22 Kasım 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10

22 Kasım 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NZZ SADİ: a li birisinin kor- künç bir illeti vardı ki, o ille- tin mi ADEN caiz 2. değil. Yunan tabiplerinden bir cema- şu, larla mevsuf bir insanın ödü olabilir. Padişah emretti, her tarafa li YELE onda tamamiyle m u. iri h ss anâasim, ba- basını çağirtlı, onlara birçok para, mal, mülk vererek onları n etti. Sonra Padişah işi kadıya ha- vale ile çocuğun katli için fet- va istedi. Kadı, Padişahın vücudunun selâmeti için ahaliden birisinin kanını io nek caizdir, diye fet- va ve; ,ocuğu meydana ge- tirdiler. cell gele Çocuğun aki bank çekti, Koli Say - ledi. Tam o en çocuk gözle- rini göğe ti. Gülerek kendi kendine bii: şeyler söylendi. Çocuğuu gülmesi padışahın dikkatini celbetti: «Çocuk! Bu gülecek zaman mıdır?» diye sordu. Çocuk şöyle cevap verdi: «Pa- dışahım, çocükların nazı anasi- na, babasına geçer; dâvayı ka- dıya götürürler; adaleti Padi- şahlardan isterler. Gel gelelim, şimdi benim anam, babam dün- yanın fâni metâl için beni ölü- me ee ettiler; ei kâanimın dökü i için fetva verdi; pa- m ie kendi ilemi be- nim ölümümde görüyor. Allah- tan başka, bir penahım mi Onun için göğe baktım; onun adaletini, merhametini istedim ve bana acıyacağını iğ için sevindim, güldü. (Senin elinden ie feryad Senden yine sana şi- kâyetle adalet istiyorum.) e ii g & 3 e 5 bigünahın kanının m den mer yl dedi. Çoc ku- cakladı, başını, ele öptü, ona hadsiz hesapsız para, mal, ze verdi, onu azat etti. hikâyeyi gelelenler der- ii ki, padişah hemen o haft ğının altında karıncanın hali, SAMED ae 2 bilmiş olasın ki, filin ayağı al- unda senin, halin gibidir.J HİKÂYE Nuşirevan Âdil içini bir av. yerinde bir avı kebap edecekler- göndermişler. Nuşirevan uşağı çağırıp, tuzu para ile al, tâ ki köyden tuz sülale yanında bulunan- lar: <Bir parça tuzdan ne fenalık çıkar?» demişler. Nuşirevan «Zulmün esâsı ci- handa evvelâ az imiş, sonra her elen bir parça arttırmakla bu- epi dereceyi bulmuştur» de- — Eğer ahalinin o bahçesinden askerleri bin tavuğu şişe ge- çirirler Arap mdiklerinden bra hem . Ha- ia ei Derken bir ath geldi, huzura girdi, müjde verdi: «Efendimin i na muti oldular.» ded yân be n kimler geçecekse o dedi. Gönlümden bir türlü çıkmak bilmeyen bir muradım vardı; yazık ki kıymetli ömrüm o mu- radamın (meydana gelmesini beklemekle geçti. O muradım sıl oldu; fakat ne fayda! Geçen ömrüm geri gelmiyecek. Ecel eli, göç davulunu çaldı. Hey iki gözüm, başa ve niz ! Ayaklarım, bileklerim, kollarım, hep birbirinize veda ediniz! Düşmanların benim için istedikleri ölüm geldi, başıma kondu. Ey dostlarım, bakınız, hayatım cahillikle geçti. Ben bir. gün gelipğde öleceğimi dü. şünmedim ve lâyıkı veçhile gü. nahlardan Bakıninadım. Siz bu halime bakın GÜLISTAN Kilisli Rifat s > e: ARİSTOFAN : Babalarımıza çeref... Onlar eri için elli hiç bir vakit düşmanlarının adedini sayma- dılar, malik oldukları cesaret onları her hangi bir kıyas işine girişmekten oOdaima alıkoydu. Eğer savaşta bir omuz üstüne düşecek olurlafsa, ve zırhlarınin tozunu silktikten sonra tekrarcenge girişmekten ibaretti. O zamanın bir genera- ME çe 1 Ti, Kahrdmanlığı yüzünden dev- * let eliyle-besl&nen insanları kıs kanmazdı” Fi gün böyle bir misal karşısında kimse harbet- meyi kabul etmez.: Artık biraz rahat etmek, atlarımıza ve de- rilerimize biraz iti sonra barış avdet edecek olursa... Ey (Pallâs!) Şehirler arasında en muazzez, en Zengin olanın ilâhesi! Şehirler arasinda muha- kucâklamanın saati geliyor. Şövalyeler Salih Zeki Aktay Edebiyat tarihi c. 2 bigi Po (Ar isot 20) 9rnlesun ik Eski Yunan komedyasının en mühim şahsiyeti... Milâttan ev- medya muharrirliğine pek genç yaşta başladı. 380 de öldü. Kırk tane komedya yazdı. Bunlar arasinda yalnız İl tanesi muha- faza edilebilmiştir. (Aristofan)ın fikirlerini ve eserlerini tahlil sırasında söy- lenecek ilk söz, onun fikir ve (Aristofan)ın tahkiyesi dram mimarisine uy- gundur. Fakat bu tabkiyeye gerek vaka, gerek fikir ve dâ- a olarak öyle canlı bir ed atmıştirki, en fakir bir anlayış «aramiza bile takibi kabildir. Bu komedyalarda muharririn gayreti er hemen hiç sedilmez ve en gayritabii hâd ki ler insana fevkalâde tabii gö- rünür. İşte bu hususiyet (Aris- tofan)ın başlıca -farikasıdır. Li- nı son derece zengindir. Za- rafet, canlılık, her ân değişik» lik, Atina lisanının en mükem- mel nümunecisi eği da esasi serveti teşki 427 ile 421 tarihi arasında ler meydana getirmiştir. 427 ta- rihinde (Aristofan)in yenilikleri başlar. 426 da kaleme aldığı Güabilonyalılar) isimli piyes, anin meşhur demagocya De (Kleon)a müthiş bir hü- umdur. Bu piyes (Diyonizos) 0. ie oynanmış ve küp- ere binen (Kleon) Atinayı anali tahkir ettiği iddiasıy. la (A komedyalar! da köy iler dl ski tiye karşı müthiş bir melldu Muharrir bu piyeste (Diseopolis) isimli sulh âşıkı bir tip doğu- vur. ; 424 te (Aristofan) (Şövalye- er) isimli yeni bir piye Ea De) © (Kleön) ke bir felâkete ka- dar sürüklen Yukarıda pi ördü, ğünüz parça (Şövalyeler) o isimli o piyesten (Paraboz) kısmına âit bir ör- nektir. a (Şövalyeler) ata- larının asker vag alani övmekte ve ai rUYu- cusu (Pallâs)a WE) Mi dikkat > © sr verildiği g angın im sında (esas - iş Atina'ya geçer ve dev- letleşir e derhal içtimai ve bir mizah kürsüsâ indr olmuştur. Salih Zeki Aktay .

Bu sayıdan diğer sayfalar: