February 17, 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

February 17, 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Müfrezeler bir Karacaoğlu hareket etti, Bir kaç gün sonra Tekede şehza- denin huzaruna çıkte — — Efendimiz! Kulunuz, zatı — şahanenin selâm ve muhabbet- lerini iblâğa memurum. Bende- lerine relakat buyururlarsa Bur- saya gitmekliğimize ferman sa- dir. oldu. Korkud sarardı. Kardeşi ile yüzyüze gelmek — istemiyordu. Ayni zamanda bu davetin al- — tında; korkunç bir ölüm tuzağı- — min hazır bulunduğunu anlıyordu. Piyaleye baktı. Piyale başını — Peki Karaca oğlu!. Sizinle beraber geliyorum. Ne vakit isterseniz!. —Yarın olmaz mı efendi haz- retleri!. — Öyle olsun!. ** Şafak söküyordu. Yofa çık: mışlardı. Karacaoğlu şebzadenin — solunda ve bir az gerisinde yürüyordu. Piyale, elendisinin sağındaydı, hiç görüşmüyorlardı. “Zaten görüşecek ne kalmıştı?. * Bursaya yaklaşmış'ardı. Fakat akşam olmuş, güneş te bat- mıişti.. Karşıdan bir müfreze daha “da şehzadeyi elimden alsınlar. — Fakat Karacaoğlunun telâşı k a ya Sinan beyi de çağırmıştı. İkisi başbaşa kalmışlardı. Ne görüştükleri belli değildi. Bu Ş Bilâhare padişah; başka ziya- ' gretçileri de kabul etmişti. Sinan —bey ayağa kalkarken: — Biraderime hüsnü muamele ediniz, demişti, kendisini istik- bale çıktığınızı söyleyiniz.. Azam? teselliyetkâr sözler söyleyiniz.. — İşte Sinan bey, bu ferman üzerine kalkıp istikbale çıkmıştı. Mülfrezeler biribirine yaklar :-: Sinan bey şehzadeye yak- — Devletlüm, kulunuz, padi- şahımız efendimiz namına, hoş- amediye geldim... Hakanı muaz- ANADOLU n ibirine yaklaşınca, Sinan bey hemen Şehzade Korkudun yanına koştu Yazan: M.Ayhan —3)— tırsın. Kendilerine sadakat ve muhabbeti mahsusam vârdır. Diyebildi.. Şimdi şehzadenin soluna Sinan bey geçti: — Şehzadem, hiç bir bususta melül ve mahsun olmıyasın. Hatırı şehriyarilerine bir endişe gelmesin. Bu akşam şu köyde konakladıktan sonra yarın, Ak lahın izinile, şeref ve ikballe Bursaya ayak basacağız.. Sinan bey muttasıl söyleni- yordu. Köye girmişlerdi. Snan bey: — Konaklıyacağınız yer, za- tı devletlerine lâyık değil tabii.. Fakat mehma imken hazırlandı. Dedi. — Piyale de tabii beraber değil mi?, Sinan bey tuhaf bir tavır ta- benimle — Rahatsız olmyasınız diye ona başka bir oda ayrılmıştı efendimiz.. — Hayır, hayır olamaz. Şehzade bu bamleyi, korku içinde ürpererek söylemişti. — Peki şehzadem, nasıl em- redersenizl £ Korkudun kalbine bir mikrop düşmüştü, bu mikrop — içini yi mışlar, odalar ayrı imiş vesaire Sinan beyin takındığı tavırlar da hakeza garip.. Hulâsa; aman yarabbi, yoksa bu gece... Odalarına yerleşmişlerdi. Ba> kır, geniş siniler içinde yemek» ler gelip gidiyordu. Şehzade ancak bir iki lokma almıştı. Piyalenin göz bebekleri, âdeta ağır bir düşünce içinde karar- mış, çivi başına benzemişlerdi. Artık el, ayak cekilmişti. Kö- ARADA SIRADA ŞEN FIKRALAR Budala!. demiş Salamon — davavekiline gid p söyledi. Vekil sordu: — Bu, kâfi bir sebep değil- dir. Davanızı kaybedersiniz. leysan başka bir avu- kata yiderum.. — Nasıl isterseniz! Salamon ik nci bir vekile mü- yacaat etti. O da, budala lüfzı hakareti tazammun etmekle be- olamıyacağını söyledi. 'H—f ıî ? %iğî L%- $ İ H T n FE Eî İ $ Dt , F î ı ii ? irllt “ıîî W yün tenhalığından ara sıra uzun köpek uluyuşları — duyuluyordu. İki dost başbaşa fısıldaşıyor- lardı: — Ne dersin Piyale bu ah valel. Diyecek bir şeyim kalmadı artık şehzadem. —Artık mukad- derata tabüuz. — Demek ki fenal.. hıçkırıklarımı zaptedemedi. Beş dakika geçmişti. İhtiyar emektar: — Haydi şehzadem, kalk ta şöyle bir parça uzan, istirahat et!. Çünkü çok yorgunsun... — Ya senl. — Bana bakmal.. Sen uyu, ben beklerim.. Şahzade, P.yalenin boynuna sarıldı, onu göz yaşları içinde öptü, kokladı. —- Boreket — versin ki, — sen varsın Piyalel.. Korkud, ağır ağır doğruldu ve kenarda geniş bir sedir üze- rine serilen yatağına — atılarak boylu boyunca uzandı. Madde- ten, manen çok yorgundu. Bir az sonta derin bir — uykuya dalmıştı. Piyale, gözlerini efendisinin yüzüne dikmiş, misli bulunm- yan derin bir sadakatle ona bakıyor ve düşünüyordu. Bu maceranın sonu ne - olar rini, şiddet ve zulme olan te mayüllerini biliyordu. Bu. yüz- dendir ki, akıbeti korkunç bu- luyor ve efendisinin öldürülme- sinden korkuyordu. Fakat arada sırada da: — Sonu var — — Çocuk fotoğraflarını kaça çıkarıyorsunuz? — Oa iki tanesini yüz ku- — Öyle amma, benim topu topu iki çocuğum varl. Doktorla hasta: Hasta — Doktor, acabâ has. M?lıı kâmilen şifayap olacak mi Doktor — Hiç şöphesiz, ka: tiyen merak etmeyiniz, zira t:bbi istat.st klere nazaran hastalığı- nız yüzde doksan tehlikelidir. — O halde? — Tedavi ettiklerimin yüzün cüsü sizsiniz. Doksan dokuzu öldüğü için sizin kurtulacağınız ııılıükj' Ci Seyyar hayvanatı vahşiye can- bazhanelerinin birinde telâşla konuşuyozlar: arslanın — kafesi — Eyvah, korkuyo- açık kalmış.. — Ben de ondan ram, köpeğia başı boştu. Belki arslamı paralar. Dr.Behçet Uz Çocuk hastalıkları mütehassışı Hastalarını 11,30 dan bire ka- Iktısad Vekili Manisadan|/Sağlık dün Ankaraya hareket ettil — Baştarafı 7 incide — Bağlardaki haşeratla daha esaslı mücadele istenmiş ve bu meyanda kirağıya karşı da ted- birler alınması, bu işin lerdi te- şebbüslerle başarılmasına imkân olmadığı ve bu yüzden - rekol- tenin bazan yarısının ziyaa uğ- radığı, memlekete girecek dövi- zin yarıyarıya azaldığı, yalnız Manisa havalisi bağlarının bu sene kırağıdan 1,5 m İyon İira zarar ettiği söylenmiş, bu derd- lerden müstahsillerin kurtarı- Mması istenmiştir. Bağcılar, amele buhranından da — bahsetmişler, Devlet demiryollarında amele için tatbik edilen yüzde 50 tenm zilâth tarfenin amele bubran- nın kalkmasına çok yardızmı do- kunduğunu anlatmışlar, buhra- nn tamamen izalesini temin için bu tenzilâtın yüzde 75 © çıkarılmasının muvafık olacağını bil dirmişlerdir. Daha sonra üzüm kurutma işinden bahisle memlekete it- hal edilecek potasaların evsah- nın tam teşkilâtlı kimyahaneler tarafından muayene edildik'en soara ithalıne müsaade olunma- sı temennisinde bulunulmuştur. Bağcılar, evsaf itibarile zayıf rüklerde çok sıkı bir şeki'de meselesinin her sene bağcı için bir derd olduğu söylenmiştir. Vekil B. Kesebir, üzümlerin satışı hakkında tüccarların dilek- lerini dinlemiştir. Tacirler bu dilekleri arasında on sene evel Manisa havalisinde 60-70 bin dekar bağ mevcud iken şimdi bu miktarın 140 dekara — çıktr sebebler dolayısile malhmı ko- ruyabilmek — gayesile — istihsal ettiği Üzümü tamamen ve hep birden pıyasaya çıkarmakta ol- duğunu, çünkü kasaba ve şe- hirlerde Üüzümlerini muhafaza için büyük depolar bulunmadı. ğgım söylediler ve depolar im şa ve tesisini istediler. Tüc- carlar: — Köylü, malımı bu depoya koyarsa muhafazası kolay olur ve piyasada panik husulüne meydan verilmez. Dediler ve hatta borsa ida- resince satın alınmış olan mü- said bir arsanın da bu iş için hazır söylediler. Deponun 25 bin çuval alacak büyüklükte olması ve burada muhafaza edilecek üzümler için müstahsilden gayet az bir üc- ret alınması fikrinde — bulundu- lar. Rençberin malını bu depo- da bırakınca bankalardan da kredi bulabileceği mülâhazasını ileri sürdüler. Vekil, deponun kaç bin İiraya çıkacağını sordu, tüccarlar, 40-50 bin liraya çıka- bilir, dediler. Bundan sonra Wekil, kooperatif ortaklarının miktarı hakkında malümat aldı. Alâkadarlar Manisada 1700 or- tak bulunduğunu, bunların 60 bin çuaval üzüm taahhüd ettik- lerini, rekoltenin 150 bin çuval tahmin edild ğine göre aşağı yukarı bir tahminle bunun yar - ğını ve müstahsilin, bazı âlat ve) sının kooperatif ortakları tara- fından taahhüd edilmiş oldu- gunu söylediler. Manisa bağcılar bankası ko- operatifinin de bu vesile ile va- ziyetlerinden bahsettiler, uzun uzadıya izahat verdiler. Banka- vın alivre satışlar yüzünden or- taklara, harice ve dahile o'an borçlarından bahsedildi, borç- ların kooperatörlerden her sene birer miktar para kesmek sure- tile bir kaç senede ödenebile- ceği ileri sürüldü, fakat alacak- hların acele ettikleri için bor- cun bir an evel ödenmesi lâ- zımgeldiği anlatıldı. Vekil, tütün istihsalâtı hak- kında da sualler sordu ve iza- hat aldı, halen Manisa vilâye- tinde senede 1,800,000 kilo - tü- tün istihsal edildiği, istihsalâtın her sena artmakta olduğu ce- vabı verildi. Vekil, Akhisarda mıntaka tü- tun cinslerinin ıslahına çalışmak üzere bir tütün — enstitüsünün açılmak üzere olduğun j ledi. Pamuk meselesine de te- mas edildi, geçen seneye naza- ran bu seneki pamuk ekiminin bir kat fazla olduğu, gerek tü- tün, gerek pamuk için depolar inşası lâzımgeldiği izah olunda. gırçır fabrika ihtiyacının art- sule müsaiddir. Pamuğan iyisi, tütünün ve üzümün iyisi hep Manisadadır. Bu sözler alkışlarla karşılan- di ve musahabe sona erdi. . .. Buradan hep birlikte Halke- wine gidildi, orada Vekil şerer fine 120 kişilik mükellef bir zi- yalet verildi. Neşeli ve samimi hasbıhaller arasında devam eden ziyafet sonunda Manisa valisi Dr. B. Lütfı Kırdar ayağa kalktı ve şu nutku irad etti: Valinin nutku: Sayın arkadaşlarım, Şerefli ve faal mazisile gıp- taya şayan; bilgisi ve enerjisile aramızda temayüz etmiş olan ve devletçiliği partimizin altı oku arasında — varlıklı bir kud- ret haline getireceğine kuvvetli bir imanımız olan hükümetimi- zin metin ve kat'i bir rüksü olan İktısat Vekilimiz Sayın Şa- kir Kesebir bu akşam aziz Ma- nisamızın Mmutlu bir misaliri- dirler. Kendilerini Manisa namına tam bir haz ve hürmetle selânr larım, Kıymetli ve derin görüşlü Ba- kanımızın Türk ilinin en feyizli bir bölgesinde yaptıkları ve yar pacakları etüd — sevgili züm- rüt yurt için çok mesut netice- ler doğuracaktır. Bu güzel ve ucu bucağı bu- lunmiyan ve sinesinde tabiatın en çok güzellik ve varlıklarını toplıyan Ege bölgesi, bir mutlu bayramın — arelesinde bulunu- yoruz. Atatürkün direktiflerini ken- dilerime istinadgâh yapan büyük Celâl Bayar bükümetinin dirik ve enerjik İktisat Vekilinin içi- mizde bulunmasını mesut bir âtiye eşik telâkki etmek benim için ne kadar güzel ve bulun- maz bir hırsattır. Hepiniz biliyorsunuz ki mec: lis toplantısının bu son devre- | — Sanı Poyuncu sahif-da — 17 Şaba bahisleri Dabili hastelıkler mütrhammamı » Dr. M Şerki Uğur diyor ki: Modern insanın günlük plânı! a Vücud örgenlerinin sağlam olması için yaşayış metodların da bir düzen olması icab eder. İntizamsız bir hayat daima müt- hiş tehlikeler altında bulunmuş olur. Vücud makinesinin enerji kuvvetlerini ihya ve tamir eden gıdaların mevsime göre yinmesi şarttır. Sonbahar yemekleri: Sabah kabvaltısı, kepekli ekmek, üzüm, tereyağı, bal, meyva. Öğle yemeği: Domates çor- bası, tereyağlı karnıbahar, pa- tates, yoğart, mantarlı yumurta, sebzeler, meyvalar, kepekli ek- mek.. Akşam yemeği: Meyvalı sütlü aş, kaymaklı bulgur, kepekli ekmek, peynir, meyva suları. Kış mevsiminde yisecek g dalar: Sabah kahvaltısı; kepekli ekmek, taze tuzsuz - tereyağı, bal, sütlü ve cevizli yulaf ezmesi, iki yumurta ile çalkanmış limon suyu, portakal suyu. Öğle yemeği: Sebze çorbası, patates, turp, kuzu kulağı, ke- reviz salataları, havuç, — sarmı- sak, domates, pirinç ezinesi, meyvalar, kepekli ekmek, Akşam yemeği: Kompostolu pirinç ezmesi, ceviz doldurul- muş elma, vanilyalı tatlılar, ke- pekli ekmek, taze tereyağı. Mide ve barsak hareketlerini - muntazam bir surette yapmaları için almaları lâzimgelen ve zaran — dokunmiyan — gıdalara çok itina etmek gerektir. Bu besinlerle pekliğe uğramaktan korkulunur. Ayni zamanda ka- raciğer ve diğer örgenlerin de vazifelerini tanzim etmiş olur. Kandamarları elâstikiyetini kay- betmemiş olar. Kalb bozukluğu hüsüle gelmez, romatizma, nâk- ris, şeker hastalıkları tevellüd etmez. Yeter ki mevsime göre yinecek yemökler sırf sebze ve meyvalardan — ibaret — olsan. Çalışan insanlar için çalışma zamanlarını da intizama sok- maları dikkate alınacak mühim bir meseledir. Sabahleyin se- kizden on ikiye kadar ve öğle- det sonra da on üçten on ye- diye kadar çalışma saatleri ol malıdır. On sekizde eve dön meli ve yıkanmalıdır. Ihk banyolar vücudü dinlen- dirir, yorgunluğu giderir. Yazın ise hafif serinlenmeli ve banyo yapmalıdır. Akşam yemek za manı on sekiz veya on sekiz buçukta olmalıdır. Akşam — yemeğinden sonra saat yirmi ikiye kadar hafif ge- ztiler, hafif sporlar yapılabilir; saat yirmi ikiden sabah &ltıya kadar uyumalıdır. Yatak ince ve sert olmalıdır. Yatak odası- nın penceresi sıhbi olarak — ya- pılmış ve bu pencerenin gece açık bulanması lâzimgelir. Bu suretle hayatına — intizam veren her insan, daima genç, güzel ve sağlam kalmış olur. — Sonu var — Nöbetçi eczananelsr Bua gece Kemeraltıada Hilâl, Güzek yalıda Güzelyalı, Tilkilikte B. Faik, Eşrefpaşada — Eşrefpaşa eczaneler: nöbetçidirler. Öğretmen tayini Odemişin Bozdağ köyü okulu öğretmen. B. Hisai Ödemişin Seyrek köyü okuluna tayım edik

Bu sayıdan diğer sayfalar: