8 Mayıs 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 12

8 Mayıs 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

•12 Cumhuriyet 8Mavıs 1 35 Tarihten yaprakiar Konya halkı kaçak et yiyor Dükkânlarda 40 kurusa saHlan eti kaçakcılar 20 kııruşa veriyorîar Konya (Hususî muhabirimiz den) Konyada mezbahanm açılışı yenidir. Mezbaha açıld'ktan sonra emniyetle sahn alabildiğimiz et fiat lerinde de degişiklik olması tabii idi. Mezbaha vergüeri ve masraflan do layısile etin pahalılaşması burada et kaçakçıhğını hayli artırdı. Bu kaçak çılarla daimî bir mücadele halinde bulunan belediye maalesef başa çıka mamakta ve kaçakçıhk ta alabildiğine ilerlemektedir. Konyada oturanlann %25 i ancak carşıdaki kasabîardan mezbahada kesilmiş hayvan eh alıyor. Üst tarafının yediği kâmilen kaçak ertir. Kaçakçılar, belediyenin kasab dükkânlanna sokmak istediği yeniliklen ve faydalan bir türlü aklma sığdıramıyan eski kasab bozunhılandır. BunLr mezbaha dışında kestikleri etleri gene dükkânlar dışmda satarlar. Fakat bu dış, belediye sının içindir. Hiç habe riniz olmadan, daha yatağınızdan kalkmamışken hafif hafif kapınızm vurulduğunu duyarsmız. Eğer ahşmışsanız bunun kim olduğunu merak ebneğe lüzum görmez ve hatta kapıyı bile açbrmazsmız. Yok acemi iseniz telâşla yatağınızdan fırlar müjde veya bir felâkete isaret olduğunu tahmin edemediğiniz kapı çalıcısına koşanmız. Sizi karçılıyan kaçak et satan şebekenin omuzıı heybeli, kirli adamlan olur. Çarşıda kırk kuruşa sablan etin kilo sunu size yirmi kuruşa teklif ederler. Artık üst tarafı sizin bileceğiniz iştir. Fenni hiçbir kayid ve şarta tâbi olmıyan bu etlerden isterseniz alırsınız, isterseniz almazsınız. Kaçakçılann belli müşterileri konyada et yiyenlerin yüzde yebniş beşidir. Şebekenin adamlan bunlann etlerini ya akşam, ya şafak vakb ve yahud da gecenin belli bir saatinde evlerine getirip teslim ederler. Bunun önüne geçmek için her halde bu kaçakçılık şebekesine göz açbrmı yacak bir te«kilât vücude getirmek gerektir. Buna şjmdilik maddeten ım kân yok. Fakat kaçak etlerin satılma fekli yalnız bu değildir. Konyada ka sablar çok dağınık bir halde, istedik leri yerde dükkân tutarak çalışırlar. Bunlar arasında da sarfiyatının ço ğunu kaçak etlerden yapanlar bulu • nuyor. Belediyenin Türbe caddesinde ge niş mağazalan olan bir binası vardır. Bu bina şimdi fenni surette ıslah edi lerek bir kasab hali vaziyeu'ne geti rilecektir. Yapılan keşif bu binanın bu i; için müsaid olduğunu meydana çıkardu Burada elverişli kasab dük kânlan yapılacak ve kasablar burada dükkân kiralayıp san'abni yapmağa mecbur edilecek. Yeni kasab dükkân lannm zemini beton olacak, elektrik ve su tertibab bulunacak, etlerin mu hafazasu temiz kalması için her tarafı tel dolablı olacakbr. Kasablann böyle bir araya geti rilmesi kaçak et satılan kasab dükkânlarınm kontrolunu kolaylaştıracağı için pek faydah görülmektedir. Kasab dükkânlannm tertemiz bir hale gelmesinin ayn iyilikleri de tabi idir ki pek çoktur. M. AYSEL Babür Şah oğlunu kurtarmak için kertdisi can vermişti! Koca Hind Imoaratoru, veliahdinin hastahğını nasıl üzerîne alarak onu kurtardığını bütün safivetiie kendisi anlatıyor En büyük Türklerden biri de, kusku götünnez ki, Babür Şahtır. Aksak Timurun dördüncü göbekte torunla nndan olan Babür, anası Kutluk Nigârdan dolayı da Cengiz Han soyundandır. Babür çok şeyler yapmıs ve yapabilmiş adamlardandır. Kendine baba sından küçük bir toprak ve mini mini bir taht kalmıstı. Yaşı o sırada pek kücük olduğu için düşmanlannın entri • kalanna yenildi, baba mirasını elin den kapbrdı, serscri bir prens haline girdi. Artık ömrünü dağlarda ve çete reisliğile geçiriyordu. Fakat bu şeref siz. ayni zamanda tehlikeli hayat, Babür için bir ders ve bir imtihan devresi teş,kil etti. Yersiz ve yurdsuz prens o devre sonunda dünyanın en habn sayılır bir hükümdan mevkiine geçti, Hindistanda muhteşem bir imparatorluk kurdu, çağdaşlanna dcğil, tarihe bile parmak ısırttı. Babür için tarihçiler sekiz büyük meziyeti vardı, derler ve bunlan şu suretle sıralarlar: Yüksek bir muhake me, necib bir ihtiras, düşmanı yenmek melekesi, idare kudreti, milletini hov nud etmek san'ati, dostunu ve düşmanını tatlılıkla oyalamak hüneri, asker yüreğine hâkim olmak kabiliyeti, adalete candan bağlılık. Bütün bu mezi yetlere onun ince bir şair olmasmı da ilâve ederler. Bence Babürün en yüksek rneziyeti doğru özlü ve doğru sözlü olmasıdır. Tercümeihallerini kendi kalemlerile yazan veya söyleyip yazdıran hiçbir hükümdar tanımryorum ki bıraktığı eserde Babür gibi samimî olsun. Bu büyük Türk, hayabnı yazarken yaînız doğruyu, gerçeği tasvjr etmiş ve kendi günahlannı bile apaçık hikâye etmskten çekinmemiştir. Babürname adını taşıyan bu eserin nekadar dürüst kaleme ahndığını göstermek için birkaç fıkrasını örnek olarak alıyoruz: «Bir gün kayığa binip sarab içtik. îyice sarhoş. olduk. KayıkUuı çıkıp atlara bindik. Dörtnala gi diyorduk. Elimde bir meşale vardt. Kâh tağa, kâh sola yıkılıyordum. Sabahleyin böyle meşale ile geldiğimi föylediler. Haberim yoktu. Çadıra gelince kusmuştum.» «Cuma günü Kâbilde »arab içmek îçin bir toplanb yaptnn. O gün Dost Bey öldü. Baki Hîzi kılıç vurusma smda yenen bir adamdı. Baki Hîz, adından da anlaşılır, kadın gibi yaşa • mayı sever bir erkekti. Fakat bu huy. onun yiğit bir dost olmasına engel teşkil etmedi.» Bu da bir başka parça: «Kâbilde Menekşe bahçesine gidip havuzun kenannda içtik. Gece hamama gitthn ve orada kaldım. Ertesi gün Terdi Beyle buluştum. Kendisine yüz Jira verdim, şarab aldır da içelim, de dim. Küp küp şarab getirtti. Içmeğe başladık. Terdi Bey bana «Hölhöl Enike» sizinle beraber şarab içmek istiyor, dedi. Ben bir kadının sareb içb'ğini henüz görmemiştim. «Pek iyi. getariniz» dedim. Şahi adh bir kalenderle rübab çalmasını bilen birini de gebrttim. Çok iyi eğlendik. Ben kırk yaşımda içkiye töbe etmeği kurmuş tum. Şimdi otuz dokuz yaşında buluouyordum. Bu sebeble bir yıl daha içecekbm ve çok içiyordum.» Işte hayabnı olduğu gibi yazmaktan çekinmeyen Babür, Hindistanı zap terti, yıllarca ağır harbler yapb, par lak zaferler kazandı ve Iskenierle Cengizin yalnız bir kıyısmdan seyrettikleri bu tarihî ülkede yaşıyacak bir devlet kurdu. Ayni zamanda Hindistanı gu Taklibi hükumetcileri Kendisine tecavüz etmek imha için gizli bir istiyenlerden birini öldürdü cemiyet kuruldu Izmir 7 (Hususî muhabirimiz den) Ödemişin îğdeli köyünden 17 yaşında Mehmed kızı Asiye üç köylü genci tarafından dağa kaldı nlmış ve bir mağaraya götürülmüştür. Bunlardan Hüseyin Asiyeye tecavüz etmek istemiş, Asiye yanında bulunan bıçakla Hüseymi öldürmüşhjr. Diğer iki gene de bunun üzerine korkarak kaçmışlardır. Asiye şehre inerek hü kumete teslim olmuş, diğerleri de yakalanmışbr. (Baftarafı 1 inci tahifede) mâni olunmak istenmisti. Sebeb olarak ta, Şurayı Ahi askerinin kararile askerî birliğin lâğvedildiği ve simdiden sonra orduya ve idareye aid işlerin kontroluna Harbiye Nazınnm bakacağı söylenmişti. Harbiye Nazınnm bu emrine rağmen birlık murahhas'an Sofj'aya gelmişler ve içtima etmişlerdir. Kongrenin içbmalan uzun ve çok kavgalı olmuştur. !9 mayıs taklibi hükumebnden sonra cereyan eden bütün hâdiseler ve memleketin idaresine aid bütün meseleler ortaya konmuşrur. Kongrede iki cereyan belirmiştir. Cereyanlardan birisi; ordu 19 mayıs taklibi hükumerile büyük bir yükü sırtına almıştır. Şimdi halkta beliren bazı hoşnudsuzluklar karşısında geriye rücu ebnek demek, halkta orduya karşı olan itimadı sarsmak demektir. Onun için de ordu, başladığı bu işe devam etsin ve idareyi sımsıkı elinde tutsun. îkinci cereyan ise: ordu, 19 mayısta yapmak istediği işi becerememiştir. Millet nazannda daha ziyade düşmemek ve mlletin orduya olan irimadmı daha fazla sarsmamak için ordu, yol yakınken ricat ederek memlekebn idaresini tamamile Krala bıraksın ve za bitler de kışlalarda yalnız kendi va zifesile uğrassm. Uzun münakaşalardan sonra ikincî cereyan galebe çalmışbr. tkinci cere yanm galebe çalabilmesi için ona bu günkü kabinede aza bulunan üç ge neral de yardım ebniştir. Bu yeni va ziyet karşısında askerî birliğin bugünkü şekli tamamile değişecek ve birlik tamamen Harbiye Nazırile Şurayı Âlii Askerinin emirlerine tâbi ikinci derecede bir tcşekkül olarak meydanda kalacak ve bu yeni teşekkülde kıdem ve dsipline riayet ediiecektir. Askerî birliğin kongresinde ikinci cereyanm bu suretle galebe çalmasından sonra birinci cereyanm liderleri olan Miralay Kolef, Maydenof, Kalenderof ve daha bir takım zabitanm ordudan çıkarılacaklan söylenmek tedir. Fakat bazı mehafil ise birinci cer«yana taraftar olan zabitlerin öyle kolay kolay boyun eğmiyeceklerini ve Sofyada ve diğer garnizonlarda bulunan birçok taraftarlanna iltihak ede « rek gene gizli bir surette çalışacakla nnı söylemektedir. Çünkü 19 mayısta bir avaç vatan haini mason, birkaç yüz zabitin yardımile onun hukukunu ellnden aldt ve bütün rnilletin mukaddera ttntn üzerine oturdu. Millet 19 mayısta yapılan bu kahhece işi Bul • gar ordusunun işi addetmemekte dir. Çünkü Bulgar ordusu sadakat yemininden geri dönmez. Ordu, Birkaç yüz zabit değil, bütün müsellâh Bulgar milletidir. Millet, ayaklar altına alınan kanunu esaainin hukukunu ve hürriyetinin iadeaini Kraldan bekliyor ve bunu istiyorda. Millet, perde arkasında birkaç kişi tarafından vücude getirilen bir memur kabinesi istemiyor, zabitlerini, hâkimlerini, pollslerini şimendifercilerini, muallimlerini ve diğer bütün memurlarvm devletin yüksek emirlerine bağh birer vastta addediyor ve ancak kendisini ve Kralı devletin idaresinde bir âmir olarak gSrüyor. Ordu ise devletin bir memu • rudur. Millrt, kendi itimadma da yanan bir kabir,e bekliyordu, aksi takdirde ba iften kurtulmak icin baştmn çaresini arayacaktır. Millet, her zaman, vazifeslrte ve verdiğî yemine sadık kalmı» zabitlerile iftihar ediyordu Ve simdi de zabit * lerin artık kıslalara donmesini îs • tiyor. Banmtla beraber millet ya • karıdan asağt humanda edilen ve disiplinli bir ordu istetnektedir. Millet, 19 mayısta yapılan cinayeti ve mes'uüerinin muhakemeye veritmesini istiyor. İstikbalde hiçbir zabit hükumet tarafından kendisine ve rilen silâhı hükumet aleyhine kul* lanmasm. Millet, kanunu esasînin, gene kanunu esasinin kendisinde gosterilen yollardan maada hiç kinv se tarafından değiştirilmiyeceğini söylemektedir. Kraltn 21 nisanda nrrrettiği beyanname milleti inki • sari hayale uğrattı ve yeniden telâsa düşürdü. Millet, Sırp dinarlan • mn vücude getirdiği 19 mayıs tak » libi hükumetinin müstebid rejimine büyük bir fedakârlıkla sabrediyor ve her vesileden istifade ederek Krala karst olan muhabbet ve iti • madını gosteriyor, onun ellerini 5püyor Ve Kralına, <korkma arkan da ben vartm, ba müstebid rejiml temizle, kanana esasiyi iade et ve ordada disiplini yerine getir» di • yordu. Bugün millet bası önüne düsmüs meyus bir haldedir. Çünkü o, Kralmdan baska şeyler bekliyordu, Millet bugün aç kalmısttr, açhk yavaş yavas milletin büyük kütle lerini sarmakta ve yakın bir anar sinin yollarmı açmaktadır. Devleti mahvolmaktan korumak için yeni bir cemiyet teşekkül etmistir. Ba cemiyetin idareşi bütün kuvvetile zabitan arasındaki taklibi hükumetcileri mahvetmektir.» Son günlerde Sofyayı kaplıyan bu gizli beyannameler vasıtasile hükumet ve Kral aleyhine cereyanlar uyandırmalar ve bu tarzda çalışmalar hükumeti şaşırtmışbr. Hükumet bu beyannamelerin çıkbğı membalan mutlaka meydana çıkarmak için polise şiddetli emirler vermiştir. Memduh Talât TEZEL Gene bir kızın kahramanlığı Bulgaristanda fevkalâde hâdiseler Hoptman davasmda yeni bir safha Jüri a^asmdan biri ortadan kayboldu! 1932 senesinde, Lindbergm çocuğunun 50,000 dolarlîk fidyei necab hakkmdaki ifadeleri dinlemiş olan Bronxdaki büyük jüri azasmdan Harry Whaley, geçen salı günündenberi meydanda yokrur. Flemington davasmda, Haupbnannı, mezarhkta parayı verdiği esrarengiz Johnes olmak üzere teşhis eden doktor Condon, jüri huzurunda, bu Johnesi tanımasma kat'iyyen imkân olmadiğmı söylemiş, bu meseleyi de, Harry Whaley o gün, alenen bildirmişti. Flemington davasındanberi Whaley vicdan azabı içinde bulunuyordu. Bu sebeple, salı günü bu Condon hikâyesini mahallî müddeiumummiye açmışbr. Müddeiumumî buna ehemmiyet vermemiş, fakat bunu gazetecilere de anlatbğını öğrenince, kendisine ihtarda bulunarak büyük jüri huzurunda verilen ifadelerin ifşasınm kanunen cezayı istilzam ettiğmi bildirmişb'r. Fakat Waley ortadan kaybo'muşhır. Tmparator Babürün gencliğf zelleşbrmege çalıştı. Bu yoldaki himmetlerini kendisi nekadar çalunsız bir dille anlabyor, bakın: «Hindistanda ırmaklardan ba^ka akar su olmadığmdan bu memlekete kanallar yaparak hayat vermek, bahçeler açmak istiyordum. Büyük kuyular kazdırdım, bendler yapbrdun, havuzlar vücude getirdim, hamamlar inşa ettirdim, her tarafa ağaçlar dikb'rmeğe başladım Bahçeleri karmakanşık olan bu metn lekette mütenazır, güzel görünüşlü bahçeler yapbm ve bu bahçelerde güller, nergisler ve bütün çiçekler sıralandı.» Bu büyük adamın ölümü, eşsiz bir hâdisedir, inanılmıyacak bir garabet tedir. Fakat kendisi yazdığı için ina nılmak gerektir. Biz ;u müsahabeye mevzu teîkil eden bu garibeyi gene o€XVL asır Türk mınyatürlennden» nun kaleminden sütunlanmıza geçiri yoruz: «Bedehşanda bulunan oğlum Hü mayun, bana gelmek için yola düştü, birkaç gün içinde Ağraya yetişb. Geldiği gün anasile kendisini konusuyor duk. Yüzünü görünce yüreklerimiz gül goncalan gibi açıldı, gözlerimiz aydınlandı. Şerefine ziyafetler verdim. Bir müddet beraber bulunduk. Sonra «Sünbül» e gitti. Orada alb ay orurdu ise de sıtmadan kurtulamadı. Kendisini kayıkla «Delhi» ye, oradan da Ağraya getirttim. Yapılan tedavılere rağmen hali fenalaşb. Hocalar en kıymetli seyimi feda edersem onun iyi olacağını söylediler ve meselâ son savaşlanmm birinde ele geçirip te Hümayuna verdiğim büyük elması sadaka olarak bir fakire ba ğışlamamı tavsiye ettiler. Onlann 5 ğüdlerine değer verdim. Fakat bir elmas parçasının en kıymetli ;eyim olarak kabul edilmesini doğru bulma dım. tnsanların en çok kıymet verdikleri şey «hayat» br. Ben hayatımı oğluma feda etmeliydim. Bu düşünce ile Hümayunun odasına girdim, yatağmın başından başlıyarak etrafında üç kere döndüm ve düzgün yüreğimin olanca temizliğile: «Oğlum, oğlum. Bütün ıstırablannı üzerime ahyorum» diye bağırdım. O sırada bana bir ağırhk, ona bir hafiflik geldi, yatağından doğruldu. Ben fenalık duymıya başladım, yatağa düş tüm. Hemen beyleri, kumandanlan çağırttım, Hümayuna sadakat yemini ettirdim ve kendisini tahta oturttum.» Babürname bu satırlarla biter. Çiinkü Babürün hayab da bu hâdise ile bitmiş ve kapanmıştı. M. Tarhan TAN Oîimpiyakos maçları için Yunan gazetelerinin mütaleası Armada çıkan Atlıbki Foni ismindeki spor gazetesine îstanbuldan yazılan mektubda Oîimpiyakos maçlan hakkmda şu izahat verilmektedir: «Oîimpiyakos takımı» Fenerbahçe ile birinci maçım yapb, 31 ile yenildi. Oîimpiyakos takımı yeknesaklık ve cesaret ile oynadığı halde muvaffak olamadı. Bu takım dört sene evvel îstanbulda Fenerbahçeye 10, Galatasarayma da 20 ile yenilmişb'. Olimpiyakosun dört sene evvelki turnedeki talihsizliği yeis ve cesaret kıracak bir haldi. Takunda Andrinopulos kardeşler gibi Yunanlılann en iyi oyunculan bulunduğu halde bu muvaffakiyetsizliğe düşmüştü. Yunanlı spor meraklılan o vakitki maçtan memnun kalmışlardı. Fakat o vakit bırakbklan kötü intiba bugün gnsterdikleri, cesaret ve fırbnalı oyunla silindi gitti. Bu defa da yenildi amma şerefile yenildi, Hrisafopulosun takımın müdafaasmda bulunamaması dolayısile 3 gol yapü. Eğer bu oynasaydı oyun, 31 ve yahud 42 ile Oîimpiyakos lehinde biterdi. Gizli bir cemiyetin dağıttığı mektublar Sofyada askerî birliğin içtimalan devam ederken Makedonyaldar tarafından yazıldığına şüphe edilen yeni bir ihtar mektubu Sofyanın bütün si yasî ricaline, zibatana ve gazeie ida hanelerine gönderilmişbr. Bu ihtar mektubunda, şimdi teşekkül edecek yeni bir cemiyetin bütün kuvveu'le zabitan arasındaki taklibi hükumetçilerle mücadele edeceği yazılmaktadır. Bu mektubun mündericab şudur: <Millet 19 maytt taklibi hüku • tnetini bir cinayei addetmektedir. Bursada yapılan güreş müsabakalan Bursa (Hususî) Halkevi tarafmdan tertib olunan 935 güreş tejvik müsabakalarının ikincisi Millî sinemada çok kalabahk bir seyirci kütlesi önünde yapıldı. Son günlerde Bursadaki spor şubeleri içinde güreşçilige çok rağbet edildiği gürülüyor. 2030 çift güreşçimiz, güreş heyetinin nezareti albnda devamlı surette çahşıyor. Bu müsabakamn birincüerini bildiriyorum: 65 kiloda Akınspordan Hüsnö. 61 kiloda Acarspordan Rahmi, 66 kiloda Idmanyurdundan Hakkı, 72 Kiloda Idmanyurdundan Salâhaddin, 79 kiloda Idmanyurdundan Ahmed, 87 kiloda Acarspordan Hasan, Hasan, aynca Balkan şampiyonu Hüseyin Memduhla bir gösteriş yapmışbr. BiıııııiDiııınıııııtnuııııııııııııtııııiKiııifimıımnınıııııııiHiıiJiıııınıiMiıııiiiııtııııııııııtııtıtiiı Dün pek çok mekteb bayram yaptı uııııııııııııııııtııniMiıııııııııııtııııııııtıııııııiMiıııııınnııınıııııııııtıııııınifiiHiıııııııııııııııtrııııınuiiııııııııııııııııtifMiııııif Sitti Hüda Şaravî dün gitti i: Arsmluslar Kadmlar kongresine iştirak eden Mısır heyetinin ba«~uu Sitti Hüda Şaravî dün Mı*ıra hareket etmif ve teçyi edilmiftir. limiz dün vapurda alınmiffar. Hamal kavgası Yağ iskelesinde hamal Selimle kolbaşi Bekir çalışmak yüzünden kavga etmişler Bekir, hamal Selimin kamına kuvvetli bir tekme vurarak ifade veremiyecek bir hale gelmesine sebeb ol muş, Selim Cerrahpasa hastanesine kaldınlmış, Bekir yakalanmıstır. Ittanbul LİMesi bahçerinde talebe tezahüratından tanbul Lisesi tenezzühe gitmemîç ve mektebde Dün birçok mektebler Şirketihayriye ve Akay eğlenilmistir. Bu arada birçok sporlar yapıl • idaresinden vapurlar tutarak Boğaza ve Adalara mis ve piyangolar çekilmiştir. gezmeğe gitmiflerdir. Hava »oğuk olduğu için U

Bu sayıdan diğer sayfalar: