dır. Hele karı bol diyarlarda bu zevko doyum olmaz. Bizde de artık kış sporlarına ehem- miyet veriliyor. Bu mevsimde yurdun her bucağından Uludağa akın edili- yor. Uludağda kayak sporu yapan gençlerin sayısı gittikçe çoğalıyor. Resmimizde, kayakla yüksek ve uzun atlıyan bir sporcu görüyorsunuz. Bu resmin canlısını Uludağda görmek kabildir. Proleter nedir? Eski Roma Imparatorluğunda, pro- leter sınıfı en aşağılık sınıf. Onlar yergi vermezler, ancak devlete çocük yetiştirirler, sulblerile, lâtince «proles>- lerile hükümete yardımcı olurlardı. Prolifik'de bu kellmeden gelir, -çok çocuklu demektir, Yemek, dikiş, er idaresi de esaslı derslerden biridir. Her gün ev idaresi, yemek, dikiş ders- İeri verilir..,

Bu sayıdan diğer sayfalar: