February 9, 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

February 9, 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİYASI İCMAL: us hâkimiyeti Büyük Okyan tında kalan Çinin deki askeri ve bah Glmıştır. Şimali Çi merkezi Tiyençindeki imti; takada Amerikanın Bokser hâ en sonra bulundurmakta olduğu bir | alay piyadeyi ahiren geri çekti. | Bütün Şimali Çinde, Ameritanın | Pekindeki sefarethanesint muhafaza elen birkaç bahriye silâhendaz bölü- | Dünden başka bir kuvvetli kalmamış- ,Kr. Şanghaydaki 1500 kişilik takviye Kuvvetini de geri almıştır. Harp gemi- leri de birkaç karakol gemisinden. iba- yettir. Hattâ amiral gemisi bile bir te- | mözziih yatıdır. Lâkin Amerika, Uzak Şark harbi ile | deği, büsbütün başka bir meseleden dolayı Japonya ile halledilecek işleri bulunduğu kanaatindedir. Bu mesele dâhi Okyanusun deniz hâkimiyeti ile Alâkadardır. Amerika, Uzak Şark su- larında Japoryanın hâkim bulunma- $ini zmnen kabul - etmiştir. Fakat Amerikanın mevcud 12 zırhlısından Gaha büyük cesamette zırhlılar yapa- Tük Amerika sularında tefevvük elde edeceğinden endişe ediyor. Li Meşhur filim yıldızı Mae Vest kânu- nuevvelde Nevyork radyosunda « Âdem ve Havva» adlı bir piyes oynamıştı. Bu Oyunun ertesi günü filim yıldızı aley- hine dehşetli hücumlar yapılmağa başladı. Dinleyicilerin birçoğu rolünü Pek mübalâğalı bir surette oynadığını Ve işi ahlâksızlığa vardırdığını iddia ettiler. Muhtelif kadın cemiyetleri pto- testo mitingleri akdettiler ve bütün Vest filimlerini boykot etmeğe kü- verdiler, Gazetelerin bir kısmı Yıl. dizin aleyhinde, bir kısmı da lehinde Mae Vest boykot ediliyor Japonyanın, hem büyük gemilerin hacimlerini ve toplarının (çaplarını, hem de umumi hacimlerini tahdid sini ve bunun mütemmimi 1930 tarih- H Londra muahedesini feshedip yal- niz yeni gemilerin hacmi 35000 tonu ve toplarının çapı 14 pusu geçmemesi | için 1936 senesinde Londrada akdolu- nan yeni muahedeye iştirak etmekten imtina eyledikten sonra, bu serbesti- sinden istifade ederek 43,900 tonluk, İ yahut daha büyük hacimde harp ge- ileri yaptırmakta olduğu şayi ol- muştur. Amerika, yeni Londra muahedesini bozup bozmamak için bir karar ver- mek üzere Japonyadan 1942 senesi sonuna kadar 85,000 tondan büyük harp gemisi yaptırıp yaptırmıyacağı" nı sordu. İngiltere, Japonyanın büyük zrh- klar değil, 12,000 tonluk yeni kruoa- görler yaptırmasından korktuğundan, bu devlet te Japonyanın bahri inşaat programı hakkında malümat istemiş- tir. İngiliz donanmasının yeni kurva- zörleri, yukarıda zikredilen muahede- lerin tahdidatından dolayı sekizer bin tondur. Bu suretle Büyük Okyanus hâkimiyeti meselesi tekrer mevzuu- bahis olmuştur. o Feyzullah Kazan neşriyatta bulundu. Bu gazetelerden birisine verdiği mülâkatta ahlâkı bo- zacak bir harekette bulunmayı hatı- rından bile geçirmediğini, kararı ken- disini senelerdenberi tanıyan Ameri- kan efkârı umumiyesine bıraktığını söylüyor. Mülâkatın sonunda Mag | Vest diyor ki: «Sesimin baştan çıkara- cak kadar hoşa gitmesinde benim ka- bahatım yoktur.» Filim yıldızı ilân edi- len boykota rağmen filimlerini bitir- meğe çalışmaktadır. Filimler bittikten sonra Avrupaya seyahat edecektir. Meslek değiştiren muzikacılar Londranın Viktoriya Palas tiyatro- Sunda «Ben ve Yavüklumi isininde bir Yevü gösterilmektedir. Piyes'çok hoşa Biltiği için bin defadan fazla oynan- Muştar. Geçen akşam orkestra şefi tam Oyunun ortasında birinci viye İih bir cümleyi atladığını farkediyor. Orkestra alt üst olmak tehlikesini gös- töriyor, fakat orkestra şefi itidalin! mu- nselis- | Himalaya yamyamları moor eyaleti dahilinde oturan yerliler, son zamanlarda sık sık bir yamyam kabilesinin hücumuna maruz kaldık- ları için müthiş bir korku içinde ya- şamaktadırlar. Gunfur köyü halkı bu mamıştır. Köylüler tarlalarında çalış- makta iken yamyamlar onların kulü- İafaza ediyor, değneğini oynatmakta | am ederek vaziyeti kurtarıyor. Per- | “İ€ kapandığı zaman orkestra şefi bi- | rihci viyoloj yanıma çağırarak plığını ona soruyor. Vi- st kızararak bözararak or- köstra şefine bir albüm uzatıyor, ken- | disinde resme' karşı büyük bir heves Uyandığını, son Oozamanlarda te Sİmle meşgul olduğunu ve önün idin Müsikiyi ihmal ettiğini söylüyor. Or- kesti sefi albümü açıp baktığı zaman nde bütün orkestra arkadaşlarının birer resimleri yapılmış olduğü- Bü görüyor ve bunları çok takdir edi- | Yor. Orkestra şefi de resme çok merâk- Molduğunu viyolonseliste anlatıyor, un üzerine ikisi de muzlkacılığı bi- ressam olmağa karar veriyor- belerine hücum etmekte, çocuklarını çalmakta ve onları kesdikten sonra çiğ çiğ yemektedir. Son zamanlarda mey- dana çıkan bu yamyam kabilesini şim- diye kadar hiç bir kimse ne görmüş, ne de işitmiştir. Yamyamlar çocukla- rı çalarken o kadar mahirane bir su- rette hareket ediyorlarmış ki, ne yak- laştıkları ne de kulübelere girerek ço- | cukları çaldıklari anlaşiliyormuş. Hin- distandaki İngiliz idaresi yamyamlara karşı bir tedib kuvyeti göndermişse de onları ele geçirmeğe muvaffak olama- muştır. Çünkü yamyamlar - Himalya dağlarının mağaralarında barınmakta ve izlerini kaybetmek için her türlü tedbirleri almakta kusur etmemekte- dir, Şimdi İngiliz kumandanı Yamlara karşı gaz bombalari! ket etmeğe karar vermiştir, Ağlıyan aktris Geçer gün Parise giden bir seyyah Kansile beraber Parisin gece hayatını Görmek merakına düşer. Kabareleri irken tenha bir kabareye de gi- Ter. Orddâ bir masa başında otüran | VE başını avuçları içine alarak için için! an. bir oyuncu kız dikkatini cel- - Gidip niçin ağladığını kızdan rar. Aktris: Çocuğum hasta idi; öl- | dü, o kadar fak: i yavrumu ölü- SÜNü defnetmek için bile param yok!» & verir, Amerikalı ve karısı ak- Ke acırlar, çıkarıp ona 3000 frank irler, kızı teselli ederler ve çikip giderler. Bir müddet sonra Amerikalı çift Nise gider. Orada bir barda oturur- larken yine bir artist kızın ağlamak- ia olması dikkatlerini celbeder. Ame- rikalı gidip artiste niçin aladığını 50- rar. Kız başını kaldırıp bakınca, Ame- i rikalı, onun Paristeki kabare artisti olduğunu anlamakta güçlük çekmez; aktrise sorduğu bir iki sual üzerine kız, ağlamasının oyundan ibaret ol- duğunu, onu birkaç defa tatbik ede- rek epeyce para kopardığını itiraja mecbur kalır. Amerikada nehirler taşıyor ew - York 8 (AA) Mebzül urlar ve karların çözülmesi; bil- dag“ Mişigan, Wisconsin ve Cana- da tuğyanları bais olmuştur; Bir Sok aileler meicesiz kalmıştır, Şimal kutbundaki heyet Moskova 8 (A.A) — <Tass üjan- sıdan»: Pananin'in bulunmakta ol- duğu buz kütlesi Groenland'ın şark sahilleri boyunca ilerlemekte berde- vamdır. Himalaya dağlarının eteklerinde Sir- | yamyamların ellerinden çekmediği kal Thermal sözü üzerinde bir araştırma I Yalovada açılan yeni otele Otel Termal adı verildiğini bir ajans tebliği bildirmişti. O aralık bir İstanbul gazetesi bu kelimenin beynelmilel olduğu yolunda bir mütalâa ser- detti, Vakıâ Termal beynelmilel olmuş bir sözdür. Fakat otele bu ismi verenler Termal sö- zünün yalnız o beynelmilel oluşunu düşünerek değil, bilâkis kelimenin orijininde türkçe olduğunu bilerek ona bu adı vermişlerdi. Bu hakikati tanıtmak lüzumuna kani olan Türk Dil Kurumu kendi azalarından doktor Mehmed Ali Ağakaya kelimeyi analizelemek va- zifesini tevdi etmişti. Doktorun bu mevzu üzerine yazdığı kıymetli etüdü aynen derce- diyoruz:) «Therfnal» tabirinin çıktığı (Ther- me) sözünü, klâsik ekol çok basit bir şekilde izah etmek iddiasındadır. Bütün etimoloji kitaplarında, bu hü- susta görülen izahat şöyle hülâsa edi- lebilir; «Therme» grek dilinde «sıcaklık» de- mektir. Bu sözün Hint-Avrupa dil gru- pu içinde mütenazırları şunlardır; Lâtince (formus); Golçşa (Varma); rusca (gorm); eski hintee (gharmas) ; Irlanda dilinde (gorim) ; v.8. Bailiy (therme)yi (ther-) temasına kadar irca eder. Walther Preliwitz bu. sözlere kaynak diye «kor halinde ol- mak» manasına (ghero) şeklinde bir prototip gösterir. (Therme) sözünün dil âlemi içinde- ki yeri bundan ibaret ise Prellwitz, bir prototip yaratmak için boşuna yorul- muş; çünkü onu; hiç bir zahmet sar- fetmeden türl bulabilirdi. Dili- mizdeki (kor) esi sayın müelli- fin bulduğu (gero)dan farklı bir söz değildir. Bir kelimenin orijinini tayin etme- ye, klâsik usuller kâfi gelse idi bu ka- darcık bir araştırma, (termal) sözü- nün, türkçeye nisbetini meydana çı karmış olurdu. Fakat Güneş-Dil meto- dunun açtığı kat kat ufuklara gözü alışan Türk Ekolü, bu dar sahada ka- lamaz; o, pek açık olafak sezer ki (ter- mal) sözü, ne (kor) veya (gero) gibi bir kelimeden çıkmıştır, ve ne de anlamı sanıldığı gibi, sadece «sıcaklık, tan iba- rettir. i oGrekçede «sıcak» mmefhumunu ifade geden daha başka sözler varken kaplıca suları için (termös) kelimesinin tercih edilmesinde acab hiç bir sebep yok mudur? : Bitkilere gecenin serinliğinde cığ ha- linde dirim verdiği için suları, kaynak ve ırmakları, gölleri himayesine alan; sinirlerini diriltmek için sik sık bu su- larda banyo törenleri tertip eden, tarımcıların yardımcısı Tanrıça Arte- mis'in taşıdığı (Thermaia) ünvanı &i- caklıktan mi mülhemdir? Yoksa (Termos) ve (termaia) keli- melerile tevzi? edilenmefhumların di- rim ve tarımla olan alâkasına baka- rak, bunları (therapia) ve (theros) ile ilgili saymak mı lâzım? İşte bir takim sorular ki ancak Gü- neş-Dil'in ışığı altında aydınlanabilir. (Termal) sözünde ilk eleman mev- Liman amelesi Haliç tarafında evler yapılacak LUman işletme idaresi, liman ame- lesi için Haliçte evler yaptırmağa ka- rar vermişti. Halicin Beyoğlu tarafın- daki sahilinde bir arsa gösterilmesi için Belediyeye yapılan müracaat mu- vafık görülmüştür. Yakında liman iş- | letme idaresine muvafık bir yer gös- terilecektir. Bu maksadla Liman işletme idaresi müdürü B. Raufi Belediye imar mü- | dürü B. Ziya ile görüşecektir. İnşaat 938 senesi bütçesile yapılacaktır. “Amele evleri büyük bir bine içinde top- lanacak ve bu binada amele için lâzım olan her şey bulunacak ve sıhhi tesi. | sata ehemmiyet verilecektir. Borsa komiseri Ankaraya gitti Kambiyo borsası komiseri Ankara- ya gitmiştir. Komiser borsa hakkın- da Maliye Vekâletile temaslar caktır. Komiser B. İhsan Rifat bir | hafta kadar şehrimize dönecek ve Maliye Vekâletinden alacağı direktif dahilinde-Ankaraya nakil hazırlıkla rile meşgul olacaktır, “ | | kiinde gördüğümüz (t), hakikatte | Koybal lehçelerinde «barut. bu sözle (eğ-ret)tr. Bu iki unsur kaynaşarak ve vokal değiştirerek (et, at, it, ot, öt, üt) gibi şekiller alabilir. re şöyle bir fikir uyandıran sözler ol- mak icap eder: Sıcaklık, hayat veya kudretin bir obje üzerinde «olmuş ol- mağir, Filhakika bunlardan (at, et, it) gi- bilerinin hayat mefhumu ile olan ilk gileri meydandadır. (Öt-, üt-) Kazan, Çagatay ve başka lehçelerde «yakmak» mânasına gelir. Bizim kullandığımız (ütü) ve (ütüle- mek) sözleri de bunlardan ayrı değil- dir, (Ot) ise, yukarda geçen ana mef- humların hepsini nefsinde toplamış, çok anlamalı bir kelimedir; Ot —1. Ateş 2. Nebat 3. Deva (Ot) sözünün türlü istikametlerde türettiği şekil ve anlamları bir arada incelemek, ilgimizi önemle çekecek bir * konu olur. Ancak, araştirmayı dağıt mamak için biz yalnız (termal) sözü- nün gösterdiği istikamette yürüyece- ğiz. (Termal) sözünü meydana getiren elemanlardan ikinci ek (V. 4 r) dır. Ana kökün taşıdığı anlam (V. --t) ile bir obje üzerinde yapıldıktan sonra bir objede tekarrurunun ifa- desi olan bu (V.--r) elemanını (ot, od) sözüne ekliyecek olursak, bugün dili- mizde bulduğumuz (otar-) ve (odır-) kelimeleri meydana çıkar ki birincisi «otlatmak» (L. O.) ; ikincisi de «bir şe- yi yakmak, tutuşturma» anlamındadır. (Rad. «Tel.s). Bu iki kelimenin arasında görülen anlam ayrıliğının. merfolojilerindeki hafif farktan değil de anakök anlamı- nın her birinde başka başka olmasın- dan ileri geldiğini söylemeğe hacet yok- tur. (Ot) sözüne, takarrur unsurunun eklenmesile (odır-) ve (otar-) şekilleri geliştikten başka, kelimenin — başım- daki vokalin düşmesile (tar) şekli de çıkar, Bunun anlami «dinamik bir si- caklığın takarrur etmiş olduğu obje» olmak icap eder. Filhakika Sagay ve İstanbul konservatuarının konseri İnsanlarda musiki kabiliyeti çok din- lemekle inkişaf eder. Musiki gibi mühim ve güç“ bir işin henüz ilk adımlarında bu- Iunduğumuz Şu sıralarda sık sık konser- ler tertip etmek mecburiyetindeyiz. İstanbul konservatuarı geçen sene hiç olmazsa her on beş günde bir konser vermek suretile musiki kültürüne mühim. hizmetler ifa ediyordu. Bu sene bilmedi- görmedi ve senenin birinci konserini an- cak 5 şubat cumartesi günü verebildi, yede olmadıkları anlaşılıyor. Konserin birinci kısmındaki Mozart'ın keman ve orkeslra için yazdığı 7 numa- rah konsertoya orkestra zahmetle refa- kat edebiliyordu. Solist bay Amar iyi çaldı. Fakat bir s0- Mistin bakarak çalmasına İlk defa tesudüt Rozental ik okuduğu Giükun arlasi Alsest için kuvvet itibarilo lüzumu olan sese malik değildir. Senfonik bir konserde e Meyerberin Peygamber aperasından bir parça okun- mazı caiz değildi. Konserin son kısmında çalınan Beto- ven'in 3 üncü senfonisi egzeküsiyon iti- barile zayıf olduğu gibi çalgı âletleri de iyi akord edilmemişti. Maamafih gene şükredelim. Gerek kon- servatuar idaresinin ve gerek bü gonç- değildir. | yanlardari yüzde 1,5 kontrat resmin- Made edilir, (Rad. III). Eğer (termal) sözünün dayandığı (terme) kelimesi ve (ter-) &eması 8a- dece (sıcak) mefhumu ile ilgili bulun» sa idi bunu, doğum ve gelişim safha- ları gözümüzün önünde cereyan etmiş gibi açık bulunan (tar) örneği ile bir tutar ve bu suretle kelimenin orijinini Şu halde Güneş - Dİ! me- todu ile ve (ot) sözünün ilham ettiği ana mehumları hesaba katarak analiz- liyelim: va ww © Terme: eğ-et-er-em-ieğ 1) Eğ: Güneşin sıcaklığı ve bu s- veren birlikte kendi yapılışında taşıyor. Esasen hayat ve kudret anlamları- na olan türkçe (tirim) ve (tirem) söz- leri de (terme) den ayrı şeyler değildir. Tucalarla «tedavi» mefhumu arasın- da mevcut sıkı alâka düşünülünce, (terme) ve (tirim) arasinda görülen Ayni tema; yı taşıyan ve tedavl fikrin. de birleşen (terme) ile (terapin) gibi iki sözden birini kor; diğerini hiz- metçilik mefhumuna vermek ması kolay olmıyan bir lojiktir. Bizim reel vakalardan çıkardığımız (Terme sadece «sıcak» anlamına bir kelime değil.. O, (terapia) ile birlikte, türkçe (dirim) sözünün dayandığı pro- totürk orijinden kaynamış bir kelime dir. (Termal) sözünde (dirimel)in baş- ka bir fonetik şekli ap açık görünüyor. Dr. M. Ali Ağakay Gaziantep saylavı —— Kontrat kontrol 346 kiracıdan ceza alınacak Belediye zabıtası memurları kon trat kontrolüne başlamışlardır. Bu kontrol neticesinde bir hafta içinde Beyolunda 91, Eminönünde 156, Fa- tihte 99 kirâcınini kontratsız olduğu tesbit edilmiştir. Hiç kontratı olmr- den başka yüzde 3 te ceza, kontratı olup ta noterce tasdik edilmiyenler- den yüzde 3 ceza alınmak Üzere, ceza lerin büyük bir hümüniyetle çalıştıkları şüphesizdir. Konservatuar | idaresinden ricamız bu sene himmet edip 4 beş kon- ser daha vermesidir. Çünkü İstanbul musiki bakımından çok yetimdir. Aziz Çorlu | | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: