17 Temmuz 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

17 Temmuz 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Temmuz 1939 Vapurun kalkmasına beş dakika vardı. Arkadaşımla beraber üst gü- verteye çıktık. Yânyana oturduk. Köprüden vapura doğru gelen yolcu- ları seyretmeğe başladık. Bu hakika- ten eğlenceli bir şeydi. Daha vapu- run kalkmasına dakikalar" olduğu halde alal morumor, büyük bir te- lAş içinde, ona buna çarparak koşan- ların haline gülümsüyorduk Bu telâşçı yolculara mukabil son derece sakin insanlar da vardı. İşte hareket alâmetleri başladığı halde sanki vapur kendisini beklemeğe mecburmuş gibi, elindeki kürdanla ağzımı karıştıra karıştıra, etrafı sey- rederek; âheste aheste gelen bir yol- cu.., Böyle etrafımızı seyrederken bir. 'denbire arkadaşım Memduhun yüzü sarardı. Merakla sordum: — Ne var Memduh? Evvelâ cevap vermedi. Gözleri kar- şıdan gelee orta yaslı bir kadına ta- kılmıştı. Kadının yanında iki küçük çocuk ta vardı. Kadın ilerledi. Biraz ötemizdeki iskemlelerden birine otur- du. Arkadasım: bir daha dürttüm: — Ne ölüyorsun yahu? Birdenbire dalıp gittin. Memduh yavaşça: — Işte, dedi, sana her zaman bah- ettiğim Kadriye yok mu?... Şu ileri- mizdeki iskemleye oturan kadın... Bu sefer ben de merakla o tarafa bir kere daha baktım. Çünkü arka- daşım Kadriyeye dair sözlerile yıl- lardanberi başımı şişirmişti. Ona aid bana neler anlalınamıştı ki... Kadriye arkadaşımın İlk sevgilisi $di. Memduhun söylediklerine naza- ran çok ince, şair ruhlu bir kadın- dı... Arkadaşım bu kadını bana şüy- Je anlatmıştı: — Azizim ben bunun kadar hisli kadın görmemiştim, Benimle sevi- şirken sanki aşk için yaşıyormuş gibi bir hali vardı. Para, zenginlik gibi bir çok maddi şeylerden uzaktı. En büyük zevki yeryüzünde hakiki bir roman kahramanı gibi yaşamaklı, Onunla seviştiğimiz sene müthiş bir kış olmuştu. Her gece ben evinin önüne, Kadriyenin alçacık pencere- sinin altına gelirdim. Hattâ bazı ge- celer buram buram kar yağardı. Pak toma, omuzlarımın üstüne, onun saç- Jannın arasına karlar birikirdi. İki- miz de soğuğun, karın farkında bile olmazdık. Böylece saatleree konu- şurduk. Bazan Kadriyeye: v — Üşüdün artık içeri gir... Ben de gideyim... derdim. O: — Yoo... Soğuğun farkmda bile değilim... Gece o kadar güzel, se- ninle konuşmak © kadar tatl: ki 80- ğuğu duymuyorum bile... derdi. Ben omuzumda, yakamda biriken, © saçları arasında toplanan karları silker, tekrar konuşmamıza, birbiri- mize dalardık, Diyorum ya o yalnız hisleri ile yaşayan bir insandı. Hiç unutmam, bir kere hastalanmıstı. Onu beş altı gün görememiştim. İşte bu sıralarda Kadriyeden kü- çük bir pusula aldım. Bunda: «Seni mutlaka görmek istiyorum. Bu gece on birde beni korunun önür- deki yolda bekle.» diye yazıyordu. O gece gene çok soğuktu. Kar yağmış, etraf kaskatı kesilmişti. Fakat buna mukabil çok güzel mehtap vardı. Tamam on birde korunun önünde- ki yolda buluştuk. Hasta olmasına, öksürmesine rağmen mehtabın al tında, soğuktan katılaşmış karları çiğneye çiğneye dolaştık durduk. Eve dönmek aklına bile gelmiyor- du. Sabaha karşı onu evine bırak- mıştım. Hey gidi günler hey..> Arkadaşımın bu sözleri bende Kad- riyeye karı Adeta büyük bir merak uyandırmıştı, Onu daha yakından görmek istiyordum. Arkadaşım da: — Haydi gidelim Kadriyenin kar- şasındaki iskemleye oturalım. Bak şimdiye kadar bu derece hislerile ya- şayan bir kadın gördün mü? deyin- ce kalktık. Kadriyenin tam karşısındaki yer boştu. Arkadaşım siyah gözlüklerini taktı. Galiba birdenbire kendisini ta- nıtmak istemiyordu. Kaâriyenin yanındaki iki çocuğun pek pisboğaz oldukları hemen anla ESKİ SEVGİLİ gılıyordu. Birisinin elinde bir çikola- ta vardı. Ağzının etrafını, yahakları- nı çikolata ile âdeta sıvamıştı. Öteki de elindeki bir karamelâyı ağzına 50- kup çıkararak emiyordu. Öteki elin- de de bir balon tutuyordu. Kadriye her halde arkadaşımı tanımamış ola- Caktı. Aramra çocuklarını payl- yordu. Ben arkadaşımın «dünyanın en hassas kadını: diye tarif ettiği Kad- riyeyi daha yakından tedkike fırsat bulduğum için memnundum. Bir aralık Kadriye çocuklardan çi- kolata yiyene: — A... Çikolatana pek imrendim... Ver bir parçasını... dedi. Lâkin ço- cuk: — Yaaaa... O benim çikolatam... Vermem... diye geri çekildi. Kadriye: — Ver hınzır... Ayol sana imren- dim diyorum. Ver yumurcak... Diye çocuğun elindeki çikolatanın yarısını kapınca ağzına attı. Çocuk bağıra bağıra ağlamağa başladı. Bu sefer Kadriye öteki kızına dön- müştü: — Sen de bir karamelâ ver baka- hım. dedi, Küçük karamelâsını kaptırmamak için Kadriyenin yanından telâşla uzaklaşırken öteki elinde tuttuğu balonu kaçırdı. Kırmızı balon havaya doğru yük- selirken Kadriye: ASBŞAM Tehika Ne. 3 uğu 1648 ım. 183 Ko/s. 120 Kw. Ankara Radyosu T.A. G 10,14 m. 15195 Ke/s 0 Ew. Ankara Andyosu T.A. P. Tom. M6 Ko/s. 2 Kw. 1230: Programı, 1235: Türk müziği-Pl., 13: Memleket snat ayarı, ajans ve meteo- zoloji haberleri, 13,15 - 14: Müzik (Ka- rişık program - Pİ), 19: Program, 190$: Müsik (Debumsy - (| .. Prölüde a Iaprds - midi dun İfsunes), 19,18: Türk müziği (Fasıl heyet), 20: Memleket saat ayarı, ajans ve metsorolo! haberleri, 2015: Konuşma saati), 2030: Türk müziği eserleri): i — Hieazkâr peşrevi, 2 — Ze- kâl Dede - Hicazkâr beste - Hicri lebinde, 3 — İbrahim Er. - Hicazkâr şarkı - Yok hilâfım hem müdura, 4 — Keman taksi- mi, 5 — Bicazkâr şarkı - Bekledim ta feo- re kadar, © — Nuri bey - Yürük semai - Mızrabi gamı aşk ile, 7 — Hicakâr saz semaisi, $ — Muhtelif saz eserleri v8 oyun havaları, 21,10: Konuşma, 3175: Neşeli plâklar - R., 2130: Müzik (Yarasa operetinin 1 inci ve 2 nci perdeleri - Pİ), 7k Müzik (Küçük orkestra - Şef: Necip Aşkın): 1 — J, Sirauss - Viyana orman- İ larının efsanesi (vala), 7 — Gangiberger - Küçük toplanı (Revü - enlermesso), 3— - Bir gör Yaşı, 4 — Fereire - Ay - Ay - Ay, 5 — Haydn - Ya- radılış, 6 — Bizet - Arlesiyen sült No. 1, a) Prelude, b) Menucie, ©) Adagietto, d) Carillon, 7 — Tschalkowaky - Aleji (ha- zin parça), 8 — Gounod - Ave Mârla, 3: San ajans haberleri, ziraat, esham, tahvilât, kambiyo - nukud borsası (fat), 23,20: Müzik (Cazband - PL), 2355 - 24: — Yarınki program. Yazan : İskender Fahreddin Şeyh Mehdi, çadırın önünde dolaşan kızına seslendi: «Leylâ! Buraya gel; amcanın elini öp...» Avrupa istasyonları Saat 2 de 20 solistler — Münih 20 - 22 — Athlene 20,15 hafif mu- sika — Budapeşte 20,55 orkestra — Bük- reğ 20,15 hafif muzika — Londra 2030 as- keri muzika — Sofya 2045 senfen. konser, Saat 21 de Berlin, Breslav 21,15 karışık muzika — Danzig ve Lelpzog 21,15 karışık muzika Prankfurt ve Ştatigart 21,15 karışık mi kiza — Hamburg 21,15 karışık muzika — — İlâhi kafan kopsun hınzır yu- murcak e mi? Daha şimdi obalona bir çeyrek verdim... Hırzır evlâd, ben para küpü üstünde oturmuyo- Tum Ya... Dur sen akşama bana Ke- Can bey, Leylânın aslan yavrularile oynadığını görünce söylenmeğe başladı: «Sokulma çok yanına, belki kıyar canıma!» Şeyh Mehdi gerçek bu işlerden Urman, Âmirilerin hayvan bayra- anlardı. Rüya hiç te hoşuna gilme- | mına giderken oğlunu da yanına ak di, fakat reise de canı sıkılmasın di- ye fena bir şey söylemekten çekindi: — Bir mâna veremedim, dedi, oğ- lunuzun başına zannederim ki bir devlet kuşu konacaktır. Hayırdır in- lince seni eşek sudan dönünceye ka- dar bir döğdüreyim de gör... Diye kıyametleri koparıyor, bir ta- raftan da çocuğun elindeki yarım karamelâyı almağa çalışıyordu. Ar. Viyana 2145 hafif muzika — Athlone 2155 | Şallah.. salon muzikası — Bari 21,15 Yunanca Şeyh Mehdi bu konuşmadan son neşriyat — Belgrad 2126 keman Konse- ra, (Ur) da çok kalmadı, akşama MS KT Tie se ASU han mum “Limoges | doğru tekrar kendi zaviyesine döndü. kesira — Lyon 2130 - 2230 hafif muzi- kadaşim Memduh bana yavaşça fıs dadı: — Buradan kalkalım kardeşim... Baska bir yere oturalım... Hikmet Feridun Es ka — Sottens 21 karışık muzika — Tou 1owse 2145 askeri muzika — Vales Reg. 2120 Carmen'den parçalar (pliikia). Sant 22 de Brünn ve Prag 22,10 orkestra — Belgrad 72,5 piyano — Bükreş 2235 dans — | Laibach 22.15 urkestra — Milino 22 sen- | fon. konser — Paris P.T.T. 22 salon mu- çinski Panayırı« operası — Sofya 22 ha- Mf müska ve dans, Sant 23 de Berlin 2330 klâsik operet parçaları — Breselav 2330 konser — Frankfurt, Kö- nigsberg. Leipzig, Münih 2340 - 1 dans orkestrası Hamburg 23,40 eski salon muzikası — Belgrad 23,15 dans — Buda- peşte 23 çingene çalgısı — Bükreş 2315 Rumen muzikası — nik — Milâno 2336 konser — Scottish Reg. " 23,15 İskoçya dansları — Söttens 23 ha- gif muzlka. $ Saat Wden senra Prag 24 Çek yuzikası (orkestra) — dapeyte 24 Luel dans — Londra 24,10 dans — Breslav, Ko- ve örkesira. Kandırada horoz meraklıları 24 Dİ xi Geniş değil - Maden cilâs, — Bir tek saç tell - İbrahim peygam- ber zamanında bir padişah, aksi istikamet - Sönumü £se bir nevi cübbe olur, Yukardan aşağı: 1 - Koltuk kubarıma - Beyan edatı, 2 — Bir kadın. 3 — Müşkülpesend - Boş. 4 — Muzaf kılmak. 5 — Tersi tekarrüp et demeklir. & — Telefon nidarı - Bir Ermeni ismi, 77 — 'Tersi bakıştır - Ek, 8 — İk'ad eyle, 9 — İçi boş değil. 10 — Sâyeyliyen - Uzak nidası, Geçen bulmacamızın balli Soldan sağa: 1 — Maydanoz, 2 — Messil, Kaç, 3 — Araştıran, 4 — La, Irk, Sel 5 — Usatile, Tâ, 6 — Mil, Harami, 7 — Aman, Şebek, 8 — Runm, 9 — Lügatabak, 10 — rat, Kekik, Yukardan aşağı: 1 — Malümatiı, 2 — Merasim, Ur, 3 — Asa, Alarga, 4 — Yaşıt, Nuat, 5 — Ditrih, At, ö — Alıklaşmak, 7 — Ere, Be, 8 — Okas, Ablak, 9 — Zenelme, Ki, 10 - Lâlka, Kandıra (Akşam) — Kasabamızda bir iki senedenberi nazarı dikkati cel- beden hâdise, çocuklar arasında horoz öğüştü merakının ifrat dereceye varmasıdır. Caddelerde ekseriya gör- düğünüz manzara çocuklar grupu ola» rak ve aralarında bahse girerek horoz galib tarafa verilir. Bazen büyüklerin bile bu hoş ve İnsana hayli heyecan veren mücadeleyi seyrettikleri görü- Yüyor. Gönderdiğim bu enteresan fo- toğraf çocukların horoz mücadelesini nasıl takip ettiklerini göstermektedir. Yer değiştirecek kiracılara tavsiye! Akşamın KÜÇÜK İLÂNLA- RI'nı dikkatle okursanız kendi- nize en elverişli yurdu yorulma- dan bulabilirsiniz. SAÇ SABUNU Eczanelerden ve rtriyat mağazalarından arayımı. 4 A 2130 - 2330 konser — Londra 21,10 or- dövüştürürler. Neticede mağlüp horoz) vardır. Mehdi döner dönmez, kendi ka- bilesi arasında rüya tabirinde meş- hur olan bir ihtiyarın yanına gitti: — Bir insan rüyasında leyleklerin başında yuva yaptıklarımı görmesi ne demektir? Diye sordu. İhtiyar birdenbire çe- zikası — Roma 22 Mussorgski'nin «Saro- kindi: —Bu rüyayı siz mi gördünüz, seyid? Dedi. Mehdi: — Hayır. Ben görmedim. Destla rımdan biri gördü, bana anlattı. Ben de merak etlim, sana soruyorum. Laibach 23,15 armo- Deyince, ihtiyar şu cevabı verdi: 4— Leylekler her kimin başında yuva kurmuşlarsa, o insan bir kadın Bu- yüzünden ölünceye kadar bedbaht he Boyer ve Tino Rossi | Olacak ve insanlar arasından kaçıp şarinları, müteakiben dans .— Florans 4 | dağlara iltica edecektir; Mehdi bu sözleri duyunca tüyleri lonya, Ştutteari ve Viyana 1 - 4 MEZRA | erdi Zira, onun da o tarihlerde bir kız çocuğu dünyaya gelmiş, adını (Leylâ) koymustu. Leylâ, Mehdinin büyükannesinin adıydı. Mehdi, ihtiyarın sözlerini dinledikten sonra: — Urman boşyere sevinip dürü- yor. Oğlu büyüyünce bir serseri olüp dağlara çıkacakmış. Onun kabilesi nasıl olsa sönmeğe mahkümdur. Böy- le serseri bir çocuk, babasının ölü- münden sonra önün yerini tutabilir mı? Dedi ve Urman'ın oğlundan ümi- dini kesti. İhtiyar rüya tabircisinin bu sözle- rinden Urman'ın haberi yoktu. O, yavaş yavaş büyüyen çocuğunun is- İikbaline bağlanarak, birbirini ko. valıyan yılları saymakla meşguldü. Reisin oğlu yedi yaşına girmişti. O, ateş gibi, kabına sığamıyan, zeki bakışlı, ve çök güzel bir çocuktu. Onu kim görse, tereddüdsüz: — Bu çocuğun parlak bir istikbali Diyebilirdi. Çok temiz yürekli, merhametli bir çocuktu ©. Daha yedi yaşında iken, kabilesi arasında, ata vurmayı yasak ettir. mişti. Urman biricik oğlunun makul) sözlerini dinliyordu. * ” Reisin oğlu, Leylâ ile nasıl tanıştı? Amiri kabilesinin her yedi yılda bir kere yapılan hayvan bayramına Ur- man da davetliydi. Reisin oğlu © yıl dokuzuna bas- muştı. Gidecekleri yol uzun değfidi, İki saat atla gittikten sonra, şeyh Mehdinin zaviyesine ovaracaklardı, Âmiri şeyhi, Türklerle dost geçinmek için, onların sınırlarına yâkın bir hurmalıkta zaviyesini kurmuştu. Bu- radan Urman öle sık sık görüşmek mümkün oluyordu. Urman Türkleri yüz eli atlı ile yola çıkmışlardı. Reisin oğlu da ayrı bir at üstünde gidiyordu. Zaten Türk- ler çok küçükken ata binmesini öğ- renirlerdi. Her 'Türk başbuğu - daha eski devirlerde bile - devletini at üs- tünde kurmuş değil miydi? Fakat, Urmanlar, çölde göçebe halinde do- laşan Arap kabileleri gib!, her yil bir başka yerde konaklayan kabile- lere benzemiyordu. Onlar Firat boy- larında yerleşmişler, eski Ur şehr'ni yeniden imar ederek, burada kendi- derine göre bir medeniyet kurmuş- lardı. Ur'da muntazam sokaklar, büyük binalar, çarşılar, bahçeler vardı. Bil- hassa sahilde, ilk bakışta gözleri kamaştıran reisin sarayı, bu kabile- nin büyük bir medeniyet kurmağa azmettiğini gösteriyordu. Ur şehri- nin parik bir istikbali vardı. Orası ticaret noktasından da ehemmiyetli bir şehir olmuştu. Suriyeden, Iraktan, Filistinden bir çok tacirler (Ur) 2 gelir, alışveriş yaparlardı. Ur'lular son zamanlarda bu alışveriş yüzün- deh bir hayli zenginleşmişlerdi. Bü- radaki Türkler en ziyade inci, deri, ve demir sanayii ile geçipirlerdi. Her tarafa ihracat yaparlar ve mukabi- linde kumaş, yiyecek alırlardı. İki tarafı hurma ağaçlarile bezen- miş geniş bir yola çıktılar Atlılardan birisi? — İşte geldik. Diye söylenirken, biraz ileriden şeyh Mehdinin adamları küme küme meydana çıkmışlar ve: — Hoş geldiniz.. Diye bağrışarak, Türkleri neşe ve sevinçle karşılamışlardı. Âmiriler, Türk kabilesinin veliah- dini ilk defa görüyorlardı. Şeyh Meh- di, reisi istikbal ederek çadırına gö- türdü. Reis oğlunu.da gözünün önünden ayırmıyordu, Genç veliahd kollarım sallayarak şeyhin çadırına geldi. Bu sırada çadırın önünde küçük bir aslan yavrusile oynayan yedi, s8- kiz yaşlarında ir! siyah gözlü, yaşın- dan çok büyük gösteren, esmer gü- zeli bir kız vardı. Şeyh Mehdi, çadı- rın önünde dolaşan bu kıza seslendi: — Leylâ! Buraya gel. Amcanın elini öp... Seyhin kızı koşarak çadıra girdi, bir sedirin üzerinde oturan Urmanın yanına sokuldu, elini öpüp geriye çekildi. Relsin oğlu, Leylâya dikkatle ba (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: