30 Ocak 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

30 Ocak 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a ei Yeni zelzeleler Niksarda bir iki ev yıkıldı, insanca Zayiat yoktur yıkılmış, insanca zaylat yoktur. Erbaa 20 (A.A.) — Dün sabah Erbaada 6 saniye süren çok şiddetli bir zelzele olmuş- tur. Fakat, zayiat yoktur. Gümüşane 29 (A A.) — Dün gece Gümü- gantde hafif bir zeleele olmuştar. Hasar yoktur, Amasya 29 (A.A.) — Son 24 sani zarfında Amasyada muhtelif saatlerde & defa yer sarsıntısı hissedilmiştir. Hasar yoktur. Teberrüat umumi yekünu 3,337,770 lira Ankara 29 — Zelzele felâketzedelerine yardım için memleketin her tarafından para, yiyecek ve giyecek beborrüatina de- vam olunmaktadır. Dün akşama kadar Kırlay merkezine yatınlan pars 207,988 Ura 81 kuruştur. 24 numaralı liste muhte- viyatı olan 3,129,782 lira 23 kuruşla umu- mi yekün 3.337.770 lira 84 kuruşa baliğ olmuş demektir. Erbaada zarar ve ziyan 2 milyon lirayı buluyor Erbaa (Akşam) — Erbaa kasabasile köylerinin maddi zararı 2 milyon lirayı geçmektedir. Kasaba ve köylerde tütün zayiatı 215 bin kiloyu bulmuştur ki re- ea yüzde onu zıyaya uğramış de- Havalar değişti. Eski şiddetinde 80- ğuk la beraber her gün iki üç defa zelzele olmaktadır. Merkez ve köylerde enkaz kaldırma işleri hizla devam etmektedir. İstanbul- dan gelen mütehassıs 5 itfaiyenin neza- reti altımda 3 ekip teşekkül ettirilmiş. bunlar yıkılmış binaların enkazlarını kal- dırmak, yıkılma tehlikesi gösteren bina- lan yıkmak, caddeleri açmak için hum» malı bir faaliyet içindedir. İaşe ve iskân işleri yoluna girmiştir. Kızılay, felâketzedelere sıcak şorba ver diği gibi, şeker, çak, zeytin, peynir, bul- gur, sabun gibi lüzumlu maddeleri de si etmektedir. Kızılay idere heyetin- den başkan Cemal Varol, doktor Ahmed Baray, doktor Hület Çoruh büyük bize metler ifa etmişlerdir. Demokrasilerin ahlâki esaleti (Baştarafı 1 inci sahifede) hattâ başlı başına hiç bir cemiyetin ne İcadı ne de malıdır. Demokrasi, in- Sanlık tarihinin doğurduğu müşterek bir mefhumdur, sadece medeniyetin malıdır. Bunun için de hassaten ah- lâkidir, Demokrasinin yerine geçmek iddi- asnda bulunan moda rejimler ise, ya ferdi düşüncelerin mahsulüdür, “yahut bazı muayyen cemiyetlerin, mu&yyen devrelerinde hususi şartlar- dan çıknış muvakkat çarelerdir. Bun- dan dolayı ahlâki vasıfları geçici ve değişici bir yaldız cilâdır. Komünist liğin de, faşist yahud naziliğin de insanlık tefekkür ve ahlâk tarihinde, geriye doğru derin izleri vardır. Zira bu rejimlerin felsefesi ferdi, hüsusl, yani hodbindir. Ortaya attıkları si- yasi, içtimai naslar, akideler, kaideler suni ve sahtedir. Zamanın icaplarına göre döner, kendi kendini inkâr eder; bazan beynelmilelei bazan ırkçı kesi- dir, işlerine gelince sulhçü, gelmezse emperiyalist olur. Bu harp, demokrasi ahlâkının sağ- lamlığı kadar asllliğini ispat etti: Hiç değişmeyen, hak ve hürriyet na- mına cidale atılan bir ahlâk, Onun muarızı ve münekkidi geçinen türedi “doktrinlerin de iflâsmı kaydetti: Hak- ka, hürriyete, istiklâle riayet etme- yen, kanlı hodbin menfaat sistemle. ri.., Necmeddin Sadak | Patrol hakkında Rautor ajansanın bir tebliği (Baştarafı 1 inci sahifede) ziyareti ile alâkadar görünüyor. —ORo- manya bundan birkaç gün evvel akde- dilen iktisadi bir anlaşma ile Almanya- ya günde 6,000 ton petrol vermeği ta- ahbhüt etmiştir. Halbuki şimdiye Okadar Romanya, günde ancak dört bin ton petrol veri- yordu. İtalya, 22 mayıs tarihli paktın hükümleri mucibince bu mesele hakkın- da bir istişare yapılması için derhal Ber- linde bir teşebbüste bulunmuştur, Dok- tor Clodius bu teşebbüs neticesi olarak mı Romaya geliyor? Mumaileyh Rumen petrolleri hakkinda Alman noktai na- zarını İtalyaya en iyi izah edebilecek ve Rumen petrollerinin başlıca müşteri- si olan İtalyanın muhtemel mütalâa ve itirazlarını dinleyecek bir vaziyettedir . Romanyanın 938 senesinde ihracatı 4,35 milyon tondur. Geçen sene Rümen petrol ihracatı 6 milyon istihsa- lâta mukabil 4 milyon tondan ibaretti, Romanyanın petrol ihrac ettiği başlıca memleketler şunlardır: Memleket 1938 tonajı 1939 tonajı Almanya (Avusturya, (o 999447 1200000 Çekoslovakya dahil) italya 565535 650,000 İngiltere 572010 O 500,000 Fransa 330,280 250,000 Macaristan 198,076 180,000 Belçika 120,089 170.000 Yugoalavya 143,156 150,000 Diğer memleketler 1564044 1,050,000 Şimdi Almanya, Romanyadan şu iki talepte bulunuyor: I — Geçen sene akdedilen Alman - Rumen ticaret itilâfında (zikredildiği veçhile senede bir buçuk milyon ton petrol almak. 2 — Bam Rumen tasfiyehanelerini ve bilhassa Petrol Block tasfiyehanesini Galiçya ve belki de Kafkas petrollerini tasliye etmek için kendisine tahsis et- mek. Tuzak içinde Tuzak | 'Tefrika No, 50 Nekleden : (Vâ - Nü) Müşterilerin bir çoğu da çinko tez- gübin başında ayakta çakıştırıyordu. Bir gürültü, bir duman. Bu meyhanede bilhassa iki ahbap vardı ki hepsinden daha biçkındı. Genç kız içeri girince birbirlerini dir- #eklerile dürttüler. Ağız, burun işa. reti yaparak komiklikler yaptılar, — Ne parça be! — Bir içim su, ulan! Zavallı Şermin, meyhanede bir iki adım attıktan sonra, daha fazla iler. liyemedi. Kime hitap edeceğini bile- miyordu. Mintanmın kollarını sıvamış, c&- ketsiz, iri yarı, boğa biçimi bir oğlan Şermine yaklaştı: — Ne istiyorsunuz? - diye sordu. — Saat geç. Her yer kapandı... Biraz ekmek alacağım... Hasta için... Sizde varsa bana satınız... Hem, me ze İçin yumurtalarınız, peyniriniz falan da olduğunu gördüm... Onlar. dan da birsz veriniz. — Paket mi yapılacak? — Evet. — Pekâlâ küçük hanım, Garson hem iş görüyor, hem de bu “e ei aim ddd mizin ie b dim kıza hayretle, hayranlıkla bakıyordu. Burüya arasıra başka kadınlar da gelirler, mermer masaların başında hovardalarla oturup çakıştırırlardı. Fakat o, hiç birine benzemiyordu. Meyhanecinin oğlu, büyük bir te halükle, istenenlerin hepsini paket halinde sardı, sârmaladı. On tane hazırlop yumurtayı, bir kilo ekmeği, yüz dirhem peyniri hazırladı. — Kaça? — Yetmiş beş kuruş. Cebinden acemice bir hareketle beşlik liraları çıkardı. İçinden bir ta- nesini uzattı. Bu tomar, deminki iki ahbap çavuşun dikkatini celbetti. Garson bunların hırslı hırslı bakış- tıklarını görerek hüince bir nazarla onları yıldırımlar gibi yerlerinde dur. durdu. Ayni zamanda, genç kıza, gayet yavaş bir sesle sordu: — Nereye gidiyorsunuz? Uzağa mı? — Hayır, pek değil, — Çabuk!... Koşa koşa gidiniz... mi Türkiye Radyodifüzyon Postaları ve 317 metre kısa dalga gün yapılmakta olan ecnebi İranca Baat 1209 Sant 1739 Arapça » 145 » m4 Elence » M4 » 1845 Fransızca » 4 » 310 Bulgarca » ii » 1430 SALI 30/1/040 TÜRKİYE SAATİLE 1230 Program ve memleket saat ayarı, 1235 Ajans ve meteoroloji haberleri, 12.50 Türk müziği: Çalanlar: Vecihe, Fahire Per- san, Rfik Fersan, Okuyan: Muzaffer İlkar, 1- Arif bey - Nihavent şarkı; (Benim gön- Tüm kaldı sende), 2- Faruk Arifi - Nihavent mirin içinde vurdular beni), 6- Veelhe: Ka- nun taksimi, 7- Sadettin Kaynak - Neveser şarkı: (Hicranla harap oldu da), 8- Osman Nihat - Nihavent şarkı: (Yine aşkı bana dudağınla sun), 9- Nihavent şarkı: (Kız sen geldin Çerkeşden), 10- Saz semaisi, 1330- 14 Müzik: Karışık hafif müzik (Pİ) 18 Programı ve memleket saat ayarı, 18.05 Müzik: Cazband (PL), 1840 Konuşma: (Çif- çinin saati), 18,55 Serbes saat, 19,10 Mem- Jeket sant oyarı, ajans ve meteoroloji ha- berleri, 1030 Türk müziği: Klâsik prog- ram, Hasi Arif beyin hatırasını tâziz için mâörbumun eserlerinden mürekkep prog- rom, Ankara radyosu küme ses ve saz heye- ti, idare eden: Msut Cemil, 20,15 Konuşma (İktisat saati), 20,30 Türk müziği; Fasu he- yeti, 21,15 Konser takdimi: Halil Bedli Yö- netken, Müzik: Radyo orkestrası (Şef: Dr, E. Praetorlus), 1- J, Brahms: Akademik tö- Yen uverlürü, 2- A, Dvorak: İkinci senfo- ni, re minör, 22.15 Memleket saat ayan, Ajans haberleri, ziraat, esham - tahvilât, kambiyo - nukud borsası (flat), 2235 Mü- zik: Cazband (PL), 2025-2340 Yarınki program ve Kapanış, . 109 Pezota 100 Zioti — 100 Pongo 405 160 Ley 01 100 Dinar 3.025 100 Yen 3004 100 Isveç Pr. 310018 100 Ruble — Kız mektepleri voleybol Ig heyetinden: 31/1/10M0 çarşamba günü yapılacak voley- bol maçları: Saha Komiseri: Şehime Öz- demir, Boğaziçi L, — Cümhuriyet L, Saat 15 ha kem: A. Kunter, İnönü L. - İski) 1. saat 1530, hakem: A. Kunter, Çamlıca L « Erenköy L. saat 16, hakem A, Kunter, İninal sekel lala * Beden Terbiyesi İstarıbul Bölgesi baş- kanlığından: Beden Terbiyesi Eğitmen kursundan mezun ve muhtelif bölgelere tayin olunan Eğitmenlerin harcirah ve ay- lıkları gelmiştir. Bir an evvel Bölge mer- kezine müracaatları lüzumu tebliğ olunur. çikarak etrafı tedkik etti, Zavallı ki- gın gittiği istikameti kestirdi. Boğa boyunlu garson ona yaklaşıp ihtar makamında: — Ahbap!... Şayet bu kızın başına bir kaza gelirse kimin getirdiğini bi- len var... Haberin olsun... Zayallının evinde ekmek yokmuş da onun için Öbür serseri, tezhâhın Gzerine bir yumruk indirip bardakları, çanakları şangırdattı. Korkunç bir nazarla bakıp dehşet- U fakat kısık bir sesle; — Ulan kârata... - dedi. -Sen bi zim işimize ne kârışıyorsun?... Hem insanın karşısına sermayesiz ticaret Çikârsa mırın kırın eder mi?.. El bette yapacağımızı yaparız. — Gözünü açi... Hapishaneyi boy- larsın, — Polise mi haber verirsin, — Yahut kendim temizlerim senil gecenin bu rutubetli saatinde ve al dığı telkin altında hafifce titriyordu. Ana yollardan mümkün mertebe ay- nlmamağa çabalıyordu. İki ahbap çavuşlardan biri sokağa Tefrika No. 38 İSLÂM TARİHİNDE Türk kahramanları Yazan: İskender Fahreddin Şeyh Said Ayşenin sevincini görünce Tahiri öldürtmekten vazgeçmişti, onu nasıl cezalandıracağını kendi de bilmiyordu Maryana buradan kurtulmak için Tahir- le anlaşmaktan daha iyi bir fırsat bula- mazdı, Ertesi gün oTahirin yanına gitti: — Sırtında çok çürük var. — Ne kadar dayak yediğimi sırtımdaki berelerden anlıyabilirşin! — Neden inad ediyorsun? Şeyhi bir ta- kim plânlarla, kandırıp buradan kurtulma- hin yolunu arasan olmaz mı? — Ben yalan söyliyemem.. — Casuslar herşeye kalanırlar. Eğer bu- ralara bir iş görmek için geldinse, vazife. ni yapınıyorsun demektir! Tahir, genç kadının gözünün içine baktı; — Sen kimsin? — Halifenin gözdesi Maryans... — Burada ne işin var? — Ben de senin gibi buralarda dolaşır- ken, Şeyh Saldin adamlarının eline düş- tüm. — Kadınlar kocalarını değiştirrek her yerde rahat yaşıyabililer. Dün halifenin gözdesi idin. Bugün de Şeyh Saldin, Fakat ben bir erkeğim. Senin yaptığını yapa- mam, — Şimdi iş değişti. Sen kadınsın... Den erkek. Bana yardım edersen, seni kaçıra- bilirim! 'Tabirin anından serin ter damlaları dö- külmeğe başladı: — Beni kaçırabilir misin? — Evet, Eğr benim dediklerimi yapar- san... — Bani aldatmıyorsan, söz veriyorum... Yapacağım. Maryana arkada duran atları göstererek: — Ben gece yarımna doğru, şu gördü- gün atların başında olacağım. Eline bir kü- çük hançer vereceğim. Bununla kendi ipini keser kurtulursun! Fakat, beni bırakıp gi- dersen, arkandan bağırırım.. Nöbetçiler kar» gılarla derhel seni öldürürler; Dedi, Tahir söz verdi: — Yemin ederim, bu iyiliğini ber saman « Buşka canımla ödemeğe hazırım, bir dile- Bin varsa söyle... Maryana etrafına vakındıktan svart, yas vaşça fısıldadı: — Şeyh Saldı öldürebilir misin? Tahir birdenbire titredi... — Bunu yapmak isterim amma. — Neden düşünüyorsun? Bütün Arabista-! mı böyle bir Asinin elinden kurtarmış ola- cakzın! — Tereddüd etmiyorum. Çok hayırlı bip İş göreeeğimden de eminim. Fakat, ben onu öldürmeğe muvaffak olabilir miyim? Bo- nim başımda nöbetçiler ve onun kapısında gözcüler dolaşıyorlar. — Ben onların hepsini uyuturum, Gece buluşmak üzere ayrıldılar. Maryana bu plânları kurarken, kamış ka- fesler içinde kükreyen aslanları dalma göz önünde bulunduruyor ve karşılaşacağı teh- Mikeleri tahmin ediyordu. O akşam şeyh Sald, Maryanâyı yemeğe ağırdı; — Ne yaptın bakalım bugün. neler konuş- tun Tahirle? Maryana şeyhe söyllyecek yalanları gün- düzden hazırlamıştı: -« 'Tahir çok esrarengiz bir adamdır, di- ye söze başladı - onun osrur sizi de alâ- kadar ediyor. Tahiri biraz yakından tanımış olsaydınız, onu öldürmek deği), sırtına bir kamçı bile vurduramazdınız. — Niçin? İçimize kadar girmek isteyen halifenin bu casusuna merhamet edecek miyim sanıyorsun? — Hayır. O, halifenin zahitlerindendir, Fakat, halifenin casuzu değildir. Tahir bu elvara hasusi bir iş için gelmiştir. Onun casuslukla alâkasi yoktur, Ve o, size bir fe- nahk yapamaz. — Nedrn yapamaz? Buna inanmak için benim ölümümü mü bkliyeceksin? — İşin iç yüzü sizin bildiğimizden tama- çivilenmişcesine yerinde kaldı. Tepe- den tımağa kadar titredi, Ah şu es nads, Allcenap hâmisinin teklifini kabul etmediğine öyle pişmandı ki... Lâkin iş işten geçmiş bulunuyordu. Başını kaldırıp bakti ve maruz kal- dığı tehlikenin azametini biranda kavradı. Kasımpaşa sırtlarnın bu kısmını gayet iyi biliyordu. Bağıtsa, çağırsa nafileydi. Kim kime!.. Sesini cesurlaştırmağa çalışarak; — Ne istiyorsunuz? » diye sordu. Külhanbeylerin büyüğü alay etti; arkadaşına dönerek: — İşitiyor musun, ahbap? « dedi, - Küçük gaco ne istediğimizi soruyor... Hmm?... Bu kadar kıyak bir kızdan ne istenir ulan?... Nah şurada bir harabe var.. kadar uzanıve- relim... Böyliyecek iki çift sözümüz Bir adım attı. Şermin geriledi. — Yaklaşmayın... Yoksa «İmdat; diye haykırırım. Serserinin keyfi arttı. — Heykırırsın da kim gelir san yorsun, enai! Öyle hızlı yürümüştü Xi, biran dü- Soyguncuların küçüğü: rup nefes almak İstedi. İşte o zaman — Madem Ki bu kadar namuslu. kulağının dibinde kısık bir ses ıslık | sun, hırçınsın, kaybedecek vaktimiz gibi öltüş | — Kımıldama. Bu emir üzerine, zavallı Şermin, mile başka türlüdür. Tahir buraya Ayşeyi öldürmek için gelmiş. Kabile reisi birdenbire şaşırdı. — Ne diyorsun Maryana? Tahir, benim biricik gözdemi neden öldürmek istiyor? a soğukkanlılığını muhafaza cdi- ci “Günü, dedi, Ayşe, Tahirin kardeşi imiş. Onu, sizin gözdeniz olarak görmeğe tahammül edemiyormuş. Eğer Ayşeyi nikâh Va olmuş olsaydınız, kendisinde böyle bir in- tikam duygusu belirmiyecekmiş. O, Ayşeyi öldürmekle kubilesinin ve gilesinin şerefli. ni korumuş olacakmış. Şeyh Said yerinde oturamadı; — Neler söylüyorsun, Maryana? Ayşe şimdiye kadar bana bir e kardeşi ol- duğundan bahse! — Belki sizden , Fakat Tahir bu sirri çok İyi biliyor: «Ben ondan ve alem- den ayrılıp Şama geldiğim zaman Ayşe üç Yarda bir çocuktu. Beni halarlayamaz» iyor. Şeyh Said şiddetle ellerini biribirine vu- rarak, cariyelerinden birine: — Ayşeye haber ver. çabuk gelsin bu- raya. Diye seslendi, Maryana bir gün evvel Ayşeden bu hi- kâyeyi dinlemişti. Ayşe, çok küşükken ken- disinin bir erkek kardeşi olduğunu, fakat büyüdükten sonra onu göremediğini Mar- yanaya söylernişti. Le, Mlaryana, bütün çizdiği plânları bu &as Üzerine hazırlamış bulunuyordu. Ayşe, Tahirin kardeşi olduğunu anlıya- eek olursa, onu her süretle himayeye Çalı- şacak ve.bu plânla muhtemel tehlikelerin hepsi önlenmiş olacaktı. Maryana bütün kurnazlığı, bütün sekâsıni bu işe bazret- psa O, her ihtimali düşünerek tedbirler aj- ia gelince, şeyh Sald sordu: — Senin bir erkek kardeşin var mıydı? — Evet, Küçükken böyle bir kardeşim ol- duğunu söylerlerdi, Fakat İyice hatırlıya- miyorum. — Tahir buraya seni ar için gel- miş.. Sen onun kardeşi imişsin Ayşenin gözlerinin 1çi güldü: — Tahir benim kardeşim mi dediniz? Fa- kat ben onu yakından bir kere bile görme- dim, -- Haniya sana benziyen tarafları da yok değil, Bakışlarınız, konuşmalarınız, hat. tâ yürüyüşünüz insana kardeş olduğunu- su hatırlatıyor. Ayşenin #safiyeti, bu dolaptaki incelikleri anlamağa maniydi. Ayşe daima zeki bir ka- dın gibi görünür, fakat, diğer cariyelerin keskin zekâları karşısında bir damla su gi- bi eriyiverdi, Şeyh Said, Ayşenin sevincini görünce, 'Tahiri öldürtmekten vaz geçti. Onu henüz ne yapacağını, nasl çezalandırıcağını ken- di de bilmiyordu. — O halde Tahir bir müddet zaviyemiz- de kalsin... dedi, * O akşam hazırlandıkları halde kaçama- dilar, Şeyh Saide o gün Medineden yeni misa» firler gelmişti. Maryana, Tahiri tekrar gördü: — İşler yolunda. Merak etme. Ancak herkes ayaktadır. Bu gece kaçmağa imkân yoktur. Esasen ölüm tehiliresi bertaraf edil- di. Şeyhin misafirleri gidinceye kadar bek- Myelim. Tahir, Maryananın fedakârlığını gördük» ge: — Bu kadar güzel ve akıllı bir kadını şeyh Said hiç bir saman elinden kaçırmak iste- mez, Ben onunla buradan kaçmağa muvaf- fak olursam, ne mutlu bana, (Arkası var) Öteki heri ileri abd, Fakat tam bu esnada, arka taraf- tan ayak sesleri duyuldu. Serserilerin elinde bıçak parıldı- yordu: — Senin cebinde para var.. ie e Haydi sökül bakalım... gi sesleri süratle yaklaşıyordu. © Serserilerin irisi başını süratle arka ya çevirdi. Bu hareket, mahvolmasına sebebi- yet verdi. Genç kız, meyhaneden çık- tıktan sonra, yandaki sokakta bir de sütçünün açık olduğunu görmüş, oradan da geçer ayek süt almıştı E- linde tuttuğu şişeyi bütün hıziyle herifin kafasina yerleştirdi. Koca seröeri sendeledi. Gözü ka- rardı. Yüzünden kanlar aktı fakat düşmedi. Küçük serseri arkadaşının imdadı- na koştu. Vaziyet hakikaten güçtü. Genç kı- zın elindeki son silâh olan şişe kirii- mişt. Şimdi artik mahvolduğunu sandı. Lâkin bu müsavatsız kavganın şekli birden bire değişiverdi. Şimşek süratile, bir delikanlı orta- ya çıkıvermişti. Kavga eden üç kişi. in arasına alıldı. Yaralı;

Bu sayıdan diğer sayfalar: