14 Nisan 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

14 Nisan 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m dikkat ettiniz mi?.. Otobüs. 2 İlk zamanlardaki rağbet kalma- Azil gen tramvaylar tercihe beş- Bunun sebebi nedir bilir misi- Lâüibalilik!.. tçi, üstü başı pejmürde bir genç açıp: anım abla, haydi gidiyor, Ya- kadar!.. Diye cıvık cıvık haykırınca, insanın bineceği varsa binmiyor... vs. Otobüste oturuyorsunuz. Biletçi göföre sesleniyor: — İsmail ağabey hele dur, bizim Mehmedi alalım! Mehmedi alıyorlar ve biletçi sulu Sulu Mehmedle konuşuyor. İnsan bu Bir otobüste: —Bilelçi Cağaloğlunda durur mu?. Durmaz, Başka bir otobüste: “ — Yanlış geldiniz, kapı öbür taraf- tadır! Dev — Ben kendimi. teşhir edip para anacağım. — Ne yapacaksın? — Bir kulübe tutacağım: Dev ada- mu gelip görünüz! diye yazacağım. — Ayol senin boyun 1 metre 50, böyle dev olur mu?.. — Olur ya... Dünyanın en küçük riyim! — Hiç aa ediniz de kalkayım!.. — Siz aksi sadayı bizim köyde din- lemelisiniz, Ben ; «Yankı nasıl. sın?» diye seslenirim; o«Çok.şükür Iyiyim,.sen nasılsın?» “diye cevab ve- rr. ki Soğukkanlı Bir İngiliz, elinde bir bardakla aşa- ğı indi, garsondan su istedi, bardağı- nı doldurup odasına çıklı, Biraz son- Ta gene indi, gene su İstedi. Böyle on cı inip çıkınca garson sordu: — Bu suları ne yapıyorsunuz?.. Odds yapın çaktı de söndü. Vi — Yahu bu çirkin maskeleri ne diye duvara asıyorsun?.. — Karımın gözüne güzel görünmek için!.. a ————— Anlamış İki ilk mektep talebesi raslaşlılar; — Vay, seni bugün yıkamışlar, — Evet, nereden anladın?.. Adam sütü bardağa boşalttı, misa- firine ikram etti ve içince sordu; — Nasıl süt?., ğmur bardaklardan boşanıyor. ecg zifir gibi karanlık. Doktor soka- gafçıkmağa hazırlanıyor, Karısı iti- saz ediyor: id — Yahu sen deli misin?.. Bu hava- da, bu karanlıkta gidilir mi?.. — Ne yapayım karıcığım, mektup- çu çağırdı gideceğim. — Öyleyse kendini tut ta çok içme, sudan başka bir şey içme. Feneri ha- zırladım. Doktor feneri alıp, gidiyor. ».s Ertesi sabah. Doktor masanın ba- şında oturmuş hazin hazin limonlu çay içiyor, Karısı söyleniyor: — Aşk olsun, üstün başın çamur içindeydi. Bulut gibi sarhoş geldin. — Hayır karıcığım, hiç içmedim, ama yolda düştüm. Bu mağ mektupçudan şu mek- leri oki; geli gkikeeeirir yarilaşi , yapmışsın. rise kanaryemin kafesini I Tembel ço« uk var mi Tembel çocuk yoktur, o, ya fena terbiye | a “gürmaeiştür veya) hastadır Profesör (Dr. Gilbert Robin) Paris- | te bu senenin şubat ayında (Les An- nales) Üniversitesinde verdiği bir kon- feransta böyle bir iddiada bulunuyor ve onu İsbat için bir takım deliller gös“ tererek şöyle diyor: «Çocuk dünyaya ne iyi, ne de fena olarak gelir, Onun kar gibi beyaz ve lekesiz olan varlığını kirleten cemi- yettir. Fena terbiyeden birinci derecede mesul olması lâzım gelen ebeveyn, sonra muallimlerdir. Bunları iki ka- tagoriye ayırmak mümkündür. Çok sertler ve çok yumuşaklar! Çok sertler şöyle düşünür: Çocuğa yüz vermeğe gelmez, şımarır. Emre itaat elmesi için, büyüğünü sayması için ona yüz vermemek gerektir. Za- man, zaman sesini yükseltmek, icab ederse kulaklarını çekmek, hattâ ba- zan'bir kaç şamar atmak lâzımdır! > Bir de bunun tamamile aksi vardır: “Çok yumuşaklar! Bunlar çocuğun her kusurunu meziyet şeklinde görürler. “Her işlediği kabahati bir zekâ tezahü- m m Tü telâkki ederler. Kırsın, döksün, ca- yaptın çocuğum? Sana 4 ün- cü kata dedim!.. : Sulh Geçen gün Balkan konseyi âzaları “Beylerbeyi saraymi gezdiler. Bayan- lardan mürekkeb bir grup havuz ba- "şında oturmuşlardi. İğne çuvaldızcı- dan bir bıçak bulmasını rica ettiler. İğne çuvaldızcı: — Sulh konseyindeyiz dedi, bıçak — Ameliyattan sonra terzimi çağı- rımız da dikişe nezaret etsin!.. Hasis Hasislerden biri yolda bir şişe ten- türdiyod buldu. Sevindi, Şişeyi evirip çevirdi. karya pm Merkez memuru maznuna çıkıştı: nı sağ olsun! Biz ona yenisini alırız! derler, Çocuk bir küçük hayvan gibi her dileğini yapmak ister ve her ne şekil- de olursa olsun arzusunu yerine getir- mek için her vasıtaya başvurur, önce- leri istediğini yaptırmak için lâkırdı- dan, sözden daha müessir bir dili var- dir, bu dilin ilk tezahürü hiddettir. Bunun her şekli onun için bir tebliğ vasıtasıdır, Bağırır, tepinir, yerlerde yuvarlanir, ağlar! Bazı çocuklar söz- lerini geçirmek için yalvarmadan çok tepinmenin müessir olduğunu bilir- Jer. Bazıları mırıltıl »'r nağme ile ağ- | Jar gibi konuşarak istediklerini elde ederler, Hulğsa her çocuk istibdadını yürüt- mek için ya suratını eğşitir, ya muril- danır, ya tepinir, ya haykırır. Evet İs- tibdad! diyorum, Bazı evlerde hizmet- çilerin bu çocuklardan neler çektikle- rini ne dayaklar yediklerini ben gö- zümle gördüm. Fene terbiye örneklerinden: Sağ olsun pek İnadeıdır. - Nuh der, peygamber demez, O ne inadcıdır, ne inadcı! Sarı pa- pa! Allah vermesin, bir kere tutarağı tuttu mu, ne söz kâr eder, ne dayak! Hepimize kan kusturur, İşte böyle! Yemeğini mutlaka ben yedirmeliyim! Öldüm Allah, kimsenin elinden bir yudum süt içmez, Bir lokma bir sy yemezi Her yemekte karşısında bizler türlü şaklabanlık etmeğe mahkümuz, yok- sa aç oturur. Taş çatlasa ağzına bir şeycik koymaz! AAcnyib bir çocuk, ne büyük annesi, ne dadısı ile bağdaşmıyor. Ben yatır- malıyım, ben kaldırmalıyım, ben giy- dirmeliyim, bön gezdirmeliyim hulâsa hep yanında bulunmalıyım, yâlnız ka- hica kıyametleri kopsrır. Yer yerin- den oynar. “ Daha buna benzer bin türlü şikâ- yetler dinledim. Evet iddia ediyorum, çocuğun had- di zatında kusuru yoktur, ya fena ter- biye keme veya hastadır, ikilik lala liyeyim, Ateşin yükselmesi, hararetin artması başı dönmesi titreme şeklin- de veya bir cerrahi ameliyeyi icab et- tirecek mahiyette göze çarpan bir ma- e a Pi Bizi alâkader eden çocukların uzvi veya ruhi gözle görülmiyen rahatsız- Jıklarıdır. Durmaz, dinlenmez, veya Yalnız böyle bir hüküm vermeden evvel çocuğu tedkik etmek ve anla- mak lâzım. Acaba. zekâsı hali tabiide Nakleden: Selim Sırrı li olduğunun farkına varırlar, Onun için değil midir ki biz çocuk velilerine evlâdlarının bedeni ve fikri inkişafının. seyrini dikkatle takib etmelerini her zaman tavsiye ediyoruz ve böyle gerek vücudünün ve gerek zekâsının neşvü nemasında bir gayritabillik görünce «a bir şey değil, büyüdükçe düzelir? diyip işi tabii cereyanına bırakmak çok yanlıştır, Çocuk büyüdükçe düzel- mesi beklenen kusurlar aksi netice verir. Nihayet düzelmez bir hale gelir. Zaman en büyük aşkların tesirini yâr vaş, yavaş yatıştırabilir. Fakat gayfi- & tabil şeyleri düzeltmez. Onlar tedavi Bter, Bir ana için evlâdının yüzünün gül mernesi, daima dalgın, düşünecli, sa“ kin olması, iki yaşına geldiği halde hâlâ bir kelime söylememesi, yürüye- memesi veya ayaklarını çarpık bas” ması çok elemlidir. Yalnız yavrunun bu gibi kusurlarına göz yumarak gü- nün birinde keşki vâktile bir çocuk doktorunun fikrini soraydım diye n& damet duyması daha elemlidir. Evet zamanla her kusur düzelebilir. Yamız 0 kusurları giderecek çarelere vaktin- de tevessül etmek lâzımdır. Bir anaya sizin çocuğunuz gayrita- bildir demek onları en can noktasın- dan vurmak demektir ve ben bu keli- menin tababet âleminden silinmesine taraftarım, Gayritabii olan çocuk yok, hasta çocuk vardır. Şimdi bir de mek- teblere bakalım : Yaşları bilfarz sekiz ile on iki ara- © sındaki çocukların toplu bir halde bü- lundukları bir dersanede müzakere vakti hallerini uzaktan tedkik edelim. İçlerinde tembel, haylaz, yaramaz, dik“ kelsiz, bir dakika yerinde duramı- yan çocuklar görürüz. Muallimlerinin not defterinde bu çocukların isimleri- nin karşısında bu kusurları yazılıdır. İşte birinin dikkatsiz ve dalgın oldu- Zu kaydini gördüm. Evet dikkatsiz ye dalgın fakat dikkatsiz olmasının bir değil bin türlü sebebi vardır. Acaba bunlar tedkik edildi mi? Hayır, Bun ların tedkiki ve tedavisi pedagojinin ve ameli tababetin iştigalâtı sırasına girer. Çok kere *ebeveynin (lisanından işitirim: — Şeytan gibi her şeye aklı erer, son derece zekidir, Fakat tembel mi tömbel! Yerinden kalkıp su içdneğei bile üşenir, Ben de bunların ekserisine: Gosal unuz tembel değil, beceriksizdir, de- rim, Bazı çocuklar bir düğümü çöze- mez, boyunbağını bağlıyamaz, bir çiz“ giyi doğru çizemez, bir çiviyi mıhlıya- müz. Bunlara beceriksiz deriz, çünkü onların elleri beceriksizdir, Bunun gi“ bi zekâya taallük eden böceriksizlik- ler de vardır ki onları tababet pratik bazı vasıtalarla düzeltebilir ve böyle tembel zannedilen çocuklar bir rejime tâbi tutularak o huydan geçirilebilir. “Tababette bu gibi kusurlu çocuklaris uğraşan ve onların karâkterleri üze- rine tesir yapan yepyeni bir ilim şu- besi vardır ki ong (N&vro-j infantile) diyorlar. Bu yeni keşif ileri- de çok faydalı neticeler husule getire- cek istikbalin ilmidir, diyebilirim. — ! | Kanaatim şudur: Çocuklarınıza çarpık, tembel, haylaz, dalgın, dik- katsiz, yalancı, korkak! man kusuru gene çocukta değil, bu 50- fer mürebbilerde aramak lâzımdır, Çünk çocuk büyütmek yalnız bir sa- nat değil, bir ilimdir. Çocuk tıpkı bir nebat gibi bakılmak, itinalı bakılmak ister, Güzel çiçekler, iyi meyva veren ağaçlar bilgili bahçıyanların elinde —Devamı 12 inci sahifede— Gi

Bu sayıdan diğer sayfalar: