29 Ocak 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

29 Ocak 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ma e çi, EŞ J- ER Vaşingtonda gördüklerim AKŞAM Beyazevin kapısı açıldı, 'B. Roosevelt dışarıya çıktı Büyük parkta mayolu genç kızlar yaylarını gerip oklarını atıyorlar Nevyorktan büyük bir otobüse hattâ belki de üçünü yanyana ekle- yiniz. Bunların Üzerlerine de bir kaf dnha çıkınız. İşte Amerikanın bir kıyısından öteki kıyısına işliyen oto- büsleri gözünüzün önüne böyle ge- tirebilirsiniz. Düşününüz ki bu oto- büslerde 47 kişinin oturacak yerleri çük bir mutfağı, bağajlar, bavullar için bir ebagaj dairesb, bir helâs, İçinde sıcak ve soğuk akar suyu Var. Bu otobüsler üç katlı... En alt ka bagajlara tahsis edilmiş. İkinci kat- ta yolcuların oturma yerleri, küçük Mutfak, helâ var. Geceleri yolcular Tin geniş kanapeleri birer yatak ha İline sokuluyor. Üçüncü kat ta böy- le... ! Atlantik Okyanusundan, Bahri muhitikebire kadar olan mesafeyi bu otobüsle beş günde geçebilirsiniz. Otobüs şirketleri fazla yolcu bul mak için otobüslerini Amerikanın en şayanı dikkat, en merak edilecek yerlerinden geçiriyorlar. Bir Oky& nustan ötekine gidinceye kadar kır mızı derili Amerika Hindiilerinin Köylerinden, Kansas'ın meşhur koy- boylarla dolu kasabalarından, New Mexsico'nun kadınlarının güzelliğile hanınmış şehirlerinden ve meşhur Alamogordo çölünden geçiriyorlar. Bu #7 kişinin beş gün yatıp kalk- tığı yürüyen evdeki otobüs hayatı başlı başına bir lem. Şimdiye ka ar bir büyük vapurda geçen kayat, bun bir şimendiler yolculuğunda | geçen gürler yazılmıştır. Fakat böy- İe $ günlük bir otobüs seyahati, bu otobüsteki hayat hiç anlatılmamış- tır. Bu son derece meraklı hayatı başka bir yazıda anlatacağım. Nevyorktan © hareketimizden (10 Sat sonra Vaşingtona yaklaştık. Yol- da gene Nevyork gibi hareketi bir Amerikan şehrinin içinden geçmiş- İik, Eilâdelfin... Otobüsle buranın İçinden geçerken €Eddelerin kalaba- liğına, sinemaların çokluğuna hay- Tet etmiştim. Vaşingtona yaklaşır. ken de gene böyle bir manzara ümit tâlyordum. Göreceğim bu üçüncü büyük Amerikan şehrinde gözlerim semalarda boş yere «Grulsiyel. de- Bilen yüksek binaları aradı, Tekbir Giratsiyel yok. Parklar şehri İ Vaşington bizim başımızın içinde- ki şehir tarifine hiç uymıyan bir yer... Sultanahmed parkını eliniz, bunu üç,.dört kere büyütünüz. Bu Parkın içine binlerce sincap ve gü- Hercin koyunuz... Parkın tam orta &ina tunçtan bir heykel dikiniz. Ver Şingtonda her büyük sokağın ba- Şanda işte böyle bir park var... Evet her sokağın başında... Zaten şehir na muazzam bir park ba linde... Vaşingtanda, büyük cadde- ler müstesna, yanyana ev görmek Dek nasip olmaz. Evlerin hepsi bah- Şelerin, parkların içindedir. Hattâ | daha tuhafını anlatlılar, Belediye bütün satılık boş arsaları birer park sline sokmuş. Buralara (Sıralar oymuş... heykeller dikmiş... Fakat #ğer siz isterseniz bu umumi park- İarm ta ortasında parasını verip Arsa alabilirsiniz ve evinizi de kura” bilirsiniz, . dünyanm hiç bir tarafında Aşingtondaki kadar bol kiraz ağacı Yoktur. Milyonlarca kiraz ağacı. Hadsiz hesapsız park... Bir ucundan baktığınız zaman öteki ucundaki in- hana Küçücük görünen muazzam a Gürültü mücadelesi 'aşington, Nevyorkun Vaşingtonun, tayyareden görünüşü Vaşingtona gelince na si olur bilir misiniz?.. Hani sesli, gürültülü, şarlali bir filim seyreder ken birdenbire sinema makinesinde bir ârıza olur, filimin sesi kesilir. Kahramanlar büyük bir sessizlik içinde yalnız birbirlerile işaretleşir- ler. İşte Nevyorkun müthiş gürül tüsünden sonra Vaşingtonun' hayret verici sessizliği içinde ben de gör düğüm sesli, gürültülü, şarkılı #l- min birdenbire sesinin kesildiğini sandım. Bizim Karaköy, Galatasa- ray, Beyoğlu enddesi, Taksim, Va- şingtonun en kalabalık caddelerin- den çok daha gürültülüdür. Zaten şehirde gürültüye karşı sonsuz, ttİZ bir mücadele açılmış... Bunun © bebini bir Arerikelıdan sordum: — Eh. dedi, burası çalışma şeh» ridir, Gürültüye karşı o kadar şiddetli harp açılmış ki sokaklarda otobüs şeklinde, yalnız elektrikle işliyen 1fs- tikli tramvaylar bile biç gürülü et meden geçiyor. Akşam olunca erkenden dükkân- lar kapanıyor. Caddelere sinirleri bo- zucu çok ışık konmamış. sayısız arasından geçen geniş â- tatlı bir loşluk içinde uzanıyor. Yal nız hadsiz, hesapsız havuzların bü- tün suları renkli ve ışıklı akıyor. Saat dokuzdan sonra şehirde yalnız astalt üzerinde koşan otomobillerin lâstiklerinin hışırtısından başka bir şey işttilmiyor. Kadınlarda spor merakı Vaşingtonun Nevyorkla tebantar bana zd olan bir çok hususiyetleri var... Başta kağınlar... "Nevyork kar dımları ekseriya süse, makiyaja, tu- valete, suni güzelliklere daha ziyade rağbet ediyorlar. Buradaki kadın- lar ise az boyalı... Nevyorkta, FDA delfiade olduğu gibi ellerinde sigara ile gezmiyorlar, Bütün Vaşingionda sokakta sigara içen bir kadına ras- lamadım. Burada hemen bütün kadınlar kendilerini spora vermişler... Bir sa- bah Vaşingtonun meşhur <Potomaoı parkına erkenden giderseniz göre- ceğiniz manzara hakikaten sizi şar şırtır... Yürleree kız mayolar giy- mişler ve grup grup ayrılmışlar. ön lerine Nişangüâhlar dizilmiş. Ok at- ma talimi yapıyorlar... Önlerinde hocaları, ellerinde yayları, nişan alıp, raz İleride yalnız gtnç kızlardan ve kadınlardan mürekkep iki futbol ta- kımı maç yapıyor. Daha ötede bü- yük havuzun yanında sıra Sıra UZA- nan asfalt yollarda kadınlar teker- lekli patenlerle dolaşıyorlar. İnti- yar kadınlar bile patinaj öğrenmeğe çalışıyorlar. Zaten bu parkta ka- dınların yürüdüğünü görmedim. Ya patinajia yanınızdan yüdırm gbi geçiyorlar, yahut bisikletle... ler görüyorsunuz. En arkada baba büyük bir bisiklete binmiş, önünde genç anne şık bir kadın bisikleti üzerinde. onun önünde en büyük çocuk, sonra ortünen... En önde ga- yet küçük bir bisikleti hayret ve- recek derecede iyi kullanan silenin en küçük çocuğu... Dizi dizi gidiyor- lar. Böyle maaile bisikletle gezmek burada moda. Kadınların burada yapmadıkları spor yok... Parkın daha aşağısında, | Abraham lincoln öbidesinin arka- sında kadınlar et yarıştırıyorlar. Mevsimin serin olmasına röğmen parkın önünden geçen Potomac neh- H kürek yarışı yapan genç kızlarla Neryorkta ne kadar eğlenceye, suni gürelliğe, boyaya ehemmiyet ve- riliyorsa burada da o kadar tabit güzelliğe, spora ehemmiyet veriliyor. Nevyork gayet şık, boyalı bir dans kısma benzerse, Vi bunun yanında boyasız, tabii güzellikte, sporcü bir genç kıza benziyor. B. Roosevelt bahriye nezareline gidiyor Sabahleyin erkenden Vaşingtonun bazı yerlerini görmek için evden çı- Bahriye Nezaretine doğru yürümeğe başladı. Tabii'derhal tanıdım... Mister Roosevelt.... Bahriye Nezareti ile Beyazev ay- ni park içinde bulunduğu için mister Rooseveli ekseriya bu yolu yürüyerek geçiyordu. O uzaklaşırken Vaşingionun ne zaketi ile meşhur polislerinden biri- ns sordunl! — Mister Roosevelt, Bahriye Nezare- tine girdi değil mi? dedi., Aklıma misler Roosevelt'in bir za- manlar Bahriye Nazırı olduğu geldi. Hikmet Feridun Es ESRARENGİZ KERVAN Yazan: Arif C. Denker Telrika No. 7 Güldost bu avrupalının kim olduğunu düşünüyordu. Bu adamla konuşmağa karar vermişti Bahçenin zemini dümdüzdü, yeşil- (Çin Türkistanındak! meddahlardan biri güveniyor ve kendisini kaçırmak için onun bir çare bulacağını ümid ediyor- du. Bu aralık Güldostun aklına birden- bire İngiliz casusu geldi. Kulcada iken tevkif olunduğunu ve Kaşkarda mev- kuf tutulduğunu işittiği İngiliz casu- su sakın bu adam olmasın, diye dü- gördü. Adamın alın: açık, itina ile 17- bildirmişlerdi. Güldost da bu meseleyi çalı saçları açık kestane renginde 11, tahkika memur edilmişti. Açık mavi gözleri sıkıntılı bakışla bah- Fakat, nasıl oluyordu da bu İngiliz casusu aylardanberi mevkuf tutulu- yordu; Orta Asyada müthiş bir faali- yet gösteren, her tarafta casusları bu- Yunan İngiliz teşkilâtı bu tevkiften haberdar olamamış mıydı? Yoksa © mevkuf İngiliz değil miydi ve yahut İngilizlere casus mu değildi? Güldost bunları düşünerek merak içinde tekrar pencereye gitti ve ayni başludı. Bir saat evvel karşıki sıraya oturmuş olan adam hâlâ ayni yerde binde, bacağı bacağı üstüne atılı, göz- leri başluğa müteveccih, öylece otu- rüyordü. Güldost onu bu sefer daha iyi tet- kik etti. Fakat tavrındaki sükünet ve yüzündeki durgunluk © kadar masu- miyet ifade ediyordu ki onun İngiliz casusu olabilmesi hususunda Güldost- da yeniden tereddüd hasıl oldu. O ada- mın yüzüne bakıldığı zaman onda de- rin matem izleri görülüyordu, sanki çeye doğru dikili duruyordu. İnce du- dakları, kısa koyu renkli bıyığı ve bi- çimli burnu yüzüne bir sevimlilik ve- riyordu. Yüzünün heyeti umumiyesi adamın büyük bir azim ve irade sahi- bi olduğuna delâlet ediyordu, Yaban- cı adam sıraya oturdukları sonra Ce- binden bir gümi'ş tabaka çıkardı, si- garasını yaktı, ağzından çikan du- manları sabahan sakin, sıcak havası- na yavaş yavaş üfledi. Bu aralık kapısının önünde hasil olan bir gürültü üzerine Güldost he- men penceredeki yağlı kâğıdı eski va- giyetine getirerek oradan çekildi, O esnada kapı açıldı ve polis hademesi içeriye girdi. Bakır bir tepsi üzerinde kahvaltı getirdi. Çay, yumurta, soğuk tavuk eti, ekmek ve yemişten ibaret olan kahualtıyı küçük masanın Üzeri- ken kız ona sordu: — Pencerenin arkasındaki bahçe- de bir adamın yürüdüğünü duydum. O adam da Taotaym misafirlerinden mi? Çinli cevab verdi: — Evet, hem de yüksek bir misafir. Çoktanberi burada oturuyor. — O halde benim de bahçeye çık- mama müsaade edilecek mi? Fdile- tehzi bir tevekkül hali de vardı. Bu adam herhaide kurnaz, hissiyatını bel- m aç da bahçeye çıkıp biraz Uşağınız tarafından gönderildi. Diğer yemekleri de lokantadan tedarik ede- | hava alayım! dedi, rek yollıyacaktır. Uşağınız hangi ye- Çinli itiraz etmeden bu emri yerine getirdi, Güldost koridora çıkarak #v- Juya doğru baktığı zaman orağâki kerevetlerin üzerinde hâlâ polislerin — Ne istediğimi o bilir. Hususi bir şey istersem sana söylerim, sen de ana bildirirsin. Kahvaltıdan sonra s0- | yatmakta olduğunu gördü. Demek ki ni nasıl çağırabilirim? O taraftan kaçmak imkânı yoktu. Bu — Elinizi elinize vurmanız kâfidir. | aralık önden giden hademe bahçe ka- Ben bunu yandaki odadan işitir ve | Pısının demirini iterek kapıyı açtı. koşarak gelirim. Güldost kapının bir iki ayak merdi- yeninden aşağıya inince karşıda otu- ran adamı güya ilk defa görüyormuş gibi hayret ederek o tarafa baktı ve olduğu yerde durdu. Ondan sonra ona doğru yürüdü. Adam hiç yerinden ki- mıldamadan hayretle Güldosta bakı- yordu. Kız gidip sıranın öbür ucuna oturdu. Yanındaki adamın Avrupalı Bunun üzerine Güldost elile işaret ederek hademeye artık dışarı çıkabile- ceğini bildirdi. Güldost yıkanırken ve sonra kah- vali ederken kendisile beraber mev- kut olan Avrupalının kim olabileceği- ni düşünmekten hali kalmadı. İkisi de ayni ahval ve şerait içinde mevkuf bulunuyorlardı. Hademe tarafından kıyafetine bakarak ingilizce: anlatıldığı veçhile o adam uzun za- — Bugün hava çok güzel, sıcak de- mandanberi tevkifhanede idi. Demek | gü! dedi. tehziyane bir nazar fırlattıktan sonrat (Arkası var) | i İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: