3 Haziran 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

3 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

:OLİTİKA | İngiliz - Sovyet müzakeresi 1935 de Fransa ile Sovyetler Birliği; karşılıklı yardim esası üzere bir huahede akdi için yaptıkları müzakerede esaslar üzerinde fikren mutabık #aldıkları halde anlaşmanın şekli ve teferrünlı üzerinde urun müddet mü- )akaşada bulunmuşlardı. Bu münakaşalar en ziyade Iki tarafın biribirine yŞardımı Milletler Cemiyetinin ortada bir tecavüz olup olmadığına hükmey- genesine talik edilip edilmemesi meselesinden ileri gelmişti. Şimdi de İngiltere ile Sovyetler Birliğinin arasındaki müzakereler aynı Üolda uzamaktadır, İngilterenin bu defa Fransanın da reyini ve iltizamını enin ederek Sovyetler Birliğine yaptığı son tekliflerin de Moskovayı henüz getmin ve memnun etmediği, halk komiserleri meclisi yani Sovyet Kabinesi fesi ve Hariciye Nazırı Molotofun bu devletin harici politikasının heyeti . umumiyesini izah eden nulkundan anlaşılmıştır. Maahaza B. Molotof İngilterenin eski tekliflerile yenileri e arasında bü- yük bir fark bulunduğunu da tebarüz ettirmiştir. Çünkü ilk tekliflere göre yalnız Sovyetler Birliği Lehistan ve Romanya işlerinden dolayı İngiltere İle Fransaya yardım edecekti. İngiltere ile Fransa ise Sovyetler Birliğine ardın için bir teahhüdde bulunmak istememişlerdi. Yeni tekliflere göre bu üç devletten hangisi taarruza uğrarsa yahud İn- Filtere ile Fransanın teminat verdikleri memleketlerin tecavüze uframasın- şan dolayı harbe girerse üçü de biribirine yardım edecektir. Lâkin böyle bir şpordımın yapılması için Milletler Cemiyeti misakındaki alıkâma riayet edi nesi şart koşulmuştur. İşte bu şartlar yüzünden B. Molotof, İngiltere ile Fransanın Sovyetler Birliğine yardımı müsbet bir şey olmadığını kaydet- Miştir, Sovyetler Birliği bu defa küçük Baltık devletlerine yani Estonya, Letonya ve Litvanyaya da Lehistan ve Romunyaya gösterilen teminatın ; İeşmil edilmesini istemiştir. B. Molotofun nutku İngiltere ve Fransanın (Sovyetler ile anlaşmaları için yapmakta oldukları müzakerelerin son saf- hasını tenvir etmiş oluyor. . Bulgaristanın talepleri AKŞAM Bulgar Başvekili diyor ki: “İstekleri- « miz Cenubi Dobrice ile Akdenizde birkaç kilometrelik sahildir,, Hİ Bulgar Başvekili B, Köseivanof Paris - Soir gazetesinin Sofya muha- ibirine Bulgaristanın talebleri hak- kında şu beyanatta bulunmuştur: - Şimali Dobrice üzerinde hiç bir #jddiamiz yoktur. Bu parça hiç bir zn» ıgnan bizim olmamıştır. Rumenler dburada çok çalışmışlardır, Fakat bin- 8 ve binlerce yurddaşımızın yaşa Mlığı cenubi Dobriceyi bize versinler. Bu mıntaka, mahrum kaldıkları gün- beri sönmekte olan Burgaz ve "arana limanlarımızın tabii hinter- anlıni teşkil eder, Tekrar ederim ki, memleketim, bir uğday memleketi değildir. Ancak “kendi ihtiyacına yetecek kadar buğ- day yetiştirir. Dobriceye sahip olma- mız, bize bu kifayetsizliği telâtiyi te- nin edecektir. Romanya ise, ancak şistihsalâtının yüzde biri nisbetinde , pek cüzi birşey kaybedecektir. | Size bu karıştırıcı meselenin büs- | nü suretle halli kabil olup olmadığını şanlamak için bundan bir kaç ay evvel | Bükreş ile Sofya arasında müzakereye | girişilmiş olduğunu söylemekle bir | devlet sırrı faş etmiş olmuyorum. Fa- | kat bildiğiniz hadiseler vukubuldu, | Fransa ile İngiltere Romanyaya yar- | de başlamış olun müzakereler inkıtaa uğradı Fransız gazetesi, Bulgar Başvekili- | min bu beyanatı hakında diyor ki: | «Bulgar Başvekilini dinlerken, me- Selenin za; dım garantisi verdiler ve iyi bir şekil- | dığını düşün düşünüyordum ki, Rümenler, Dobri- “eyi Bulgarlara terketmekle Macar | revizisiyonistlerini fena bir şekilde teşçi emiş olacaklardır. Zaten cenubi Dobrice denilen bu muntaka iki kısımdan mürekkeptir. Bir kısmında Bulgarlar ancak nisbi | bir ekseriyeti haizdir. Ötekisinde ise Üç kadın arasında kavga | Tahtakalede oturan Pakize, Zâh- | Ta ve Melâhat biribirlerile kavga et- mişler, Pakize eline geçirdiği bir sopa ie Melâhat ve Zehrayi başlarından yaralamıştır. Bu sırada Melâhatin ko- cası Ali de ayni sopayı eline geçire- rek Pakizeyi yaralamıştır, Ali, vakayı müteakib kaçtığı için polisçe aran- maktadır. Ocaktaki su tenekesi devrildi, bir çocuğun muhtelif yerleri yandı bir apartıman mesile muh- lerinden tehlikeli surette yan- muş ve polis tarafından Şişli Etfal hastanesine yatırılmıştır. LİR Bulgar Başvekili B. Köseivanot Türkler ek3eriyettedir.» Bulgar Başvekili beyanatına de vamla demiştir ki: ri — «İşte görüyorsunuz, memleketi- mi Balkan antantına girmeklen me- netmiş olan şey, komşuların bu âdi kavgalarıdır, Dobricenin bir kaç ki- lometresi Romanya ile, Akdenizde de bir kaç kilometrelik sahil Yunanis- tanla aramızı açmağa kifayet etmiş- tir. Bunu kolaylıkla tamir edemez mi- yiz. Hüsnü niyetimizin delilini gös termedik mi? Cenubi Sırbıstanı t İ kil eden Makedonyannı bir kısmı dan feragat elinedik mi, Yugoslavya ile ebedi bir dostluk paktı imzalama- dık mı? Türkiyeye karşı da âyni uzlaşıcı zihniyeti göstermedik mi? Türklerle bir dostluk muahedesi akd ve Edir- neden feragat ettik. Rumenler ve Yu- nanlarla da anlaşamıyacak mıyız?» Pencerelerden sokağa halı silkilmesine karşı tedbir alınacak Pencetrelerden, balkonlardan sokâa- ğa silkilen halıların ne kadar sıhhate mızır olduğunu izâla hacet yoktur. Şimdiye kadar alınan tedbirler bu İena adetin önüne geçememiştir. Ge- çenlerde Vali ve Belediye risi doktor Lütfi Kırdar bir muharririmizle bu tarzda halı temizle, sinin mahzur- larından bahsetmiş ve bunu menet- mek için Kati bir tedbir aramakla meşgul olduğunu söylemişti Bir hekim gözile halı silkmesinden doğan mızır ve tehlikeli âkibetleri doktor Lütfi Kırdarın hassasiyetle takdir ettiğine pek memnunuz. Hâki- kalen İstanbulda bu fena şekilde ha- Uuların güya temizlenmesi usulüne biran evvel nihayet verilmelidir, Sulh cephesinin tam olarak teşekkülü ancak bizim birleştirici rolümüzden sonra mümkün olabilir I Yazan: M. ŞEVKİ YAZMAN | Hesapta rakamların iki kıymeti vardır: Biri mutlak, biri izafi, Mese- lâ altı rakamının mutlak kıymeti altıdır amma, yüzler hanesinde bu- lunduğu zaman izafi kıymeti altı Üyz olur. Bunun gibi muhtelif memleketle- rin de bir mutlak ve bir izafi kıy- meti vardır. Türkiye devleti olar 18 - 20 milyonluk bir kitle görülü- rüz amma Asyayı Avrupaya birleşti- ren; Karadenizi Akdenize açan bö- gazların üzerine oturmuş Türkiye hususiyetile bir çok defa kırk, hattâ altmış milyonluk milletlerin oynaya- mıyacağı rolü ifa elmişizdir. Bunun en yakm misali büyük harptir: Sevr muahedesini imzaya gidenlere Fransız baş murâhhası şöy- le demişti: — Siz Rusya ile bizim aramıza girmek suretile büyük harbi en az iki sene uzattınız! | Bu söz hakikatin tâ kendisidir ve bu hakikati yalnız ittifakı uğrun- da bu kadar kan döktüğümüz Al manyadan başka herkes anlamış ve itiraf etmiştir. Lodendorf ise hatıra- tında Alman davasına bu kadar hiz- met etmiş Osmanlı devletini Alman- yanın gerisine takılmış bir baş belâ- sı gibi gösterir.) Bu keyfiyet dün böyle olduğu gibi bugün de böyledir ve bu hâl biz sulh cephesine iltihak edince bu cephede görülen memnuniyet ve karşı cephe- de görülen hiddetten anlaşılabilir. Bütün bunlara sebep olan her şey- den evvel bizir ratejik kıymetimd- tin büyüklüğüdür. Bu yazımızla â$- kerlik bakımından bu kiymetin iza. hına çalışacağız. Bu izah güç değildir. Avrupa or- tasında ve bir takım saldırım hare j ketlerile sulhü tehdid eden bir mih- ver devletleri vardır. Bu devletler bü- yük harbin merkezi devletlerine ben- zetilebilirler. (Türkiye ve Bulgaris- tan hariç olduğu için sahası biraz daha mahduddur). Bu devletlerin et- rafında da saldırıma mukavemet eden ve şulhü İsityen devletler var- dır. Bu iki zümre arasında bir harp halinde gene bir şark ve bir garp cephesi teşekkül edecekitr. Bulh cephesini teşkil eden ve cog- rafi vaziyetleri dolayısile ikiye ayrı- İan bu iki müttehid cephenin irti- batı nerederı temin olunabilir düşü- nelim, Cephelerin şimal uçları Bal- tık ve Şimal denizine kadar uzar, Fa- kat Baltık denizini Al lar kö- padığı için buradan irtibat teessüs ödemez, İsveç, Norveç gibi daima bitaraf kalacak memleketler üzerinden de bu irtibat meydana gelemez. Şimal buz denizi senenin ancak bir kaç ayın- da şeyrüsefere müsaiddir, bu zaman- da da gene uzun kara yoları dola- yısile pek işe yarayamaz. O halde şark ve garp cephelerinin şimal uç- larından . bir irlibat temini mümkün değildir. Cenup uclarına bakalım. Bu ucla- ların birisi Romanyada diğeri Fran- siz - İtalyan hududunun en cenup noktasında yani Akdenizdedir ve bu iki noktayı birleştiren deniz yolu da bizim Boğazlardan geçer. O halde mübalâyaya sapmadan iddia edile- bilir ki bu Şark ve Garp cepheleri ara- sında irtibat temini, icabına göre kuv- vet muvazenesi, şarktan garba, garp- tan şarka kuvvet kaydırılması ancak Boğazların bu cepheler lehine açık tutulmasile mümkündür, Daha açık söyliyelim: 'Türkiye- nin Boğazları Romanya lehine açık tutacağı, icabruda İngiliz ve Fransız yardımlarının buradan serbes olarak geçeceği belli olmadıkça Romanyanın ve hattâ Polonyanın müdafaası da- ha az emin olurdu. Keza Rusya da bir | İngiliz - Fransız - Rus yardım paktı- Ke 2 i | Şark ve garp cephelerini ve bu iki cephenin nasıl hirleşebileceğini gösterir harita na girebilmek için evvelâ Boğazların kendisine yardım edecek şekilde açık tutulacağına emin olmak ister. Aksi takdirde büyük harpte görüldüğü gi- bi Boğüzlar kapalı bulundukça iki tarafın birbirine yardımı kabil ola- maz, O halde Türkiye sulh cephesinin teşekkülünde yalnız kendi nüfusile mütenasip bir rol değil ve fakat bü- tün bir cephenin sarih olarak tebellür etmesi ve meydana gelmesi için bir «birleştirici unsur» vazifesini görmüş, cephe tam olarak ancak İngiliz - Türk ittifakının ilânından sonra teşekkül etmiştir. Stratejik durumumuzun bü- yük kıymeti ve mukabil tarafta mey- dana gelen telâşın sebebi budur, İGÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Kooperatifçiliğin esasları «Liman Belediye kooperatifi Beyoğlunda dâ şube açıyor!» diye havadisler intişar ediyor. Şirket teşkil etmeleridir. şekli vardır: 1 — İstihlâk cemiyetleri, Bunlar, âzadan topladıkları hisse karşılıkla- rile, aradaki mutavassıtlara ihtiyaç görmeden istihlâk maddelerinin doğ- rudan doğruya müstahsilden toptan olarak teminini istihdaf ederler. Ce- miyet âzası, ihtiyaçları oldukça, azar azar, kooperatiflerinin kasasını, pa- râsını peşin yalıraruk, mal alırlar. Piyasadaki fiat üzerine alış veris e'- meleri lâzımdır, Masarif çıktıktan ve biraz da ihtiyat ayrıldıktan sonra ha- sıl olan temettü âza arasında taksim edilir. Bu İstihlâk cemiyeti şekli dün- yanın pek çok yerlerinde yapılmıştır. Yalmız alım hususunda değil, satış İşlerinde de buna benzer prensipler- den istifade eden yani istihsal ile is- Başlıca üç tihlâk arasındaki mutavassıtları kal- dıran kooperatifler vardır ki ziraa” kooperatifleri o meyandadır. Bunlar hattâ bazan yemişleri konserve hali- ne getirmek nevinden işleri de el bir- liğile başarırlar. Böylece istihlâkle istihsal birleşmiş olur. 2 — Kredi kooperatiflerinde âza, müşterek bir kasa meydana getirir. ler, Bununla küçük sanatleri için icab eden istikrazı ve iskontoyu elde eder- ler. Bu cemiyetler de dünyanın bir çok yerlerinde fevkalâde inkişaf et- miştir. Bazı yerlerde banka halini almışlardır, 3 — İstihsal kooperatifinde, işten anlıyan işçiler, ayrıca mal sahibine lüzum olmaksızın müşterek teşebbüs ve küçük sermayelerile çalışırlar. Bü kooperatifin âzası, hem sermi hem amele vaziyetinde bulunur, Fs- kat tecrübe göstermiştir ki, bu çeşid - muvaffak olduğu takdirde - neti- cede, İstihsal kooperatifleri sermayo- dar müesseseler haline inkılâb etmek» tedir, Zira, âzası işlerini yoluna ko- kooperatifi ziyan silmiş, | Kooperatif, çok müikdarda ferdlerin | yunca başka ecirler tutmakta ve pat- ronlaşmaktadırlar. *»» İlk istihlâk kooperatifi İngilterede 1844 tarihinde Lankashire şehrinde 28 dokumacının teşebbüsü ile doğ- muştur. İşe başlamak için 250 lira ka- dar bir para ortaya koyabilmişlerdi. Bugün İngiterede vapur işleten, Seylanda çay, Şimali Afrikada zeytin, İspanyada üzüm yetiştiren kooperatif şirketleri vardır. Bu şirketlerden ba- malarının sabun, kundura, mensucat fabrikaları, fırınları mevcuddur. Hü- lâsa her iş şubesinde kooperatif mev- cudur. Fransada 400 kadar koopera- tif birleşerek büyük sahada iş yap- mak üzere bir toptancı şirket vücude getirmişlerdir İskandinavya memle- kellerinde de Loptancı kooperatifler birleşerek bütün İskandinav millet lerine şamil bir «İskandinavya birliği kurdular, Bugünkü Rusyada 25 bin istihlâk kooperatifi vardır; âzası on milyonu bulur. Balkan memleketle- rinde de kooperalifler hayli ilerliyor. Türkiyede kooperatifciliğin en faal olduğu saha İzmir muntakasıdır. İstihsal kooperatiflerinin ise zuhur- ları daha eskidir. Bunlar on sekizinci asırda doğmuşlardır, Fakat en fazla muvaffak olan, istihlâk kooperatifle- ridir. Almanyada kooperatif bankaları muvaffakiyetler göslermiştir. Ul) ALLİ LİK An a e Ri İLe 2 Gİ vi b keş e,

Bu sayıdan diğer sayfalar: