17 Haziran 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6

17 Haziran 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayfa 6 Bir kuyu kavgasında ANADOLU Dünyada Olanlar Bir mezar ve bir zından Kiliseni- kapısı açıldı — Başı T inci sahifede — hâdiseler cereyan ediyor ki, bunların karşısında feryad et- —memek imkânsızdır. Şu Kor- don tramvayları kalkalı, bir hayli zaman oldu.. Eski atlı | tramvay arabaları için: — Kurunu vüsta yadigârla- rı.. Şehrin medeniyetine kon- muş pis birer sinek. Der, dururduk. Bunda haklı idik te.. Nihayet medeni bir | vasitaya, yani seri, ucuz ve huzurumuzu temin eden bir vasıtaya malik olmak dik.. Vay Bayım, sen misin atlı tramvayları kaldıran?. Gelen kadı, giden kadıya rahmet okuturmuş, derler ya, Birincikordona atlı tramvayla- ma yerine ikame edilen oto büsler de, tpkı bunun gibi, ta ilk günden itibaren bize eski tramvayları arattı. Mede- nilik iddia eden bir şehrin, en D eski, en iptidat vasıtaları ara- ması kadar feci bir keyfiyet olamaz.. — Belediye, ilk zamanlarda otobüs seyrü seferlerine karşı azami hassas ve sıkı bir va- ziyet takınmıştı. Bu suretle, sehirliler nisbi bir kolaylık ve | rahata kavuşmuşlardı. Fakat bizde bir işi prensib olarak tam manasilc tatbik etmek ve | werilmiş herhangi bir karar — üzerinde ayni hassasiyetle dur- mak her zaman için mümkün değilmiş olacak ki, bilâhare bütün alınan tedbirler yavaş yavaş gevşemeğe başladı, ka- bak da halkın başında pat- ladı. Evelki akşam saat yedi buçuğu çeyrek geçe hükümet önünden Alsancağa gitmek — üzere otobüse bindim. Saman “iskelesine varmadan — arabâ dolmuştu. Fakat her tevakkuf | —mahallinde araba, hiç durma- — dan yolcu alıyordu. Şehir ga- zinosundan — itibaren halkın muhtelif sokaklarda inişi baş- ladı, fakat biz Alsancak va- pur iskelesine vardığımız za- man, hâlâ ve hâlâ ayakta giden yolcular vardı. Bu va- ziyet, arabaya ne badar fazla | yolcu alındığını pekâlâ gös- terir.. Dün saat on beşte Gündoğ- dudan 266 numaralı otobüse bindim.. İddiamı ispat için bileti de saklıyorum. Numa- rası (3527) dir. Müdhiş bir sıcak vardı. Otobüs yavaş ya- vaş muayyen haddi istiabinin iki misli kadar yolcu almıştı. Ayakta duranlar, — oturanlar kadar olmuştu. Konserve ba: lık kutüsu gibi bu insan isti- fini taşıyan araba da, Konağa gelinceye kadar boşalamadı. Yolda ne bir belediye me- müru, ne bir seyrüsefer ida- recisi, ne de kimse sorup araştırdı. Murakabe ve kontro- lun bu şekilde başıboş bi- rakılmasının, hiç şübhesiz bir sebebi olacaktı. Çünki bir belediyenin güpegündüz, bir şehir ortasında bu gibi ahvale bilâ sebeb lâkayd kalmasına imkân tasavvur edilemezdi. Ben bu sebebi araştırdım ve şunları işittim: Belediye, otobüsçülere bir yol yaptırıyormuş!. — Bu habere inanmak isteme- | diğimi itiraf ederim. Çünkü Mevzuatımız, belediyelerin, şu ister- < veya;bü iş sahiplerine - her, | hangi bir yol, bir eser yap- turmasına manidir. Belediye, ancak kanunların bahşettiği salâhiyet dahilinde rüsum ve ceza alır ve bu paralarla, biz- zat iş yapar, eser verir. Yok- sa, belediye ile iyi geçinmeğe mecbur bir iş zümresinin, ge- rek teberruan şehre bir eser vermesini istemek, bilmuka- bele belediyeyi de şehir aley- hine fedakârlıklar mecburiye- tinde bırakmak demektir ki, böyle bir hale ve hâdiseye her hangi bir vazı kanunun müsamaha göstereceğini biç sanmıyorum. Şehir, yola muhtaçmış. Büd- cede tahsisat varsa yapılır, yahut başka yerden tasarraf edilerek başarılır. Yoksa her hangi bir yolu başkalarına yapdırtır veya onların yapma- sını hoş görürken onlara ait şehir — işlerinin - intizamsızlık içinde kalması, hiç şüphesiz bu ikisi arasında bir münase- bet aratacaktır. Daha doğrusu: — Otobüscüler belediyeye yol yapabilirler. Yahat bele- diye, otobüscülere bunu yap- tırabilir. Fakat halkın kaba- hati nedir ki, otobüslerde ba- lik istifi gidiyor da kimse al- diriş etmiyor. Şeklinde mukadder bir sual yükselecektir. Demin söyledi- ğim gibi, ben buna inanmak istemiyorum. Fakat soruyorum: İzmir belediyesi, bu işe bak- mağa mecbur değil mi? Yok- sa bu işin kontrolu başkasına- mı aittir? Belediye çalışıyormuş, diyorlar. Halbuki, ben, bu medhiyeyi lüzumsuz görüyo- rum, Herkes, bir nimet, bir para ve mevki mukabilinde çalışıyorsa vazifesini yapıyor. Bir vazifenin icrası ise, pek fevkalâde birşey değildir. Kal- dı ki, meselâ, bu sahada be- lediyenin vazifesini yapmadı, ğını da iddia ediyorum. —Si n ai Başvekilimiz Tunçe- line gidiyorlar —Başı 1 inci sahifede — Başbakammıza, Dahiliye Vekili ve parti genel sekreteri B. Şükrü Kaya, ile jandarma umum komutanı da refakat edeceklerdir. Hariciye Ve- kili B. Rüşdü Aras ile Dabiliye Vekili ve parti genel sekreteri B. Şükrü Kaya da Başbakan İsmet İnönü ile birlikte husust trenle Ankaraya hareket etmişlerdir. Başbakanımır, yarın — Ankara- dan husust trenle Tünçeli mintaka. sına hareket edecektir. Evvelâ Kı- fabrikalarını teftiş eyliyecek ve oradan Tuoçe- mkkale ve Kuyseri line geçecektir. İstanbul, 16 (Hususi muhabiri- mizden) — Yarın (bugün) Vekiller Heyeti, İsmet İnönünün riyasetinde toplanarak mühim müzakerelerde bulunacaktır. Bu toplantıya Genel Kurmay başkanı Mareşal - Fovzi Çakmak da iştirak edecektir. Vekiller Heyetinin bu toplan: tsna büyük ehemmiyet atfedilmek: vedir. Başbakan İsmet İnönü, Ve- killer E ü toplantasımı mütcakıb Tunceli seyahatine çıkacaktır. Kastamoni halkı Başvaki- limizi davet etti İstanbal, 16 (Hasust muhabiri- mizden) — Kastamoni vilâyetinden gelen bir beyet, Başbakamınız İs- met İnönünü Kastamoniye davet etmiş ve Başbakanımız. daveti ka- bul ederek - ağustos ayında Kasta. kâh papazı 9 Yaşında gelinin nikâhını nasıl kıy- dığını anlatıyor?. Geçenlerde gene bu sütun- larda, Amerikada 9 yaşında bir kızcağızla 22 yaşında bir delikanlının evlendiğinden bah- setmiştik. Son gelen Amerika gazetelerinde — okuduğumuza göre, bu garip nikâhı kıymış olan papaz bu hususta di- yor ki: “Bir gün>kilisede dairemde — oturuyorken ve taze bir ses duydum: — Pastör hazretleri, evlenmek- istiyoruml diye! Başımı çevirdim baktım; ve bayretle: — Ne?. Dedim. Sen mi ev- leneceksin? Enis.. Sen mi?. Şeytan gibi bir kızcağız. Mini mini bir çocuk, gözlerini kırparak: — Evet Pastör hazretleri, ben! Bu hafta nikâhımızı kıy- manizi rica ediyorum.. Dedi. — Fakat... Sen kaç yaşın- dasın hele?. Diye sordum. — Beğenemediniz mi?. Beni on bir yaşında farzedebilirsiniz. Yaşımdan iki yaş fazla görün- müyor muyum? Evlenmek için ebeveynimin müsaadesine de malikim! Şu halde?. Mesele yoktu; bu mini mini bebeği evlendi- rebilirdim; amma bu yaşta kız çocukları evlenmekten ziyade bebekle aynamağa İlâyıktırlar! Bu Enis adındaki kızcağızın ailesini de biliyorum: Ablası Meri henüz on beş yaşındayken kucağında iki çocuk taşıyordu! Belki karnında da bir tane vardı! Annesi henüz 29 yaşın- daydı. İkinci defa kaynana, olmağa hazırlanıyordu . ve iki defa büyük anne olmuştu! Haydi canım. Bu kızcağızın nikâhını kıymakta ne mani var?. Birleşik Amerikada he- nüz onfidört yaşına gelmiş 6600 valide yok mu? Bunların he- men hepsi de “evlendiğimiz için çok mesuduz!,, Demeyor- lar mı? Ben böyle düşünürken içe- riye 22 yaşlarında yakışıklı, dinç bir delikanlı girdi. Ben bu delikanlıyı bilirim: Con, bizim mütevellinin çobanı! Çoban da: — Evlenmek pazım! Dedi. — Âlâ. Fakat kiminle? Ha- ni gelin?.. — Burada.. Enisle! Ve çoban, iri yarı, güçlü kuvvetli Con, elinin şehadet parmağile bana küçücük Enisi gösterdi: — Eyvah! Dedim. Hem de ihtiyarsız olarak, Gene omuz silktim. “Bana ne?,, Dedim. — Kızım Enis! — Buyurunuz. — Happilayıf (Mesud olu- nuzi)| Aradan epey zaman geçti. Mini mini gelini gördüm, sor- dum: — Enis, kızım?. — Buyurunuz... — Mesud musun? — Azami derecede mesu- dum Pastörüm! — Şu halde.. Annen birde senin yüzünden nine olacak, Tabii değil mi?. Hem hususi zayıf ben isterim, pa- BORSA Üzüm satışları Ç. Aha KS KS 86 M. J. Taran. 10 75 16 875 8 Kap. Mustafa 9 9 94 Yekün 442708 — Eski satış 442802 U. satış Zahire satışları Çu. Ginsi K. S. 604 Buğday 5 155 Ton Bakla 4 125 86 B. Pamuk 45 21540 Ki. Yapak 50 Fransa Borçlarını veremiyeceğini Amerikaya bildirdi.. Paris, 16 (AA.) — İyi ma- lümat alan membadan öğre- nildiğine göre, Fransız hükü- meti vadesi 30 Haziranda ge- lecek olan harb - borçlarını ödeyecek vaziyette olmadığını bükümetine bildir: K. S. 45 53 Amerika miştir. B. Delbos İngiliz sefirini kabul etti Pariz, 16 (Radyo) — Hari: ciye Bakanı B. Delbos bugün İngiltere sefirini ve müste- şar B. Vigensi ve Romanya sefiri B. Pandeanoyu kabul etmiştir. Valimiz Bergamadan döndü Evelki akşam Bergamaya gitmiş ve kaza işleri hakkında tedkiklerde — bulunmuş - olan valimiz B. Fazlı Güleç, dün İzmire dönmüştür. FOTO Refik Lütfi Or Zevkinizi okşayacak poz Temiz işçilik Hükümet civarı Kaymakam Nihadbey caddesi No. 20 Veysel hamamı açıldı Birbuçuk senedenberi kapalı kalan Kemeraltı caddesindeki çıkmaz sokakta Veysel hamamı bu kere yeniden tamir — edil. mek ve mükemmelen - tezyin olunmak üzere tecdiden muh- terem müşterilerimize amade bir vaziyete getirilmiştir. Tek- mil mobilyası da yeniden te- darik olunarak saygılı müşte- rilerimizin hertürlü istirahatleri temin olunmuştur. Teşrif ede- ceklerin herhalde memnun ka- lacakları birinci defada belli olacaktır. Fiatler de son de- rece ucuzdur, TAKVİM 1353 | Arabi-1356 iran 4 Rebiülahar 8 Haziran 1 beğf &| Perşembe Evkat Ezan Vasat Evkat Ezan Vasat| öğle — 5,53 12,lüyatsa — 1,50 22.0 ikindi B,48 16,06lmsak 7,24 241 ESEN G2 MECMEUNNTE STNNU VSTT niyetim yirmi çocuk doğur- maktır! — Yirmi mi? — Hem de asgari olarak! Parmağım ağzımda kaldı; ne günlere kaldık yarabbi! Dedim. 6 50| 4 25 17 Haziran 937 SEFALİiN Bir — tecrübe bazen insana birçok haki- katler öğretir Baş ve ağtısı, Grip, yaz — nezlesi, romatizma: dan — kurtul- mak - isterse- niz? Derhal bir SEFALİN alımız. diş Fezanelerden 1 lik ve 12 lik ambalâj. larım ara- yınız. İZMİR: Sa- dış yeri ZA deposu ve LÜTPİ KROM EC ZA deposu Bas ağrısından çok ) ızrıra;gı çekiyordum *Sefalin, oldıktan - sonro ne rahalım ! İzmirlilerin derdi: Halk, otobüsler yüzün- den feryada geldi “Otobüsçüler, belediyeye yol ya; pabilirler. Fakat halkın suçu nedir ki, işkence çekiyor?,, — Başı | nci sahifede — kendisine aidiyetini iddia ede- rek bunları taşıtmak istemiştir. Demir Ali: — Kuyu nasıl benim ise, taşlar da benimdir. Demiştir. Bay Hamid din- lememiş, ameleden bir ikisini taşları kaldırmağa davet et- miştir. Fakat amele “biz ka- rışamayız, cevabını - verince, bizzat birkaç taş alıp taşımak istemiştir. Demir Ali de hid- detlenerek kendisini itmiş ve yere düşürmüştür. B. Hamid buna bir şemsiye darbesi ile mukabele etmiş, B. Demir Ali de bu darbelere, birkaç yumrukla cevab vermiştir. Yum- rukların tesiri ile ağzı burnu kanıyan B. Hamid: — Dur, ben gidib karakola haber vereyim, sen görürsün! Diyerek hâdise mahallinden ayrılmıştır. B. Demir Ali de ayakkablarını çıkardıktan sonra bütün hızı ile evine koşmuş, tabancasını almış ve B. Hamidi karakola — varmadan yakalı- yarak: — B. Hamid, doğru söyle, nereye gidiyorsun? Diye sormuştur. O da: — Nereye gideceğim, kara- kola gidiyorum işte.. Cevabım vermiştir. B. Demir Ali bunun üzerine tabancasını çekerek muarızına yedi kur- şun sıkmıştır. Kurşunların beş tanesi başina, diğerleri de vü- cuduna isabet etmiş ve zavallı, olduğu yere düşmüştür. B. De- mir Ali vak'a: sonra — ka- rakola giderek teslim olmuştur. Müddeiumumi de gelib tah- kikata başlamıştır. Zavallı ihtiyarın vücudün- den çıkan kurşunları - bizzat ben topladım ve karakol ku- mandanlığına verdim. Cesed, evine kaldırılmıştır. Katille konuştum, bana şun- ları söyledi: — Ne yapayım. Bu adam üç senedenberi beni mahke- melerde süründürüyordu. Onun linden çok çektim, Şimdi de benim olan taşları almağa kalkmıştı. Karakola gidip beni şikâyet edecekti ve haydi ba- kalım tahkikata, oradan da mahkemeye.. Gene koşup du- racaktım. Dayanamadım artıki ne olursa olsun, bu böyle sökmez, — dedim, geçtim. Kendisine sordum: — Fakat evlâdlarını dür şünmedin mi? Dört kızınlâ bir oğlun var.. Bunların &© büyüğü 14 yaşındadır. Yazık değil mi? Katil, çok bitkin bir vazi* yette banâa şu cevabı verdi: — Ne yapalım olan oldu: onlar da gebersinler, kurtut sunlara Yani, hakikaten bir kuyt davası, bir ihtiyarı kuyuyt indirdi, diğer birini de evlâd” larile beraber diğer bir felâ' ket kuyusuna sürükledi. Tahr | kikat devam ediyor. : * .. Buca (Tahrir ailemizden B | Fethi Telefonla söylüyor) — Bugün saat on altıda bu! ; geçen hâdise, derin bir heyt | can uyandırmıştır. Ortada, bif hiç yüzünden vukuagelen cinayetin, altı kurbanı Vl'd.' ki, biri zavallı bir kadın, dir gerleri de beş yavrudur. Banr” ların en küçüğü iki yaşın dır. Kendileri ile kurıllşwfk istedim. Fakat başlarına denbire çöken felâketin & hğı ile o kadar şaşkın muztarip — bulunuyorlard! ilk sualim, bir hıçkırık 4 gası ve gözyaşı ile kır:"”;: Babalarının hatası ile ba! | böyle ansızın ve küçük dı_’l da yetim kalân yawuluvl:;_—, dim, birer fotograflarını © , tim ve ayrıldım. B. Hamid, tanınmış ğ madır. Cinayetten 8£ fabrikator. B. Mehmed'wd B. Aziz çocuk meselesi rinde konüşuyordu. KeP tanınmıştır. Kimsesizdi niz akrabası vardır. . Fethi Y. ir $ F vurdum, » - J AL F . P ön İ EF, SE , Fakfd Z e SLSŞETCESEETETERKRSEZEER arorma

Bu sayıdan diğer sayfalar: