18 Temmuz 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

18 Temmuz 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Karamürsellilerin dilekleri Deniz bayramında yapılan merasim ve amiral Kara Musanın kabrini ziyaret, aşağıda dikiş kursuna iştirak edenler Karamürsel (Akşam) — Karamür. sel son senlerde çok inkişaf etmiştir. Fakat elân birçok ihtiyaçları vardır. Görüştüklerim birçok dileklerden bah» settiler. Bunların başlıcaları şunlar. dir: Karamürsel - Yalova şosesinin ike mali, yarım kalan kısmın acele yapıl. ması, posta, mektup ve gazetelerin posta kamyonu ile nakli ve postaların İntizama girmesi, haftada üç gün pa- zar, salı ve perşembe günleri Kara- mürsele uğrıyan Uğur vapurunun Münakalât Vekâleti delâletile değiş- rilmesi; Uğur vapurnun yerine De- nizyolları idaresinde çalışan diğer konforlu, büyük ve süratli iyi bir va- purun Karamürsele işlemesi, Kara- mürsel - İznik şosesinin sürati? yapıl- ması, yarım kalan kısmın derhal ya- pılması; İzmit - Karamürsel şosesinin de muattal kalan kısımlarının kış gel- meden derhal yapılması. Kırk sekiz s0- nelik tarihe malik olan Karamürsel mensucat ve şayak fabrikasının İkti- sad Vekâleti yardımile yapılması, termiştir. Bu fabrika yandıktan son- ra İstanbulda Süleymaniyede Kara- mürsel Mensucat fabrikası adile ça- içinde senelerdenberi çalışmış olan mensucat fabrikasının büyük bir ba- cası ve muattal kalmış olan sağlam kazanları, civarını besliyen mebzul suyu ve havuzu vardır. Halk, bahçe, bağ ve bostanlar bu havuzun suyun- dan istifade etmektedir. Az bir masraf ve sermaye ile Kara- mürsel mensucat fabrikası pekâlâ ih. ya edilebilir, uzun seneler çalışabilir. Karamürselde meyva mebzul ola- rak yetişmektedir. Bağ ve bahçeler. den koparılan meyvalar her gün İs- tanbula sevkedilmektedir. Küfe başı- na seksen ve doksan kuruşa kadar İs- in gekdmekikir Köylüye az. , Umakta ve hiçbir şey kazanmamaktadır. Karamürselde ufak bir sermaye İle İktisad Vekâletinin yardımile ufak mikyasta bir konserve fabrikası kuru- labilir. Bu fabrikanın işlemesi Kara mürsele de refah temin edebitir. Karamürselde ipek kozası yetişti- rilmektedir. Kozalar her gün Bursaya gönderilmektedir. Halkın Karamür- selde bir ipek ve konserve fabrikası. nın yapılması başlıca dileğidir. İkti- sad Vekâletinin yardımile ipek fabri- kası yapılabilir. İşlenilen ipek Türki. yenin her tarafına sevkedilebilir, Karamürselin zeytini çok meşhur- dur. Zeytinlikleri büyüktür. Mebzul mahsul vermektedir. Mahsul zamanı gelince, İstanbula sevkedilmektedir. Maalesef bu çıkan zeytin İstanbul piyasasında tüccarın eline geçtiği za- man yüksek fiat tutmuyor, köylü ça- lışmasına karşılık para alamamakta- dır. Karamürselliler kendi mahsulle- ri olan zeytinden yağ çıkarmak ar- zusundadır. Burada bir zeytinyağı fabrikası yapılması çok faydalı ola- caktır. Karamürselde vapur yanaşa- cak bir iskele yoktur, Gelen vapur zorlukla yanaşabiliyor. Denizyolları idaresinin himmetile bir iskele yapıl- malıdır. Belediyenin parkı yoktur. Halk bir park yapılmasını istiyor. Elektrik fabrikasının büyütülmesi, Halk Partisinin yaplarıp ikmal edile. miyen sinema ve tiyatro salonunun yapılması, Akpınar memba suyunun en süratli bir vasıta ile Karamürsele getigetirilmesi, kanalizasyon tesisatının yapılması, yeni yolların açılması lâ Taşra gazete bayilerinin nazarı dikkatine Bu zehab hakikate uygun de- Bildir. Binaenaleyh taşra bayile- rinden arzu edenler her zaman «AKŞAM» idarehanesine müra- caatla doğrudan doğruya mua meleye girişebilirler. Bu hususta «AKŞAM; idaresine mektup ya- zarak bayi şartlarını öğrenebi- lirler. Denizcilik İstanbul Demirspor klübünün lokalı dün merasimle açıldı İstanbul Demirspor klübünün Sa- matyada yeniden tesis ettiği deniz cülk lokalinin dün akşam güzide bir davetli kütlesi önünde açılma mera- simi yapılmıştır. Sene bidayetinde resmi olarak tes- di edilen ve müsabakalara iştirakine müsaade edilen Demirsporlular he. nÜz çok az bir maziye sahip olmala- nnâ râğmen ikinci küme Klüpleri arasında yâpılan turnun maçlarında muvaffakiyetli dereceler eld: ederek nazarı dikkati celbetmişlerdi. Futboldan sonra denizciliğ: de azami ehemmiyet veren Demirspor. Yuların dün küşad resmini yaptıkları şirin lokalleri ile su sporlarında da mühim rol oynayacakları tabildir. Klübün çalışkan reisi bay Nuri İsmanın sporculuğa hitap eden nut- kü ile lokmlin küşad resmi yapılmış ve bu vesile ile klüp sporcuları ara- anda muhtelif deniz yarışları icra edilmiştir. Müsabakalarda alman neticeler şunlardır; 100 metre sürat: 1 — Firuzan, 2. Ferhad,3 - haddin. 200 metre kurbağlama: 1— AH, 2 - Ferhad. 100 metre sırtüstü: 1 — Muzaffer, 2 - Mazhar, 3 - Emin 400 metre serbes: 1 — Mehmed, 2 - Necati, 3 - Ali. Tek çifte kürek: 1 — Hikmet, 2 . Nedret, 3 - Necdet, Şarpi: 1 — Feyyaz, 2 . Melih. Müsabakalardan sonra klüp baş- kanlığı tarafından galiplere muhtelif hediyeler verilmiştir. Putbolde büyük bir varlık gösteren Demirsporluları su sporlarına verdikleri ehemmiyetten dolayı hararetle tebrik eder muvaf. fakiyetler dileriz. Ene mınlakasında pamuk rekoltesi Bu sene mahsul rekor teşkil ediyor İzmir, (Akşam) — Eçe bölgesinin bu seneki pamuk rekoltesi bir rekor teşkil edecektir. Tahminlere göre bu seneki rekolte 120,000 balyayı bula- caktır. Gçen seneki rekolte 80,000 balye idi. 120,000 balyelik rekolte sa, Belçika, Hollanda ve İsviçreye bu seneki yeni mahsul üzüm, incir ve pamuklar üzerine bir miktar vadeli (alivre) satışlar yapmışlardır. Maa- mafih ihracatçılar, henüz rekoltele- rin kati vaziyetleri anlaşılmadığın- sullerimizin ihracatına dair şu İsta- tistik hazırlanmıştır; 15 temmuz tarihine kadar İzmir limanından dış memleketlere 75800 ton üzüm, 41800 ton, incir, 48500 balye pamuk, 35,000 ton zeytinyağı ihraç edilmiştir. Yalnız son hafta içinde 300 ton üzüm, 103 ton zeytin yağı, 75 ton palamut, 278 ton pala- mut hulâsası, 280 ton arpa, 100 ton 132 ton darı, 60 (on miyan e ek hraç edil; MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABIÂLI Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur. 'Tefrika No. 67 Milf siyasi klüpler kapatıldı, fakat komitecilik yeniden baş gösterdi Hükümetin Makedonyada İslâm - Türk kuvvetini arttırmak istemesi Makedonya hıristiyanlarını kuşkulan- dırdı. Kendileri milliyetçilik prensipinden ayrılmıyanlar Jön Türklere dar bir milliyetçi politika takibi Hhamlarını yağdırdılar! Yavuz Sultan Selim padişahlıkla ha- lifeliği nefsinde birleştirince bütün 1s. Jâm diyarını kendi idaresi altında bu- İ Jundurmak suretile bir İslâm İttihadı siyaseti takibini düşünmüştü. Bu cihanşümul siyaset Sokollu Meh- med paşanın zihninde Ortaasya Türk- lerile Kırım şarkından irtibat ve ittisal peydası emelinde az bir müddet yü- şadıktan sonra sönmüştü. Bundan sonra İran ile harpler iki islâmi fırka -Sunniler ile Şiller. arasında ittihad yerine husumeti takviye ve teşdid ediyor, Osmanlı padişahlarının islâm ülkelerile münasebetleri pek nadiren islâm hükümdarlarile mektuplar tea- tisinden ileri gitmiyordu. Osmanlı pas dişahları islâm halifesi sıfatile diğer müslüman memleketlerinde hiç bir te- sir icra etmiyorlardı. Fethi için o kadar zahmet ve feda- kârlık ihtiyar edilmiş olan Yemende bile (Zeydi) imamları Osmanlı halife- yi hiç tanımıyorlardı. Memleketin di- ger kısımlarında sakin müslümanlar» ca padişahın ancak hükümdarlık si- fatı muteber tutuluyordu; halifelik ve emirilmümininlik sıfatı hutbelerde zik- redilmekten başka bir kıymeti haiz gö- rünmüyordu. Bu hal iki buçuk asırdan fazla müd- det böyle devam eylemişti. Abdülhamid uğradığı nikbetler, tez- Miler içinde dayanacak bir kuvvet arar. ken hilâfet makamının hakikatte bir hey olmaktan başka bir mahiyeti kalmamış olan kudretini islâm âlemin de işletiyor gibi görünmeği, islâm it tihadının mürevvici ve hâmisi gibi ha. reket ederek büyük devletleri kendi. sini saymağa mecbur etmeği iltizam edilecek bir siyaset addeylemişti. An- cak Avrupaca panslavizm, pancerma- nizm, sarı tehlike yanında vesaiti na- kıs, dağınık ve programsız olmasından dolayı siyasi ehemmiyetçe dun olmak üzere yer alan bu panslâmizm cereyanı islâm tebaası kesretli olan Rusya, Fransa ve İngiltere hükümetlerinin hiç işine gelmemişti; hassaten İngil. terenin husumeti bu yüzden teşeddüd eylemişti. Bu sebeple hükümetler bu hareke. tin tevsiine mâni olacak tedbirlere te- vessül eylemişlerdi. Eski Osmanlı ule. ması ve ricali nazarlarında yalnız bir is- lâm camiası vardı. Asıl Türk unsuruna mensup olsalar bile bunların pek çoğu Türklüğü hakir görürlerdi. Devşirme usulü devam ettiği müddetçe sair un- surlardan islâmı kabul ederek büyük mevkiler işgal edenler Türk unsuruna mensup olanları yalnız İstihkar ile kalmazlar, bunların devletçe ve salta- nat makamı nezdinde itibar kazan- malarına ellerinden, dillerinden gel diği kadar mâni olurlardı. Bu usul kalktıktan sonra da İslâm camlasın. da Arap unsuruna bir şeref ve faikiyet ve şeyh, âlim namına bu unsura men» sup olanlardan pek çoklarına âdeta bir kudsiyet izafesinde devam tanzimata kadar devletin asıl rüknü olan Türklüğe ayrıca bir kıymet ve. rilmemiştir. Tanzimat devri içinde de Türklük Os. manlı camiasında ayrı ve mümtaz bir paye alamadı. Yalnız bu devirde yetişen Şinasi ve Ahmed Vefik paşa gibi birkaç muharrir ve müellifin ya. allarile Türk milliyeti hakkında cüzi bir fikri faaliyet uyandırdıkları görül. dü. Zemin ve zaman bir derece müsajd olduğu halde bu faaliyet Abdülhamid devrine kadar genişlemedi. Abdülha. mid zamanında ise Türk milliyetper. verliği fikirleri daha kuvvetli islâm ittihadı fikirlerile karıştı. Bu arada bir de Rusyada bazi Türk münevverle. rinde uyanan Turancılık «Türk itti. hadı, fikirleri Osmanlı Türk matbuatı ufkunda da akislerile belirmeğe başla. dı. Meşrutiyet milliyet cereyanını işte bu şekil ve derecede bulmuştu, İttihad. ve Terakki cemiyeti devletin anmak | Türk milletine istinad ile yaşadığını takdir ile beraber iptidaları Türk mil. letine diğer unsurlara nisbetle üstün bir vaziyet vermeğe çalışmaktan uzak durdu. Türkün gayrı unsurların Osmanlılık nâmınâ hiç bir fedakârlık ihtiyar et- mek niyetinde olmadıkları tahakkuk eyledikten ve Osmanlılık idealinin bir realite olamıyacağına tamamile kana» at hasıl eyledikten sonradır ki, İtti- had ve Terakki cemiyeti de İslâm itti. hadı, Turancılık meyilleri arasında devletin asli rüknünde milli cereyanın kuvvetlenmesine ehemmiyet vermek ihtiyacını hissetti, Bu cereyan Türk unsurunun lehine idi; fakat diğer un- surların aleyhine sevk olunmıyacak- tı. Ancak diğer unsurlar Osmanlı dev- letinde sözde hâkim vaziyetinde bulu- nan Türklerin bu suretle teressüm ve tezahür etmeğe başlayan milli his ve idraklerinde kendileri için büyük teh. like ve zarar gördüler. Onlar her hususta terakki ederken, istiklâl veya Balkanlarda hemirkla- rının kurdukları devletlere iltihak ha- zırlıklarında bulunurken Türklerin milliyet sahasında uykusunda devam etmesini istiyorlardı. Türklerin bu in- tibah ve teyakkuzu idi ki onları bü. yük ve mürettep yaygaralara sevkedi- yordu. Türkün gayri cemaatlerin Jön Türk» lerin ademi merkeziyet emellerini tat- min etmediklen manada mutlakıyet ve istibdad devrinde yapılmasına cesaret edilemiyen birşeyi yapmağa kalkıştık- ları, ırki grupların müktesep hak ve imtiyazlarını lâğv ve feshetmek iste- dikleri ileri sürülerek heyecanlar uyan» dırılıyordu. Bu iddialara göre fermanlarla tas- dik, Avrupa hükümetleri tarafından tekeffül edilmiş ve hıristiyan milletler için dillerini, itikadlarını, varlıkldrını muhafazaya medar olmuş bulunan bu hak ve imtiyazlara dokunmakla «Türk. lüğe temsil» siyaseti başlıyacaktı. Ma» kedonyada muhacir iskânı bu temsil siyasetinin ilk safhası idi. Hükümet siyasi ademi merkeziyet cereyanının kuvvetlenmesine çalışan milli siyasi klüplerin devamında teh» like görerek bunlara karşı sistematik bir mücadeleye koyuldu. Mebusan meclisi bu klüplerin kapatılmasını ka, nun İle kabul etti, Milli siyasi klüplerin mevcudiyeti bu suretle bitti; amma gizli mücadele yani komitecilik yeniden baş gösterdi. Bulgar ilhtilâl dahili teşkilâtı Bul gar komitelerinin idaresini eskisi gibi ele aldı, Çete reislerinin eski arkadaş- larile birleşerek dağa çıkmalarile Ma- kedonyada komitecilik olanca dehşe- tile yeniden başladı. Hükümet bir çeteler Kanunu neşrey« lemişti. Bu kanun komitecilerin hare. ketlerinden köy ihtiyar heyetlerini, ef- radından birinin komiteciliğe sülük! ile bir aileyi, komitelere yataklıktan bütün bir köy halkını mesul tutuyor. du. Ancak bu kanunun ihtiva ettiği şid- detle tatbikine imkân bulunamıyordu. Bulgar köylerinde silâh toplanmağa da teşebbüs edildi. Bu da çok şikâyet- lere meydan açtı. (Bu silâh toplama teşebbüsü ne va. kıt vaki olmuşsa neticesiz kalmıştır; daima göz boyama kabilinden bir ha. Teket olmuştur. 1903 de Strumca kaymakamlığında bulunduğum sırada ciheti askeriyece verilen emir üzetine Bulgarlardan si- lâh toplanmasına tevessül edilmişti. Hergün toplanılan silâh ve fişekleri telgrafla vilâyet makamına bildiriyor. dum, Vali Hasan Fehmi paşa göste. rilen gayrete karşı takdirler beyan eği- yordu. Bu teşebbüsten tahaddüs edecek şi- küyetleri kati olarak kestirdiğim için vilâyetin bu takdirlerine karşı (Silâh toplama meselesinden dolayı ne mem. duhiyet, ne de makduhiyet istemedi. gimi) cevaben bildirmiştim. Bulgarların şikâyetleri sefaretlere aksedince yapıldığı iddia olunan ta- addiler hakkında tahkikat icrasına hükümetçe komisyonlar memur edil. işti,

Bu sayıdan diğer sayfalar: