10 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

10 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Saadetlerini dışarı vurmıyan bir çift milyarder İngilterenin en zengin adamı Ellerman ve karısı tam bir fakir hayatı sürerler Bununla beraber karı koca bir an Ingiltere bânkaşındaki paralarını çekmeğe karar verseler imparatorlukta mali buhran baş gösterebilir. Bugün İngilterenin en zengin ada- mı, Okayanuslar harikası Çucen Eli- zabeth transatlantiğini inşa eden ve halen sayısız gemi inşa tezgâhlarına sahip bulunan armatör Sir John El lermandır. Henüz otuz yaşına bas» mamış bulunan genç Ellerman mil yoner babası gibi tamamen kendi kabuğu içinde, her türlü alayişten uzak bir hayat süren şayanı dikkat bir adamdır. Genç yaşta dünyanın parasına ve nüfuzuna sahip bülundu- ğu halde Londranın kalabalık ma hallelerinden birinde üç daireli bir apartımanda kira ile oturur. Gayet sade giyinir ve alelâde bir işçi gibi tanrının günü vazifesi başına yeral. tı trenile gidip gelir. Karısı da kend- si gibi sade giyinen iri siyah gözlü, se- vimli bir kadındır. Fakat ilk nazarda bir çift milyar. derden ziyade bir çift işçiye benziyen bu karı koca biran İngillere banka- sında yatan paralarını çekmeye karar verseler memlekette mali bir buhra- na sebep olacakları gibi imparator. luğu gayet müşkül bir vaziyette bi- rakacakları itirazsız kabul edilen bir hâdisedir. Fakat onlar şöhret ve nüfuzun her türlü tezahüründen müstağni olduk- ları Için kolkola girerek ufak bir si- nemaya gidip gazetelerde ismi geç- miyen meçhul bir filmi seyretmeği tercih ederler. Genç Ellerman İngilterenin en zengin adamı, gemi İnşaatçısı ve ar- matörler armatörü Sir John -Ellerma- nın oğludur. Babası 1933 senesinde 13 yaşında olduğu halde öldüğü za- man kendisine dünya gemi inşa tez- gâhları hâkimiyeti ile beraber 2,55 milyar frank bırakmıştı. İhtiyar Ellerman çok şayanı dik- kat bir adamdı. Daima sükünet için- de ve asabına hâkimdi. Hiçbir şeye kızmaz, en şaşırılacak zamanlarda 80- guk kanlılığını muhafaza ederdi. Bu huyunun muvaffakiyet sırlarından biri olduğunu söylerler. İş zamanında herkese, en ehemmi- yetsiz bir adama bile daima tatlı bir tebessümle yaklaşır, kendisini sevim- 1i göstermeğe gayret eder, konuştuğu adamın bütün hususiyetlerile, candan âlâkadarmış gibi davranır, ellerini oğuşturarak «sizi memnun etmek için ne yapabilirim» diye çırpınırdı. Fakat akşam olup bürosundan çık- ıktan sonra büsbütün başka bir adam olur, dünyanın hiçbir hâdise- Sir John Ellerman ve karısı sine en ufak bir alâka göstermez, in- sanlarla temas etmekten nefret eder, daima yulnız başına yaşardı. Onu bütün hayatında hiç kimse iş haricinde bir masa başında candan bir dostu ile iki lâkırdı ederken gör- medi ve yalnız öldü. Ellerman İngiliz deniz ticaret filo- sunun sahip kıranı idi. Sayısız gemi. leri vardı. Seyahati çok severdi. Fa- kat kendisine bir yat hediye elmeğe kıyamadığı için küçük yelkenlilerle dolaşırdı. Onun hayatı oğluna büyük bir ders olmuştur. İhtiyar Ellerman gün- de kazandığı her liranın yarısını ver. ! giye ayırır, diğer yarısını da, içinden kendi masrafı için İki şling ayırdık- tan sonra hususi bir kasaya yerleşti. rirdi, Ellermanın hayatının sonuna ka- dar tatbik ettiği bu usul genç oğluna miras vergisi çıktıktan sonra tam iki buçuk milyar frank bırakabilmek içindi. Hakikaten öldüğü zaman oğ- lu babasından kalanı 5 milyar serve- tin yarısını vergi olarak devlete ver- di. Garip tesadüf,o zaman Maliye na- zırı olan Çambörleyn yeni bütçe mü. nasebetile Avam Kamarasında irat ettiği nutukta birkaç hafta evvel ve- fat eden ihtiyar bir gemi inşaatçısı- nın bıraktığı serveften alınan miras vergisi olmasaydı bütçeyi meclise açık vaziyette getirmek omecburiye- tinde kalacağını, fakat bu vergi saye- sinde son dakikada müvazene temin edilebildiğini söylemiştir. Turgudlu Halkevi Kırk bin liraya yapılan Turgudlu (Akşam) — Turgudluda kirk bin lira sarfile inşa edilen Hal- kevi ve Parti binasının açılma mera- simi, bizzat Manisa valisi Dr. B. Lütfi Kırdarın başkanlığında yapılmıştır. Kasabayı süsliyen bu güzel binanın açılma törenine yüzlerce halk iştirak vg parl binası Halkevi ve parti binası etmiş, valinin söylediği nutuk, hopar- lörlerle bütün kasabada dinlenmiştir. Gene kırk bin fira sarfile inşa ettiri- len hükümet Konağı binası da ayni gün törenle açılmış ve Halkevinin muhtelif kolları yeni Halkevi binasın- da faaliyete başlamışlar, si Genç-Eilerman tıpkı babası gibi | Şayanı bayret bir adamdır babasının | Servetine sahip olup onun yerine geç- | tiği sıralarda bir otomobil satın al- dı. Haddi zatında ufacık bir şey olan bu otomobili alırken genç Eellerman acentaya eğer benzin fiyatları artar. sa otomobili iade edeceğini şart köş- | muştu. Hakikaten bir ay sonra ber- zin fiyatları şişede iki pens artti. Milyarder otomobili derhal iade etti, İşte o zamandanberi günde yalnız bir miyon frank vergi veren bu genç adam işine-yeraltı trenile gidip | gelir. | Onun evlenmesi de tuhaf olmuş- tur. Birkaç sene evvel havanın pek 1âtif olduğu bir günde genç Eller. | manın dostları, üzerinde «hoş bir i hüâdisede hazır bulunmak istiyorsa- nız saat 8 de filân yere geliniz» cüm- lesi yazılı esrarengiz bir kart, aldılar. Ellermanın dostları tarif edilen yere gittikleri zaman büyük bir bina önün- de üç otomobilin Kendilerini bekle. mekte olduğunu gördüler. Otomobil. ler biraz sonra hareket etti. Şehirden çıktılar, civar sayfiyelere doğru İler- lemeğe başladılar ve nihayet otomo- | biller basit bir köy kilisesi önünde durdu. Kilisehin yosunlu merdivenleri üze | rinde, yakasında beyaz bir çiçek bu- Yunan genç Ellerman ile Citynin en meşhur bangeri Solanın kızı 17 ya- şında Clarence kolkola girmiş gülü- yorlardı. Evlenmek üzere idiler. Bu hâdiseden sonra genç milyar- der North Sudley Street'te şimdi otur. duğu apartımanı kiraladı, Sakin ve seşsiz bir hayat, Saadet. naf ve İşçilerle beraber ayni saatte evinden çıkar, sırtında dalma ayni sade elbise, elleri pantalanunun ce- | binde olduğu halde yeraltı trenine bi- ner. Çıktıktan sonfa karşısına gelen büyük binanın arka kapısından bir ka. pıcı gibi içeri girip kimseye görün. , meden müdüriyet odasındaki makâ- | mina oturur. | İşte yaşayışı herkesin merakını İ celbeden meçhul milyarderin haya- tından birkaç not, * Ellerman ara sıra Berkshirde ba- basından kalan araziyi görmeğe gi- der. Fakat şimendiferle ve daima üçüncü mevkide. Bu seyahat birâz uzun süreceği için beraberinde kâği- da sarılmış küçük bir sandviç götür- meği.de ihmal etmez. Genç Ellerman | böylece babasından kalan yiuazzam | serveti dört şeneie iki misline sığar mıştır. Ellermanın böyle müktesid.bir ha- yat sürmesi bir köşeye para“yığmak ihtirasından ziyade zenginlerin pek hoşlandıkları gösterişten nefret et tiği içindir. O fakir zevkli, fakir zih- niyetli bir milyarderdir. Onun için tam bir fakir hayatı sürer. Bununla beraber birkaç gün evvel | Londraya gelen meşhur bir diploma- ' tın memleketi için bir istikraz akdet- | mek ümidile North Sudley Streetteki mütevazı kiracının kapısını çaldığı görülmüştür. Ş. H.R. Çeşme sularında kaçak balık avlayan 5 Yunanlı yakalandı “İzmir (Akşam) — Çeşmenin Ilıca körfezinde geceleyin kaçak balık av- Yayan bazı Yunanlı sekiz buçuk fton- luk Ayapareskevi motöründe yaka- lanmış ve Çeşme iskelesine götürüle- rek müddelumumiliğe (verilmiştir. Kaçakçılar Sakızlı makinist Dimitri Kocabaş, tayfa Yani Valizaki, Fran. kolis Firyanos, Todori Karavanis ve Andergo adlarındadır. Motörlerinde kara sularımızda av- Yadıkları mühim miktarda balık da bulunmuştur. Kaçakçıları, gümrük muhafaza teşkilâtına mensup 15 sa- j yık motör yakalamıştır. Perşembe müsahabeleri | Güzel konuşmak sanatı Fi Yazan: Bir hatibin güzel konuşabilmesi için cismani olduğu gibi dimaği ve ahlâki de bir takım vasıfları haiz ol- ması şarttır. Bunların ön safında (hafıza) gelir. Fakat ben öyle papa- gan gibi ezberlenen nutukları cansız bir makine gibi tekrar etmeğe yarı- yan “hafızayı kasdelmiyorum. Hayır, benim hafızadan müradım, kültürün genişlemesine yardım eden ve birik- tirdiklerini ahvale, ihtiyaca göre or- taya koyan irlan hazinesidir. Bütün büyük hatiplerin kuvvetli bir hafızası vardır, Onlar konuşurken hafızalarının hücrelerine evvelden yerleştirdikleri İlim ve sanat bilgileri- ni, teşrih ettikleri meselelerle alâkası ölân vakaları sırası geldikçe mebzu- len ve çök istifadeli bir şekilde orta- ya koymasını ve muhataplarında alâ- ka uyandırmasını bilirler, Onların bir anda öyle buluşları vardır ki insan bu hazır cevaplıklara hayran olur. Hafızası bu yolda terbiye görmüş ha- tiplerin ağzından sözler bir şelâle gibi çağlıyarak akar, Hafıza, terbiye edilmeğe ön müsald fakültelerimizden biridir. Onun için çok okumalı, dikkatli okumalı, büyük ediplerin şiirlerini bazı tiyatro piyes- lerini ve bazı güzel nesir parçalarını €zberlemeli ve onları sik, sık yüksek sesle okumalıdır. Meşhur İngiliz hetibi Pitt için der- ler ki: O hangi mevzu İiakkında konfe- rans vermek istese o süje onun şah- siyetinde temessüle ederdi. Babriye- den mi bahsediyor? Onu ömrü deniz- lerde geçmiş kırk yıllık amiral sanır- sınız. Ziraatten mi konuşuyor? İnsa- | na büyük bir çiflik sahibi imiş hissi- ni verir. Devletin kanunlarını mı teş- rih ediyor? En meşhur bir avukatı karşınızda görürsünüz, Meşhur (Thiers) de Fransız millet meclisinde kuvvetli .natıkası İle bü- tün mebusları ağzının içine baklı- | rırdı, Son derece hazır cevab idi, Ga- yet cevval bir hafızası vardı. Ya (Yaurâs) 6 ne ateşin bir hatip 1d1! Her nutkun sanki dimağında ay- rı bir hüleresi vardı, Bir suikasde kurban giden bu bü- yük hatip için şöyle.bir vaka anlatır- lar, Fransız ve Belçika sosyalistleri Kolonya şehrinde yaptıkları büyük bir mitingde (Yaurts) den bir kon- ferans rica ederler, Hatip konferan- sını hazırlayın gelir ve tam toplantı | mahalline gideceği günün sabahında Alman hükümetinin bu nutku Fran- sızca söylemesine müsaade etmediğini kendisine haber verirler. Çabucak bir Alman dostunun yardımı ile nut- kun tercümesini yapar. Otelden iç- tima mahalline gidinciye kadar an- cak bir kere okumağa vakit bulur ve şayanı hayret bir talâkatle müte- madiyen devam eden alkışlar arasın- da nutkunu #lmanca Söyler. İyi bir hatip için çok kıymetli olan hafızanın gittikçe kuvvetlenmesine muntazam çalışmak, bütün dikkati. hi bir nokta etrafında toplamağa alış- mak ne kadar faydalı İse, her nevi yorgunluklar onu kudret ve kuvvet- ten düşürür, Onun için muntazam ve sıhhi yaşamak şarttır. Ve bilhassa İ büyük konferanslar vereceği zaman tütün İçiyorsa onun mikdarını azalt- mak ve konferansa başlamadan ev- vel katiyen sigara içmemek Jâzım- dır. Hatipte bulunması elzem olan ikin- ci meleke irade kudretidir. Bir hatip bilgilerini kuvvetlendirmek için mü- #emadiyen çalışmak, okumak, belle- mek mecburiyetindedir. Bu ise sağ- lam bir irade işidir. Ben söylemekte zahmet çekmem, benim çenem kuv- vetlidir! demek hiç doğru değildir. Kürsüye çıkarken titrememek veya münikün olduğu kadar az titremek, kalbinin helecaninı susturmak, his- lerine fikirlerine, söyliyeceği sözlere hâkim olmak ancak kuvvetli bir ira- de ile mümkündür, Güzel başladığı bir müsahabeyi güzel devam ettirmek ve sonunu güzel getirmek bir irade işidir. İradesine hâkim olmuyan bir hatip ekseriya bocalar, sözlerinin in- sicamını kaybeder, Dağıtır, nerede Selim Sırrı Tarcan | bağlıyacağını bilemez. Dili damağı kurur ve mahçup bir vaziyette kür- süden iner, Dinleyenlerin mütecessis nazarları karşısında zaaf göstermemek, ifade- nin selâsetine halel getirmemek için irade kudretine ihtiyaç vardır. Bu da bir alışıklık bu da bir itiyad, buda bir terbiye işidir. Hatipte aranan üçüncü fikri vasıf aklıselimdir. Bu aklıselim bir yandan sükün ve itidal, diğer yandan kud- retli bir iradenin mahsulüdür, Din- Jeyenlerin hissiyatına hitap eden, on- Jarı heyecanlı sözlerile galeyana geti- ren eğer aklıselim sahibi değilse o galeyan bir yonga, bir talaş alevi gi- bi parlayıp söner. Çünkü güzel söz söylemekten maksad bir fikri, bir kar naati yaymak. onu dinleyenlere âşi- lamaktır, İz bırakacak sözler bir ak- hselim mahsulü olursa hatibi yüksel- tir. Bir hatipte bulunması lâzım olan ahlâki vasıfların birincisi - doğruluk ise ikincisi hiç şüphe yok ki tevazu- dur. Kendisini dinleyenlere kıymet vermiyen bir hatip ne kadar bilgili olursa olsun severek dinlenmez, Bir tarihte dört beş konferans ver- mek için Bursaya davet ediimiştim. Benden evvel çok âlim bir zat aynı yerde. söz söylemiş ve zannederim dinleyenleri biraz kırmış olacak Ki, ben üzerime aldığım vazifeye başla- madan üç kişilik bir heyet misafir olduğum otele geldi ve bana: Geçen gün memleketimizin en tanınmış $i- malarından bir zatın konferansını dinledik, Çok istifadeli şeyler söyledi. Yalnız söze başlarken: Mevzuum bi- raz yüksektir, fakat sizin seviyenize inmeğe ve bu çetin meseleyi mümkün olduğu kadar açık bir lisanla söyle- i meğe çalışacağım! dedi. Doğrusu ku sözler, bizleri rencide elti, Bizi neden bu kadar düşkün fargettiler? Halbu- ki içimizde yüksek tahsili görmüş, hattâ senelerce Avrupa üniversitele- rinde çalışmış kimseler vardı, dedi. Bü sözlerden'beti de hissemi aldım. Belki o genç böyle bir şey düşünme- mişti amma ben biraz alındım. Her ne hal ise ertesi gün içtima salonuna gittim kesif, kalabalık s8- Jonu doldurmuştu. Kürsüye çıktım. Cemaate bir göz gezdirdim. Sonra o)- dukça asabi bir sesle söze başladini. Baylar, bayanlar! Ben Avrupada gezdim, çok gördüm, çok tedkik ettim! Size görmediğiniz, bilmediğiniz âlimlerden Bâhsedece- gim! Size dünyada neler olup bittiği- ni öğreteceğim! dedim ve durdum. Bir anda çehrelerdeki infial gözüm- den kaçmadı. Meğer bir çokları içle- rinden: Al bir ukalâ daha! dediler. Bözüme devam ettim. Evet size bir çok şeyler öğreteceğim gibi tafrafü- ruşluk benden sadir olmaz. Bu kür- süye öğrenmek; için değil, neler öğ- rendiğimi söylemek iiçin çıktım. Ben muallim, siz telebe! Hayır, hiç bir vakit öyle değil! Ben talebe, siz heye- ti mümeyyizel Ben huzurunuzda bir nevi imtihan geçiriyorum. İşte bu ka- dar, Mânalı bakışlarınızdan şunu ân- e Bizim bildiğimiz talebe imtihanda mümeyyizlerini karşısında sararır, sesi titirer, hâyecanlanır, Sizde“ İse bunlardan eseş yok! Demek istiyor- sunuz. Sebebini söyliyeyim. Sizler o , kadar lütufkâr mümeyyizlersiniz a iyi söylediğim şeyleri takdir edecek, fenalara göz yumacaksınız. Bunu bildiğim için bu kürsüde bu kadar serbes konuşabiliyorum, dedim. © , Ben bu mukaddeme ile zannedes rim halkın gönlünü kazanmıştım ve o sayede büyük bir kıymeti haiz ol mıyan konferansıma onlar fazla kıymet verdiler ve beni taltif için alkışladılar! Selim Sırrı Tarcan Yer değiştirecek kiracılara tavsiye! Akşam'ın KÜÇÜK İLÂNLA. 'RI'ni dikkatle okursanız kendi- nize en elverişli yurdu yorulma- dan bulabilirsiniz. *

Bu sayıdan diğer sayfalar: