18 Şubat 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

18 Şubat 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

z Büyük üniformasını giym e 0— gamae — — ——— iş olan kralın refaka- tinde kardeşi M. lö Kont dö Suvason da vardı Her anahtara bir etiket bağ- lanarak ait bulundukları yerler gösterilmiş ve o dakikadan iti- baret Sör dö la Kost bütün kapı ve bulvarların muhalaza- sını eline almıştı. Saat on birde muühafiz ku- mandanı Duhaliye elli okçu ile beraber gelmiş ve bu neferler belediye dahilinde gösterilen kapıların önlerine dikilmişti. Saat üçte, biri Fransız ve di- geri İsveçli, iki ııhılıılbölüğü olduğu halde geldi. Fransız bö- lüğünün yarısı M. Duhaliyenin ve yarısı M. adamla- rından mürekkepti. Saat dokuzda başvekilin ka- rısı gelmişti. Kraliçeden sonra - ziyafetin en mühim şahsiyeti bu madam olduğu için şehir erkânı tarafından karşılanmış ve krali- çenin oturacağı locanın karşı- sında bir locaya konmuştu. Saat onda kralın tatlılardan mürekkep yemeği, dört okçunun muhafarası altında bulunan gü- müş kaplar içinde belediye bü- fesinin bulunduğu, Sen-Jan kili- sesi tarafındaki küçük odaya hazırlandı.! Gece mda büyük feryat- Tar ve şamatalı alkışlar - işiti: mişti; Luvr sarayından belediye dairesine giden ve renkli fener- — İlerle donatılmış olan sokaklar- dan kral geçiyordu. Resmi elbiselerini giyinmiş olan belediye erkâvı ellerinde sreyaletor— vatan — altr çavuşun delâleti ile hemen krah karşı- j koşarak merdiven ba- 4 tüccarların murahhası ta- Tafındân gafa geldin merasimi ifa olunurken yatişmişlerdi, Bu M&b:lı esnâsında kral Z İmasından dolayı gmk üzere M.1öKar- dinalin memleket — ahvalinden saat on retleri, Başrah'p, Dükdö Long- Delbüf, Kont dö Har- dö Roş Guyon, M. M. dö Baradas, Bu Nuri gibi bir iki nefer — daha vardı. Bunlara hareket ordusu geldikten sonra sadakat madalyası verilmişti. Artık ka- — bine değişmesinden / falandan bahseden . Şimdi ağızlar: oda ’*hhn kuvvet do (Şeriat isteriz). ciğin bir kere gözü dönmüş ne akıl ve ne de muhakemesi kal- mış. Elinde silâh muttasl ba- ğıfıyor ve ateş ediyor. Öldü rüyor, sarhoş oluyor, gasıplık 'ör ve arkasından: —Şöoriat isterizl diye bağırıyor. Mahalle aralarna — dağılan bir takım pis ruklu sefil herif- ler de ellerinde birer - tebeşir “hangi evde ittihadcı veya mek- “tepli zabit varsa bir (M) işareti işaretler yapılıyor. | vak'ada Sultan Hamidin alınmış Kont dö Kramail ve Şövalye dö Suvray bulunuyordu. Herkes kralın dalgın ve ne- şesiz bulunduğunu farkediyor- du. Kral için bir kabine ve kardeşi için de diğer bir ka- bine hazırlanmıştı. Bu kabine- lerin içersine maskara elbiseleri konmuştu. Kraliçe ve başveki- lin karısı için de ayni şey ya- pılinişti. Kral ve kraliçenin ma- iyeti erkânı olan asilzadelerle hanımefnediler, ayni husus için hazırlanan odalarda ikişer iki- şer giyineceklerdi. Kral kabinesine girmezden evel, kardinal gelince kendisine haber verilmesini emretmişti. Kabinesine girdikten yarım saat sonra yeni bir alkış tufanı koptü; bu alkış kraliçenin geli- şini bildiriyordu. Belediye er- kânı ayni merasimle ve çavuş- larının delâletile bu azametli misafiri kabule gitti. Kraliçe büyük salona girdi; o da kral gibi neşesiz ve yorgun görünüyordu. Kral çe içeriye girince, o za- mana kadar kapalı duran kür çük galerinin perdesi açılmış ve İspanya süvarisi kıyafetinde giyinmiş olan kardinalin soluk çehresi görülmüştü. Gözlerini kraliçenin gözlerine dikince du- daklarında acı bir gülümseme belirmişti. Kraliçenin boynunda elmas gerdanlık yoktu... Kraliçe kısa bir müddet zar- fında belediye erkâmının tazlma: tını kabul ve hanımefendilerin selâmlarına mukabele etmişti. Bu esnada kral salon kapıla- rının biri önünde görülmüştü. Kardinalin kendisine yavaşça söylediği sözler üzerine rengi sapsanm kesildi. Kral, maskesiz ve mântösünun bağları yarı bağlı bir halde ka- Tabalık içine daldı; doğru kra- liçenin yanına giderek heyecanlı bir sesle dedi ki: — Madam, elmas gerdanlı- gınızı takmanız benim çok ho- şuma gideceğini bildiğiniz halde niçin ihmal ettiniz? Kraliçe etrafına bakındı ve şeytan gibi gülmekte olan kar- dimali arkasında gördü. Ve te- reddütlü bir sesle cevap verdi: Bunlar da mahalle aralanna yapılacak akınlara kolaylık o mak üzere bir hazırlıktı. Şimdi kara kuvvet donanma- ya da elini uzatmıştı. Asaritevfik. zırklısının süvarisi — binbaşı Ali Kabuli bey zırhlıya gelen ilk avcı efradını koğdurmuştu. Fa- kat bu herifler kovmakla, yüze tükürmekle giden takımdan ol madıklarından vâpura gide gel akıbet — bn goııipı ıâiğ::kl:i gibi usata iltihak etmişti. Fa- kat zabitlerine bir fenalık yap- tırmamışlardı. Ali Kabuli bey mimlendiği için gemiden çıkarıldı. Süngü altında sürüklenerek Yıldız sa- rayına kadar götürüldü ve bal- kona çıkan Sultan Hamidin gözü önünde kurbanlık bir koyan gibi parça parça - edildi. Bu — Efendimiz, böyle bir ka- labalık içinde bir kazaya uğra- mâsından çekindim. — Haklısınız. madam! Ben onu size süslensin diye hediye ettim. Size tektar ediyorum, madam, yaânlış düşünmüşsünüz.. Kralın sesi hiddetinden titri- yordu; misafirler he olduğunu bilmedikleri bu muhavereyi hay- retle dinl yorlardı. Kraliçe ce- vap verdi: — Pek âlâ, efendimiz, şimdi Lavr saraya birini yollayıp ge- tirtir ve efendimizin arzusunu yeriane getiririm.. — Öyle yapımız,, madam! öyle yapınız ve çabuk — olunuz; çünkü bir saate kadar balo başlıyacak. Kraliçe, itaat gösterir bir tarzda iğildikten sorta — kendi- sini kabinesine götürülecek ha- nımefendilerin peşine - takıldı. Kral da kendi kabinesine gitti. Kalabalık içinde bir aralık can sıkıntısı ve karışıklık hüküm sürdü. Herkes kral ile kraliçe arasında bir şey geçtiğine dair konuşuyor ve fakat © derece yavaş söy'üyorlardı ki, hürmet sebebile kendilerinden bir kaç adım geride duranlar bile bir şey işitemiyorlardı. Kemanlar olanca zliğile çalınıyor, fakat kimse dinlemiyordu. Kabinesinden evvelâ çıkan kral olmuştu: arkasından çok şık ve zarif bir avcı elbisesi giymiş ve Başrahip ile diğer asilzadeler de onun gibi giyin- mişlerdi. Krala en yakışan kos- tüm bu olduğu gibi bunu gi- yindiği zaman aliyetinin en kibar bir asilzadesi tavrifı tar kınıyordu. Kardinal, kralın yanina soku- larak eline bir kutu tutuşturdu. Kral, kutuyu açınca içinde iki elmas gördü. — Bunlar ne olacak? dedi, — Hiç bir şey, efendimiz; ancak, zannetmiyorum amma, şüyet kraliçe gerdanlığı taka- cak olursa taşlarını sayınız ve on tane bulursanız bu iki taşı kimin çalabileceğini kendisinden sorünuz. Kral kardinalin meramını an- lamak ister gibi yüzüne baktı; Akıı!na doğru Galata rıhtımından uzaklaşan Romanya telsizile boğazdan çıkar çıkmaz vukuatı her tarafa yayıyordu bir fotoğrafı vardır. İki ellerini yukarıya kadar kaldırmış olduğu halde yüz geri balkondan içeri î'»rmiıü. Katli menedeblirdi. rkasını dönüp kaçmak ne is- terseniz yapınız demekti. Esasen arkasını döndükten sonra zavallı Ali Kabuli de parçalanmıştı. Akşama doğru Galata - rihitr mından — uzaklaşan Romanya vapuru telsizile boğazdan çıkar çıkmaz — bütün — vukuatı talf- silâtile her tarala — vermeğe başlamıştı. İstanbuldan kaçan birçök ittihadçı mebuslar, sivil elbise giymiş zabitler hep bu vapura iltica etmişlerdi. Bunla- rın hepsi Selâniğe gelmişlerdi. Akşam olunca Hamdi çavuaş, Kıyıcı Mustafa ve arkadaşları Beyoğlunda — buluştukları bir pânsiyonda yarının plânlarını çizmek ve hem de bir az kafa dinlen dirmekle n il ü Bu yakmlarda, Ancarada bir zirsat koöngresinin akdedilece- ğini ve bunun için de İktısad Vekâletine bağlı ticaret ve zi> raatle ilgili dairelerin kongrede mevzuubahs edilecek meselelerin tedsikile uğraştıklarını düşüne- rek hafızamiızı kürcalıyalım: 931 yılı birinci ziraat kong- resinde konuşulan ve kararları alınan bir çok iktısadi metele- ler bagün hallediliniştir. Fakat o vakitki kongrede konuşulan eski meselelerin arasında bu yılın koügresinde yeni bir mev« zu canlılığil ile ele alınacakları da yok değildir. Gelşi güzel bir, iki misal alalım: Sütçülük, — tavukçuluk, balıkçılık, arıclık. Bunlardan başka, eskiden memlekete mil- yonlarca İira para akıtan ve bugün — geliri kuruyan ihraç maddelerinin de — birer, birer konuşulacağına şüphe yoktur. Dünkü yazımda hazin durum- larını rakamlaştırdığım — ihraç maddeleri bu cümledendir. Hayatı ucuzlatmak savaşında söüt, bugünün yepyeni bir mev zuudür. Tavukçuluk; yedi sene evel konuşulan bu mesele üze- rinde bu gün daha büyük bir hassasiyetle durmak gerekmek: tedir, Balıkçılık dediğimiz ser vet hazinesi, dünün olduğa kâ- dar bugünün de yeni bir mes- elesidir. Bütün bunlar ve daha bir çok meselelerin tecrübelere istinad eden müsbet bilgiler içinde bu yılın kongresinde konuşulacağını umabiliriz. Ve bu sefer kani olmak iste- riz ki, kongreye raporlaşarak giden meseleler, maâzari posat- larını atacaklar ve öz kıymet- lerile faydalı olacaklardır. Nejad Böğürtlen fakat bu hususta bir şey sora- bilmek için vakit yoktu; her ağızdan bir alkış feryadı kop: tu. Kral kraliyetin en kibar asilzadesi gibi görünmekle be- raber kraliçenin de Fransanın et güzel — kadını — olduğuna şüphe yoktu.. Kraliçenin giyinmiş olduğu avçı elbisesi hakikaten kendi- sine çok yarâşmışlı. Başına eb mas iğnelerle tutturulmuş mavi tüylü kunduz derisi şapka, sır- tına inci rengi kadifeden bir caket ve gümüş işlemeli mavi sâtenden bir fistan giyinmişti. Sol omuzunda sorguç ve fista- ninin renginde bir kördele üze- rinde gerdanlık parıldıyordu. — Sonu yarın — tün efrad da umumhanelerde flplluın envaı türlü rezaletler- le şeriat namı altında istedikleri ölçüye, biçime gelmez edebsiz- liklerini artırdıkça artırıyorlardı. İsyan eden her kıt'anın bir kere Yıldıza gelerek üç defa (Padişahım çok yaşa) diye ba- gırmaları usul iltihaz edilmişti. Yıldız 6 gün akşama kadar bu gelen giden efrad ile uğraşmış gibi idi. Bu işte en ziyade ça- hşan Kızlarağası Cevher ağa idi. Kıycı Mustafa ile bir kaç defa buluşmuşlar, efradın azılı- larına kirmızi keseler içinde Çil çil altınlar — dağıtmışlardı. İşin bu kadar korkunç netice aldığını gören Amiral — Said, Mevlân zade Rifat, Ali Kemal daha bir Çok muhalifler ve N b—' - Mensul da =—m?m.. bg-bl:,.dlı vapuru ah Gece geç vakit âhiret posta- sından aşağıdaki mektubu aldı- gımız için “Hafız Durmuş,un macerâsına — bügün, — maalesef, devam edemiyoruz. Okurlarr mızdan özür dileriz. Ne yaptı? Âhiret Kültürparkımden İ17-18/2/938 Evet; ne yaptı ve ne yapmak istedi?. Muhtar ne yaptı? Bakkal ne yaptı? Kasab, belediyenin gözünün önünde, altı yaşında kart keçiyi nasıl kıvircik küzü yaptı?. Avukat Murad mahkemede Doktor Esad Fransız hasta- hanesinde Kemal Kâmil palavra — kulü- bünde ne yaptı? Hulâsa bu susl, kendisine havale edilenin kafasında daimi bir burgu — halinde — işlerken adamcağız ne yaptı? Kafasını duvara mı çarptı, ne yaptı?. Bâşta malbuat olmak — üzere bu demokratik ve çok faydalı suali soranların sanki kendileri ne yaptı?. Fakat bu suali soranların har ricinde olanlarla ufak bir has: bihale lüzum gördüm: Belediye reisi ne yaptı? Ve ben, kendisini — tenkid ettiğim, kendisinden sual — sor- duğüm zâtın yerinde olsaydım acaba ne yapardım?. İzmiri çok severim; çünkü hiç çekinmeden sorar: Belediye reisi Dedebâşı mez- baâhasını ne yaptı?. Dokuz buçuk milyonluk pro- jeyi ne yaptı?. Ha... Sahi; bu projeleri, ke- şifnameleri kim yaptı?. Evet; İzmir, sağını hiç düşünmeden sorar: Doktor Behçet Uz Kaymakam Nihad Bey caddesini ne yaptı? İkincikordonu ne yaptı?. Bahribaba parkını ne yaptı? Yukarı mahallelerin suyunu ne yaptı? Şehirin yollarını, kaldırımla- rını ne yaptı?. On dak kalık yağmuru mü- teskip patlıyarak şehri — göl haline sokan — lâğımları ve yaptı? Gece yarısı sönen ışıkları Amele ve vesait Kültürparkta çalıştığı için şehrin tanzilat iş- lerini ne yaptı?. Avukat Murad Çınarla konu- şuyordum; bana dedi ki: — Azizim, ben belediye rei- sinin aleyhindeyim.. — Neden? Dedim, kendisinden ilmi de- Kller istedim; bana Hahz Dur- muüşun “Münacat,, isimli ulümi hafiyeden bâhis kitablardan de- liller getirdi. Hayır, hayır.., Nankör olma- yınız, nankör — olamayız. Nan- körlüğün manasını biliyor mu- sunuz? Ekmeği görmiyen âdam demektir. Şu halde ekmek ye- rine patates yiyen ve ekmek yüzü görmiyen Almanlar nankör mü? , Bilmiyorum; fakat — sorarım size; Belediye ekmek işini ne yaptı? Bu münasebetle ( İzmir bele- diyesi ne yaptı) diyen ve bele- diye reisini ikiye bölerek yarı- Sını kültürparka heykel halinde dikmek, yarısını da Gerenlik mahallesinde kireç kuyusuna RNASREÖDİN HOĞCADAN — | ret ue Foi EktUpLarı Kiskm ee Bay Refik Ince,ikinci makalesini her nedense gazetemize yolladı Sahila * atmak istiyen arkadaşım Murat Çınardan bir rica: İzmir belediyesi ne halde idi, ne hale kondu?. Söyliyemez, evet, söyliyemez. Söyliyemez; çünkü söylerken barut kesilir, barut kesilince de saçma İlâzımdır. Murat Çınar saçmalıyamaz, gülleler.. O halde ben söyliyeyim: İzmir belediyesi eskiden “va- ridatı masrafından fazla, bir müessese idi; şehrin bütün yol- larını, Darağaç, Karşıyaka tram vaylarını, İkiçeşmelik caddesini Eşrefpaşa zamanında, hep İzmir belediyesi - esnaltan beş santim ceza alımadan - kendi varidatile yaptı. Telefonu, mezbahayı, Bahri- | baba parkını, Osmanağa « Ve — zir sularının demir borulara alı- Hişini Aziz bey yaptı. ğ Ne hale mi kondu?, ” ŞAÇ Haye; İbayiciz Si edöylle 0 L avukatı ökseye bastırtıp karşı- dan gü'mek istiyorsunuz. Taran: mış gür saçlarımı parımaklarımla karıştılarak size fırsat veremem. Fuari inkâr mi ediyor sunuz? Ve sen; ey döktör. Memduh Say, Fuarı hükümet mi yaptı sanıyorsun? Belediye ne mi yaptı? Fakat ben ne ;r:ımıı?. İzmir belediyesinde çalınan da- vulun sesini dokuz ay Ankara- da “hoş bir sada halinde, din liyerek İzmire gelir, gelmez be- lediyenin — vekâletini almaktâ mana nedir?. Ah bu ince p S ince soyadım.. Beni istesem de istemesem de — matbuatın ince sazıma karıştırarak — işte böyle falsolu tempo tutturuyorlar, Ah bu söy adım bana ne yaptı? Hulâsa ve netice; vatandaşla: rım, sorarım * z4: Belediyeniz size ne yaplı? Kendilerinden cadde parası İ istenen Güzelyalı semti ahalisine söz düşmez. Onlar, altmış beş senedenberi mevcut olup dımanı E üstünde yeni öçılan tramvay caddesini bile görmekten âciz insanlardır. Parsları vermediler, Devlet Şürâsına gittiler. Sahi; Belediye Güzelyalı cad- Za desinde herkesin evinin önünden söktürüp götürdüğü toşlârı ne yaptı?. Sanki Devlet Şürâsı Güzelyalı halkına hak vererek belediyenin 1 koyduğu hacizleri durdurmaktan başka ne yaptı? Evet; sorarım size: belediye: niz ne yaptı? Hayvan gübresinden geçilmi- yen caddelerinize — tükürürken yakalananlardan birer lira ceza — aldıysa fena m yaptı? Kahvelerdeki çay şekerlerini burnünu henüz kariştırmiş ve A istibrâdan yemi avdet etmiş kah- — veci çıraklarının tertemiz - elleri vasıtasile kâğıtlara sardırdıysa günah mı yaptı? Pazar günleri *tatildir, diye hanların içinde hayvanlarını tı- : mar eden ve beygirciklerini i yemliyen insanlara ceza verdiyse 4 yanlış mi yaptı? v Ve nihayet; ey vatanı ş belediye reisiniz, yolları ber! etmesinler diye, belediye tan- — — zilat beygirlerine birer patiska ——— don giydirdiyse sanki gülünç bir iş mi yaptı? — Sonu. 8& inci sahijede —

Bu sayıdan diğer sayfalar: