4 Mayıs 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

4 Mayıs 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

vi ©. 4 Mayıs 1938 —— Ferdiye Köprü üstünde rasladım Pena halde mahzundu: — Nen var? diye sordum. — Sorma kardeşim, sorma... dedi. Şimdi Sabahati vapura bindirdim, Biti... Onu dünyanın öbür ucuna gönderdim. Biliyorsun ya Sabahati ns kadar severdim Artık bundan #onra benim için aşk, kadın, saadet her şey, her şey bitti, Madem ki Sa- bahat gitti. Artık her şeye veda ede- Ceğim. Münzevi, arkadaşsız, yapa- Yalnız bir hayat süreceğim. Biliyor- Bun, Sabahati unutmama imkân yok- tur. Sabahatin üzerine kimseyi se yemem. Ferdiye bayağı acıdım. Koluna > — Üzülme kardeşim, üzülme, de- dim. Unutmağa çalış... Bazı şeyleri unutmak çok iyidir... Ferdi; — Unutamam, unutamam... mı var?... diyordu. Beraber Beyoğluna çıktık. Evvelâ bir birahsneğe oturduk. Ferdinin ke- derini unutturmak, onu biraz avut- mak için: — Ferdi, dedim, haydi bu gece « bir bara gidelim. Belki kederini bi- Taz unutursun. Derdli derdii boynunu büktü: — Peki, dedi, gidelim. Kalktık, birahaneden çıktık. Za- ten vakit te epice ilerlemişti. Büyük bir bara gittik. Karşımızdaki masa- da sarışın, uzun kirpikli, yeşil gözlü, Büzel bir kadın oturuyordu. Ferdi bu kadını görür görmez ko- İamu dürttü: — Rica ederim, karşıki masaya bak... diye fısıldadı. z Bir kaç saat evvel bana: «Artık benim için aşk, kadın, saadet her şey bitti. Münzevi, arkadaşsız bir hayat Süreceğim > diyen Ferdinin bu hali tuhafıma gitmişti. Gülümsedim. Ferdi benim cevabımı beklemeden: — Gördün mü? Gördün mü? diye Boruyordu. — Gördüm... Masada oluran sâ- Tişın kadını sormuyor musun? — Evet onu soruyorum. Gözlerini Bördün mü? — Ne var gözlerinde... gil, güzel gözler... Ferdi gözleri karşısındaki sarışın ka- dında: — Tıpkı, tıpkı Sabahatin gözleri, diyordu. Ayni gözler... Sabahatin özleri... Arkadaşım yerinde rahat edemi- Yordu. Garsonun getirdiği viskiyl bir hamlede yuvarladıktan sonra: — Bu kadar benzemek olur... di- Yordu. Bu gözler benim aklımı ba- im- Uzun ye- fımdan kaçırdı... Mutlaka, mulla- ka bu kadınla tanışmalıyım... Güldüm: — Yahu, dedim, hani senin için Artık aşk, kadın, saadet her şey bit- Mişti. Hani artık arkadaşsız yapa- acaktın... Ne çabuk va- Daha Sabahat gideli #şkun yüzünden yapıyorum... Ne Yâpayım? Bu gözler bana Sabahati Ratırlatıyor. Onun gözleri kadar Canlı ve ifadeli... Ben bu kadını be- imiyorum. Bu kadının bana ha- urlattığı başka birinin hayalini, Sa- tin hayalini karşımda görüyo- O gece Ferdi ne yaptı yaptı sari- fin bar artistini masamıza davet etti. Artık Ferdi neredeyse sarışın ka- ağzının içine girecek... Arkâ- aşıma bir aralık yavaşça fısılda- — Ne çabuk değiştin birader, ne Şabuk!... Ferdi mırıldanıyordu: — Ah bu gözler azizim, ah bu göz- ... Sabahatin gözleri... Yoksa Sa- bahatten sonra ben hiç bir kadına Yangözle bile bakmazdım. Fakat bu Sarışın kadının şu gözleri yok mu? Aynen Sabahatin gözleri yahu... Perdi ile sarışın kadın o derece rlerile meşguldüler Kİ onları Yalnız bırakmağı muvafık gördüm. Arkadaşımdan ayrıldım. Ö günden sonra Ferdi ile sarışın artistini haftalarca beraber gör- Her defasında Ferdiye; — Maşallah birader, diyordum. Sabahati ne çabuk unuttun!... Ne İ vefalı âşıkmışsın doğrusu ... Ferdi sözümü kesiyor: — Ben mi Sabahati unutlum... Ben ha... İmkânı mı yar?.. Fakat o gözler yok mu? Bana Sabahati ha- tarlatan o gözler, işte onlar beni çile- den çıkarıyor. Aradan dört beş ay geçmişti. gün, bir yaz bahçesinin kuytu bir kö- şesinde Ferdiyi esmer, ağızlı bir kadınla gördüm. içiyorlardı. o Uzaktan Ferdi bir aralık yanındaki kadına bir şeyler söyledi. Galiba bir dakika benim masama kadar gelmek için güzel arkadaşından müsaade istiyor- du. Biraz sonra tahminimde aldan- madığımı anladım. Ferdi kalktı, be- nim masama geldi. Onunla alay edecek oldum: —« Hay vefalı âşık hay, dedim. Ma- şallah Sabahatin hatırasına ne ka- dar hürmet ediyorsun. Haydi öteki- nin gözleri tıpkı Sabahaâtin gözlerini hatırlatıyordu. Onunla bunun için gezip tozdun diyelim... Ya bu esmer güzeline ne buyurulur?... Ferdi: — Azizim, dedi, sen masamda olu- ran güzel arkadaşımın ağzına dik- kat etmedin mi? O esmer güzeli de- diğin genç kadının ağzını görmedin mi? Alayla sordum: — Ne varmış ağzında? — 'Tıpkı Sabahetin ağzı azizim... Aynen Sabahatin ağzı... Kıl kadar fark yok... Ben gene Sabahatin üze- rine hiç bir kadına yan gözle bak- mazdım... Bakmazdım amma gelge- Jelim işte bu ağız beni zıvanadan Çi- kanıyor... Bu ağıza bakarken kendi- mi Sabahatin karşısında, Sabahatle konuşuyorum zannediyorum. Ah bu ağız azizim, ah bu ağı7.. Ben: — Lâhevle... diye, başımı iki ta- rafa sallarken Ferdi: — Amân kardeşim... Bir dakika için izin almıştım. Ben gidiyorum... dedi. Uzaklaştı. Üç ay sonra Ferdiyi bir baloda iriyarı; fakat güzelce bir kâdınla pek sıkıfıkı, pek samimi dans eder- ken gördüm. Bir aralık yalnız kal mıştık. Ferdiye: — Görüyorum ki münzevi ve ar- kadaşsız yaşıyorsun (Ferdiciğim... dedim. Ferdi kendisile alay ettiğimin farkına vardı: — Ah, ah... Hep bunları bana yap- taran Sabahatin aşkı... dedi. Sonra yeni sevgilisi iriyarı, genç kadını gözlerile işaret ederek: — Yeni sevgilimin burunu gör- dün mü? — Dikkat etmedim... — Ah bu burun azizim... Ah bu burun... 'Tıpkı Sabahatin bumu Bundan sonra Ferdiyi her ayda, her iki ayda bir yeni sevgililerle gö- rüyordum. Artık Ferdi işin kolayını bulmuştu. Her sevgilisinin Sabaha- te benziyen bir tarafı olduğunu söy- Tüyor: — Ne yapayım? diyordu, ona baklıkça Sabahali hatırlıyorum... İradem elimden gidiyor. Bir gün onu genç bir arab Kızile görünce şaşırdım. Bu arab kızının zerre kadar Sabahate benziyen bir tarafı yoktu. O kadar merak etmiştim ki, ilk fır- satta Ferdiyi Obir köşeye çektim. Sordum: — Bü da mı Sabahati halırlatı- yor?... Ferdi: — Ah... Ne iyi bildin kardeşim... dedi, ne iyi keşfetiin... Bu yeni sev- gilimin yemek yerken kaşık tutuşu- nu görsen aynen Sabahat... Aynen amma... Ah bu kaşık tutuş, ah bu kaşık tutuş, beni çileden çıkarıyor... Görüyorsun ya ne vefi bir âşığım. Her yerde, her şeyde Sabahatin ha- yalini arıyorum. İşte büyük aşk di- ye buna derler azizim... Güldüm: — Peki amma Ferdi... dedim, Sa- bahat gittikten sonra belki seni 15 - 20 kadınla birlikte gördük Derdli derdli “boynunu büki — Ne yapayım azizim...dedi, her kadının Sabahate benziyen bir ta- rafını, bir hareketini buluyorum... Sen aşkımın derecesini bundan an- la... (Bir yıldız) Bir | Karşılıklı bira | selâmlaştık. | | 2120 orkestra — Oslo 2125 hatif muzi- 4 Mayıs Çarşambı İstanbul — Öğle peşriyatı: 1230: Plâkla musikisi, 1250: Havadis, 1305: Türk meusikisi, 1330: Muhtelif yatı, 14: SON 18,30: Fatih Halkevi ve arkadaşları i ve kalk şarkı- tarafından arabca söylev, © Nuri Halil ve arkadaşları tara- (Saat ayar), 2145: ORKESTRA: 1 - Suppe: Bokagyo, 3 - Piz erber: Dans dezomb: 2215 Ajans haberleri, opera ve operet parçaları, Son haberler ve ertesi günün prog- 1130: Karı- Türk mu- 5: Dahili ve ilkevinden nak- 1830: Karışık plâk ai © Türk musikisi ve halk şarkıları (Nihal ve arkadaşları), 20: Saat, ve arapça neşriyat, 2015: Türk | ve halk şarkıları (Servet Adnan ve arkadaşları), 21: Guartett: (Pr. Ulvi | Cemal Erkin), Çalanlar: 1 - 1 inci ke- Tarihi KAPTAN PAŞA GELİYOR Deniz Romanı ——— Yazan: İskender F. Sertel mam Tefrika No. 219 Venediklilerin büyük bir endişesi vardı: Kılıç Ali paşa Karadenizden dönüp Akdenize çıkarsa ne yapacaklardı? — Desene Sinan reis bu yüzden ikide birde başkaldırıyor! Hoşeda, Sinania geçirdiği günleri hatırlıyarak içini çekti: Ondan haber yok mu hiç? — Çarmıha germişler ya, hanım- cığım! Bunu sizden duymuştum, ben! — Ayol, Rozitayı sormuyorum senden! Sinan reisten bir haber var mı, diyorum? Onu hâlâ arıyorlar mı? İzini bugüne kadar bulamadılar rm? — Hâlâ bulamamışlar izini. Fa- kat, asesbaşı onu çok yakında ele geçireceğini söylüyormuş. man (Winkler), 2 - Ti. nel keman (Ka- pelman), 3 - Viyola (İzzet Nezihi), 4 - | Viyolonsel (Zirkin), 2115: Stüyde salon orkestrası: 1 Hansehmann: Klelne Freuden, 2 - Robert Stolz: Buona Sera, Sigürina, 3 - Joe Edwards: Mein Leben isi mein Licd, 4 - Milin Roefter: Darinka, 5 - Moszkowski: Spanische Tünze, 6 - Mozart: Menuett, 22: Ajans haberleri, 22.15: Yarınki program. Avrupa istasyonları Saat 20 de Berlin 20,10 salon muzikası — Frakf, Danzig, Deutsehi, 8. 2010 orkestra ve Şarkılar — Kolonya 20,10 orkestra — Kö- nigsberg 20,10 konser ** Münih ve Ham- burg 20,10 dans — Athlene 20 piyano, 2045 keman ve orkestra — Bordo 20 kon- #er — Brüksel II 20 keman Budap. | | | | 20 Ermeni neşriyatı — Droftviç 20,10 as- | keri konser, 20,40 Rosenkavaller opcrası- nın birinci perdesi - Limoges 2030 kon- ser — Ostrovo 2030 orkestra — Nis 20 konser — Paris - Eyfel 20 konser Rennes 2030 konser. — Reval 20 askeri muzika — Riga 20,15 hafif muzika — Sof- ya 19 danberi Tannhauser operası — Rad. Toulouse 20,18 operet havaları — Toulouse P, T. T. 20 konser. Saat 21 de Berlin 21 orkestra — Rreslav 21 askeri musika — Frankf, Danzig, Devtschl, 5. 21 urkeslra ve şarkılara devam — Münih ve Hambg. 91 dansa devam - Kolonya | 21 orkestra — Königeberg 21 konsere de- | vam — Letpziç 21 orkestra — Viyana 21 | senfon, orkestra ile Fransız eserleri Athlone 21 kemana devam — Bari 2115 Yunanca neşriyat — Berüm. 2140 piyano ve orkestra — Brüksel $i konser — Bu- dap. TI 2140 piyano — Florans 21,30 or- kestra — Hilvers I 2155 konser — Hi- vers. IE 21,55 hafıf muxika — Kaşau 21,10 orkestra — Kopenhag 21,0 operet mu- zikası — Krakovie 21 konser — Lemberg 31 cazband — Lille ve Limoges 21 Boris Godunov operası — Ostravo 21 orketra- ya devam — Monle Ceneri 21 keman ve piyano — Mentpelleri 2i konser — Nis ka — Rad. Paris 2140 piyano — Paris - Eyfel 21 konser — Paris P.T.'T. 2130 orkestra — Rennes 2130 orkestra — Riga 21 hafif muzikaya devam Sofya 21 operaya devam — Strasbg. 2130 orkes- tra — Rad. Toulouse 21 konser — Tou- 1ouse P, T. T. 21 Boris Gudunev ocprası, Saat 22 de Berlin 2230 veisler — Breslav 2130 dans — Deutschl, 8. 2230 valsler — Ko- Jonya 2230 konser — Königsberg 2130 piyano — Letpzig 2230 orkestra — Stutt- gari 2230 filim havaları — Viyana 2130 dans — Berom, 22,55 dans — Budap. 2250 orkestra — Budsp. Ji 2205 cazband Bükreş 2245 Rumen orkestrası — Florans 22 konsere devam Grenoble, Paris P. 'T.'T. den nakli — Hüvers 1 22 kon- sere devam — Hivers, Ji hafif muzlkaya devam — Kopenhag 1235 orkestra — Lyubliana 22 orkesira — Lille, Limoges, Toulouse P. T. 'T. 22 operaya devam — Nis 22 orkestraya devam — Oslo 23 hafif mzulkaya devam — Paris P.T.T. 22 or- kestraya, devam — Prag 2205 piyano — Rennes 22 orkesiraya devi 20,05 dans — Sofya 22 ope! Sirasbug. 22 orkestraya devam — Rad. “Toulouse 2230 Charles de Cornevillie ope- retinden parçalar — Vinsdan naklen Varşova 22 piyano konseri, Saat 23 de Deutschi. 8. 2330 konser — Letpzig 23,40 dans ve eğlence — Btutig. 2330 Liz- | bondan naklen Portekiz muzikası — Vi- yanadan naklen Saarbr.. Münih. Königs- berg, Kolonya, Hambg., Frankf. 23,20 Vi- yana muzikası — Breslav ve Berlin 2330 dans — Belgrad 23,15 piyano — Budap. 23 konsere devam — Bükreş 23 konsere de- vam — Drojtviç 2340 salon muzikan — Fiorans 2330 dans Helsing. 2315 Kopenhag 2330 orkesir — Lyubilana 23,15 hafif muzika — Lille, Limoges, Toulouse P. T. T. 23 operaya de- vam — Londra 23,25 dans — Lüksemburg 2530 dans — Monte Ceneri 23 konsere de- | vam — Prag 2315 piyano — Roma 23 konser — Sollens 33,15 cazband — Stok- holm 23,15 dans — Strasbe. 23 konsere | devam — Rad. Toulouse 23,15 salon mu- zikası Saat 24 den itibaren Berlin ve Breslav le kadar dans — Diğer Alman İstasyonları Viyanadan nak- len le kadar Viyana muzikasına de- vam — Budap. 24,10 dans — Droitviç 24,15 dans — Rilvers, II 2440 akordeon — Ko- penhag 24,10 dans — Lille, Limoges ve Toulouse P, T. T. 2430 a kadar operaya devam — Londra ve Lüksemburg 24 dan- sa devam — Münte Ceneri 24 konsere de- vam — Rad. Toulouse 14 konser — Frankf, ve Stuttg. I den 26 kadar gece muzikası — O herişi üzerine alır, hiç bir şey beceremez. Sinan yaşıyor mu ba- kalım? rTunuzl» demiş. Yeni ferman çıkmış. Tekrar Sinanı şehrin her köşesinde harıl harıl arıyorlarmış. — Ben, Sinanın yaşadığını sanmı- yorum, Kılıç Ali paşa Kefeye gitti gi- deli yeniçerilerin sesi çıkmıyor, Şim- Giye kadar - Sinan yaşasaydı - yeni- çerileri ayaklandırır, ortalığı karıştı- rırdı. Şimdi veziriâzam da sefere gitti. Meydan boş, ortalık sütliman- lık. O, bu taraflarda olsaydı, başkal- dırmak ve kendini göstermek için bu fırsatı kaçırmazdı. Hoşeda, cariyesile konuşurken, bir- denbire gözleri ışıldadı: — Rakibsiz yaşamak için bir çare buldum. Bana yardım eder misin, Zeyneb? Canımı sizin uğrunuzda her zaman fodaya hazırım, hanımcığım! Şimdiye kadar ne istediniz de yap- madım?. — Şu Zühreyi, sarayda hiç kimse ile dost olmadan zehirliyebilir misin? Zenci cariyenin kaşları çatıldı: — Bu o kadar kolay bir iş olma- sa gerek. — Neden kolay olmasın? Sen her- kesle çabuk ahbab oluyorsun! Ha- remdeki cariyelerin ve haremağala- rının hepsi seni severler, Bu saray- da yalnız Raziyenin borusu ötmiye- cek ya... -— Doğru amma, Zühre pek ma- sum ve tecrübesiz bir kızdır. Onu yalnız bırakmazlar. Efendimiz şim- diden yerini, adamlarını, cariyeleri- ni hazırlatmış. Buna muvaffak ol — Pekâlâ. Ben beklerim. Eciverir ki, bu işi sen becerebilesin! — Kendime güveniyorum, hanım- cığım! Bolulu cariyeyi arzunuzla öbür dünyaya gönderdiklen sonra, bu işlere © kadar alıştım ki... Adam öldürmek, tavuk öldürmekten daha kolay geliyor, bana. Venedik elçisi İstanbulda ne yapmak istiyor? Üçüncü Murad, Azerbaycan istilâ- sına giden veziriâğzam Osman paşa- dan henüz bir haber alamamıştı. Murad o günlerde haremden dı- şarı çıkmıyor, yeni dildadesi Zühre ile düşüp kalkıyordu. Bu arada İstanbula yeni gelen Ve- nedik elçisi, Osmanlı devletinin iç si- yaseti hakkında Safiye sultandan malümat alacağını ummuştu. Hattâ İstanbula gelir gelmez saraya ela tından bir adam gönderdi. Ve Vene- dikli Baffanın fikirlerini öğrenmek istedi. Safiye sultan artık ecnebilerle te- masını kesmişti. Oğlu Mehmede © da babası kadar, belki ondan daha fazla düşkündü, Evlâd sevgisi yurd sevgisine galebe almış görünüyordu. Bir gün üçüncü Murad kendisine; — Evlâdını senden ayırmsam, ne yaparsın? Diye sormuş, haseki sultan: — Kendimi öldürürüm. Ben onu bir gün bile görmeden duramam. Diye cevab vermişti. Venedik elçisi, . Safiye sultandan yüzbulmayınca, sarayda başka el ler araştırmağa başladı. Venedik hükümetinin bir endi- MS NE YL mM MM ER rm O AY 7 pen e gür ŞARK AEENMENENREEEE EE ORENE GRİ şesi vardı: Osman paşa Azerbaycan- dan da - Kırımdan geldiği gibi - mu- saffer dönecek olursa, bu büyük 7za- a me neşe ve kuvvetle türk- denizde akınlar yapması muhtemeldi. : Venedik senatosu yeni elçiyi her şeyden ziyade bu işle uğraşmağa me- mur etmişti, Kılıç Ali paşanın Ke- feden dönmek. üzere olduğu söyleni- yordu. Kaptan paşa Karadenizden döner dönmez Akdenize mi çıkacaktı? Yok- Venedik elçisi türklerle dost olma- ğa, herkesin ağzndan bir lâf alma- ğa çaltşırken, Tersanede de göze çar- pan bir faaliyet vardı. Venedik ber aldı: «— Kaptan paşa gelinceye kadar çifte ambarlı on iki büyük gemi ya- Ppilmış olacak. Karadenizden gele- cek yelkenliler. çarçabuk kalafatla- mup yüz elli parça gemi ile birlikte Akdenize çıkılacak!» Böyle bir donanmanm Akdenize niçin çıkacağını elbette anlamak, se. bebini araştırmak lâzımdı. Venedik elçisi sağa sola başvuruyor, esaslı bir haber alamıyordu. 'Türk donanması gerçek o yıl için. de Akdenize çıkacak mıydı? Çıkarsa elçisi bir gün şöyle bir ha- i.#i Elçinin kafasında kıvrılıp kalan bu istiihamlara kimse cevab veremi- yördu. Venedik elçisi saraydan bir el ya- * kalıyamadığına çok müteessirdi. Ve. nedik hükümetinden mütemadiyen: «— Ne yapıyorsun? Uyuyor mu- sun? Gittin gideli bir haber gönder- medin!» mealinde tekdimameler ge- Jiyordu. Elçinin vaziyeti gün geçtik. çe güçleşiyordu. O sıralarda İngiliz elçisinin de sık sık ver naibini ve relsülküttap - efendiyi ziyarete gidişi Venedik elçi- sini büsbütün şüpheye düşürüyordu. İngiliz elçisinin sarayda ne İşi vardı? Venedik elçisi günün birinde şöyle bir haber aldı: «— Kılıç Ali paşa Karadenizden dönünce, büyük bir donanma ile İngiltere sularına gidecekmiş.» Vaktile kraliçe Elizabete yardıma giden Yunus reis gibi, acaba şimdi de Kılıç Ali paşa mı gidecekti? Hal. buki, sultan Murad İngilterenin son yardım talebini: «Ordumuz İranla meşguldür.» diyerek isaf etmemişti, Kılıç Ali paşanın İngiltere sular» nâ gideceği haberi Venedik elçisi- nin hiç te hoşuna gitmedi. Bu şayia- yı her şeyden önce Venediğe ulaştır- mak gerekti. Elçi bu işi gördükten sonra, bir gür < Balatta saraydan matrud yahudi Kira ile karşılaştı. Kira, saraydan koğulduğu gün- denberi Balatta kız kardeşinin evin- de oturuyordu. Kira, yabancılarla temas etmekten çekinirdi. O, saraydan çıkarken, ye- niçeri ağası kendisine: — Eğer ihanetini duyarsam, seni kimseye sormadan Yedikule zindanı- ,ma allırırım. Ömrünün sonuna ka dar fareler ve kertenkelelerle başba- şa koyun koyuna yatarsın! demişti, Kira çok korkak bir kadındı Bil hassa kertenkeleden çok korkardı. Yeniçeri ağasının sözlerini hatırladık- - ça tüyleri ürpetirdi. O gün nasılsa Venedik elçisini ta- nıdı, Elçinin: — Seninle görüşmek istiyorum. Bi- ze kadar gölir misin? (Arkası var) BİZANS KAPILARINDA DİŞİ KORSAN

Bu sayıdan diğer sayfalar: