17 Ocak 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

17 Ocak 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

POLİTİKA Italya emellerini tahakkuk ettirmek için ne yapacak? Romada dört gün devam cden görüşmeler şüphesiz İngiltere - İtalyan münasebatını kuvvetlendirmiştir. İtalya İngilterenin aleyhine bir askeri hazır bulunmadığına İngiltereyi ikna için son tahkimatı ve askeri tahşi- dalı hakkında ilk defa resmi malümat verdi. İngiltere de bütün Akdeniz- de son aldığı askeri tedbirleri ve nerelerde tahkimat yaptığını ve ne gibi toplar koyduğunu İtalya hükümetine bildirecektir. İspanyadaki gönüllülerin çekilmesi işi Frankonun Barselonu ve bü- tün BKatalonyayı ahınak için gitismiş ve çok ilerletmiş olduğu büyük taar- rurün sonuna bırakılmıştır. Her iki taraf ayni sulh yolunda yürüdüklerini tesbit etmişlerdir. Fakat Komu görüşmelerinin neticesi İtalya ile Fransa arasındaki gerginlik üzerinde hiçbir tesir yapmamıştır. Lâtin ırkına mensup bu iki devlet birbirine karşı derin itimadsızlık hissi besliyor, Fransız Başvekilinin şimali Afrikaya yaptığı siyasi seyahat- ten sonra şimdi de umumi erkânıharbiye reisi general Gamelin ile bahriye erkânıharbiyesi reisi amiral Darlan Cezayire hareket etmişlerdir. Bunlar İtalyanlar ile Almanların İyice yerleşmiş oldukları şimali Fasın yanı ba- şındaki yeni büyük Fransız üssü bahrisi Mersaülkebirdeki istihkâmatı ve huduttaki tahkimatı teftiş edecekler ve tetkik seyahatine devam ederek ayın sonunda Kabablangaya gidecektir. Fransanın Akdeniz ve Atlas Okyanus donanmaları ayın on sekizinde Avrupadaki üssülharekelerinden ayrılarak yine Kazablanka üssü babrisin. de birleşecekler ve birlikte harp talimleri yapacaklardır. Fransanm bu askeri hazırlık ve nümayişlerine İtalya da mukabelede bulunacaktır. Şimali Fastaki gönüllü namındaki kuvvetlerini ve Trablus- garpteki kolordularını bir kat daha arttıracaktır. İtalyanın şimali Afrikadaki Fransız himayesinde bulunan yerlere ait iddiaları B. Mussolini turafından İngiliz Başvekiline açık olarak bildirilmiş- tir. Şimdi İtalyanın bunları tahakkuk ettirmek üzere ne harekette buluna. Rağbet görmiyen icadlar 1928 de gazetelerde şöyle bir ha- ber intişar etti: Saçları dökülenlere | müjde... Yeni bir şapka icad edildi, bu şapkayı giyenlerin dökülen saç- ları m yerine geliyor. Bu şapkanın havası pnömatik bir makine İle boşaltılıp başa geçiril yordu. Havasız kalan başta tüyler peyda oluyordu. Daha doğrusu mu- cidinin iddiası böyleydi. Fakat tec- rübeler fena netice verdi. Ru icad tutmadı. 1875 de bir Fransız yeni bir nakil vasıtasının ihtira beratımı aldi. Bu üç tekerlekli bir araba idi. İki ya- nında yandan çarklı vapurların çark yerlerine benziyen iki boşluk vardı. Bu boşluğa iki köpek sokuluyor, kö- yürüyordu. Bu icad da beğenilmedi. Sahte imzaların tedkiki Her memlekette sahte vesika, 'sah- te pasaport, sahte diplomu yapip sa- tan ve günün birinde muhakkâk ya- kayı eleveren sahtekâr bulunur. Resme istidadı olanlar için imza taklid etmek pek güç bir iş değildir. Şöylece bakılınca da imzanın sâhte olup olmadığı kolaylıkla anlaşılmaz, Ancak mütehassısınm eline geçince e —— sahte imza; hakiki imzadan derhal ayird edilir. Bir kere “hakiki imzanın çizgileri Mısırda 5000 senelik bir mezar bulundu Mısırda milâddan 2800 - 3000 sene evveline aid bir mezar keşfedilmiştir. Bir asilzadeye âid olan bu mezar İn- giliz arkeoloji mütehassıs mister Emety tarafından meydana çıkarı!- mışlar. Ahşab lâbidin enkazi ile lâhidin yanında duran ve ölünün ru- huma tahsis edilen yemek sofrası beş bin senedenberi olduğu gibi kalmıştır. Aradan geçen asırlara yağmen ölü yemeğinin güvercin,. balık, sığır Vapurda yılan çıkarsa... Brezilyadan büyük bir vapur hare- ket etti... Hava güzel, vapurda her türl& konfor ve eğlence mevcud, yol- culuk gayet güzel geçiyor... Derken günlerden bir gün yol icular arasında telâşh bir korku başgösterdi.. Hair, fırtına çıkmamıştı, bir yılan çıkmıştı. Ingiltere Hayvanat bahçesine gön- derilen büyük, usun, kapkara bir ye lan, güvertede * durup odamı ışıklandırıyorum. “Bu- 1585 de bir Amerikalı motörsüz havalanan bir balon icad etti. Balo- nu Sekiz on kartalla ağaca bağlıyor ve öylece havalara yükselmek isti- yordu, Fakat bu icadın tecrübeye kalkınca kendi de beğenmedi, çünkü balon yerden bir karış bile havala- namadı. Elektriğin icadından sonra biri meydana çıktı: Benim dedi aydın Tanmak için elektriğe ihtiyacım yok. Mum, petrol, havagazı da istemem. Ampullerin içine ateşböcekleri dol- nu herkes yapabilir ve bedavadan ışıklanmış olur!?... Bir odayı aydınlatabilmek için kaç tane ateşböceği lâzımgeldiğini he sablıyanlar elektriği tercih ettiler, düpdüzdür, sahte imzanın İse çizgi kenarları o muhakkak dântelâlidir. Bunu farketmek için de hususi mik- roskoplar vardır. İnsanın imza atarken kendine gö- ye bir kalem basışı verdir. Imzanın çizgi genişiiği kaleme basışına gö- redir. Sahtekâr bunu farkedemez. Fakat, mütehassıslar Mususi miktos- kopla da çizgi genişliklerini ölçerler Kimta lâboratuvarlarında mürek- kebin cinsi, kaç senelik YER da tayin Vi citi, sebze, meyva, yuvarlak kurabiye ve ekmek dilimlerinden ibaret oldu- ğu anlaşılabilmiştir. Yemek kabları- nın şekline bakılırsa o yemeklerin bazıları sıcak olarak yenilmekte idi Mısırın Sakkara mevkii civarında keşfedilen bu mezarda bir çok kâse. ler, vazolar ve tabaklarda bulun- müştur, Lâhidin içinde yatan asilzadenin iskeleti de iyi muhafaza edilmişti. bucağını araştırdılar, nihayet kor- kunç mahlüku buldular, Hayvan ka- iorifer borularma yâpışmıştı. İyi amma, yolcular arasında yılana şerbetli kimse yoktu. Yilan İulup sandığına koymağa kimse yünüşmiz yordu. Nihayet vapurun süvarist akıl etdi, Uzun bor: ibi hava Jik Yazi makinesi e aşkın tesiri altında icad edilmiştir Hususi mektub- ların, bele aşk mektublarının yâ“ zı makinesile yü” zılması - ekseriya his noksanlığına atfedilir, o «Kalbi hissiyatla (o taşan bir insan o hislerini makine Lâkırdı- siyle kâğıd Üzerine dökmemelidir» diyen aşk mektubları mülehassısları pek çoktur. Bühuassu kadınlar derler ki: «Makineden kâğıd üzerine dökü- len harfler bana hiç bir mâna ifade etmez. O harjler gözlerimin önünde birer ölü kelime teşkil eder. Halbuki sevilen. mahlükun ci yazısiyle yazı miş mektublar onu kalbime daha zi- yade yeklaştırır.» Fakdi, insani neden hislerini yazı makinesi yastasile izhar edemesin? Bundan yirmi sene evvel el yazısile makine yazıs &rasındaki mücadele el yazısına taraftar olanların lehine devam ödiyordu. Bugün ise bu hu- sustaki fikirler birbirinden ayrılmak» tadır, Her halde aradan bir iki sene da- ha geçerse bu mücadele yazı maki- nesinin galibiyeti ile neticelenecek- tir. Zaman her şeyi halletmenin ça- resini bulüy: Bir taraftan bu mücadele devam ederken, diğer taraftan ilk yazı ma- kinesinin bundan 130 sene evvei bir aşk yüzünden, hem ebedi ve sönmez bir aşk yüzünden icad edildiğini ve bu ilk yazı mükinesinin güzel bir kadının narin parmaklarına tahsis olunduğunu haber alıyoruz. Bu ha ber aşk mektublarımın makine ile yazılamıyacağı iddiasile âdeta istih- za ediyor. İngiliz ve Amerikan fabei- katörleri bugün bile yazı makineşi- nin icad hakkını henüz paylaşıma» mışlardır, Bırakınız, önlar bu hakkı paylaşmak için çekişedursunlar. O hâk ne birinin, ne de diğerinindir.. Yazı mâkinesi denilen o-mucize €se- Yazı makinesini icad eden Turri adında bir İtalyan gen- cidir. Kör olan sevgilisinin kendisine mektup yazabilme- si için çok uğraşarak tahtadan bir makine yapmıştır. ilk yazı makinesi şimdi Reggio müzesinde teşhir ediliyor ri bir kazanç zihniyetile vücude gel- memiştir. İtalyanın Reggio şehrinde yaşıyan ve ismi Pellegrino Türri olan bir genç çok sevdiği Florans'ı bir kız İçin ilk yazı makinesini icad etmiştir. Bu Pelegrino'ya hemşerilerinden hiç birisi itibar etmezdi. Çünkü bü- tün gün yıkık dökük bir barakada oturur ve vaktini uiâktefek lüzum: süz şeyler “İmal “etmekle “geçirirdi. Kulübesinin önünden geçen İnsanlar ona bir deliye bekar gibi bakarlar ve onün şeylahi İşlerle meşgul oldu- gunu zannederlerdi. Sokak çocukları ise Pellegrino ile alay ederler, arka- sından bağınrlar ve ağza alınmıya- cak sözler sarfederlerdi. Bu garib ta- binti genç kulübesindeki oimalâtla meşgul olmadığı zamanlarda şehrin kibatlara mahsus mahellelerine gidet ve orada bağlar, bahçeler ve kşökler arasında dolaşırdı. Pellegrino bir gün gene böylece ge zerken gayet itina ile tarhedilmiş bir bahçede o zamöna kadar gözle- rinin görmediği güzel bir kıza tesa- dür etti, Genç adam kendi kendine: İşte bu benim Bestris'im! dedi. Bütün aklı, fikri o güzel kıza saplandı. Kız hakkında tahkikat yaptı ve isminin Gracia ve zengin bir Florans'ı ta. cirin kızı olduğunu öğrendi. Pellegrino artık her gün o bahçe- nin etrafında dolaşıyor, Gracla'sını görmeğe çalışıyor ve görünce de s€- Yâmlayıp geçiyordu. Gracia onu gür- müyormuş gibi hareket etmekle be- Taber arada sırada sesini işiltikçe gü- lümsiyerek mukabele ediyordu. Pellegrino, kızın bu hareketinden cesaret alârak on& aşk (omektubları yazmağa başladi. Arada sırada âşk kane manzumeler de yazıp sevgilisins gönderiyordu. Fakat ne bu mektub- Tara, ne de o şiirlere cevab gelmiyor- du. Genç adam kızdan mukabele görmeyince çok meyus oldu ve niha- yel doğrudan doğruya sevgilisine müracaat etmeğe karar verdi. Bir gün gene bahçenin önünden geçer- ken sevgilisini orada görünce hemen bahçe kapısını açıp içeriye girdi. Pellegrino oOheyecânından kalbi çarparak Kıza doğru yürürken Gracia elerini ona doğru uzatarak mütered- did bir tavırla genç adamı karşıladı. Gracia başını kaldırınca Pellerino ölü gözle karşılaştı. Güzel kız kördü. Pellegrino sevgilisine acımakla be- râber meyus olmadı. Kulübesine dön- dü ve.orada gece, gündüz uğraşa- rak ve tahtadan hurufat kullanarak bir yazı makinesi icad elti. Gözleri görmiyen Graciâ bu mâkineyi kul Isnarak Pellegrino'ya cevab yaza- caktı. Hakikaten makine işe yaradı ve onunla delikanlıya meoktublar yaz- dı. Fakat Pellegrino'nun aşkını tat min etmeğe ram olmadı. Ona daima: «Ben körüm, sonra sen bedbaht olur- sun!» dedi... Bu İlk yazi makinesi uzun müd- det Gracia'nın ailesinde kaldı. Bu- gün Reggio müzesinde teşhir ödilen o makineyi herkes görebilir. İnsan onu görünce, üzerine sönmez bir aş- kin ilhamile örülmüş ince bir tül örtülü olduğunu . zannediyor. Âşik Pellegrinonun bu aşk macerasını oklür yanların bundan böyle aşk mektub- larını yazı makinesile yazmakta te- reddüd elmiyecekleri tahmin oluna- bilir, Yeni ticaret anlaşmaları Ankarada Türkiye - İsveç arasında ye- ni bir Gicâret anlaşması yapmak üzere müzakerelere devam edilmektedir. Yakın senelere kadar Türkiyeden İsveçe başka memleketler vasıtasile ihracat yapılmakta idi, 1935 senesinde yapılan bir ticaret an- taşması üzerine, İsveçle doğrudan doğru- ya ticari münasebetler tesisine imkân ha- sıl olmuştur. Demiryollarının n2Ei İsveç demiryolu malzemesi, vagon ve İo- kometifler ithalât eşyamız arasında zi yük bir mevki tutuyordu. İsveçlilerden al- diğımu eya arasında matbaa kâğıdı, sellüler, ber nevi demirler de balunmak- tadır. Bütün bunlara mukabil, İsveçe birinci derecede tütün satıyaruz. Kuru meyvalar, diğer ham maddelerimiz ihracat eşyamız arasında pek ufak hir miktarı göstermek- tedir. İhracatçılarımızın düşüncelerine göre, İsveçe daha çok ihracat yapmak ka- O; isveç limanlarile İstanbul limanı arasında vapur seferlerinden sonra ihra- catı artırmak imkânları da artmıştır, İsveçliler bizden taze meyva islemekte- dir. Wakat tare meyva İhracatını İdare edecek büyük sermayeli teşekküllere ihti- yaç vardır, Alakadarların yaptığı hesaba göre, İsveç portakallarımız için büyük bir Eaiiki Halbuki İsveçliler, Türk por- takallarını Hamburg vasıtasile satın alı- İkinci bir tlenrel anlaşması da yeni ya- pılan Türkiye - Yunan anlaşmasıdır. anlaşma bit kaç gündenberi tatbik edil- mektedir. Yunanistan gıda maddelerimi- zin en büyük müşterisidir. Buğday, çavdar gibi maddelerimize birinci derecede olmaktadır. Perakende olarak gönderilen malların arasında taze balık, kuzu eti, kuru sebzeler de bulunmaktadır. Fakat İ Yunanistana ihracat yapmak için, Yuna- | nistandan da mal almak lazımdır. Dieselâ pencere Gimi, boyalar, pamuklu dokuma- lar gibi... Biz bu maddeleri zaten dışardan satın alıyoruz. Yumanislana ihracatımızı artırmak için, bu maddeleri de ithalit dacirlerimizin salın alması Hüzımdır. Yeni tatbik edilen ticaret anlaşması da Türkiye - İtalyan İlcaret anlaşmasıdır. Yeni anlaşmanın tatbiki üzerine, İtalya e... aalik flnaret va nhhellerinda va öm | | GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Bizim memlekette mevcudu olmayan bir hayvan: KAPLAN azetelerin Anadolu muhabirleri «Kasabamızda bir avci kaplan avladıs tarzında haberleri sık sık matbuata yollarlar, Bunlardan biri, son günlerde fotoğratile birlikte inti- şar etti. Bununla beraber, Anadoluda “kaplan yoktur. Büyük yaban kedile- Tİ, leoparlar, parslar, panterler kap- Janla; karıştırılıyor; halk arasında bunlardan her hangi birinin irisine kısaca kaplan deniyor, Kaplanın postu sırtından karına doğru çubuk çubuk siyah hatlarla kaplıdır. Bu hayvan yalnız Asya kı- tasına mahsustur; kedi kabilesinin en canavarı, en İhtişamlısıdır. Hay- vanların tahtında aslanın bakiki ra- kibi olan bir prenstir. Aslan bir tek mahir avcı tarafın- dan vurulabilirse de kaplan daha hi- Jekârdır. Yaşadığı sazlık, kamışlık yerlerde saklanarak postundaki çu- büklar sayesinde görünmez. Onun için avcılığı teşkilâtlanmış bir çok insanlar tarafından imüşlereken ya- pılır, Kaplanların en meşhuru - Hin- distandaki «Şahane kaplan» denilen cinstir. Bunun postu daha ağır, da ha kalındır. Hindistandakinden daha büyük fakat daha az kan döken cin- si Sibiryada yaşar, En büyük kaplan 250 kilo ağırlığında ve başından kuy- n101 SMA Bir tramvay yoldan çıktı Şişli - Beyazxd hattında çalışan vat- man Mehmedin idaresindeki tramvay arabası, Eminönü makasında yoldan ruğunun sonuna kadar 3,5 metre uzunluğundadır. İskeleti aslanınkine pek benzer, Kaplan ağaca tırmanır, suda gayet iyi yüzer. Geceleyin âvlanır, gündüz- leri de pusuda yatar. Dişi ve erkek ayrı ayrı dolaşır; tek yaşarlar... Kaplanlar, vahsi hayvanlardan maada ehiilere de musallat olurlar, Beheri beş günde bir öküz yer, Faka kaplan yedek gıdası varken taze av peşinde dolaşıp başına belâ açmama» Eı tercih eder. Tehlike vukuunda fik lere de saldırırlar. Yaban mandasile ve ayı ile kavgaya tutuşmamağı ek- seriya daha muvafık bulur, Rivayete nazaran, kaplan insan eti lezzetini alırsa bizleri başka şikârlara tercih edermiş. Bir senede 127 insan paralıyan bir kaplan Hindistanda görülmüş. Yine o memlekette bu hay- yanlar yılda bin insanın kanına girer- ler. Genç kaplanlar yaşlılardan daha hunhar olurlar, Dişi kaplan bir seferde 2 ilâ 5 yav- ru dünyaya getirir. Evlâdlarile erkek alâkadar olmaz. Miniminilere anne- leri ay dersi verir, Postları bariz si- yah çubuklar olan kaplanlar Bingale cinsidir, İsim levhaları düşmüş sokak” lara yenileri takılacak Bazı sokak ve caddelerde sokaklar rın isimlerini güsteren Jlâvhbalar bu-

Bu sayıdan diğer sayfalar: