21 Mart 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

21 Mart 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

21 Mart 1940 —— — - AKŞAMDAN AKŞAMA ami “ Zülbiye,, meselesi ! Biliyorum; karilerim gözlerini hay- retle açacaklardır: —Bu da hne?.. - diyeceklerdir. - Afrodit ye sekti melih bitti; bu mü başladı? Harici meseleler pürdehşet alıp yürürken dahili kültürel hareketin pek uyuştuğunu görüyorum, Fıkracı arkadaşlarım işi hayli tavsattılar. . Nerede o Halid Fahrilerin, Nureddin Artamların çoşkunluğu?... Hepsi sek- teye uğradı. Entelektüel âlemimizde azıcık kımıldaniş olsun diye bir yep- yeni harsi davayı ortaya atmağı dü- şündüm: «Zülbiye nedir?» muamması... Ekser münevverlerimize sordum: — «Zülbiye olsa istemem!» diye bir tabir vardır. Fakat bu kelimenin ne olduğunu bilmiyoruz! - cevabını verdiler. Halkın kullandığı tabirleri tefsir. de yekta olan üstadımız Refik Halid de ayni şeyi söyledi. Matbaada herkese sordum. Bilen olmadı. Sermed Muhtar, son yazısın. da şöyle bir cümle kullanmış: «Bü- tün gün balık, balık, balık... İllâllah... Zülbiye olsa bıkılır.» İsmi geçen ar- kadaşımız ekseriyetle yazılarını ken- di getirmez, gönderir; bu sebeple onu istinlak edemedim. Ercümend Ekre- min ve Burhan Felekle Osman Ce malin de bu tabiri bilmeleri ihtimali vardır... Arkadaşlarım; -- Peki! » dediler, » Ben söyle, nedir? - Benim büyük annemin türkçesi kuv- vetliydi. Çocukluğumda ona sormuştum. «Ztiibiye yaprak dolmasının suyudur!» de- mişti, Bağyağlının mi, zeytinyağlının mı? Zeylinyağlının suyu olursa aşçı ber- di demektir. Elbet sağyağlınm.. Hani güzel yesil bir (ainfranga tabirle) ur... Alaturka damaklara göre pek ler- e nayi... Hele eski tahta yahud fil dişi kaşıklarla şöööyle alıp da hüüüp diye çektin mi bu hörpürdetişin üstüne yoktur han ( pek miş; pek hafif le- anın doymuşken de bu- urdır telâkki etmiş: «Zül- » tabiri de buradan çık- mis, Türkçeyi gayet iyi bilen diğer bir kaç aileden de zülbiyenin bu mâna- da olduğunu tahkik ettim. Ve hay- rette kaldım: Ne zengin lisan bizim- kisi yahu sahiden! Düşünün ki, sade bir tek yemi yunun tek kelimeden mürekkep kar- şılığı var. (Ama, birçok mefhumla- rı da üç kelimeyi yanyana getirerek ilade edemezmişsin ve «enterşanja- bilites kelimesini türkçede kullan mak gayretine düşermişsin; o da baş- ka...) Böylelikle, türkçe arapçanın zenginliğini gösteriyor: «Oturur vâ- ziyetteki siyah deve yavrusuna cür. dahalin derler!» gibi bir şey... İşte size zülbiye meselesi... Farkındayım, şöyle diyenler ola- cak: «Bir kelime için koca bir sütun yazı?..» Bursa muhabirimiz Rıza Ruşen çok müdekkik ve nükteli hir arkadaşımız- dır; geçen gün gazelemize uğradıy- dı. Lâf arasında: aziyasinin adedlere verdiği kıy« muharrir harflere ve kelimelere i ermelidir! - dedi, - «D» başlan ma geklide, gelişi güz m «9» yerine «3» koyuvermek İâü- iğinden farkı yoktur. Yekön birinde nasl bozulursa öbüründe de bozulur. Bir garplı muharrir kullandığı lisan âletini bü- tün gavamızile bilir. Eskiden bizde de bi- Meselâ Süleyman Nazif mu- kakkak ki türkçeye hakkile vakıftı. (Ben ilâve ediyorum! Şimdi meselâ Yahya Ke- mal, İbrahim Alâeddin, Fazıl Ahmed, Fa- ruk Nafiz ve daha birçok şair ve nasirler türkçeyi hakikfle bilirler.) Pek çok kimse tarafından meçhul n sağyağlısının Su | ŞEHİR HABERLERİ Profesör Dr. Besim Ömerin cenazesi bugün merasimle kaldırılıyor Profesörün vefatı haberi her tarafta büyük bir teessür uyandırdı Profesör dokter Besim Ömer Akalının vefatı her tarafta büyük teesslir uyandır muştır. Bütün irfan ve tb âlemi matem içindedir. Merhumun talebesi olan bugün- kü doktorların hepsi merhumun meziyetis» rinden, ilim ve irfanından bahsetmektedir. Genç doktorlar ve bugünkü tıb talebeleri de merhumun eserlerle hepsine hocalık etti- ğini söylüyorlar. Doktor Besim Ömer, başta Kızlar ve Çocuk Esirgeme Kurumu olmak üzere birçok hayır cemiyetlerinin müessislerin- dendi, Bü cemiyetler de bügün matem için- dedir, Her taraftan merhumun ailesine ta- ziye telgrafları gelmektedir. Cenaâz#, dün akşam üzeri Nümüne hasta- nesinden alınarak Ankara trenine bağlanan hususi vagona nakledilmiştir. Tren, saat TI de birçok dostlarının, Büyük Millet Mec- Mist Azalarının göz yaşları arasında hareket etmiştir. Tren bu sabah saat 8, te Hay- darpaşaya gelmiş ve cenaze, Belediye tara» fından gönderilen bir cenaze arabözile ve sraba yapurile Sirkeciye nakledilmiştir. Ce- Tatlıcının ölümü Dün akşam iki genç yakalandı Wezneçilerdeki tatlıcı dükkânında öldü- | rüldüğü mevzuu bahsedilen bu dükkün #a- hibi Abdülkadirin ölümü etrafındaki tah- Kikata #abıtaca devam edilmektedir. Abdülkadir öldürmüş olmaları ihtimali ile yakalanıp sorguya çekilen, oğlu Suphi İle önce Abdülkadirin yanında çıraklık öden Emin dün zabıta tarafından serbes bira- kılmışlardır. Bunların; Abdülkadirin ölümü gece- sinde, bulundukları diğer yerler tamamlle tesbit edildiği cihetle bu ölümde mlâkadar olumuyacakları tahakkuk etmiştir. Keza, Ab- dülkadirin dükkân komşusu olan terzi Sup- hi de sorguya çekilmiş ise de bunun da hadise ile hiç bir slükası olmadığı, yalnız Abdülikadirin şahsi ahbabı bulunduğu an- 0 da bırakılmıştır. Zabıta dün geç vakit, tatlıcı Abdülkadi- rin öldürülmesi hâğisesini kısmen aydın- atmıştır. Bu cümleden olmak üzere mü- him bir ipucu ele gi: lmiştir. Cinayetle alâkadar olduğu tahmin edilen iki genç dün akşam yakalanmıştır. Tahkikat henüz tekemmül etmediği elhetle ketum darranıl- maktadır. Du esrarlı ölüm hâdisesinin bu- gün aydınlanması beklenmektedir. Üsküdar yolları Üsküdardaki yolların inşası için hazırla nan şartnameye göre, bü yolların inşası için 411 Jiralık bir keşif yapılmıştı. Fakat talipler arasında suhur eden rekabel yü- zünden bu yollar 2991 liraya ihale edil- miştir. Bü sebeple bundan sonra münaka- saya çıkarılacak inşaatın müsali şartlarla ihalesine imkân Bulunacağı ümid ediliyor, Vilâyet ve belediye bütçelerinde tasarruf Viliyet ve Belediyenin Ziraat, Maarif, Sıhhiye ve Baylar bütçelerinin tedkiki ta- mamlanımıştır. Bu tedkikata göre bütçe- lerde geçen seneki bütçeye nazaran yüzde 15 nisbetinde bir tasarruf yapılmış ve bu #üretle bütçöde görülen açık tamamlanmış“ tır. AŞ olduğunu farkettiğim «zülbiyen üze rinde — gerçi fantezi mahiyette — sütun doldurmam çok görülmemeli. dir. Hattâ bu harp ve darp ortasın- da! Beynelmilel vaziyetler ciddileşti çe biz fıkra muharrirleri de işi büs- bütün hafif perdeye indirmek mec- | buriyetini duyuyoruz. Gerilen âsabı azıcık olsun gevşetiriz ümidile! (VA - Nü) naze buradan merhumun Cağaloğlundaki “evine götürülmüştür. Saat on bir de bura- dan kaldırılacaktır. Cenaze merasimi, muhterem profesörün memleketimizin ilim sahasındaki yüksek mevklile mütenasip bir surette yapılacak- tır. Bu hususta Ankarudan da talimat ve- rilmiştir. Cenazede asker, polis müfresesi bulunacaktır, Cenaze, Cağaloğlundan Beyazıt camisine götürülecek, cenaze namazı kılındıktan sun- ra tabut, otomobille Merkezefendi mezarli- ğına götürülerek, orada evvelce vefat eden biraderleri Azmi Ömer ve Kemsi Ömerin yanlarında ebediyete tevdi edilecektir. Mer- humun defnedileceği lâhid hazırlanmıştır. Profesörün Üniversitede uzun zamanlar devam eden profesörlüğü ve Üniversitenin ilk rektörü bulunması İtibarile, cenazenin Üniversiteden Kaldırılması arsusu göste rilmiş ise de, merasimin merhumun evin- den başlaması kararlaşlırılmıştır. Profesör Besim Ömer Akalınım ocüase Karilerimizin mektupları Çalgılı eğlence yerlerinde çalışan garsonlar Çalgılı lokantalarda çalışan biz za- wallıların şikâyetlerimizi sütunlarınıza aksrttirmenizi Evvelâ müşteriden kesilen yüzde 10 garson- luk, yok kazanç vergisi Imiş, yok bil- mem neymiş bahanesile yüzde 80 nis- betinde bizlere verilmiyor. Halbuki garsonlar müesseselerde müsecoel Ol- duklarından maliye tahakkuk şubele- rince malümdurlar, Ankarada olduğu şekilde hesapları müstakil şekilde gö- rülebilir. Ikincisi de, eğlence yerleri resmen ikide, fakat hakikatte 5 de, 8 da ka- patılıyor. Kepenkler inip müşteri içer- de kalıyor. Biz de işimizin başından Aayrılamıyoruz. Çıktıktan sonra da bir çay içecek yer bulamıyoruz. Zira çay- haneler ve pastahaneler çalgı yer- lerden önce kapatılıy Bu sefaletimizin Memlekete yüzlerce vatandaşız. Bu yüzden itirap çekiyoruz. Mehmed Pişkin Köprü motöründeki arıza tamir edildi Dün sabah, Gazi köprüsündeki bir âr- zadan dolayı Gazi ve Karaköy köprülerinin açılamadığını yazmıştık. Hâdiseye sebep, köprünün açılıp kapanmasında kullanılan motörün elekirik tertibatındaki bir ârıza- dır. Bir aralık elekteik yerine benrin kul- larılması düşünülmüş, fakat benzin verilir verilmez, banzin tertibatının da bozulduğu görülmüştür. Liman relsliğinin, Haliçten girip çıkacak gemi olmadığını da haber ver- mesi üzerine Gazi ve Karaköy köprülerinin açılmasına iüzum görülmemiştir. Kotörün elektrik tertibatı dün tamir edilmiştir. * Geçen sene Şehremininde Kadriyenlin kızı Sabahat evlerine götürerek vorla sa- baha kadar alıkoymak ve tasallut etmek- ten maznun Kârali ve Niyâzi adlarında iki kişinin muhakemeleri dün birinci ağırce- za mahkemesinde bitirilmiştir. Muhakeme neticesinde Niyazi le Kâmi- İlin, Sabahati eve götürüp zorla alıkoyduk- | ları ve Niyazinin de tasalldt ettiği sabit ol- muştur. Bunlardan Niyazinin beş sene ye- di gün hapsine, müebbeden âmme hizmete lerinden menedilmesine, Kâmllin de yaşı göz önünde tutularak Iki sene bir ay müd- detle hapse konulmasına karar verilmiş- tir. merasimi münasebetile rektörlük bugün #nat ii den itibaren Üniversiteyi tatil et- eğe karar vermiştir. Üniversite gençliği cenaze merasimine iştirak edecektir. # Türk Tıb Tarihi Kurumu Riyazetin- den: Kurumumuzun birinci reisi bulunan Prof, Besim Ömer Akalın'ı kaybettik. Türk tab tarihi üzerinde çalışan Jik Alim olarak tanıdığımız merhumün verdiği direktifler dahilinde Kurumumuzun bu sahada mesai- sine devam etmesi, ona kalbi bağlıbğımizın bir cevabı olacaktır. Her sene 19 Martta Türk Tıp Tarihi Kurumu aziz hatırası için bir toplantı yapmayı kararlaşlırmıştır. Müsssislerimizin, yerli ve ecnebi âzamızın taziyetlerini ailelerine ve Türk hekimlerine derin teessürlerimizle bildiririz 4 Türk Ginekoloji Cemiyeti Başkanlığın- dan: Cemiyetimiz âzasından saylav profe- sör Dr. Besim Ömer Akalın vefat etmiştir. Cenazesi bugün (21 Mart 1940) saat li de Cağaloğlundaki evinden kaldırılacağından, bütün âza ve meslekdaşların bu hazin tö- rene iştirak etmeleri temenni olunur Denizyollarında Suiistimal hakkında adli tahkikata başlandı Denizyolları umum müdürlüğü bilet ve yolcu servisinde bir sulistimal vukua gel- diğini yazmışlık. Denizyolları müfettişleri- nin tahkikatı dün neticelenmiştir. Müfet- tişler, yirmiye yakın kimsenin ifadesini almıştır, Ayrıca Ege ve Karadeniz acente- liklerinden de bazı malümat istenmiştir. Bulistimali yapan kimselerin bir bileti mikerreren sattıkları tâsbit edilmiştir. De- nizyollari umum müdürlüğü, ilk elde bazı memurlara işten el çektirmiştir. Bundan bir müddet evvel Karadenizdeki emaneiçilerie Denizyolları arasında ihtilâf çıktığını, acentenin bazı itirazlar İleri sü- Terek emanetçilere bilet vermek istemediği de malâmdur. Haber aldığımıza göre ema- metçiler, bü vesileden istifade ederek eski şikâyetlerini yeniden denizyolları nezdinde tekrarlıyacaklardır. Denizyolları umum müdürlüğü, dün maznunlar hakkındaki ev- rakı hazırlıyarak Cümhuriyet müddetumu- imiliğine vermiştir. İhracat Miele hızlandı İhracat hareketi yeniden hızlı p Dün takriben 300 bin Yiralik ihramlı Şap muştır. Ticaret Vekâleti, yeni vaziyetler dolayısile ihracatımızda umulmadık inki- şaflar kaydedildiğini nazarı dikkate ala- Tak İstanbul Ticâret ve sanayi odasında bazı değişiklikler yapılmasına karar vermiş- tir. Bu değişiklikler, tevsi mahiyetinde ola» caktır. Dünkü ibracat arasında İngiltere ve Fransaya tiftik, Macsristana deri, barsak. Romanyaya susam, Çekoslovakyaya porta- Kal, İtalyaya kuşyemi, keçi kılı, paçavra, Letonyaya tütün gönde! şir. | Beşiktaştaki muvakkithane kaldırılıyor Beşiklaşla Burbaros türbesi yanındaki muvakkithanenin buradan kaldırılması, mu- vakkithane arsasının da burada yapılacak parka ilâvesi kararlaştırılmıştır. Bu hu- susta Belediye ile Evkaf arasında bir an- laşma yapılmıştır. Muvakkithane — binası, sökülerek eski vaziyetine halel gelmeksizin Binanpaşa camisinin yanında münasip bir köşeye nakledilecektir. Mavakkilhanenin sökülmesine bugünlerde başlanacaktır. Lise ve orta mektepler beş gün tatil İkinel yazılı yoklamaların sonü ermesi münasebetle ortamektep ve liseler buzün- den itibaren salı günü sabahına kadar sü- ecek olan beş pünlük tatillerine başlamış. İ » İSTANBUL HAYATI Meşhur doktorlar Havanın fenalığı, soğukların deva- mı etrafında dertleşirken bahis, has- talığa intikal etti, Misafirlerden biri kayınvalidesinin müzmin mide rahat sızlığndan şikâyet etti; — Doktor tavsiyeleri, ilâçları fay- da vermiyor. Senelerdenberi hastalık devam ediyor, Diye, baş vurdukları birçok doktor ismi saydı; her birinin başka bir ilâç verdiğini fakat rahatsızlığa çare bulu- namadığını söyledi. Köşede radyo ile uğraşan şık, genç bayan alâka ile söze karıştı; — Hastayı bir defada B. Funda gösterseniz, fena olmaz sanırım, Çok meşhur bir doktordur. Hasta sahibi merakla sordu; Aman, gösterelim. Fakat, doktor B. Pundı tanımadığım için muayene. hanesini bilmiyorum. Hangi semtie acaba?... Şık bayan, bu suali garipsemiş bir tavırla gülümsiyerek: — Aman efendim, dedi. Bu kadar meşhur doktor nasıl tanınmaz, Gaze. telerde bile, doktor Fund Köprülü, di- ye sik sık ismi geçer, Kendi bilgi gururunu ve karşısında. kinin vukufsuzluğundan mütevellid kırgınlığı andırır garip bir eda ile ilâ- ve citi: — Daha geçenlerde Fransızlar bile kendisine doktorluk ünvanı verdiler, Gazeteler uzun uzun yazdılar, Fakat, efendim; bizde tuhaf bir âdet var; ara- mızdaki şühretlere ehemmiyet vermi- yoruz. tanımıyoruz onları... Hayretle biribirimize batışırken be- ride oturan çıplak başlı zat, yeleğinin göğsündeki altın kösteği parmağile oy- natarak yerinde doğruldu: — Doktor B. Ali Nihad da meşhur- dur, Gazetelerde ismini görüyorum. Hattâ göçenlerde Afrodit davasında ehlivukuf seçilmişti, Doktorun bu işle dır, Hastayı bir defa da o zata götür- seniz iyi olur. Hasta sahibi: — Fakat, dedi. Bu ikizatın da tp doktoru, yani hekim olduklar nı bilmiyorum, Benim bildiğime gö- Te sŞık bayanla çıplak baslı bay sözü kes- tiler; — Doktordurlar efendim, hem ikisi de meşhur doktordurlar. Hasta sahibi, bu iki zatın hekimlik- le alâkaları bulunmadığımı, ikisinin de edebiyat doktoru olduklarını anlatır. ken ben de kendi kendime: «Kulakla. rınız çınlasın, B. Fuad Köprülü ve B. Ali Nihad... Kapınıza otomobiller da- yanıp merdivenlere, başları, gözleri sargılı hastalar sıralanırsa hayret et- meyiniz.» dedim. Cemal Refik 'Trakyanın 6 ncı devre nalbant kursları Edirne (Akşam) — İstanbulda Selimiye. de fen tatbikat mektebinde Trakyanın al- tıncı devre nalbant kursları açıldı ve Trak- ya vilâyetlerinden seçiimiş olan genç köy nalbantiarı mahallerinden hareket ettiler, Bütün bunların masrafları Ziraat Vekâleti bütçesindendir. Şimdiye kadar umumi mü- fettişlik ve Köy bütçelerinden verilirdi. Ve yatı, yeme masrafları Ziraat Vekâletinin idi. Şimdi tamamını yeni çıkan kanun uya- rınca vekület kabul buyurmuştur. Aydında oynanılan bir piyes “Aydın (Akşam) — 7 eylül mektebi öğret- menlerinden Hüzeyin Hilmi Bayındır tarâ- fından «Bu hayat böyle geçer. adlı küçük bir piyes yazılmış, Elimi Tükel kitap ve ba m evi tarafından basılan eser rağbet gör- müştü, Bu eser mektebin dördüncü sinif ta- Jebesi tarafından Halkevi müsamere &alo- nunda oynanmış ve çok takdir edilmiştir. Bay Amcaya göre al Laköaci 5 — Medeniyet dediğin galiba kendi- | (o; Şu radyonun başına oturup şu » Gelgelelim, bu kadar uzaklardan | Dİ aldetmaktan ibüret bay Amca... düğmeyi çeviriyoruz: Amerikali. ses getiren bu âlet, karşıki evden bir i - İ | haber getiremiyor!., Tr B. A, — Elbet getiremez, o iş bar ... Bir daha çeviriyoruz: Japonyat.... ! | yanlara vergidir).

Bu sayıdan diğer sayfalar: