20 Ekim 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

20 Ekim 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Bekir Rami, beş senedir evliydi. Her sabah, dokuzda küçük apartımanın- dan çıkar; yedide tekrar avdet etmek üzere öğle yemeğine gelirdi. İşine giderken ve işinden dönüşte gözüne çarpıp onu teshir eden şey, se- vimli karısının tatlı tebessümü, güzel mavi gözleri ve zarif endamıydı. Bekir Rami, bu kadını zevce diye seçtiğinden dolayı, evlendiği günden. beri kendini tebrik ederdi. Karısı Kâmuransa büyük bir aşkla kocasını seviyordu. Fakat işte hayat beş senedir böyle sürdüğü için artık erkek bu saadete alışmış, Karısırın ha- rikulâdeliklerini görmez bir hale gel- miştir. Aşkın birinci düşmeni olun ALIŞ. KANLIK baş göstermişti. Kâmıran, bunu hissediyordu. Yu- vasının bahtiyarlığını muhafaza için çareler arıyordu. Acaba Ramiyi daha serbes mi bırak- mak doğruydu? Meselâ ufak bir seya- hate çıksa, biraz dolaşsa, taze bir ruh- la dönmiyecek miydi?... Of, bu ayrılık da hiç hoşuna gitmi- | yor! Yahud da kendi başka şehirde otu- ran teyzesine bir hafta kadar misafir gitse... Erkek evde yalnız kalınca karı- sıni özler; avdetinde onü iştiyakle kar, şılardı belki... Genç kadın bir türlü karar veremi. yordu." z O, aşkını abuk sabuk kavgalarla müdafaa eden kadınlardan değildi, Bilâkis doğru yollardan yürüyüp kati çareler bularak saadetini kurtarmak kabiliyetini kendinde hissediyordu. HiS VE AŞK NUVELİ Aşkın düşmanı: Alışkanlık! NAKLEDEN: HATİCE SÜREYYA zaman sevdiği kızın ismini bir türlü bulamadı. Hattâ sarışın mı, esmer mi olduğunu hatırlıyamadı. Bu mazi hatırasına bir müddet dal. dıktan sonra, düşüncelerinden silkin- di. Azımkâr adımlarla Memduhanmn evine doğru yürüdü. Kızın annesi eskiden terziydi. Aca- ba hâlâ bu mesleğe devam ediyor mu? Kapıyı çaldı. Şişman bir kadın açtı. Onu görünce, hayretle bağırdı: — A... Oğlum sen misin, Rami bey.. — Evet benim... Şiz de Memduha- nın annesisiniz, değil mi?.. Bir kaç günlüğüne buraya geldim de sizleri görmek, haberiniz! almak istedim. — Çok iyi ettin, evlâdım... Memdu- ha ne memnun olacaktır. Duydun mu, dört sene evvel evlendi... Çocukları var... Hep beraber oturuyoruz... Buyur! İçeri girdi. Önü sıra, kadın, merdivenlerden çi- karken: — Alt kat, gene eskisi gibi terziha- ne... - diyordu. » Üstte oturuyoruz. Bir kapıyı açtı. Siyah saçları taranmamış, sırtta allı sarıl, basmadan bir robdöşambr, ku- cağında dokuz on aylık çocuğunu em- ziren bir kadın minderde oturuyordu. Her yer darmadağın... Üç yaşların- da başka bir çocuk yerlerde sürükleni- Bekir Rami de karısı gibi düşünmüş | yor. olacak ki, bir akşam eve çok sinirli gel, “Tersi kadın, kızına hitaben: di. — Patron beni İzmire yolluyor. Ticart bir işi vaz- mış. Bakmağa gi deceğim! Büyük bir mü- essestde oldukça mühim bir me- murdu. Sonra, sinirli sis nirli ilâve etti: — Ne yapacaği- mi bilemiyorum, — Tabi gitme- lisin, kocacığım... Ben de bu fırsat. ten İstifade ede- rek teyzeme misa- fir olurum. Delikanlı 'bu fikri beğendi ve kabul ederek sa- kinleşti, İki gün sonra Rami yola çıktı. Son zamahlar- da esasen kafası boyuna ayni fikir. Karısı bütün kadınlara faıktı; lâkin, ah ey alışkanlık... # lerle meşguldü: «— Acaba Memduha ile Belkis, ne oldular? Ben Kâmıranı tanımazdan | evvel bu iki kız arasında mütereddit- tim. Hangisile evlenmeliyim? diye dü. şünüyordum. Bunlardan birile birleş- seydim belki hayatım bu kadar yekne- sak geçmezdi.» İşte bu düşünce ile patronundan ha, gerek Belkis hakkında izahat ala- bilecekti. Seyahat esnasında hep bunları düşü. nüyordu. Karısına olan aşkı son derece sarsıl- mış bir haldeydi. İzmirde bütün hatıraları tanlandı. Burası tamamile onun” vatanı, ana yurduydu. Dünyaya gözünü açtığı de- kor... Evini gördü, mektebinin önün- den geçti. Oynadığı sokakta uzun uzun düşüncelere daldı. Delikanlı iken arka- daşlarile beraber oturduğu kahveye girdi. Hele parkın kenarındaki yeşil boyamış tahta kanapeyi görünce kal- bi helecanla çarptı. O yerde bir genç kızla sevişmişti. | Hattâ çakısile, isimlerinin baş harfle. : rini şu ağaca kazımıştı. İşte hâlâ du. | ruyordu! Fakat zilini yormasına rağmen, o | Hiç de değişmemiş... Değil mi? - diye sordu. Memduha, elinin tersile saçlarım düzeltmeğe uğraştı. Ev işlerile uğraşa uğraşa parmaklarının harap olduğu görülüyordu. Rami burada on dakikadan fazla 0- turmadı. Aradığı eski Memduhayı, ancak karikatürüydü! Nerede o çap- kın bakış? Nerede o harikulâde en. dam!... Belli ki bütün gününü o şapşal kı- yafetile geçiriyordu. Saçları daima ta- ranmış, hususiyetinde bile muntazam giyinmiş karısını düşündü ve kendi kendinden utandı. Fakat erkekler ka- bahatlerini ekserya nefislerine bile sa- mimiyetle itiraf etmezler. Sık adımlarla bu köhne evin sakin- lerinden uzaklaşırken için için: — Oh! Şükür... - dedi. es Belkis... O ne güzel kızdı!... Sarı saçları, beyaz tenile âdeta be- bek gibi göze hoş görünürdü. Ne de saf, masum bir hali vardı. Pek de has- sas bir mahlüka benzerdi. Sakın Bekir Rami evlendikten son- ra kız onun derdile verem olup ölmüş olmasın?... | zın vaklile fevkalâde piyano meraklısı İ olduğunu hatırladı. Gayet iyi çalardı. — Bak, kim geldi... Bekir Rami bey... Belkisin vaktile yaşadığı evde şimdi başkaları oturuyordu. Komşuların bi- rinden izahat isterken, kadın müs- tehzi müstehzi gülerek: — Bar mıdır, ne karın ağrısıdır, iş- te orada bulursun... « dedi ve kapıyı kapadı. Delikanlı bu sözleri işitince genç kı- «— Muhakkak şimdi hayatını kazan- mak için o bar denen yerde çalgıcılık yapıyordur!» Saatine baktı: «— Akşam yemeğinden sonra gider- sem kendisini orada bulurum!u diye düşündü. Bar kapısı önüne gelince şiddetle ir- gildi. Boyalı bir kâğıd üzerinde bir kadın resmi... Çırıl çıplak giyinmiş; başına bir takım tüyler takmış; altın- dada şu söz: CİHAN YANDI BELKİS Garsonlara sordu: — Belkis'hanımı görmek istiyorum. — Koridorun sonundaki odada giyi- niyor. Alçak tavanlı karanlık bir yoldan geçti. Kendisine gösterilen kapıyı vur- du. a bir ses: -dedi, çevirdi; ve karşısında afiş. teki kılığına bürünmüş, eski saf ve 16 gih sevgilisini gördü. — Vay! Sen misin, Rami?... Nasıl oldu da buralara geldin?... Ben seni ev- li sanıyordum. — Geçerken ismini gördüm de uğrı- yayım dedim... Maşaallah... Epey de- gişmişsin... O zamandanberi... Genç kadın kahkahalarla gülerek: — Ne sandın?. Hep öyle bön, toy mu kalacaktım?... Rami fena halde şaşırdı. Eski Belkisi bulmamıştı. Fakat yenisi de haylı cazib... — Numaralarından sonra birlikte öupe edelim! - diye teklif etti. — İmkânı yok... Angajeyim... Buranın meşhur tüccarlarından Şiş- ko Mahir bana abayı yaktı! — Aman o iğrenç herif mi? — İğrenç, miğrneç... Ayda yüz papeli suluyor!... İstersen yarın ak- şam birleşiriz... Enayinin Menemene gitiği gündür! İhtiyar herifin artığına konmak, Rahminin hiç te hoşuna gitmemişti. O tertemiz, namuslu karısını düşü- nerek, için için: «— Çok sersem herifim'» diye söy- lenirken, hızlı sesle de: — Maatteessüf yarın gelemiyece- ğim... Sonra sana telefon eder, bir randevu alırım! - diyerek bardan ay- rıldı. Ertesi gön hemen İstanbula dön- dü. Karısi teyzesine gittiği için apar- tıman bomboştu. Mavi gözlerin tatlı bakışı ve itina ile hazırlanmış güzel yemekler yoktu. Kâmıransiz ev, he tatsız... Rami, meyus meyus iki tane yu- murta haşladı ve boğazına dizlierek yedi. Yalnız bir insan için fazla geniş olan yatağına hazin hazin baktı ve birdenbire aklına şu fikir geldi: — Ya teyzesinin evinde başka bir erkek Kâmıranı gözüne kestirdi de Vakit var Teens atlayıp geli. mez gibi göründü. Genç kadın ko- casını geç vakit karşısında görünce hayretlere düştü. Erkeğin perişan bir hali vardı. Kravatı çarpılmıştı. Yakası büruş- muştu. Fakat karısına öyle bir sar- lışa sarıldı ki, o zaman Kâmıran kocasınm aşkını tekrar kazandığını anladı. Muhabbeti, harab edici olan © ALIŞKANLIK bilâkis şimdi kuvvetli bir BAĞ haline gelmişti. Nakleden: Hatice Süreyya | Bu kısa seyahat ona bitmez tüken- ! İ e SEŞRAAIEYEER AV Anadoluda spor Edirneli sporcular Kırklarelinde Yavuzspor takımı oyuncuları Edirne, (Akşam) — Edirne Yavuzspor kulübü 20 kişilik bir sporcu kafilesile Kirklareline giderek Halksporla hususi bir maç yapmıştır. Çok heyecanlı ge- çen bu karşılaşmayı Yâvuzsporlular canlı bir oyundan sonra 3 - 2 kazanmış. lardır. Çanakkale şampiyonluğunu Türkgücü kazandı Çanakkale, (Akşam) — Eylül bidayetinde Çanakkale vilâyetinin yedi ka- zası arasında başlayan lig maçları nihayetlenmiş ve finale kalı.ı Türkgücü ra- kibini yenerek mıntaka şampiyonu olmuştur. v EZİNE İdmanyurdu ile yapılan final maçında Türkgücü tamamen hâkim bir oyundan sonra 5 - 2 galip gelmeğe muvaffak olmuş ve resmen birinci ilân edilmiştir. Alsancak takımı Nazillide Nazilli (Akşam) — İzmir Alsancak TE Ta m e spor, diğeri Sümersporla iki maç yap- mak Özne: Hünilie gelmişler, birin- ci maçı Menderessporla yaparak 1-44 mağlüb olmuşlardır. İkinci maçlarını Mini kümeye iştirak edecek takımla» rile Sümerspor arasında yapmışlar» dır. Kalabalık bir seyirci kütlesi karşı- sında oynanan bu maçta Alsancak Hilmi, Zehir Ali, Rasim, Ahsen, Fethi, Mehmed, Tevfik, İlyas, Âdil, Said, Sa- lâhaddin kadrosile çıkmış, çok zevkli bir oyundan sonra Sümersporlular maçı 1-3 kazanmışlardır. Gece, Sümerspor tarafından fabri- kadaki lokallerinde misafirler şerefi- ne 75 kişilik bir ziyafet verilmiş, bu ziyafette samimi nutuklar söylenmiş- tir. Sümerspor, bu galibiyetile İzmire hakiki bir rakip olduğunu isbat etmiş oluyor. Çünkü bu sene içinde Yaman- larsporu 3-2, Doğansporu 4-2, Alsan- sancağı 3-1 mağlüb etmeğe muvaffak olmuştur. Futbolda kısa bir zamanda bu ka- dar muvalfakıyetli neticeler alan Sü- mersporun yakında güreş, voleybol, boksta da büyük şehirlere sayılı bir RADYOLIN ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM her yemekten sonra muntazaman dişlerini şir beyan YINIZ EE

Bu sayıdan diğer sayfalar: