3 Şubat 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

3 Şubat 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÇELİK AKCİĞER Amerikada çok taammüm eden bu cihaz nedir ? Ankara Nümune hastanesine de Son zamanlarda doktorlukta en çok mevzuubahs oları yeni icatlardan biri de çelik âkciğerdiı. Akciğeri hastalanmış veyahut iş. Jiyemez bir hale gelmiş bir adamın bu mühim uzvu yerine hakikaten çe- Mikten bir akciğer mi konuluyor? Bir çokları bunu böyle zannediyorlar, Halbuki bu zan yanlıştır. Çelikten akciğer yoktur ve hiçbir zaman da mevcut olamayacaktır. Me- sele şudur: Bir ciğerin işliyebilmesi için kana oksijen verilmesi lâzımdır. Kana ok- sijen verme iki ameliye ile olur. Hariç- ten dahile doğru olan ameliyede yani nefes alışta kana ve ciğere oksijen verilir, dahilden harice doğru olan ameliye ile de zehirli bir gaz olan ha- mızı karbon dışarıya çıkarılır. 1875 senesinde, Fransada bu iki aâmeliyeyi yapacak yani ciğerlere te- miz hava, müvellidülhumza verecek, sonra da hamizi karbonu dışarı çi. karacak bir âlet icadı düşünülmüş ve tatbikine başlanmıştır. Uzun bir takım tecrübelerden sonra bugün çelikten akciğer namı verilen teneffüs âleti imal edilmiştir. Ciğerleri muztarip ve kendi kendine nefes oalamıyacak bir vaziyette olan hasta üstüvane şeklinde olan bu âlet içine sırt üstü yalırılmakta ve yalnız başı dışarıda bırakılmaktadır. Âletin içi otomatik bir takim terti- bat ile hastanın göğsünü tazyik edin- ce ciğerlerdeki hamızı karbon dışarı çıkmakta, göğüsteki tazyik kalırılınca ciğerler saf hava yani, müvellidül. humza ile dolmâktadır. Demek oluyor ki, çelikten ciğer na. mını alan bu âlet, bir nevi körük va. zifesini görmekte, ciğerlerdeki zehirli hamızı karbonu çıkardıktan sonra kanın deveranı için lâzım gelen mü- velidülhumuzay! ciğerlere vermekte. dâir, Binaenaleyh bazılarının zannettik. leri gibi ciğerleri kanserden ve ya- hut veremden çürümüş bir hastanın ciğerini çıkarıp yerine çelikten bir ci- ğer koymak mevzuubahs değildir ve zaten buna fenni imkân da yoktur. Bu makine berhangi hastalik yü. günden felce uğramış ciğerlerin tenef- füs hareketlerini mihaniki bir takım hareketlerle yapıyor. İnsanın ciğerleri birçok sebeplerden dolayı felce uğrayabilir, yani işliye- bir çelik akciğer mez bir hale gelebilir. Bu hastalıklar. da çocuk felci Polomyetile, hava gazı veyahut zehirli gazlar ile zehirlenme ve denizde boğulmak fizere iken kur. tarılan adamlarda hasıl olan Synco- pedir. Bu vaziyetlerde işlemiyen akciğerin vazifesini bu makine yapar, daha doğu rusu teneffüsü suni bir şekilde temin eder. Çelikten ciğer, en çok Amerikada taammüm etmiş ve oradan da Avru- paya yayılmağa başlamıştır, Amerika- da çelikten akciğerin bu derece taam- müm etmesinin başlıca sebebi, orada çocuk felci hastalığının çok olmasıdır. Çocuk felci birçok defalar, teneffüsün inkıtama sebebiyet vermek suretile ölümü intaç edebilir. Bu âletin kul- lanılması bu gibi ölümlere mani ol- maktadır. Umumi harpten sonra çelik ciğer Avrupada da çoğalmıştır. Bunun se- bebi harp esnasında zehirli gaz yü- zünden malül kalanların mühim bir yekün teşkil etmesidir. Bu gibiler ser. bestçe nefes almak için çelik ciğerden istifade ediyorlar. Çelik ciğerin içine giren bir hasta muayyen bir müddet burada kalır, bu suretle vücudundaki arızanın hafifle. yip nefes alıp vermenin normal bir geldi. Müşterek akelğerin içi şekle girmesi için çalışılır, Maamafih bazı hastaların vaziyeti çelik ciğerden çıkmasına müsaade etmez. Amerikada bir milyonerin olğu se nelerdenberi böyle bir çelik ciğer için. de yaşamaktadır. Memleketimizde ilk çelik ciğer Son zamanlarda Ankara Nümüne hastanesine bir çelik ciğer getirilmiş- tir. Yedi sekiz ay evvel bu çelik ciğer hakkında Ulus refikimiz diyor ki: «Çelik ciğerin üstünde bir sürü te- ferruat görülüyor. Onların ne işe ya- radıklarını sorduk. Doktor birini açtı, yine bir kauçuk delik... — Buradan, dedi, doktor kolunu içeri uzatarak hastanın nâbzına be- kar. Ötekinden ise hastanın öteki ih- tiyaçları görülür, İçeriye bir şey ver- mek veya almak gibi... Alet bir elektrik düğmesinin çevril- mesile işlemeğe başlamaktadır. Âlet- teki motör harekete geçince körük kalkip inmekte ve içerdeki havanın tazyikını değiştirmektedir. Bu suretle otomatik bir tarzda işiiyen tahliye körüğü, mütenavip bir surette hava tahliyesi ve tazyikı yapar. Hasta ge- niş şehik yapmak imkânını bulur, ve (Devamı 13 üncü sahtfede) Bir kişiye mahsus çelik akelğer g - — - - SARAY ve BABIALIN Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Turcüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 277 Bir çingene falcının sözleri Abdülhamid- İN İÇ YÜZÜ de büyük bir hırs uyandırıyor Feriye sarayında sultan Azizden | zurundan çıktı. sultan Murada intikal eden cariyele- rin hepsi çırak edilmişti. Valide sultan Mahmud Celâleddin paşayı sultan Aziz validesine aid olup onun hizmetinde kalacak olan kalfa- lardan maadasına da çırak edildikle- rinin tebliğine ve gidecekleri yerleri kendilerinden sorarak kaydeylemekle, eşyaları içinde saraya müteallik mü- cevherat götürmemeleri için yoklama icrasına, kendilerini gidecekleri yer- Jere isal etmeğe, on İki yaşından aşa- ğı kızları sarayı hümayuna gönder. meğe memur etti, Kızlar ağası Süleyman ağa ile mabeyn kâtiplerinden Hasan bey ve lüzumu kadar mabeyn kayası da | Mahmud Celâleddin paşanın refaka- tine verildi; Mahmud Celâleddin pa $a bunlarla birlikte Feriye dairesine gitti. Talimat mucibince birkaç gün içinde memuriyetini ifa etti, Bu dai- rTede gördüğü bazı yolsuz, uygunsuz şeyleri de menetti, Sultan Muradın valdesile ikinc! bir müilâkatında gördüklerini tamamen arzederek Sultan Aziz hanedanı hak- kında padişahın merhametini celbe- decek sözler söyledi. Sultan Azizin iddihar eylediği yedi buçuk milyon lirahk konsolit ile mü- cevherler, bir de (İngilterede inşa olu- nan zırhlı Selimiye nam firkateynin son taksiti verilmek üzere hıfzolun- muştur) ibareli pusulasile bulunan 95 bin, belki daha ziyade (1) liranın mahfuz olduğu sandıklar hazinei hümayundan çıkarıldı. Konsolit sandıkları maliye hazine- sine gönderildi. Nakid mabeyn müşiri Nuri paşaya teslim olundu, Mücev- herler Mithat paşanın riyaseti altın- da Rıza, Namık, damad Etem ve Mahmud Celâleddin paşalarla hazi- nel hassa muhasebecisinden ve diğer bir kaç memurdan mürekkeb bir ko- misyona tevdi edildi. Sandıklar bu heyet müvacehesinde sırasiyle açıldı. İçlerindeki eşya ve mücevherler yazılıp kıymetleri tahmin ettirilmek- te idi, Bunların Sultan Muradın veli- ahdliğinde sarraf Hristaki efendiden istikraz etmiş olduğu 200,000 liraya karşılık teminat olmak üzere rehine konulacağı anlaşıldı. Hristaki efendi Sultan Murad vei- &hd iken kendisine bu kadar parayı teminatsız emniyet eylemişti. Böyle bir muamele Sultan Murad padişah olduktan sonra bu emniyete halel geldiği manasını tazammun ederdi! Amma bu nokta mülâhaza ve hesab olunamamıştı! Huswsiyle bu eşyanın çoğu Sultan Aziz hanedenından kadın efendilerin, Sultanların, ş&hzadelerin malları ok duğu sandıklarda ve mahfazalarda görülen yaftalardan anlaşılıyordu. Bunların padişah namına bir sarrü- fa rehin edilmesi ayıb olurdu! Bu cihetler Mahmud Celâleddin paşa tarafndn bazı zevata bildiril. di, Valide Sultan bu süzleri duyarak Mahmud Celâleddin paşayı çağırttı. İltifatlar ederek: — Hristaki elendiden biraz para istikrazına mecbur kalınmıştı. Şimdi de biraz daha para almacaktır. Fakat vakit, ve hal icabınca rehinsiz vermi- yor. Eskiden olan borçlarla birleşti- rilerek hepsine mukabil bu mücev- herlerin kendisine rehin edilmesini muvafık gördük. Bu işi müşküldta düşürmeyiniz. İhtarında bulundu. Mahmud Celğ- leddin paşa buna karşı; — Sarayı hümayuna lüzumu olan para her kimden olursa olsun bulu- nabilir; hattâ Hristaki efendi dahi bilâ tereddüd bu akçeyi vermeğe ha- gırdır. Padişahın şanma düşen Sul- tan Azize ve validesine müteellik eş- ya İle mücevheratın hazineye kaldı- rılması, fakat kadın efendilerin, efen- dilerin ve sultan efendilerin malı olan eşya ve mücevheratın kendilerine ihsan olunmasıdır. Demiş ise de sözlerinin valide sul- tana tesir etmediğini ve daha ziyade ısrarın kendi hakkında müzır olabile- ceğini görerek zemin ve zamana Mmü- vafık sözler bulup valide sultanın hu- Eşya ve mücevherler Hristakiye terhin edildi. (2) Fal ve büyü Abdülhamidin gençliğindenberi fak cılığa, sihire, şeyhlerin istihraç ve keşiflerine inandığı, saltanat maka- mına geçmeden evvel büyücülerle münasebette bulunduğu çok söyler- miş, çok yazılmıştır. Saltanatta bu- Tunduğu uzun senelerde şehylere dai- ma büyük itibar göstermesi bu yok daki rivayetlerin kuvvetlenmesine çok medar olmuştur. Büunların, hele tahta geçmeden ev- velki zamanlara aid olanların sahi- hini kâzibinden ayırmak pek güçtür. Buna rağmen Abdülhamidin veliahd- Miğinden evvel veliahd iken ruhi hale- tini göstermeğe medar olan bu riva- yetleri topluca bildirmk faydadan hali olamaz. Abdülhamid on beş yaşlarında iken bir gün hocalarından birisi ile birlik- te bir gezintilen avdet ediyordu. Dolmabahçe sarayına yâkın bir yerde ihtiyar bir çingene karısı falına bak- mak İstedi. Abdülhamid elile bir işa” ret ederek karıy! uzaklaştırmak iste. di. Çingene şehzadenin elini yakalı yarak öptü ve: Bu etin sahibi padişah olacaktır. Mübarek olsun! Dedi, Bu söz Abdülhamid efendinin hoşuna gitti. Çingene karısına para vererek: — Söyle bakalım! Diye falına bakmasına muvafakat etti. Çingene parlıyan simsiyah göz- lerini şehzadeye dikti; gencin elini açtı; baktı, — Ölüler görüyorum. Sonra yük-, sek bir duvar. Sen bu duvarı aşıyor- sun. Ötesi açık... Fakat etrafını alan Jar var, Bunlar seni aldatmak istiyor- Jar. Doğru yol bunların gösterdikleri değildir. Eğer sen bunlara İnanmaz san doğru yolu bulacaksın; sonra is- tediğin yere varacaksın! Abdülhamidin hocası kızdı, Çinge- neyi: — Saçmalıyorsun! Haydi, çek ara- banı! Diye tekdir ile koğdu. Böyle keha- netlerin muhataplarında hasıl ettiği tesirden emin, çok görmüş, çok bil- miş ihtiyar çingene iki büklüm olur- casına eğilerek hocaya: — Onun alnının yazısıdır bu! Ya zılanı kimse bozamaz! Cevabını verdi. Hoca şehzadeyi çe- kip yürüdü. Abdülhamidi garib bir düşünce aldı. Babası daha sağdı. Kendisinden önce tahta yakın olanlar vardı: Amcası Abdülâziz efendi; sonra bü- yük kardeşi Murad efendi. Fakat Osmanlı tahtına konmak için saltanat hanedanı arasında n& #acialar cereyan ettiğini ona anlat- muyorlar mıydı! Bakalım istikbal ve talih kendisine ne hazırlıyacaktı! Bu fal ile o günden kalbine hirs girmişti. Bu hırs seneler ve senelerce kalbini kemirdi, durdu. Falcı karı kendisinin saltanata ne vakit geçeceğini söylememişti. Ne olurdu, bu saadete pek ihtiyarlamea- dan nail olsa! Fakat pehlivan yapıl bir amca fle sıhhati bozuk görünmi- yen bir büyük birader onun gözünü yıldırıyordu! Seneler geçiyor, bunların ikisine de birşeycikler olmuyordu! Bu intizar ne vakite kadar süre- cekti? Babası vefat etti. Damad Mahmud Celâleddin paşanın - Taifte boğduru- Jan - haremi Cemile sultan Abdülha- midile bir anadan - Abdülmecidin üçnücü kadını Tirimüjgün kadından « idiler ve bir dairede yetişmiştiler. Abdülmecidin vefatında damad Mehmud Celâleddin paşa taziyet için kayınbiraderi Abdülhamide gitmiş, fakat şehzade Abdülhamid efendi ba- basının ölümünden öyle pek de müte- essir görünmediği için tesliyesinde müşkülât çekmemiş idi! (Arkası var) (1) Bu para 85 bin lira olarak meydana konulmuştur, (2) Bunların ne oldukları sultan Mara bahsinde izah edilmiştir. ll aşa 1 a ii li al e Gİ ül arm aşil e O

Bu sayıdan diğer sayfalar: