19 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

19 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SARAY ve BABIÂLİNİN İç YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 240 Istanbulda ilk resmi balo ve daha faydalı bazı teşebbüsler Bundan sonra Boğos efendi Mehmed) di evlâdından Hayrullah paşa ile Ali paşanın tamaâmile emniyetini ka- zandı. Ve pâşasına sadakatle hizmet etti. Vakıâ İskenderiye gümrük iltizamı tecdid olunmadı amma Boğos efendi kazandığı mevki ile mütenasip bir ha- yat sürebilecek kadar parayı gümrük yaridatından çekmeğe mezun oldu. Mahmudiye kanalının inşasından son» ra İskenderiye limanı Mısırın en mü- him ithalât ve ihracat merkezi oldu. Boğos efendi de aylar, seneler geçtik- çe şeref ve itibarını arttırdı. Lütfi tarihinde Mehmed Ali paşa nezdinde bir tercüman Boğostan bah- sedilmektedir ki verilen izahata göre bu Boğos Yusufyan olmalıdır. Denilis yor ki: (Ermeni milletinden Mısırda Meh- med Ali paşa hizmetinde Boğos nami- le İstanbuldan ferman ile gönderilmiş muvazzaf bir tercüman vardı. O va- kitler de ecnebi dillerine aşina adam- lar nadir idi; Boğosun ahvali cariyeye ve vakit ve halin iktizasına vukufu zahir olduğundan Mehmed Ali paşa yanında itibar kazanmış ve onun mahremiyeti dairesine girmiş imiş. Misir meselesinin zuhurunda Mısır» dan İstanbula gelmesini teşvik için familyası tarafından o vakit Boğosa bazı mektuplar gönderilmiş ise de te. sir etmemişti.) Boğos Yusufyanın Yakup Artin pa- şa tarafından yazılmış olan tercümei halinde İstanbuldan ferman ile Meh- med Ali paşa nezdine tercüman tayin edildiğine dair bir kayıd görülememiş ise de Mehmed Ali paşanın Babığli ile arası bozulmadan evvel böyle bir ter- cümana ihtiyacından bahis ile fer- man almış olmasi müstebad sayıla- maz. Lütfi efendinin Boğosun İstan- buldan gönderildiğini beyan etmesi mesmuatında küçük bir yanlışlık gibi kabul olunabilir. Her halde Boğos efendi Mısırda Meh- med Ali paşaya mahremiyet ve husu- siyetini gittikçe arttırdı. Nihayet fe- riklik rütbesini aldı ve Boğos bey diye yadedilerek Mısır Ticaret Nezaretile Hariciye Nezaretine kadar yükseldi. Bu mansıbı ölünceye kadar hemen yirmi sene muhafaza etti. Zekâs, ticariğ ve siyasiğ işlerde bil- gisi ve tecrübeleri, mizacındaki hilmi, etvarındaki nezaketi ve vekari ile ec- nebiler nezdinde de büyük itibar sa- hibi oldu ve bu itibarı efendisinin hiz- metinde en iyi kullanan bir âlet vazi- fesini gördü. Bir gün bir Kürde ettiği iyilik işte onun ikbalin bu derecesine kadar yükselmesine sebep olmuştu! Boğos bey dalma başına beyaz bir sarık sarar, üstüne bir kaftan İle ko- yu renkli bir cübbe giyerdi. Evlâdı ol- mamıştı. Akrabasından Nubârı -meş- hür Nubar paşa- evlâdı gibi yetiştir. mişti, 1844 de 72 yaşında vefat ettiği za- man techiz ve tekfin masarifi tâma- mefi Mısır hazinesinden tesviye olun. du. (1) Babam rütbeme mâni oldu! 1820 (H. 1236) Mora ihtilâlinde Mora hanedanından Şeyh Necip efen- di ailesi âsilere esir olmuştu. Bu aile efradı arasında Sami paşa ile henüz iki yaşında oğlu Abdüllâtif Suphi bey de bulunuyordu. Asi sergerdelerinden kaptan Teo- dor Kolokotroni vaktile Şeyh Necip efendiden iyilik görmüş ve bunu unut. mamıştı. (Yedi ada) o sırada İngilizlerin elin- de idi, Bu adalar halkından olan Ko- lokotroni de İngiliz tabilyetinden is- tifade ederek gemisile âsilere zahire taşıyordu; Şeyh Necip efendi atlesinin esareti esnasında uzun müddettenberi “Trapoliçada bulunuyor, parası olmi- yan ihtilâl hükümetinden getirdiği za- hirenin bedelini almak üzere bekleyip duruyordu. Bu arada eski velinime. ti ailesini himaye ile esaretten ıtlak ettirmek çaresini de araşlırıyordu. Nihayet bir dostunun ihtarı ve İn- giliz konsolosunun vesateti ile ihtilâl. cilerden zahire bedeline mukabil Şeyh Necip efendi ailesini istedi. Âsiler bir gemi zahire daha getirmesi şartile teklifi kabul ettiler, Şeyhi Wecip efen- Mahmud efendiyi rehin olarak alıko- yüp ailenin diğer efradına ruhsat ver. diler. Kolokotroni bunları bir gemiye bindirerek İskenderiyeye gönderdi. Mısır valisi Mehmed Ali paşa Sami paşadan Yunanistan vukuatını ve ih- tlâl esbabının ledünniyatını etrafile gösterecek bir izahname istedi. Sami Paşanın takdim ettiği lâyihayı pek zi- yade takdir ederek kaptanın mathi- bunu verdi. Fakat ihtilâlcilere zahire göndermek kabil olamıyacağından ta- ahhüdün bu kısımı ifa olunamadı, Mısırlı İbrahim paşanın Yunanista- na istilâsında Hayrullah paşa ile Mahmud efendi de mübadele suretin- de kurtarıldılar. Suphi bey babâsile birlikte Mısıra varınca tahsile başladı. Babası Mısır divanı baş muavini olmuştu. O da ba- basının maiyetinde kullarıldı. Sonra | Mehmed Ali paşanın hususi kâtibi ol. du, Mehmed Ali paşa dalma memleket işlerile meşgul zihnini dinlendirmek için araba İle teferrüç eder, bu gezinti-! lerde Suphi beyi yanına alır, memle- kette ıslaha muhtaç yahud ihyasını elzem gördüğü maddeleri ona bir def. tere işaret ettirirdi. Bir defa hususi kâtibini uhdesine li. va rütbesi (evcihile taltif etmek İs- tedi, Fakat Sami paşa mâni oldu. Meh- med Ali paşa bunu istiğnaya haml ile gücendi ise de infialini izhar etmedi. Suphi bey beş sene rütbesiz olarak bu kitabet hizmetinde Kaldı. Sami paşa Abbas paşanın valiliği esnasında H. 1265 de Suphi beyle bir- likte İstanbula geldi. 1266 da Maarif meclisi azalığile doğrudan doğruya devlet hizmetine giren Suphi bey kar- deşlerile müsahabe esnasında söz rüt- be meselesine intikal ettikçe: — Peder bizim rütbeye mâni ol du! derdi. (2) İstanbulda ilk resmi balo! 1829.—1245 tarihi Osmanlı ricalinin Tk defa resmen iştirak ettiği balonun verildiği senedir, O &ene İngiliz elçisi haliçteki gemi- sinde bir balo tertib ederek Osmanlı vükelâsını da davet etti, O vakte ka- dar İstanbula alafranga ziyafete ve baloya Osmanlı ricalinin iştiraki vaki olmadığı için bu davet ve icabet taaccubu mucip olmuş, bu yüzden hayli dedikodular takaddüs eylemiş» ti. Davetliler yatsı namazını tersane divanhanesinde edadari sonra ezani saat ikide sandallar ile İngiliz gemisi. ne gittiler. Sabaha kadar orada «en. va lehvü Jüb. ile eğlendiler. Balonun ertesi günü Kazasker Yahya efendi Serasker Hüsrev paşadan ziyafeti sor. du. Hüsrev paşa: — Az vakitte çok tekellüf etmişler. Biz bir ayda tanzim edemeyiz. Çare ne? Devletçe birşey oldu. Gidilmese ol- maz. Çatal, kaşık gibi bazı mekrüh şeyler de vardı! cevabını verdi. (3) İkinci Sultan Mahmuda murassa kaşık, çatal takdim ile onu bunları | kullanmağı alıştıran bü Serasker Hüs- rev paşa idi amma, Hüsrev paşa bu yolda hareketleri işte böyle tenkid et- mekten de hali kalmazdı! Bu balodan birkaç gün sonra Fran- siz elçisi de mükemmel bir balo ver. miş, gene Osmanlı ricalini davet eyle. mişti. Fakat bu defa davetlilerden ba. zlar gitmemişlerdi. Osmanlı vükelâ. sının bu balolara ne kıyafetle gittik. lerini tarihler kaydetmiyor. Tabii, hiç birisi dansetmemişlerdi! Bu yeniliği başka yolda ve daha faydalı diğer bir teşebbüs takip etti, Ecnebilerle ihtilât ve Avrupa usu- Tüne gidilmek itiyad edilmeğe başlan- ması üzerine memurlardan bu yolda malümat sahipleri yetiştirilmek mak- sadile ve garp ilimlerile «muamelâtı lâzime» tahsil eylemek üzere müslü- man çocuklarından yüz ellisinin Av- rupa mekteplerine gönderilmesine ira- de çıktı, - (Arkası var) (1) Revue 6'Rgyte mecmuasında Yakub Artin paşa tarafından yazilmiş tereümei (2) Evkaf Nezaretinin terihçer teşiri- 43) Lâ tarihi AKŞAM BULMACAMIZ Gazdan meal belik paü. Alle - Yardakçılar. 3 — Batma - Eski bir ırk. 4 — Bolşevikliğin bânisi - Romanya parası. $ — Tersi yüzdeki lekeler olur - Ne- 3 — Büyük - Üç millik mesafe, 9 — Ceketin içine konan kalın bez - Kocaman. 10 — Mübayenet - İnce gerld. Yukarıdan aşağı : 1 — Hantal, 2 — Kalbe kuvvet veren bir ilâç - Mi lenti, 3 — Başına «T» gelirse portakala ben- zer bir meyvu olur - Bir şeyi diğe- rine gizlice vermek (argo). 4 — Makul - Güzel sanat, 5 — Zayıf, 6 — Sulu hayvan gidasi - Bir nevi par- lak kadın kumaşı, 7 — Vasi düz münbit eraziler. 8 — On parasız. 9 — Maksad - Bal yapan böcek. 10 — Şâtır - Düzeltme, Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa : 1 — Zorodalmas,| 2 — Epir, İsa, 3 — Veranda, Li, 4 — Erak, Islak, 5 — Ba, İçi, 6 — Alâka, Dal,7 — Kalır, Bran, River, Aya, 9 —La, Dil, ME Zira, Atila, 4 — Orak, Kıvam, 5 — İnre, 6 — Ardıç, Ret, 7 — Aside, 8 — Mi, Azade, 9 — Asla, Lâyik, 10 — Suika, Nal, Ramazan 26 — Kasım 12 8. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E. ve 220 740 945 1200 135 9. M32 1048 1824 İdarehane: Bab:âli civarı Acımusluk sokak No. 13 ILET traş makine- ME iki ayrı par- adır. Bunlar ZAYİ Ölü kocam Ali Rıza Yeniyurttan mu- hassas eytam ve eramli maaşımı Eminö- nü malmüğürlüğünden A emye olduğum (Agavni) yazıl mührümle Yeniyur. soy adımı ihtiva eden (Agevni Yeniyurt) di- ye henüz istimal elmiyerek hakkettirdi- im iki aded mührümü zayi eylediğimden bu defa yenisini bakkettirmiş olduğum cihetle kaybolan mühürlerin hükmü kal- madığı bilinmek üzere usulen ilân olunur. Kurtuluşta Büyük Akarcada Akâğalar sokağında 116 sayılı evde Agavni Yeniyurt İstanbul Ticaret ve sanayi odasından DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli Tefrika No. 179 Sahifa 9 Güzel Elvirayı el altında Sais'in evine götürüp kapatmışlardı. İhtilâlciler evin etrafını sarmışlardı.. Vaziyeti ve imparatoru yakından bilenlerin buna ihtimal vermesine imkân yoktu. Sekizinci Mihal, halkın saray önünde ne maksadla toplandığını öğ- renince, odasının penceresine çıktı.. ve herkesten önce karşısında Torni- kisin ihtiyar babasile, ihtilâlcıların başı olan genç hatip Saisi gördü. Bizanslılar Sais'i çok severlerdi. Mihail ilkönce onu susturmak İs- Pencereden bağırdı: — Sais benim başımı istiyor. Fa- kat, ben size onun nasıl bir sahtekâr ve vatan haini olduğunu isbat ede- ceğim. İçinizde onun evini bilenler varsa, gitsinler. ve kahraman Tor- nikis'in karısını onun elinden ve evinden kurtarsınlar. İmparator neler söylüyordu? Sais birdenbire şaşırmış: — Mihail bana iftira ediyor. nikiş'in karısı onun sarayında sak- lanmıştır. Diye bağırıyordu. İmparatorun verdiği cevab halkın bir çoğunu şüpheye düşürmüştü. Sa- rayın önünden kalkan büyük bir ka- file Yedikuleye doğru yürüdü. Hatib Ssis'in evini herkes biliyordu. Yolda gidenler: — Eğer Sais bu oyunu oynadıysa, artık dünyada hiç kimsenin sözüne inanılmaz. Arablar şehrin kapısını sarmışken, Sals gibi bir vatanseve. rin bunu yapmasına imkân yoktur. İmparator bizi dağıtmak için bunları söyledi amma, biz Yedikuleden tek- rar sarây önüne gelmekten çekinme- yiz... Diyorlardı. Halkın bir kısmı saray önündeki meydanda kalmıştı. İmparator, sa alayı! vasıtasile buradaki ihtilâi- cileri dağıtabilirken, halkın hakikat- le karşılaşmasını ve her şeyin mey- dana çıkmasını istemişti. Hattâ bir aralık «Nizam taşi nın üstüne çıkan saray teşrifatçısı Perik. is bile; -— Biraz sonra büyük bir mahcu: biyet içinde dönüp gideceksiniz! Bü- tün hayatını memleketine vakfetmiş, size yeni bir vatan kurmuş olan im- paratora neden itimad etmiyorsu- nuz? Bir çoklarınız meyhanelerde İç- ki içer, eğlenirken, Mihail Paleologos cepheden cepheye Koşuyor, sabahla- râ kadar uykusuz kalıyordu. Kendi- sine teşekkür etmenizi beklerken, el ve ağız birliğile buraya gelip baş kal- dırmanız, nankörlüktür. kıymet bil memektir. İçinizde vaziyeti yakın. dan gören, anlayışlı, bir adam da m yok? Diye haykırmaktan kendini mamıştı. Meydanda kalan halk sadece: — Sais'in evine gidenlerin dönme- sini bekliyeceğiz... Cevabını vererek, mânalı bir sessiz- lik içinde bekliyordu. (Vlâhema) nın dört çevresi hassa muhafızlarile çev- rilmişti. Saraya yapılacak en ufak bir hücumu karşılamak için şiddetli tedbirler alınmıştı. Sekizinci Mihailin bu kalabalık içinde araştırdığı ve gözüne İlişme- diği bir adam vardı: Venedikli Aryüs, İmparator, teşrifatçısına soruyor. du: — Periklis! Sen, kulağı delik bir adamsın! Halk arasında Aryös'ü görmedin mi? a Hayır, haşmetmeab! Ön saftaki ihtilâleiler arasında onu göremedim. Acaba bu zavallıları kışkırtan o mu- dur? — Ben de ondan şüpheleniyorum, Tor- ala- Fevkalâde 1, 2, 3 cü sınıflarda kayıtlı tacir ve ihracatçıların 1938 senesine ald ADRES kitabı basılmıştır. Arzu edenler odadan tedarik edebilirler. (8360) KANSIZLI İzem rip elininiz SIROP DESCHLENS, PARIS Nörasteni, zaliyet ve Chlorose Biliyorsun ki, Aryüs, yeğenimi iste- diği gündenberi, benim sleyhimde tahrikât yapmakia meşguldür. -— Ben size, onu hapsedelim, de- miştim haşmetmeab! O. memleketi- miz için çok tehlikeli bir adamdır. Arablara mm, bize mi hizmet ettiğini bir türlü anlıyamadık. — Onu hapsetmek doğru olmaz- dı, Periklis! “Yeğenimi esaretten kur- tarmanın mükâfatı olarak onu hür bırakmağa mecburdum. Fakat, böy- le bir adamın başını boş birakmak doğru olamazdı. Hele bir soruştur bakalım.. Aryüs nerededir şimdi? Periklis, kapirın önünde toplanan yerlilerden bir çoğuna sordu — Aryüs nerede? Onu, bu kalaba- lığm başında göreceğimi umuyor- dum... Cibali meyhanelerine devam eden Rum denizcilerinden biri, saray teş- Tifatçısına cevab verdi: — Biz kaç gündür Aryüs'ün yüzü- nü görmüyoruz. Hem o, bizim kanı- mızdan olmıyan yabancı bir adam- dır. Biz onun gibi bir setserinin pe şinden gider miyiz? — Aryüs bu ihtilâlin başında de- ği... Fakat, o dalma bizi arkadan vurmak istiyen bir adamdır, deği, kendini göstermiyor. Aryüsün kur- naz bir ihtilâlci olduğunu unutmıya- hım. Vaktile Venedik Senatosunu bir. birine katan da bu adamdı. İhtilâlciler, güzel «Elvira»yi nerede buldular? Hipodromdari Yedikuleye inen cad- delerde müthiş bir kalabalık vardı. İhtilâlciler buralardaki halkı da im- paratorun aleyhine kışkırtarak ken- di aralanma alıyorldrdı. Meşhur halk hatibi Sais- saray önünde kalmıştı. İhtilâlciler kafilesi Yedikuleye ge- lir gelmez Sais'in evini buldular. Sais kimsesiz bir gençti... Buradaki üç odalı evi ona babasından kalmıştı. Küçük, fakat kale gibi kalın ve yüksek duvarlı bir evdi bu. Kapısı çok sağlamdı. İhtilâleiler evin önün- de durdular... Kapıyı vurmağa ve 50- kakta bağrışmağa başladılar: — Elvira.. heredesin.. çık meydâa- na? Bu mahallede oturanlardan bazı- lan, evlerinin pencerelerinden sarka- rak, ihtilâlcilere cevab veriyorlardı: Sais, mahallemizin en uslu gen- cidir. Onun evinde kadın yoktur. O, *sabah kapısını kilitleyip gider ve ak- şam üstü ortalık kararınca sessize evine döner: İhtilâleilör bağırdılar: — Siz onun suçunu saklamak İsti- yorsunuz! « Sais, cephede düşmanla çarpışan kahraman Tornikis'i - ka- nsını elde etmek için - öldürmüş. Ve güzel (Elvira) yı evine kapatmis. Mahalleli hep bir ağızdan: — Yalan... Bunu Sais yapamaz. Siz onu tarımamışsınız! O, haksızlı- ga karşı daima, isyan eden bir adam- dır. Bu rezaleti ondan beklemek gü- nahtar. V Nihayet, bütün ağızlar birden kapandı. Acı bir hakikat, ma- balleliyi de ihtilâlcileri de titret- Tornikis'in -karısı güzel Elvira, Sais'in evinde bulunuyordu. Elvira pencereden başını uzattı: — Beni kurtarmağa mı geldiniz? Eğer bu maksadla geldinizse, hepi- niz Tornikis'i seviyorsunuz demek- tir. Haydi, üstümden kilitlenen şu kapıyı kırınız.. ve beni anamın, ba- bamın evine götürünüz ! İhtilâieiler, güzel Elvirayı, Saisin evinde mahpuz görünce şaşırdılar. Bunu Şaistön hiç kimse ummuyor. du. Hattâ bütün mahalle sakinleri- nin bile ağızları bir karış açık kal mış, hayretlerinden söyliyecek söz bulamamışlardı. Elviranın o ağlıyarak obağırmağa başlaması, iktilâlcileri hayret ve deh- şet içinde bırakmıştı. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: