30 Ekim 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

30 Ekim 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

30 "Teşrinlevvel 1938 AKŞAM Bahin 6 5inci yıl, en büyük milli ve aile bayramımız oldu Askerin, sivilin, kadının erkeğin velhasıl bütün milletin tek bir kalb halinde çarptığı en büyük günü kutladı Dün gece Beyoğlunda İstiklâl caddesinin manzarası * Dün İstanbul her zamankinden çok daha erken uyandı. Saat altıda bütün şehir ayakta idi. Sant ona doğru sokaklar bir heye- can seli gibi halkla dolu olarak aki- yor. En yeni elbiselerini giymiş vas tandaşla larında çocukları elle. rinde çiçek ve şeker kutuları bayram tebrikine gidiyorlar, Aileler arasında en büyük ba; mız olan Cümhuri- yetin on beşinci yıldönümü tebrik edi. liyor. Bizde Cümhuriyet bayramı aile ara- sina giren ilk milli bayramdır. Bunun İçin dün sokaktaki müthiş kalabalıktan başka evlerde aileler ara» | sında büyük bayram kutlanıyor. Şe- kerler, likörler ikram olunuyordu. Dün Büyük postahane görülecek halde idi. Bütün gişelerin önü bay- rama karşı, bayram tebrik mektubu, tebrik telgrafı çekmek için bekleşen- lerle doluydu. Dünyanın bir çok yerinde rejim bayramları hükümet teşkilâtı tarafın. dan idare edilir, Halbuki dün büyük günün on beşinci yıldönümünü kut. Jamak için halk kendinden, candan, en büyük sevincile, en büyük arzusile sokağa kosuyordu. Bir genç zabit sokakta bir ihtiya. rın elini öpüyor — Bayramınızı kutlarım emcâci- ğım... - Berhüdar ol evlâdım... ce nice senelere kavuş... Hemen her sokakta trampetler ça- linarak izciler geçiyor, tepemizde tay. yaröler uçuyor. Hangi caddenin bir ucundan baksanız her tarafta binler- ce bayrağın dalgalandığı, görülüyor. Âdeta bütün İstanbul yekpare, muaz- zam bir kırmızı beyaz bayrak halinde dalgalanıyor. Daha ni- Köprü üstü geçilemiyecek bir hal. de... Nineler, gençler, orta yaşlılar sa- yu, ordunun geçmesini bekliyorlar, Elektrik direklerine asılı eski ve yo- ni hayatımızı gösteren önünde babalar, çocuklarına izahat veriyorlar: —İşte evlâdım... Bu gördüğün ahır gibi yer yok mu? İşte burası eskiden mektepti. Ben böyle bir mektepte oku- dum. Şu gördüğün şeyin ismi de fala» ka idi. Bununla çocuklara dayak atar. lardı. Ben bu falakadan ne dayaklar yemedim. | Çocuk hayretler içinde lâvhaya ba- kıyor. Falaka adındaki müthiş İş- kence âletinin karşısında gözleri deh- şetle açılıyor Çocuk bir aralık eski mektebin yanındaki lâvhaya bakıyor: mekteb... Baba oğul ilerliyorlar, başka bir lâvhanın önünde duruyorlar. Çocuk soruyor: — Baba, baba... Şu insanların baş- larındaki püskülü şey nedir? Onun adına fes derlerdi oğlum... Başa giyilirdi. Çocuk bu fesli insan resimlerine baktıkça kahkahalarını zaptedemi. YOK sv. Eminönü tarafında istimlâk edilip yıkılmasına başlanan binaların hali hakikaten görülecek şeydi. Yarı yıkıla mış binaların tepesinde ordunun ge- çişini görmeğe, gelmiş insanlar kay» naşıyordu. Bütün binalar âdeta «in- sandan birer bina» haline girmişti. Hangi tramvaya binmeğe kalkışsanız biletçi derhal ihtar ediyor: — Bankalardan dönmek vardır... Kalabalık çok fazla... Beyoğlu caddesi belki de kurulalı. danberi bu derece büyük bir kalaba. ihtimali Dün geceki tenvirattan güzel bir manzara bahın alaca karanlığındanberi ordu. | lâvhaların | — Baba... Baba... İşte bu da bizim | lık görmemişti. Halk omuz omuza iler- liyordu. Taksimde kaldırımlara hattâ caddenin kenarlarına iskemleler getir. İ mişler, buralara oturmuşlardı. Beyoğlu pastahanelerinden, don. durmacı ve mahallebici dükkânlarının ünlerinde bekleşen halka - bayram ş6- refine »- buzlu su dağıtılıyordu. Niha- yet büyük geçid resmi başladı. 15 sene içinde motörleşen ve dün- yanın en asri, en makineli askeri kuv- veti haline giren ordumuz geçerken halk heyecandan kendisini güç zap- tediyor. Ordunun, askerin, sivilin, kadının, erkeğin, bütün milletin kaynaştığı ve âdeta bir tek kalp halinde heyecan- la çarptığı bir gün... Grup grup onun- cu yıl mayşını, İstiklâl marşını söylü- yorlar. Akşam oluyor. Fakat sokaklar aynı kalabalığı muhafaza ediyor. Gece her taraf muazzam bir şehri âyin halin- de donanıyor. Minarelerde mahyalar göze çarpi- yor: «Atatürk», e#Cümhuriyet», «15»... Hikmet Feridun Es Mardinde yeni inşaat Mardin (Akşam) — Vilâyet hu- susi idaresi, nafia, kültür ve sıhhat yardımlarını zamanında yapmak su- retlle kalkınma hareketlerinde baş- lica rolü oynamaktadır. Kırk sekiz bin lira sarfile modem bir Halkevi binası ve yirmi yedi bin lira harcana- rak güzel bir vali konağı inşa eden hususi idaremizin ayırdığı tahsisat- la bir çok yeni yol ve köprüler, ilk okul kurakları yapılmış, otuz ya- taklı memleket hastanesinin temeli atılmak üzere bulunmuştur. Hususi idarenin 938 bütçesi üç yüz iki bin liradır. Bu sene'Belediyeler bankasından istikraz edilecek 170 bin lira ile su tesisatına da başlanacak- tır. Borcun nısfını belediye, diğer nısfını hususi idare ödeyecektir. Vergi tahsilâtı her yıl biraz daha artmakta ve bakiye mikdarı gittikçe düşmektedir. 938 yılının ilk dört ay- lık tahsilâtı geçen yıldan 18,010 lira fazladır. Varldat bütçesinin fazlasile kapanacağına şimdiden muhakkak nazarile bakılıyor. NOVOTNİ LOKANTA ve BİRAHANESİ Mayesiro MEHMED ZORLU ida- resinde ve Macar KADIN HALASZ Orkestrası * san'atkârlarından mürekkep Neş'e — EĞlence serme Dün geceki tenviratta projeksiyon şekli birinciliği kazandı Topkapı sarayı öyle lâtif bir şekilde aydın- latılmıştı ki, Osmanlı tarihi, Cümhuriyetin bu mazhariyetlerini, tarihin sinesinde gıpta ile seyrediyor gibiydi Dün gece, İstanbul, görülmemiş de- recede şenlikli bir gece geçirdi. Bütün kara ve deniz nakliyatı, en küçük san. dallardan, en büyük otobüslere kadar seferber edilmiş vaziyelteydi. Kadınlı erkekli, çoluklu çocuklu halk, yollara dökülmüştü. Bir müddet ilerliyen, - bahusus tramvay yollarında - daha fazla git- mek imkânını bulamıyordu. Bütün geçen nakliye vasıtaları doluydu. Bir otomobil bulmak, cidden meseleydi. Müşteriler boşalır boşalmaz, yeni ye- ni gruplar, şoförlerin başına hücum ediyordu. Şimdiye kadar nerede saklı olduk. lari insana bayret veren talikalar, yaylı yaysız at arabaları, tenteli Ada arabaları bile, yollara çıkmışlardı. Bilhassa Köprünün üz danı iğne atılsa yere düş deydi. Bahusus yirmi ile yirmi iki ars» sında kalabalık en hâd devresini aldı. Sirkecideki gümrük binası önünden Köprüye kadar olan mesafe, dört sıra otomobillerle ve diğer hakliyatla o derece dolmuştu ki, âdi zamanda yü- rüyerek üç dakikada geçilen bu me- safeyi motörlü vasıtalar on beş yirmi dakikada katedebildiler, Köprüde aynı güçlükle geçiliyordu. Bütün nazarlar, tenviratı ve yanları seyrediyordu. Bilbassa dikkati celbö. denler, Denizbankın tasviri deniz şek- lindeki tenviratı, Vagonlinin yeşil salkımı, İnhisarların güneş biçimin. deki tenviratıydı. Şirketi Hayriyenin ziyadan vapuru altındaki deniz de kı- mildanıyor, dikkati celbediyordu. Köprünün iki başına yapılan tenvi. rat da ayrica dikkati celbediyordü. Halk, parmaklıklara üşüşmüş, Satay- burnunda fışkıran havuzun suyunu ve Topkapı sarayının projektörlerle ten. vir edilen ve rüya içinde efsanevi bir beldeyi andıran silüetini seyrediyordu. Bu donanmada bilhassa dikkate çarpan, ampul tezyinatından ziyade, projektörlerle yapılan tenviratın da ha güzel olduğudur. Denebilir ki, Top- kapı sarayının manzarası birinciliği kazanmıştır. Cümhuriyetin tenvir ettiği bu Os manlı sarayı, gene Cümhuriyetin bu parlak on beşinci yıldönümünü tari- hin bir köşesinde ibretle seyrediyor gibiydi. Sahilden bakanlar, donanmamızın zarif şekillerini Haydarpaşa önünde görüyorlardı. Üsküdarın tenviratı da İstanbulünkile rekabet ediyordu. Ora- nın da havuzu, koca inhisar binala- rının tenvirat fonu üzerinde bukale- mun gibi mütemadiyen renk değişti. ren fevvarelerini saçmaktaydı. Şehzadebaşı ile Beyoğlu caddesi arasında dolaşanların nazarına, ba- husus, Altıncıdaire önündeki beyaz süs tunlar arasinda şairane çıkış çârpi- yordu. Beyoğlu, kurulalıdanberi şüphesiz ki bu kadar nur, bu kadar hareket görmemişti. Galatasaray lisesi, ten- viralın en mükemmelini yapmış his- sini veriyordu. Lâkin, gerek C. H. P. gerek Belediye, gerek diğer resmi hattâ yarı resmi müesseseler tarafın- : dan tertip edilen donanmalar biribir- lerile yarış eder gibiydi. Bu gecenin en mühim merkezle rinden biri de artık ananevi bir Cüm- huriyet meydani halini alan Taksim Aâbidesinin etrafındaki (Omeydandı. İstanbullu için orada fışkıran suyu görmeden evine dönmek kabil değil, Harbiyede, mektebin önünde de ay- rıca parlak ve şualar içinde tertibat var: Umdeler altalta sıralanmış: «Egemenlik ulusundur!» #İkilâbı seven yayar!» Şişliden dolaşınız, Maçkadan Be şiktaşa İniniz, Bütün Boğaz Cümhu- | riyeti kutluyor. Dolmabahçe meyda- nında ampül tenviratı ve saray pro- jeksiyonla aydınlanmış... Yine Köprüden geçiyorsunuz. Şeh- rin her yanından atılan fişekler hâlâ semaları kaplamakta... Saat yirmi üç buçuk olmuştur. Fakat hâlâ hal kın akışı dinmemiş. Fevç fevç ara“ balar, insanlar, otomobiller, kamyan- lar... Türkiye benimsediği, on beş yılı tecrübe ederek, feyzini görerek, her türlü nimetini tatarak teninin canı gibi ayrılamaz bir halde kendine mal ettiği Cümhuriyeti işte böyle kutla. dı, < Koyunun kuyruğunu çalmiş! Sütlücede mezbahada çalışan Mürsel zabıtaya müracaatle garip bir hırsız- lık iddiasında bulunmuştur. Bu iddia ya nazaran hırsızlık şu şekilde vukua gelmiştir; Mürsel, et kesim paviyonundan 60- uk hava deposuna koyunları nakle- derken sabıkalılardan Şeref İsminde biri, bir koyuna yanaşmış ve bir biçak darbesile koyunun kocaman kuyruğu nu kesip bir mendile sararak Ssavuş- muştur. Zabıta, bu müracaat üzerine Şerefi yakalamış, koyunun kuyruğunu da müsadere etmiştir. Paşabahçe ilkokulunda merasim Paşabahçe İlkokuluna iştirik eden talebeden bir grup Paşabahçe 29 uncu ilkokul Cümhu- riyetin 15 inci yıl dönümünü fevkal- Ade bir surette kutlamıştır. Yapılan törende 15 inci yıl 15 kız ve istiklâl savaşı da erkek ve kız Türk köylüsü kıyafetinde küçük öğrenciler tarafın- dan canlandırılmış, manzumeler, şap kılar söylenmiştir. Köyün Cümhuri- yet slanında yapılan bu törene iş köylerden de büyük bir halk katık muşlar,

Bu sayıdan diğer sayfalar: