23 Aralık 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

23 Aralık 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

POLİTİKA Yedinci panamerikan konferansı Kânunsevvelim onundanberi cenubi Amerikanın küçük hükümetlerin. den Peru cümhuriyeti merkezi Limada şimali, orla ve cenubi Amerika ül- kelerinin müstakil yirmi bir devletinin mümessilleri yedinei (Panameri- kan) konferansını akdetmş bulunuorlar. İsminden de anlaşılacağı veçhile bu toplantıdan maksad şimal kut bundan cenup kutbuna kadar, uzamış olan Yeni Dünya kıtasındaki umum müstakli devletleri siğasi ve harsi düşüncelerde birleştirmektir. Fakat bundan evvelki altı konferansta olduğu gibi yedincisinde de hiç bir sahada ve bahusus siyasi ve askeri salralarda yirmi bi: devletin büyükle- rini ve küçüklerini bu fikre getirmek ve ayni hattı hareketi takip etmeğe ima etmek mümkün olamamıştır. Sebebi Yeni Dünyanın en büyük cümhuriyeti bulunan şimali Ameri- tere, ve Ftansanın birer müstemlekesi olmak tehlikesi ile korkutmakta idi. Yüz sene evvel *Amerikan Cümhurrelsi Monroe Amerika kıtasındaki Yeni konferansta Arterikan devleti Avrupadaki toptan devletçilik ve mutlak otorite esasına dayanan siyasi ve fikri cihetten Amerika rejimlerin kıtasındaki milletleri tehdit ettiğini ileri sürerek bu devletleri bir cephede Öbür RR ne haber? İngilterenin şimali Middleseks has- tanesinde geçen gün 49 yaşmda Kate Lindvund'a bir ameliyat yapılır. Fa- kat ameliyat esnasında hasta ölür. Döktorlar ölü kadının kalbine masaj yaparak ve adrenalin şırınkası sıka- Tak aradan beş dakika geçtikten son- ra ölüyü diriltirler; ameliyati mu- vaffakiyetle bitirirler, Bayan Lindvad yakında hastaneden çıkacaktır. Son zamanlarda bu gibi ameliyat $ik sik tekerrür etmeğe başladı. Ame- Yiyat esnasında ölen hastaların diril- tilmesinde muvaffakiyet hasıl oldu. Hasta hakikaten öldükten sonra yi ne hayata avdet etti. Fakat ekseriya bu ölüm müddeti iki veya üç daki- kayı geçmiyordu. Bu son vakada ölü- yü tekrar diriltmek beş dakika sür- dü. Öbür dünyayı boyladıktan sonra fokrar hayata avdet eden hastaların anlattıkları şeyler çok enteresandır. Bayan Lindvud diyor ki: «Ameliyat olurken, doktorların dedi- ği gibi, en tehlikeli bir anda uyan dım, Müdhiş bir ızlırab duydum ve | hafiflik hissediyordum. Fikirlerim ta müâmile hürdü, istedikleri yere sapı- yorlardı. Büyük bir sandet ve memnü- niyet hissi her tarafımı kaplamıştı. Kendi kendime hep o halde kalmayı çok arzu ediyordum. Pek uzaklardan ahenktar, hafif bir musiki geliyordu. Bu anları yaşadıktan sonra şimdiye kadar ölümden korktuğuma çok piş- man oluyorum.» Bundan altı sene evvel Ellen Smith | isminde 22. yaşında bir daktilo da ay- ni akıbele uğramıştı. Kızın kalbi 2 dakika ve 20 saniye durmuştu. Ayık iken yapılması lâzım gelen bir ameliyat geçiren bu kız diyor ki: «Birdenbire bütün vücudumun ha- reketsiz kaldığını hissettim, Ondan sonra hemen hisleri de kaybettim. Etrafımı açık mavi bir zıya kapladı. O anda bir hafiflik, tarif edilemiye- cek kadar hoş bir saadet duymağa başladım. Sanki havada uçuyorum sallanıyorum. Bu uçuşun devâm et- mesini istiyorum. Tekrar kendime geldiğim zaman o hislerin kaybolu- şuna doğrusu çok acıdım.» Kadınlar saltanatına karşı Isyan Hindistanın şimali garbi hududün- dan yine isyan haberleri geliyor, Bu defaki isyanda da telefat olmuşsa da İngilizler pek aldırış etmemişlerdir. Çünkü isyan Sahirler denilen ve dağlarda yaşıyan bir Hind kabilesin- de erkeklerin kadınlar saltanatına artık nihâyet vermek istemelerinden çıkmıştır. Sahillerde erkekler kadınların esiri. dirler, Erkekler kendilerine Kadın inti- hap etmek hakkından bile mahrum. durlar, Kadın istediği erkeği kendisi beğenir, alır, erkek böyle bir intiha- ba itiraz edemez. Hattâ kadın birden ziyade erkekle de evlenebilir. Bu va- ziyet karşısında erkek doğan çocuk- Tarm babalık hakkından mahrum kalır, Çünkü çocuğun hangi baba- dan doğduğu beli olmaz. Çocuklar tamamile anayı tanırlar. Evlenmeye aid bütün kararlar analar arasında verilir ve kızın hangi erkeği alacağı onlar tarafından tayin olunur. Kız ilk izdivaçlan sonra reşid olduktan sonra kendi intihabile istediği kadar erkekle evlenebilir. * Boşanma hakkı da kadına aiddir. Kadın ne zaman İs- terse erkeklerinden birini bilâ itiraz nazaran fena halde mağiüb olmuş- lardır. Erkekler içinde bir tanesi elebaşı olmüş ve diğer erkekleri de berabo- rinde sürükliyerek kadınların elin. etmişlerdir. Kadınlar erkeklerin böy- le emel takib ettiklerini haber alınca hemen hepsi palalara sarilârak er- keklere k&rşı harb ilân etmişlerdir, Erkekler mukavemet göstermeğe ça- Tışmışlarsa da neticede mağlüb ol muşlardır. Esir edilen elebaşı İle da- ba bir çok erkek âsi kadınlar tara. fından insafsızca kılıçtan geçirilmiş» tir. Şu halde Sahir erkekleri yine ka- dın sallanalının boyunduruğunu bo“ ğazlarına takıp yaşamakta devam edeceklerdir. Ağız armoniği yapmak Almanyada çok mühim bir sanat haline geldi çoğu küçük bir merkezde meyda» na gelmiştir. Mey- dana getiren de ekseriyetle alelâde bir ustadır. Bu cümleden olarak şim- di cihanın her tarafinda moda olan ağız armoniği, ve körüklü armonik bir saatçi ustasının eseridir. Saatçi- nin vaktile çalıştığı küçük bir köy şimdi kürreiarzın belli başlı sanayi merkezlerinden biri olmuştur. Bu merkez Almariyanın cenubunda (Ka- ra orman) mıntakası ile Şvab alpları arasındaki Trossingendir. Geçen asrın ortalarında burada Hohner isminde bir saatçi ustası ya- şıyordu. Köyün ve civar köylerin ve çifçilerin- saatlerini tamir ediyordu. Lâkin esnafın çoğalmasına aid ka- nuni kayıdların ilgasi yüzünden ken» disine rakib birçok saatçi ustası pey- da olduğundan işleri iyi gitmiyordu. Bunun üzerine sanatını değiştirmek istemiştir. O zaman Karaorman ve Şvab köy- lerinde çobanların kullandıkları ağız armoniği halk arasında teammüm etmişti. Hohner mahir bir adam ol duğundan çok iptidaf olan ağız ar- moniğini ıslâh ede ede gâyet ince bir musiki âleli haline getirmiştir. Halk kın kullandığı ağız armoniklerinin üzami sesi sekiz olduğu halde Hoh- ner seslerin sayısını yüz doksana çi- karmıştır. Bu kadar mütenevvi sesli Alet ile orkestra bile yapmak mümkün oldu- 1806 liralık ihtilâs Havale memuru Tahir dün tevkif edildi Fatih postahanesi Havale memuru | B. Tahir ihtilâs yolile zimmetine para | geçirmek suçundan maznunen dün | İ Adliyeye teslim edilmiştir. İddia ve tahkikat evrakına nazaran, Fatih postahanesinde yapılan âni bir teftiş neticesinde Havale memuru B. "Tahir, öteden beriden muhtelif şa- taşlar namına gelen havale makbuz- larına sahte imzalar atmak suretile 1856 lirayı ihtilâsen zimmetine geçir- miştir. Dün, B, Tahir Sultanahmed birinci sulh ceza mahkemesinde sorguya çö- kilmiş, verdiği ifadede cürmünü itiraf ederek: — Kalabalık bir aile geçindiriyo- rum. Kırk üç lira maaşım var, Bu pa Ta kifayet etmiyor. Şark vilâyetlerin- de ucuzca geçinilebilecek bir yere ta- yinimi istedim, kabul edilmedi. Para- ya çok ihtiyacım vardı. Postadaki pa- ralardan her gün birer ikişer lira alı- yordum, Yekün fazlalaşınca bu açığı kapatmak için daha fazla almağa mecbur kaldım. Fakat teftiş neticesin» de bu da meydana çıktı.. demiştir, Hâkim B, Reşid, Tahirin tevkifine karar vererek ait olduğu mahkemeye tevdi olunmak üzere evrakını müddel- umumliğe iade etmigtir, Şahsiyeti hükmiyeli birer idare olacak müesseseler Devlet sermayesile kurulan mües- seseler yılbaşından itibaren şahsiyeti hükmiyeyi haiz birer idare şeklini ala- cakları cihetle bu nevi müesseseler hazırlıklarını ikmal etmektedirler. 'Birer-anonim şirket halinde çalışan Sümer Bank fabrikaları da seneba- şından itibaren yeni şekilde faaliyete geçecekleri ciyetle, dün bankanm Pa- muklu dokuma ve Pamuk ipliği ano- nim şirketile, Yünlü dokuma ve Yün ipliği anonim şirketi ve Beykoz kun- dura fabrikası anonim şirketi hisse dar umumi heyetleri Sümerbank bina» sında toplanmış ve hepsi şirketlerin İeshile bütün menkul ve gayrimen- Ağiz armoniğini ğundan bu mükemmel musiki âleti pek çabuk cenubf Almanyada team- müm etmiştir. Cenubi Almanyalılar ötedenberi Avrupanın musikiye en çok meraklı halkıdır. Holiner ille se- nesi 650 ağız armoniği yapımş ve bun» ların hepsini pahalıya satarak hayli para edinmiştir. Ertesi sene küçük bir fabrika kurmuş, seneden seneye fabfikasını büyütmüştür. Şimdiki halde Trossingendeki fab- rikalar #enede on sekiş milyon ağız armeniği ve 350,000 körüklü armo- nik imal etmektedir Bu âletlerin imali sayesinde 4,500 kişi mütefteh yasamaktadir. Bu armoniklerin yarısı Almanyada sarfedilmekte ve yarısı da bütün dün- yaya gönderilmektedir. Daha sonra- lari gene Almanyada Erzgebirge ha- valisinde de armonik fabrikaları te- sis edilmiştir. Bütün dünyanın armonik istihsa- lâtnın yüzde doksan beşini Almanya yetişlirmektedir. Armonik imali sana- tanım hemen hemen yalnız Almanyaya ve'bu memleketin de ancak iki muay» yen mıntakasına inhisar etmiş olma» sıbu sanatın çok ince olmasından ileri geliyor. Çünkü armonik imali yalnız makine işi değildir. Makinenin hiç bir zaman yerini tutmadığı mu- sikişinaslık. kabiliyetinin rolü daha büyüktür. Armoniğin çok kuru ve sert yüz sene evvel işleri iyi gitmiyen bir sa- atçi yapmış ve işini büyüterek bir fabrika kurmuştur. Bu- GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ kası halini almıştır. 4500 kişibu işle müreffehen geçiniyor. rindeki diller Tab- Tikanın makineleri tarafından meydana getirilmektedir. Lâkin her lâvhanın ve dilin normal ton vermesi ve sesletin arasında âhenk tesisi el kadar kulağı da hassas marifet sahiplerinin himmetine bağlı bulun- maktadır. Ses veren lâvhanın bir mi- limetrenin binde biri farkeden kalın- lığı sayesinde sesler değismektedir. Diller de bu kadar naziktir. Sonradan lâvhaların, dillerin âletin as! vücudu olan tahtaya çivilenmesi ayrıca ma- karete muhtaçtır, Daha sonra seslerin birbirine uy- gun gelmesine dikkat edilmektedir, Bir ağız armoniğinin yüz doksan ses vermesi için binlerce parçasının hem ayri ayri hem de toplu olarak birçok defa kontrol edilmesi lâzımdır. Hem makine ve olişine hem de has- sas kulağa ve aynı zamanda büyük bir musiki kabiliyetine muhtaç'olan bu sanat her adamın ve halkın işi değildir. Tecrübe, ihtisas ve anane- nin büyük rolü vardir. Bunun içindir ki zahirde çok basi ve sade görünen ağız armoniği ve kö- rüklü armonik sanatinen yüksek maharet ve kabiliyetine muhtaçtır, Fabrikanm binlerce tecrübe odasi vardir. Birinde çalınan ses diğerinden işitilmez. Her odada bir usta bir ar- moniğin yüzlerce sesini birer birer ve sonradan toplu ve âhenkli olarak tecrübe eder. — r. Avam kamarası ngilterede Kabine buhranı mev. zuubahs olduğu takdirde par- Tâmentonun dağıtılarak yeni intihabat yapılacağı yazılmıştı. İngiliz parlâ- mentosunun tarihçesi şöyledir: İngiltere kralı Johnup İngiliz ba- ronlarının, kilisesinin ve halıkmın hukukunu ve hüviyetini tahdit et- mesi üzerine batonların reisi olan Leicester dükü Simonde Monfot 1264 de Löves muharebesinde Kralı mağlüp etti ve 28 kânunusani 1265 tarihinde ilk İngiliz parlâmentosu- nu Mestminster de topladı. İngilterede parlâmentonün Lord- lar ve Avam Kamarları kral üçün- cü Edvard devrinde vukua geldi. Tardlar Kamarasına eski baronların halefleri aza oldu, Avam Kamarası- nı ise baronların maiyetleri ve bur. juz mümessilleri teşkil ettiler. İngil- terenin Avam Kamarası, bu itibarla altı asırlık bif müessesedir. Avam Ka- marası bu asırlar zarfında birçok ta- havüller geçirmiştir. Meclisin bütün mlileti temsil etmesi 1832 deki ıslâhat sayesinde kısmen mümkün olabilmiş- tir. Eksik olan esasları 1867 ve 1885 senelerindeki ıslâhat ile tamamlan- mıştır, İlk kadın mebus 1919 da par- lâmentoya dahil olabilmiştir, Avam Kamarasına 70000 kişi için bir mebus seçilir. Mebusların adedi 615 e baliğ olur. Bunların 492 si İn- giliz, 36 sı Gallılar, 74 ü İskoçyalı, ve 13 ü İzlandalıdır. İzlanda son zaman- larda ayrılmıştır. Konservatuar stanbulda bir konservatuar binası yapılacak, Bu münase- betle bir Avrupa memleketinde ve bizde konservatuarların vaziyetini hulâseten anlatacağız. Konservatuar, bir ilmi, bir sanati( yapmak ve müzik gibi gina gibi sa- nata taallük eden vadide insanlar yetiştirmek gayesile kurulan müesse- sedir ki, meselâ yalnız Fransada « milli müzik mekleplerinden maada, bunlardan sekiz tane mevcuttur, Paris konservatuarı kurulmadan evvel, müzik tedrisatı bilhassa kilise- nin idaresi altında verilirdi. 1784 de ik defa olarak «Kraliyet teganni ve inşad mektebi; açıldı ki, bu, opera müessesesine bağlı bulunuyordu ve tiyatrolara eleman yelişlirirdi. Avrupadan yalnız bir milleti misal göslerdik: o Konservaluarının o esası, möylece, 154 sene evvel atılmış olu- yor. Bizde 1912 senesinde Maarif Ne- zereti bir Darülelhan tesis etmiştir. Kız ve erkek kısımları vardı, Fakat umumi harpte, erkek kısmı işliyemez oldu. Kız tarafıda faaliyetini gev- getti, Haydar beyin valiliği zamanında Darülelhan ıslâhata nail oldu. Şark ve garp musikisi kısımları ihdas edildi 1927 de bu teşekkül garp mu- sikisi tedrisatına hasrolundu ve kon» servatuar ismini aldı, B. Yusuf Ziya Demirci o tarihten itibaren konservatuar müdürüdür. Bu küllür müessesemizin teşekkül v9 mesai plânı Viyanalı B, Jozef Maks tarafından yapılmışlır. O zamandan» beri tatbik edilmektedir. Senelik büt- çesi 90000 liradır. Gayesi tedristir. Başlangıçta 140-150 talebesi vardı. Şimdi 253 talebesi vardır. Yatı kısmında 65 kişilik bir grup mevcuttur; bunlar, talibi az olan ağıs fletlerinde çalışan gençlerdir. Şimdiye kadar 30 mezun veren bu müessesenin hatta diploma almamış mensuplarına bile kültür bünyemiz içinde fevkalâde ihtiyaç duyulmak- tadır, Gerek tedris va zifelerine, gö- rek musiki gruplarına alınmak husu- sunda konservatuarllar (omemleke. tin her tarafında aranmaktadır, Konservatuarlaıızın teganni kıs» mından başka bütün musiki âletle- rine tekabül eden kısımları vardır, İlerde inşad ve hitabet şubeleri de olacaktır, i ğ i İf

Bu sayıdan diğer sayfalar: