28 Eylül 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

28 Eylül 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 B. Hitler ricat kapısını tamamen kapamamış Ingiliz gazeteleri tehdl etmekle beraber buna memnun oluyorlar Fransa, İngiltere ve Sovyet yardım kararı Amerikada heyecan uyandırdı Londra 27 (A.A.) — Londra güzete- leri Hitlerin nulkundaki tehdidkâr tecavüzkürane lisanı teessürle karşıla- makla beraber itilâfgirizliğine rağ- men Alman devlet reisinin ricat im- kânlarını tamamile ortadan kaldır. mamış olduğu noktasında ittifak et- mektedirler, Fransanın, İngilterenin ve Sovyet- ler birliğinin Çeklere yardımı hakkın- daki beyanat hararetle karşılanmıştır. Times gazetesi diyor ki: «Hitlerin nutku esasen tamamile makul oldu- ğu teslim edilen bir talebin hiddetle, daha doğrusu tecavüzkür bir lisanla | ifadesinden ibarettir. Nutukta Südet Almanlarınm Almanya ile birleşmek | hakkından bahsedilmiştir. Hitler şid- detli ve ölçüsüz bir lisan kullanmış fakat müzakere kapılarını kapama- mıştır. En mühim nokta da budur. Harp çıkacak olursa buna Beneşin değil Hitlerin sebep olacağı her za- Mmankinden daha açık bir şekilde anla. | şılmıştır. Dün akşamki nutukta sald- ha doğru bir temayül, Godesberg no- İ tasma karşı biraz hürmet vardır. Çünkü Hitler nizamı temin etmek Üzere İngiliz lejyonunu davet etme- ğe hazır gibi görünüyor. Müstakbel Çek devletinin garantisi meselesi hakkında Godesberg nota- sında hiç bir kayıd mevcud olmadığı halde nutukta bu cihet nazarı dikka. | te alınmıştır. Bu pek mühlim bir nok- tadır. Fakat verilen bütün teminata rağmen siyasi efkârı umumiyede va- him şüpheler kalmıştır. Nazi rejimi. nin Çekoslovakyaya karşı nibaj tasay- Yurlarının neden ibaret olduğu anla- şılmamıştır. Bu rejim bir milleti, yolunun Üze- rinde bulunduğu için katlederek büyük adımlarla Tunanın anbarlarına doğ- ru mu gitmek istiyor? Hali hazırdaki buhranın arkasında teressüm eden büyük mesele budur. İngiltere adaletin tecelli etmesini istiyor. Şimdiki ihti. Jâfta hüsnü niyetle derhal ve kuvvette müracaat etmeden bunun imkânı ol. duğuna kanidir. İki taraftan biri ku- vete müracaat ederse diğer taraf ta ay. mi şekilde mukabele etmek mecbüriye- tinde kalır. O zaman adalet ve mantık | ortadan kalkar ve kıtal başlar.» Daily Telegraph gâzelesi Hitlerin Südet mıntakasındari başka bir top- rakta gözü olmadığı hakkındaki beya» natından şüphe etmektedir. Bu gaze. te Çekoslovak reisiciimhuruna karşı savrulan tahkirlerin, şimdiki buhran €snasın(a süküneti, vekari Hitlerin he- yecanlı hamlelerile bir tezad teşkil MEŞ'UM Aşk ve macera romanı — nakleden: (Vâ - Nü) Yetimlerin o menfaatine verilen bir müsamereye Refika hânimefendi mi- safirleri ve Leman gitmek üzere hazır» lanıyorlardı, Cenan bunu fırsat telâk- Ki etti, Zira kocası da o gün akşama kadar bir işle meşgul olduğundan ge- lemiyeceğini söylemişti. , Otomobillerin ftaammümü sayesin. de şimdi artık Pembenin köyüne git. mek pek kolay! Sabah çıkar, Akşam gene İzmire dönebilirdi. Başağrısını bahane ederek müsamerede buluna. miyacağını ileri sürdü. Evde yalnız kalınca hemen giyinip sokağa fırladı. Bir.ötomobil tedarik etti ve yola çıktı. Hava adamakıllı sıcaktı. Şimdi o, vaktile geçtiği bu yolları tamamile hatırlıyordu. Köye yaklaşınca acı bir feryad kopardı. Hakikaten tam mâ- nasile taş taş üstünde kalmamış. Kadrinin minimini sevimli evinden iz dahi yok... Ötede bembeyaz bir mü» hacir köyü belirmişti. Genç kadın buradan âdeta kaçar. casına uzaklaştı. İlerideki yeni köye vardığı vakit, bunların Giridden gel miş Türkler olduklarını gördü. Bir a a a Kem idkâr lisana teessüf Rusyanın Çekoslovakyaya eden Beneş'in bir devlet adamı ola- rak kazandığı şöhreti karartamıyaca- ğını ilâve etmektedir. Daily Herald şöyle yazıyor: «İngilte- re ile Fransa ve Sovyetler birliği netice- leri sükünel ve emniyetle karşılıyacak- lardır. Bu devletler sulhün kurtulması için her şeye teşebbüs edildiğini bil- mektedirler. Harp çikacak olursa ka- bahat onlarda değildir. O zaman taahı- hüdlerini yerine getirerek çarpışacak- lar ve bu mücadelelerile zülme ve hak- sızlığa galebe çalacaklardır.» News Chronicle şöyle diyor: «Yarın parlâmento toplandığı zaman belki İn- giliz milletinin inhina kabul etmez bir şekilde ittihad ettiği görülecek ve bu | manzara memleketini ve Avrupanın en büyük kısmını bir harp felâketine sü. | rüklemeden evvel Hitleri düşündüre. cektir.» Amerikadaki akisler Vaşington 27 (A.A.) — Havas ajansı- nın muhabiri bildiriyor: Hitlerin nut- ku Vaşingtonda dikkatle dinlenmiştir. | Alman devlet reisinin şiddetli lisanı | sureti umumiyede şiddetle tenkid pdil- mektedir. Amerika efkârı umumiyesi nutukda Reisicümhur Ruzveltin me. sajından bahsedilmemesinden mütees- sir olmuştur. Nutkun buli hazırdaki buhranın esasına aid bususatta bir değişiklik husule getirmediği söylen- mektedir. Vaşington 27 (A.A.) — Çekosloyak- yaya bir taarruz vukuu takdirinde Fransa ile Rusyanın bu devlete yardım edeceğine dair İngiltereden gönderi. Jen haber, B. Hitlerin söylediği nutuk- dan biraz sonra gelmiştir. Bu haber, büyük bir heyecan tevlid etmiştir. İn. gilterenin Fransa ile Sovyet Rusyanın yanında mevki alacağına dair olan ha- ber, biraz sonra gelmiş ve uyandırdı. | ğı heyecanla Hitlerin nutkunu sönük bir hale getirmiştir. Maamafih dünkü nutuk, mutad ke. tumiyetlerini muhafaza etmekte olan resmi mahafilde derin bir iztırap uyan- dırmıştır. Alman gazeteleri ne diyor? Berlin 27 (A.A.) — Havas ajansının muhabiri bildiriyor: Gazeteler Hitle. rin nutkunun Almanyanin kuvvetin. | den ve Südetler meselesinin derhal hal. | Jedilmesi lüzumundan bahseden kısım-! larını ehemmiyetle kaydetmektedirler, Berliner Tageblatt diyor ki: «Artık bekliyemeyiz ve beklememeliyiz. Dün- yanın şimdiye kadar görmediği şekilde silâhlanmış olan bir millet Hitlerin ar kasından gidiyor.» KADIN Tefrika No, 19 faaliyettir gidiyor. Evlerin ortasında koskoca bir mektep yükseliyor... Yerliye benziyen ve göz âşinalığile tanir gibi olduğu bir kadını farkedi- yordu. Köyde kaldıkları zaman zar« fında her gün gazetelerini getiren ara- bacının karısı bu değil miy: Hemen yanına yaklaştı: — Hanımcığım... Sen İbrahim ağa- nun karısı değil misin? Köylü kadın kaşlarını çatıp baktı; — A... Ben de seni tanıdım, hanım» cığım... Safa geldin... Hani Pembe. lerde misafir olmuştunuz... Beyaz namaz bezile gözlerinin kena- rında biriken yaşı sildi. Cenan, heyecanla; — Şimdi Kadriler nerede oturuyor- Jar? Bilmiyor musun? Arabacının karısı mütereddid; — Vallahi söyliyeme Hepimiz darma dağın olduk... Köy halâç pa-'! muğu gibi atıldı... Ana baba günü... Kürtülan kurtuldu, ölen öldü... Bile- mem ki, ne oldular... Siz, akraba misi- dişi ii m ni ği iii ii AKŞAM Içki sofrasında karısını yaraladı Polis carih kocayı yakaladı Karagümrükte oturan Receb adın- da bir seyyar satıcı evvelki gece arka- daşlarından ikisini evine davet etmiş ve karısına da rakı sofrasını hazırlat- mıştır. Akşamdan üç arkadaş sofra başına oturarak içmeğe başlamışlar, bu sırada karısı bayan Seher de koca- sının yanında bulunmuştur. İçki ge- ce yarısından sonraya kadar devam etmiş. u sırada Receb Seherin bazı hareketlerinden şüphelenmiştir. Rakının verdiği tesirle büsbütün kıskançiık damarları kabaran Receb Sehere, odadan çıkıp gitmesini yavaş» ça ihtar etmiştir. Seher, bu ihtarı dinlememiş ve oda- dan çıkmaraıştır, sabrı tükenen Receb, yanında taşıdığı bıçağını çekerek ka- dının üzerine hücum etmiş ve rasgele saplamağa koyulmuştur. Recebin ar- kadaşları, kadını ancak bir kaç yara- dan sonra onun elinden kurtarabil. mişlerdir. Vakadan haberdar edilen zabıta; yaralı kadını tedavi altına aldırmış, carih kocayı yakalamıştır. Halis mi, değil mi ? Sirkeye boya , karıştıran biri muhakeme ediliyor Balıkpazarı elvarında Dimitri adın- da biri esansla yapılmış suni sirkeye boyna katarak tabii sirke namı altında satmak suçundan dolayı yakalanıp ad- liyeye teslim edilmiştir. Dün Sultanahmei birinci sulh ceza mahgemesinde yapılan muhakemesin- de Dimitri suçunu inkâr etmiş ve: — Benim sirkelerim suni değildir. Bunları Bozcaadadan © getirtiyoruz. Oranın üzümleri beyaz olduğu için sir. ke de renksiz oluyor. Müşteriler bunu bilmedikleri cihetle beyaz sirkeyi be- ğenip almıyorlar. Bunun için ben de hâkiki beyaz sirkeye biraz boya katı- yorum. Bu boya sıhhate muzır değil. İ dir. demiştir. Şahlidlerin celbi ve sirkeyi muayene eden doktorun da dinlenmesi için mu» hakeme başka güne bırakılmıştır. Marakaz ve Sunat vapurları geliyor Marmara hattında işlemek üzere Almanyanın Krup fabrikasında in. şa edilen Denizbanka aid Marakaz yapuru hareket etmiş ve Akdenize gelmiştir. Bu vapur yakında limanı- mıza gelecektir. Yeni vâpur, Trak ve Sus vapurlarının ayni tipindedir. Bundan başka Adalarla Yalova hattında işlemek üzere sipariş edilen iki vapurdan Sunat vapuru da lima- nımıza gelmek üzere hareket etmiş- tir. Bu vapur, teşrinleyvelin ilk gün- lerinde limanımıza gelecektir. nız? — Onun gibi bir şey... — Öyleyse körkarımı, kurcalarsanız fena haber alırsınız... Çünkü çok kişi. ler, çoluk çöcuk hep öldüler... Kurlu. lan pek az... Ama, belki de ilerideki köylerin birine göçüp yerleşmişlerdir. | O da olabilir. — Onlara dair sonradan hiç bir şey duymadınız mı? — Duymadım. Fakat belki hükü- matta bilirler... Kaymakama sorma- 1... Mübtarlara haber göndersin, Genç kadının konuşacak hali kal. maıştı. Ancak: — Peki! - Diyebildi. İbrahim ağanın karısı? — Öyleyse size yolu göstereyim! Kasaba uzak değildir... » Dedi. « Bizim kaymakam pek çok iyi adam... Elin. den gelen yardımı esirgemez... Küsa merkezinin yerini tarif etti, Şoför de zaten biliyor. Kaymakamlık makamında, gâyet terbiyeli, genç bir adam Cenanı karşı- ladı: — Buyrun, efendim... Feridun beyin haremi, merak etti. ği insanları anlatınca mülkiye memu- runun kaşları çi Meyus bir sesle: — Evet efendim... Biliyoru ralarda çok felâket oldu. — öldü mü? — Civarda buadamın bir takım di Gn e ağ 28 Eylül 1938 B. Hitler Amerika reisi- cümhuruna cevap verdi “Çekoslovakyanın, sülhu veya harbi istemesi Almanyaya değil kendisine ait bir iştir, Berlin 7i — B. Hitler, Amerikş Cümhurreisi B. Rüzvelte bugün ver- diği cevapta, Almanyayı, Çeklerden arazi talebinde 'bulunmağa mecbur eden sebepleri saydıktan sonra ex cümle diyor ki: «Çekoslovakyada iç vaziyet çok fena bir şekil aldı. Politik zulüm ve tazyik- ler ve ekonomik buhran Südet Alman- | larını korkunç bir sefalet içine attı. Vaziyeti anlamak için şu rakamları zikretmek kâfidir; 214,000 Südet mültecisi Çeklerin kanlı tedhiş politikalarından yegâne kurtuluş çaresini Alman topraklarına Nücada bulmuşlardır. Sayısız ölü, ya- ralı ve mahpus ve terkedilmiş köy- ler... İşte korkmakta haklı olduğumuz muhasamatı çok evvel açmış olan Çek hükümeti hesabına. kaydedilecek şe- hadeltir. Südet topraklarında yirmi yıldanbeti hüküm süren ve bütün eko- nomik hayatı felce uğratmak suretile bir barbin yaptığı bütün #enalıkları yapan gayri insani bir rejimden bah- setmiyorum. İşte beni eylül ayında Nümberg'de Çekoslovakyadaki üç buçuk milyon Almana karşı yapılan tazyike nihayet verilmesi icab edece- ğini ve eğer bunlar haklarını bizzat istihsal etmezlerse bunu Almanyanın yardımlle yapacaklarını bildirmeğe sevkeden vakıalar bunlardır. Muslihane bir tarzı halle varmak için son bir teşebbüs olarak 23 eylül- de B, Çambörleyn'e verdiğim bir muh- tırada daha evvel neşredilmiş olan tez- ri rekliflerde bulundum. Çek hükü- meti Südet bölgesinin Almanyaya terkini kabulden sonra, bu muhtı- ramdaki teklifler yalnız bu Çek vadinin süratle ve halisane bir surette tatbi- kini temine matuf bulunuyordu. Me- selenin hüdusundan bugüne kadar olan bütün seyrini tedkik ederseniz, Almân hükümetinin hakikaten sabır ve muslihane bir tarzı hal bulmak için samimi arzu gösterdiğini teslim edeceğinize kani bulunuyorum. Bir Südet meselesinin ve hakikaten tahammül edilmez bir vaziyetin mev- cudiyeti Almanyaya aid değildir. Alâkadar olan insanların korkunç akibetleri, bu meselenin hallinin hiç bir suretle gecikmesine imkân bırak- mamaktadır. Müzakere yoluyle hak- kaniyetli tarzı hal tahakkuk ettir mek için bütün imkânlara Alman muhtrasında baş vurulmuştur. Çe- koslovakya hükümetinin barışı veya harbi istemesi meselesi Almanyaya değil, kendisine aid bir iştir.» Harp başlamadıkça önüne geçilebilir (Baş tarafı 1 nci sahifede) vakit bırakılırsa, bir sureti “tesviye bulmak imkânı hasıl olâcaktır Almanyaya avdet elliğim zaman, Hitlerin Südet topraklarının derhal tesliminde ve Almân kıtaatı tara“ imdan derhal işgalinde israr ettiğini görerek birdenbire hayret ettim. Evvelce alman tedbirlere binaen, bu hattı harekeli makül bulmadığı- mı söyliyeyim. Eğer bu hatlı hareket, Çek hükümetinin yaidlerini infaz ve mezkür araziyi terk hususunda Hit- lerin duyduğu herhangi bir şüphe- den ileri geliyorsa İngiltere hüküme- ti namına Prağ hükümetinin verdiği sözü garanti ediyorum ve bizim va- dimizin hiçbir tarafta istihdaf edilmi- yeceğine eminim... Eğer bir şeye yarayacağını bilsem, Hitlere üçüncü bir ziyarette bulun- makta katiyen tereddüd etmem, Fa- kat bu anda tavassut sahasında fay- dalı olacak fazla birşey yapacağımı ümid etmiyorum.» Çambörleyn, İngilizlerin bu arada yapmağa mecbur olduklari birçok şeyler bulunduğunu, memleketin ha- va müdafaası, polis ve kara ordusu için gönüllülere muhtaç olduğunu söylemiş ve maamafih, bundan hiç kimsenin telâşa düşmemesi Jâzım gel- kahramanlık: maceraları anlatılır... Onun için aklımda kalmış... Heyhat... — Hiç tereddüde mahal yok mu? Maatteessüf, hayır efendim. Ben şahsen buralıyım... O acı günleri bir bir yaşadım. Köy yangınından sonra ölülerimizi toplamak üzere ça- lıştık. Ve o zaman işte, Kadrinin, ka- rısının ve oğlunun cesedini bulduk, gömdük. Ne?... Karısı, çocukları da mı? Evet... Üç ölü! Cenan, perişan bir halde kekeledi: — Fakat bir kızları da vardı. — Evet efendim... Büyütmeleri için kendilerine teslim edilen bir yavru... — O çocuk ne oldu? — İzi belli değil, Kadın acı bir feryad koparmaktan kendini alamadı. Halecânla; — Ölmedi, değil mi? ; — Hayır efendim, hayır... Biz, ev civarında Üç cesed bulduk... Kızcağız da ölseydi tabii bulurduk... Onun izi yok... Kaymakam, muhatabının telâşın. dan bu kadının pek yakın olarak ço- cukla alâkasını hissetmişti Fakat çok terbiyeli bir adam olduğundan düşüncesini belli etmedi. Şerminin annesi Adeta baygınlıklar geçirerek: Kaybolmuş... Nasıl kaşbolur?.. Aranırsa muhakkak ki izi bulunur... Değil mi?.. Bi ai döl diğini ehemmiyetle kaydettikten son- xa demiştir ki: «Bu tedbirler,bu geçirdiğimiz an- larda her hükümetin tevessülüne mec- bur olduğu tedbirlerdir. Fakat bun- lar, ne harbe katiyen karar verdiği- mizi, ne de harbin kati olduğunu ifa- de etmez. Büyük ve kudretli komşu- sunun karşısında bulunan küçük mil- lete sempatimiz ne olursa olsun, mün- hasıran bu küçük milet için Büyük Britanya imparatorluğunu kâmilen bir harbe sürükliyemeyiz. Eğer biz harbedeceksek, bu meseleden daha geniş meseleler için olabilir... Enternasyonal ihtilâflar benim kâ- busumdur. Eğer her hangi bir millet olursa olsun, dünyaya cebir ve kuv- vetle hâkim olmağa karar verdiğine kani olutsam, ona karşı mukavemetin lâzım geldiğine hükmederim, Hürriye- te iman etmiş olan milletlerin böyle bir tahakküm altında yaşamaları, bir. yaşayış değildir.» Çambörleyn, bir harbe girişmeden evvel büyük davaların mevzubahis olduğuna emin bulunmak lâzım ge diğini hatırlattıktan sonra, İngiliz milletini hâdiselere âzami sükünetle intizara davet etmiş ve sözlerini şöyle bitirmiştir: «Harp başlamadığı müddetçe onun önüne geçmek ümidi mevcuttur.» Erkeğin kalbinde bu acıya karşı bü- yük bir merhamet uyanarak kadını teselli etmek için: — Herhalde bulunur... Fakat biraz güç olacak... Maamafih, size bir şey söyliyeyim... Bundan altı ay evvel, ben henüz buraya tayin edilmemiş- tim; selefime İzmirden istiklâl madal- yeli bit adam gelmiş; bir çocuk hak- kında kendisile konuşmuş. Şermin İs- minde bir kızın Kaydını aratmış; bul. muş; nüfus kâğıdını almış ve gitmiş. Bir daha görünmedi. Bahis şöylece kulağıma çalınmıştı, «Şermin» ismi. nin garabeti... Bu sözleri kalb çarpıntısile dinliyen Cenan, ümidle; — Şermint.. Benim aradığım ço- cuk... O halde pek kolayl,.. İstiklâl madalyeli adam çocuğu deruhde et- miş olacak... İsmini ve adresini de selefiniz bilir. Acaba kim? Kaymakam, meyus bir eda ile: — Vallahi hanımefendi, bu kızca. gızla pek alâkadar olduğunuzu anlı. yorum. Fakat sizi memnun etmiye. cek bir haber vereceğim! — Ne gibi? — Selefim hasta... Yarı yarıya Ölü. Defterler de ise hiç bir kayıd yok... — Yarı yarıya ölü diyorsunuz... Des mek ölmemiş... Hastalığına rağmen, yalvarırsam bana herhalde meseleyi anlatır... (Arkası yar)

Bu sayıdan diğer sayfalar: