18 Temmuz 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

18 Temmuz 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

PAZARTESİ KONUŞMALARI: «FAZARTESİ KONUŞMALARI AKŞAM Voltaire ve Kandid ateşten bir öyle oktu ki yanlar hatle ve salâhiyetle & dirler Vollaire'in felsefesi belki eskimiş, ti- yatro p modadan düş- müştür r şaheseri vardır edebiy nya nn TU ş olmak hiç n olamaz. O kitap, na taze ve her asırda (9) her nun modernd gün biraz daf uzakta, ölümür kın... Ö müş, geçirmiş bir « içlik roman, büy ım bir dava k baiz'in vetile gelmiştir. Bu kitapta ire, Let vurmak haline optimizmini yere idiler. Biri yapan, öbürü yıkandı fu diyordu ki, - sı mümkün olan âlemlerin en gü- , en İyisi budur; bizim âlemimizdir. zofu cevap olarak yı, ordu , Künd d, bu müstehzi Lizbon i onu tmişti. Hele İleiiyei yaşının birer birer ıp “götürdüğü hayat kudretlerini düşündükçe hayatı ve kâinatı görüşü zehirleniyor, #arar- yor ve kararıyordu. Bütün bu felâketler, Kandid isimli saf insanın şahsında canlanır, Enkizis- yonlar, katliâmlar, Paraguvayın bia- man cizvitleri, bulaşık hastalıklar, âşk ve hasret, her türlü mabrumiyet ve sefalet, onu birer kere ziyaret eder. Buralarda bize de iğneli imalar yok de- gildir. Zavalh Kandid, Voltaire'in di- mağında bütün dünyayı dolaşır. O di- mağ, yeryüzünün çok değişken zanne- dilen manzarasından bin kere daha ka- rışık ve korkunçtur, Optimist Leibniz'i filozof Panglos temsil eder, Marten, pesim in i Voltaire, bu iki a etmeden ( söyletir, gezdirir ve yaşatır. Fakat hüküm Vereceği vakit, pesimist Marten, kuv- vetli bir mantıkla daima galib nür, Çünkü onun sözlerinde kendi nin düşünceleri samimi olarak vardır. i şahsiyeti olur olmaz yerlerde Davasına yeni bir görü- onu | l tah Marte n'i karşı rlü felâketi biçare rdığı halde onu son fakat öldürmez. Bunu ri vasfın üstünde gunu isbat € e rir şatodan .kovul, Bu ancak, irade dediğimiz da) kudretle olur. Onun için Kandid, ben ce beşer iradesinin dahiyane ya için kitabın en çe #İlerinden biri de 'Ti etmesidir re Ka yarları dolaşımı ca'şah iyetleri: orada birleşirler, Pang- los, bir Türk filozofu K bize tak dim kdilen dervişe ins » yata- tıldığını sorar. Derviş şöyle cevap ve vir — Sana ne, böyle şeyler senin nene gerek?! dünyadaki fe bahseder. Der dur İyilik olmu. dan ne çıkar? Bi: gemi yolladığı zaman içindek rin rahat olup olmadığını dü mu? Bu cevaptan 5 — O halde he yapmalı? Derviş kısaca Susmalı! Der at Türk dervi masını tavsiye ile kala ğildir. Bağında, bahçesinde çalış hayatını alnının terile ka iğ adamdır. Voltaire, bütün bal rn çalışma ile, verimli Je edilebileceğini Tü DU de önün şu ya 1 bir fatal sörile biter; — İl faut cultiver notre Jardin. Bu güzel ve him eserin türkçesini, genç bir liyakatın kaleminde buluyor- Fehmi Baldaş'ı tercüme için böy- le özlü ve ölmez bir kitabı tiğinden dolayı tebrik ederim. Kendini kolay ko- lay testim etmiyen dili ve üslübile Vol- taire, herhalde onu rmuştur. İyi n kuvvetliye savaş et- kat en emin yoldur. Genç | ve çalışkan Fehmi Baldaş'dan yeni ve muvaffak hamleler beklemek, eski bir hocası sıfatile, benim İçin mesud bir temebni oluyor. güzel olduğu kadar mü- Hasan - Âli YÜCEL | Kandid: Voltaire. Türkçeye çevii ımi Baldaş, Kanaat Kitapevi. 50 kr. Para Yüzünden... Aşk ve macera romanı Nakleden: (Vâ-Nü) Ned Yarın gider onu bulu- rum, kendisini sevdiğini ve ona lâyık temiz bir kız olduğunu söylerim. Otel meselesini anlatırım, babanın evini benim yüzümden terkettiğini izah ederim Suzan başını kaldırara — Reni müdafaa et, anne! Amâ sa- kın Bedia hanımdan bahsetme! Hâki- kati öğrenirse çok sarsılacağına emi- nim! — Meseleyi gibi anlatırım amma isim söylemem, üzülme! Annesinin bu sözleri, biran içinde, ın kalbinde ufak bir ümid uyan- Fakat sonra düşünerek tek- olduğ yok, Hadiye ımıya- n kabahatlı olduğu- Yüzüne karşı ye- hanımın caktı. O, genç ki na öyle kani idi ki min bile etmişti. lahi odadaydınız! ete kar e, söylese onu kandıramıyacak tı Har gi ânne Melas müdafaa için: «— Kızım bigünahtıri Kabahatı yoktur!» deme: Tefrika No, 37 Hem üstelik Pertev, Suzana «Kim bilir, annenizi de kandır. ri» demişti, Şimdi, gene öyle sanacaktı, o w— Kapıda dinledim, gördüm, işit- tim'u diyordu. Lütfi beyin haremi, kızının düşünce» lerini okuyormuş gibi, cümlenin arka- sını tamamladı: — Her halde Pertev bey kapıda din- lerken bir kadının konuştuğunu işit- miş olacak... Belki de bana kurulan tu- zak buydu Artık sabah oluyordu. Biraz dinlen- mek lâzımdı. Uykuları olmadığı halde, yan yana, yatağın üzerine uzandılar, Sabah olunca, ilk evvel Suzan fırladı. İşte gene hazin bir gün başlıyordu, Ve bunu takib edecek günler de, gene böy. le ümidsiz, muztarip uzayıp gidecekti. diye, kızına: Bâk, göreceksin, nasil mesud ola- caksın... Birazdan Pertev beyle konu- Eciki de alır getiririm... Öğle ne geldiğin zaman onu burada bulursun. Genç kın, 965 gıkarmz Ha an, başım ö- | hüc j | vuk Kesme ve 80yı Erzincandü Tess sel felâketi | Şimdiye kadar 19 cesed bulundu linci perşembe yüzünden be adığını bildirmiştim. Ge-| len haberlere g ler Cimin nahiye sinin Foleriç, Pişkida hribat y köylerinde mü- apmışta adıktan bir müddet son- ra yüksek lardan hızla inen sel | Ğ otak- | 1 fe- lüketine uğry larım kurtarabilr Bu felâket vali le kültür direktörü Tercan ı atikanın hafriyat kte idiler. Yolda sel hâd ır almaz hemen mahalline k icab eden tetkikatı yapmış ve na-! limatı | esnasında p lâ: len t iierkezine dönmüştür an za komükaj heyeti dax | talikikat ve tedkikat yapmış: *| lay kurumundan: di nü- | m gen m: | göre Keleriç ve | Kilölar mıhtakasinda 79, Pişki 14 Kepsi 93 k le seller altında kalmıştır küyletinin de 19 cese yiatı heni bit edilememiştir. E delere Jetinden bunlğra yardım yapıl- easım istemiştir. Halk ta yardım ede- cektir. Köylülerin sö; baskın yi metre Kadar çarpmışsa bir da miştir Tavukçu'dükkânları sık sık muayene edilecek "Tavukçu dükkânlarının islğlu ile ta- na İşlerinin iğti için belediyece . hazı talimatngmenin bu ay sonunda tatbik edileceğini yazmışlık. Talimatname hükümlerine göre dükkânların ıslah etmek için tavukçuld'a alli aylık müd döt verilmişti. Talimatname İatbik e- dildikten sora hükümlerine uymıyar tavukçu dükkânlari derhal kapa caktır Bundan başka bazı tavukçu dükkân rında cıliz, İyi beslenmemiş zayıf (a- vukların kesilip hika verildiği mektedir. Halka satılan bir kısmı Trakya ve diğer civar yerler- den gelirken be r yenesinden geçiriliyor, Fakat köylünün ulu orta | geti irip | tavukçulara sattığı tavuklar tar muayenesinden geç- | r vardır. Belediye, kçu dük- arını ve tavukları $ k sik b muayenesinden geçireceklerdir. suyun irtifa dört idi ve herhangi bir eve ikâdiz evi tahrip et- | beş sokulması nüne eğdi, O, Pertevin ikna edilmiye- ceğine katiyen emindi Iaamafih, öğ n çıkınca, he- lecanla eve geldi, Yolda h | — Belki şimdi annemle t dediri» diye düşünüyordu. Sabırsızlıkla, âdeta koşar gibi yü- | rüyordu. Odanın kapısını açar açmaz, annesinin yapyalnız masa başında O©- turduğunu gördü Kızının sualini beklemeden, kadınca- ğr: Bulamadım... Hastaneye gelme- miş... Yemekten sonra gene gidip arıya- cağım! - dedi, Akşam üstü terzihaneden çıkarken, Suzan annesinin kendisini kapıda bek- lediğini gördü. -— Gittim; gene bulamadım. Maama» fih, oturduğu evin adresini âldim. Bu- gün hiç hastaneye uğramamış. Kimse onu görmemiş... Belki yarın... Ana kız, yanyana, Tophaneye dön- İ düler, Sofrada Kanarya, ses çıkarma» | dan onlara bakıyordu. Suzan başını önüne eğmiş, tâbağın- daki yemeğe dokunmuyordu bile... Ha- diye hanım yalvardı: — Ye kızım. —İştihâm yok... Gece yaktıkları vakit anne, yavrusu- nun gizli gisli ağladığını hissetti, Onu bir çocuk gibi göğsüne bastırarak; s3 18 Temmuz 1938. Hindistanda SE Hind prenslerinin serve i Hind çifçi ve işçisi nasıl yaşar ve nasıl eğlenir ? Berlin (Ak a Hindistan çıkan İngilizce ve inin isanında yi zılmış bir çok gazetelerin Alm: yada bay Habibürrahman Kureyşi adında bjr müslün Hindili muha- biri vardır. Bay Kreyşi ile tanıştım. endisile görüşürken Hindistan ve ora hayati hakkında malümat iste dim. Bana dikkate sayan şeyler faydalı bulduğum için takriben üç yüz , bir temaal h birbirlerine de Bu oldük dırlar. etmiş dev gibi mielerin- işg »ı mal sonsuzluğu, V farkları Prensteriğin «Kast 1 İçinde , tüm 'mârnasile — efserievi mikyas varan servet yığınlanna tesadüf od! Jir.. Hinaisteanda; aşağı yükârı yedi yüz Hind prensliği mevcuddur İşgal pek ço imtaç — Gdiyor bağan ettikleri - saha, ehalisi otuz ab edileğ “hükümetlerle, amın mülkiyeti altında erazinin vüsatini aş& hül bir n küçük Bunları id re n ter eden prensi übü de iş u göre değişir. Bü- dildiği ka- eti, umumi r ve hame- "Takriben Hind pren yetle köylü ekislinin ratlığı üzerine müessestir n Hindili atle uğraşır. Bu halkı si çiflik sahibidir. Her ne bu çiflik hiblerinden her yalnız ehemmiyetsiz mekte ise de, ler, efsanevi servetlerin meydana için. çalışırlar. Bu da Hind » A en doğrudan biri, bir erazi adamları ve memle yardım öder zengin yanında, hayatında gittikçe büyüyen bir ehem- ab ediyor. Bunların mev- rün mevkiinden dahâ iyi Bir Hindli amele ailesinin mai- afı ayda kirk rüpi - bizim a yirmi lira - olarak hesab ki iptidâi bir ya gtir rupiyi ah amele sınıfı Kazanır varidatı yir- ındadır. Doku- kadınların pâramız eğilm zi demi Bu ki delik de bir amel mi ile otuz rupi arâ aylinde çalışan 1 daha azdı it dairesinde ister kırda, Alelâ- Hind amele- isler fabri şer sinin hayatı, Uyu yavrum uyu, yarın ben Per- tevle konuşurum! - diyordu ın ertesi gün de delikanlıyı bul- bil olmadı, kadın akşam üstü let eden Kızına: mak k işinden e O gündenberi ne evinde, ne hasta- hede kimse onu görmemiş! - dedi Suzan ses çıkarmadı Genç doktor kızı iterek kaçtığı vakit âcaba nerelere gitmişti? O gece Suzan p İ yemeklere gene el sürmedi, Apnesi yal vardı: — Biraz olsun ye kizim, — Boğazımdan geçmiyor, anne vwrucuğum böyle aç ya- şanmaz! Dün akşam da birşey yeme- din! Öğleyin de öyle! Sonra vallahi anacaksın! — Yiyemem anne... Biraz oturdular, onları avutmağa çalışan kanaryanın cıvıltısı bile kâr yorlardı. Anne, artık yalnız yavrusu- mun derdile üzülüyor; Suzansa imahv- olan aşkının iztırabile kıvranıyordu. Gene o bitmek, tükenmek bilmiyen acı gece başladı. Kız uyu Ha- m onu teselli ediyor: . Bak göreceksin mesud olacaksın!..» yardı Sabahleyin Suzan bitapbir halde Esiktı, Gözlerinin etrafı simsiyah, çök- müştü. Birlikte işe gitmek için onu al t miyordu. Her ikisi de dalgın düşünü- | ır, Yar ile sad ve kısa bir pan talon giymek mecburiyet kür lan Delhi amelesi, işini bitirir bitir mez, henien evine koşar, en âdi bif amelenin bile malik olduğu bir a» şâm elbisesini giyer ve soki ı k, memleketin en kalabali bir amiele gibi değil, kerli ferli bir adam gibi & diğerlerin arasına karışır uwari pazarı «Delhi: ence merkezidi de beğendik bulunur nin H tlarını göst ız olan iyanet etmekten girecek “parası ol arda bir aşağı bir yukarı dola şırlar ve hu larına dalarak bu ren- ârenk uzaktan bak- makla il ele; bu eğlen çekini anlar tezahürlere ifa ederler. Ekseriyetle memleket ş filimleri gösteren s Hind âmelesinin pek ziyade bel ettiği yerlerdir. Avru rika amelelerinin di i yerlerine y leri, keselerinin mü gelir. lere hâs olan muhtelif dinle- ik dini bayramları, Hindis- ı mühim hadise! 3 r arasında Hinö sara bayramile Hind mü nın kurban bayramları ilk safı teşkil eder. Bu bayramlarda eh lara, yahut ta eski zamanlardanberi Hindlinin meftun olduğ dahilinde lar, bu bayramlar münaseix planırlar, alaca bulaca kıy kaseler sanatlarım gösterirler. Bu hal, Hindili oameleye, kendisinin bir an için olsun bir «Nâbab> olduğu zehabın verir, Seyircileri en ziyade bir şey varsa oda, İç ven döğüşlerinin icra edi diği ve âdi barakalardır. Bu fi İ bilistifade en az talihli amele İ arttırdığı pek cüzi bir parayı İ uğurda sarfeder, "Tercih edilen hay van döğüşleri, horoz ile bülbül fet)i Tak de İ işgal eden bile, bu anlar, halkı en ziyade İsgal en ve alâka uyandıran bir spor esidir. Gündüzleri 48 derecei tte olan bir gölgelikte ya ki pek yorucudur. Güreşler şilt tünde değil, fakat bu husus iç velden hazırlanmış topr de yapılır. pah üm i a merakla s — Nen var? Hasta misin? — Hayır... Kohuşmağa bile mecali Terzihanede kızın ha zel Anastasın da nâzarı dik betti: — Sen tsok derd var, bayan... Nı İ oku... Amur romanı. İlats gibi gelir. İ Derdini unutur... - dedi Böylece bir gün daha geçti Diğer ünler de ayni şekilde biribirini takip etti. Suzan soluk, meyus kendi derdile kavruluyordu. Tediye günü, kazandığı ünce biraz sevindi, Kanarya, neşeyle: — İşte artık birinci sınıf işçi rasındasın!.. Adam akıllı para kazanı yorsun! - dedi, Genç kız, annesine memnünij raları saydı: — Bak, anne! Kendimizi kurt | rTüz... Fak | sayesinde... rayı gö te rini meyus naza larla Seğk yordu. Pertev kızını tahkir e denberi, k on iki zam uyumamıştı. Sofrayı kuran | narya sahte bir neşeyle: w İ (Arkası var)”

Bu sayıdan diğer sayfalar: