15 Aralık 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

15 Aralık 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AŞK MACERA NUVELİI Demek... Sen de beni sevmiyormuşsun... aldım. Devanılı ielerinizdenim... (Bir kaç iltifat cümlesinden sonra: Nüvel- inizi okuyorum. Bir tanesi bende fevkalâde tesir bıraktı, Maamafih an- lattığınız hikâye benimkine benzemi- Yordu.s Bu cümleleri okuyunca Nefes geniş bir aldım. Zira ekseriya karilerimin le şü satırları yazdıklarına ras- Tadım: *Sayın bay? Haz ze kim anlattı? Karımın filân tipteki bir adamla beni aldattı- ğını ı duydunuz?» Hattâ bir sefer, başka şehirde otu- Tan bir hanımdan dört sahifelik uzun bir İsyan mektubu aldım: «Ne zaman beni ta vazgeçe ? En 8 celerime, en mahrem hayatıma aid Yazılar neşrediyorsunuz. Büyük bir komplo kurmuş olacaksınız. Hizmet <imi elde ettiniz. Hayatımı öğrenip Yüziyorsunuz» Neyse bu defa aldığım mektup böy- le bir şikâyet değildi. Kariem, yazımı beğendiğinden bahsediyor; kendi ha- Yatını bir nuvel haline getirmemi is- tiyordu. İşte mektubun me: tir etmekten imi düşü fendim, Babam öldükten sonra annem tek» Tar evlenmek istedi, Ben o zamanlar Yedi yaşında bir çocuktum; fakat bü- tün olup bitenler aklımda bugün- Müş gibi menkuştur, Annemin odasını bile, noksansız #ize tarif edebilirim: Çağla rengi ka- difeyle süslenmiş bir yatak odası... Güzel bir şezlong, pencerenin önün- de duruyordu. Tuvalet masasının üs- tünde #1 dişinden tarak, fırça ve mâ- hikür takımları... Tavanda billurdan bir avize. asılıydı... Ve bütün odanın İçinde, annemin muhtelif Jâvantala- M karıştırarak kendine mahsus yar ağı bir parfön... Seneler gençtiği hal- de o kokuyu bâlâ duyarım... Bir akşam üstüydü. Gezmeden dönmüştüm. Koşarak Annemin yanına geldim, Dalgın bir tarzda beni öptü. Mutadı üzere, elile anımı okşadı, Fakat bu sefer terli- Miyim, değil miyim, dikkat bile etme- di. Gitmek istedim: — Yok yok!,.. Dur burada... - dedi. Bir şey söylemiyordu. Ben karşısın- da dimdik duruyordum. Bir müd- det sonra ağır bir düşünceden silkinir Bibi bir hareket yaparak şu suali sor- Maz mi: — Yavrucuğum! Sana bir başka â getirsem ne dersin? Düşünmeden, âni bir isyanla be- — İstemem, istemem! Katiyen is- temem! Kaşlarını çatarak: — Amma, şekerim, dinle bir kere... — Hayır, hayır... Beni kucağına almak istedi... Oda- Mm en uzak köşesine kaçtım. Dövül- Mekten korkan bir köpek gibi, pen- <ereyle şeslongun arasına girdim. Annem yerinden kalkmıştı. Fakat âlkelenmişten ziyade sıkılmış bir ha- MI vardı, Büyük bir adammışım gibi hitab ederek: — Bunu keyf için yapıyorum sânı- Yüzüne baktım. Tuvalet masasının üzerinden po- 1 almış, asabiyetle tırnakla» Mn! parlatıyordu. Zarif, ince, uzun arı, açılan Topdöşambrinin ara- lıklarından görünüyordu. Arkasına sığındığım şezlonga gelip Oturdu, — Haydi Nazancığım! Aksilenme!... Şezlongu tırmalıyarak, keskin ço- Suk sesimle; — İstemem! İstemem » diye âvazim çıktığı kadar bağırıyordum. O sırada büyük annem içeri girdi. — Ne oluyor? - diye sordu. Annem, aksi aksi: — Ne olacak?.. Konuşmak iste !. Meram anlamıyor. Ninem, kolile kızını iterek: — Bırak!... « dedi. - Ben onu yola Betiririm, İhtiyar kadıncağız anneme çok nzerdi, Fakat tablatile onun yaşlı- si, ağırı... Annem koyu renk biz elbi- se giyinse bile, cıvıl cıvıl öten bir ku- şu andırırdı. Onu saymazdım. Yanın- da her kaprisimi yapardım. Fakat büyük annemden çekinirdim... İnatçı inatçı buruşturduğum sura» tımı yere iğerek ninemi dinledim, — Nazancığım! - diyordu, - Sen ar- tık büyüdüm. Koskoca bir hanım ol- dun. Aklın her şeye eriyor... Uzun uzun anlattı: Ev, erkeksiz dönemiyormuş, Anne- min idare işlerine aklı ermediği için her şey altüst oluyormuş. Ahçı alda- tıyormuş, hizmetçi aldatıyormuş, Bir çok yanlış hareketler yapıyormuş. Bu şekilde devam ederse, zengin olduğu- muz hâlde paramız günden güne eri- yecekmiş... — Annen seni düşünüyor. Hususi | mektepten alıp ta parasız mektebe koymak istemiyor. Sevdiğin kürk mantolardan mahrum kalmaman için bu çareye baş vuruyor. Büyük annem sustu ve kızına dö- nerek: — Gördün ya... anlatılırsa anlar!... Ninem fikirlerini söylerken ses çi- kartmadan sonuna kadar dinlemiş- tim. Fakat söz kesilince gene bağır- mağa başladım: — İstemem! İstemem! Annem hışımla odadan çıkarak: — İnatçı, mü- nasebetsiz bir ço- cuksun, vesselâm! dedi, Büyük annem de omuzlarını silk kerek onu takib etti, Akıllıdır... Ona Odada oyalnız kalmca (o hıçkıra hıçkıra ağlamağa başladım. Bili- yordüm ki bu iş bitmemişti. Gene yarın, öbür gün aynı mesele açk Tacaktı Ertesi o sabah annem şoförü kov- du, otomobili sat- tı, Koca araba be- davaya gitti. Şikâyet me, annem asabi asabi: — Ne yapayım? (Aklım ermiyor... Beceremiyorum... İdarenin altından çikamiyorum. - dedi. Büyük annem bana baktı, Ben kı- zardım, Aradan bir kaç gün geçti, Annem yemekleri beğenmiyor, her şeyden sinirleniyordu, Artık beni eskisi gibi can ve gönülden de öpmüyor, şöyle eden nine hafifçe dudaklarının ucile alnıma do-, kunüyordu. Nihayet dayanamadım. Bir akşam ona usullacık yaklaşarak sordum: — Evlenirsen babam kim olacak? Annem sevinçle: — Bilemiyorum daha... Ne bile- yim, kızım?... Her halde seni çok se- vecek olan biri... O akşam beni muhabbetle öptü. Hakikaten yalan söylememiş... Va- racağı adamı henüz seçmemişti, Öy- le gözetliyordum kt böyle bir şey ol- sa derhal farkına varırdım. Benim razı oluşum içini rahat et- tirmişti. Neşesi yerine gelmişti. 'Tek- rar bir otomobli aldı, Yeni bir şoför tuttu. Ben de memnundum. Asıl korktuğun annemin birini sevmiş olmasıydı. Varacağı kocayı sevmemesini bü- tün kalbimle istiyordum... Eğer müstakbel babama âşık olursa buna katiyen tahammül edemezdim... Belki de kendimi asardım. Buna ka- rar vermiştim. Onun mubabbetini herkesten şiddetle kıskanıyordum Şimdi düşündüğüm zaman, yedi yaşındaki bir kızın ne sinsi, ne kur- naz olabileceğini hayretle görüyor- dum, Annemin yanına genç, güzel bir erkek yakl mı, bizim eve sık sık girip çıkmağa başladı m, hemen onun kötü taraflarını bulup çocuk NAKLEDEN; (Vâ-Nü) safiyetile ortaya atardım. Hattâ ba- zan uydururdum bile... Tabli, Ka- tiyen maksadımı belli etmeden... Böylelikle iki üç tanesini atlat- mağa muvaffak oldum. Zira, çöcük ağzından çikan müşahedelere doğ- rudur diye inanırlardı. Kimse bun- Yarın kurnaz dimağımda tertib edil- miş dalavereler olduğunu fark bile etmedi. Fekat iş bununla bitmiyor- du. Derdim anneme bir koca bul maktı. Bunu ben intihab edecektim. Öyle bir adam ki annem hayatında onu sevmesin... Aradım, buldum... cuddu ya... Babamın arkadaşlarından biriydi. Bizi çok sever, hiç yalniz mrüâkmaâz, daima gelirdi. Fakat o, mevcudiyeti hesab edilmiyen insanlardandı. Bir eşya, bir âdet gibi kendisine alışıl- mıştı. Onunla münakaşa etmeğe bi- le kimse tenezzül etmezdi. Zaten çe- kingen, munis bir hali vardı. Bugün anlıyorum ki onun dürüst, sağlam düşünceleri varmış. Fakat Esasen mev- Evde, yolda, her yerde annem sinirle- »iyor; evlenmek istiyordu kimse dinlemiyordu ki farkında ola- hm... Çirkin miydi? Evet... Zira onda çekingenliğin çirkinliği vardı. Dik- kat edilse, gözleri güzel, yüzü biçim- ydi. Adada köşkü, Şişlide apartı manı, Galatada hanı; her şeyi ta- mamdı. Fakat haline bakarak zen- gin olduğunu kimse halırına getir- mezdi. En iyi terziden giyindiği hal- de, sünepe, düşük intibaını bırakır. âı, Fena sarılmış bir şemsiyeyi mü- temadiyen kolunda taşırdı. Kibar ailedendi, fakat görenler onu âdeta bir kâhya, bir uşak sanırdı. İşte, birdenbire aklıma geldi. An- nemin varması muvafık olan tam buydu. Zira dünyada onu seve- Şimdi mesele bu işi başarmak- taydı. Zannedildiği kadar da güç olma- dı. Asıl zahmeti Vehbi beyden çek- tim. Bir türlü annemi sevmeğe ©6- saret edemiyordu. Alaya maruz ka- lp koğulmaktan korkuyordu, Bir müddet, bütün kurnazlıklarım işe yaramadı. Tabii: «— Annem sizi seviyor!» demiyor- dum, Fakat her fırsatta ona sokuluyor: — Amcacığım! Seni bu evde çok beğeniyorlar. Hep senin aklını ar- kandan medhediyorlar. - diyordum. Anneme ise: — Vehbi bey senin dünya yüzün- den en gözel kadın olduğunu söylü- yor, sahi mi? - diyordum. — Vay öyle şeyden anlar mi imiş? - diye şaşıyordu. Fakat kızmıyordu. Zira her köa- dının her hangi erkek tarafından olursa olsun beğenilmek hoşuna gi- der... Vehbi beye annemin sevdiği çi- çekleri, gitmek istediği tiyatroyu söy- ler; sürpriz halinde bilet aldırtır, an- nemi davet ettirtirdim. 'Tabii bu kadar incelikler annemin hoşuna gitmeğe başladı. Arasıra; — Vehbi beyin köşkünde tavus kuşları varmış, Görmek istiyo- rum... - diyordum. Yahut ta: — Vehbi bey diyor ki çifliğine be- ni götürecek olsa kocaman fıstık ağaçları varmış. Fıstık toplayabilir. mişim. Sahi mi?... — Doğru. Annem dalgın düşünüyordu: Ehem- miyet vermediği bu dam cidden zengin bir erkekti, Nihayet son Kozumu oynadım. Bir | akşam anneme yaklaşarak; — Bana baba diye seçtiğin Vehbi bey, değil mi? - dedim. — Deli! - diye omuzlarını silkti. Fakat az zaman sonra muradıma erdim: Evlendiler. Şimdi hayatımdan bir kaç sene at- Luyacağım. On sekizine bastığım yıla geleceğim. Vehbi beyle annem evlendikten sonra ben ona artık sokulmaz olmüuş- tum. Düşük ve perişan hali benim de kibrime dokunuyordu. — Bu baban mı? - diye bana soran arkadaşlarıma: — Mayır, hayır... Annemin ikinci kocası... - diye cevab verirdim. Bu haleti ruhiye sade bana mah- sus değildi. Annem, büyük annem de »yni hisle mütehassisti. Kimse onunla meşgul değildi. Kimseona ehemmiyet vermiyordu. Zavallıcık, âdeta lütfen sofraya kabul edilmiş bir İ bendegân muamelesi görüyordu. Hiç bir davete, biç bir ziyafete annem onunla beraber gitmezdi. Tamamen ayrı yaşıyorlardı. Bu muameleler kar- şısında, Vehbi bey, günden güne ezili- yor; kendine mahsus hazırlattığı kü tüphanesine kapanarak ömrümü geçi- riyordu. Ben büyüdükçe bu adamın felâke- tine sebep olduğumu görüyor, anlıyo- rum. Kendime kızıyordum. Fakat onun yüzünden üzüldüğüm için de Vehbi beye kin bağlıyordum. Ona acıyordum; fakat merhamet- &iz bir acıyış. sx On sekiz yaşıma bastığım zaman; bir Mısırlıya âşık oldum. Bir gün üvey babam, odamdan içeri girerek: — Nazan! - dedi, - Seninle ciddi ko- nuşmak isterim... İhtiyatı davranman lâzım... Bir delikanlı etrafında dolaşı- yor... Fakat bu delikanlı... «— Or, rica ederim...» diye sözünü kesmek istedim, iakat o devam etti: — Olmaz, ölmez! Dikkatini celbet- mem lâzım... Bu delikanlıya karşı se nin de zâafın olduğunu hissedince hakkında hemen tafsilât almağa te- şebbüs ettim. Sakın kapılma... İyi adam değil... Bu işin sonu çıkmaz. Öfkelenmiştim. Terbiyesizce bir ce- vap verdim. Onun derdi beni kurtarmak, bana iyilik yapmaktı. Hiç bozmadan anlat- ta: — Görüyorum ki fena halde kapıl- mışsın. Sana hakikati olduğu gibi söy- Yiyeyim ki anlıyasın... Bu, kumarbaz, ne olduğu belirsiz, ihtiyar kadınların. parasile geçinen bir gençmiş... Böyle bir adamla evlenirsen ne yaparsın! — Annem mi sana bunları söyleme- ği tenbih etti? Omuzlarını sikti. — Annen?!... Annen!!!... Annenin aklı sanki böyle şeylere erer mi?... Ona söylediğim zaman: «Çok iyi dansedi- yor!» diye cevap verdi. F mani ölacak yalnız benim... Şimdi artık öfkem son gelmişti Sen mi, sen mi? Ne hakla? - diye bağırdım. Ummadığım bir metanetle: — Bana verdiğin hakla... Bugün bu mevkide olmamı sen istedin. Babalığa sen beni intihap'ettin. Bir gün anne- nin canını Sikimış olacağım ki herşeyi itiraf etti: Ban4 varmak tenezzülün- de bulunduğu sirf senin batırın için. miş. Zira sen gece gündüz, beni sev- diğini, beni istediğini ona söylemiş- Aşkıma mâni oluyordu. Artık çiğ rımdan çıkmıştım. Yüzüne karşı bir kahkaha fırlatarak: — Sahil - dedim. - seni ben intihap etti Aradım, buldum... Amma, ni. çin, biliyor mustin?... Annemi kıska- niyordum... Sevemi i bir erkeğe varmasını istiyordum. Seni seçtim. Çünkü seninle o tehlike mevzuu bahis değildi. Sanki tokatlamışım gibi: — Ya... - diyerek geriledi. Ve hazin hazin mırıldandı: — Demek... Sen de beni sevmiyor muşsun... Sen de... Şimdi artık kendimden utanıyordum. Fakat iş işten geçmişti. Vehbi bey, terliyen alnına elini götürerek: — Pekâlâ. Nasıl istersen yap... İşi- ne karıştığım için de beni affet... Sessizce çekilip gitti s.5 Sevdiğim erkekle evlendim. Üç ay sonra pişman oldum. Hem de ne acı şekilde... Annemin yanına tekrar $i- ğındım. Lâkin Vehbi beyin gözlerin. de: «— Hakkım varmış! Gördün ya...» İfadesini okuyamadım. çünkü artık gözlerime hiç bakmıyordu. Günden güne daha çekingen, da- ha silik olmuştu. Kütüphanesine ka» panıyordu. Ortalıkta görülmüyordu. 'Yeni bir uşak tuttuğumuz . annem veya büyük annem: Git, beyelendiye sor! - deyince, adamın hayretle; «— Bu bey de kim oluyormuş? di- ye düşündüğü farkediliyordu. Şimdi ben, Vehbi beye karşı büyük bir şefkat duyuyorum... Fakat hissi- mi izhar edemiyorum. Çünkü inan mıyacağını biliyorum. Yanyana, âyni evde yaşıyoruz. İki- miz de bedbalız Fakat müşterek fe- Yâketimiz dahi bizi birleştiremiyor. Nakleden: (Vâ - Nü) r, bu işe raddesine aman, bone ücretleri) ” © Türkiye © Renebi SENELİK 6 AYLIK 9 AYLIK 1 AYLIK 1400 kuruş 2700 kuruş w > 0 > > 80, M.E Posta ıttihadına dahli olmıyan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Şevval 23 — Kasım 38 8. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsi E. 1250 237 728 948 1200 139 Va. 532 7181209 1429 1641 1320 İdarehane: Babıâli civarı Acımusluk sokak No, 13 RADYOLIN ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız

Bu sayıdan diğer sayfalar: