29 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

29 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i Dokuz senedenberi yalnız yaşıyor- du, Ölen kocasından epeyde para kale mıştı. Arkadaşları; — Çok yalnızsın... Niçin 'evlenmiyor- sun? diyorlardı. Leman bütün bunlara omuz silker: — Böyle çok rahatım... Sonra er. kekler hakkında o kadar fena fikrim var ki... Sevmekten de korkuyorum... Çünkü ben sevince müthiş severim... cevabini verirdi, Günler, aylar, seneler-böylece yalnız geçiyordu. İstanbulun tefiha bir say- fiyesinde oluruyordu. Kocasının zama» nındanberi köşkte en küçük eşyanın * bile yeri değişmemişti. Birgün Lema- nın eski hizmetçisi ağır: hastalandı. Kendisini hastaneye kaldırmak lâzım geldi, Yeni bir hizmetçi bulmak pek o ka. dar güç olmadı. Bu Şühende adında genç, güzel bir kızdı. Şahende köşke tik geldiği gün Le- mana: — Sizden haflada bir gün izin isti- yeceğim... dedi, haftada bir gece dışa- rıda kalmak istiyorum... Leman şaşırdı: a — Dışarıda akrabanız filân mı var?.. Şahende kekeledi: — Evet... Akraba gibi birşey... Leman evvelâ buna itiraz edecek oldu. Fakat Şahendenin o:kadar derli toplu, o kadar işgüzar'bir hali vardı ki, sesini çıkarmadı. Şöhende köşke yerleşti. Aradan bir hafta geçti. Şahendenin salı günleri mezun olmasına karar ve- rilmişti. Pazartesi geceği genç hizmet. çi kızında büyük bir faaliyet göze çar. pıyordu. Daha geceden : elbiselerini ütülemiş, kıvrılsın, bukle olsun diye Saçlarının arasma bir takim şeyler sokmuştu. Leman kendi kendine: — Hazırlık dehşeti... dedi. Şahende ertesi günü iki dirhem bir çekirdek, mesud, memnun, neşe için de çıktı. Gitti. Çarşamba sabahı ayni balde neşeli neşeli geldi. Leman içinden: — Bu kızda birşeyler vat ammü ben anlamıyorum... diyordu. Maamafih Şahendeden son derece memnundu. O geldiği zamandanberi gayet rahat etmişti. Bir akşam üstü genç kız köyün çar- şısma giderken gene hususi bir itina ile süslendi. Yeni şapkasını giydi. Köşkten çıktı. Leman pencerenin kenarında oturu. yordu. Bir saat sonra Şahende uzak- tan göründü. Yanında genç, uzun boy»; Tu.bir delikanlı vardı. Tatlı tatlı konu- şarak ilerliyorlardı. Leman evvelâ buna kızacak oldu. Fakat yavaş yavaş kızgınlığı geçti. Şa- © Mende ile yanındaki genç adam biribir. hi h lerine o kadar yaraşmışlar, öyle güzel bir çift teşkil etmişlerdi. Sonra uzak- tan bile biribirlerile pek seviştikleri an- Yaşılıyordu. Şahende konüşurken genç adam onun ağzının içine girecekmiş gibi bir vaziyet almıştı. Şahende de âdeta kendisini unutmuş * © gibiidi. Leman kendi kendine: — Kimbilir ne kadar sevişiyorlar. Belki de evlenecekler... dedi. Şahende sokağın başında yanındaki adamdan ayrıldı, İçeriye girdi. Artık Leman Şahendeye daha dik- | kat ediyordu. Genç kızın büyük bir aşk içinde olduğu her hareketinden belli idi. Bazı akşam üstleri çarşıya çıktığı zaman hep ayni delikanlı ile sokağın başına kadar geliyordu. Nihayet bir gün Leman ona sorma» ğa mecbur oldu: — Kuzum Şahende... Seni bazen bir delikanlı ile görüyorlarmış... Kim- W diro? Şahende kulaklarına kadar kızardı: — Nişanlım efendim... dedi. — İyi amma sen bana bir nişanlın olduğundan biç babsetmemiştin..... — Daha doğrusu nişanlanacağız efendim... Evleneceğiz... Leman Şahende ile fazla yüz göz ol- mamak için Jâfı burada kesti. Fakat bir müddet sonra Şahende faaliyetini büsbütün arttırdı. Onda ev- lenmeğe hazırlanan bir insan hali var. dı. Büyük bir neşe ve heyecan içinde idi. Gece işi bittikten sonra kendisine yeni çamaşırlar, yeni elbiseler diki. yordu. Sonra genç kızda müthiş bir ta- sarruf başlamıştı. Aylığından lüzum- suz yere on para bile harcetmiyordu. Dışarıda geçirdiği mezuniyet zamanı» nın ertesi günlerinde elleri kolları pa- Ketlerle dolu olduğu halde geliyordu. Bu paketlerde hep kumaş vardı. Şahen- de bunları köşkte işi bittikten sonra ke- sip biçiyor, gece yarılarına kadar uyu- mıyarak büyük bir dikkatle dikiyordu. Genç kız gayet güzel ipekli gömlekler yapmış, bunların önlerine danteleler işlemişti. Bir gün Leman: — Şahende bu ne hazırlık?... sordu. Genç kız utanarak: — Ah efendim... Ben de size ondan bahsedecektim. Evlermemiz yaklaştı da ona hazırlık yapıyorum... Cevabını verdi, Şimdi Leman da genç kıza paraca yardım ediyordu. Hattâ giydiği elbise- lerinden bazılarını da Şahendeye he- diye etti. Çünkü bu derli toplu, büyük bir zevk sahibi kızdan pek memnun» du. Artık Mehmedin yani Şahendenin nişanlısının bafta arası akşam üstleri köşke gelip Şahendeyi almasına da müsaade etmişti. Mehmedin geleceği günler Şahende- nin saadetine budud olmuyordu. Bir gün Leman istemiyerek iki ni- şanlının İleride kuracakları yuvş hak- kında konuşmalarına, yaptıkları ha- yat programına dair sözlerine kulak misafiri olmuştu. İlerideki mesud ba- yatlarından ne tatlı tatlı bahsediyor. lardı. O kadar ki Lemanın bile evlenmek hakkındaki fikirleri değişmişti, Bazen yatağında kendi kendine dü. $ünüyordu. Şahendenin kurabileceği bir saadeti o niçin başaramıyacaktı. Evin içinde canlı bir saadet heykeli halinde dolaşan Şahendeye baktıkça ona gıpta ediyordu. Sanki istese ken- di de evlenemez miydi? Aklına Selim geldi. Aylardanberi büyük bir inadla peşinden koşan ve kendisile evlenmek istiyen genç adam... Selim çok iyi tabiatlı, güzel bir er. kekti, Kendisine âdeta aşka benziyen bir rabıta, gösteriyordu. Genç kadın artık Selime daha ilti- fat etmeğe başlamıştı. Nihayet Şahen- denin Mehmedle nişanlandığı gün Le- man Selime evlenmek için söz verdi. Hikmet Feridun Es AKŞAM MATBAASI Rotatif makinelerinde resimli ve renkli gazete ve mecmuaları, baskı ade- di yüksek risale, kitab ve hör nevi matbuaları en temiz şekilde en ehven şeraitle basar. * Devamlı işler için hususi şerait tesbit edilir. Fazla tafsilât için matbaa idaresine müracaat, Telefon: 20497 diye ölelim AKŞAM Ebedi nişanlılar! Bulgaristanda genç kız ve ka- dınları dolandıran bir genç daha yakalandı Bulgaristanda genç kız ve kadınla rı evlenmek vadile dolandıran ve bu sebeple «Ebedi nişanlı Jâkabını alan meşhur Gülemorov'tan sonra Sofyada ikinci bir kadın dolandırıcısı daha ya» kalanmıştır. 30 yaşında olan bu ada- mın ismi Dimitir G. Yanev'dir. Yanev daha âdice kızlarla temas peyda ediyormuş. Tanıştığı bu kızla- rın evlerine de giderek ailelerine, evlen» me teklifinde bulunuyormuş. Fakat nişanlandıktan sonra, düğün masari- fi, ev eşyası tedariki bahanesile nişan- lılardan mütemadiyen para çekiyor- muş. Bu suretle yirmi genç kız ve ka- dını dolandırmıştır. Birkaç gün evve- li deayrni suretle yaşlı bir amele kımın (o senelerdenberi (o drahomalık diye biriktirmiş olduğu 60,000 levası- nı çekmiştir. Fakat paraların hepsini harcıyamadan nihayet polise yakayı vermiştir. Yapılan tahkikata göre Dimitir Ya- nev'in bu yirmi kızdan başka evlene- ceğim diye daha üç genç kızın on biner le tar. BULMACAMIZ Soldan sağa: 1 — Münasız söz 2 — Zahmet « Çok değil 3 — Bir içki - Gayri, 4 — Balık tutan iğne - Yün atki üdarda bir mahalle, 1 — Şöhret - Asyanın şarkında bir yas rım ada. 8 — Zerre - Çengel. 9 — Sazdan yapılan halı - Erkek. 10 — Tersi beyan odatıdır - Tablati sa- nl « Su cedveli. Yukardan aşağı : 1 — Bir nevi patiska, 2 — Üye - Atılgan. 3 — Tütsülenmiş kefal balığı. 4 — Baygınlıktan uyanan - Çivi 5 — Eklet - Yeni vapurlarımızdan bi- ri - Yüz. © — Başıma F konursa bir kadın ismi olur - Vapur havuzu, 1 — Yamak, 8 — Yuva. 9 — Vöcudün et kismi - Çekmek, 10 — Yok etmek - Doğu tarafı, Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa : 1 — Battaniye, 2 — Elâ, Bark, $ — Te- beşir, Ka, 4 — Oluk, Seren, $ — Narin, Takat, 6 — Ac, Tabanca, 7 — Ray, Sem, Er, 8 — Mak, Şiş, 9 — Ebleh, Zara, 10 — Yuk, Net. Yukarıdan aşağı: 1 — Betonarme, Tabur, Yalı, 4 — Ekit, Kel, 5 — Arş, Nas, Ib, 6 — İs, Beş, 7 — İbretâmiz, $ — Ya, Ran, Şan, 9 — Erkekçe, Re, 10 — Kantar, At Apartıman sahipleri Boş dairelerinize hemen İyi kiracı bulmak için «Akşamın KÜÇÜK İLÂNLARI'ndan İsti fade ediniz. * memleketler: Seneliği 3800, altı aylığı 1900, üç sylığı 1000 kuruştur. 2 — Alelicaib, 3 —| DİŞİ KORSAN Tarihi Yazan: İskender F, Sertellt Deniz Romanı m Tetrika No, 188 “ Bugün hayvanlarımızın otlarını yakan İmparator, yarında evlerimizi yakarsa ne yapacağız ? ,, — Navarin kalesi önünde. — Şimdi hayatta mı? — Geçen yıl bir İspanyol denizci- sine sordum. Amiral Fernando'un gemisindeki forsalar arasında kürek çekiyormuş. — O da talihli bir insanmış, — Esir olduğu için mi? Hayır. İspanyollara esir düşme- i şüphe yok ki büyük bir talihsiz- liktir, Fakat, Fernandonun gemisin- de kürekçi olarak yaşamak, onun talihli olduğunu gösterir. Zira Fer- nando Bizanslıları hiç sevmez ve eli» ne düşenleri derhal kestirir. — Kardeşime acımış olsa gerek. — Şüphesiz. Mademki yaşıyor... 'Talihi ona yardım etmiş demektir. — Kardeşimin kurtulması imkânı yok mu acaba? — Femando bir harbe girişir ve gemisi yaralanırsa, forsalar denize atılıp kurtulabilirler. Yoksa, gökten Mesih inse kurtaramaz onu... Andigoni içini çekerek önüne baktı, — Kardeşim burâda olsaydı, dün- yada bu kadar hâmisiz kalır mıydım? O, çok merd ve cesur bir erkekti Hâmisiz kaldığından şikâyet etme! Bugün imparatorun vaziyeti senden daha acıklıdır, Arabların şeh- Te girmek ihtimali karşısında Bİ- zansta Mihall kadar muztarib kim vardır? — Doğru söylüyorsun amma, bü şında bir kadın olan korsanların şehre girmesine imkân var mıdır? Arablar Bizansi ve bilhassa Bizans surlarını hiç tanımıyorlar. En kuv- vetli noktalara hücum edip kırılıyor. larda en zayıf noktaları görmüyor- lar. Bu esrarengiz surların Zayıf noktası voktur, Andigoni! Sana yân- huş söylemişler... Seni aldatmışlar. Eğer Bizansın zayıf bir köşesi ol- saydı, Arablar buradan girmekte ge- cikmezlerdi. Rum dilberi saraydan çıkma bir kadın olduğu için çok şey biliyordu. Bilhassa surların neresi kuvvetli, ne- resi zayıf olduğunu imparatorun ağ- zından bile duymuştu. — Yedikulenin sonuncu kule du- varı çömüştür, dedi, imparator bu duvarı bir kat olarak ördürdü. Eğer Arablar bu duvarın dibini yıkmağa muvaffak olsalar, arkasının tamami- le boş ve hendeksiz olduğunu göre- cekler. — General Anivas bu duvarın teh- likeli olduğunu bilmiyor mu? — Biliyor amma, bundan neçi kar. Düşman bilmiyor ya. — Tuba! şey! Ben bütün kulele- Tin diplerinde büyük hendekler ol- duğunu biliyorum. Üstüste örülmüş yüksek surlar insana uzaktan bile dehşet veriyor. Düşmanın bu hey- bet rlara saldırmasına imkân var mudır? Korsan kadın bu surlara sal. dırmadı m? Sen ozaman hangi meyhanede uyuyordun? — Gerçek, ben meyhaneden mey- haneye dolaşmaktan olup bitenlerin farkında değilim. Demek oraya Ha. cer hücum etti, öyle mi? — Hacer mi dedin?... — Evet. Bu, Dişi korsanın adı değil mi? — Bu ismi ilk defa senin ağzın. dan duyuyorum. Şu halde sen mey- hanelerde uyumamışsın! Melik bin Nasir kendini topladı: — Meyhanede içki içen muharib- lerden duydum bunu. Dişi korsanın adı Hacer imiş. Çok yaman bir ka- dınmış bu korsan... — işte şimdi, imparatorun kork- tuğu bir insan varsa, oda Dişi kor. sandır — Bir kadının bu kadar büyük iş- ler yapabileceğine benim aklım bir türlü ermiyor, Andigoni! Ben kadın- ları, aklı kısa, saçı uzun sanırdım... Rum dilberi bara gili — Saçsız kadın olur mu? Belinde tılsımlı bir hançeri varmış, Onu hiç kimse öldüremez- MİŞ. — Tuhaf şey! Sen bunları nereden duydun? — Bunları senin duymamansa hay- ret ediyorum, Petrol Bu kadın Ak- denizdeki bütün korsanları yıldır. mış; Eğer bu kadar kuvvetli bir ka- dın olmasaydı, “bu mucizeleri gös terebilir miydi? Bizansı üç çevresin- den sârmuşli. Şimdi de Romanos kâr pısını sıkıştırıyor. — Bütün bunlar böş ve mânasız hamlelerden başka bir şey değü, An digoni! Romanos kapısından Şşey- tanlar bile giremez. Bir avuç Arabın kanı, yüksek surların bir taşını bile ıslatamamıştır. — Sen ne dersen de! Ben de, im- parator gibi, bu kadından çok kor- kuyorum. — Şehre girecek diye mi korkuyor- sun? — Evet. — Bizansı zaptetse bile, bundan sana ne? Mademki imparatora düş- mansın... Kocanın zulmünden şikâ- yet ediyorsun! Kapılar açılınca, ço- Cuğunu kollarınla sarar gidersin! — Nereye? — Akdenize... Korsan adalarına, Rum dilberi birdenbire titredi... Fakat, bu tifreyiş korkudan ziyade, bir sevincin ifadesiydi. Melik bin Nasir sözünü tamamla» mak istedi: — Benimle gelmek istemez misin? Belki günün birinde oralarda karde- şine de kavuşursun! «Neron» diriliyor mu? Ertesi sabah... Rum dilberi gözle- rini açlığı zaman, kendini korsanın kolları arasında buldu. — Petro... Diye bağırdı ve sendeliyerek yerin- den fırladı. Melik bin Nasir ondan önce uyan. mıştı, — Ne var, Andigoni, dedi, korku- lu bir rüya mı gördün? İmparutorun eski gözdesi dağınık saçlarını topladı: — Sen bu gece burada mı yattın, Petro? — Evet, Bana: «Seni kolay kolay bırakmam!» dememiş miydin? Gece sarhoş oldun. başını göğsüme da yadın.. ve kollarını boynuma dolaya- rak uyudun! Seni bu halde birakıp nereye gidebilirdim? Bu sırada hizmetçi kadının telâşla içeriye girmesi, daha uzun konuşma” larına mâni oldu: — Aman, dedi, görmüyor musu- nuz? Gökyüzünü kızıl bulutlar sardı. Rum dilberi pencereye koştu ve birden gözlerini açarak bağırdı; — Petro, Bizans yanıyor!... Melik bin Nasir birdenbire bey- ninden yıldırımIa vurulmuşa döndü... Yerinden kalkarak pencereden dışarı baktı, Hizmetçi yalan söylemiyordu. gök- yüzünü kızıl alevler kaplamıştı. Arab korsan hafızasını yokladı... Dün gece bu mevzu üzerinde konuş- tuklarını hatırladı. — Neron diriliyor mu, Andigoni? O zalim hükümdar Romayı nasıl yak- tıysa, bu zalim imparator da Bizans öyle yakiyor galiba! — Ben sana bu gece, sekizinci Mihailin Nerodnan çok daha zalim bir imparator olduğunu söylemiştim. İşte, nihayet kocamın arzusu tahak- kuk ediyor. Ve birden aklına çocuğu gelerek bağırdı: — Haydi Petro! Şimdi git.. yavru- cuğumu kurtar. Seninle Bizanslan kaçmağa söz verdim. Sözümde du- racağım, Sen de sözünde dur... Ço- cuğumun ateşler içinde yanmasına meydan verme! Melik bin Nasir derhal sokağa, fır- ladı.. sağa sola koştu. Gökyüzü ta- mamile o kızıllaşmıştı. çi den sokakta ilk raslad

Bu sayıdan diğer sayfalar: