5 Şubat 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

5 Şubat 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B. Roosevelt'in son beyanatı Amerika gerek Avrupadan getek Asyadan Okyanoslar ile ayrılmış ve kendi başına yaşıyan bir âlem olduğundan bu kıtanın en büyük Cümhuri. yeti bulunan 130 milyon nufuslu şimali Amerika müttehit hükümetleri diğer kıtaların işlerinden uzak durmağı bir buçuk asırdan beri harici siya- setine esas tutmuştu, Mahaza umumi harbe sürüklenmişti. Çünkü silâh ve mühimmat ve erzak götüren Amerikan vapurlarının Alman tahtelbahirleri tarafından batırılmasını hukükü düvel ahkâmına ve kendi menfaatlerine te- cavüz saymıştı. Bu dersten sonra Amerika çok ihtiyatlı olmuştu. Bir kaç sene evvel Amerika bir daha kendi kıtası haricinde bir harbe sürüklenme- mesi için Parlamentosu olan kongre tarafından kabul olunan bitaraflık ka- nunu ile Amerikudan tir harb vukuunda bilâtefrik bütün muhariblere si- lâh ve mühimmat gönlerilmesi menedilmişti. Halbuki Cümhurreisi ile Hariciye Nazırı bu kanunu değiştirmek için bir çok defa teşebbüste bulunmuşlardır. Mütecaviz sayılan tarafa silâh ve- rilmemesini ve bilâkis taarruza uğrıyan tarafa da serbestce silâh ve mühim- mat gönderilmesini iltizam etmişlerdir. Fakat gerek Parlâmento gerek ef- kârı umumiye böyle bir teşebbüse hiç bir zaman yanaşmamış ve bilâkis sulh zamanında bile harice harb malzemesi gönderilmesinin menedilmesine ta- raftarlık göstermiştir. Son günlerde B. Roosevelt büsbütün başka bir siyaset takib etmeğe başlamıştır. Amerikanm gizli tutmakta olduğu son modeldeki bombardıman tayyarelerinin gizlice Fransaya satılmasına müsaade etmiştir. Bunları tes- Tim almağa gelen Fransız askeri heyeti âzaları tayyare ile seyahat eder iken iddia edildiğine göre, Amerikan Almanlarının bir — hilesi ile kazaya uğratı- larak mesele faşedilmiştir. Diğer taraftan B. Roosevelt Âyan meclisi askeri encümeninde bir harb vukuunda Amerikanın demokrasi devletler ile beraber olup (İngiltere ve Fransaya, harbe iştirâk suretile olmasa da harb malzemesi vermek yolunda yardım etmesi kendi menfaati icabından bulunduğunu söylemiştir. Yani bitaraflık kanununun değiştirilmesini istemiştir. 5. Rooseveltin bu siyaseti gerek Amerikanın içinde gerek hariçte bühu- Sus Avrupada büyük bir gürültü koparmıştır. Kongre âzaları ve matbuat Amerikanın harbe sürüklenmesine yol açılıp > açılmıyacağı endişesi ile şid- detli münakaşaya girişmiştir. İngiltere ile Fransayı anlaşma politikasına devam edip etmemekte düşünceye ve tereddüde düşürmüştür. Almanya, İtalyan ve Japonyada şiddet politikası taraftarlarını kuvvetlendirmiştir. Ortalık karışmıştır. Taşovanın sulama işleri yoluna giriyor AKŞAM 1,100'000 lira sarfile regülâtörlü bir kanal açılacak Erbaa (Akşam) — Muntakalarındaki sulama şebekeleri- Tokat, Erbaa | ne aid proje ve keşif raporlarının ik- | mal edilerek Nafla Vekâletinin tas- dikine gönderildiğini ve Niksar ova- sından geçen Kelkit ırmağı yatağı- nın ıslahı için de su mühendislerimi- | zin çalışmakta bildirmiştim Metodlu ve muntazam bir mesai ile yürüyen su işleri hak- kında bir kaç gün evvel mıntakami- olduklarını evvelce | 7A gelen sekizinci daire sular müdü- | Tü B. Sabri ile görüştüm. Öğrendiği- me göre, Erbaadaki «İnönü; baraj Ve kanalının evvelce yaplan keşif bedeli tahminen 1,700,000 Bira idi. Bu Paranın 900,000 lirası baraj 800,000 lirası kanal için tahmin edilmişti. Bu Mmikdarı daha aşağıya düşürerek aynı Bayeye ulaşmak, suyu kannla &nha â4 bir para ile akıtmak için mühen- dislerimizin yaptıkları tedkikler s0- İ nunda baraj yerine 200,000 lira !lş aynı işi görecek regülâtör şebekesi plânları hazırlandı ve böylece 1,700,000 liralık iş 1,100,000 liraya düştü. Na- fia Vekâletinin keşif raporlarını kısa bir zamanda tasdik etmesi bekleni- yor. 'Tokadın Kazovasına aid reğülâtör ve sulama şebekesi keşif raporları henüz tasdikten geçmemiştir. Geçen sene Ziraat Vekâleti Taşova arazisinin pamuk zeriyatına elverişli olup olmadığını anlamak için burada bir nümune tarlası yapmşıtı. Bu tar- laya ekilen tohum Adana, mıntakalarında yetiştirilen © Akala cinsindendi. Deneme müsbet netles verdi, Öledenberi dünyanın en meş- hur Taşova tütünlerini yetiştiren ara» inin pamuk ve susam zeriyalına da elverişli olmaşı müstahsil için ayrıca bir kazanç menbaı olacaktır. Eminönü hanı yıktırılıyor Şimdiye kadar sürüncemede kalmış olan Eminönü hanının yık tınılmasına başlanmıştır. Han, bir ay içinde tamhmile yıktırılacaktır. Hanm arkasındaki Kızılay şubesinin bulunduğu âdanın da istimlâk muamelesi ik- mal edilmiştir, Bugünlerde bu ada da yıklırılmak üzere bir müteahhide iha- le edilecektir. i | rikadan alıyoruz. Bu itibarla Ameri- Nazi | bir kadın inci avcısı Marta cesaretile Arap inci avcılarının muhabbetini kazandı, birçok defalar onları ölümden kurtardı Süveyşten gelen bir habere nazs- | ran bir İngiliz kadınının gösterdiği | harikulâde cesaret, Kızıl deniz hava- lisinde herkesi hayrete düşürmek- tedir. Asyanın inci piyasasında son Zâ- manlarda Marta Vranghlll tarafından satılığa çıkarılan oinciler iyi fiatlerle müşteri bulmaktadır, Marta henüz 22 yaşındadır. Onun piyasaya çıkardığı inciler dalma güzel ve kiymetiidir. Evvelâ inci tacirleri kadının hangi inci avcısı nam ve hesabına tellâllık ettiği hakkında meraka düştüler. Sonra, yaptıkları tahkikat neticesin- de Marta Vranghili'in bizzat inci av- cısı olduğunu, kendi avcı kayıgile Kızıl denizde avcılık yaptığını, gerek erkek avcılar, gerek o denizde do- laşan korsanlar tarafından takdir edildiğini ve hattâ korsanların © ka- dından korktuklarını öğrendiler, İn- —.r 100 | Amerika ile anlaşmanın bususiyötleri Bayram günlerinden sonra piyasa, tekrar eski hayatına avdet etti, Maa- mafih iş adamları için bayram gün- leri boş geçmemiştir. İhracat tacirle- ri tatil günlerinde bile, Avrupa taleb- lerile meşguldüler, ekseri yazıhaneler açıktı. Piyasayı meşgul eden mesele- lerden biri de Türkiye - Amerika tica- ret anlaşmasıdır. Aylarca süren mü- zakerelerden sonra, Amerika ile ye- ni bir-anlaşma yapılmıştır. Fakat an- laşmanın metni, henüz alâkadar yer- lere tebliğ edilmemiştir. Halbuki pi- yasanın alâka ile beklediği anlaşma- lardan biri de, Türkiye - Amerika an- laşmasıdır. Amerika ile ticaret, iki bakımdan bizi alâkadar etmektedir. Amerika, Türkiye de yeni te- essis eden sanayi ham madde ver- mektedir, Pamuk ipliği, kadın çorap- larının imalinde kullanılan ince ipek iplikler, kontraplâk sanayiinde kul- lanılan kereste, fotograf, ham deri vesaire... Görülüyor ki, sanayiimizin kullan- dığı ham maddelerin ekserisini Ame- kan anlaşması ithalât o tacirlerimiz- den ziyade fabrikatörlerimizi de alâ- kadar etmektedir. Yeni anlaşmanın hususliyetlerin. den biri de, mümkün olduğu kadar dövizle eşya satın alacağız. Bu şekil ithalâtcılarımızı çok memnun etmek. tedir. Çünkü takns primlerinin yük- selmesi yüzünden, -ham. deri «lan fabrikaların maliyet. fiati de artmış- tı. Bundan sonra deri fabrikaları, ta- kas usullerine müracaat etmeden ham deri tedarik edeceklerdir. Amerikan anlaşmasının ikinci bir tarafı da, ithalâtcılarımızı alâkadar etmektedir. İthalât tacirleri, her şey. den evvel Amerikan malını tercih e- derler. Bilhassa motörlü vasıtalar, kamyon, otomobil, traktör gibi eşya- dır. Bundan başka soğuk hava dolap- larının çoğu Amerikadan gelmektedir, Halbuki bu yaz, Amerikaya ihracatı. miz azaldığı için, bu nevi eşyayi pek âz satın alıyorduk. Çünkü Amerika. | dan ithalât yapmak için döviz veril. İ miyordu. Amerika ile ticaretimizi artırmak piyasanın çok arzu ettiği bir şeydir. Fakat her iki memleket arasındaki ticareti de artırmak ithalâterlardan ziyade, ihracatçıların elindedir, Çün- kü ne kadar satarsak, o kadar mâl alacağız, Amerikaya daha fazla sata- biliriz. Nitekim kendi mallarımızı Hamburg komisyoncuları Amerikaya satmaktadır. Aradaki mutavassıtları kaldırmak ve Amerika ile tica- retimizi artırmak suretile dış ticare- timizin inkişafına yardım edebiliriz. LA, giliz kadını inci &vcılığını iki sene- | denberi kendisine'meslek edinmiştir. Bügüne kadar'o müşkül avcılığın bir kadın fârafından bu kadar mükem- mel-surette . yapıldığı ne görülmüş, ne de işitilmiştir. Marta Vranghill'in babası yirmi sencdenberi Habeşistanda ticaret ya- pıyordu. Habesistanda harb' çıkınca adam ticaretini terk ederek Cibutiye çekilmeğe mecbur oldu. Orada bir inci avcılığı teşkilâtı kurmayı düşü- nüyordu. Fakat tam işe başlıyacağı zaman vefat etti. Fakat kızı yeni fir- manın tesis safhalarını babasile be- raber takib etmişti. Onun için ko- layca babasının yerine geçerek fir- manın idaresini eline aldı. Babasın- dan kalan para İle Arabların Dov de- dikleri bir balıkçı kayığı satın aldı ve onunla İnci avına çıktı. Yerliler kadının azimkârlığına hayret etmek- te ve şiddetli emirlerine boyun eğ- mekte gecikmediler, Babasının dostu olan ihtiyar bir Arab denizin bir kö- şesinde gizli bir sedef yatağı göste- rince Marta'nın işleri az zaman &on- ra yoluna giriverdi. Çünkü o yatak- taki sedeflerde çok inci bulunuyordu. 'Tabii böyle bir işin türlü türlü teh- likeleri de vardır. Birinci sınıf yü- zücülerden olan Marta, inci çıkar- mak üzere denizin dibine dalan yer- Merin hayatını kurtarmağa mecbur oluyordu. Onun için yerliler kendisi- ni bir kat dahe fazla seviyorlardı. Kaptan diye hitab ettikleri kadına karşı büyük bir hürmet beşliyorlar- dı. Bazan yerti inel avcılari denize daldıkları zamân dipteki mercanlara ve yahut otlare takılıp kalıyorlar ve beklenilen müddet zarfında denizin yüzüne çıkamıyorlardı. Bu gibi va- kalar karşısında Marta Vranghili hiç tereddüd etmeden derhal denizin dibine drlıyor, yerli avcıyı saran ot ları kesiyor, ohun tekrar denizin yü- züne çıkmasını temin ediyordu. Hattâ böyle bir vaka esnasında Marta büyük bir tehlike atlattı. De- nizin dibine takılan yerli var kuvve- tile kadının boynuna sarıldı, hare- ketsiz kalan Marta da bu suretle bo- ğulmak tehlikesine düştü. Artık her şey kaybolmak üzere iken kadın son kuvvetini sarfederek yerlinin elledin- den kurtuldu ve hem kendisini, hem de o yerliyi kurtardı. Alınan inzibat tertibatına rağmen Kızıl denizde bugün dahi korsanlar eksik değildir. Bunlar en ziyade inci avcılarını ellerine geçirmeğe ve inek lerini gasbetmğee çalışırlar. Tabii Marta bu gibi korsanlarla karşılaş- mayı hesaba katıyordu. Onun için şakilerin ellerinden kurtulmak üzere iyi bir desise düşünmüştü, Uzaktan bir korsan kayığı görünür görünmez incilerini bir kurşun parçasile bera» ber bir mendile bağlıyor ve denize atıyordu. Korsanlar gittikten sönrâ O çıkını denizden çıkarmak zor ol- muyordu Bir defâ korsanlar Martayı tehdid etmek istediler. Onun için kadın av- lanan bütün İncileri bir kemerle be- line bağladı ve korsanlar yaklaşırken denize dâldı. Korsanlar kadının ka- yığını aradılar, inci bulamadılar. Ka- dının da kayıkta olmadığını görün- te çekilip gittiler. Marta onlar çe kildikten sonra kayığının altında gizlendiği yerden çıktı ve bu sayede incilerini kurtarmağa muvaffak oldu. GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Fransız - İtalyan ihtilâfının bir çıban başı olan Cibuti nasıl yerdir? ooseveltin: (o«Eğer Avrupada harp çıkersa Amerika Fransa İle beraber olacaktır.» diyen sözleri, muhtemel harbin biraz önüne geçmiş sayılıyor. Fakat elbette yine; tehlike geçmiş değildir. Almanya eski müs- temlekelerin!, İtalya da Fransaya ald bazı toprakları istiyor. Bunlardan bi- ri, Adis Ababayı denize bağlıyan Cibu- tidir. İtalyanın Habeşistandaki kuvvetle- rile buraya birdenbire abanmasından korktuğu için, geçenlerde Fransa, zenci askerlerle Cibutiyi takviye etti. Fransız matbuatından da bu müs- temlekeye dair en son malümat inti- şar etti. Ansiklopedik mahiyette ol- duğu için dercediyoruz: Cibutinin 20000 nüfusu 180001 yerlidir. 2000 ecnebi Pransızların adedi 859 dur. Şehir an- cak elli senelik bir hayata maliktir; buna rağmen Fransız müstemlekele- rinin üçüncü limanı sayılıyor. Bun- dan elli sene evvel Cibutide hiç bir ağaç ve İleride burasının şehir ola- câağına dair hiç bir işaret mevcut de- vardır. gildi. Şehir, hâli arazideki bir koy et- | rafında teşekkül etmiştir. İstansyonunu, kilisesini, meydan- daki kahvelerini, ecnebi ve yerli ma- hallelerini ve etraftaki bahçelerini gördükten sonra Cibutiyi kateden insan, artık Kendini kupkuru bir çölde bulur ki, eskiden şehrin yeri de işte bu çöl gibiydi. Çölde mariz, halsiz seyrek ağaçlı ender vahalardan başka birşey yok- tur. Bütün sahil, kırk kilometrelik bir şerit halinde, işte böyle çöldür. Bu sahada ancak Cibu Tacura ve Obok tarzında iki üç köy vardır. Mütebakisi hep taş ve kum, Bu kırk kilometrelik çöl kısmından içinde | İ toprağı münbitleştirerek bu göçebe- sonra altmış kilometrelik dağlık sa ha başlar ve Habeş hududuna kadar devam eder. Ancak burada nadir ve kıymettar olan bazı yeşillikler göze çarpar. Danakil ve İssa diye isimle. nen bura halkı, bir tek şeyle maşgul- dür: Biraz su, biraz gıda bulmak üze- re mütemadiyen göçebelik etmek. Dağlık sahanın şimal kısmı enis betens münbittir. En yükseği 1650 rakımda olan dağlarin zirveleri ha» fifçe ormanlıktır. Cenup kısmı İse - pek derin olan bazı vadiler İstisna editirse « tamamile susuzdur. Bu cs- nup kısmında 30000 göçebe İnsan, azıcık ot bulup hayvanlarına yedir- mek için, korkunç şerait altında, do- laşır; dolaşır Hele ağustos ayı fecaattır. Fransa, yer altından su çikarip leri yerleştirmek için şimdiye kadar esaslı birşey yapamamıştır. Göçebe. lerden bir çokları, nisbeten münbiğ olan Habeş topraklarına kaçmak te- mayülünü göstermektedirler. Sinir hekimleri toplantısı Sinir hekimleri senelik toplantıları. nu aktederek yeni idare heyetini inli. hap etmişlerdir. 1 inci reisliğe prof, B. Mazhar Osman Uzman, 2 inci re. isliğe prof. B, Nazım Şakir, umumi kâtipliğe Dr. B. İhsan Şükrü Aksel, veznedarlığa Dr. B. Kenan Tükel, cel.. se kâtipliğine Bn. Dr. Leman Tüze. men seçilmişlerdir. Cemiyet ilk içtimaını 10 şubat 939 cuma günü saat on birde Bakırköy hastanesinde aktedecek ve (Erken bu- namada Şoklerapi) hakkında muhfe- lif mütehassıslar tarafından tebliğler yapılacaktır. İçtimalar bütün hekim- lere açıktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: