20 Eylül 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

20 Eylül 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bahife 6 Üzüm kürü Üzüm en faydalı meyvadır Eylül ayı Avrupa ve Amerikada üzüm kürü zamanıdır. Fransada bil- hassa Almanyada iyi üzüm yetiştiren ve kür yapanları çeken köyler var. dır. Kür yapanlar bu köylerde kala- rak, bağlara giderler ve kütüklerden kopardıkları taze üzümleri bol bol yerler. Üzüm kürünün vücude fevkalâde faydası vardır. Mide ve barsakları dinlendirir, kuvvetlendiri, Vücuttaki zehirleri (toksinleri) çıkartır. Üzüm- de bulunan asitler, şeker, çekirdekle- rindeki tanen, ve kabuklarındaki vi- taminler sayesinde bütün meyvaların en faydalısı olmuştur, Üzüm, hazmı en kolay meyva oldu- £ü için hastalara, ve küçük çocukla ra bile verilir. Üzüm müdrirdir, asit ürik miktarı- ni azaltır ve vücuttan çıkmasına yar- dım eder. Üzüm, müleyyindir. Münkabız olan- lar üzümü yerken kabuklarını yut- malı, fakaf çekirdeklerini çıkarmalı- Sıhhati tam olanlar üzümü kabuk- ları ile yemelidirler. Çekirdekleri mümkün olduğu kadar çiğneyip ez- dikten sonra yutmaldır. Cild hastalıklarında, Trumatizma- dan muztarip olanlara, böbrek rahat- sızlıklarında üzüm çok şifalıdır. Üzüm kabuklarındaki vitaminler insanın genç, kuvvetli kalmasını te- min eder ve sinirlerini kuvvetlendirir. Bunun için üzümü kabukları ile ye- mek faydalıdır. Bütün rejimleri tecrübe ederek şiş- manlamağa muvaffak olamıyanlar üzüm Kürü ile birkaç kilo alabilirler. Şişmanlıktan müşteki olanlarda yalnız özüm yemekle yapacakları kür savesinde zayıflıyabilirler. Üzüm kürü yapılacağı zaman dok- tora müracaat ederek, onun tayin edeceği miktarla küre devam etmek en doğru harekettir. Üzümden maada asma yaprakları da çok faydalıdır, Asma yaprağı haş- Jarıp suyu içliirse fevkalâde müdrir- dir. Bundan başka ishal zamanında bu su içilirse rahatsizlik pek çabuk geçer. Gnl Yüzün parlaklığı nasıl geçirtilir? Yüzün yağlı ve parlak durması çir- kin bir manzaradır. Bu halin önüne geçmek için yüz yıkandıktan sonra bir pamukla şu mahlüttan sürüp ma- saj yapılmalıdır: İki çorba kaşığı gülsuyu içine bir çorba kaşığı limon suyu, yarım kaşik saf gliserin karıştırarak bir şişede mu- hafaza etmeli. <2 21 21. A Saç tuvaletlerinde mühim değişik. likler olmuştur, Geçen sene enseye uzatılan ve uçları içeri doğru kıvrılan Taze domates Salamurasız kışa nasıl saklanabilir? 'Taze domatesleri bütün olarak ve salamurasız kışa muhafaza etmek için olgun, fakat çürüksüz ve beresiz do- matesleri intihap etmeli. Temiz bir peçete İle birer birer silmeli ve sırça kavanoz içine dizmeli, Diğer taraftan bir tencere suyu ateşte fıkır fıkır kaynatmalı. (Yağmur suyu olursa daha iyi olur.) Ateşten indirerek tamamile soğumağa bırak- malı, Su soğuyunca kavanozdaki do- mateslerin üzerine dökmeli. Su do- matesleri tamamile örtmeli ve bir par- mak yüksek olmalıdır. Suyun üzeri- ne de bir parmak yüksekliğinde z0y- tinyağı koyarak kavanozun ağzını kapamalı, rüzgârsiz ve güneşsiz bir yerde muhafaza etmelid'- Saçları kuvvetlendirmek için bir ilâç Bu mevsim dökülen saçları kuvvet- lendirmek için şu ilâçla friksiyon ya- pılırsa faydası görülür: Ayni miktarda kâfurlu ispirto, rhum, ve Hintyağını karıştırarak şi- şeyi güzelce salladıktan sonra kullan- malı, saç köklerine iyice masaj yapıl- malıdır. #açlar ekseriyetle tepeye kaldırılıyor ve uçları birçok bukle halinde ilişti- riliyor. Üzümlü tart 500 gram un, 250 gram tereyağı, bir tutam tuz, 100 gram ince pudra şekeri ve pek az su ile bir hamur tut- malı, yuvarlamalı, üstüne bir örtü örterek 24 saat bırakmalı. Ertesi günü bu hamuru merdane İle açtıktan sonra yağlanmış bir kü- çük tepsiye koymalı. İçine yıkanmış ve salkımından tane tane ayıklanmış tatlı beyaz üzümü yan yana dizerek doldurmalı. Diğer taraftan dört bardak sütü | bir tencereye koyarak kaynatmalı, içi- | ne 175 gram şeker, dört tane (ayrı kapta telle köpürtülmüş) yumurta, 150 gram makineden geçmiş iç bade- mi karışlırarak üzümlerin üzerine dökmeli ve tam karar fırında üç çey- rek saat pişirmeli, Soğuk olarak sof- raya çıkarmalıdır, Pudra sürerken bazı kusurlar örtülebilir Yüze pudra sürererken yüzdeki ufak tefek kusurları örtmek kabildir. Bu- run İnce, yahut küçük ise, yüze ten * rengi pudra, buruna beyaz pudra sü- rülmelidir. Burun bilâkis büyük ise, yüze açık ten rengi, buruna koyu pudra sürmek muvafıktır. Resimde görülen saç tuvaletleri en fazla beğenilen ve rağbet gören mo- dellerâir, Moda haberleri Yanak üzerinde ben pek beğe * Şapkalar tepeler ya çok yük- sek ve sivri, yahut tamamile düz hiç tepesiz giyilecektir. A Amerikada sinema ertisti Gingeri Rogers'in çıkardığı moda pek çabuk herkes tarafından ka- bul edilmiştir. Dudak, yanak ve fernak cilâsının ayni kırmızı ren- ginde çorap giyen artisti pek çok kişi taklid etmektedir. Çoraplar ki- raz, yahut ateş renginde giyilmek- tedir. X Hermin, samur, sincap kürk- lerinin yalnız kuyruklarından yü- pilân manto yakaları çok beğeni- Tiyor. 4 Yünle ve ipekle örülen elbise. ler ve bluzlar her zamandan fazla rağbettedir. Drape ve büzgü modası kış tu- valetlerinde hâlâ rağbetledir. Kavun kabukları) ( muşmuizre cevar Bunlardan şekerleme ve turşu yapılabilir. Yenilen kavunların kabuklarını at- mamalı, Bunlardan gayet nefis şeker- leme ve turşu yapmak mümkündür. Şekerlemesi: İçi sert olan kavun- ları yedikten sonra üst kabuklarını keskin bir çakı ile tıraş etmeli, dört köşe olarak küçük parçalara taksim etmeli. Kaynar su içerisine batırıp çıkardıktan sonra gayet koyu şeker şerbeti içinde kaynatmalı. Parçalar şeffaflaşınca biraz tuz halinde vanil- ya atmalı, Bir taşım kaynadıktan sonra ateşten İndirmeli, Bu şekerlemeden keklerin içine meyva şekerlemesi yerine konulabil- diği gibi, yapılan torteleri de süsle- mek mümkündür, Turşusu: Şekerleme için hazırla- nan kavun kabuklarını şeker şerbeti yerine sıcak sirke içerisine atmalı. Arzu edilirse sirkeye sarmısak, biber, konulabilir. Bu turşu hiyar turşusu- nun aynıdır. —— — Piyano tuşlarındaki kirler nasıl temizlenir? Nevin: Piyano tuşlarındaki kir lekele- Tini oksijenli su ile slilniz, pek çabuk te- mizlenir, bembeyaz olur. Beyazıd, Feriha Çağlar: Vakitsiz be- yazlanan siyah saçlardan niçin hoşlanmı- yorsunuz? Boyalânan saçın rengi daima belli olur. Her on beş günde yahut her ayda bir mutlaka berbere gidip beyazla” şan köklerini tamir etlirmek lâzımdır. Bü zahmete ne diye katlanacaksınız? Genç bir yüzle beyazlaşmış saçlar gayet kibar durur. Fikrinizden vazgeçiniz, saçlarıni- m boyalmayınız. Salon âdabı Beyoğlu, Ahmed Ç.; 1 — Kadınlann size önce cluzatmalarını beklemelisiniz. Ellerini öpmek için bile olsa siz iptida el uzatamazsınız. 2 — Bir salona girince ev sahiblerini #elâmladıktan sonra diğer tanıdıklarını- zın yanıma gitmelisiniz. 3 — Arkadaşlarınızın hakkı var, Bir za- manlar dansa davet edilen bayan dans bittikten sonr yerine götürmek icab ederdi. Halbuki şimdi dans bitince ba- yanı eğilip selimladıktan sonra âynlı- yorlar. 4 — Koyu renk elbise tereih edilir. Hangi rengi tercih etmeli? Mudanya: Arnavlküy, Selma Yavuz: 1 — Denizden çıktıktan sonra yüzünüzde ne gibi lekeler olduğunu izah ediniz. 2 — Adresini bilmiyoruz. 3 — Sarışınlara mavi, yeşil, lâcivert, siyah yaraşan renklerdir. Fakat giyilen elbisenin rengi saçlan ziyade güzlerin ve cildin rengi ile imtizaç etmelidir. Giyece- #lniz elbisenin rengini gözlerinizin ve te- ninizin rengine göre İntihab ediniz. Nakleden: (Vâ - Cenan: — Görüyorsunuz ya, işte.. Ölmeğe mecburum... Reşid paşanın kızı lekeli yaşıyamaz... — Hayır, hayır... Senin kabahatlı olduğuna Inanamam... Sen, muhak- kak ki, bir felâkete kurban gittin. — Kabahatliyim, teyzeciğim, gü- nahkârım... — Demek birisini sevdin? hatânı düzeltmek belki de kabildir. Genç kızın yüzü büyük bir nefret ifade ederek, telâşla: — Hayır! » dedi. - Sevdiğim adam bana lâyık olmıyan âdi bir insandır. Kabahatim affedilemez. — Bir anne evlâdını ne suretle olur- sa olsun her zaman affeder. Çektiğin azab, senin için, cezaların en büyüğü- dür. Görüyorum ki ıztırab içinde kıv- raniyorsun. Ben bu manzâraya seyir- ci kalamam. Ne bahaüsına olsa da seni kurtarmağa, teselli etmeğe mecbu- Tum! — Asıl annem sensin, bunu bilirim, MEŞUM KADIN Aşk ve macera romanı Nü) Tefrika No, 11 nın artık çaresi yok!.. — Gel yavrucuğum, yanıma... Ba- na sarıl... Birlikte ağlıyalım, birlikte aci çekelim... Bize çarpan felâkete karşı durmak için bana yaslan... Fa- kat ölme... İntihar alçaklıktır, şeref- sizliktir... Genç kız, yavaş yavaş söylendi: — Yaşamak!,. Yok, kabil değil... — Mazeret kabul etmiyecek dere- cede kabahatli olsan da gene yaşama- ısın... Hem de dünyaya gelecek olan o masum çocuğa kasdetmeğe hakkın yok.. Reşid paşanın kızı, teyzesinin ayak- larına kapanarak: — Dinle beni, teyzeciğim, anneci- ğim, dinle beni... Sana meseleyi anla- tayım da hükmünü ver... Ağır ağır, isyan etmeden, şikâyet etmeden, bütün aşk macerasını, oldu. ğu gibi nekletti: Delikanlıyı nasıl sev. diğini, onunla evlenmek üzere ne ha- yâller kurduğunu ve kaışı tarafın maddi menfaat duygusile hareket et- ş ah teyzeciğim... Fakat beni kurtarma. | mesi üzerine nasıl çileden çıktığın. birer birer izah etti. İhtiyar kadın sordu: — Gebe kaldığını biliyor mu? — Hayır... Onu koyduğum günden- beri bir daha yüzyüze gelmedik. — Bu sıralarda ya evlenmiştir, ya evlenmek üzeredir. — Bana ne?... Ben onu hayatımdan tamamile sildim. Öyle bir adamın mevcudiyetini hatırlamıyorum bile... İsmini dahi unuttum. — Gel kızım, dua edelim. Allah el- bet bize bir selâmet yolu gösterir. Bu yaptığın kabahati, yaşadığın müddet- çe aklını başina toplıyarak ödersin. Şimdi her şeyden evvel ayıbımızı iyice saklıyalım. Kimse duymasın. Teyze kollarını açtı. Cenan hıçkıra hıçkıra ağlıyarak ona sarıldı. Demek yaşamağa hakkı vardı, yaşıyabilecek- ti. Madem ona annelik vazifesini ya- pan mübarek kadın öyle münasib gö. rTüyordu, o da ölmiyecekti. Evet, bü- tün hayatınca etrafına iyilik yaparak, namusile yaşıyarak, üzerindeki bu koca lekeyi silmeğe çalışacaktı. O günden itibaren şiddetli bir s0- guk algınlığı bahanesile kâalın, bol robdüşambrlara sarılarak evin içinde dolaştı. Bu suretle endamındaki deği- şiklik hizmetçilerin dikkatini celbet- medi, Halide hanım ise, gece gündüz, do- ğum meselesini düşünüyordu. Bu ne suretle olacaktı? Kimsenin duymama- sı için nasıl bir şekil bulacaklardı? Şimdi Cenan yedi aylık hâmileydi. Vaziyetini gizlemek pek müşkül olu- yordu. Biran evvel karar verip hare- ket etmesi Jâzım. Beklenmedik bir hâdise, iki kadını da bu endişeden kurtardı. Bir gün Ha- lide hanım şöyle bir mektup aldı: Hanımefendiciğim, Sizin ve küçük hanımın o etekleri- nişden öper, hatırmızı sual ederim. Efendilerime karşı kalbim ebedi bir minnetle doludur. Sayenizde benden rahat ve mesud kimse olamaz. Yap- tığınız iyiliğe karşı nankör olmadığı- mı göstermek üzere size şu satırları yazıyorum. Kadri ile evlendik. Küçük bir çocuğumuz da var, Hepimiz sıh- hatteyiz ve gece gündüz ömrünüze dua ediyoruz. Köyümüz pek güzel, Tenezzülen buyurursanız son derece seviniriz. Rahat rahaisıa katlanır. sınız, Kadri hediye ettiğiniz bostan- da çalışıyor. Yemişlerimizden size iki küfe yolluyoruz. Lütfen kâbul buyu- runuz. Eteklerinizden öperiz. Minnettarınız; Pembe Halide hanım mektubu okur oku- maz, unuttuğu bu eski macerayı ha- tırladı. Pembe, dadılarının kızıydı. Seyisle sevişmiş, gebe kalmıştı. Esasta çalışkan, iyi bir kiz olduğundan, Kad- ri de evlerinde senelerce namusile ça» lıştığından, Refika hanımefendinin ikisini de kovmak ısrarına rağimen ihtiyar kadın buna razı olamamış, gizlice kıza yardım edip ikisini evlen- dirmiş ve İzmirden birâz ötedeki bir köyde biraz toprak, bir de ev alıp on- Yarı yerleştirmişti. İşte bu mektup kızın nankör olma- dığını gösteriyordu. O vaka üzerin- den üç sene geçmişti. Demek pembe hayatını kurmuş, mesud yaşıyor. Kad- rinin de sadık bir adam olduğuna şüp- he edilemezdi. Düşündü ki oraya git- mek, dünyaya gelecek çocuğu onlara teslim etmek pek âli mümkündü. 'Böyle bir yardımı minnetle kabul ede- ceklerine, sırlarını da fâş etmiyecek- lerine, Halide hanımefendi, emindi. Cenan, çocuğunu bırakacak böyle iyi bir yer bulunduğu için memnun oldu. Hele onu arasıra görebileceğini de düşünerek göz yaşları arasında gü- Vümsedi. İhtiyar kadın hemen Reşid paşanın haremine mektup yazıp Pembeye vak- tlle yaptığı iyiliği anlattı ve ona bir kaç zaman için misafir gideceklerini bildirdi. Refika hanımın öfkesi saman alevi gibi çabuk parlıyan ve çabuk sö- nen cinsten olduğu için vakayı unut- muştu bile... Derhâl müsaadeyi verdi. İstanbuldan muvafakat cevabını alır almaz, hareket ettiler. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: