5 Eylül 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

5 Eylül 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HER AKŞAM BİR HİKÂYE Lâvantacı dükkânına ak saçlı, fakat hâlâ çok güzel, çok yakışıklı bir adam girdi. Tezgâhın arkasında oturan elleri manikürlü, dudakları boyalı genç satı- & kızlar ayağa kalktılar; — Buyrunuz efendim... diye seslen- diler, Bir köşede misafirlerile oturan dük. kân sahibi aksaçlı müşterisini gözlerile işaret ederek yanındakilere yavaş 8es» Je: — Meşhur romancı Sami Sacid... di- ye fısıldadı. Ak saçlı adam bir alay lâvanta çıkar- tıyor, hepsini birer birer kokluyor, fa- kat bir türlü hiç birini beğenemiyor. du. Dükkâncı gene misafirlerine muti. dandı: — Dehşetli lâvanta meraklısıdır. Fa- kat hiç bir kokuyuda beğenmez... Her zaman: «Nafile... Aradığım koku sizde yok...» der. Hakikaten meşhur romancı çıkarttı. Bı lâvantalardan hiç birini beğenme. yince büyük bir şişe kolonya alarak dükkândan çıktı. Tezgâhta oturan manikürlü tırnaklı genç Kızlar biribirlerile konuştular: — Tuhaf bir adam... — Evet... Dalma ayni cümleyi söy- ler: «Aradığım koku sizde yok... — Senelerdenberi aradığı kokuyu bu. lamıyor mu acaba? Evet, romancı Sami Sacid seneler- denberi aradığı kokuyu bulamıyordu. İnsanlar mazilerindeki hatıralarma birtakım garip bağlarla bağlıdırlar. Meselâ bazıları eski ve uzak bir hatı. Taya o vakitlerde işittiği bir şarkı ile bağlanmışlardır. Bu şarkıyı işittikleri zaman o yılların arkasında kalan uzak hatıra hemen hayallerinde canlanıve- Tir. Güzel günler, tatlı hatıralar zama- nında işittiğiniz bir şarkı seneler geç- tikten sonra yanınızda çalınınca veyâ söylenince kendinizi unutursunuz. Ge riye, geriye döner, Adeta o eski günle- ri tekrar yaşarsınız. Sami Sacid de hayatının, delikanlılık çağının en güzel hatırasına bir lâvan- ta kokusile bağlı idi. Bunun garip bir hikâyesi de vardı. Ak saçlı romancı bazen odasında göz- lerini kapar bu eski hatırayı, en küçük teferrüatına kadar düşünürdü. Bundan otuz sene evvel kalabalık, gürültülü eğlencesi bol bir Avrupa şeh. rinde talebe idi. Para sıkıntısı çeki yordu. Birçok kadınların mukavemet edemiyecekleri kadar güzel bir delikan. h idi. Bir gün güzel sanatler mektebine gi- den arkadaşlarından biri ona bir balo bileti vermişti. Bu kalabalık, eğlencesi bol, gürültülü ecnebi şehrinde talebe baloları pek coşkun, pek çılgınca ge- çerdi. O gece paralı bir arkadaşi Sami Sa- cide pek fazla şarap ikram etmişti, Balo salonuna girdiği zaman Sacidin başı fırıl fırıl dönüyordu. O gece için- de sebebini bilmediği bir sevinç vardı. Bir aralık orkestra bir vals çalmağa başladı. Sami Sacid dansetmek Istiyor- du. Tam bu sırada ileride birkaç arka. daşını gördü. Dostları maviler giyinmiş bir genç kızın etrafını çevirmişler kah. kahalarla gülüyorlardı. Genç kızın plâ- tin renginde saçları, uzun iri gözleri, bir büyük damla kırmız: mürekkep his. #ini veren minimini, kıpkızıl dudakları vardı. Sami Sacid ilerledi. Arkadaşlarma yaklaştı. Bu sırada mavili genç kızla “ gözgöze geldiler. Sanki ikisi de arala- rında büyük hâdiseler, birçok hatıralar geçeceğini o dakikada anlamışlar gibi uzun uzun, dikkatli dikkatli bakıştılar, Arkadaşları Sami Sacidi hemen mâ&- vili kiza tanıttılar; — İşte... Sami... Şimdi sizinle dans- etmeğe iştihalı tamam altı kavalye ol. duk. Dans için hangimizi seçefsiriz? Mavili kız gülerek Sami Sacide doğ- ru ilerledi. Sami Sacidle, iri gözlü, mavili genç kız dansedenler arasına karıştılar. Sa- mi Sacid genç kızdan'süzülen nefis lâ- yanta kokusunu ciğerlerini doldura doldura kokluyordu. O zamana kadar hiç böyle lâvanta kokusu duymamıştı. Bu leylâkla karışık lâvanta çiçeği ko- kusu idi. Biraz da yasemini andırıyor- du. Genç kızın lâvantası, hiç bir kadı- nın kokusuna benzemiyordu. Sami Sa- cid fısıldadı: — Sizin kendinize mahsus ne güzel Mavili kadının bir kokunuz var. Hiç bir kadının ko kusuna benzemiyor... Genç kız gülümsedi, tam bir Ameri- kalı şivesile ingilizce: — Evet... dedi, bu kokuyu kendim için hususi yaptırırım.. Dansederken gözgöze geliyorlardı. Bakişları sanki lehimlenmiş gibi uzun müddet biribirlerinden aynılmıyordu. Dans bitince arkadaşları güzel koku- Yu kız hakkında ona izahat verdiler: — Mavili kız Amerikalıdır. Burada güzel sanatler mektebinde resme tah- sil ediyordu. Bu sene mektebi bitirdi. İsmi Karolin'dir. Fakat çok garip bir kızdır. Aklına esen herşeyi yapar... Karolin ikinci dansı da Sami Sacid- le beraber etti, Adeta ahbap olmuşlar. dı. Arasıra Sami Sacid dansettiği genç kıza bakıyordu. Sıcaktan, uzun etsiz yüzü kızarmıştı. Bu plâtin saçlarının üzerine döküldüğü hafif kızarmış yüz ne kadar cana yakındı. İkinci dans sonunda Karolin Sami Sacide: — İster misiniz buradan kaçalım?. Başka yerleri dolaşalım... Benim Av. rupada daha bir haftalık zamanım kal. dı. Ondan sonra Amerikaya dönece- gim. Bunun için delicesine eğlenmek istiyorum. Beş dakika sonra kendilerini sokakta buldular. Başıboş, kahkahalar sâavura- rak, biribirlerinin kollarına dayanarak saatlerce, bu büyük, kalabalık, gürül. tülü ve bol eğlenceli şehrin sokakların. da iki genç deli gibi dolaştılar. Pek ça buk ve son derece samimi olmuşlardı. Hattâ Sami Sacid: z — Ucuz yerlere gitmeliyiz... Çünkü param çok az... diyordu. Genç adamın böyle parasızlıklan açık açık bahsedişi Amerikalı kızın pek hoşuna gitmişti. Kahkahalarla gülü- yordu. Sabaha karşı biribirlerinden ayrıldı- lar. Sami Sacid evine dönerken bur- nunda hep o hiç bir kadının lâvantası- na benzemiyen güzel kokuyu kokluyor gibi idi. Günler böyle geçti. Dört gün içinde dört senedenberi sevişenler ka- dar biribirlerinin hayatlarnıa girmiş- lerdi. Beşinci günün sabahında posta- cı Sami Sacide bir mektup getirdi. Ka- rolinden geliyordu. Genç kız şöyle ya- zıyordu: «Dün gece seni üzmemek için söyli- yemedim. Bugün Amerikaya gitmek üzere yola çıkıyorum. Gitmeğe merbu- rum. Fakat seni unutacağımı hiç de tahmmin etmiyorum.» 5 kocası Mektupta tıpkı Karolin gibi leylâk ile karışık lâvanta çiçeği kokuyordu. Sami Sacid Karolini hiç unutama- dı. Büyük bir adam «Erkekler serseri- lik, parasızlık ve gençlik zamanında hayatlarına giren kadınları unutamaz- lar.n der. Sami Sacid de Karolini | bir türlü unutamıyordu. Seneler geç- ti. Bu küçük maceradan hatıra olarak o güzel koku kaldı. Sami Sacid Karolini düşünürken o güzel kokuyu hissediyor gibi olurdu. Yanından geçen bazı şık kadınların kokusu burnuna kadar geliyordu. İşte böyle zamanlarda Sami Sacid heyecan içinde kalırdı. Acaba o koku mu?.. O leylâk ile karışık lâvanta çiçeği koku- sunu her yerde arıyordu. Fakat bula- miyordu. Aradan böylece seneler geçti, Geçen yıl Sami Sacid romanlarına yeni mev. zu bulmak için çok uzun bir seyahate çıktı. Meksikaya kadar uzandı. Akuva Kaliente denilen eğlence şehrinde bir Meksika barında otururken birdenbire titredi, Arkasındaki masadan buruna kadar bir koku süzülüyordu. Evet ay- ni koku Karolin'in kokusu... Döndü. Gözleri kendisini aldatmıyordu. Arka- sındaki masada Karolin oturuyordu. Fakat aradan bunca yıllar geçtiği hal- de hâlâ çok, pek çek genç görünüyor- du. Hemen kalktı. Genç kadının masa- sına yaklaştı. Heyecan içinde: — Karolin dedi, seni kokundan ta- nıdım... Genç kadın şaşırdı: «— Fakat affedersiniz. Ben Karolin değilim... Karolin benim ablamdır... Şimdi Çinde... Kocası orada ticaretle meşgul... Evet iyi biliyorsunuz bu koku Karolinin kokusudur... Garip bir koku değil mi?. Zavallı ablacığım... Çinden resmini göndermiş... Ne kadar iht'yar- lamış demek kendisini tanıyorsunuz ha... Otursanıza... Ben de tatilimi ge- çirmek için Meksikaya geldim... Saml Sacid genç kadının masasına oturmadı. Ak saçlı adam hâlü her yer. de o güzel kokuyu arıyor... Hikmet Feridun Es de iş ve İşçi bulmak için istifade ediniz! * ADYOLI ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM ker yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız Ankara Tarih, Dil, Coğrafya fakültesi Direktörlüğünden : 1 — "Talebe kaydına 15/9/938 tarihinde başlanacak 15/10/938 tarihinde son verilecektir. 9 — İkmal imtihanları 10/10/938 de başlıyacak 15/10/93$ de bitecektir. 3 — Tedrisata 17/10/938 pazartesi günü başlanacaktır. 4 — Bu yıl yatılı tülebe alınmıyacaktır. (2827) (5144) iie eml Mice Mik im akel amme İn Gümrük muhafaza genel komutanlığı istanbul satınalma komisyonundan 1 — 10 tane sandal bot için satın alınacak 9 kalem penta marka yedek parçaların 13/9/938 salı günü sant 11 de açık eksiltmesi yapılacaktır. 3 “Tahmini tutarı 790 lira ve ilk teminatı 60 liradır. 3 — Şartname ve evsafı komisyondadır. Görülebilir. 4 — İsteklilerin ilk teminat makbuzları ve kanuni vesikalarile gün ve $a- atinde Galata eski ithalât gümrüğü binasındaki komisyona gelmeleri. (5846) Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığı Istanbul Satın alma Komisyonundan: 1 — Muhtelif boyda 900 tane bayrağın müteahhit nam ve hesabına istek» 4 çıkmadığından 8/9/938 perşembe günü saat 11 de yeniden açık eksiltmesi yapılacaktır. 2 — Tasınlanan tutorı 1502 Jira 35 kuruş ve ilk teminatı 113 Jiradır. 3 — Şartnamesi komisyondadır. Görülebilir. 4 — İsteklilerin gün ve saatinde ilk teminat makbuzları ve kanuni vesi- kalarile birlikte Galata Eski İthalât Gümrüğündeki komisyona gelmeleri. ii (6056) Tarihi DİŞİ KORSAN Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli 'Tefrika No. 106 “Seni çılgınca seviyorum, Aris! Bana kalbini ver.. ve omuzlarıma sarıl. denize birlikte atılacağız!,, — Nereye döneceksiniz? — Bizansa... Şu karşımızda yük- selen, etrafı surlarla çevrilmiş şehre, — Yalvarınm $ize: Gidince impa- ratora benim burada esir olduğumu ve vahşi bir hayvan gibi demir par- maklık içinde hapsedildiğimi söyle yin! — Merak etme, prensesi Bütün arzularınızı yerine getirmek isterim. Size daha büyük iyilik yapsam, beni ne ile teltif edersiniz? — Burada bana yapacağınız bü- yük iyilik, beni ancak bu kafesten çıkarmak olabilir. — Sizi bu gece kaçırsam... — Bizansa mı? — Evet. Hattâ biraz sonra.. — Hiç menun kalmam. Çünkü ben babamın öcünü almadan dön- memeğe ahdettim. — Kimden alacaksınız öcünüzü? — Saidden.. Aryüs düşünceli bir nı salladı: — Bu işi başkasına bıraksak, şim- di benimle gitmeğe razı olmaz misı- nız? — Benden başka kim vurabilir onu? — Sizin gibi ondan öç almak isti- yet bir esir. — Saidi öldürebileceğinden emin misiniz? — Şüphesiz. Biz Bizansa vardığı- miz zaman, onun d& vücudü soğu- muş olacak. Aris sevincini yenemedi; — Pek âlâ, Öyleyse hazırım kaç- mağa... Bu hizmetinize mukabil ne istiyorsunuz benden? Aryüs: — Fâzla konuşmağa vaktimiz yok, dedi, size bir kelime ile ne istediğimi Söyliyeceğim. İtiraz ederseniz, menfi cevab verirseniz, yürüyüp gideceğim, Aris: — Sizi dinliyorum. Diyerek parmaklıktan ellerini uzattı. Yalvarmağa başladı: — Beni burada bırakmayın! Aryüs kulağına eğildi: — Kalbinizi istiyorum! Aris birdenbire sendeledi. Aryüs ilâve etti: — Sizi, gemiye geldiğiniz günden- beri seviyorum, prenses! Aris o kadar şaşalamıştı ki, o da- kikada sevmek ve sevilmek aklından bile geçmiyordu. Aryüs bir kaç saniye hareketsiz durdu... Cevab alamayınca tersyüzü- ne döndü. ambarın merdivenine doğru yürümeğe başladı. Aris bu işte ne Kaybedecekti? Aryüse: «Senin olacağım!» demekle ebediyen onun olacak değildi ya. Za- ten onu yeni tanıyordu. Yakışıklı, gösterişli ve güzel konuşan bir er- kekti o. ” Aryüs gidiyordu. Arisin gözünde Bizansın hayali do- laşıyordu. Ne pahasına olursa olsun yurduna kavuşmak istiyen Aris ca- hil bir kız değildi. Ayağına gelen bu fırsatı kaçırmak istemedi. Peki.. istediğinizi veriyorum tavırla başı- sizel Diye seslendi. Aryüs, Bizanslı prensesin ergeç kendisine müsbet cevab vereceğini ve bugün değilse bile, yarın, öbür gün kendisini seveceğini tahmin ediyordu. Gülümsedi. geti döndü: — "Teşekkür ederim, Aris! “Şimdi beni bekle.. etrafı bir kolaçan ede- yim. Aris bu sırada Romalı delikanlıya heyecanla sordu: — Beni nasıl kaçıracaksın? — Yavaşça denize atlıyacağız.. yü- zerek sahile gideceğiz. Aris birdenbire ümidsizliğe düştü: — Ben, kayıkla gideceğimizi sanı- yordum. Ömrümde bir kere bile de- nize girmediğimi keşki size önceden eseydim.. — Sözünüzden vazgeçiyor musü- nuz? — Hayır amma. — Ben sizin yüzmek bilmediğinizi önceden tahmin etmiştim. Hiç me- rak etmeyin! Ben İtalyada yüsücü- lüğü İle meşhur bir adamım. Sizi arkama âlacâğım.. surlara kadar Yüzeceğim. Yolumuz uzun değil, Aris bunu duyunca sevindi. — Gemiden inerken yakalanırsak, — İşte ben de yakalanmamak için, nöbetçilerin uyuklamasını i bekliyo- rum. Reis kızlarla şarab içip eğleni- yor. Arabların hepsi sarhoş. Amba- ra bakan Semikoyu da nasıl olsa at- latırım. Aryüs yavaşça ambardan yukarı çıktı. Etrüfma bakındı.. biraz ötede bir Arab denizcisinin koruldıyarak uyuduğunu gördü. Güvertede baş- ka kimseler yoktu. Kaçmak için bundan dahâ iyi bir fırsat ele geçemezdi. Aryüs tekrar ambara indi. demir kafesin önüne geldi: — Meydanda kimseler yok yay- rum! Hemen uzaklaşalım, bu işken- ce ve iztırab yuvasından, Çarçabük kafesin zincirini çöz- dü.. kapıyı açtı: — Ben bu işkence yuvasında ta mam üç yıl esir olarak kürek çektim, prenses! Aryüs üstündeki elbiseyi çıkardı, Ambardan yukarı çıktılar, Merdiven ağzında uyuyan nöbetçi hâlâ horulduyordu- Aryüs, sevgilisinin kolundan çeke- rek bir halat yığınının yanına gö- türdü: — Burâdan yavaşça denize sarka- cağız. Hızlı atlarsak görenler olur. Aris heyecan içinde çırpınıyordu. Genç ve güzel prensesin kalbi o gü- ne kadar böyle koparcasına çap- mamıştı. Aris bir aralık Üzerlerine doğru yürüyen bir gölge sezdi. — Biri geliyor.. gördün mü? Aryüs güldü: — O gördüğün, bir gölgedir.. di- rTekte sallanan yelkenin gölgesi.. Arisin nasıl bir heyecan içinde bo- caladığı titremesinden, sendelemesin- den belliydi. Aryüs, yakalanırsa, gemi direğin. de nasıl asılacağını biliyordu. Ölümü | göze almıştı. O, iyi yüzme bildiği için korkmuyordu. Deniz sakin, fakat karanlıktı. Gökyüzü bulutluydu. Ar- yüs, prensesi kucağına şldı. direğin ipini çözerek denize sarkıtı. ipi bacağına dolıyarak suyun üstüne ka- dar sessizce indi. * Necib Hayyat, denizdeki o çırpınlı- Jarı göstererek: — Ya emir, dedi, Bizans denizinde- ki yunus balıkları gece birbirlerini nasıl kovalıyorlar?! Nühaş, yeni sevgilisini dizinin di bine oturtmuştu. Yuana, Necibin sözlerine güldü; — Bosfordaki yunus balıkları ge» €e uyumasını insanlardan iyi bilirler, Necib dayanamadı: Ya bu çırpıntılar, bu suyun üs tündeki atlamalar nedir? — Size hayaletler görünüyor... Sâid başını kaldırdı.. denize baktı, | — Gerçek, akşamdanberi meyda- na çıkmıyan yunus balıklarının bu saatte birdenbire birbirini kovalama. ğa başlaması garib değil mi? 'Yuana çok alaycı bir kadındı: — Bizanslı yunuslar gece yarısı uyanırlar. Diyerek şarab kadehine sarıldı. Sald: — İçelim arkadaşlar. keyfimize bakalım. Diye söyleniyordu. Saidin hiddeti geçmişti. Arisi ambarda hapsettik- ten sonra, esirlerden bir başka ka- dını yanına almısşa da, Arise verece- ği cezayı da düşünmekten geri kalk mıyordu. Said çok kinci bir adamdı. Zaten | bu onun en kuvvetli meziyetlerinden biri idi. Sald ancak kinetliği ve inat. çılığı sayesinde müşterek bir donan- ma yapmağa ve onun başına geçme. ge muvaffak olmuştu. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: