11 Eylül 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

11 Eylül 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sinema yıldızlarının çoğu za nedildiği gibi güzel değildir Çoğu kusurludur, bir kısmı ise adam akıllı çirkindir Makıyaj ve stüdyolardaki bol ışık bu kusurları örttüğünden yıldızlar başka yerde resim çektirmekten çok korkarlar Pek çok kimstler'sinemia nı dünyanın eh güzel ka nederler, Bu zan tamamen yanlış Sinema yıldızları içinde güzel olanı pek r.Hattâ binlerce mektup âlan yıldızlardan bir kısmı adam akıllı çir- kindir. Şimdiye Kadar sinema yıldız- lari arasında, hakikaten güzel deni cek birkaç kişi görülmüştür. B siz filim zamanına 15 sene içinde geçen sinem arasında yalnız Biliy Dowe ve Corir Ith kusursuz güzeldiler r sinema yıldızlar: zel olmadıktan başka kusurludur. Ei si gözü saşıdır, sinin burn! Iktır, kimisinin ağzı dehşetli bü ür.. Bütün bu kusurlara rağmen m şöhret kazanmaları iki şe ileri geliyor: 1 — Kendilerine - Pro- jektörlerin ziya oyunu ile makyajın kusur'arını örtmesi... Airerika stüdyolarında en bol olan şey vrojektördur. Bir noktaya istenii- diği kadar projektör tevcih -edilebi- lir. Bu projektörlerin ışığı ortalığı zi- ye dalgasına boğar, Bu ziya bolluğu den mahsus bir tip yaratmaları, 2 içinde kusur kaybolur; Esasen evvel- | ce mükemmel makyaj da yapıldığın- rpık burun düz, iri ağız küçük görünür. Hasılı yıldız . kusursuz bir güzel halini alır . Yıldızlardan her biri kusurunu bi- lir, Bunlardan bir kısmını sayalım; Ciaudetten Colbert ve Marlenenin bu- runları ia Geri Joan Crav- ktür. Grace . Virginia Bruce'nin alnı çok ge: Myma Loy'un ayakları böyük ve ayak bi lekleri kalındır. Norma Shearer şeh- lâdır. Miriam Hopkins'in çehresi düz ve serttir. Joan Blondel'in gözleri dana gözüne benzer. Ruth Chatter- ton'un burunu basıktır... Daha bunun gibi birçok yıldizlar alanabilir. Fakat bu kusurlar on- | 3 yıldızım hakik« resimlerile filmdeki vaziyetleri; Yukarıda Greta Garbe, solda Bette Davis, sağda Marion Davis ların filim çevirmelerine ve filimde kusursuz görünmelerine mâni olmu- yor. Meselâ Claudette Colbert birkaç sene evvel Kleopatra filmini çevir- mişti, Kleopatranın çekme ve kusur- suz bir burunu olması lâzımdır. Ciaudette'nin çarpık burunu, mak- yaj ve bilhassa ışık oyunu İle mü- kemmel bir çekme burun gibi göste- rilmiştir. Artistler kusurlarını bildikleri için | stüdyodan başka bir yerde resim ktirmekten son derece. korkarlar. idyoda çekilen resimleri de uzun uzadıya tedkik ederler, beğenmedik- lerini derhal ortadan kaldırırlar. Buna rağmen vakit vakit yıldız- ların stüdyo haricinde resimleri çeki- lebiliyor. Bu resimlerle yıldızların filimlerde resimleri yanyana getiri- ince aradaki müthiş fark derhal gö- ze çarpıyor. Bugün dercettiğimiz bir- | kaç resim bufarkın büyüklüğünü göstermektedir, ” Hollivutta şu sırada hakikaten gü- zel denilebilecek attist pek azdır. Esmerler arasında Gail Patrick, sa- rışınlar arasında Madeleine Carrol kusursuz güzel sayılıyor. Bunlardan sonra sevimliler sınıfı gelir, Bu sınıf- ta Jean Arthur, Rochelle Hudson, Jean Parker, Mary Carlisle bulun- maktadır, Bir de çehrelerinin hatları hiç te muntazam olmıyan, fâkat göze hoş görünenler vardır. Bunlar' Marlene, Simöne Simon, Norma Shearer, Hep- burndur. Bir.de çirkinler sınıfı var- dır: Grace Moore, Lily Pons, Eleanor Powel, Sonja Henie bu sinıfa dahil- dir. Bunlar sırf zekâları, istidadları sayesinde yıldiz olmuşlardır ; Bugün için Hollivutun en güzel iki artisti: Solda Gail Patrik, sağda Madeleine Carrol Deniz hasreti Denizlerimizin güzelliği hiç bir tarafta yoktur ... M- Aldığı bahşişle bir buçuk milyon frank toplıyan bir kapıcı - Iki profesörümüzün iç çekmesi Marsilya limanının manzarası Marsilya, ağustos Hergün Köprüden geçerken; va- İ purla Bağaza, Kadıköyüne, Adalara giderken; yahut evinizin pencere- sinden seyrettiğiniz denizin ne kadâr büyük bir kıymeti olduğunu hiç dü- şilndünüz mü?... Bunu anlamak için deniz kenarında doğan ve deniz ke- narında yaşıyan bir adamın, kısa bir i müddet olsun, denizden uzak kalması | xâridir, İ Deniz hasreti. © ne büyük, ou: uvvetii şeydir. Deniz kenarında do- hi i öm yaşıyanlar arasında, . denizöen vzak düşenler bunu pekâlâ iyi bilirr | ler. İçerilerde oturdukları yerler. ne kadar güzel, ne kadar rahot olursa olsun daima denizi ararlar. Karşılar rında gördükleri yeşillik kendilerine denizi hatırlatır, tarlalarda rüzgirm tesirile dalgalanan ekinler deniz hi sini verir. Fransanın içerilerinde geçirdiğim bir ay zarfında denizden uzak kak mıştım. Paristg Sen, Vichyde Alliee nehri olmasına rağmen geniş ufuk- Iu; mavi denizler gözümde tülüyordu. Vichyden 2,35 de kalkan tren gece saat on birde Marsilyaya vasıl oluyor. Geceleyin karanlıkta denizi görmek | kabil olamadı, Sabahleyin gözlerimi açıp ta pencereden baktığım zaman denizle karşılaştım, Mavi bir deniz... Beyaz yelkenlerini açmış gemiler gi- dip geliyor, uzuktan büyük vapurlar | görünüyor. Hemen giyinip otelden çıktım, | Marsilyanın meşhur Caneblere caâ- desini katederek eski limana kadar geldim. Deniz bütün azametile önüm- de duruyordu. Rıhtıma hafif hafif İ çarpan dalgacıklar, tatlı bir-s€s çıka- Tıyordu. Çok sevilen bir dosta kavuş- muş gibi bir his duyuyordum. Eski limana bakarken, her gün | matbaanın penceresinden seyrettiğim İ Fındıklı, Be: | dolunu y im gözümün önündi T& Marmarayı, Kadiköyünü, Adaları gördüm. O zaman dikkat ettim, bu denizde bizim Marmaranın açık ve tatlı mavbliği yok... Hattâ yalnız bu- rada değil, denizlerinin güzelliğiyle şöhret kazanmış olan İtalya suların- da, Fransanın Nis sahillerinde bile deniz, fazla çivit karıştırılmış gibi, lâciverti andıran maeviliktedir. Bizim masmavi denizlerimiz eşsizdir, on- ların güzelliğini hiç bir tarafta bul- mak kabil değildir. ... Marsilyada, istasyondan hususi bir yolla geçilen ve yataklı vagonlar kumpanyası tarafından idare edilen Terminus oteline indim. Bu otelin evvelce" garip bir hususiyeti - vardı: Otelde bir geceden 3 geteye kadar kalan muayyen flati verirdi, Üç ge- den fazla kalan yüzde yirmi beş fa7- la öderdi. 15 günden fazla kalan bir adam yüzde yirmi beş.daha verirdi. Yani otelde oturmak müddeti uza- Gıkça fiat de artardı, Bunun sebebi Marsilyadan geçen ve bir gece kalıp dinlendikten $ yoluna - devam edecek olan yolcuların yer bulmasını temin etmekti; Şimdi bu usulü kaldırmışlar, fakat fiatlere bir misli zam yapmışlar. Ev- velee 20 frank olan bir oda şimdi 40 iranga... Maamafih yine otel dopdo- lu, Çünkü istasyonun adetâ içinde. Eşyanın nakli, gidip gelme pek kolay oluyor. Sonra odaları, servisi de çok iyi, Bu otele gidip gelenlerin çokluğu hakkında bir fikir vermek için şunu anlatmak kâfidir: Avrupaya $ık sık giden tanınmış #oktorlarımızdan biri Marsilyadan geçtikçe dalma bu otele inermiş. Ote- hin yaşlı bir kapıcısı varmış, Bizim doktoru iyi bir müşetri olarak ta- mımış, otele geldikçe en iyi odanın ve- rilmesini temin edermiş. Kapıcı bir gün doktora: «Benim Şöyle bir arızam var, ne yapayım?» diye sormuş, Doktor da bir tavsiyede bulunmuş Kapıcı bundan çok İsti- fade etmiş ve bizim doktora minnet. tar olmuş. Doktor, bundan on sens Gel Mürsilyadan geçerken Kapıcı #endisiri karşılamış: — Arük son görüşmemizdir a Dir dailz göremiyeceğim müteessifim. demiş; Hayır olsun, neden? — Artık kendi kendimi tekaüd edi- yorum. Bundan sonra istirahat ede ceğim. — Demek ihtiyarlığınızı temin et- tiniz? — Evet, aldığım bahşişlerden lanmış bir buçuk milyon var, Bununla memleketimde bi lik, emlâk, biraz da esham âlac. Çiflikte oturacağım. Bunu işiten ye yaşının İlerlen masına. Yağmen elân çalışmağ bur olan doktor içini çekmis ssö top- angım Tanınmış profesörlerimizden biri de bana şunu anlatmıştı: - Pariste tahsilde iken hastalş ım. Hava değiştirmek üzere $e- mi hir civarındaki Saint Cloudda h lenin yanına pansiyoner olarak git- miştim. Bu ailenin reisi mürettipti, karısı da bir mektepte hoca idi. İkisi de çok iyi insandı. Saint Cloud ve s6s- sizliği hoşuma gitti, uzun müddet bu ailenin yanımda kaldım. Aradan seneler geçti, ihtiyarladık. r defa Paristen geçerken «gidip şu aileyi araştırayım» dedim. Bir ır günü Saint Cloud'a - gittim. den oturduğum evin kapısını çaldım. Geng bir kadın Kapıyı açtı, Mürettip aile- sini sorunca: — Burasını bir kaç sene evvel sat tılar, civarda...... sokağında bahçeli bir apartıman aldılar, oraya müracaat edin... cevabini aldım, Verilen adrese gittim. Kapıyı mü- rettip açlı, Görür görmez beni tanıdı. Sevinçle ellerime sarıldı; içeriye dik. Biraz ırâ karısı, çocuklar man mürettip anl — 35 sene çalıştıktan sonra epey- ce para biriktirdik, O bildiğiniz eyl E T, (Devamı 12 nci salıifede)

Bu sayıdan diğer sayfalar: