24 Mayıs 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3

24 Mayıs 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GARBI ÖĞRENMEK... 1921,” Ankarada- yım; ortatedrisat dürü...Ben, ö- tedenberi, birçok bir Fransızla ta- nuştım : eyi (Jorj Li .. Yaşı belki miş; ama Ankaraya ği ür etmeğe ek Bir za- manlar Hindi Çini vi eden bu adam- la az zamanda d Bir gün eşi maarif meselesi açıldı. Avrupaya talebe, göndermenin lü- zumundan bahsettim. O, gülümsiyerek dedi ki: — Avrupaya gevç Türk çocuklarını göndermekten ne fayda umuyorsunuz? Onlar, yetişkin, olgun değildirler. Ana baba kucağında, sevgili vakamızda» henüz aile duygusunu, vatan sevgisini yeter derecede kazanamamışlardır. Bunları Av- rupaya gönderdiniz mi, artık sizin için, il wezhedef vatanları için kaybolmuş sayınız; çünkü onlar Avrupa pi afatı içinde kendilikle rinden « ral gibi, dönüşlerinde büsbütün şaşırır, memleke- te yaramaz birer bozuk ruhlu olurlar. Avrupaya gönderecekleriniz, ancak ailesinin, memleketinin tam terbiyesini almış olurlarsa, yabancı muhitlere inti- bak etmeden, sırf yurdunun muhtaç ol- duğu bilgileri edinerek dönmüş olurlar. Bunun için yüksek öğretimini bitirmiş, devlet işlerine de girmiş milli ahlâkı, fazileti, işinde dürüstlüğü ve bilgisiyle temayüz etmiş gençlerden seçeceklerinizi Avrupaya göndermelisiniz. Bunlar, orada bilmediklerini, memleketlerine lâzım ola- ni öğrendikten sonra dönerler; o vakit vatanlarına gerçekten yararlı adam olurlar. İşin bir de iktısıdi ciheti var. Gön- dereceğiniz talebe için “binlerce, .belki milyonlarca paranız memleketten çıkacak, Avrupaya akacaktır. Büyük ve öğretici profesörlere mi ihtiyacınız var? Avrupa- dan, kendi (branş)ında Ye zirve Cami-ve Çeşme Üç dört yıl evvel, Silivrikapı civarında Bâlâ Camii, meşruta bir konak, bir tekke ve .bir çeşme ile. aman, ne güzel bir .topluluktu ekkede, ed inkılâbımız tecelli etti; orası bir mite Bi Bir kat üstünde... Sınıflar şadırvanl wlunun, dörtbir yanını sarmış. Bol aşıkl a “gAvluda meyya ağaçları ve çiçek Kargldlüdi, Bâlâ şeyhlerinin “meşruta bir ko- nağı vardı... Cani; * konüğun 'altiydaki “bir kapı ve koridordan girilirdi; gamiin iç kapı” sı, nakışlı | bir m n-ibarettir... Koha- gın alt “yanında e vardır. Türbenin iki yola bakan iki cephesinin alınlığında Üsküdarlı Ali Rızanın eşsiz güzellikte bi sülüs hattı uzanmıştır... .Bir;gün,.aaniBâlâ şeyhinin. akzabasın- dan; bay (N) peyda olur. Meşruta konağı, yıkıcılara satar... Biz, tapu ile sahibi oldu- ğumuz bir mülkümüzü yikarken hükümetten izin alırız... Fakat bu bay (N) -fermanlıdır... Konak bir gece içinde mi,iki gece vey “ yıkılır... (Türbede, skapı ve ;sanduka: t larına varıncaya kadar tabrip edilir... Çam — ere gir kapısı, Nasre & döner... Vİçikapı bir paf- ti e me yağmur ye rüz- Bu tecavüzü” tâkip edecek zabıtaya bu bay (N) nin adını verebiliriz; Gelelim eesmeya,.. , Yine ;Ünküdarlı Ali; iin, |) ttin Hoca- Rızanın nefis yazıları ile müzeyyen, ,geniş, bir... şesind i mermer cephe... Bir kö e bir sebil, bir . Ortada mühte- r ayna taşıyla çeşme, ,Kona- ğin cla e da $eşmenin merjperigri niyedürsün?l Fükat/'âkâr çeşmel , li ağaç gibidir... Balta vündlanal sete Reşat Ekrem KOÇU Bir gün; suyolcu gelir... Çeşmenin 1. > sivardaki bostanı tutan bir Ârnavud gi »şmenin suyu kesilir... Çeşme ölür... Mai yi se Çeşmelerini e'karşi Kofümağa çalışır... Bâlâ sinin gayet büyük dir hazinesi itfaiyece o semtte çıkacak | angın âfetine karşı ilk (gangs- seş Bari €yecâmına" me itfaiye, kaydını tashih e olmuş adamları arayınız, bulup getiriniz. Bunlar, sizin memlekete gelirse, ilmi şöhretlerinin gölgel i, eksilme- mesi için, burada son derecede feragat- Je, kudrgtle çalışır, size faydalı olurlar. Bunlara vereceğiniz ra ne kadar çok olursa olsun, inmeyi çünkü ala- cakları paranın çoğunu burada bıraka- caklardır; Fakat bünda da saf ilim pilâ- nını mahfuz tutmanız, yabancıyı ruhunu- xa musallat ettirmemeniz şart... Fransız dostumun bu şözlerini din- ledim; ona hak verdim. Zaman geçtikç e, bü sözlerin ne kadar haklı olduğunu her tecrübe sonunda daha iyi anladım: Biz, Darülfünunu düzeltmek .istedi- ğimiz vakit ne yaptık? İsviçreden birinci, ikinci değil, belki beşinci, altıncı derece- de bile ilmi şöhreti, kıymeti bilinmeyen bir adamı getirttik; onun müdaheleler- den, bile kurtulamıyan lke e da- yanarak bir (üniversite) kurdu ugün yüksek öğretim bakımından ne böle bulunduğumuzu, benim söyle- meme hacet var mı? Günlük gazeteleri okursanız, vaziyeti anlarsınız. Şu halde her yıl birçok genci Av- rupaya göndermekten elde ettiğimiz ve edeceğimiz nedir? Bence hiç!..: Memleket içinde, hiç Avrupa görmeden, (otodidakt) olarak yetişmiş, bazı adamlarımızla, bil- mem ne doktoru olarak Avrupadan gel- miş olanları şöyle bir mukayese. &diniz; son ;hükmünüzü kendi kendinize verir- siniz. mesele bir (muazzam dâvadır; dna gaşaşesike Şu var ki, biz bu zama- na kadar kanımızı jbozmaktan başka bir şeyiyapamadık. 3 Adesenin göziyle her hafta bir iş ve hedef: toğrafcısı diyor ki: «Sınıf esası mn Ma örnek diye gösterilebilecek zümrelerden (/) numaralısts. Dilsizler> Cemiyeti 1... (Büyük Doğu) fo üzerine öemiyet kürmak müsaadesinden sonra, Sâğırlar “de

Bu sayıdan diğer sayfalar: