11 Haziran 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

11 Haziran 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

imla ADP derililer arasında Kırmızı derililerin at merakı ve evlenme tarzı Genç kız sabahleyin kulübesinin kapısı önünde bağlı bir at görünce kendisinin bir delikanlı tarafından istenildiğini anlar. Atın sahibi olan delikanlıyı seviyorsa yapacağı di ve Ata yem vermek... Sabahleyin küçük Taos otelinde gürültü ile uyandık, Dışarıda kıya- metler kopuyordu. Pencereye yaklaştık. Bütün kırmizi derililer en acaib kıyafetlerini giy- mişler, tabur olmuşlardı. Bu esnada kırmızı derililer arasında 21 sene ku- lan B. Davud Bakkaloğlu otele gel mişti. Gülümsiyerek: Talihiniz varmış... dedi, buraya iyi günde geldiniz. Meraklı şeyler gö- receksiniz, Hindliler her ay merasim yaparlar. Eskiden bunların arasında muharebeler pek ziyade idi. Bunlarm döğüşmeleri de bir takım merasimler- le olur. Döğüşten evvel harb dansları yaparlar. Kabile reisi, kabile prensesi atlara binerler, maiyetlerini arkaları- na alırlar, bütün civarı dolaşırlar, On- dan sonra kavgaya tutuşurlar. Şimdi Amerika hükümeti kabileler arssında döğüşü katl surette yasak etmiştir. Fakat kabileler eski âdetle- rinden, harb oyunlarından vazgeçe- miyorlar. Bunun için kırmızı derilile- Te ayda bir kere istedikleri gibi mera- sim yapmalarına müsaade edilmiştir. Muharebe etmiyecekleri halde bugün de bütün kırmızı derililer istedikleri gibi harb dansı ederler, Reisleri önde, prensesleri reisin yanında, kendileri bö- lük bölük arkada geçid resmi yapar- Jar, Velhasıl ayda bir gün eski günle- rini ihya ederler, Kurtlarını dökerler, İşte bugün gene harb oyunları oyni- yacaklar, geçid resmi yapacaklar... Hakikaten biraz sonra merasim başladı. Hindlilerin kabile reisleri ba- şında dört renkli tüy serpuşu !le siyah bir ata binmişti. Bu atın ayak bilek- lerinin beyaz renkle ve burnunun Üzerinde beyaz bir leke bulunması Onun yanında kabilenin idiyordu. O tamamile be- yazlar giyinmiş, beyaz bir ata binmiş- ti, Hakikaten güzel bir kadındı, ArRa- da Hindliler yaya olarak yürüyorlar, her kabile kendi ismini birer tabelâ ile ellerinde tutuyordu, İşte Navahos- lar, Apachesler, Comanchesler, Pow- heesler, Kıowalar... Kafile böylece Albukreke, medeni şebrin asfalt sokaklarına kadar ine- cek... Yollarda meraklı Amerikalılar dur- muşlar, bilhassa reisin yanında, be- yaz atta ilerliyen prensesi alkışlayıp duruyorlar, -Prensös güler yüzlü bir kadın, kendisini alkışlıyan Amerikalı- lara bembeyaz güzel dişlerini göstere- rek mütemadiyen gülüyor. Reisin elinde kocaman bir sopa var... Sopa- nın etrafında sıra sıra renkli tüyler... Bordum: — Bu tüyler nedir? dedim, Bunlar kabile reisinin rütbeleri- dir, Bir reisin Hindi"“r arasında ne dereceye kadar nüfuziu, itibarlı oldu- ğunu anlamak için bu tüylerin sayı- Arkada yaya yürüyen kırmızı deri- Hler bir yandan da acaib korkunç çığlıklar koparıyorlardı. Böylece Al- bukreke kadar geldiler, | Kırmızı derililerin geçid resmi a Nihayet ortaya Blue Water yani «Mavi sus prensesi denilen en nüfuz- lu kadın geldi. Bu gayet genç, ve kır- mizı derililer arasında hemen hemen biricik okumuş yazmış bir kadındı. Albukrekdeki kırmızı derililere mah- sus mektebi bitirmişti. a Amerikalılar kırmızı derililere çok ehemmiyet verirler. Kırmızı derilile- rin lisanlarını, âdetlerini, hayatlarını tedkik için Amerikada iki büyük tüni- versite vardır, Bu üniversitelerin bi- risi Albukrek üniversitesidir. Öteki de Arizona üniversitesidir. Bu iki ilim ocağında yalnız kırmızı derililere aid dersler okutulur. Albukrekde iken beni çok memnun eden bir havadis duydum. Oranın üniversitesinde iki 'Türk genci oku- yormuş. Bunlar kırmızı derililerin dil- lerini tedkik ediyorlarmış. Tedkikleri- nin çok faydalı neticeler vereceğini zannederim. Çünkü kırmızı derililer arasında Kan ve saire gibi türkçeye çok benziyen bazı kelimeler olduğunu işittim. İşte kırmızı derililerin Mavi su pren- seside bu Albukrek . üniversitesinde okumuş yazmış bir kızdı. İngilizceyi çok iyi konuşuyordu. Prenses son derece süslü idi, Üzeri- ne başına, boynuna, kulaklarına, göğ- süne, kollarına, parmaklarına takma- dığı şey kalmamıştı. Prenses at üze- rinde giderken hafifçe zıplıyordu. Hem zıpladıkça da üzerindeki zinet eşyaları şıngır şıngır şıngırdıyordu. Kol saatinin kıymeti Fakat tahsili olmıyan öteki pren- sesler süslenmekten yana «Mavi sü» prensesini çok geride bırakmışlardı. Okuyup yazma bilmiyen süs olsun diye kollarına dört beş kol saati birden takmışlardı.. Yanımdaki B.Davud Bakkâloğlu izahat verdi: — Bu mıntakada kol saatinin ne mühim bir kuvvet olduğunu tahmin edemezsiniz. Prenseslere şöyle pârl parıl yanan bir kol saati getirdiniz mi? Artık o kabilede istediğiniz çey- leri kolaylıkla yaptırtabilirsiniz. Bu- nun için işini bilir beyaz tüccarlar, kırmızı derililerin oturma mıntaka- Jarma geldikleri zaman yanlarında kutu kutu da kol saati getirirler. Kır- mızı derililer için en büyük hediye kol saatidir. Alayla beraber biz de birlikte yürü- yorduk, Zaman zaman gayet kıymet- H atların beslendiği -haraların önün- den geçiyoruz. Hindiilerin en büyük merakları nadide at yetiştirmektir. Nasıl evlenirler? Hindili için en büyük, en kıymetli şey attır. Evlenirken bile kendisine en hizmet eden mahlük kendi atıdır. Buraları çok iyi tanıyan dostum bana kırmızı derili delikanlıların na- sıl evlendiklerini şöyle anlattı: — Bir kırmızı derili delikanlı bir kızı beğenip onunla evlenmek istediği zaman nasıl hareket eder bilir misi- niz? En sevdiği atını getirir, sevdiği kızın kulübesinin kapısına sabahleyin şafak sökerken bağlar. Genç kız kapıyı açıp bu atı görün- ce kendisinin bir delikanlı tarafından istenildiğini anlar. Köylerde herkes biribirinin atını tanır. Eğer genç kız da delikanlıyı seviyor, onunla evlenmek istiyorsa yapacağı şey gayet basittir. Kapısına bağlanan ata yem vermek... Bu esnada delikanlı uzakta, bir ağacın arkasında heyecanla bekler durur, Eğer sevgilisi, kulübesinin ka- pısına bağladığı ata yem verirse deli- kanlı memnundur. Çünkü bir deli- kanlının atına bir genç kızın yem ver- mesi demek: «Evet, ben de seni sevi- yorum. Seninle evlenmek istiyorum., ii Meraklı bir muhakeme 11 kişiyi zehirliyen canavar bir kadın Dört kişiyi de zehirlemeğe teşebbüs etmiş, fakat kendisi bütün yese inkâr ediyor Belçikada Liyej şehrinde cana var bir kadınnı muhakemesine baş- lanmıştır. . Bu Oocanavar (o kadın Mari Beker'dir, 60 yaşındadır, ken- disine atfedilen cürümler, servetleri- ne tamaan adam öldürmektir, Öl- dürdüklerinin çoğu dostlarıdır. Bu canavar kadının, kurbanlarını öldür mek için kullandığı vasıtalar, ne bi- çak ve ne de tabancadır. Bu kadın, kurbanlarını sinsi sinsi zehirle, ve hiç bir iz bırakmadan öldürüyordu. Aylarca süren tahkikattan sonra kadın erkek 11 kişiyi zehirlediği, 4 kişiyi de zehirlemeğe teşebbüs ettiği meydana çıkmıştır. Bu dava, bütün Avrupada ve hst- tâ Amerikada derin bir heyecan ve alâka > uyandırmaktâ ve muhakeme safahatını takib için dünyanın dört tarafından Liyej şehrine gazeteciler ve meraklılar akın akın gitmektedir. Muhakeme bir ay sürecek ve 294 şahid dinlenecektir. Davada müda- faa ve ittiham için 14 avukat söz ala | caklardır. | Liyej davası, son asırlarda görülen ! cinayet davalarının en muazzam ve heyecanlısıdır. Tahkikat bir buçuk sene sürmüş canavar kadın müstan- tik İle şiddetle mücadele etmiştir. İs- tintak hâkimi, kadını itirafa sevket- mek için: — Hiç olmazsa itiraf edersiniz ki, bu kadar kimsenin ölümünden her halde talih mesul olmasa gerektir... demiştir. Cani kadın, tahkikat hâkiminin bu imasına şiddetle itiraz ederek: — Kocam ülserden öldü, Mari Du- pan kalp hastalığından gözlerini ebe- diyen yumdu. Nişanlım da hazımsız- lıktan göçtü, gitti. Bayan Damot da i Mari Beker aynı sebepten, bayan Krul mide çi banından, matmazel Stevart kansız ıktan, bayan Bult4, bayan Lanj, ber yan Vels de hazımsızlıktan öldüler, Bay hâkim, beni arkadaşlarımı 28 hirle öldürmekle itham ediyorsür nuz? Fakat hangi zehirle öldürdüğü” mü ispat edemiyorsunuz . Filhakika, bu cani kadının kendi lerine sinsi sinsi içirdiği meçhul 2 hirlerle ölen on bir kadın ve erkeğini bağırsakları ve mideleri, Belçikanın en maruf kimyagerleri tarafından tahlil edilmiş ve neticede yalnız bis kadının Dijitalinden öldüğü tesbit edilmiş, fakat o kadının da bu zehir | müptelâsı olduğu anlaşılmıştır. İstintakta hiç bir cürmünü itiraf «miyen bu kadının mahkeme huzü- runda nasıl bir hattı hareket takib edeceği merakla bekleniyor. ; Afyon akşam kız sanat okulu Okul talebesinden bir grup muallimlerile beraber Afyon (Akşam) — Şehrimizde iki sene evvel açılan Akşam Kiz Sanat oku” lu bu sene ilk mezunlarını vermiştir. İstanbuldan gelen müdür bayan Nedim? Cebeci, dikiş muallimesi bayan Şaziye Aşan, moda ve çiçek muallimesi bayâ9 Mazhar Dinç muvaffakıyetle çalışmışlar ve iyi bir netice elde etmişlerdir. 200 kadar müdavimi olan okulda her nevi dikiş, muhtelif elbise ve roblar, şapkâ ve çiçekler yapılmaktadır. Sene sonu münasebetile bir de sergi açılmıştır. YÜK lerce ziyaretçinin takdirini kazanan sergide bir çok roblar, muhtelif şapkalaf ve çok zarif çiçekler teşhir edilmiştir. uman Seninim...» demektir. Fakat şayed genç kız atı gördükten sonra hızla kapıyı kaparsa delikanlı yandı. Beğendiği kız kendisini istemi- yor demektir. Burada genç kızların kocalarına gö- türecekleri en büyük çeyiz attır. Bir kız kocasına iki at götürdü mü? Dehşet... Artık bu müthiş çeyizin de- dikodusu günlerce sürer gider... Bunun için çok kızı olan babalar mütemadiyen nadide atlar yetiştirir. | ler. Ve ancak bu sayede kızlarına iyi kısmetler bulmağa muvaffak olurlar. Seyyar dükkânlar Akşama tekrar köye döndüğümüz zaman kırmızı derililerin balçık evleri önünde bir sürü otobüs gördük. Bun- na ların üzerinde kırmızı derililerin 1€ simleri.. ve büyük büyük yanlar” «Kırmızı derililerin postası...» Öğrendik ki şehirle kırmızı derili köyleri arasında bu otobüsler irtibat temin ediyorlarmış. Bunlar ayni 78 manda seyyar birer dükkân... Kendilerine lâzım olan şeyleri KP mızı derililerin köylerine kadar riyorlar. Hem de resmi postayı taş” yorlar. Köye otobüsler gelince kırmi” r bunların etrafını sardıl&i şe başladılar. 7 n ekserisi kadın” - Bunların arasında ayakkabi a nisbeten asrileşmiş olanlar d8 var. Hikmet Feridun E3 ; |

Bu sayıdan diğer sayfalar: