22 Şubat 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

22 Şubat 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

x Sağila eli bi HASREÖODİN N HOCADAN y ahlret Cdi Siirü Şeyh EKtUpLARI. kisim — 31 — Ramazan Softası, girdiği evi, neresi zannediyordu Böylece türküler, — maniler, | — — Arife tarif istemez dızgallı gazeller devam ederken Altın | kuyruğuma yapış, beraber cızlam dş Nazifle Pırmaksız İhsan, | edel m. sardıkları “çiftetelli, yi de tüt- — Guyruğun mu? ma:îu llıııılıdılı- — Eyvsilah. yi oyun Zzannetmeyi- P : A 'îkk:h“î*b".'f; b 'el::;dı güyrük olur mu Ş koskoca delil ileri, K 5 #inlide, Sineklide, zilli maşanın | L ç Adamına göre. Şen Tik karşısına geçerek tiyatro şan- | a u tozları gibi gerdan kırar, göbek atarlardı; bu çiftetelli'işte o çifte | — — Hecese tellilerden değildir. Türk argosunda e- Bereller gel, bonde dafir (iki sigara kâğıdına — birden sarılan esrarlı sigaraya) çiftetelli | — Hafız Durmuşla beraber so. denir. Nitekim esrarlı nargile | kağa dalıyorlar. Kapıların önün- çekmeğe de “kabak üflemek, :-MW nazeninlerden ba> tabir olunur. Mevlâm “yürü,, demiye gör | —— Kaşına, gözüne kurban Evelce, külliyetli miktarda ithalâtını yaparak — harice bim- lerce İra para akıttığfımız ve bugün kendi topraklarımızda yetiştinerek memleket ihtiyacını karşıladığımız maddelerden bi- ri de pirinçtir. 929 yılında, memlekete pi rigç itbalinin memnwiyetinden sonra, Muhtelif mıntakalarda, hususile Ege mıntakasında yap- tığımız çeltik — zeriyatile evvelâ ihtiyaca yüzde elli yeten ve sonraları gittikçe yükselen bir verim elde edilmiştir. Bugün Türkiyenin pirinç is- ihsalâtı 300 b.n çuvala varmak- tadır ki, bu miktar, ihtiyacın yüzde yetmiş beşini karşılamak- tadır. Memleketin henüz bir çok yerlerinde ise bulgur yenmek- tedir. 932 yılında, yalnız Ege mın- takasında 2200 dönümlük ara- ziden alınan çeltikten 1000 ton pirinç istihsal edilmiştir. Bu is- | —91- Yazan: Aleksandrüümn Dartanyanın fikri, maruf kumaşçı ile hiç konuşmadan oradan gitmekti — Firsat düşünce daha ce- — Siz de geri geldiniz, de- —Pek âlâ, eğer sabahın saat saretim kaldığını efendimiz gör- | ğil mi? Sizin gibi genç ve gü- | bir, iki, yahut üçünde gelirsem düler; ancak cesaretimia her | zel delikanlı metresinden uzun | ko-kmayınız; eğer hiç gelmez- zaman kalması arzu buyruluyor- | boylu izin alamaz.... Hatta Pa- | sem de korkmayınız!! sa çok israf etmemelerini elen | riste sabırszlıkla sizi bekliyea Ba sefer Bonasyönün yüzü dimizden rica ederim. vardır, değil m? ©o derece solmuştu ki, artık far- — Bu akşam da sarfedecek Delikanlı gülerek cevap verdi: | kına varan Dartanyan ne oldu- kadar cesaretiniz kaldığına emin — Tuhaf şeyl Azizim Bo- | ğunu kendisine sordu. Misiniz? aasyö, isizdem *bir şey saklana- | — — Bir şey yok, bir şey yök; — Zannediyorum, efendim. | muyacağını gördüğüm için her | ancak başıma ge'en mus'bete — Pek âlâ, © halde sana | şeyin — doğrusunu — söylemeğe | tenberi zâfa düştüğüm için tir- güveniyorum.. mecbur oluyorum. Evet hakika- | denbire üzerime fenalık geliyor — Emredilen saatte — hazır | ten sabırsızlıkla beni bekliyen | ve şimdi de soşuk bir titreme buluaurum; ancak — muhafızlar | vardı. geçirdim. Kulak — vermeyibiz; ahırında efendimiz için yalnız Bonasyönün alnından hatif | kendi saadetinizden başka bir bir at olduğunu zannediyorum. | bir gölge geçti, fakat çok ha- | şey düşünmeyiniz. — Şu anda belki bir tane | fif alduğu için delikanlı farkına — Oh, ben saadetimle dak wardır; fakat bu akşam dört | varamadı. Bonasyö sesni bir az| gunam. tane olacak. değiştirerek devam etti: — Acele etme, bir az dur; | tihsal her yıl bir fazla miktar sün; tam bu sırada içeriye o | olayum hoca; buraya gel. — Anlaşılan seyahatimiz yeni — Şimdi de — hizmetinizin | akşama demiştiniz. ır_ıırık 936 yılında 2840 tona | zamanın adçularından Küçük Diye alay ettikçe Hafız atlar tedariki içindir? mükâfatını almağa gidiyorsu- — Öyle; fakat allahın izinile | yükselmiştir. VA K Hüseyin de düşmez mi? n diiç Ha Durmuş: - Doğmduv.. nuz, değil mi? akşam olacak! - İlitimal ki, siz Bu yücseliş tabiidir. Çünkü, Masale-tamaak: Küçll -H Diyor ŞAİ çe Bunu söyliyen Dartanyan P- | — Dedi. Fakat bu değişiklik o | de benim kadar sabırsızlıkla |topraklarımızda, daha fazla istih- sal imkânı vardır. Memleketin henüz bir çok müsaid yerlerinde çeltik ekimi yapılmamıştır. Bura- larda da ekim yapıldığı takdir- de Türkiye rekoltesinin istihlâ- ke yettikten başka harice sür- meğe de imkân verecek bir seyin demek; kanuncu Garbs ağa ile kemancı Ohanes bera- ber demektir. Okuyu Hahz da ;:e.iıı defiyle bittabi bera- diyor. Derken Makbule hanım — teyzemizin evine varıyorlar. ÖO — zaman Hafız Durmuş duralıyor: — — Burası nire?, — Burası Parmaksız zade İhsan beyin konağıdır. Kendisi fevkalâde zengin bir zattır. Ra- kıya, zinaya, kumara tövbe ede- M a sallıyarak çıkıp | derece az idi ki, Dartaayan, | akşamı bekliyorsunuz; ihtimal ki eee Şi ahi bir az evel, bu maruf kumaşçı- | Madam Baonasyö bu akşam evi- Kıpıdı M. Bonasyö duruyor: | nn yüzünü soldurmuş — olan | ne gelecektir. du. Dartanyanın £.kti maruf ku- | gölge gibi bunun da farkına — Madam Banasyö bu ak- maşçı ile hiç konuşmadan git- | varamadı. Kumaşçının bu sözü | şam izinli değildir.. Bu akşam mekti; fakat kumaşçı o derece | üzerine gülerek cevap verdi: Luvr sarayında vazifededir. mezaket Vve dostlukla — selâm — Ahi Zınnederim ki sizde — Çaok fena, aziz ev sahi- Bzim ağalarda para mı yok? — Hüseyinciğim, şöyle bw yur... verdi kiracısı yalnız dur- | keramet varl bim, çok fena; ben mesut olun- lııiln_ııf yı'ıkı_eluui h_bilq;ı: — Öpeğim — elni M -a y ti makla ?ıııı,uık konuşmağa | —— Hayır, söylemek istediğim | ca herkesi de öyle görmek is- | — Lâkin, bu imkânlar içerisinde | aya.. Görbi :ıkııı._l—;ı Aman; bir hoca da mecbur oldu. şey geç gelip gelmiyeceğini | terim, fakat kabil olamıyor.. âti için ümitler beslerken, 937 Garbis ağa, gazete —mütalca | p getir, bana tövbe ıthrııdı.: Bundan başka, güzel karısı | bilmektir. Delikanlı söylediği bu kina- | Yılt pirinç rekoltesinin birden: | ( 4 p bi eözlüğünlü takıyar, mdisini Memnun ederim di, ben de sana rast geldim. İçeriye buyur, hem sevaba gi rersin, hem de beş on kuruş dünyalık alırsın.. bire evelki yıl rekoltesinin ya- rısına düştüğünü görüyoruz. İstihsalin bu tenezzülü, küçük bir tedkik yapılınca görülüyor ki, yeni çeltik ekimi kanununun müstahsilin şimdilik alışmadığı gsana © akşamı M. Destre — Aziz ev sahibim, —bunu | yeyi yalnız kendisi anlıyor zan- viyonunun karşısındaki Sen | niçin soruyorsunuz, yoksa beni | nederek, şaka yollu gülüp gitti. ” Eıddı randevu veren bir kor | mi bekliyeceksiniz? Bonasyö arkasından bağırıyordu; ' gıra iltifat etmeden geçivermek — Hayır, fakat hapsedildi- — Ohl eğlen bakalıml.. nsıl mümkün olurdu? Dartan- | gimden ve evimde hırsızlık ya- Dartanyan uzaklaşmış olduğu a çok mumia bir uvır takınar | pıldığındanberi, her kapı açılır | için bu sözü işitemedi ve eğer a J ar » Şinı işiltiğim zaman ve hususile | işitmiş olsaydı bile o anda fik- Muhavere — tabiatile ihıı gece vakti olursa, korkuyorum. | rini işgal etmekte olan sevinç adımın — mahpusiyetine - intikal | Kimbilir daha neler olur? Ker | yüzünden kulak verecek bir | etsişti. Bonasyö, Mön kasaba- | h adamı olmadığımı size söy- | halde bulunmuyordu. #a meçhul adamı ile olan | lemiştim. — Sonu var — udda akort zunbırtısı, kemanda bir, iki zırlt. Def torbadan çıktı, —Arkasından — okunacak şarkı da malüm: Ölsek te âşık onulmaz yarası Ağır aksak, fistiki makamla iş söker mi?. — Kes be Hüseyinciğim şu marifetleri; haydin hep beri Yeııi kanun, sıhhatı ııııııiyı ile geniş mikyasta alâcadardır. Bu alâka ile umumi sıhhate muzir. gelebilecek yerlerde ve dıktan sonra, karşısına çıkan kızlara enayi, enayi bakınmağa başladı. muhaveresini Dartanyanın duy- y fena ıoıı_h 'içğıdı çeltik ekimi Telgrafın tellerine kuşlar Nazif içeriye |îıer'|irıu|ı- nt olmisından beberdir et (yatal dağında bir kaplan çe edünitir İne bu ha kee Seregiğğ Bd Amaavlemn y ni Okuyalım. Var değil mi? — Olmaz olur mu beyim?. — Eyvallah... — Nazif; sar bir çiftetelli daha.. Bizim hanende Hafız müridandandır. — Eyvallah... Altındiş Nazif ikinci çiftetel- liyi sarmak üzere elini cebine atıyor amma fe'âket... — Amman İhsancığım, hud nefes kalmamış.. — Demel.. — Anam avradım olsun ki. — Çabuk - Beştepelerde Şi. valak Hüseyinin tekkesine fırla.. Berikiler — işu şrette — devam ede dursunlar; Nazif tabaoları kaldırıyor. Bir saate varmadan Sürmeli sokağın başına geliyor. Âşık, dalgada.. O sırada yolları şaşıran Har fız Durmuş da ötekine, beriki- ne Tilkilik mahallesini soruyor. Maksadı Tilkiliği balmak, ora- dan da Namazgâha gitmek.. güç gelmiştir. Çünkü, — bundan evel müstahsil, istediği yerde dilediği şekilde zeriyat yap- makta serbestti. Faraza, kanunda, çeltik eki- lecek sahaların, vilâyetlere, köy- lere, kasabalara yakınlıkları bir mesafe ölçüsüne tabi tutulmuş- tur ve gene umumi sıhhati ko- rumak için gereken tedbirleri taşıyan işler ve onların masraf- ları da müstahsile aid olmuştur. Bttabi müstahsi, bütün bun- ksız olduğu için bir çok sahalarda ya çeltik ekimin- den vazgeçmiş veya alâkadar komisyonlarca çeltik ekimine müsaade ed İmemiştir. Bundan ötürüdür ki, 937 pirinç ist hsalâtımız 937 yılında birden- bire yarıya düşmüştür. İstihsalin gelecek yıl, gene memnun edici bir rakama yükseleceğini uma- biliriz. Fakat ihtimal de veri- riz ki, 937 rekoltesindeki bu noksanlık, bir istiblâk buhra- öldürüldü Fakat genç avcı Musa Tutkun da ağırca yaralandı Kuşadasının Selçuk nahiye- | dir. Acarlar köyü halkı, bir sine bağlı Acarlar köyü civa- | sürek avı tertip etmişlerdir. C> rında bir sürek avı yapılırken | var köylerin avcıları da iştirak bir kıp!ııı öldürülmüştür. Fakat| etmiş, 40 avcı Çal dağını ta- yirmi yaşındaki bir avcı da ağır| ramağa ve buradaki yaban do- sürette yaralanmıştır. Kuşadası | muzlarımı telef etmeğe karar havalisindeki ormanlarda dört, | vermişlerdir. beş kadar kaplan vardır. Telef Mehmed oğlu Musa Tutkün edilen kaplan - bunlardan bir- | adındaki genç avcı bir derenin kenarında pusuda bulunduğu Vah et sırada 15-20 metre kadar - ile- î ride korkunç bir sayha işitmiş, dikkatle bakınca bunun - bir kaplan olduğunu — görmüştür. — Buyurun hocafendi İltifatile Hahıza yol ge başladılar. Hafız Durmuş bu iltifatlar karşısında ne yapaca» hı şaşırırken — Nazif kulağına eğiliyor. öi vi — Hocam, bunlar İhsan !e * yin cariyeleri: Diyordu. Vay canına.. Nıp maa bir zenginin konağına düş. müştü?. Böyle piliç gibi çeşit, Çeşit cariyeleri olan ve yüreğine — hidayet eriştiği için tövbe et — meğe kalkan bir zengin, kendi- sine elbette mühimce bir para verecekti. ç Yürüdüler ve lhııılıkılnı oturdukları çalgılı odanın kapır — sına geldiler. Saz sesleri, kız — ses'erine — karışıyordu. Hafız Durmuş burada da te- reddüde düştü. Fakat bir defa Nazif gibi Hinoğylu hin bir kük hanbeyinin tuzağına düşmüştö, kurtulabilir miydi? Tum.. İ — AblI Bunu bana bildirme . mek için çek ihtiyatı davam | Genç bir kadın dı!'ar ve karıma gelince bir şey Cesur genç, derhal - çiftesile bilmediği hakkında mukadde- Çar,ı ortasında nişan almış ve kaplamı yaralar satına yemin etti. parçalandı miştir. Bunu söyliyen Bonasyö çok | — Adana, (Hususi) — Osmani- | — Kaplan, ağır yaralanmakla /saf bir tavırla sözünde devam | yede, memleketim'zde şimdiye | beraber merm'nin nereden gek | ılh: kadar emsali gö ülmemiş, vabr | diğini derbal tayin elmiş, o | nına sebeb olacaktır. Daha doğs dalga ile hesamın: yk G Z “siz, kaç gündür or: | şice bir cinayet işlenmiş, kan | cihete doğru atılmış, Musa Tut- | rusu; piyasada mevcut pirincip ııı:“hı['kıık: Fake n Ve EE b'ık ı'oî"'a: H M uz. Ne sizi ve | gütme fhvııı neticesi olarak | kunla alt alta, üst üste müthiş | azalmasından bir fiat yüksek | yaklaşıyor: maksız MC_ _h"' ae Ğ fe': N de ııbdıünmn göremedim | genç bir kadın altı delikanlı | bir boğuşma başlmıştır. liğinin başgöstermesi muhti: | — — Hemşehrim; Tilkilik ma- | $99 '";.':""“ YLP"&E““*' “ve Planşenin dün çizmelerimizi | tarafıadan linç edilmiştir. Yırtıcı hayvan, müthiş dişle- | meldir. İhtimal, daha ileri g- | hallesini biliyon mu?. biter — Hümesidiki TiEik Runtş kılarak tövbe edecektir. Sen. un İçin çağırttı. Gir bakalım. Diyen Nazif kapiyı açmasle beraber kendis'ne teveccüh eden yüzlere umumi bir işaret çaktı ve derhal arkasına dönerek iz- zeti ikram ile: # — Buyurun hocam, buyurun. Dedi. Kadınlı, erkekli herkes — ayağa kalkmış, bu yeni beliren — Alay Mmevzuunu — memnuniyelle karşılamıştı. Kü p *!lidnfkn gördüğüm tozları Öldürülen kadın, 18 yaşların- | rile Musanın cibiselerini ve kol: | Paris kaldırımlarından topladr | da ve Akkaşe adında genç bir | larını parçalarken cesur genç ğınızı zannetmem?!. kadındır. — Zavallı kadıncağız, | hem istimdat etmiş;, bem de — Hakkınız var azizim Bo- | çarşı Ml_“?dı Altı delikanlının | tüfeğini ik'nci defa ateş edebil nasyö, ben ve arkadaşlarım bir | ani tecavüzü »e maruz kalmış ve | mek için müsaid bir vaziyet az seyahate çıkmıştık. taş, ka“ sopa darbeleri | kollamış, fakat fırsat bulama- — Paristen çok uzağa mı? —| altında feci - bir şekilde öl- mıştır. N.hayet yetişen arkadaş- — Oh! Efendim, hayır, yal- | müştür. ları, iki metre uzunluğunda ve nız kırk forsah kadar. M. Atosu| — Jandarmalarımız katilleri ya. | 200 kilo ağırlığındaki. canavarı Forj kaplıçalarına götürdük ve kalar şlardır. Yapılan Mı öldürmüşlerdir. Kaplanın derisi, sinde bu. cinayelin. bir | dün İzmire getirilmiş ve satık davasından ileri gek | (yıştır. Ağır yaralı Musa Tütkun, derek söyliyelim, piyasada ihti- yacı karşılıyacak pirinç bulun- sa da spekülâtör elile fiatlerin yükselmesi de beklenebilir. Buna karşı şimdiden tedbir- ler almak zaruridir. ve sonra kanun hükümlerinin zeriyat üzö- rinde Yyaplığı tesirleri de ma” Iııllın:dı birer birer tedkik ile gelecek sene için muhtemel bir rekolte noksanını önlemek icab eder. v Nejad Böğürtlen Beriki, Tılkilik mahallesi de- yince, dalga ile, aklına tilkiler: le dolu bir maballe geliyor ve içinden bir. mubakeme silsilesi Yyürütmeğe başlıyor: — Tilki demek, kurnaz de- mek; kurnaz demek, biz demek; biz nerdeyiz?. Gacoların mahal- lesinde. Demek ki hoca bizi so- Tüyor. Ve birder cevap veriyor: — Eyvallah, - biliri; — Bağa tarif edivi eye kıldıfılmın'ı

Bu sayıdan diğer sayfalar: