18 Şubat 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

18 Şubat 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 Şebat KADİM TARİHE MÜSTENİD Süleyman Peygamberin Aşkı Yazan: A, Kuprin Süleyman peygamber mücev- herleri tarife devam etti: — Bu zümrüd taşlı yüzüğe gelince, bunu parmağından hiç bir zaman çıkarma; çünkü züm- rüd, Süleyman peygamberin en ziyade sevdiği kıymetli taştır. Baharlârın yeni yetişmiş çimen- lerinin sabah rengi bu taşta- dır. Zümrüd, yüreklerere ferah ve sadakat ve samimiyet verir. Senin yatağının başucuna da bir zümrüd taşı asacağım. Bu taş sana rahat ve sakin uyku vere- cektir. Yılan ve akrebler senin yatağına yaklaşamıyacaklardır. Durulmuş ve sıcak deve sü- tüne katılmış olan zümrüd, pan: zehirdir. Eğer gül suyu ile kar rıştırılırsa, zehirli hayvanların ısırmalarına karşı devadır. . Süleyman peygamber, bundan Soü0ra, yeni ve genç Zevcesine sarhoşluğa kârşı Lübnanda ya« pılan bir ilâcı verdi. Bu - ilâç, hem havayı temiz tutar, hem de insanı sarhoş olmaktan korur. Bu, hakikatte Lübnan dağla: rında bulunan bir nevi kıymetli taşla yapılırdı. Süleyman pey- gâamber, İranın Firuzesinden de bir hediye verdi. Firuze taşı da sahibine aşk yolunda saadet ve muvalfakıyet verir. Süleyman peygamber, nihayet yeni ve güzel karısına mavi bir gözü andıran bir taş verdi. Bu, “*göztaşı, idi, Fena ruhlu göz- leri, her şeyi tahrip kudretini haiz insanlara karşı kudretli bir tılısım idi, Bunu üzerinde taşı» “yün kendisini “göz, den koru: muş olurdu. Süleyman peygamber, güzel Sulamitin boynuna en kıymetli ve iri Hind incilerinden yapık miş büyük bir gerdanlık taktı. Bu gerdanlık kısmen de - kele libardan mürekkepti. Bu kehe libarlar, Sur hükümdarı Hira- mın bizzat uzak memleketler- den bulup getirdiği emsalsiz kehlibarlardı. Sulamit, bir kır kızı, Sulamit “kırların çoban ve çiftçi bir ailesinin şehir görmemiş bir kizı idi. Kudüsün büyük saray- larını görmemiş, bu sarayların lük& hayatını tatmamıştı. Fakat tabiatın tam yarattığı bir ka- dindi; güzellik, işve ve - cilve, fedakârlık bislerile kaim oldu- Zunu tabil olarak biliyordu; Viren: 'aya TEFRİKA 15 Çeviren: Âdam Hasib Adamoğlu Tarihin kaydettiği büyük fatihlerden ziyade Süleyman peygamberin aşkları unutulmamıştır ona, hiç bir kimse süsün, güzel elbise veya kokuların, san'atkâ- rane yapılmış — mücevherlerin güzele nasıl ve niçin yaraşaca- ğinı öğrenmemişti. Halbuki, © bunları mükemmel surette bili- yordu. Ona hiç bir kimse, sevdiği erkeği elinde tutmak usüllerini tarif etmiş değildi. Fakat ©, Süleyman gibi kadını çok gör- müş, kadının her c'nsini tecrübe etmiş, kadınlara hâkim olacak ve zamanın her türlü şartlarına malik bir erkeği de kendine bağlamak usullerini bulmuş ve hatasız olarak tatbik etmekte idi. Sulamıt ilk gece için yatağı- nın etrafını güzel renkli, güzel kokulu çiçeklerle süslemiş ve vücudü gibi yatağını da en gü- zel ve bayıltıcı kokulara boğ- muştul Sulamitin güzel göğsüne ba- şını dayamış ve hayatının en zevkli saatlerinden birini yaşa- makta bulunan Süleyman Pey- gamber: — Burada, ben kendimi mu- kaddes nehirde Cennete giden altın yaldızlı. semavi kayıkta sanıyorum! Dedi, » .. İşte.. Süleyman Peygamber, arz üzerinde insanların hem vicdan ve ruhlarına hem de mad: di hayatlarına en ziyade tahak- küm ve sahiplık edebilmiş, mağ- lübiyet nedir görmem ş bir pey- gamber ve hükümdar, bu su- retle ilk hakiki sevdayı ve aşk hayatını yaşam'ştır. Öyle bir aşk, ki aradan bu kadar çok asırlar geçtiği halde, tulma- mış ve emsalsiz aşklar arasında, tek olarak kalmıştır. İnsanlık, pek çok asırlar için: de pek çok — #biraneA(zulan) ber görmüştür. Bunların da isimleri tarihlerde, halk masallarında yer bulmuştur. Fakat Süleyman Peygamber, bilhassa aşkı ile unutulmazlar arasına girmiştir. Ve Süleyman Peygamber, #şkı ile ellibu kadar asırdanberi zi- hinlerde ve hatıralarda yaşa: maktadır. En meşhur zalim ve- ya fatihlerden hiç birini bilmi yen pek çok insan vardır, kat bunların hepsi de Süley: man Peygamberin aşklarını bi- Yazan: Hanri Bero — W — ve sigarasının dumanile mâvi İşte saat gece yarısını çalıyor. balonlar yapan tiryaki; yolcu | Her akşamki gibi garson gene kadınları, meçhul güzelleri saf- dilâne bir cüretle avlamağa çalışan şehrin horozları mesa- besinde olan şu üç delikanlı, dostu başçavuşu — şaşkın - kaz gibi hayretlerle dinleyeni, “emr ma,; saçlarını eski Yunan di berleri gibi kordelelerle bağ- hyan, Lokmanruhu içen — ve gazete tefrikalarını kesen “Marr go, şehrinizin bu iki cesur ve mütehammil sermayesi ve niha- yet lohusa şekeri gibi kıpkırmızı Şşu gazete muharriri ile badem şekeri gibi bembeyaz karısı. Hep sevimli insanlardır vesse- elindeki — süzgeçli teneke ile yere zencir — işaretleri K Arkadan büfeci d p'y.ı:;:y?l:ı onları ihtimamla siliyor. Ha yattta tıpkı böyledir. T Garson yarım bira. Ne? Bira kalmadı mı? İsabet! Zaten bira da dokunuyordu ya. A'llılıı , "smarladık - efendim, Parise gelirseniz mutlaka bize uğrayınız: İı_te adresim, Şayed. biribirimizi bir daha görmiyecek olursak. - Rica ede rim sizde benden çok fena hatıra kalmasın. Allaha ısmar- ladık. Güle ıııil- Oturunuz, sakın işmanlarla alay etmeyini; BAD A SON c her kudretin üstündedir; hatta ölümün bile... Çünkü seven kâ- dın, bir kraliçe demektir; çün- kü aşk bizatihi tirandır. -—-İ- Saba Melikesi Belkis Egmiyetülagani, Mezmur- , arzın malüm her ta- rafının hükümdarı, zamanın vic- dan ve ruhlarının tek hâkimi Süleyman Peygamberin, bir bağ ve bahçede tesadüf ettiği fakir kız'nı nâ getirdiğinin ye- dinci günü idi. — Sonu var — LIMANDA Erzurum vapuru fır. tınaya tutulmuş Dün Mersin hattından lima- nımıza gelen Erzurum vapuru, Alanya ile Finike arasında şid. detli bir fırtınaya tutulmuş ve güçlükle yoluna devam edebil- diğinden gecikmiştir. Mahkümlar gönderildi İstânbula hareket eden Erzu: ram vapuru ile İzmirden 38 mahküm İstanbul hapishanesine gönderilmiştir. Bayraklığı getiren İngiliz kaptanlar Denizbankın Bayraklı vapuru- nu getiren İngiliz kaptan ve tayfalar dün limanımızdan geçen Providans vapı larsilyaya gitmişlerdir. Oradan Londraya geçeceklerdir. Gelen-giden urlar Dün limanımıza - bir İngiliz, bir Alman, bir Türk, bir Fran- sız ve bir İtalyan vapuru gel- miş, iki Türk, bir İngiliz, bir Rumen, bir Fransız ve bir İtak yan vapuru da hareket etmiştir. Rumen vapuru dört yüz tonu Cenovaya ve dört yüz tonu da Maltaya olmak üzere sekiz yüz tob pamuk' yöklemiştir. Kraliçe Mari Mera. noya gidiyor Bükreş, 17 (A.A.) — Kraliçe Merie hususi bir tedavi — yapık mak üzere cenubi İtalyada kâin Meranoya hareket etmiştir. « (Halkevi köşesi 1-— 20/2/938 pazar günü saat 14 de Halkevlerinin ye- dinci — yıldönü kutlulama töreni yapılacaktır. Bu törene bütün yurddaşlar davetlidir. 2 — “Fikirler, — dergimizde gençliğe bir sahife açtık. Mak- sadımız, bugünün kapasitelerini yarına daha kuvvetli bir şekilde hazırlamaktır. Yazı vermek isti- yen gençlerin yazılarını (Halke- vinde Fuat Edip ) âdresine yol- lamalarını bildiririz. 3 — Evimiz salonunda her hafta perşembe günü akşamı saat 20 de bütün yurddaşp lara Karagöz oyunu oynanacak- tır. Parasız olan bu Karagöz oyununa bütün İzmirliler da- vetlidi. 4 — Halkevimiz Müstahkem mevki bando şefi Bay Galibin idaresinde bir Halkevi bandosu teşkil edecektir. Devamlı ve hevesli çalışmak hevesinde olan müzisiyenlerin kayıtlafını — yap- tırmak üzere evimiz sekreterlir ğgine baş vurmaları - bildirilir. 5 — 18/2/938 Cuma günü saat 16 da Dil, Tarih, Edebi- yat ve saat 17 de Yönkurul toplantısı vardır. ANADOLU | Bir artist, hür- riyetini arıyor Tukkle * Sihirli zümrüt ; Tayyare ile Londraya ka- Holivud çırıldı, bulundu Makine ve sinemadan ibaret, diyor, hani neş'esi?. Vatanına dönmek üzere olan artist Güzel ve cazib Fransız yıl- dızı Mircille Balinin zengin bir kontrato imzasından sonra nasıl büyük ümidlerle Holivuda git- tiğini ve orada - çevirdiği film- lerle nasıl alâkalar uyandırdı- gını pek âlâ biliriz. Son gelen Avrupa gazeteleri, Holivudda parlıyan bu göz kamaştıricı yıl- dızın Sorasını terk - etmek üzere olduğunu yazıyorlar. Genç ar- tist, bir gazeteciye şu beyanatta Bulunmuştur: — Bir türlü Holivuda taham- mül edemedim. Orada her şey makine ve sinemadiır. Her şey paradır. Bu şehirde sıkılmamak mümkün değildi. İnsanlar bile makineleşiyordu sanki! Şahsiye- timi kaybetmekten — doğrusu korktum. Bir az daha kalmış olsaydım muhakkak Pariste ta- nınmıyacak bir hale gelecektim. Hastalığım gittikçe ziyadeleşi- yor; hemen Parise döneceğim. Gttikçe neş'emi kaybediyorum. İnsan neş'esiz olduktan sonra parayı ne yapsın? Ben hayatı, gülmeyi, hür yaşamağı her şeye | tercih ederim. Moris Şovalyr- nin dediği gibi Holivud b boks sahasından başka bir şey değ.İdir. Yeni Nı:rlııh Yeni Adam *Yeni Adam,ın 216 1ncı sa- yısı çıktı. Bu fikir ve kültür gazetesinin bu sayısında İsmail Hakkı, Hüsamettin Bozok, Ha: san Âli Ediz, Hüseyin Avni Celâl Nuri, Lütfi Erişçi, İifet Evin, Enver Naci, Nusret Çüoğlu ve Hüsnü Ciritli imzalı yazılar vardır. —Ayrıca Yeni Adam Ansiklopedisi adlı ese. rin son son çıkan forması ilâve olarak verilmektedir. ea İngiliz Propaganda komitesi ilk içtimatnı yaptı Londra, 17 (Radyo) — Pro- Ppaganda komitesi, bu gün (Sir Rober Vanstiyar) ın riyasetinde ilk içtimanı aktetmiştir. Bu iç- timada, hariçte yapılacak pro- Paganda şekille konuşulmuş ve Muhtelif kararlar alınmıştır. Propaganda komitesinin, İn- giltere İçin çok - faydalı işler göreceği kanaati kuvvetlidir. Geçen hafta Parisi heyecana veren hırsızlık hâdisesi, yalanız Kontes Marschof ailesini değil, bütün matbuatı günlerce işgal etti. Bu tecessüse sebep, evelce de izah ettiğimiz gibi vefat eden Kontesin zümrüde verdiği ilâhi kıymetti: — Eğer, diyordu, bu mücev- heri kaybedecek olursam - ölü- müm muhakkaktır. Aman kay- betmiyeyim! Madamın — dediği — hakikat oldu, — Fiyevrisinin yükseldiği bir dakikada zümrüd ortadan kayboldu ve bu gaybubiyetle birlikte Kontesin hayatı da or: tadan yok oldu. Meğer ki, iki milyon frank değerindeki bu sihirli zümrüdün başına daha mühim bazı şeyler gelmiş. Son zabıta tahkikatı bize şu malümatı veriyor: Kontesin (30) yaşlarında bir kız evlâdlığı vardır. Son zaman- larda bu genç kız Kontesin ya- nında oturmakta idi. Madamın can çekiştiği günün sabahında Florine adındaki bu evlâdlık, eve erkek dostlarından Mallier isminde bir genci eve almıştır, Mallier ressamdır. Eve girdik- ten bir gün sonra Norveçli bir kızla alelâcele ve tayyare ile Londraya haâreket etmiştir. Bu hâdise her şeyden önce zabı- tayı harekete getirmiye vesile olmuştur. Zavallı eski siyah kraliçe ve Yyavrusu gördüğünüz Miss Guadelonpe kendi memleketinin 1931 güzellik kraliçesidir. Pari- se bir tiyatro grubu ile birlikte gelmiş, danslarile ve yerli şar- Resmini kılarile — vatandaşları — içinde epeyce gönüller fethetmiştir. Bir aralık Pariste tanıştığı Mastinga&is adlı güzel dostun- dan gebe kalan Miss, şirin, şen ve çukulata renkli bir kız do- ğurmuştur. Anne artık. şendir, Babaya müjdeler gönderilmiştir. Fakat baba, çocuğu kabul etmemekte ısrar - göstermektedir. — Bunun için Paris mahkemelerine baş- vuran ana, çocuğundan ve öşı- kından kan alınmasını istemek- te, bu suretle çocuğun ondan olduğu davasını ispata çalış- maktadır. Fransız mahkemelerinde pek rağbet bulmıyan bu (kan) da- vası, artık onlarda da teveccüh görmeğe başlıyor demektir. Yeni İngiliz tah. telbahirleri Lmadea £ P2 ( Radyo) —- Be: gün, Bardo tersanelerinde üç İagiliz tahtelbahiri merasimle denize indirilmiştir. Olen Kontistin suçlu evlâdlığı Londra polisi işe karışmış. Evvelâ ressam polise lerek tahkikata ”ı..ı..:h: celeri inkârâ yeltenen Maliter hâdiseyi biraz sonra tamamen itiraf etmiş: — Evet, *demiştir: bana bu kıymetli mücevheri veren Flori. nedir. Taşlardan bazılı satı tım, Fakat asıl zü: e elmas ve yakut taşlardan bir kısamı odamda â saatin içindedir. Yapılan tahkikat neticesinde bu kıymetli eşya bulunmuştur. Yakında suçluların muhakemye sine başlanacaktır. Bir tahmina göre, ressam, köntesin evlâtlı« ğınin Aşıkıdır. |Bir güzellik kraliçesinin başına gelenler — Tatareskonun beyanatı Pariste iyi karşılandı Paris, 17 (A.A.) — Tatarei- konun gazetelere vaki beyânatı iyi karşılanmıştır. Bu beyanatın yeni Rumen hükümetinin harici siyasetindeki istikametini irae etmekte olduğu kaydolunmak: tadır. Romanyanın bir an evel Go. gö bükümeti tarafından - ilân edilmiş olan ananevi siyasetine rücug — memnuniyetle karşılam maktâdir. Düşes dö Vindsor Bugünlerde doğu- dün Dük dö Vindsorun şato. suna gitmiş, Dük ile Düşesi ziyaret etmiştir. Düşes Vindsorun, bugüalerde doğurmak üzere olduğu söylek hiyor. Milan Stoyadinoviç nisanda Sofyaya gidec:k Sofya, 17(Radyo)— Yugoslavı ya Baş ve Dış Bakanı Milan Stoyadinoviçin, ancat — * sanda buraya geleceği ve hu- rün, martta yapılaca. n busan seçiminden ileri geldiği söyle- niyor. Yugoslavya -Amerika ticaret müzakereleri bitmek üzere Belgrad, 17 (Radyo) — Ga- zetelerin haber verdiğine gö &, Amerika ile Yugoslavya arasın- da devam eden ticaret müza- kereleri müsbet bir şekilde so- na ermek üzeredir. Yakında bir ticaret muabedesi imzalı

Bu sayıdan diğer sayfalar: