29 Eylül 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

29 Eylül 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mein Lig ma a 1; Her ser” > yim şti © o 5 çağ müdürü ile a şe 2 mişki, Fakat vali Pl ve mütahayyızan nü- ; esirile bu polik müdürünü ş; miyerek İstanbula inde etmiş, ”B f eşreftan Kadri beyilayin ettir. 4 Pe Bu-muamele İhsan Fikri efen- «diyi vali aleyhine bü coştur- büspüğün Gergirili Ali efendi de aleyhinde res- «men vaki olan ihbarlar üzerine ihtilâs maddesinden muhakeme şltına alın- mıştı. İhsan Pikri efendi-Ali efendi- nin vali tarafından himaye göreceği ve beraet edeceği mülâhazasile ve ef- kârı umumiyeyi tahrik maksadile bir miting akdine teşebbüs etmişti. Baş- larında sabık bekçi başı Mehmed ve sö» bık tahsildar Celil çavuş olmak üzere Ali efendi taraftarları da böyle bir miting yapılırsa kendilerinin de ayni tertip ile mukabele edeceklerini ve muhalif mitingcileri tenekeler çalarak ve taşlar atarak terzil eyliyeceklerini, arada kan bile dökülebileceğini bil. dirmişlerdi. Piskopos Muşig efendi Ermenilere iki mitinge de iştirak et- memelerini tenbih etmiş, Cevad bey de işin fena netice vereceğini takdir . ederek mitinglerin yapılmamasını il tizam eylemişti. Mitingler yapılma- mıştı. Fakat bunda valinin ibramın- dan ve tesirinden ziyade İhsan Fikri taraftarlarının Ali efendi partisi tara» fından yapılacak rezâletten çekine- rek mitingden feragat lüzumunu id- rak eylemeleri âmil olmuştu. Miting teşebbüsünün suya düşmesine fena halde tutulan İhsan Fikri efendi çı- kardığı İtidal gazetesinde vali Cevad © bey aleyhinde gayet şiddetli bir ma- kale yazarak onu mürtecilerin dostu ve muli bir aleti olmakla itham et$i, Mesele bu kadarla da kalmadı. Ger- giri Ali efendinin ihtilâsı esas tutu- arak, valinin aczi, iktidarsızlığı hak. kında sokaklara yaftalar yapıştırıla. Tak ahali hükümet aleyhine itaatsiz. liğe sevk ve teşvik edildi. Bunun üzerine diğer taraf vali lehi- ne bir muhzır yapmağa hazırlandılar. Eşraftan Suphi paşa, hoca Mücteba efendi, Yusuf Tambe Ermenilerin de buna iştirakini temin için merhasalığa müracaat citiler isede Ermeniler aleyhinde hissiyat besliyen bir vali hakkında böyle bir şeye iştirak edile- miyeceği cevabını aldılar, Cevad be- yin idaresinden memnun görünmi. yen Rum ortodoks, ve Ermeni protes- tan cemaatleri de muhzırı imzalama» fa muvafakat etmediler. Vilâyet ida. re meclisi Ermeni âzasının muhale. fetile Gergirfli Ali efendinin beraeti- ne hüküm verdi. Mesele bü suretle kapandı ise de bu yüzden zuhur eden « dhtilâfın bıraktığı izler-açık ve sabit kaldı. İttihad ve Terakki vilâyet he- * yeti merkeziyesi âzasından olan Bağ dadizede Abdürrahman efendi cemi. yelin Adanadaki efradı arasında te. meyyüz eylemek arzusllio babası Ab- dülkadir efendinin riyasetinde bir (İttihad ve Terakki ziraat klübü) te- sis eylemişti. Eşraftan Boşnak Salih, Batumlu Osman, Debbağzade Hdcı Ali, Bayraktar Bekir, esbak belediye reisi Rasih efendiler gibi müteneffizler de bu teşekküle dahil olmuşlardı. Bu » Klüp yavaş, yavaş namı altında bu- ” lunduğu İttihad ve Terakki cemiyeti. #10ne bir muhalefet merközi halini almış « Solmasile müesseseye verllen istikame- tl iyi görmiyen İttihad ve Terakki vi- » Jâyet heyeti mrekeziyesi Bağdadiza- «de Abdürrahman efendiyi heyeti mer- “köziye > #zalığından ihrac * eylemişti. > Bunun üzerine Abdürrahman efendi “> de açıktan açığa İttihad ve Terakki muhalifleri zümresine” katılmıştı. Bir edilmemesi uyamazdı. Adanada islâm. ve hTuristiyan unsurlar arasında ilk . layınca gene Bağdadizadelerin teşeb- 'büsile Ramazanzade evkafı müteyel- lisi Hacı Mücteba efendinin evinde âkdedilen bir içtimada bir (cemiyeti ülmiyey teşkil edilmişti, —* Ki AA “ soğukluklar müşahede olunmağa baş- | ge *artıyor Cemiyeti ilmiyeye iptida dahil olanlar. dan Adana mukayelât muharriri Hoca Hamza efendi bu cemiyetçe takib olurduğunu gördüğü meslek ve emeli anasır arasinda takarrürü matlub İttihad ve uhuvvete münafi bulduğu için biraz sonra çekilmişti. Vali Cevad. bey İle Ermeni merhasası Muşig efen- yaret ediyordu. Bu hareket halk na- zarında bu teşekkülün ehemmiyetini arttırıyordu. Bu keşmekeş esnasında vali Cevad bey ile Ermeni marhasası Duşig efen- dinin araları büsbütün açılmıştı. Muşig efendi Bahri paşa zamanın- daki mevkiini, nüfuzunu kaybetmişti. vilâyet dahilinde Türklerle Ermeni. ler arasında meşrutiyetin ilk haftala- rında tezahür eden samimiyet ve mü- hâdenetin ortadan kalkması çok sür. memişti, Kilikya katogikösü hurriyet teza- hürleri günlerinde Adanada bulunu- yordu. Bir gün Mersindeki konsolos- lardan biri kendisini ziyarete geldi. Musahabe esnasında katoğiköse: — Ruhani daireniz efradına gürül- tülü nümayişlerden mümkün olduğu Kadar ictinab eylemelerini, itidal ve Süküneti Lavsiye ediniz. Zira bu re- jim değişikliğini onlar için hiç iyi gör- müyorum ve kanlı sürprizlerden kor» kuyorum. p Diye «halisanes bir ihtarda bulun- muştu. Bu sözler Ermenilerin kulaklarına isal edilmişti. Onlar da meşrutiyetin ilk günlerinin hararetini yavaş, yavaş tadil eylemişlerdi. (1) Hissiyatım bu yolda sükünet buldu- gunu görünce Adana merhasası Mu- şig Cebelibereket sancağı dahilinde bir ay süren bir devre çıkmış ve bu devri esnasında - hem meşrutiyeti, hem kendilerini müdafaa için - Erme- nilere muktedir oldukları kadar silâh- lanmalarını tavsiye eylemişti! Adanaya avdetinde kendi görüşüne göre ahvali vali Cevad beye bildirmiş, fakat Cevad beyin bir şey yapmıyaca- ğına kani bulunduğu için raporunun birer nüshasını sadarete, meclisi me- busan riyasetine, dahiliye ve adliye nezaretlerine, İstanbul Ermeni pat- rikliğine, İstanbulda türkçe ve erme- nice güzetelere göndermişti. Bü rapor kimlerin, hangi hâdiselerde Ermeni- ler aleyhine tahriklerde bulunduğunu zikir ve tadad eylemekte idi. İstanbulda Hukuku Umumiye gaze- tesinin aynen neşrettiği bu rapor Muşigin aleyhlerinde bulunduğu me- murları, eşrafı iğzab etmişti. Pisko- posun Cebelibereket sancağı dahilin- deki devri efkârı teskine değil, daha ziyade galeyana getirmeğe medar ol- muştu. Osmaniye kaymakamile mer. hasa efendinin bu devri esnasında aralarında bir ihtilâf o çıkmıştı. Mu- şig Osmaniyede kaymakamı ziyaret ettiği halde kaymakam bu ziyareti iade etmemiş, Muşig efendi de yazdı. ğı bir tezkerede kaymakamı şu suret. Je tahkir etmişti; (Burada işiltiğim hallere göre idaresizliğiniz hakkında kanaat hasıl ettikten sonra şu mese leden dahi nezaket ve terbiyeden bi. behre olduğunuz anlaşılarak hareket ediyoruz.) 5 Teşrinisani 1925 Cebelibereket o mutasarrıflığından Muşigin liva dahilinde devri hakkın- da Adana vilâyeline takdim olunan idare meclisi mazbatasında şu şikâ- yetlerde bulunulmuştu: (Muşig efen- di liva dahilindeki hıristiyan köyleri- ni dolaşarak hükümet dairelerinde az, çok her şeye müildahale eylemiştir; ahaliye türlü tesvillerde bulunmuştur. Osmaniye kaymakamı gibi hükümet m masala kn ine pi mp lifinin örme örmeyi ğibi ilğili sila iyiki al çalişma 29 Eylül 938 Perşembe İstanbul — Akşam neşriyatı: 1820: Dans musikisi (plâk), 19: Spor müsaha- beleri: Eşref Şefik tarafından, 1940: Ka- rışık musiki (piâk), 1955: Borsa haber- leri 20: Saat ayarı, Nihal Amım ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,40: Ajans haberleri, 2047: Ömer Rıza Doğrul tarafından arapça söy- lev, 21: Bant ayan: Orkeşira: 1 - Ofen- bah: La belle helene, 2 - Defossen: Bercense, 3 - Ponsse: İdyile, 2130: Rıfat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ye halk şarkıları, 2410: Hava raporu, 22,18: Muhittin Sadak: Viyolonsel kon- seri, piyano refakatic, 22,50: Son haber- ler ve ertesi günün programı, 23: Saat ayarı. İstiklâl marşı, Son. Ankara — Öğle neşriyatı; 1230 - 13: Alaturka plâk neşriyatı, 13 - 13,15: Ha- berler, 13,15 - 14: Karışık plâk neşriyatı ve son, Akşam neşriyatı: 1839 - 10,15: Karışık plâk neşriyatı, 19,15 - 20: Türk musikisi ve halk şarkıları (Salâhaddin), 20 - 20,15: neşriyat ve sanat ayarı, 20,10 - 20,15: Haberler, 20,15 — 21: Türk musikisi ve halk şarkıları (Safiyç Tokay ve Sadi “Hoşses), 21 - 2115: Şan plâkları, 2115 - 22: Stüdyo anlon orkesiras: i - Gole- tidge - Taylör: Afriksnische Sunte, 2 - Johannes Brahins: Ungarischer Tenz No. 22 - 2918: Haberler ve hava raporu, 22.15: Yarınki program ve son. Avrupa istasyonları programı Saat 20 de Breslav 20 bando muzikası — Frankfurt 20,10 şen musiki parçaları — Königeberg 20 (R. Strauss) un (Rosenkavaller) ops- rası — Ştutigart 20 plikia müntehap par- çalar — Rüdapeşte 20,20 orkestra kon- seri ve keman könzertosu — Budapeşte II (30 - 2030) piük neşriyatı — Bükreş 2035 şarkı — Hüversum 1 20,55 senfonik konser ve Kllrinet konsertosu — Roma 20,30 konser — Varşova*20 piyana konser- tosu ve 2030 şen musiki. Saat 21 de Berlin 2i salon orkestrası tarafından muhtelif parçalar — Frankfurt ve Ştuti- gart 21,15 orkestra ve musiki — Hamburg orkeztra ve viyolon- sel konsertosu — Kolonya 2110 kanşık musiki ve dans musikisi — Könlgebers: (Rosenkâvaller) oOoperasına devam — Leipzig 21,10 şen musiki — Münih 21,0 (Wiener Luft) isimli şarkılı oyun — Saarbrucken 21,10 Mozart'ın (Figaronun izdivacı) isimli operası — Bari 21,15 Yu- nanca neşriyat — Belgrad 2i senfonik konser ve solist konseri — Beromünster senfonik konser ve Beethoven'in piyano konsertosu — Budapeşte 11 (21,25 - 2155) bando muzikası — Droitwich (2LİS - 4230) senfonik konser ve (Grleg) in pi- yano korşerlosu — Florans 2130 gitara — onenbeğ ille, » 23) orkes- parçolar ve tra tarafından “Tsshalkowsky'nin birinci piyano konser- tosu — Lyon 2130 (O. Sirauss) un 2 Walzertraum) opereti — Marsilya ve Pa- Tis P, T.'T. (2130 - 2330) (La Puissancey) isimli trajedi — Radyo Paris (2140 - 2435) (Puecini) nin (Madame Butterfiy) operası — Sottens (2130 - 23,19) radyo orkestrası tarafından konser — Niaa ve Berlin 22,10 oda musikisi (Brahms) ım kuvarteti — Breslav 21,10 Beethoven'in kuvarletleri — Deutschlands 22 A.Bruck- ner'in dördüncü senfonisi — ii ve ttgart; Karışık musikiye devam — Hamburg: Orkesire ve viyolonsel konso- rine devam — Königebeng: Rotenkavaller operasına devam — Lelprig 22,15 Beet- hoven'nin piyano konsertosu — Viyana (23) - 120) Romadan naklen (Donizetti)- nin (Favoritin) İsimli operası — Alhlone (2239 - 2330) şen saat — Belgrad: Sen- fonik konsere devam ve 2230 şarkı — Budapeşte 22,20 caz musikisi — Bükreş 2220 senfonik konser ve 2245 dans — Florans 22 şen musiki — Kopenhag: Konsere devam — Lüksemburg 2230 sen- fonlk konser ve keman konsertosu — Marsilya ve Paris P. T. T.: Trajediye de- vam — Radyo Paris: (Mia, Butterfiy) operasına devam — Poste Parisien (2235 - 2947) (Le Dram w'a pas cu Jeu) isimli tiyatro — Roma 22 (Donizetti) nin (Pa- voritin) operası — Varşova (2210 - 2250) mandolin konseri — Lyon (el zertraum) öperetine devam. Saat 33 de Deutsehlands (2540 - 2345) küçük ge- ce konseri: Viyolonsel sanatı — Münih (2320 - 1) plâkin Beethoven'in eserle- ri — Viyana: Romadan naklen operaya devam — Diğer Alman istasyonlar tgaritan naklen 2330 dan itibaren Er gitara — Belgrad (23,15- 2345) karışık musiki — Budapeşte 23 Beetbovenin kuvartetleri — Bükreş 23.450 kadar dans — Florans: Şen musikiye devam ve dans — Droltwich (2325 » 04,15) orkestra ile muhtelif parçalar — Kopenhag (2340 - 24,15) şarkı ve harmo- nika — Lyon: “Walezerirsum! operetine devam — Radjo Paris: (Mme. Bulterfiy) operasinâ devam — Roma; (Favoritin) operasına devam — Varşova (23 - 2356) plâk neşriyatı. Saat 21 den itibaren Alman İstasyonları: Programlarına de- vam — Deutschlands (24 - 1) karışık imu- Viyana: Romadan naklen opo- yaya devam — Budapeşte 24,10 plâkla cas musikisi — Radyo Paris: Operaya de- vam — Roma: Favoritin operasına dö- vam — Varşova (24 - 2455) orkestra konseri ve (Rahmaninoff) un piyano kon- sertosu — Frankfurt (il - 3) gece kon- seri: (Reger) ve (Taçhaikovsky) nin esep- leri — Diğer Alman istasyonları (1 - ©) Frankfurttan nakil, yaş Vek e şarkı Me karışık. DİŞİ KORSA Tarihr Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli 'Tefrika No. 129 “Ey dişi kaplan! nihayet elime düştün... Çölde beni yerden yere vurmuştun! şimdi nasıl kurtulacaksın ? ,, Boğazın bu kısımı o kadar dardır Ki, bir yere kaçmak imkânını bulama- yız.. geriye de dönemeyiz. Hepimiz tutuşur, yanar gideriz. Hacer kaşlarıni çalarak etrafına bakınıyordu: > — Peki, dedi, böyle bir tehlike ile karşılaşmamak için ne yapmalıyız? — Kolayı var... ilkönce bir gemi geçmeli.. arkadan bir yardımcı da- ha. Ve burunların arkasında bir şey görmez ve bir tehlike ile karşılaş- mazsa, onların arkasından yavaş ya- vaş hepimiz geçmeliyiz. — Sait te böyle mi yapmıştır der- sin? — Saldin böyle bir tedbire baş- vurduğunu sanmıyorum. Çünkü ma- iyetinde altmış tekne vardı. Böyle büyük bri kuvvete karşı kim pusu kurabilir? Hacer, Gemelin sözlerini çok ma- kul buldu... Boğazı onun dediği ş8- kilde geçtiler ve bir tehlike ile karşı- laşmadılar. Gece yarısı yıldızlar sönünce.. — Şurada bir körfez var. demir- lesek ve geceyi burada geçirsek nasıl olur? — Buralarda gecelemek tehlikeli- dir, Sitti! Gemilerimizi tehlikeye dü- şürebiliriz. — O halde keşki boğazı gündüz geçseydik. Neden bana bu tehlikeler- den - boğaz dışında iken - bahset- medin? — Gece geçmekte bir mahzur gör- medim de. Hem, buralarda gecele- meğe ne Jüzum var. Vaktimiz çok var. dün gece biraz uyuklamiştım. Rüyamda Saidin sesini duydum. Ba- mâ: «Çabuk, imdada yetişin!» diye bağırdı. Gözlerimi açtığım zaman, koca aslanın sesi kulağımda hâlâ çınlıyordu... Gökyüzünde yıldızlar - birer birer üflenen fenerler gibi - sönüyor, orta- lığı korkunç bir karanlık saryordu. Gemel; — Fırtına dinerse, yelkenlerimiz ıslanacak. yolumuzdan kalacağız. — Merak etmeyin, Sitti! Fırtına dinse de, boğazda ve boğaz açıkların- da yelkenlerimizi şişireeck rüzgür eksik olmaz. Gemel çok iyi tahmin etmişti. Biraz sonra şiddetli bir sağanakla başlıyan yağmur gittikçe artıyordu. Gemilerdeki omuharipler sırsıklam olmuşlardı. Araplar ıslandıkça üşü- yor, üşüdükçe küfür ederek söyleni- yorlardı. — Yurdumuzda rahat rahat otu- Türken, bu sıkıntıya neden girdik? Saide yardıma gidecek bizden başka mücahit yik muydu? Hacer bü sözleri duyunca: «- Yarabbi! Sen şu yağmuru kesi Mücahitlerimi ümitsizliğe, sefalete düşürme! diyerek Allaha yalvarma- ğa başladı. Gemel: — Gökyüzünün kulağı sağıtrdır, Sitti! Tabiatin ahkâmına karşı ge- linmez, Varsın mücahitler biraz “üşü- Sünler. gündüz güneş çıkınca ge ne ısınırlar. Dedi. Hâcer teessüründen ne yapa- cağını bilmiyordu. Mücahitlere ağ- zını açıp söylenecekti. Gemel buna mâni oldu. Fakat, Allah, Hacerin yalvarışlarını çok çabuk duymuş ola» cak ki, bir saaf geçmeden kara bu- Tutlar Akdenize doğru uzayıp dağıl- dı ve yağmur birdenbire dindi., şim- di deniz üstünde ne fırtına vardı. ne de sağanak. Hafif ve serin bir rüzgâr yelkenleri kamçılıyor ve sürükleyip götürüyor- du. Hacerin yüzü güldü. Gemel: — Sen, Allahın sevgili kulusun, Sittil Diyerek güvertede dolaşıyordu. Soğuktan titreşen mücahitler bir- birlerine sokularak ve üzerlerine yelken bezleri gererek uykuya dal dılar, * Dişi korsanın gemisinde başı kır- mz birbez sarılmış, iri boylu, haydut tavırlı bir denizel, ye- dek yelken yığınının kenarına da- yanmış kendi kendine konuşuyor: — Eş dişi kaplan! Nihayet elime düştün. artık pençemden zor kur- tulursun! Çölde beni yerden yere vurdun.. .bacaklarımı zincirletip be- ni hurma ormanları içinde bıraktın.. öldü sanarak geniş bir nefes almiş- tın! O zamandanberi meydam boş bularak, istediğin gibi at koşturdun.. başına akılsız ve korkak mücahitle- ri toplayıp Bizans seferine çıktın! Fakat, ben seni Saitten önce, öbür dünyaya kavuşturacağım! Biraz öteden bir ses işitti? — Şeytan! Gene kendi kendine neler konuşuyorsun? ” Haydut tavırlı korsan kendini top- ladı: — Türkü söylüyorum. Diye cevap verdi. Ses kesildi. Kendi kendine konuşan ve Hacer- den öç almak için fırsat kollıyan bu adam da kimdi? Korsan susmuştu. Yelkenliler yavaş yavaş birbiri ar- dınca ilerliyorlardı. Dişi korsanın hayatında (Şey- tan) ın mühim rolü vardır. Bizans seferini neticesiz birakan ve Arap yelkenlilerini büyük bir hezimete uğratan bu adamdır denebilir, (Şeytan) kimdir? Onu mutlaka tanımalıyız. Biraz izah edelim: Şeytanı uzun müddet herkes ölmüş biliyordu. Gü- nün birinde, çölde kaplan avcılığı yapan bu adam kabilesi arasına çi- kageldi. Ona derhal (Şeytan) adını Mehmed Nasuh bir gün hurma Or manlığında dolaşırken, Haceri gör dü. Hacer de kuş avına çıkmıştı.. ya» nında bir kaç kılıçlı adamı vardı. Mhmet Nasuh o sırada tutacağı hay- vanlara pusu kurmuş bekliyordu. Hacer atile yanından geçti, kurdu- Zu pusuyu bozdu. Arkadan da diğer atlılar geçtiler. Mehmet Nasuh çi- leden çıkmıştı. — Behey alçaklar! - diye bağırdı. Benim gibi bir fukirin şuraya vahşi hayvalar için kurduğum pusuyu ne den çiyneyip gittiniz? Hacer bu küfürleri duyunca ta&- hammül edemedi.. adamlarına; — Yakalayın şu haydudu... Diye bağırdı. Kaplan avcısını y&- kalayıp bacaklarına zincir vurdular. Bu zincirlerin anahtarı kabile rel- sinin yarında idi. Kaplan avcısı ay- larca çöllerde . ve hurma ormanlar rında zincirlerle dolaştı. bacaklar rındaki bu demir bağları bir türlü çözemedi. Nihayet günün birinde gene o ci- vardan Hamdaniler kabilesi reisi ge- çiyordu. Mehmet Nasuh, reisin yo- lunu kesti. ayaklarını kapandı: — Hiç bir suçum yokken, kızın bacağıma zincir vurup kilitledi. Siz beni affediniz! Diye yalvardı. Kabile rölsi, Nasuha acimıştı. derhal zincirleri çözdü.. kaplan ay- cısı serbes kalmıştı. Aradan uzun günler geçi Orman- da ve çölde hayatını geçiren kaplan avcisınm içine bir ateş düşlü.. aşk ateşi! O, Haceri İlk görüşte sevmişti, Öyle çılgınca sevmişti ki, artık or. mandaki vahşi hayvanlar onu yıldi- ramıyordu. Bilekleri ve bacaklar çok kuvvetliydi. Nasuh yaban hay- vanlarının bir çoğile boğazlaşır, ve hepsinin sırtını yere getirirdi. Kü- çücük bir hançerinden başka silâhş yoktu. Bazı hayvanları, vaktile na sılsa eline geçirdiği kalın bir demir - sn ie Rd

Bu sayıdan diğer sayfalar: