30 Ekim 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

30 Ekim 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

30 Teşrinlevvel 1638 RM EE Hindli prenses Şaratha'nın hem - bendegânından, hemde sütkardeşi olan Ayah, elinde bir sepetle, hanımı- nın arkasi sıra yürüyordu. Prenses döndü. “epetten bir avuç buğday alarak etrafa saçtı. Ağaçlar- dan, dallardan, beyaz bulut halinde kuşlar çimenin üzerine uçuştular. Göl- gede, bir ağacın arkasına saklanmış ihtiyar bir adam, bu güzel manzarayı seyrediyordu. babası mahrace Ja. lal'ın akıl hocası ve ayni 2â- manda yüksek dini bir mevki işgal eden brahman Bima'ydı... Fakat niçin saklanıyordu? Ortaya t gezemezmiydi? Genç taassubuna dayana- madığı için, gözüne görünmemesini ihsas etmişti. Annesi zor belâ, sından kızı ve kendisi için tesettürsüz gezmek salâhiyelini (o kopartmışlı. Mahrace, karısını çok sevdiğinden, brahımanın telk rine rağmen, bu ri- cayı kabul etmişti. Kızı böyle serbes bir hayat yaşar ken, oğlü ve veliahtı olan Serdar'ı tam manada dini usullerle büyütü- yordu. onun ö.. Prenses! Arzı hürmet ederim! Bir Avrupalı... Genç bir muhar- rir... Beyaz keten elbisesi içinde, kızın karşısında eğiliyordu Şarklı kız, iri siyah gözlerile muha- tabına bakarak, elini uzattı, Geç kaldınız... Kuşlarımın ye- mini dağıttım... Güzel manzaralarını seyredemediniz... Fakat haydi gelin! Sizi babamın vahşi hayvanları yanına genç götüreyim. Şimdi onların yemek sa- |; Ayah, sepeti kolunda, saraya dö- nerken, İki genç, parkın büyük ağaç- ları arasında kayboldular. Kocaman bir kafesin içinde, dört beş kaplan, bir Hindli uşağın attığı et parç;asını didiklemekle meşguldü. Homurdanıyorlardı; kemikleri, kuv- vetli çeneleri arasında ezip parçalı- yorlardı Bu vahşi manzarayı seyreden ecne- bi genç, ürkerek: Öf!... - dedi. - da ile geçirince böyle paralarlar... Genç prenses: Bu hayvanlar Hindistanda bin- Terce insanı parçalar! - dedi. - Hattâ bu gördüğünüz dört kaplan babama misafir gelen birkaç ecnebiyi öldür- müştür. İnad ederek «ehlileştiririz!» diyerek kafese girmeğe kalktılar. Babam bir türlü razı olmuyordu amma, o derece ısrar ettiler ki müsa- ade vermeğe mecbur kaldı. Etrafa bir- kaç nöbetçi dizildise de, Avrupalılar ca- navarların elinden kurtulamadı, (Gü- lümsiyere:) Haydi buyurun saray gidelim de size bir şey ikram edeyim... Bu heyecanlı sahneyi unutunuz!... Sarayın pembe somaki sofaların- dan, siyah mermer sütunlar arasın- dan geçerek, İki genç, prensesin Avru- pakâri döşenmiş küçük salonuna gir- diler. Baş başa kaldıkları vakit, muhab-* betle bakıştılar. Gayri ihtiyari biri- birlerine yaklaştılar. Dudakları bir- Jeşti. — Şahratha!... Sizi göreli tam bir sene oluyor. O zamandanberi çıldıra- - İlân aşkımızı nasıl Sabırsızlıkla beklemiştim — Bir türlü cesaret edemiyordum ki, güzelim... Mahraceden korkuyor- dum. —Babam iyi insandır. Beni çok se- ver, Bütün dini manilere rağmen, ar- Yumu yapacağına eminim, Bakınız beni nasıl serbes büyüttü. — Bir gün evlenbilir miyiz? — Çok kavi ümidim vardır, Sabre- din: Zamanla ben onu kandırmasını bilirim. “.. Bir aydanberi, genç Avrupalı, Hind- kıyafetine girerek sarayın duvarın- dan atlıyor, bahçede saklanıyordu. Süt hemşiresi uğrunda canını ver- meğe hazir olan Ayah, bu gizli sev- Her halde bir insanı | T AŞK ve MACERA NUVELİ Kaplanların kafesinde... daya yardım €diyordu. herkes uyuduktan sonra, odasına getiriyordu. Gündüzleri, genç kız, derdini, aşkı- Delikanlıyı, prensesin nı sütkardeşine uzun uzun anlatıyor ve sonra gülerek: — Sen de inşallah yakında mesud Olursun. Kaplanların bekçisi Farista sana âşık, biliyorum! - diyordu. ... Bu sevişme, böyle, bütün tadile, bü- tün zevkile devam ederken, günün birinde yetmişlik brahman Bima, he- nüz ölen karısının yerine Şaratha'yı almak teklifinde bulundu. Genç kız, alaycı alaycı: — Benim kocam ancak kalbimin | seveceği adam olacaktır! - diye c&- vap verdi. İhtiyar, öyle kızdı ki, maske gibi daima yüzünde taşıdığı sahte nazik tebessümünü atarak, güzup bir na- | zarla tehdidler savurdu: — Sen kitaplarımızın emrini yerine getirmek istemiyorsun, çılgın kız! Fakat cezanı bulacaksın... Ananemiz diyor ki Sen yalnız başbrahmanın zev- ! cesi olabilirsin. Başka kimseyle evle- nemezsin. Ayni haftanın içinde bu Sözlerini sık sık tekrarladı ve ilâve etti; Pederin mahrace benden bir yini gizlemez. Sen ona sık sık bir ee- nebiden bahsediyormuşsun. Unutu- yor musun ki, senin yüksek dinine mensup olan bir kadın böyle yabar cı bir erkeğe varamaz, NAKLEDEN: malı, Sarayımda bulunan kaplan ka- Jesine girerek hayatını tehlikeye ko- yan adam, kızımın kocası olacaktır. Bu benim kati ve son arzumdur.» Ferman genç kızın ebediyen be kâr kalmasına sebep olacaktı. Birçok kişiler bunda haksızlık görmekle be- raber, tabii, ses çıkarmadılar. Eğer Avrupada bulunsaydı, Şarat- ha, babasının aklı başında olmıyarak böyle bir şey yaptığını iddia eder, hak | kazanırdı. Lâkin Hindistanda böyle garip fanteziler pek çok mevcud ol- duğu için, bir şefin iradesine halel verecek değiştirmeler yapılması kabil değildi. Hattâ o mahracenin delirdiği- İ ne, bunadığına kani olsalar bile.. Ağabeyinin müstehzi tebessümü karşısında, ondan zerre kadar imdad beklemiyeceğini de anlıyan genç kiz, öfkeyle, Bima'ya döndü: - Babamın hastalığından istifade lettin. Benden intikam almak için bunu | yaptırdın. Fakat boyun eğecek deği- l mem. Bu sözler genç kızı epey sarsmıştı. | O yavaş yavaş babasını kandırmak yolunu tutmuşken, acaba mahrace bu akıl hocasının fikirlerine kapı! k kızmın arzusunu yapmıyacak m aydı? O sıralarda Javarharlal, karısının ölümüne sebep olan hastalığa yaka- landı ve kendisini ümidsiz bildiği için sevdiklerini birer birer yanına topla- dı, Genç prenses, göz yaşları arasın- da babasından izdivaç fermanını ko- partmak istedise de adamcağız artık kendini kaybettiği için, ne evet, ne | İ soluyordu. Ayah, bu felâketin karşı- de hayır diyemedi. Zavallı kız, şimdi pek korkuyordu. Tahta çıkacak olan ağabeyisinin ne derece mutaassıb, ne derece Bima'ya tabi olduğunu bildiğinden, Zere ka- dar yardımını ummuyordu. Mahrace öldüklen sonra, Bima'rın tesirile son günlerinde yazdığı bir va- sıyeiname zuhür etti, ... Serdar, tahta çıktı ve birkaç gün sonra hemşiresini yanına çağırdı. Di- van kurulmuş, devletin en tanınmış şahsiyetleri meclite hazırdı. Bima, elinde vasiyetname, mahracenin sağında duruyordu. Aldı ğı emir üzerine, okumağa başladı m Şaratha'nın saadeti» dim: Bence bir erkeğin meziyeti cesa- retindedir. Kızıma lâyık sevc olacak adam &n cesur, en atılgan insandır. Bunu isbat etmesi için de şunu yap- j lim... Kaçarım!... - diye açıkça niye- | tini bildirdi Serdar hiddetlendi: — Kime kaçacağını da biliyorum. Fakat sarayımın şerefini . Bugünden itibaren göz hapsi altandasın. Ve maiyetindeki bir zabite seslene- rek: Muhafazayı sana tevdi ediyo- rum: Prensese göz kulak ol. Yoksa kellen tehlikededir. O günden itibaren Mahracenin kı- zı, artık bahçeye bile çıkmaz oldu. İki âşık, biribirini göremiyor, uzaktan uzağa, hasretle yanıp tutuşuyorlardı. Hattâ delikanlı, kederle yattı. Şaratha da günden güne saranp sında ne yapacağını bilmiyor: Nasıl bunları yapsam?...» diye çırpınıp duruyordu. '... Günün birinde, genç Avrupalı bir- denbire iyileşti ve neşesi yerine geldi. Sarayda prenses te canlandı. Ne olmuştu? Bir gün fedakâr Ayah, çisine giderek, ona: — Farista - demişli. - Bizim he- rım, üzüntüyle ölecek. Sevgilisi de öyle... Halbuki kurtulmaları kaplan bek- i elinde... — Benim mi elimde? — Tat Bu Avrupalının sevgili- sine kavuşması için, kaplan kafesine girmesi lâzım. — Deli misin?,.. Sakın ha. Yok canım... Öyle birdenbire gi- recek değii,., Önce tecrübe e edecek.., navar mürebbileri gibi, onları terbiye | etmeğe çalışacak... İşte bunun için her akşam onu odanda saklıyacak- | sın... Kendisine yardım edeceksin... — Ayah!... Bu benden çok tehlikeli bir iş!.., nuyorsun, — Peki amma, Şaratha ölürse ben de ölürüm. - Seni seviyorum Ayah... Fakat hayır... Nasıl yapayım ben bu !şi?... — Muhabbetin lâf öyleyse... En ulak bir tecrübeye kalkışınca redde- diyorsun, — Ne söylüyorsun?... uğrunda her şeye katlanırım.., kat bu çılgınlık!... — Beni sevsen her çılgınlığa kat- lanırsın... Ben ancak bana her feda- kârlığı yapan bir adamın karısı ola- bilirim. — Amma, Ayah! Benim kadar seni İ kimse sevemez ki... — Ya. sen beni kandırıyorsan... — Yemin ederim ki bu işi yaptığın takdirde senin olacağım! Erkek, büyük bir coşkunlukla genç kızı sardı ve dudakları dudaklarına | yaklaşırken: Hayatımla oy- Senin aşlın Ka istediğin | — Her emrini yapacağım! - dedi. ... İşte, bunun üzerine, hastalanıp kurtarsam... Ne | senin | lekeletes | her akşam, | 1 NN NE genç Avrupalı, ateşte kızarmış uzun demirleri elipe'alarak, kaplanları ter- biye etmeğe- başlamıştı. Canavarlar- dan biri ağzmi açtp ta üzerine hü- cum edecek olduğu zaman, ateşi k vanın gırtlağına sokuyordu. Kapl: lar, homurdanarak geriliyorlardı. Sönmek bilmiyen bir sabırla, aşkı- nın verdiği gayretle günlerce bu işe devam etti, Nihayet emeline muvâf- fak oldu. Kaplanlar delikanlıyı gö- rür, görmez; ürkerek geriliyorlardı. Şimdi elinde demirle kafesten içeri giriyor, dört hayvan, muti bir köpek gibi, ses çıkarmadan, bir köşeye ge- riliyorlardı. Günün birinde, bir havadis şehre yayıldı. Prensese talib olmak istiyen bir ee Bu havadis Ne kesin tüylerini ür- pertti. Ahali fevç Sergi eray akın et- yorlardı. Fakat kaplanlar, umumun intizarı hilâfına, delikanlının üzerine atılacaklarına, boyunlarını büzerek, kafesin bir köşesine büzüldüler, İşte o zaman ahali hep bir ağızdan ba- gırdı: — Mucize! İlâhlar, bizim prensesi- mizi bu delikanlıya münasip gördü- ler, Hakketti Herkes sevinç içinde bağırıyor, ça- gırıyordu. Bayılmak üzere olan Şa- Halk, için, kat ratha'nın etrafını sarmışlardı. Bima'nın istibdadından bıktığı genç prensesin bu zaferine iki memnun oluyordu. Mahrace ile Bima, kurdukları tuza- ga yakalandıkları için öfkeden çat- lyacak gibiydiler, Fakat dönmenin imkânı yoktu. Karar katiydi. İster is- temez, prensesi o garplı erkeğe ver- meğe mecbur kaldılar Nakleden: (Vâ « Nü) | : i Baş, Diş, Nezle, Grip Komatizma kırıklık ve bütünağrılarınızı derhal keser. ihl OSSİ İcabında günde 3 kaşe alınabilir. GE Yzigi Nevralji, Galatasaray Jisesi Alım satım komisyonu başkanlığından: ilk teminatı Lira 126 Keşif bedeli Jira K. 1669 55 Gâlatasaray lisesinin Ortaköy şubesi binâsında yapılacak olan ve keşif bedeli ve ilk teminatı yukarıda yazılı tamiratın 2/11,/938 çarşanba günü saat 14,30 da kültür direktörlüğü binası içinde liseler muhasebeciliğinde toplana- İ cak olan komisyonda açık eksiltmesi yapılacaktır. Bu işe ait keşifname ve şartname evrakı Jise idaresinden görülebilir, İs- | teklilerinin en az (1000) liralık bu işe benzer iş yaptıklarına dair idarelerin. İ den almıs oldukları vesikalara istinaden nafla direktörlüğünden eksiltme ta- rihinden bir hafta evvel alınmış ehliyetname ve yeni sene ticaret odası vesi- kası teminat makbuzlarile belli gün ve saatte komisyona gelmeleri, (1593) TURK HAVA KURUMU 26 NCI TERTiP BUYUK PIYANGOSU Birinci keşide: 11/İkinciteşrin/938 dedir. Büyük ikramiye: 40.000 liradır. 12,000, 10,000, Bundan başka: 15.000, liralık ikramiyelerle (20.000 ve 10.000) liralık iki adet mükâfat vardır... Yeni tertipten bir bilet ularak iştirak etmeyi ihmal etmeyiniz. Siz de piyangonun mes'ud ve bahtiyarları arasına girmiş olursunuz. Yavaş yavaş kendini alıştıracak... Ca- İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: