9 Temmuz 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

9 Temmuz 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bir edebiyat anketi Profesör İsmali Hakkı Baltacıoğlu tara- fından neşredilen haftalık «Yeni Adam» mecmuası bu hafta çıkan sayısında edebi bir ankete başlamıştır. Mecmua tarafından sorulan: 1 — Medern edebiyat deyince ne anb- bir vazife mi görür, yeksa iâli bir rol sa- bibi midir? MM — Artistin sosyal vâzilesinden me anlarsınız? AV — Gündelik gazetenin edebiyat kül #üründe mühim bir rolü var mıdır, ve ga- setelerimiz kendilerine düşen bu vasifeyi yapıyorlar mı? V — Türk imkılâkının edebiyattan iste- Fini en çek dikkate lâyık buluyorsunur? VEL — Sizce son çeyrek «sır içinde meş- #edilen edebi eserlerimiz arasında en gü- selleri hangileridir? Süsilerine şair Ahmed Hamdi Tanpmar we cebapları veriyor: 1 — Bizde mi, Avrupada mi? Bizdeki gekli - bilhassa sureti katiyede modem mak iddiasında olanlardan bahsediyo- rum - kötü bir taklitten ibaretti. Avru- pâdükine gelince, benim takip edebildi- &im edebiyat Fransız edebiyatıdır. Orada modem diye belki bir reaksiyon görüle ek; fakat müsbet bir hareket görülmez. Maamafih bazı münekkitler modern üze- zinde meşgul olmuşlar ve bilhassa Proust, Valiry, Gide, Montherland gibi m rirler de yeniliğin bariz vasfı sensatlon'u bulmuşlar ve eskiyen bugünkü ber ay yeni baştan yaşamak hüli de vardır. Fakat gerek güzel sanat- Jarda, gerekse edebiyatta bilhassa modem addedilen ve psikolojik ârızalardan ge- Jen bam menfi hususiyetlerin gittikçe azalmakla olduğunu kabul etmek lâzım- gelir. Sürrealizm gibi hakikaten filozofik bir konsepsiyena dayanan edebi ekollere bence modem demektense, asrımizın fa- rikası olan entellektüslizmin neticelerin- den demek doğru olur. TI — Edebiyat hayata karışıyor. Bizzat kendisinin hayata istikamet vermek vazi- fesi var mıdır, bu bir telâkki meselesi- dir. Yakat günün mesuliyetleri içinde mun da hissesi vardır. Namuskâr bir mu- harririn devrimizde dünya meselesine karşı temamen rlâkasız kalmasına imkân yoktur. MI — Vatandaşların hislerin! terbiye et- mek ve onları güzelde ve iyide birleştir- mek kâfi derecede mühim bir iştir. Maa- Mafih bu da sanatına göre değişir. Bir şairle bir romancının bayat ve cemiyet karşı- anda tavırları çok defa birbirine ben- zemez IV — Gazeteler edebi sevkin gittikçe aşağılaşmasına yardım ettiler, Yavaş ya- vaş bundan vazgeçiyorlar. V -— Hiç bir iskilip çok defa kendi kendine bir hareket olan ttan kâli olarak bir şey Istiyemez. Sanatkârın cö- mert olan ruhu bu gibi vazifeleri kendi- İiğinden yapar. İbda hiç bir neyi progra- ma girmiyen bir şeydir. İnkulâp, umde- Meriyle, yetiştirdiği nesilden ir mah» Bul olarak istediği edebiyatı al VI — Cahid Sıdkı, Muhip, Orban Veli, Bemaicr ve Sarnıç sahibi Sald Faik. Vi — Şiirde evvali Yahya Kemal, Ah- med Haşim, daha sonra Ahmed Kudsi ve Nazım Himket, nesirde Yakup'un Hüküm Gecesi ve Yaban'ı, Falihin Roman ve Denizaşır'sı, Peyami'nin Bir Tereddü- dün Romanı ve Nurullah Ataçın bütün tenkid yazıları, Nurullah Ataç bizim mem- Ieketimizde hiç mevcud olmıyan fikri ten- hidi ve essi'yi getirmiştir. Gündelik ha- yat ile fikrin arasında bizde mevcud ol- mıyan o çok lüzumlu köprüyü Tefrika No. 2 Yemek bahsi Ekrem Koçu bana eskice bir ahçı kitabı gösterdi, onda tarifinden sonra: Erbabı işretçe hengâmi işrelte makbul bir gıda olduğu rivayet edilir» diye tavsiye olunan bir peynir külbastısı var, hayali bile in- sana emsalsiz bir zevk veriyor; onun ye- rine şu kutular içinde satılan yaprak dol- malarını yemeğe kalkıyorlar. İnsan oğlun- dan ümidimizi kestirecek bir hal. Evleri- mizdeki yemekler bozulduğu gibi lokanta- lardan da pek hayır kalmadı: Bugün koca İstanbulda, yemeğini emniyetle yiyebile- ceğimiz ancak üç dört lokanta Xaldı; ço- ğuna karbonatsız gidilmiyor. Köylü zekâsı Aşağıdaki fıkrayı gene Yeni Adamın bu hafta çikan sayısının «Kısa tedkik ve ten- kidlers sütunundan alyoruz: Köylüleri irşad ve tenvir etmek üzere bir köye gitmişlerdi. İçlerinden biri baya- &ı bir kümesin önünde durup uzun bir konferans verdi; ve lavuk biti ile nasi) mücadele edilmesi gerektiğini uzun uzâ- dıya anlattı; köylülere kükürt ve fit kullanmalarını tavsiye etti, Köylülerden birisi dayanamayıp atıldı: «Biz de savaş- masını biliyoruz; bunun için ördek besli- yoruz» dedi; ve izah etti: «Ördekler kü- mesin tabanında yatarlar. Tavuk bitleri ördeklere üşüşür, ördekler de onları sa- bahları derede doğarlar» dedi! Bu haftanın neşriyatı Kitaplar Dünya tarihi 1919 dan 1937 yılına kadar Kanaat Kitapevi tarafından neşredilen Tarih Serisi: nin yedinci kitabmı teşkil eden bu eser Löon Cohen, Raymond Ronze, Emil Folinast'den B. Galip Söyle- mezoğlu tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Kitap 1919 dan 1897 senesine kadar dün- ya siyasi hadiselerini kaydetmektedir. Fiati 150 kuruştur. Devrilen kazan M. Turhan Tan'ın «Devrilen kazan» isimli eseri kitap halinde çıkmıştır. Mu- harririn tarihi romanlar serisinin ikinci Gildini teşkil eden bu eser Kanaat Kitap- evinde basılmıştır. 125 kuruştur. Arıdan aya seyahat Jules Veme'in bu tarafından rak basılmıştır ü Baskervil'lerin köpeği Konan Deyle'den Ragıp Rılkı Öz tarfamdan Türkçeye çevrilen bu eser cera romanıdır, Kadaat Kitapevinde ba- sılmıştır. 60 kuruştur. Karaciğer hastalıkları Doktor Şükrü Kâmil Talimeloği #simle bir kitap çıkarmıştır. SEViLEN KADIN yisine pardösüsünü tutturup giydi. Brikine atladı; dizginleri eline aldı. Arkadaki küçük uşak yerine de ara- bacı bindi. Yolda giderken mütemadiyen hem hayvanı idare ediyor, hem de zihni de- minki tesadüfle meşgul oluyordu: Mibrinur hanımefendi senelerdir buraya ayak basmadığı halde niçin bu mevsimde gelmişt!?... Hem de böyle az kişi ile... Necile'nin muzlarip ve çekingen hali, bariz şekilde göze çarpıyordu. Muhakkak ki bunda bir muamma vardı, Keşletmeğe çalışacaktı. k macera romanı Nakleden : ( Vâ - Nü Sonra birdenbire genç kızın muaz- zam serveti aklına geldi. Eğer bir fır. sat çikar da onu elde edebilirse, umul- madık bir piyangoya konmuş olacak- tı. Bu bir tesadüftü ki istifade etmek Yizımdı. Nakarat şeklinde: «— İşin iç yüzünü öğrenmeliyim... İ» diyordu. Vehbinin köşkü çiflikten iki kilo- metre ötedeydi. Fakat o hergün atla gezdiği için Mihrinur hanımefendinin arazisine sık sık gelir, sanki koruluk. Jar kendi malı imiş gibi oralarda av avlardı. Hele şimdi gözlerinin önünde Necile'nin serveti parlayınca bu ziya- tellerini arttırması daha muvafık ola- caktı, Paytonda, genç Kız, etrafa bakarak, dalgın, düşünüyordu. Fakat zihnin. den geçirdikleri pek hazin şeylerdi. Gençliğinin bütün safiyetile, coşkun. Yuğile sevdiği adamdan onu kopârırca- sına ayırmışlardı, Tecrübesiz ruhu bu acıya hiç dayanamıyordu. Arasıra göğ- AKŞAM 5 Temmuz 1939 Karaman Belediye reisinin beyanatı İstikraz edilen 80 bin lira ile yapılacak ık işleri an anlatıyor Karaman 3, (Akşam) — Ciddi ça, Asker, Yışmasile kendisini tanıtan Karamarı belediye reisi Ziya Göncüyü ziyaret ettim. Ziya Göncü yapılacak İşleş hakkında şu beyanatta bulunu: — Karamanın haritası ve mÜS. takbel plânı esaslı bir şekilde yapıl dı Ankaraya yaptığım seyahatte şeh” rimizin en mühim ihtiyaçlarını kas. glamak üzere Belediyeler bankasım dan (80) bin lira istikraz ettim ve bü para İle de şunların yapılmasını ke, rarlaştırdık: Bu paranın 3i bin lirasi şehrin halihazırda kireçli olan içme suyu yerine Lâle köyündeki suyun getiri. mesine sarfedilecektir. Şimdi kasa. banın ihtiyacını karşılayan elektrik tesisatı ihtiyaca yeter bir şekilda takviye edilecek, 15 bin teneke ben. xin ve her gün 60-70 davarın etini muhafaza edecek bir soğuk hava â6- posu yaptırılacaktır, Bunlardan baş- ka herhangi bir yangını kolayca bas- tırabilecek ve pek basit vasıtalarla sulanan cadde, sokak ve meyadnla« nmızı sulamak Üzere bir arazöz alı. nacaktır. Kasabanın hali hazır haritasına göre yaptırılacak imar plânının tat biki sıralarında ummi hizmetlerle bir Belediye oteli, bir çocuk bahçesi yap- tırılacaktır. Birkaç sene sonra hükü- metimizin de programına koyduğu, Orta Anadoluyu sulama tertibatile kasabamız Anadolu ortasında mo- dem bir şehir olacaktır, Şilede teftişler Şile (Akşam) — Kazamızın Hususi muhasebe dairesinde Iki Belediye mü. fettişi teftişe başlamışlardır, Müfet- fişlerin eski muamelâtı da gözden ge- çireceği söylenmektedir. Şilede orman tahdid komisyonu Şile (Akşam) — Burada 7 ve 10 nu- maralı iki Orman tahdid komisyonu teşkil edilmiştir. Bu komisyonun köy- lüler arasındaki orman ihtilâflarını da halledeceği anlaşılmaktadır, Adli- ye Vekâletinin tayin edeceği hukuk- çu âzalar gelir gelmez, komisyon işe başlıyacaktır, hastalıklarının sebepleri, tedavisi ve ko- da etraflı malümat : kitapevinde basi- lan bu eserin flati 50 kuruştur. Mecmualar SES. ilen sanat, edebiyat, asi S.E S'in yeni şekil- de ikinci sayısı da çıkmıştır. Bu sayıda Suphi Nuri İleri, Sadri Ertem, Abidin Dino, Suad Derviş, F. Celâleddin ve Faik Berç- men'i yazı ve bikây ile Nal V, Bedri Rahmi, Halet Çelebi, Sıdkı Oranın şiirleri ve genç ressamların resim ve karikatür- Yeri vardır. Kapak Çin haftasma tahsis edilmiştir. Ayda bir Mihrinur hanımefendinin kir düş. | müş kalın kaşları, kömür gibi siyah gözlerinin üstünde çatılıyor; endişeli bir nazarla torununu Süzüyordu. Şimdi payton çifliğin geniş yolun. 'dan'geçerek Iki katlı büyük ahşap bi- nanın önünde durdu. Buraların idaresi senelerdenberi kendisine tevdi edilen kâhya Bayram ağa gelenleri hürmetle selâmladı, İh- tiyar kadın genç kızla birlikte içeri girdi. Dosdoğru üst kata çıktılar, Or. talıkta, uzun müddet oturulmamış ev. Jere mahsus bir küf kokusu vardı. Bü- yükanne bir odanın kapısını açtı: — İşte, kızım... Burası senin odan olacak! Balkonlu büyük bir oda idi bu. Lâ- kin ne loş, ne soğuk bir yer... Necile'nin gözlerinden yanaklarına doğru iki yaşın sızdığını görünce, Mih. rinur hanım torununu göğsüne doğ- ru çekti, ince ve buruşuk dudaklarile kızın beyaz alnını öptü; — Burada otur, beni bekle... Birkaç dakikaya kadar gelirim... Seninle ko. nuşaâcağım var. Yalnız kalınca, biçare yavrucak me- yus gözlerini etrafına gezdirdi. Nerede Acıbademdeki ferah, şirin odası; nere- de konaktaki, o süslü dairesi... Filha- kika, burası da pek korkunç bir yer de- güdi, amma insanın ruhuna hüzün ve- ren bir sükün ve Issızlığı vardı, sü boğuk bir hıçkırıkla kabarıyordu. | Waktile paşanın yaptırttığı şöminede i sır ordusundan feslerin kaldırılmasıkararlaştırıldı garp memleketlerindeki gibi bir serpuş kullanacak Masır piyade kuvvetleri Kahireden İntransigeant gazetesi- ne yazılıyor: Mısır ordusu bir asırdanberi kullan- dığı kırmızı feşi atmağa karar vermiş» tir. Zabitler ve neferler bundan böyle siyah püsküllü fes giymiyeceklerdir. Birkaç gündenberi muhtelif serpuş modelleri tecrübe ediliyor. Bunlar arasında Amerikan polislerinin bone lerinden Fransız Alp alayları efradı- nın berelerine ve İngiliz kasketlerine kadar birçok nümüneler vardır, Yük- sek askeri şüra ve krâl bunları tedkik ediyor. Esasen bir müddettenberi tayyare tank kıtalarına mensup olanlar fesi | bırakmışlardı. Bunun sebebi fesin mo- | dem barpte birçok müşkülâta sebebi- yet vermesidir. Fesler iptida başı çok sıcak tutuyor. Güneş altında yürür. ken kafatası âdeta pişiyor. Sonra pek uzaktan görülerek güzel bir ni- şangâh oluyor. Çöl kumları arasında askeri göstermiyen hâki renk ünifor. | ma ile kırmızı fes biribirine hiç uyma- | maktadır. Diğer taraftan fes kızgın güneş altında enseyi muhafaza €de- miyor, Evvelâ fesi muhafaza için bir şekil | düşünüldü: Şehirde askerler kırmızı feslerile gezecekler, fakat harekât es- masında bunun üzerine hâki renkte ke- tenden bir örtü geçirecekler. Bu örtü enseyi de muhafaza edecek... Fakat ya- pılan tecrübe bunun hiç te pratik ol- madığımı, hele askeri harekât esnasın- da katiyen tatbik edilemiyeceğini gös- terdi. Bu, bilhassa süvarilere, tayyare İ cilere hiç uymuyordu. İşte bunun üzerine fesin kaldırı. | yanan odun alevlerine yaklaştı, elle- rini uzatıp ısıttı, Sonra, kırmızı örtü- sile pürazamet duran geniş, pirinç sa- ray karyolâsının üstüne pelerinini çi- karıp attı. Pencereyi açtı, dışarıya bak- ti. Buralarını hiç hatırlıyamıyordu. Belki, pek minimini iken gelmiş ola- cak! İki dakikada bir korku ile kapıya başını çeviriyordu. Kanadın açıldığını görünce, bütün vücudü irkildi. Büyük annesi içeri girdi. Başında siyah hotozu, yerlerde sürüklenen koyu renk ipek elbisesile boyu bir kat daha uzun görünüyordu. İnce dudakları biribirinin içine gir. miş gibi, sımsıkı kapan, kaşları çatık- tı. Bütün benliğinde kati kârarını ver- miş bir ifade vardı. Demir gibi irade- sini genç kıza aşlamak istercesine bir müddet torununu süzdü. Sonra bir is. kemleye oturmasını işaret ederek kendi de bir koltuğa yerleşti. Necile başını önüne eğmiş bekliyor- du. Mihrinur hanımefendinin halin. den beklenilen sertlik sesinde yok- tu. Umulmaz bir munislikle söze baş- ladı; — Yavrum! Sen İstanbulun en zen- gin kızlarından biri olmakla beraber pek eski bir ailenin de yegâne varisi- Sin, Ömrümün yegâne iftiharı ve gu- rurusun. Dolayısile hanedana da men- supsun... Nasil oluyor da bunlârı dü- şünmedin evlâdım?,.. masına karar verildi. Fes bundan son- ra ancak bazı büyük geçid resimlerin- de görülecektir. Asker umumiyetle ye. ni serpuşu kullanacaktır. Taşra gazete bayilerinin nazarı dikkatine Bazı taşra bayilerinden aldığı. mız mektuplardan «AKŞAMsı mutlaka şu veya bu mutavassıt- lardan tedarik etmek hususunda kendilerini mecbur oaddettikleri anlaşılmaktadır. Bu zehab hakikate uygun de- fildir. Binnenaleyh taşra baylle- rinden arzu edenler her zaman «AKŞAM» idarehanesine müra- caatin doğrudan doğruya ün meleye girişebilirler. Bu husustâ «AKŞAM; idaresine mektup ya zarak bayi şarllarını öğrenebi- Mirler, İş bulmak için e Uzun, uzun düşünmeğe hacet yok! «Akşan»a bir KÜÇÜK İLÂN vermek kâfidir. Genç kız başımı kaldırdı, Yüzü sap- sarı kesilmişti. Titreyen bir sesle; — Affet beni büyük anne!., . dedi. — Affetmeden ziyade tamiri lâzım gelen bir mesele var, Şerelimizi, na- musumuzu âleme karşı lekelemeden bu işten sıyrılmak lâzım. İşte bu sebep- tendir ki, buralara geldik zaten.. Bun; dan böyle senin de aile haysiyetini muhafaza edeceğini, gençlik ve cahil lik yüzünden işlediğin kabahatı haya» tından sileceğini, unutacağını we le umuyorum... — Unutmak miı?... Bu acı bir feryattı. İhtiyar kadın farketmemiş gibi sordu; — O kadar güç bir şey mi? — Elimde değil ki... z — Her şey insanın elindedir... Ben sana yardım ederim... Ah! Asıl hata bende oldu. O hunzır İngiliz mürebbi. yesine seni teslim ettim... Fazla iti» mad gösterdim... — Bu işte onun bir suçu yok ki..." Asıl mücrim benim.., — Ben söylediğimi biliyorum... Sen cahil bir çocuksun! O koskoca karık gibi karı mesuldür... Menfaat yüzün. den seni iğfal eden alçakla birlik oldu. — Menfaat için değil, sia Beni seviyor... — Olamaz! — Sevişiyoruz... Ben de seyiyorum.; — Olamazl (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: