1 Nisan 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

1 Nisan 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKŞAM eFinpavayiai 15 senede 900 | Kapıcılar milyondan fazla yolcu taşıdılar İstanbulda tramvaylar senede vasati olarak 279 kişiyi yaralıyor, 5 kişiyi öldürüyorlar. On beş senede 4199 yaralı, 82 ölü Sokaklarda havaya değil etrafımıza bakalım İstanbuda ne kâdar tramvay var? Kaçı birinci mevki, kaçı ikinci mevki? Bensde ne kadar yolcu taşıyorlar? Şe- hirde tramvay yollarının uzunluğu kaç kilometre tutuyor? Biliyor musu- nuz? On beş senedenberi kaç tramvay çarpıştı, kaç kaza oldu, ne kadar adam ezildi, bunlardan kaçı öldü, kaçı sağ kaldı merak ettiniz mi? Yeni çıkan istitistik yıllığı bu sunllere gayet sarih cevaplar veriyor. 1924 den 1938 e ka- dar 15 senelik bir zamana aid tabloda şa malümatsar; 1924 senesinde İstanbuldaki tram- vay yollarının uzunluğu 30,700 met- re idi. 90 birinci mevki, 179 ikinci mev ki olmak üzere 269 tramvay arabası vardı, 1938 de yeni yapılanlarla tram- vay hatlarının uzunluğu 35,448 met- Teye baliğ olmuş, birinci mevki arâba- ların sayısı 99 a, ikinci mevki araba Jarın sayısı 211 e yükselmiştir. Bu izahata göre on beş sene zarfın- da İstanbulda 4748 metre tramvay yolu yapılmıştır, Birinci mevki olarak 9, ikinci mevki olarak 32 araba ilâve edilmiştir. Maamafih, meselâ 1932 se- nesinde ikinci mevki araba sayısı 220 imiş, sonra gittikçe azalarak 2ile inmiştir. Birinci mevkilerin'en fazla oldukları seneler de 1929, 1930, 1931 seneleridir. Bu senelerde 115 birinci mevki araba varmış. Bu mikdar 1938 de 99 a inmiştir. 1937 den biri de 15 tane muhtelit arâba seyrisefere çıkarılmış- tir. Tramvay arabalarının son yekünu 320 dir, Fakat mevcud tramvay arabaları- nın hepsi seyrisefere çıkarılmamakta- dır. Günde 94 birinci, 166 ikinci mev- Xi araba çalışıyor. On beş sene evvel 3 birinci, 141 ikinci mevki araba hiz- mete çıkıyordu. Bugünkü fazlalık 48 arabadır. Bir senede 73 milyon yolcu İstanbulda tramvay yolculam 1934 denberi her sene artmaktadır, 1924 senesi içinde tramvayla seyahat eden yolcü mikdarı 58 milyon 615 bindir. Bunlardan 45 milyon 200 bin kişi ikinci mevkide, 13 milyon 415 bin yolcu birinci mevkide seyahat etmiş- tir. Sonra her sene yolcu sayısı art- mıştır, 1931 de tramYay yolcularının sayısı 60 milyonu geçmiş, 1932 de 56 küsur milyona, 1933 da 54 milyona, düşmüş, 1934 de tekrar 56 milyona yükselmiş ve müteakib seneler de mü. temadiyen artarak 1938 de 73 milyon 89 bine baliğ olmuştur. Bu kadar yol- cudân birinci mevkide gidenlerin mik- dari ise 54 milyon 840 bindir, Birinci mevki yolcuları da mütemadi bir art- ma göstermektedir. 1924 den 1938 e kadar on beş sene zarfında tramvay yolcularının umumi yekünü 900 mil yonu geçmektedir. Belki de bugün bir milyarı aşmış bulunuyor, Yoldan çıkan tramvaylar Eskiden tramvayların yoldan çıkma vakaları o kadar fazla değilmiş, mese- Ii 1924 senesinde 46 araba hattan çık- mıştır. Bir sene sonra 1925 de hattan çıkma hadiseleri üç misline yüksel. miş, bu sene zarfında yolu birakan arabaların sayısı 140 1 bulmuştur. 1927 senesi yoldan çıkma kazalarının en çok olduğu senedin. Bir sene içinde 267 araba yoldan çıkmış ve bu rekor bir #aha kırılamamıştır. Müteakib senelerde yoldan çıkma vakaları yâ- vaş'yavaş azalıyor. Nihayet 1938 de 134 e iniyor, Tramvay müsademeleri Fakat tramvaylar yoldan çıkmama- ya gayret eder ve muvaffak da olur. ken müsademeler süratle artmakta- dır. 1924 de bir sene zarfında 552 ara- ba müsademe kazası yapmışken 1938 de bir sene zarfında 552 toslamıştır. 1938, tramvayların en fazla çarptıkları sö ne olarak kalıyor. Rakamların her s- ne artma vaziyeti göstermesi dikkate şayandır, Ancak 522 araba müsademe yapmış, 1987 de 936, 1038 de 973 ara- | | ba çapmıştır. On beş sene içinde mü- sademenin en &z olduğu sene 1925 senesidir. Devrilmelere gelince yalnız 1936 senesinde bir araba deyrilmiştir. Öte- ki senelere böyle bir kaza olmamıştır. Tramvaydan yaralanan ve ölenler İstatistiğin en hazin rakamları İramvaydan yaralanan ve ölenlere ald olan tablodadır. Bu İstitistiğe gö- re tramvaylar İstanbulda her sene en aşağı 200 kisiyi yaralamaktadır ve on beş senedenberi yarâlananların sâyısı bu rakamdan aşağıya düşmemiş, bilâ- kis zaman zaman yükselmiş 300 ü, 350 yi bulduğu hattâ geçtiği seneler olmuştur. Tramvayların en az insan yaraladığı sene 1927 senesidir. Bu se ne tramvaylar 203 kişinin mecruhiye- tine sebep olmuşlardır. 1924 de 280, 1925 te 245, 1926 da 229 kişi yaralanmış, bu 1928 de 303, 1929 da 326 kişi çıkmıştır. Tramvay- lar adam yaralama rekorunu 1933 da 357 adam yaralamak suretile kırmış- Târdır, Son senelere doğru kazalar pek hafif olarak azalıyor. 1937 senesi zar. finda 209, 1938 de 240 kişi tramvay. dan yaralanmıştır. On beş'sene Zar- fında tramvayların yaraladıkları, sa- kat bıraktıkları insanların yekünu 4199 kişiye baliğ olmaktadır. Demek vasati olarak senede 279 kişi ölenlere gelince 1924 den 1938 e kadar hiç bir sene yaktur ki o sene tramvay hiç ok mazsa bir vatandaşın canına kıyma- sın. Yalnız 1932 senesinde bir kişi ök müş, diğer seneler en aşağı üç kişi tramvay yüzünden hüyata veda et- miştir. Rekor 10 kişi ile 1928 senesin- dedir. 'Tramvaylar 1924 ve 1936 genelerin» de dokuz, 1930 da sekiz, 1931 de yedi, | 1925, 1935 senelerinde allı, 1937 de beş, 1928, 1933, 1938 senelerinde dört, 1927, 1929, 1934 senelerinde tç kişiyi öldürmüşlerdir. Bu on beş senelik za- man zarfında İstanbulda tramvay ka- zalan yüzünden ölenlerin sayısı 82 kişldir. Vasat! olarak senede beş Kişi bu yolda ölüyor. İstanbul gibi geniş ve fazla kalaba ik olmıyan bir şehirde, otomobil ka- zalarını da düşünürsek, tramvaylara düşen bu mikdar az değildir. Sokak- larda dikkatli yürüyelim ve havadan ziyade etrafımıza bakalım. Ş.R. Efez ve Bergamadaki eski eserler restore ediliyor Bergamada yeniden bazı eserler bulundu Bergama (Akşam) — Türkiyede fik defa bir Türk arkeoloğu tarafın. dan meydana çıkarılan eser İzmir * Ayora'sıdır. Gene ilk defa bu yerde "Türkler tarafından eski eserlerin res- torasyonu yapılmış, hafriyattada dünyada eşi bulurmıyan çok kıymetli esirler meydana çıkanimıştır. Bu hafriyat ve restorasynu yapan İzmir müzeler müdürü B. Salâhaddin Kan- tar'dir. İzmirdeki restorasyon şayanı tak- dir bir muvaffâkıyei temin edince bir taraftan Efez'deki eserlerin, diğer ; taraftan da Bergama Askilepyonun- da restorasyona başlanmış, bilhassa Askilipyondaki restor&syon çok mü- kemmel olmuştur. Burada şimdiye kadar 30 kolon yerlerine dikilmiş, bu kolonlar için mevcud 40 kaideden bir * kısmı tamir edilmiş, bir kısmı da ye- niden yapılmıştır. Kolonların 17 si başlık ve kaldele g Tile tamamdır. Bunların 14ü İyon, üçü de Korent başlıklıdır. 61 metre mermer merdiven taşı yerlerine kon- müş, 190 metre uzunluğunda granit merdiven taşı yeniden yaptırılmıştır. 20 Arşitral ve 70 saçak taşı kolonla- ra müvazi olarak hizaya getirilmiş- tir. Heykel kaidesi olan on kitabe yerlerine konmuş, 30 kolon arası plüka döşemesi yerlerine yerleştirik miştir. Bütün bu işler, ilme istinad edile- te olan ve edilecek kıymetli pek çok eserler vardır. Bunlara dair Maarif Vekâletine bir rapor gönderilmiş, tah- sisat istenmiştir. Restorasyon işi turizm noktasın dan fevkalâde ehemmiyetlidir. Ber gamadaki restorasyon işinde Berga- ma müze müdürü B. Osman Bayatlı çalışmış, İzmir müzeler müdürü de | gidip yapılan işleri tedkik etmiştir. Bergamanın bu meşhur Askilip- yonu kadim tarihin âlllere destan dört deş hastanesinden biri olan bu muazzam ve göyel eser istikbalin de en parlak bir ziyaret mahalli olacak- tır. Benyamada şimdiye kadar kan- gerli gimse görülmemiştir. Bunu Aş kilipyondaki muknddes suya, fakat eyni sama Şe sularının sü Bergama Askilipyonunda oturtulon mermer kolonlar ladığı eraziye hamledenler pek çok- tur. Öyle söylüyorlar ki Bakırçay ovalarında beslenen hayvanların yo- Kurtlarını yiyenlerde kanser görül- mezmiş, Doktorlarımız için iyi bir tedkik mevzuu. 'Bergamada Bazilika denilen Serap- yon mabedinin şimsl kısmında temel hafriyatı esnasında mozayik bir dö- şemeye Tüâslanmıştr. Kaim zaviye şeklinde yapılan sondajda kesme taş- larla yapılmış döşeme ve kapı eşiği ve önünde dört renkli tarihi bir mo- zayik, bütün güzelliğile meydana çi- karılmıştır. Kapı eşiği önünde yatan büyük mermer direğe ve diğer parça- lara bakılınca bu sahada mühim te- rhi bir binanın mevcudiyeti anlaşık maktadır. Eserin tamamen meydana çıkarılması İçin buradaki evlerin ak tına doğru hafriyatı devam ettirmek TAzımdır. Mozayik, milâddan sonra ikinci asrın sonuna alddir. Bergamanın neresine kazma vuruk. sa oradan eski ve tarihi bir eser mey- dana çıkıyor. Bütün bu eserlerin mey« 1 Nisan 1940 saltanatı Tansiyon; nasıl son senelerin birden: | bire fırlamış yürek oynatan bir icadı, vitamin; nasıl her reçeteye girmenin yo- lanu bulmuş bir devayıkül, dadaistlerle fatüristler; nasl yirminci asir sonunun #uhuri koluna çıkmış birer sanat havarisi | he kapıcılar esnafı da bizde öylece an- sz doğmuş, az zamanda salmağa başlamış birer apartıman sev- dası mahsulleridir. Eskiler pek bilmezler. Birçoklarının belki hâlâ içlerinde barınacak, başlarını sokacak, babadan, dededen kalma kı- rik dökük iki gözlü bir damcığı, bahçeli bahçesiz, küçük, mütevazi bir kulübesi, bir çatısı vardır ve muhakkak ki Alla- han en bahtiyar kulları da onlardır. Atalarımız kiracılığı ateşten gömlek diye tarif ederlermiş. Onlar ki zaman- larında apartıman diye bir acaiplik bil- mez ve kapıcılık diye insanı canından bezdiren bir kaziyye tanımazlar. Tanı madan göçtüklerine de ne kadar şük- retseler azdır. Kiracılar bence, ağırlıkları sırtlarında konaklayacak yaylâ, sığmacak mağara, kışlayacak melce arayan göçebe aşiret- lere benzerler. Bastıkları toprakta , bir misafir kayıtsızlığı ile yaşarlar, Oturduk- lan, yatıp kalktıkları, gezip gördükleri, beğenip sevdikleri her şey kendilerin” den başka herkesindir. Benimdir diye öğünecekleri, oOkayıbına (o üzülecekleri, derdlerile içlenip sevinci ile şenlenecek» leri bir yuvaları, tüter bir ocakları yok- tur. Yezâne hayat bağları apartıman sa- hipleri ile senöden seneye tazeledikleri kira mukavelenamesidir. Harp sonu dünyasının muztarip in- sanlık camiasının başıma ördüğü binbir şoraptan biri de şüphesiz bu apartıman iptilâsıdır denebilir, Nüfus kesafeti Fazla olan şehirlerde diyelim ki bu dikine yükseliş bir zaru- yettir. Fakat İstanbul gibi bugünkü nü- fasun iki üç mislini ferah ferah alabilecek harikalı bir tabiat ve sanat şehrinde üst üste çıkmanın mazereti herhalde yersiz- likle izah edilemez. Hatta, dünya iktisa- diyâlınım geçirdiği şu buhranlı günlerde €n emin gelirin çimento harçta buluna- taği kabul edilmiş olsa bile... Bu ayrı bir derd, bir iç yarası, bir an- Taşılmaz muammadır. Başka bir yazımız- da onu da hazin hazin söyleşiriz. Apartıman kapıcılarndan © bahsede- Evet... bir kapıcıya düşmek; iyi bir ata, iyi bir silâha, iyi bir kadına düşmek ka» dar zorlu bir şans işidir. Yalnız şu fark- İn: Aldığınız bir atı beğenmez, hoşlan- maz veya sevmezseniz, satar, değiştirir, bir başkasını alır veya daha olmazsa büsbütün bu sevdadan vazgeçersiniz. 'Tabiatınıza uygun bir silâha düşmek sizin için mukadder değilse nihayet av- chıği terkedersiniz. Sevemiyeceğiniz, an- laşamıyacağınız huysuz, hırçın bir ka- dınla evlenmişseniz bir kolayını bulur, ya siz ondan sıyrılır ya o sizden kurtu- Jur ve yeniden evlenmeğe mecbur değil” seniz ömrünüzün sonunâ kadar da be- kür kalabilirsiriz. Fakat yeri yurdu ve dikili ağacı ol- mayan bizim gibi kapı" & denen mahlük keenne mıknatıslı bir mayn, boyna geçmiş bir günah, daha kısası ailenin bir nevi lâyen'azil reisi fah- Tisi veya murahhas azasıdır. Atmağa, sat- mağa, savmaya, boşamaya, vazgeçme ğe imkân yoktur, Girişimize, çıkışımıza, oturuşumuza, kalkışımıza misafirlerimi- 26, alış verişimiz ve hulâsa bize ve evi- mize ait her şeye her harekete müdaha- le ederler, fikir verirler, tavsiyelerde bulunurlar. Sık sık apartıman değiştirdiğim için mi nedir, kapıcı isminden bana bir ür keklik geldi. Sayılması, hürmet edilmesi, huyuna suyuna gidilmesi lâzım bir veli nimet gibi her rasgeldikçe önümü ilik- lemek, şapkamı çıkarmak ve tezimle eğilmek ihtiyacını duyarım. Alış veriş onun müsaadesi olmadıkça yapılamaz. Kasap, bakkal, zerzevatçı gi- bi esnafın apartımana girebilmesi husu- si izine mütevakkıftır. bırakma- yabilir. O zaman siz, binanın beşinci ka» tından yarı belinize kadar pencereden sarkarak caddeden geçen sntıclarin avaz avaz pazarlık etmeğe ve sepetten asan- sörlerle aldığınız öteyi beriyi bir cam- baz itinasile yukarı çekmeğe mecbur ka- Sabahları sekizle dokuz aras, ne prasa, İâhana, karnıbahar, havuç Pancsr gibi Iltif büketlerie dolu bir sü Tü acaip asansörün yerle gök arasında mekik dokuduğnu seyretmek, Talimane apartımanlarının seyrine doyum olma- yan misilsiz manzaralarından biridir. Misafirleriniz girip çıkarken güler yüz göstermiyor, hatırını sormuyor ve bil hasa yol bahşişi vermiyorsa felâkettir, Aksilenir, terslenir ve çok zaman evde vN diye kapıdan geri çevirir. Namınıza gelen msktupların günlerce kapıcı odasında unutulup kalmasına, ge- ce geç vakit kışta kıyamette tirtreye tit- zeye kapıda bekletilmeğe ve don göm- İek resmi bir kıyafetle karşılanmağa hayret etmemek lâzımdır. Bu arada uza» nan avuca bir şey amışaanız merdi- venleri karanlıkta | yordamile çıkmağa mahkümsunuzdur. İş için bir yere göndermek istersiniz. Eşref saatine ras gelmemişse yerinden İdatamazamız. Sertlikten hiç hoş | ve ayni suretle mu lanmaz, En hafif bir muahazenin umulk madık sürprizlerle karşılandığı çok va» kidir, Kalorifer kazanını geç ateşlemek, saatlerce kömürsüz bırakmak veya siz tam banyoda iken sıcak suyu kesivermek gibi küçük şakalar bunların wisbeten en zararsızıdır. : Duvarlara çivi çakmak, yüksek sesle konuşmak, radyoyu fazla açmak, dans etmek gibi coşkun hareketler ya yuka- rıyı, ya aşağıyı ya yandakileri veyahut- ta kapıcının uyuyan çocuğunu rahalsız edeceği için hususi bir takım kayıtlara tabidir. Temizliğe, gamaşıra, ortalığa hariçten adam getirmek $ için ilk yapılar cak iş kapıcının reyine müracaallır, Gü- nünü, saatini, gündeki; © biyin eder, Nizam harici hareket işlerinizin yüz üs- tü kalması demektir. Yaz günleri, ekseriya geceleri, kapı önleri bir nevi çardaklı kahvehaneye döner, Çoluk çocuk, akraba ve taallukat dizi dizi bay boy toplanırlar. Bu sohbe- te bazan bitişik apartımanların kapıcı- İarı ve telerrüatı da iştirak eder, Büyük- ler günün siyasetinden bahseder, kirari- ları çekiştirir, dedikodu yapar... Çocuk- Jar bağrışır, koşuşur, çığlık çığlığa bir birini kovalar, sövüşür dövüşürler. Bu curcunaya yaz kış hiçbir saatinde oralardan eksik olmayan irili ufaklı çin- gene kızlarının yayık şarkıları, göbek at- maları karışır ve nihayet Tâlimhanenin iki meşhur meczup siması biri zilli ma- şası, öteki bed serile sahneye girer meclis tamam olur, Radyoların birbirine karışan canhıraş avazesi, caddelerin kavga çıkmış stad- yomu andıran hercü merci ve satıcıla- zın ardı aras kesilmiyen feryatları bu açık hava tiyatrosunun cebehnemi bir orkestrasıdır... Kapıcı odaları ayni za- manda küçük mikyasta birer müstahde- min idarehamesidir. e Apartımanlardan hizmetçi ayartılır, yer sağlık verilir. Ağlıkları kararlaştırılır. Gidilecek evin hususiyetlerine dair hikâyeler anlatılır. Beyin buyu, hanımın uykusu, baldızın kurtlusu, kaynananın sunturlusu hak- kında nazik tahliller yapılır böylece bir alış veriştir gider. Kapıcıları birer içtimai zabıta memu- ru, deftersiz, dosyasız birer sicil kütüğü iriz. Onları ayrı ayn dinle- mek bütün bir semtin yaşayış şartları hakkında hakikate yakin bir fikir edin. i i iniz, vazilenir, vaziyetiniz, kanı ekârsanız, dostları- yalnız bir kadınsa” nz uhbaplarınız, âşiklarımız, o âlemleri- niz, oyun klısı iseniz pokerleriniz, briç partileriniz, bakaralarınız, yeni koca kavgalarınız; mız, maceralarınız; iseniz halleriniz, halsizlikleriniz, hulüsa öksürüğünüze, aksırığınıza, nezlenize, fes almanıza, en hususi, iyatlarınıza kadar neniz yin bepsi sokakta, açıkta, meydanda- Yakız kalmağa, başınızi odinlemeğe, evimdir diyip dilediğiniz gibi yaşamağa hasret ve duyulur korkusile karınızla ağız tadile kavga edememeğe, seasizliğinizdeni cesaret alarak başınıza çıkmağa kalkı- şan çocuğunuzun şımarıklığına İâhayle aaa katlanmağa, hizmetçi ile hoş kapıcıya şirin görünmeğe elat mahkâmsanuzdr. Apartımana düşmanım... Cebimde bütün gün ağırlığını taşıdı- ğım ayrı bir paslı anahtarla kapımı em- niyetle açtığım güzel günleri düşünüyor, yabancı gözlerin girmediğine, müteces- sis kulakların işitmediğine emin olarak geniş sofalarında huzurla, gönül rahat- hıı ile dolaştığım, içinde çocuklu ve gençliğimin en gözel günlerini geçir- beyar patiska perdeli, pencere- lerine hanımelleri sarılmış büyük bah- geli, aydınlık ve çok ışıklı baba ocağını yana yana, yüreğim sızlaya sizlaya mi- yor, arıyar, ağlamaklı oluyorum. Gayri eve dönsek diyorum... Refik Nuri Korda Tekirdağda cinayet Tatar Ahmedin katilleri yakayı ele verdiler : yeka ie (Akşam) — Bundan yirmi Kössilyas ve Gazle mn ve deniz kenarında meçhul bir cesed bulunmuştu. O gündenberi müddelumumilik ve zabıta tarafından yar pılan sıkı araştırmalar neticesinde osrarrn-* giz cinayet 1 KA meçhul cesedin Bulgaristanın rinden Tas ae EL ii ve benin taki NE dürüldüğü anlaşılmıştır. Tatar İsmet ve Tekirdağından Falk ye Uyan bu cinayetin fa'li olarak tevkif edile Hatayda tarihi eserleri koruma cemiyeti Antakya (Akşam) — Antakyada vali mi avin! bay Akif İşcanm riyaseti sitında (eski eserleri koruma) cemiyeti tesssüs teşekkül etmiştir. İkinci reisliğe maarif dürü, kâtipliğe müze müdürü, nafıa, ziraat müdürlert İle Süreyya Halef Ari? Bereket intihap olunmuş ve cemi; faaliyete geçmiştir. Oethiyetin gayesi Hatayın esi eserlerini muhafaza ve yenilerini meydana uhafaza

Bu sayıdan diğer sayfalar: