29 Ocak 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

29 Ocak 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

29 KAnunusani 1940 | Köylerimiz ve köylülerimiz Belediye reis muavini B. Rifat Yenal William Powel 20 yaşında bir dans kızile evlendi En sadık erkek addedilen Powelin bu izdivacı büyük dedikodulara sebep oldu Yeni izdivacın bir kurbanı banı Mickey Rooney William Powel Son günler zarfında Hollivutun en mühim hadisesi tanınmış sinema ar- Üsüerinden William Powel'in, Diana Lewis isminde çok genç ve çok güzel bir stle evlenmesidir. B hadise yal- Viz Hollivatta deği, bütün Amerika- da, hattâ bütün dünyada btyük dedi- Kködulara sebep olm z William Powel şimdi 48 yaşındadır. Bundan evvel iki defa evlenmiştir. İlk kansi Eileen Wilson adında bir Jean Harlow artist İdi. Sekiz sene evvel bundan ay- > rilmiş ve güzelliği ile nazarı dikketi celbederi Carole Lombard ile evlen- mişli, O zaman Powel 40 yaşında ol- duğu hülde Carole 23 yaşında idi. Fa- kat henüz kendisine bir mevki yapa- mamıştı. Bu izdivaç uzun sürmemiş, iki sene sonra karı koca ayrılmışlar. dır. Şimdi Carole Lombard, Gable'nin karısıdır. Willam Powel, Caröle'den ayrıldık- Clark tan sonra Jean Harlow ile düşüp kalk. mağa başlamıştır. Holliyutta plâtin saç ve dolgunca vücud modasını çıkaran Jean Harlow © zamanlar en çok nazarı dikkati delbeden artistlerden biri idi. Kendi- sine mahsus bir güzelliği vardı, Powel bu artisti görür görmez âşık olmuş- tur. Carole Lombard'dan ayrılmasın- da bu aşkın büyük tesir yaptığını söylerler. O zaman Powel 42, Jean Harlow 23 yaşında idi. İki sevdalı evlenmeğe karat verdik- leri rada Harlow birdenbire hasta- Yanarak ölmüştür. Bu ölüm Powel'i müthiş bir yese düşürmüştür. Artist yemiyor, içmiyor, çalışamıyordu. Ay- Jarca şiddetli sinir buhranları geçirdi, evinden çıkmadı. Bir parça sükün bu- larak doktorların tavsiyesi üzerine seyahate çıktığı zamanlar görenler kendisini tanıyamamışlardır. O şık, daima terütaze duran artist birden- bire çökmüş, ihtiyarlamıştı. Powel Amerikadan Avrupaya geldi. Kendisini tanıttırmıyarak muhtelif memleketlerde aylarca münzevi bir hayat yaşadı. Nihayet bir parça sü- kün buldu ve Amerikaya döndü, tek- rar çalışmağa başladı. Fakat hiç bir tarafa çıkmıyor, biç bir eğlence yeri- ne gitmiyordu. Herkes: «Ne sadık bir erkek, n& kuvvetli bir aşki...» diyordu. Willlam Powel'in bu sadakati, bil hassa kadınlar tarafından çok takdir ediliyordu. Bütün kadınlar onu misal olarak gösteriyorlardı. Carole lom- bard'ı görünce Ilk karısını bırakması, sonra Jean Harlow ile tanışır tanış- maz Carole'den ayrılması bir zaman- lar epeyce dedikodulara sebep olmuş- tu, Fakat son aşkına gösterdiği sada- “kat evvelce yapılan bütün tarizleri unutturmuştur. Herkes Oba İdata insanların fevkin- uz bi gibi büyük bir hür. -e 4 geo » edenbire Powel'in Diana Lewis dans kıyafetinde | le evlendiği şayi olmuştur. İptida bu habere inanılmamişlır. Fakat habe- rin doğru olduğu anlaşılınca çeneler | Mickey Ronney açılmış, dedikodular başlamıştır. Villiam Powel'i bir kahraman gibi gösteren kadınlar kocalarına: hepiniz böy- | . Zavallı Jean Harlow... bâşı- ru kaldirsada bu hali görse acaba ns der ,.. diye çıkışmağa başlamışlardır. Bir aşk kahramanı vaziyetinde or- taya çıktıktan sonra 48 yaşında iken 20 yaşında bir dans Kız! evlenmek pek kolay mazur gösterilir bir şey de- ğildir. Bunun için erkekler verecek cevap bulamıyorlar. Yeni izdivaç şu suretle olmuştur: Villiam Powel, Eddie Cantor'ün çe- virdiği bir filimde küçük bir rol y& pan Diara' Lewis'i stüdyoda görmüş ve görür görmez kendisine Aşık ol. | muştur. Powel derhal kıza izdivaç tek- Mf etmiş, nikâhları Holliyut civarın- da Nevada'da yapılmıştır. lenmesini gizli tuttuğu halde gazele- ciler derhâl haber almışlar ve nikâh merasiminde bulunmuşlardır. Powel Koyü kurşuni bir elbise, gelin çiçek- lerle işlenmiş beyâz bir elbise ile bele- diye dairesine gelmişlerdi Bu izdivaç yalnız dedikodulara $6- bep olmakla kalmamış, küçük bir ar- tisti de çok müteessir etmiştir. Bu ar- tist Mickey Roony'dir. Ekser filim. lerde seyrettiğimiz çilli yüzlü Mickey, şimdi Amerikada en çok rağbet gö- ren sanatkârdir. Bütün büyük artist- leri ve Deana Durbin'i gölgede bi- rakmıştır. Onun filimleri diğer bütün artistlerinkinden fazla hasılat yap- maktadır. Henüz 16 yaşında olan bu pek genç artist, Diana Lewis'in güzelliğine hay- ran olmuştu. İlk gençlik ateşile kim- İ bilir ne hayaller kuruyordu. Dlana'- nın oPwel ile evlenmesi Mickey için ağır bir darbe olmuştur. Nevyorktaki Metropoliten operasının muganniyelerinden Grace Moore yeni bir filim çevirmiştir. Bu filimde beş erkek rolünü Melvyn Douglas yap- maktadır, Yukarıda bu filimden bir sahne görünüyor. Powel ev- | vermek suretile Halkevinde istifadeli B, Rifat Yenal ve Belediye reis muavini B. Rifat Yenal, | çok kıymetli iderecilerimizdendir. U- zun müddet kaymakamlıklarda bulun- Anadolunun birçok yerlerinde yüzle rce ki tetkik etmiş, köylünün derdi ile yakından alâkadar olınuştur. B. Rifat Yenahn köylerimiz ve köy- lülerimiz hakkındaki esasli tetkiklerini mazorı dikkate alan Eminönü Halkevi kendisine müracnatla bu mevzu etrafın- | da bir konferans vermesini istemiştir. B. Rifatın geçen akşam Halkevinde bü- yük bir alâka ile dinlenen bü konferan- sini bulâseten kaydediyoruz: — Köy ve köyeülük Bunun ilmi, hukuki arfahatını huzurunuzda arzet mek mevkiinde değilim. Yalnız vazifem dolayısile köyde çok yaşadım, köylü ile bemderd oldum. Bu itibarle köy kanu- nunun tatbiksünda ve köy işlerinde edindiğim makimatı szzedeceğim. Maru zatım, âyeler süsilesinden ibaret ola- caktır. Derebeylik ve Meşrutiyet idareleri za- maânlarile 240 senesinde mevkii meriye- te giren kanundeki köy ve köylünün çok kuvvetli telâkkilere tabi olduğunu görüyoruz. derebeylik devrinde yaşayan o bir sımıftı. b iyetinde ve| ilde çalışıyorlar Tanzimat “devresinde de köylüyü | kurtarmak cüretini gösteremediler, Ce- saret demiyorum, çünkü cesareti de cü- ret telâkki ediyorlardı, Meşrutiyet devri de köylü bakımından tereddütlerle geçti O devirde âşar vardı, Fethiye kayma kamı bulunduğum sırada Muğla vilâye- tinde mevcut Mihrişah Valde sultan vakfına ait çifliklerden bir tanesi için- deki köylerde yaşayan köylüler m yılını çalışarak geçirir. Bu çalışkan küt: | mahsulün yarısını çiflik kten sonra elinde kalan | yYansından da umum mahsulün öşrünü | köylü elinde. yalnız tte bir hububat kalırdı. Şu halı n öşrünü veren köylü, me dörtte birini elde etmek için dört defa kazanmağa mecburdu. Bu devirden sonra ancak cümhuri- | yet, köyü ve köylüyü tarif etmiştir.» B. Rifat Yenal bundan sonra 340 se- mesinde meşredilen . köy kanunundan bahsetmiş ve bu kanunun muhteviyatı- na göre nüfusu iki binden aşağı olan yerlerin köy-olarak kabul edildiğini te- bariz ettirmiştir B. Rifat, bundan sonra köyü, teşkilâtı esnsiye kanununa göre şehir, kasaba ve | köylerin hükmi şahsiyeti haiz oldukları" mı ve bu suretle köylünün halk idaresine | intibakından en bariz vasfın «hakkı kazaz | ya sahip olmasile tecelli ettiğini ve köy- lünün kendi kendini idare etmek, bütçe- sini yapmak hakkına melik olduğunu anlatmıştır. B. Rifat Yenal, sözünü kanunun tat- b evvelki devre intikal ettirerek , dedi ki: Köyü eskiden yalnız muhtar idare ederdi. Köye muhtar olanlar, yalnız kö- yün en âciz adamları ve ayni zamanda köy ağasının âleti idi. Her köyde bir ağa bulunur, ensesi tokata mütehammil olan muhter, ağa mın tam bir bendesi idi. Heyeti ihti ye de, köye gelen misafirleri ağırlamak, köye gelecek belâlara, köylü hesabına, mukavemet etmek vazifesile mükellefti. Köy kanunu meriyete girince «hakkı kaza> ya malik olarak hâkim sıfat ve sâ- Mhiyetini iktisap eden muhtarlık ehem- | miyetli bir mevki aldı, Köy ağaları ev- velce bendelerini muhtar yaptırmışlar- dı. Kanundan sonra bizzat kendileri muhtar olmak sevdasına kapıldılar. Bu Bibarla intihap mücadeleleri şiddetlendi; | köy ağası, tegallübünü yaşatmak ve kanma | | yolile tegallübüne devam etmek gayesile kanundan istifade etmek istedi ve dai- ma mevki almağa çalıştı. Fakat muh- tar olmak istiyen ağaların ovaziyetleri araştırıldı, bunların mahkömiyet | vazi- yetleri çıktı, Çünkü ağa olmak için yal- hez servet ve namus sahibi olmak şart değildi, adam öldürmek, başkasının ma- İni gasb ve garet etmek suretile de ağa olanların mahkömüyeti s#abıkaları mey- dana çıkınca beniz mahkümiyeti ol mayan oğullarını muhtar yaptınmak is- tediler. Bu arzu üzerine birçok entrika. lar dönmeğe başladı, hatta kanunt yaş- ta olmayan bu çocukların muhtar ola- inin istediği bir konferans verdi konferansını dinliyenler bilmesi için ( tashihi sinler bile , tesbit edildi. Memleketimizde 42 nunun dajtei tatbikine o dalil e bin köyde mütegallibe oğulları mul: lık mevkiine geçmek istediler bunlar, iş başına geçelerse «hakkı kaza? ya sahip olecaklardı.> B. Rifat bundan sonra eski köylerin vaziyetini tasvir ederek binbir mahru- imiyet içinde kıvranan köylünün ancâk Kurban bayramlarında et yüzü gördü- güne işaret etti ve köy kanununun bikinden sonra eski köy ağasının lübünü yaşatabilmesi için baş vurduğu garelere temas ederek dedi ki — Tegallübünü yaşatamıyacağ kıyan mütcenllibe, bu defn üzss zek bin köyden ka İsril sikı mtinaseh tin tütün, buğday mıntakaların. sirlerin bunlar,, köydeki mutavassıtları oldular ve köylünün mahsulünü, meselâ tütününü 20 kuruşu toplayarak, seksen, yüz kuruşa sattılar. Bu feci vaziyete, kooperatifler, borsalar vesair teşekküller mani oldu. Bununla beraber köylerde gallüpter eser kalmamış değildir. hâlâ kendisini idare edenin hüsni ne kani değildir. O, kendisini al ağ“ na inanır. Bazı arkadaşlarımız da köyü idare etmek için mutlaka köyün en wü- nevverini elde edip hükümetin maksad- larını anlatmak lüzim olduğuna kani öle muşlardı. Bu, isabetli bir fikir olmasa gerektir. İdareci, köylü ile doğrudan doğruya ferden ten edene köye, k yanaşmanin sırrını elde etmiş eski ta- olur» B. Rifat Yenal, bundan sonra köylü İ yü ve köy iktisadi hayatını darbeleyen ananevi bir derdi teşrih ederek dedi ki: — Geçirdiğimiz - inkılâp safhalarına rağmen köylerde hâlâ «Gezi sofraları> yani misafir sofraları vardır. Memleke- timizdeki 42 bin köy, yaz, kış her gün köye- gelen misafirleri ağırlamakla meş- guldür. Bu ağırlamak külfeti köyde her gün bir eve tahmil edilir. Köye gelin misafire sabah, öğle, akşam verilen ye- mek günde iki lira tuttuğuna gi her ayda -tannı misafirini ağırlamak h 60 lira sarfediyor demektir. Bunu 30 liradan farzedersek ayda |,260,000 Jirayı, senede de on beş milyon lirayı tecavüz eder. Bu sofralarda çöplenen ler, köylüye göre «tanrı misafiri; dirler. Bunlar, üç ayda, altı ayda bir köye uğ- rar, günlerce kalırlar. Bunların bazıları, muhtelif ceramden mahküm, mazsun serserilerdir.» Belediye reis muavini, bunu müteskip yeni köy kanunu mucibince muhtara ve- rilen (hakkı kaza) ya tekrar avdet etmiş, on liraya kadar alacak davi nda muhtarın kaza hakkına malik olarak hüküm verdiğini, kanunda azami bad- di tayin edilmiyerek elli liradan yukarı olan ihtilâflarda da muhtarın «tabki usulüne müracaatte salâhiyeti olduğunu anlattıktan sonra sözlerine şu suretle de- vam etti: — Köylerde okür, yazar muhtar bul mak güçtür. Bu vaziyette olan muhtar- ların «bakkı kaza» yı istimal ederek ve- reeckleri hükümlerde de bittabi leri meşküktür. Bu itibari iylü, Bu gibi ihtilâflarda muhtardan iii hate ta on liralık ihtilâflar için bile malike İ meye gider. Bon zamanlarda bazı sakat fikirler ileri sürüldü: Muhtar, ehliyet sahibi ol- İ mak için müntehip değil, mansup olma- hıdır; dendi. Bu fikir, halkçılık esarına müstenit olan teşkilâtı esasiye kanunu- nün ruhuna muhalif ve tamamile de sa- kattır.3 B. Rifat, bu mahzurun kalkması için köy ktiplikleri ihdas edildiğini, ancak bunların da tahsil seviyeleri mahdut ol- duğu için arzu edildiği derecede müs- bet netice alınmadığını söyledi ve köy kâtipliğinin bir meslek ve sanat şekline iHrağı kendilerinden istifade edileceğinden bahsederek ( «köylerdeki salma» bahsine geçti: — Köylünün başında bir salma derdi vardır. Bina vergisi, mektep vergisi ves ren köylünün başında bir de salma var- dır» alinde (Devam 10 uncu sahifede)

Bu sayıdan diğer sayfalar: