20 Eylül 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

20 Eylül 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ISTANBUL MUHAREBELERİ Peygamberin mektubunu yırtan Hüsrevin Kadıköyünü muhasarası Ayni zamanda da Avarlar oyulmuş kütüklerden kayıklarile Haliç surlarına hücum ediyorlardı Fatih Sultan Mehmedin İstanbulu Mmuhasarasile eski muhasaraların te- Yadını göstermek üzere, bu yazımda İranhlarla Avarların şehsimizi 1312 Sene evvel nasıl tazyik ettiklerini hikâ- ye edeceğim: #.. İ Milâdın 626 ncı senesinde - yani | Muhammed Peygamber Medinede hic- | Tette iken - İstanbul ehemmiyetli bir | taarruza uğramıştı İranda, dördüncü Hürmüzün oğlu | Hüsrev Perviz hükümdardı. Milâdin 590 ıncı senesinde İran ku- mandanlarından Behram Çupine şah Yüörmüz'ü devirmiş, yerine bu Hüsrev'i Beçirmişse de ona karşi da çok geçme- den isyan ederek genç hükümdarın Bi- Zans topraklarına iltica etmesine sebe- biyet vermişti, Hüsrev İstanbul hüküm. ları Moris'le anlaşarak, ona damad | olmuş, arazi terketmiş ve bu sayede | hasmına galip gelip tahtına kavuş- muştu. Lâkin şimdi artık, Moris katledilmiş bulunuyordu (1). Hüsrev bunun inti- kamını almak bahanesile 604 de Rum memleketlerine hücum etti, Anadolu- Yu ezdi, ve birçok yerler, ele geçirdi. Fakat 622 de Heraklius tarafından Mağiübiyete uğratıldı. e Muhammed Peygamber, muasır: olan bu İran hü- kümdarına nübuvvetini bildiren bir mektup göndermiş, Hüsrev de bu mek- tubu yırtmıştır diye rivayet olunur. “.. .. Bizanshlarla İranlılar arasındaki Muharebe uzun senelerdenberi devam ediyordu. 626 da harp talihi Rumlar- dan birdenbire yüz çevirdi. İmparator Heraklius Trabzon civarında küçük DİT Ordu ile muharebe etmekte, Hüs- TEY'€ karşı Şark vilâye 7: müdafaaya çalışmaktaydı. İranlı- lar, Asyadan oluk oluk garbe doğru Akıyorlardı, Hüsr n bir ordusu da, Kadıköy » | işti. (2) Buor- | lâkabım İ i sahillerinde konaklıyan Avar” tanbul üzerine yürüyormuş. Bun- rklerin Hün şubesine mensup İ rest ve göçebe bir kavmdi. Han- ları olan ve Yunanlılar tarafından «Ce: hennemi, likabile isimlendirilen. hü- kümdar, Şehinşah Hüsrev'in müttefi- kiydi. Aralarında Bulgarlar, Franlar ve Slavlar da bulunan birgok akvama gâ- lebe çalan, onları da hizmetlerinde sü- | rükliyen Avarlar, çadırlarında ve ara- balarında yaşamaktaydılar. Hüküm:- | leri Tunadan Elb nehri üzerlerine ka- | dar yayılıyordu. Şimdi de bunlar, Bo» | Zaziçinin cazibesine kapılmışlardı. cAl- | lah tarafından himaye edilen» ve o asır- | da bütün dünya içinde en zengin olan şehrin efsanevi servetlerine göz dik- mişlerdi, Hem o sıralarda Bizans merkezi meşhur kahraman hükümdarı Herak- Mus'ün rehberliğinden de mahrum bu- lanmuyor mıydı? Müdafaa patrik Ser- &ios ile kumandan Bonus'un weline verilmişti. Mehib ve acaip kılıklı şimal orduları her taraftan İlerlemekteydi. Büyük Kostantinin devrindenberi -yani üç Asırdanberi - İstanbul ilk defa olarak bir taarruza uğruyordu. Ancak bu ta- rihten dokuz yıl evvel, ayni akının piş- tarları İstanbul civarına kadar bir ke- ve yaklaşmıştı. Şehri alamıyacakları- | nı kestirince beraberlerinde 270,000 w kendisini Kalamışia duğunu ve evlâdlarile bir- nasıl öldürdüğünü yine Akşam ga- nde başka bir yazımızda anlatmıştık. (2) Bu malümat Gustave, Sehlumber- gerin Rösits de Byzance et des Crolaade3 insan alıp kö le cariye diye gö- türmüşlerdi. a Bizanslılar, bu sefer Avar hant- na bir ricacı gön- derdiler. Han, ets çiyi Edirnedey- ken kabul ede- rek: — Huzurum - dan çık! İster- sen git, kendi a» damlarına ili - hak et!- diye hid- detle koğdu; ve şaklaması 9 sene evvel Bizanslılar son derece tedhiş eden Avar kırbacını havada sallıyarak etti: — Şunu bilin ki şayed bü- rınızı yoğunuzu bize teslim et- seniz beldenizde taş taş üstünde mıyacağım ve hepinizi esir ala Tak götüreceğim! Avar ordusu, diğer on kâvmi de be- | raberinde sürükliyerek süratle ilerliyor, | hiç bir mukavemetle karşılışmıyordu. | İstanbul halkı, meşhur surlar ara- sına gizlenmişti. Seksen bin kişilik mu. l hasara ordusu Haliçlen Marmaraya kadar bütün sur dışı sahasını işgal et- ti. | Marmara ve Boğaziçi kıyılarındaki bütün kiliseler derakap ateşe verilmiş- ti. Diğer taraftarı «Yabani domuz» lâ- kablı Sabar'ın askerleri de Boğazın Av: rups kıyısına geçmek teşebbüsünde bu. Tunuyorlardı, | Ne garip ve ne müğlâk bir harp baş- langıcı! İ «Slav, Hün'ü dirsekiiyor; Skit Bul- garla konuşuyor; Midyalı da bunların dostu. rİmuştu. Bu kasırga, Trakya is- | tikametinden Allahın muhafaza ettiği şehir üzerine esiyordu.» İlk gün, Cehennemi han», hiç s€s çı- karmadı. Oklu, mızraklı, kalın Kılıçiı ve gayri muntazam askerlerini tanzim ile uğraşıyordu, Bugünkü rüb'den | ray'ın biraz berisine, yani sur- | adar, bütün Haliç im- | ine& kayıklar sıralanmıştı. Bun» | l Hüsrev Perviz («Meşhur adamlar» ansiklopedisinden 2- kunmuş bir resimdir.) vonoksil» denen cinstendi; Yi yulmuş, kâ- içine muharip. | teki Slavon esirleri ak sürati temin ediyorlardı. , öyle bir uğultu halindeydi | ki, cehennemden nümüneydi. İranlı. lar, bu tarafa geçmek için, müttefikle. rinin kayıklarıni bekliyorlardı. Şayed | hücum iyi'tertip edilirse, Bizans için cidden öldürücü bir darbe olurdu. Mahsur şehir, hana haber yolladı: «Vereceğimiz cizyeyi kabul ediniz!» Ayni niyaz, surların üzerinde, binler- ce ağızdan yükseliyordu. Buna cevap su oldu — Çekilin! Paranızı istemiyoruz! Bütün mallarının ve şehrinizi istiyo- ruz! z Bizanslı mü anlatı «Han, silâhlarını; surların karşısına dizdi. Mancınıklar iri taşlar fırlattı; bureları yıktı; müdafileri öldürdü. Lâkin taş yağmuruna Karşı, ok yağınu- rile cevap veriliyordu. Temmuz ayının sonlarıydı. Ağustosun tam birinde İse, Avarlar, on iki harp kulesi hazırlamış bulunus yorlardı. Surların yüksekliğinde bina edilmiş olan ahşap, fakat maden satıh- larla örtülü olanı bu kuleler mütehar- | rikti Asker arkasında gizlinerek İler- Tiyordu. Surlara yaklaşınca bu kuleler- den merdivenler uzanacak, feve fee asker şehre boşanacaktı, Fakat bu harp vasıtasına karşı, Bİ- zanslılar başkasını icad ettiler: Bu, ipinin ucu topuzlu karbac şeklinde bir vinçti. İstenilen tarafa. kumıldanıyor- du. Gayetle mahfuz olan topuzun içi- | ne bir fedani biniyor, müteharrik kule- | yi ateşliyordu. Bu tedbir sayesinde ku- lelerle şehri zapt teşebbüsü suya düş- .. yekpare bir ağaç Kütü haline getirilm Kamçıl çrihler vaziyeti şöyle Mahsurların maneviyatıda bayli kuvvetliydi: Şehrin müdafaasını Haz- reti Meryeme terketmişlerdi. Onun gö- rünmez oklarla hayli düşman öldür. düğüne kalktılar. Kule hücumunun bu muvaffakıyet- sizliğinden sonra, «Cehennemi. han, ümidsizlenmiş gibi göründü ve Bizan- sa müzakere teklifinde bulundu. Elçi rolünü görmek üzere, «Ahenktar Süz- lü, yumuşak huylu murahhaslar se- çildi. Bunlar, Patrisi Atanas'ın maiye- tinde olarak hanın huzuruna gönderil. diler. Ayni mecliste, baştan başa ipeklere : bürünmüş üç elçi daha vardı ki, bun. | lar, İranlıların vekilleriydi. Han, İranlı Sabarın murahhasları» na oturacak yer gösterdi; Bizanslıları ise ayakta bıraktı, başlarının da açık kalmamasını emretti. «Cehennemi. hükümdar, müthiş hiddetle bir nutuk söyledi. Bizanslıları tahkir ve tezyif ettikten sonra: Mutlaka şehriniz ve mallarınız benim olacak! - dedi. - Benden kaç- çin kuş gibi uçmanız, yahud ba- i yüzmeniz lâzımdır. Başka tü lü kurtulamazsınız! İmparatorunuza güvenmeyiniz. İrana girdiği efsanedir. Onun ordusu da kalmadı. Bizanslı murahhaslar tehdidlere ce- vap vermeğe kalkınca İranlılar da kü- fürlere başladı. Müzakere böylece in- kılan uğradı. Fakat İstanbullu elçiler kontuşma esnasında İranlıların karşıya | geçmek teşebbüsünde bulunacaklarını | öğrenmişlerdi. Avdetlerinde tedbir alın.| dı. Müz k eden üç İrani elçi gecenin karanlığında Üsküdara geçmek isterken yakalandı. İçlerinden biri, kürkler arasına sak- lanmış, bir tayfa tarafından ihbar olunmuştu. Hemen tutularak idam edildi. İkincisinin elleri kesilerek kan» Jarı aka aka, «Cehennemi. hana gön- derildi, Üçüncüsü de bir gemiye bindi- rildi. Üsküdarın karşısına, İran ordu» | bulunduğu yere götürüldü. le, mera» ordusuna «Han bizim. hfuz; e gönderil- up da kelleye top güllesi le anlaştı. Bir elçiniz bizde ki kendisinde, üçüncü dit, diy lefolundu. İşte o asrin diplomatları bö betlere uğrarlardı. Maceranm sonuncü perdesi daha halleengiz oldu. Han, Haliç tarafındaki, | nisbeten alçak surları aşmak suwetile İstanbulu zaptetmek istemiştir. Kü- tüklerden mürekkep binlerce sandalı- nı biribirine bağlatmış, bunlara asker doldurarak, birdenbire hücuma kalk- muşlır. Lâkin, güvendiği Ermeniler, kendisine ihanet ettiler. Müdafiler bir. denbire endahte başladı ve kayıkların çoğu battı, askerlerin çoğu yaralar np, bazısı da boğulup öldü. Zayiat mühim olmuştu. Bunun üzerine, Avartar, -ancak sekiz gün süren muhasarayı kaldırmak mec- buriyetinde kaldılar. Alelâcele bütün harp vasıtaları yakıldı. Ordu; zâten münhezim olmuşken, yolda büsbütün Bizans da, bu muzafferiyeti, Meryem ananın doğrudan doğruya muharebe- ye iştirak etmesine alfetmiştir. si Demek bugün muntazam bir rıhtım haline gelmesini beklediğimiz Halicin ticaretgâh sahilleri, hicret senelerin- de, böyle kütükten oyma binlerce kayı- ğan müthiş hücumuna maruz kalmış. Gelecek sefer, ayni Haliçte diğer bir muharebeyi, Fatihin harbini anlataca- diz. Yürük Çelebi Muamele vergisi tatbikati için tedkikler pekli kadın çorapları nasıl sağlamlaşacak ? | Piyasada mevcud 92 cins ipekli kadın çorabı 40 a indirilecek Türkiye ve Romanya ipekli kadır. çorabı Istihlâkinde rekor kırıyor Kıldan ince ipekli çoraplar İpek kadın çoraplarını standardize eden nizamname tatbik edilmeğe baş- landıktan sonra çorapçılar birer, İki- şer mahkemenin yolunu tutmak teh- likesinde Kaldılar, Nizamname, on lardan sağlam çorap istiyordu. Ço- rapçılar ise, nizambamenin gösterdi- ği incelikte ipek kadın çoraplarının dayanıklı olarak imal edilemiyeceği iddiasında idiler. Bu vaziyet karşısında ne yapmak lâzımdı? Bir taraftan mahkemeye dü- şüp cezalanmak tehlikesi baş gösterir- ken, diğer taraftan da gümrük kap larının Avrupa, çoraplarına &çüması ihtimali mevcuttu. Zira, sonu gelmi- yen şikâyetler karşısında hükümet, nizamname ile sağlamlışamıyan ye li kadın çoraplarını rekabetle daya- nıklılaştırmak gibi bir tedbir düşüne- rek Avrupa çoraplarına asgari güm- rük resmi tatbik edebilirdi Milli Sanayi Birliği, çorapçıları iks elti, Onlar da sezmekte g cikmediler ve sağlam çorap İnal et- mek için 2 nası lâzım gelen tedbir- leri tesbit etmek üzere kendi araların- da bir toplanti yapıp bir nevi Çorap- çılar Birliği vücude getirdiler... Bugün piyasada tarham 92 cins ipekli kadın çorabı vardır, İl wi Ve- kâletirfin tatbikine karar verdiği ni- zamname de İpekli kadın çoraplarını 92 standard tibine tefrik etmiştir. Bunların ekserisi ince çoraplardır şikâyet mevzuunu teşkil etmektedir, Kadın çoraplarının sağlamlaşabil- mesi için bu 92 standard tipi 40 a ine- cektir. Bugün nizarnamede mevcud bulunan iki kat 5 denye hakiki ipekten, 60 denye & i ve 75 te denye viskoz cinsi ten daha aşağı incelikteki i; lerinden çorap imal edilmiyecek! Kizamnamedeki 45 denye iplikler de tamamen kaldırılmaktadır. Tek katlı bazı ince çoraplar da bundan sonra çift katlı olarak yapılacaktır. Böylece verilen kararlar Standard nizamma- mesi haricine çıkmamakta, ancak ni- zamnamenin kabul ettiği bazı ince çoraplar kalınlaştırılmaktadır. Kalın çorap imali 120 deneyeye ka- dar olacaktır ki, bugün piyasada 120 denye ipek kadın çorabı katiyen mev- cud değildir. Bayanlar beğenmiyor, istemiyorlar, diye fabrikatörler bu çorapları yapmıyorlardı. Mevzuubahis çorapları, memleketimize gelen İngi- Uz ve Amerikan seyyah kadınların ba- caklarında görüyoruz. Burada üzerinde ehemmiyetle du- Tulması icab eden bir nokta var: İpek kadin çorapları kalınlaşıyor. Fazla ipek sarfiyatı nisbetinde çorapların $imdikinden daha pahalı satılması lâzım gelmez mi? İzmir (Akşam) — Maliye Vekâleti varidat umum müdürü B. İsmail Hak- kı, muamele vergisi kanunu tatbikatı için tedkikler yapmak üzere Ankara. dan şehrimize gelmiştir. Tedkikat biş Flihakika yeknazarda böyle bir düşünce varid ve makul olabilir. Fa- kat tedkikler, çorapların katiyen pa- halaşmıyacağını gösteriyor. Çünkü ince çorapların imali güç ve masraflı. dır. İnce ipliğin zayiatı o nisbette art- maktadır. İplikler iki kat işlenince makinenin iplik zayiatı azalacak, bu suvetle iki imalât yekdiğerini telâfi etmiş olacaktır, Eski Gatlerle satılacağı temin edi- Ten iki katlı ipek çoraplar - pek kat iyetle ifade edilen bugünkü tahmin- ler doğru çıkarsa - müstehlik için bilâkis, dayanma müddeti bakımın- dan, ucuza mal olacaktır, Meselâ, hâ- len piyasada mevcud ipekli kadın ço- raplarının ekserisi iki gün bile dü- yar r, bir tarafından açılıveriyor. Hatlâ içlerinde ayağa giyilirken zede- lenenleri vardır. Halbuki, kuvvetli tahminlerle müstakbel çorapların en aşağı bir ay dayanacağı garanli edi- lecektir, Yırtılan çorabını ördürmeğe alış yarak yenisini almayı itiyad edinen bayanlarımız şimdi ayda asgari 10 çorap e: rorlarsa, çoraplar sağlari- tan sonra bir tane İstihlâk ede- rdir. Çorabını ördürenlerin z daha iş olacaktır. : Geçen» bu mevzuaa temas etmiş den anlıyanların tik malümu rına istinaden, günde bü- tün memlekette 32,000 çift ipekli ka- dın çorabı harcandığını tebarüz ettir- miştik. Şimdi de şunu ilâve edelim: Bu 32,000 kadın çorabını 3 milyon- dan fazla bayan istihlâk etmektedir. Demek oluyor ki, ipekli kadın çorabı, #kten 1,000,000 kadar daha çok olmak üzere, kadın nüfusu 9,000,000 u bulan Türkiyede 3,000,000 yakınan âl dar ediyor . Bu vaziyete göre, çoraplar uzun 2a- man dayanınca, evvelce 32,000 çift ço- rabi bulan istihlâk azalacaktır. Çorapçılar bunu pamuklu çoraplar da imal etmek suretile telâfiye çalışa- caklardır. Çürüklüğü yüzünden ipek kadın çorapları o kadar çok istihlâk ediliyordu ki fabrikalar başka cins çorap imaline fırsat bulamıyor, pi muklu çorapları diğer küçk atelyelere birakıyorlardı, Merserize, pamuk, vu- al ve saire gibi ipliklerden yapılan bu çoraplar, dokuz milyon Türk kadını- rın altı milyonu tarafından kullanı- lanları teşkil etmektedir. z Umumi tedkiklerden elde edilen ne- ticelere göre, Türkiye ve Romanya bir- çok memleketler arasında ipekli ka- dın çorabı istihlâkinde birinci geli. yorlar. Şüphesiz bu rekor, memleket- lerin nüfuslarına nisbet edilmişlir. Kadın çoraplarının Kalmlaşması, aile refsi erkekleri memnun ederken bazi şik bayanlarımızı ihtimal sinir- Jendirecek: Canım, efendim, ne münasebet... sağlamlığı kalınlaştırmakla temin edeceklerine, incenin çaresine baksa lar ya!... Diye itiraz edenler olacaktır, Ne denir? Kusursuz güzel olur mu? etmi Erkmen ' ERİ amam İm

Bu sayıdan diğer sayfalar: